Yemen’deki Husilerin İsrail’in Gazze saldırıları nedeniyle bu ülkeye ait ya da bu ülkedeki limanlara giden gemileri hedef alacaklarını duyurmasından ardından da bu duyuruya uygun eylemlere girişmelerinin ardından uluslararası nakliye firmaları Süveyş Kanalı güzergahını kullanmayı bıraktı. Firmaların güvenlik gerekçesiyle daha uzun süren Ümit Boğazı güzergahını kullanmasının, eğer kriz devam ederse, bazı sonuçları olacak. Aşağıda çevirisini okuyacağınız ve Economist’te yayınlanan makale, gelişmenin ekonomik sonuçlarına odaklanıyor. Ayrıca makale, bu krizin çözülmesi için Husilerin nasıl engellenebileceğine dair senaryoları tartışıyor:
****
Yeni Süveyş krizi dünya ekonomisini tehdit ediyor
Küresel deniz nakliye firmaları Kızıldeniz’deki seferlerini askıya alıyor
Gazze’den binlerce mil ötede, İsrail ile Hamas arasındaki savaşı dünya ekonomisine etkileri olan küresel bir meseleye dönüştürebilecek bir denizcilik krizi yaşanıyor. 15 Aralık’tan bu yana dünyanın en büyük beş konteyner taşımacılığı şirketinden dördü, cma cgm, Hapag-Lloyd, Maersk ve msc, İran destekli Husi militanlarının sofistike silahlarla donanmış olarak küresel deniz taşımacılığı akışına yönelik saldırılarını artırması nedeniyle Süveyş Kanalı’ndan gelen trafiğin geçmesi gereken güzergâh olan Kızıldeniz’deki hizmetlerini durdurdu ya da askıya aldı. Dünyanın en önemli ticaret arterlerinden biri aniden kapanırken, Amerika ve müttefikleri Orta Doğu’daki donanma faaliyetlerini artırıyor ve hatta serbest geçişi yeniden tesis etmek için Husilere saldırabilirler.
Bab el-Mandeb, Afrika ile Arap yarımadası arasında, normalde hacim olarak küresel ticaretin tahmini %12’sinin ve belki de küresel konteyner trafiğinin %30’unun geçtiği dar bir boğaz. Yemen’de üslenen Husilerin, görünüşte Gazze’deki Filistinlileri desteklemek amacıyla deniz taşımacılığını hedef alması nedeniyle burası girilmesi yasak bir bölge haline geldi. Saldırılar haftalardır devam ediyordu ancak şimdi keskin bir şekilde tırmandı. Husiler 15 Aralık’ta bir gemiyi saldırı tehdidinde bulundu, bir diğerini insansız hava aracıyla vurdu ve mv Palatium III’e iki balistik füze fırlattı, bunlardan biri gemiye isabet etti. Palatium III’e yapılan saldırı, gemisavar balistik füzenin kullanıldığı ilk saldırı oldu. Tüm gemiler Liberya bandıralıydı. 16 Aralık’ta bir Amerikan donanma gemisi olan USS Carney Kızıldeniz üzerinde 14 insansız hava aracını düşürürken bir İngiliz gemisi olan hms Diamond da bir diğerini imha etti.
Gemilerin zarar görmesi ve mürettebatlarının öldürülme riskinin hızla artmasıyla karşı karşıya kalan küresel denizcilik endüstrisi, acil durum moduna geçiyor. 15 Aralık’ta Maersk ve Hapag-Lloyd seferlerini durdurdu. Palatium III’ün sahibi msc’nin yaptığı gibi 16 Aralık’ta cma cgm de gemilerinin “Kızıldeniz geçişi güvenli hale gelene kadar” Süveyş Kanalı’nı her iki yönde de kullanmayacağını ve bazı gemilerin Ümit Burnu üzerinden yönlendirileceğini açıkladı. Bu dört şirket küresel konteyner ticaretinin %53’ünü gerçekleştiriyor. Daha küçük konteyner operatörlerinin yanı sıra kuru yük taşıyıcıları ve petrol tankeri firmaları da şimdi onları takip edebilir.
Krizin iki büyük etkisi var: biri dünya ekonomisi için, diğeri ise Batılı ülkeler düzeni yeniden tesis etmeye çalışırken Orta Doğu’da askeri tırmanma riskleri açısından. Ekonomi ile başlayalım. Süveyş Kanalı’ndan elde edilen gelir, zaten mali bir krizin ortasında olan Mısır için önemli bir gelir kaynağı. (Ticaretinin sadece %5’i Kızıldeniz’deki limanı Eilat’tan geçen İsrail bu durumdan daha az etkilenecektir). Dünya ekonomisi için Süveyş rotasının uzun süre kapalı kalması, nakliyenin Afrika’da yeniden yönlendirilmesi, daha uzun sürmesi ve sigorta primlerinin yükselmesi nedeniyle ticaret maliyetlerini artıracaktır. Kısa vadeli tedarik zinciri tıkanıklıkları da ticaretin geniş ölçekli olarak yeniden yönlendirilmesinden kaynaklanabilir: 2021 yılında Tayvan tarafından işletilen Ever Given adlı gemi karaya oturmuş ve kanalı altı gün boyunca tıkayarak küresel tedarik zinciri krizini yoğunlaştırmıştı. Kızıldeniz’deki güvenlik krizinin, küresel deniz petrol arzının belki de üçte birinin geçtiği Arap Denizi’ndeki nakliyeyi de tehdit ettiği düşünülürse, ekonomik maliyet çok daha yüksek olacaktır.
Amerika ve müttefiklerinin harekete geçmeye meyilli olmalarının nedeni bu risklerdir. Ancak Husi tehdidi ürkütücü ve karmaşık bir tehdit. Militan grubun sloganı “İsrail’e ölüm. Yahudilere lanet olsun” ifadelerini içeriyor ve Gazze’ye gıda ve ilaç ulaştırılana kadar “İsrail limanlarına giden tüm gemileri hedef aldığını iddia ediyor. Ancak saldırıya uğrayan gemilerin çoğu ne İsrail’e gidiyor ne de İsrail’in mülkiyetinde. Dünyanın dört bir yanından ülkeler saldırılardan etkileniyor: Husiler tarafından saldırıya uğrayan gemilerden biri Hong Kong bayrağı altında seyrediyordu.
Husilerin açıklanan amaçlarının görünürdeki tutarsızlığı etkisizlikle karıştırılmamalı. İran, Yemen’deki başarılı isyanında ve İslam Cumhuriyeti’nin bölgesel rakipleri olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) karşı savaşında grubu yıllarca eğitti ve silahlandırdı. Kullanılan bazı silahların karmaşıklığı oldukça yüksek. Londra’daki düşünce kuruluşu Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden (IISS) Fabian Hinz, “Husilerin elinde şu anda dev bir gemi savar füze cephaneliğini var” diyor ve bunların 800 km’ye kadar menzile sahip olduğunu belirtiyor.
Batılı yetkililer İran’ın münferit saldırılar düzenleyip düzenlemediği konusunda net değil. İsrail istihbaratı son saldırıların, Husilerle ortak bir komuta merkezinde çalışan İran’ın seferi Kudüs Gücü’nün (Kuzey Afrika’da faaliyet gösteren) kolu olan Birim 6000 tarafından onaylandığına henüz ikna olmuş değil. Ancak bu grubun İran’ın Kızıldeniz’deki gözetleme gemilerinden nakliyatlarla ilgili istihbarat aldığı düşünülüyor. Gemiciliğe karşı yürütülen geniş çaplı saldırı, İran’ın İsrail’e karşı topyekûn bir saldırıdan kaçınırken bölgesel vekillerini kullanarak İsrail’i her yönden şiddetle taciz etme stratejisine uyuyor. Ancak İran, Husi saldırıları üzerinde tam bir kontrole sahip değil ve saldırılar giderek daha fazla ülkeyi içine çekiyor.
Diplomasi, krizi yatıştırmaya yardımcı olabilir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri 2015 yılında Yemen’deki iç savaşa uluslararası alanda tanınan hükümet lehine müdahale etti. Mart 2022’de Suudiler ateşkesi kabul ederek Husilerin başkent Sana’yı ve stratejik batı kıyılarını kontrol etmesine izin verdi. Ateşkesi kalıcı hale getirmek ve savaşı sona erdirmek için yakında bir yol haritası açıklayabilirler. Deniz saldırılarını durdurma taahhüdü görüşmelerin bir parçası olabilir.
Bununla birlikte Husi tehdidine karşı daha büyük bir askeri karşılık verilmesi de muhtemel. Amerikan donanmasının öncülük ettiği çok uluslu bir görev gücü, Husileri gemilere zorla çıkmaktan (Kasım ayında bir baskın engellenmişti) ve füze ateşlemekten caydırmak amacıyla Yemen kıyılarında faaliyet gösteriyor. Bu donanmada Mısır ve Suudi Arabistan da yer alıyor. Geçen haftalarda Amerikan, İngiliz ve Fransız savaş gemileri Husilerin insansız hava araçlarını ve füzelerini engelledi ve Amerika Avustralya’dan da bir savaş gemisi göndermesini istedi.
Ancak bu savunma donanması krizi kontrol altında tutmakta zorlandı. Husiler birkaç insansız hava aracı ve füzenin her zaman geçebileceğini gösterdiler. Bir sonraki potansiyel adım, Amerika’nın 1980’lerde İran ve Irak arasındaki tanker savaşı sırasında kullandığı, ticari gemilere silahlı eskortlar sağlamak olabilir. Ancak tartışmaya dahil olan donanma kaynaklarına göre bu çok sayıda savaş gemisi gerektiriyor.
Ana alternatif Husileri ve cephaneliklerini doğrudan vurmak. Amerika ve İsrail Husilerin depo ve rampalarına saldırmak için planlar geliştirdi. Amerika Orta Doğu’daki müdahalesini genişletmek istemeyecektir: Biden yönetimi Kızıldeniz görev gücünü genişletmeye ve İran’a diplomatik ve ekonomik baskı uygulamaya odaklanmıştı. İsrail yeni bir çatışma istemiyor: Gazze savaşının bu aşamasını sonlandırması için Amerika’dan zaten baskı görüyor ve neredeyse her gün İsrail’e füze atan Lübnanlı militan grup Hizbullah’tan endişe duyuyor. Ancak İran ve Husi vekilleri dünyanın en önemli ticaret yollarından birini kapalı tutan saldırılara devam ederse, gerilimin tırmanması kaçınılmaz olabilir.