DÜNYA BASINI

Ukrayna’nın özelleştirilen tarımı: Küresel gıda güvenliğinin aç garantörü

Yayınlanma

Çevirmenin notu: 2014 yılındaki Maydan darbesi, ulusötesi şirketlerin Ukrayna kaynaklarından yararlanmaları için en ideal ortamı yaratmış oldu. Talanın başlangıcı, şüpheye mahal yok ki 1992’de aranmalı. 30 yıldır ulusötesi tarım ve biyoteknoloji firmaları, Ukrayna’nın tarım ve hayvancılık yasalarına sürekli olarak müdahale ediyor. Ukrayna’nın yakın tarihine dair çalışmalarıyla tanınan yazar Peter Korataev, Batı’nın Ukrayna’nın tarım sektöründe uyguladığı talanı anlattığı yazı dizisinin ilk bölümünde özelleştirme sürecinin nasıl işlediğini anlatıyor.


Ukrayna’nın özelleştirilen tarımı: Küresel gıda güvenliğinin aç garantörü

Peter Korotaev
The Canada Files
17 Mayıs 2023

Editörün notu: Bu yazı, Kanada ve daha geniş anlamda Batı’nın, Maydan darbesi sonrası sadık bir hükümeti, sıradan Ukraynalıların ciddi zararına olacak şekilde tarımı özelleştirmek için nasıl kullandığına dair üç bölümlük yazı dizisinin birinci bölümü. Bu bölüm, genel özelleştirmenin nasıl taşa oturtulduğuna ve şu an nasıl işlediğine odaklanıyor.

Kanada’nın eski Kiev Büyükelçisi Roman Waschuk, Ukrayna’nın IMF’nin “ekonomik deneyler” yaptığı bir ülke olduğunu söyledi. Ukrayna, sıradan Ukraynalıların bu politikalardan görecekleri zarara bakmaksızın, radikal neoliberal politikaların test edildiği bir laboratuvar.

Ukrayna’nın 60 milyon hektarlık arazisinin yüzde 55’i (33 milyon hektar) tarıma elverişli olarak kabul ediliyor ki bu Avrupa’daki en yüksek rakam. Bazı daha iyimser tahminlere göre bu rakam yüzde 74. Dünya ortalaması ise yüzde 12,6. Dünyadaki ekilebilir arazinin yüzde 2,3’ü Ukrayna’da bulunuyor. Ukrayna’dan sık sık “Avrupa’nın ekmek sepeti” olarak bahsedilir; hakikaten de Ukrayna’nın ekilebilir arazileri Avrupa’nınkinin yüzde 25’ini oluşturuyor.

Ukrayna’nın kapitalist, özelleştirilmiş tarımı söz konusu olduğunda işler o kadar da güllük gülistanlık değil. Bol miktarda ayçiçek yağı ve mısır ihraç etmesine rağmen gıda üretimi on yıllardır düşüyor, topraklar büyük tarım işletmelerinin tekelinde, sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları nedeniyle toprağın kalitesi hızla düşüyor ve nüfus Latin Amerika ülkeleriyle aynı veya daha ağır düzeyde açlık çekiyor.

Büyük tarım holdinglerinin gücü; Ukrayna’nın tarımsal ilişkileri

1990’larda Sovyet kolektif çiftlik sisteminin özelleştirilmesi söz konusuydu. Ancak 2001 yılında tarım arazilerinin alım satımı konusunda bir moratoryum ilan edildi. Sonuç olarak Ukrayna’daki tarım arazilerinin çoğu hala küçük çiftçilere ait. Bu küçük çiftçilerin sayısı 2019 yılında yaklaşık 7 milyon, yani nüfusun altıda biri kadardı. Geri kalan tarım arazileri ise kamuya ait.

Moratoryum, pek çok Ukraynalı köylünün topraklarını büyük şirketlere, özellikle de yabancılara kaptırmaktan kaygı duyması nedeniyle uygulamaya konmuştu. Yerli ve yabancı “piyasa reformcularının” ısrarlarının aksine Ukraynalı köylülerin çoğu topraklarını özelleştirmeye istekli değil. 2005 yılında yapılan bir anket, Ukraynalı çiftçilerin yüzde 96’sının bireysel çiftçiliğe başlamak istemediğini gösterdi. USAID tarafından 2015 yılında yapılan bir anket, moratoryumun kaldırılmasından sonraki ilk yıl içinde toprak sahiplerinin sadece yüzde sekizinin topraklarını satmak istediğini, 2017 yılında Tarım Ekonomisi Enstitüsü tarafından yapılan bir anket ise toprak sahiplerinin sadece yüzde 10’unun topraklarını satmak istediğini gösterdi.

1 Temmuz 2021’e kadar Ukrayna toprakları satın alınamıyor, sadece kiralanabiliyordu. Ukraynalı köylülerin yoksulluğu nedeniyle, çoğu (yüzde 56) küçük arazilerini özel şirketlere kiralamak zorunda kalıyor. Yüzde 29’u arazilerini kendileri işliyor, yüzde 8’i devlete kiralıyor ve yüzde 7’si de arazileriyle hiçbir şey yapmıyor. Birçoğu daha büyük şirketlere kiralıyor. Devlete ait araziler de genellikle büyük tarım holdinglerine kiralanıyor. Sonuç olarak bu tarım holdingleri Ukrayna’nın kapitalist tarımında baskın bir rol oynuyor.

Tarım holdinglerinin ölçeği

Ukrayna’nın önde gelen tarım ticareti web portalı makul olarak “Latifundist” gösteriliyor. Ukrayna’daki tarımsal ilişkiler sıklıkla Latin Amerika’dakilerle kıyas edilmekle kalmıyor, Ukrayna bu konuda dünya rakamlarının da üstünde yer alıyor.

Ukrayna’nın en büyük tarım holdingleri son derece güçlü. 2017 yılında Ukrayna’nın iki tarım holdingi kontrol edilen arazi miktarına göre sıralanan küresel ilk 20 listesinde yer aldı. Rusya ve Ukrayna’daki arazilerini eşit olarak dağıtan NCH Capital ilk 10’da yer alıyor. Ukrayna’nın en büyük tarım holdingi olan Kernel, 2021 yılında 510 bin hektar araziyi elinde tutuyordu. Kernel, Zelenskiy’in 2020’de tarım arazisi satışına ilişkin moratoryumu kaldırmasıyla ilgili “iyi haberin” ardından bu rakamı 700 bine çıkarmayı planlıyordu. Kernel, 2021 mali yılında 643 milyon dolar brüt kar elde ederek bir önceki yıla göre 5,2 kat daha fazla kar elde etti. Bu şirket tek başına Ukrayna’nın ayçiçek yağı ihracatının yüzde 22’sinden, tahıl ihracatının yüzde 20’sinden ve Ukrayna’nın toplam tahıl ihracatının yaklaşık yüzde 10’undan sorumlu. Tarım holdingleri 2017 yılında Ukrayna’nın toplam tarımsal üretiminin yüzde 22’sinden sorumluydu, ancak daha sonra göreceğimiz gibi, Ukrayna’nın gıda güvenliğiyle çok az hemhal oluyorlar.

Hem bu kiralama yollu sahiplik ilişkilerinin şeffaf olmaması (moratoryumun kaldırılmasından bu yana nispeten az Ukrayna toprağı satıldı) hem de sektörün hızla değişen durumu nedeniyle, Ukrayna topraklarının ne kadarının büyük tarım işletmeleri tarafından kontrol edildiğini söylemek zor. Land Matrix, 2020 raporunda Ukrayna’da 242 arazi anlaşması (buna kiralama ve kira anlaşmaları da dahil) kaydederek, tarım holdingleri tarafından sözleşmeye dayalı kontrol altında tutulan toplam 3,24 milyon hektarlık bir büyüklüğe ulaştığını yazdı. Bu, tüm tarım arazilerinin yüzde 7,6’sına ve tüm ekilebilir arazilerin yüzde 10’una denk geliyor.

Fakat Land Matrix’in de kabul ettiği üzere, sadece şeffaf anlaşmalar dikkate alındığı için bu eksik bir tahmin.

Latifundist’e göre, 2021 yılında Ukrayna’daki en büyük 117 tarım holdingi 6,45 milyon hektar araziyi doğrudan kontrol ediyordu ki bu da tüm tarım arazilerinin yüzde 16’sı ve ekilebilir arazilerin yüzde 20’si anlamına geliyordu. “Eco-action” ve Ukrayna Coğrafya Enstitüsü’ne göre 2020 yılında sadece ilk 10 tarım holdingi 2,66 milyon hektar ekilebilir araziyi kontrol ediyordu. Etkili tarım ticareti haber portalı Landlord’a göre, 45 tarım işletmesi 4,1 milyon hektar ekilebilir araziyi kontrol ediyor ve toplam gelirleri 10,8 milyar Amerikan doları.

Buna kıyasla Romanya (tesadüfen AB’nin en yoksul üyelerinden biri) dışında hiçbir AB ülkesi büyük tarım arazilerine sahip değil. Almanya gibi çoğu ülkede tek bir kişi ya da şirket 30 bin hektardan fazla araziye sahip değilken, tarım arazilerinin ortalama büyüklüğü 20 hektar. Tarımın büyük tarım holdingleri tarafından domine edilmesinin olumsuz sosyal, iktisadi ve ekolojik etkileri nedeniyle sadece Güney Amerika, Asya ve Afrika’daki yoksul, sömürgeleşmiş ülkeler Ukrayna’dakilerle mukayese edilebilir tarım holdinglerine sahip.1

Yabancı tarım holdingleri ne kadar araziyi elinde tutuyor?

Land Matrix’in 2021 tarihli raporuna göre Ukrayna, yabancıların sahip olduğu arazi miktarı — üç milyon hektar — açısından küresel listede ikinci sırada yer alıyor. Sadece Endonezya tarafından geçilen Ukrayna’yı Rusya, Papua Yeni Gine ve Brezilya takip ediyor. Bir başka araştırmaya göre Ukrayna’daki tarım arazilerinin yüzde 15’i, yani ekilebilir arazilerin neredeyse yüzde 20’si yabancılara ait.

Ancak bu rakamlar muhtemelen düşük tahminler. Latifundist sadece 10 yabancı tarım şirketinin iki ila üç milyon hektarlık alanı elinde tuttuğunu yazıyor. En büyükleri ABD’li şirketlerdi; en büyük ikisi 300 bin ve 195 bin hektarı kontrol ediyordu. Yabancı işletmelerin Ukrayna’da arazi sahibi olma konusundaki kısıtlamaları aşma yollarından biri de araziyi bir Ukrayna bankasından teminat olarak satın almak. Bu yöntem aynı zamanda son makalemizde detaylandıracağımız Batı programı “ProZorro”nun kullanımı yoluyla Ukrayna topraklarını büyük ölçüde indirimli hale getirdi.

Yabancıların göründüğünden daha fazlasına sahip olmasının bir başka nedeni de Ukraynalı ekonomi muhabiri Roman Gubriyenko. Gubriyenko, tarım holdingleri tarafından kontrol edilen arazilerin yüzde 60 ila 70’inin aslında yabancılara ait olduğunu yazıyor; her ne kadar göstermelik bir Ukrayna paravanı olsa da. Ukrayna tarımı üzerine hazırlanan 2023 tarihki raporuna göre Kernel’in en büyük on hissedarından dokuzu Avrupalı ya da Amerikalı. Ukrayna’nın 2020’deki en büyük dördüncü yatırımcısı hem Kernel’de hem de rakibi tarım holdingi MHP’de hissesi bulunan Norveç’in varlık fonuydu. Blackrock ve Goldman Sachs, Ukrayna tarımına yoğun bir şekilde dahil olan diğer büyük küresel finans gruplarından bazıları.

Tarım holdinglerinin dolaylı sahiplik ilişkileri

Sadece kira sözleşmeleri üzerinden arazi üzerindeki doğrudan hukuki sahipliği dikkate almak da yanıltıcı. Bu, tarımsal sermaye malları üzerinde büyük tarım holdinglerinin hakimiyetinden etkilenen tarımsal ürünler üzerindeki dolaylı sahipliği hesaba katmaz. Ukrayna topraklarının çoğuna nominal olarak sahip olan yoksul çiftçilerin finansal olarak ulaşamayacağı büyük tarım holdingleri; işleme, lojistik, asansör ve depolama ekipmanlarının çoğuna sahip. Uygun ekipman olmadan köylüler ürünlerini çok düşük fiyatlara satmak zorunda kalıyor. Ticaret şirketleri ve tarım holdingleri tüm tarımsal elevatör ekipmanlarının üçte ikisine sahip olduklarından, küçük köylüleri ürünlerini düşük fiyatlara satmaya zorlayabiliyor ve daha sonra daha yüksek fiyatlarla yurt dışına satabiliyorlar.

Kernel yalnızca en büyük tarım holdingi değil, aynı zamanda en büyük tarımsal ürün tüccarı; 2019-20’de Ukrayna’nın tüm tahıl ihracatının yüzde 13’ünden sorumluydu. İlk üç tüccar Ukrayna’nın ihracatının yüzde 30’unu gerçekleştirmekten sorumluydu. Elevatörlerin ilk beş özel sahibi, tüm asansörlerin üçte birini kontrol ediyor. Kernel aynı zamanda elevatörlerin en büyük özel sahibi. Bu da bazı bölgelerde Kernel gibi tarım holdinglerinin elevatörler üzerinde tekel sahibi olduğu anlamına geliyor.

Sonuç olarak tarım holdingleri küçük köylülere fiyatları dikte edebiliyor ve gerçekte, hukuki olarak kontrol ettikleri arazinin gösterdiğinden çok daha fazla tarım endüstrisini kontrol ediyorlar. Bu dolaylı sahiplik yöntemleri, konu üzerinde uzmanlaşmış akademisyenlerden Natalya Mamonova’nın 2015 yılında Ukrayna tarım arazilerinin yüzde 60’ının büyük tarım holdingleri tarafından kontrol edildiğini yazmasının nedeni.

İmtiyazlı devler

Tarım holdingleri ekonomik güçlerine denk bir siyasi güce sahipler. Lobileri olan “Ukrayna Tarım İşletmeleri Kulübü” (UCAB) aracılığıyla, küçük çiftçiler üzerindeki vergileri artıran yasaları savunuyorlar. Benzer 3131 sayılı yasa parlamentodan (Verhovna Rada – VR) geçemezken, 5600 sayılı yasa Aralık 2021’de Devlet Başkanı Zelenskiy tarafından onaylandı. Bu yasa, küçük ve orta ölçekli çiftçiler üzerindeki vergi yükünün artırılmasını içeriyordu. VR uzman komisyonu, çeşitli tarım türlerinin mevsimsel özelliklerini göz ardı ettiğini ve küçük çiftçilerin vergi ödemekten kaçındığı yönündeki kanıtlanmamış varsayıma dayandığını savunarak yasayı eleştirdi.

VR uzman komisyonuna göre:

“[…] küçük üreticiler üzerindeki vergi baskısının artması, bu üreticilerin arazilerini satmalarına veya kiralamalarına yol açabilir [bu, projenin kabul edilmesinin olumsuz sonuçlarından biri olabilir] ve kırsal alanlarda işsizliğin artmasına, iş gücünün kentlere ve yurt dışına göç etmesine, rekabetin azalmasına ve tarımsal üretimin tekelleşmesine, tarımsal üretimin yapısının değişmesine, ihracat-ithalatın emtia yapısının değişmesine, iç tarım-gıda piyasasında fiyat teklifinin artmasına vs. yol açabilir.”

Hükümet tarımda liberalleşmeyi en önemli önceliği haline getirdi ve 2020’de arazi özelleştirilmesini düzenli olarak en büyük başarılarından biri olarak tanımladı. Zelenskiy’in 2020’de çiftçilere yaptığı (cüzi krediler vaat ettiği) acıklı bir konuşmada belirttiği üzere, “toprak reformu olmadan Avrupa’nın ekmek sepeti olma şansımız yok”. Halkın Hizmetkarı partisinin başkanı David Arahamya, 5600 sayılı yasaya övgüler yağdırdı ve uzmanların eleştirilerine rağmen yasanın bir an önce onaylanması için parlamentoya baskı yaptı. İktisadi Kalkınma, Ticaret ve Tarım Bakan Yardımcısı ve piyasa reformlarının önde gelen savunucularından olan Taras Vısotskiy, 2019 yılına kadar UCAB’ın genel müdürlüğünü yaptı.

Dolayısıyla hükümetin Ukrayna’nın 2,3 milyon küçük ve orta ölçekli çiftçisini yoksullaştıran yasaları uygularken, büyük tarım holdingleri için devasa teşvikleri onaylaması şaşırtıcı değil. Ocak-Eylül 2017 döneminde Ukrayna’nın en büyük kümes hayvanı işletmesi ve üçüncü büyük toprak sahibi MHP (Yuriy Kosyuk’a ait), Ukrayna bütçesinden 1,25 milyar grivna “tarımsal destek” teşviği aldı. Karşılaştırmak gerekirse 2017 bütçesinde 1 trilyon grivna harcama yapılmıştı. Kosyuk aynı zamanda dönemin Devlet Başkanı Poroşenko’nun danışmanı ve Ukrayna’nın en zengin altıncı kişisiydi (900 milyon dolar). Bağımsız gazeteciler ayrıca Kosyuk’un ABD’li diplomat Kurt Volker ve Poroşenko’yu birbirine bağlayan Donbass’taki muazzam kaçakçılık planlarında kilit bir aracı figür olduğunu da ortaya çıkardı. Şirket, tüm tarım holdingleri ve Ukraynalı büyük şirketlerin çoğu gibi, merkezi Kıbrıs’ta (daha önce Lüksemburg’daydı) bulunuyor. Bu da şirketin sadece muazzam bütçe teşvikleri almakla kalmayıp aynı zamanda vergi kaçırdığı anlamına geliyor. Şirket, 2019 yılında Ukrayna yerine Balkanlar ve Suudi Arabistan’da yeni yatırımlar yapacağını açıkladı.

MHP, 2017 yılında 230 milyon Amerikan doları (6,2 milyar grivna) saf kar elde etti. Kosyuk’un şirketi 2018 yılında tüm devletin tarım teşviklerinin yüzde 25’ini, yani 970 milyon grivna aldı. 2018 yılında hükümet, büyük tarım işletmelerine (daha önce bu sadece küçük çiftçiler için mümkündü) kredi faizi için devletten tazminat alma hakkı veren yasayı onayladı.

En imtiyazlı ikinci şirket ise 444 milyon grivna ile Kernel’den sonra en fazla tarım arazisine sahip olan UkrLandFarming oldu. Bu şirket ve MHP’nin toplamı 2017 yılında tüm tarım teşviklerinin yarısını aldı. Devlet istatistiklerine göre aynı yıl MHP 1,8 milyar grivna teşvik aldı. Poroşenko’nun parlamentodaki blokunun üyelerine ait iki şirket toplam 3,5 milyon grivna aldı; bu miktar tüm Hmelnytskiy kentinin sokak lambalarının yenilenmesi için harcanan parayla aynı. 60 milyon grivna da parlamentonun Tarım Komisyonuna mensup bir milletvekilinin tarım işleri için alındı. Bu soruşturmayı yürüten Batı yanlısı “Radio Svoboda” bile gerçek rakamların daha yüksek olmasının mümkün olduğunu bildirdi.

Kosyuk gibi Poroşenko’nun müttefiklerine verilen devlet teşviklerinin yanı sıra, vergi kaçırmanın kendisi de bir tür teşvik. Zelenskiy’in 2021 yılında yasalaştırdığı ve tarımın gözde ürünleri mısır, ayçiçeği ve buğdayın da aralarında bulunduğu çeşitli tarım ürünlerinin ithalat ve ihracatında katma değer vergisinin yüzde 20’den yüzde 14’e indirilmesini öngören düzenleme de tam olarak bunu ifade ediyor.

Ukrayna’nın tarım sektörü, ülkenin en büyük vergi mükellefleri listesinde oldukça alt sıralarda yer alıyor. En çok tarım vergisi ödeyen şirket, 2020 yılında 147. sırada yer alan Kernel. Şirket, 2018 yılında sadece 18 milyon dolar vergi ödedi. Aynı yıl Kernel 513 milyon dolar kâr elde etti ve sahibi Ukrayna’nın en zengin 20 kişisi arasında yer aldı. MHP daha da az vergi ödedi.

Ukrayna Tarım Derneği adlı STK’ya göre, 2018 yılında küçük ölçekli çiftçilere verilmesi öngörülen kamu yardımının sadece beşte biri, toplamda sadece 7,4 milyon Amerikan doları hedefine ulaştı. Dünya Bankası, Ukraynalı küçük çiftçilere yalnızca 5,4 milyon dolar destek verdi. Bu küçük miktar bile, büyük tarım işletmelerine verdiği kredilerde olduğu gibi DB’nin kendisinden gelmedi, ancak küçük çiftçilerin sermaye almak için gelecekteki hasatlarını teminat olarak kullanmalarını şart koştu. DB ve diğer Batılı finans kuruluşları, küçük çiftçileri yok eden ve büyük tarım holdinglerinin büyümesini teşvik eden tarımda liberalleşmeyi desteklemeyi çok daha önemli buldular. Bu dizinin son makalesinde Batılı finans kuruluşlarının küçük çiftçilerin aleyhine büyük tarım holdinglerinin yükselişini teşvik etmedeki rolüne daha yakından bakacağız.

Ukrayna’nın tarım ilişkilerini inceleyen analistler de küçük çiftçilerin kredi almasının ne denli zor olduğundan söz ediyor. Bankalar çoğunlukla 500 hektardan fazla arazisi olan müşterilerle çalışıyor ve kapsamlı evrak işlerinin yanı sıra genellikle kısa vadeli ve yüksek faiz oranları şart koşuyor.

Tarımda istihdamın azalması

Sovyet sonrası dönemde, aile çiftçiler tarafından kontrol edilen tarım arazisi miktarında daimî bir düşüş görüldü. Bunun nedeni, dağılan Sovyetler Birliği’nin köylülere büyük teşvikler sağlaması, ürünlerinin çoğunu satın alması ve üretimin diğer yönlerini organize etmesiydi. Dünya Bankası ise Ukrayna tarımının özelleştirme yoluyla kalkınmasının anahtarının “daha yüksek verimliliğe sahip üreticilerin genişlemesi ve düşük verimliliğe sahip üreticilerin arazi fiyatı yükseldikçe gelişmeleri ya da çıkmaları için teşvik edilmesi” olduğunu belirtti.

Tarımsal ilişkiler ne kadar serbestleştirildiyse, kırsal istihdam da o kadar azaldı. 2012-13’te hafif bir artış gösteren istihdam, 2013-14’te 3,3 milyondan 3 milyona düştü. O zamandan bu yana her yıl azalarak 2021 yılına gelindiğinde tarımda sadece 2,69 milyon kişi istihdam ediliyordu. Bu nedenle Ukraynalı çiftçilerin çoğunun bireysel, kapitalist çiftçiler olmak istemediklerini sürekli olarak ifade etmeleri şaşırtıcı değil.

Ukrayna’nın en büyük tarım holdingi olan Kernel, Ukrayna’nın ekilebilir arazisinin yaklaşık yüzde 1,5’ine denk gelen 500 bin hektarlık bir alanı elinde tutuyor ama sadece 15 bin işçi çalıştırıyor. Bu da Ukrayna’nın ekilebilir arazilerinin tamamının Kernel benzeri tarım holdingleri tarafından kullanılması halinde sadece 990 bin işçiye ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor. Tarımsal işletmelerin oldukça az sayıda kişiyi istihdam ettiği göz önüne alındığında, tarım istihdamındaki düşüş kesinlikle bireysel çiftçiler arasında işsizliğin artmasından kaynaklanıyor. Toplam istihdam düşerken, Ukrayna 2014’ten 2021’e kadar tarım holdinglerinin gözdesi olan ay çiçek yağının yıllık ihracatını 12 milyon tondan 16 milyon tona çıkardı.

Tarım arazilerinin özelleştirilmesinde ihtilaflar; kamuoyundan destek görmeyen reformlar

Ukrayna tarımının piyasalaştırılması kamuoyunda her zaman çok destek bulmadı. 2020’deki bir ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 15’i tarım arazilerinin özelleştirilmesini destekliyordu. Yine de Zelenskiy, Kovid karantinasının kamuya açık toplantılara getirdiği kısıtlamaları bahane ederek aynı yıl içinde tarım arazilerinin alım satımı üzerindeki moratoryumu kaldırdı. Zelenskiy, “serbest piyasa demokrasisinin savunucusu” olduğunu ispat etmek için Batılı devletlilere bu eylemini hatırlatmaktan asla vazgeçmiyor. Moratoryumun kaldırılmasının IMF’nin baskısından kaynaklandığı özelleştirme taraftarı Ukraynalı yayın organları tarafından çok iyi biliniyor ve kolayca itiraf ediliyor.

Yukarıda bahsedilenler, moratoryumun kaldırılmasını özellikle “demokratik” olarak tanımlamayı zorlaştırıyor. Demokrasi konusunda Kernel, küçük çiftçileri tehdit ederek ya da başka yollarla arazilerinin haklarını devretmeye zorlayarak arazilerini “yağmalamakla” suçlanıyor. 2016 yılında 7 bin 150 tarım arazisinin yağmacılar tarafından ele geçirildiği vaka kaydedildi.

Tarım ve Gıda Politikaları Bakanı Roman Leşçenko’nun toprak reformunun gerekli olduğuna dair söyleyecek çok şeyi vardı. Ukraynalıların tarım arazilerinin özelleştirilmesine karşı çıkmaları için “korkutulduğunu ve yanlış yönlendirildiğini” iddia ederken, 2020’de arazilerin özelleştirilmesine yönelik “tarihi” karardan çok hoşnuttu. Fakat bu yasanın “son derece muhafazakâr” kalmasından yakındı. Bununla kastettiği, 2020 yasasının yabancıların toprak satın almasına izin vermemesiydi; bu meseleye 2024’ten önce karar verilmeyecekti.

Ancak Ukraynalı gazeteci Roman Gubriyenko, birkaç ay sonra yabancıların araziyi banka teminatı olarak kullanarak satın almalarına imkân veren bir yasa değişikliği yapıldığını gündeme getirdi. Tarımda toprak reformunun en sevilmeyen kısmı bile — yabancıların toprak satın almasına Ukraynalıların yüzde 81’i karşı çıkıyor — böylece Leşçenko’nun korkularına rağmen oldukça kolay bir şekilde geçti. Bu boşluk olmasa bile yabancıların toprağa erişimi oldukça kolaydı; ABD’li, Suudi ve Avrupalı şirketler milyonlarca dönüm araziyi elinde tutuyor.

Arazi bedeli

2020 yılında Ukrayna Ekonomi Bakanı Taras Vısotskiy, Ukrayna’nın arazisinin hektar başına ortalama fiyatının 1480 ila 2224 dolar arasında olacağını öngörmüştü. Fakat çeşitli hükümet yetkililerinden hektar başına 1000 ila 2500 dolar arasında değişen oldukça farklı tahminler çıktı. Vısotskiy ayrıca, Ukraynalı gazeteci Gubriyenko’nun ifadesiyle, özelleştirme sürecinde sahip başına düşen arazi büyüklüğü ya da yabancı yatırımcılar gibi “kısıtlamalar” olması halinde arazi fiyatının 2200 dolardan 1500 dolara düşeceği “tahmininde” ya da tehdidinde bulundu. Bu arada tüm bu tahminler, Ukraynalı çiftçileri özelleştirmeyi kabul etmeye ikna etmek için yıllardır kullanılan Polonya arazisinin hektar başına minimum fiyatı olan 8000 bin 10,000 dolardan çok uzak. Batı Avrupa ülkelerinde arazinin hektarı 30,000 ila 64,000 dolar arasında değişiyor.

Ocak 2020’de Gubriyenko, arazilerin daha da ucuza satılacağını öngördü. Bunu da Ukrayna’da arazilerin sahiplerine genellikle ayda yaklaşık 130 dolar kazandırdığını gösteren 2019 tarihli anket sonuçlarına dayandırdı. Netice olarak hektar başına en iyi ihtimalle 1000 ila 1200 dolar fiyat öngördü. Gubriyenko, arazi arzındaki artışın fiyatı daha da aşağı çekeceğini öngördü. Devlet de 7-10 milyon hektar tarım arazisine sahip ve 2020 yılında arazi satışlarından 1 milyar doların üzerinde gelir elde etmeyi planladığını belirtti. IMF’nin sert bankacılık reformları nedeniyle Ukrayna’da kredi bulmanın zorluğu, arazi bedellerini düşüren bir diğer faktör olarak gösteriliyor. Ukrayna topraklarının kalitesinin düşük olması da bir başka etken ve bu da tarım holdinglerinin yoğun mono ürün ekiminin bir sonucu.

Arazi piyasasının açılmasından sonraki ilk üç ayda hektar başına ortalama fiyat 1690 dolardı. En düşük ortalama ise sadece 830 dolarla Herson oblastındaydı. Ancak süreç şeffaf değildi; bu ortalamalar satışların sadece yüzde 54’ünü dikkate alıyor.

Liberal yayın Liga, fiyatların ileride yükseleceğini vaat ediyor. AB destekli bir düşünce kuruluşu olan “Land Transparency” tarafından bir Dünya Bankası yetkilisiyle işbirliği içinde yapılan hesaplamalara da yer verilen haberde, toprak mülkiyetinin yoğunlaşmasına ya da toprak üzerindeki yabancıların sahipliğine getirilecek herhangi bir kısıtlamanın Ukrayna GSYİH’sinin daha yavaş büyümesine ve toprak fiyatlarının daha yavaş artmasına yol açacağı belirtiliyor. En düzensiz senaryoda Ukrayna’nın 10 milyar dolar kazanacağı varsayılıyor. Devlet Başkanlığı makamının neoliberal danışmanlarından Timofey Mılovanov, arazi özelleştirmelerinin GSYİH’yi yılda yüzde 1,5 oranında artıracağını vaat etti.

Aynı Liga, üç ay sonra (Ocak 2022) ortalama arazi fiyatının hektar başına 1500 dolara düştüğünü kaydediyor. Haberde bundan bahsedilmese de savaş tehdidinin burada bir rol oynamış olması muhtemel. Bununla birlikte savaş beklentisi devam ederken (Aralık 2021) Ekonomi Bakanı, Ukrayna topraklarının fiyatının 2-3 yıl içinde 2200 dolara yükseleceği sözünü verdi. Piyasaya olan inanç sınır tanımıyor.

AB ile tarımsal ticaret

Batılı ülkeler ve yerli tarım latifundist’leri, tarım arazilerinin alım satımına ilişkin moratoryumun kaldırılması için Ukrayna hükümetine durmaksızın baskı yaptı. Bu hamle büyük tarım holdinglerine güç verdi. Neye yatırım yapacaklarına AB gibi en önemli ihracat pazarlarındaki fiyat eğilimlerine göre karar veren bu şirketler, Ukrayna’nın AB ile neo-kolonyal ticari ilişkiyi derinleştirmeye başladı. AB, Ukrayna’ya tarımsal üretim araçları ve işlenmiş gıda ürünleri satarken Ukrayna da ucuz tarımsal hammaddeleri geri satıyor.

“Avrupa ile bütünleşmenin” yanılsamaları ve gerçekleri

Ukrayna’nın modern tarihi, AB ile bir serbest ticaret anlaşması (STA) imzalanması meselesiyle değişime uğradı. Bu, destekçileri tarafından genellikle AB’ye katılmakla eşdeğer olarak yanlış anlatıldı.

STA’nın sihirli sonuçları hakkında her türlü vaatte bulunuldu. Maydan’ın (Victoria Nuland’ın telefon görüşmesiyle meşhur olan) başbakanı Yatsenyuk gibi destekçileri tarafından STA’nın anında ekonomik refah getireceği söylendi. AB kapitalistlerine Ukrayna pazarına erişim sağlamanın sanayisizleştirici etkilerine ve anlaşmanın tabiatı gereği eşitsiz koşullarına işaret eden “Avrupa ile bütünleşmeye” şüpheyle yaklaşan herkesi baştan sona çürütmek için sık sık Almanya’nın emeklilik ve ücret seviyelerine atıfta bulunurlardı. Yatsenyuk ve diğer “Avrupa ile bütünleşmenin ilkeli destekçileri” (genellikle Batı’dan burs alan ve bir fabrikaya adım atmamış kentli gazeteciler) “AB ile bütünleşmenin Ukraynalı ihracatçılara dünyanın en büyük pazarına erişim sağlayacağından” bahsetmeye bayılırlardı.

Sorun şu ki, bu durum 2016 yılında uygulamaya giren STA ile her daim bariz biçimde çelişiyordu. Bu anlaşma Ukrayna’nın en önemli ihracat kalemleri için sert kotalar içeriyor. Bu da Ukrayna’nın ihracatının sadece nispeten küçük bir kısmının gümrük vergisi ödemeden AB’ye ulaşabileceği, çok daha güçlü (ve yüksek oranda devlet destekli) Avrupalı üreticilerin ise Ukrayna pazarını istila etmekte serbest olduğu anlamına geliyor.

2019, Maydan sonrası Ukrayna’nın en iyi ticaret yılıydı2 ancak AB’ye ihracat sadece yüzde 3 arttı. 2020 Kovid salgını sırasında AB, pazarlarına erişimi sıkılaştırırken Ukrayna’nın pazarlarını korumak için herhangi bir adım atmasını yasakladı. Sonuç olarak AB’ye yapılan ihracat yüzde 13,2 oranında düştü.

Dünya Bankası’na göre Ukrayna’nın 2019’daki toplam ihracatı sadece 63,5 milyar dolardı. 2012’de ise bu rakam 86,5 milyar dolardı. Hatta AB’ye yapılan sanayi ihracatı yüzde 2,3 oranında azaldı. Ukrayna’nın toplam sebze ihracatı 2010 ve 2020 yılları arasında 6,6 milyar dolardan 17,6 milyar dolara yükselirken makine ve nakliye ekipmanı ihracatı 9,1 milyar dolardan 5,4 milyar dolara geriledi. Avrupa’ya yapılan ihracat, sebze ihracatındaki artışın yalnızca 3 milyar dolarını oluşturuyor; Çin ve hegemonik Maydan sonrası Ukrayna söyleminde çok aşağılanan “barbar Doğu’nun” diğer ülkeleri, ihracat artışının çoğundan sorumlu. AB’ye yapılan ihracattaki yavaş büyüme, sanayi malları için Rusya pazarının kaybını ve STA kaynaklı sanayisizleşme nedeniyle ihracattaki genel düşüşü telafi etmeye yetmedi.

AB Serbest Ticaret Anlaşmasının programlanmış eşitsizliği

2021 yılında, Ukrayna’nın AB serbest ticaret anlaşmasını yeniden müzakere etme hakkına sahip olduğu beş yıllık süre yaklaştı. Konuyla ilgili müzakerelere yaklaşan bir şey gerçekleşti. AB her zamanki gibi Ukrayna Brüksel’in talep ettiği reformları daha sıkı bir şekilde uygulamaya çalışana kadar ticari ilişkilerde bu türden bir gevşeme olamayacağı yanıtını verdi. AB’nin talep ettiği reformlar, örneğin “yolsuzlukla mücadele”, her zaman Ukrayna sanayisine verilen desteğin çekilmesini içeriyor.

AB temsilcisi, Ukrayna’nın ne AB’nin devlet alımları pazarına tam erişim sağlayacağını ne de kota rejiminde gevşeme olacağını açıkladı. İşler ancak 2022’de, Ukrayna sanayisi savaş nedeniyle büyük ölçüde tahrip olduğunda değişti; o sırada AB, Ukrayna’nın sınırlı bir süre için AB pazarlarına gümrük vergisiz erişim sağlayabileceğini açıkladı.

Bu gümrük kotaları nedir? 2016’daki serbest ticaret anlaşması 36 (+4 ekstra) Ukrayna ihracat grubuna tarifesiz erişim sağladı. Sadece tarım ihracatı bu imtiyaza sahipti. Ukrayna sanayi mallarına gümrüksüz erişim konusunda zaman zaman çıkan gürültüler 2022’ye kadar hiçbir sonuca ulaşmadı. STA, zaman içinde bu kotaların bazılarında ufak bir artış içeriyordu. Şuradaki tablo, sadece yıllık hacmi 10 bin tonu aşan ihracatlar için bu gümrüksüz kotaların zaman içindeki değişimini gösteriyor.

Bu kotalar son derece kısıtlayıcı. Ukrayna 2021 yılında tüm dünyaya AB kotalarının izin verdiğinden 42 kat, AB kotalarının ise 21 kat daha fazla buğday ihraç etti. AB, Ukrayna’dan kotaların izin verdiğinden 18,5 kat daha fazla mısır ithal etti. Bu durum, Ukrayna’nın AB için çok önemli bir tahıl kaynağı olmasına ve AB’nin toplam mısır, buğday ve diğer tahıl ithalatının yüzde 14’ünü gerçekleştirerek Fransa’dan sonra ikinci en büyük kaynak olmasına rağmen gerçekleşti.

Ukrayna 2020 yılında 81 bin ton bal ihraç ederken, 2021 kotaları sadece 6 bin tona izin veriyor. STAn’ın izin verdiği süt kotaları toplam Ukrayna üretiminin sadece yüzde 0,007’sini oluştururken Ukrayna, 2015 yılında kotaların izin verdiğinden 66 kat daha fazla et üretti. Ukrayna, 2019 yılında 414 bin ton tavuk eti ihraç ederken AB’ye sadece 19 bin 200 ton gümrüksüz ihracat yapmasına izin verildi. Ukraynalı tavuk üreticisi patron Yuriy Kosyuk’un söylediği gibi:

“[AB] pazarında herhangi bir açılma olmadı. Bilirsiniz, tekerlekte jant teli denilen bir mekanizma vardır. Bir şeyin bir yöne geçmesine izin verir, ancak diğer yöne geçmesine izin vermez. Avrupa pazarlarında şu anda yaşadığımız durum yaklaşık olarak budur. Avrupa Ukrayna ile serbest ticaret bölgesinden bahsediyor ama aynı zamanda Ukrayna mallarının ihracatı için bir dizi istisna ve kısıtlama getirilmiş durumda… 2016 yılında 1,2 milyon ton tavuk eti üretmiş olmamıza rağmen, 16 bin tonluk kotayı aşan her ürüne ton başına 1000 avrodan fazla gümrük vergisi uygulanıyor… Ukrayna bu ‘serbest ticaret anlaşması’ ile kandırılmıştır.”

Kısıtlayıcı kotaların hikayesi kapsamlı bir şekilde devam ettirilebilir. Ukrayna ayrıca meyve suyu, domates ve tahıl kotalarını da düzenli olarak aşıyor.

Bu cüzi avantajlar da sadece ilkel tarım ürünlerine veriliyor. Ukrayna’nın sanayi malları için bu tür ayrıcalıklar elde etme şansı olmadı. Ekonomi Bakanlığının, yerli sanayiye devlet desteği sağlamaya yönelik (daha sonra AB tarafından engellenen) talihsiz teşebbüsün bir parçası olarak hazırladığı 2020 raporunda ortaya koyduğu bazı çarpıcı rakamlardan bahsetmekte yarar var:

“2019’da motorlu taşıt üretimi 2012 seviyesinin yalnızca yüzde 31,0’ına, vagon endüstrisi ürünleri yüzde 29,7’sine, takım tezgâhı üretimi yüzde 68,2’sine, metalürji ürünleri yüzde 70,8’ine, ziraat mühendisliği ürünleri yüzde 68,4’üne ulaştı. […]

2013-2019 yılları arasında havacılık ve uzay ürünleri ihracatı 4,8 kat (1,86 dolardan 0,38 milyar dolara), vagon ürünleri üretimi 7,5 kat (4,1 dolardan 0,5 milyar dolara), metalürji sektöründeki üretim 1,7 kat (17,6’dan 10,3 milyar dolara), kimyasal ürünler 2,1 kat (4’ten 1,9 milyar dolara) azaldı.”

Öte yandan, üç yıllık bir geçiş döneminin ardından Ukrayna, STA gereği 2019 yılında AB’ye bir dizi ithalat kaleminde gümrük vergilerini kaldırmakla yükümlü. Ukrayna hükümeti 2016 yılında, AB’den ithal edilen ürünlerin çoğunda üç ila 10 yıl içinde ithalat tarifelerini tamamen kaldırmayı ya da azaltmayı kabul etmişti. AB 2017 yılında Ukrayna’ya sadece bir ihracat kotasını aştı; tavuk eti. Domuz eti ihracat kotasının sadece yüzde 5’ini, şeker kotasının ise yüzde 0,5’ini kullandı.

AB’nin tarımsal korumacılığının diğer tezahürleri

Kotaların yanı sıra AB STA’sı Ukrayna ve AB’yi ihracat için “herhangi bir devlet teşviğinden kaçınmakla” da yükümlü kılıyor. Ukrayna tarımının AB’den çok daha zayıf olduğu, AB’nin ise ikiyüzlü bir şekilde kendi çiftçilerine muazzam teşvikler verdiği koşullarda bu durum doğal olarak AB’nin ithalatının hakimiyetine ve Ukrayna üretiminin gerilemesine yol açtı.

Gizli korumacılığın bir başka tezahürü de AB’nin gıda ithalatına getirdiği katı kısıtlamalar. Çeşitli ekolojik ve kalite kontrolleri nedeniyle Ukrayna’nın ihraç ettiği pek çok ürün AB’ye giremiyor. Bu durum, ufak kotalarla birlikte Ukrayna’nın tarım ihracatının Asya ve Afrika’ya yönelmek zorunda kalmasının başlıca nedenlerinden biri.

Neo-kolonyal ticaret ilişkileri

Büyük bir ticaret açığının yanı sıra AB, Ukrayna’ya işlenmiş mallar satarken Ukrayna ucuz hammadde ihraç ediyor. Ukrayna’nın tarım sektörünün ilkel doğasına Ukrayna’nın traktör ticareti iyi bir örnek. Ukrayna, 2020 yılında 4,7 milyon dolar değerinde traktör ihraç ederken 456 milyon dolarlık traktör ithal etti. Bu traktörlerin yüzde 59’u AB’den, yüzde 12’si ise ABD ve Britanya’dan ithal edildi. Müreffeh birinci dünya, Ukrayna’dan ucuz gıda ürünleri ithal ederek bu süreçte büyük gümrük vergisi gelirleri elde ediyor ve Ukrayna’ya bu tarım için gereken endüstriyel makineleri satıyor.

Mesela Ukrayna’nın 2021 yılında AB’ye başlıca ihracatı demir ve çelik (toplam ihracatın yüzde 20,8’i), cevherler, geyik ve kül (yüzde 12,5), hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar (yüzde 8,5); özellikle ayçiçeği tohumu yağı, elektrikli makineler (yüzde 7,8) ve tahıllar (yüzde 7,3) oldu. “Elektrikli makineler” aslında çoğunlukla Avrupalı otomobil üretim zincirlerinin bir parçası olarak küçük atölyelerde kabloların elle vidalanmasından ibaret. AB’nin Ukrayna’ya başlıca ihracatı makine (tüm ihracatın yüzde 14,8’i), ulaşım ekipmanları ve araçları (yüzde 10,2), mineral yakıtlar (yüzde 9,4), elektrikli makineler (yüzde 9,3) ve eczacılık ürünleri (yüzde 5,9).

Avrupalı ihracatçılar Ukrayna pazarına aktif olarak girdi ve bu pazarda uzmanlaştı. 2019 yılında Ukrayna, Avrupa gıda ihracatında büyüme rekoru kırdı. Ukrayna, Avrupa Birliği’nden gelen tarım ürünleri tüketicileri sıralamasında üçüncü sırada yer aldı. AB, 2019’un ilk yarısında tarımsal ihracatını 2018’e kıyasla yüzde 15 artırarak 2,26 milyar avroya ulaştı. 2020 yılında Ukrayna, AB’den ihraç ettiğinden 1000 kat daha fazla tereyağı ithal etti. 2021 yılında Ukrayna’nın AB ile toplam ticaret açığı 4 milyar avronun üzerindeydi.

Yerli üreticiler rekabeti ve rafları Avrupalı üreticilere kaptırıyor. Ukrayna’nın aksine Avrupa’daki üreticiler yüksek gümrük vergileri ve sıkı kotalarla korunuyor ve Avrupa Birliği genel bütçesinden büyük teşvikler alıyor. Ukraynalı ekonomi muhabiri Roman Gubriyenko, konuyla ilgili makalelerinde ithal gıda ürünlerinin hızlı artmasının sadece pazarın ele geçirilmesine ve Ukrayna’nın tarım sektörünün yerinden edilmesine yol açmadığını, aynı zamanda bir sonraki makalenin konusu olan yerli gıda üretiminin temelini de yavaş yavaş yok ettiğini savunuyor.

Çok Okunanlar

Exit mobile version