Bizi Takip Edin

AVRUPA

Zelenski Polonya’da

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Varşova’da Polonyalı mevkidaşı Andrzej Duda ile bir araya geldi.

Görüşmede esas gündem Rusya-Ukrayna savaşıydı. Duda, Kiev’e 14 Sovyet yapımı MİG-29 savaş uçağı tedarik edeceklerini söyledi.

Duda ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Zelenski, hükümetinin, Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşasına yardım etmek isteyen Polonyalı şirketlere ‘içten bir karşılama’ yapacağını söyledi.

Zelenski, Polonya’nın savaş sona erdiğinde ihtiyaç duyulacak geniş çaplı yeniden inşa çabalarında kilit bir ortak olması gerektiğini söyledi.

Daha sonra Başbakan Mateusz Morawiecki ile bir araya gelen Zelenski, Ukrayna altyapısının geliştirilmesine yönelik anlaşmalar imzalayacağını söyledi.

Duda ayrıca Ukraynalı mevkidaşını Polonya’nın en yüksek nişanı olan Beyaz Kartal Nişanı ile ödüllendirdi.

Duda, “Sizin tavrınızın Ukraynalı askerlerin kahramanlığı ile birleşerek Ukrayna’yı kurtardığından hiç şüphemiz yok. Gösterdiğiniz tavrın Avrupa’yı Rus emperyalizminin tufanından kurtardığından hiç şüphemiz yok,” dedi.

Duda, Polonya’nın Temmuz ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesinde Ukrayna için ek güvenlik garantileri almak için çalıştığını söyledi.

Zelenski, iki ülkenin Polonya’dan silah sevkiyatı için yeni bir savunma paketi imzaladığını söyledi. Ayrıca silah ve mühimmat için ortak üretim tesisleri kuracaklarını söyledi.

Tahıl meselesi

Zelenski ayrıca, Varşova ziyareti sırasında, iki ülkenin Polonyalı çiftçilerin zararına olacak şekilde Polonya pazarına akın eden ucuz Ukrayna tahılı sorununa bir çözüm bulacaklarını söyledi.

Şirket temsilcileriyle birlikte Polonya-Ukrayna Ekonomik Forumuna katılan Ukraynalı lider, “Ukrayna ve Polonya gibi yakın ortaklar, gerçek dostlar arasında sorun olmamalı,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’dan Polonya’ya yoğun tahıl ve diğer ürünlerin girişiyle ilgili olarak Zelenskyi, ‘bir çıkış yolu bulmak için’ Polonyalı yetkililerle görüştüğünü doğruladı.

Polonyalı çiftçileri rahatsız eden soruna nihai çözümün ‘birkaç gün, birkaç hafta içinde’ bulunacağını sözlerine ekleyen Zelenski, cevabın ne olabileceğine dair bir ipucu vermedi.

Öte yandan Polonya Tarım Bakanı Henryk Kowalczyk uzun süredir çiftçilerden gelen baskılara dayanamayarak istifa ettiğini açıkladı.

Kowalczyk kararına gerekçe olarak, çiftçi hareketleriyle geçen hafta imzalanan ve çiftçilerin Tarım Bakanlığını, diğer hususların yanı sıra, Ukrayna tahılına yönelik gümrük vergilerinin yeniden uygulanması için Avrupa Komisyonuna başvurmakla yükümlü kılan anlaşmayı uygulayamamasını gösterdi.

Çiftçi aktivisti ve gıda üreticilerinin oluşturduğu AgroUnia hareketinin kurucusu Michał Kołodziejczak ise düzenlediği basın toplantısında istifadan duyduğu memnuniyetsizliği dile getirerek, “Korkunç sorunların yaşandığı bir dönemde kimse bakanlığın başına geçmiyor ve hiçbir şey için sorumluluk almıyor. Bu çok çirkin,” dedi.

Tüm bakanlık yetkililerinin istifa etmesi gerektiğini söyleyen protestocu, mevcut anlaşmanın yürürlükte kalmasını ve bakanlığa başkanlık eden herkesin bunu uygulamakla yükümlü olmasını istedi.

Kołodziejczak ayrıca Zelenski’ye bir mektup yazdığını ve bu mektupta Ukrayna Devlet Başkanının ‘cesaretini ve kahramanlığını’ övdüğünü, aynı zamanda Polonyalı üreticiler için Ukrayna’dan yapılan yoğun tahıl ithalatının ne kadar ciddi bir sorun olduğunu anlattığını duyurdu.

Kołodziejczak, Polonya’nın gıda güvenliğinin Polonya ve Ukrayna’nın ‘ortak çıkarı’ olduğunu ileri sürdü.

Çiftçi lideri, “İkimiz de biliyoruz ki eğer size yardım etmek ve askeri çabalarınızda sizi desteklemek istiyorsak bizim de güçlü olmamız gerekiyor. Bunu anladığınıza inanıyorum,” diye yazdı.

AVRUPA

İtalya-Arnavutluk göç anlaşmasına yönelik tepkiler devam ediyor

Yayınlanma

Arnavutluk ile İtalya arasında imzalanan göçmen anlaşması kapsamında kurulan göçmen gözaltı merkezlerindeki kolluk kuvveti personelinin ciddi ölçüde azaltılmasının ardından, operatörler İtalya’ya geri dönmeye hazırlanırken, bu durum muhalefet partilerinin Tiran ile yapılan anlaşmayı “tam bir başarısızlık” olarak nitelendirmesine yol açtı.

Şingin ve Gjader merkezlerindeki polis varlığının önemli ölçüde azaltılmasının ardından, Arnavutluk’ta İtalyanların işlettiği merkezlerin yönetiminden sorumlu kuruluş olan Medihospes tarafından istihdam edilen sosyal hizmet uzmanlarının da İtalya’ya döneceği doğrulandı.

Fakat İçişleri Bakanlığı kaynakları, mevcut ihtiyaçlar doğrultusunda personel seviyeleri düşürülmüş olsa da merkezlerin faaliyette ve gözetim altında kalmaya devam edeceği konusunda ısrarlı.

Buna rağmen aynı kaynaklar, personelin 295’ten 170’e düşürüldüğünü ve kooperatiften sadece yedi idari personel ile sağlık personeli de dahil olmak üzere Arnavut personelin sahada kaldığını kaydetti.

Volt Europa’nın eş başkanı Francesca Romana D’Antuono cuma günü Gjader’deki merkezlerden birini ziyaret etti ve Repubblica’ya personelin %75’inin çoktan ayrıldığını söyledi. Dahası, merkezlerin hiçbiri göçmenleri gerçekten barındırmıyordu.

Hem birinci hem de ikinci transferler durdurulmuş ve sığınmacılar, Roma’daki bir mahkemenin gözaltında tutulmalarını onaylamayı reddetmesi ve konuyu Avrupa Adalet Divanına havale etmesinin ardından İtalya’ya geri gönderilmişti.

Lüksemburg’daki yargıçların konuyla ilgili karar vermesini beklerken, İtalyan hükümeti 4 Aralık’ta Yargıtayın İçişleri Bakanlığının Roma mahkemesinin kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunu ve ‘güvenli ülkeler’ konusunu karara bağlayacağı bir başka zorlukla karşı karşıya kalacak.

Kilit soru, yargıçların bir ülkenin ‘güvenli’ olup olmadığını değerlendirirken takdir yetkisini kullanıp kullanamayacakları ya da hükümetin listesine sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunda olup olmadıkları.

Bu arada muhalefet partileri Roma-Tiran protokolünü bir başarısızlık olarak eleştirmeye devam ediyor.

Eski başbakan ve Italia Viva’nın lideri Matteo Renzi, X’te bir paylaşımda bulunarak, “Geri adım atan Meloni rotayı tersine çeviriyor. Feribotlar Puglia’ya geri dönüyor, polis memurlarını ve operatörleri eve getiriyor. Peki Arnavutluk’ta ne kaldı? Çok az şey,” dedi.

Arnavutluk’ta geriye kalanın, “İtalyan vergi mükelleflerinin parasıyla yerel girişimciler tarafından inşa edilen ve çürümeye mahkum devasa bir yapı” olduğunu savunan Renzi, “Arnavutluk’ta geriye kalan, sadece seçim hevesiyle eşi benzeri görülmemiş bir kaynak israfından sorumlu olan Giorgia Meloni’nin yüzüdür ve yargıçların bununla hiçbir ilgisi yok, hata yapmayın: Arnavutluk operasyonu hem sayılar hem de yasalar açısından geçerli değil,” diye ekledi.

“+Avrupa” lideri Riccardo Magi de bu görüşleri yineleyerek projeyi “muazzam bir başarısızlık” olarak nitelendirdi. Magi, Geri Dönüş Merkezlerinin (CPR) açılmasından bu yana 6.000 göçmenin İtalya’ya ulaştığına dikkat çekti.

Magi, “Eğer yargıçlar yasayı uygulamamış olsalardı, Arnavutluk’ta sadece 18 göçmen olacaktı. Neden bahsettiğimizi anlıyor musunuz? Giorgia Meloni sadece İtalyanları kandırmakla kalmıyor, aynı zamanda her birimizi pahalı propagandasının bedelini ödemeye zorluyor: bir milyar avro,” dedi.

Magi, Meloni’yi “bu saçmalığa son vermeye, yasalara ve haklara saygı göstermeye ve tüm İtalyanlardan özür dilemeye” çağırdı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Romanya seçimlerinde ilk tur ‘sürprizi’: Georgescu ile Lasconi yarışı ne anlama geliyor?

Yayınlanma

Yazar

Romanya’da pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. İlk turu düzenlenen ve neredeyse bütün anket sonuçlarının boşa çıktığı seçimlere toplam 13 aday katıldı. Adaylar arasından en dikkat çekeni, seçimlere bağımsız katılan Calin Georgescu oldu. 

Georgescu, katılımın yüzde 52 olarak belirlendiği seçimde, oyların yüzde 22’sinden fazlasını alarak seçimlerin galibi oldu.

Romanya Birliğini Kurtarın Partisi’nden Elena Lasconi ise 2 sırada yer alıyor. Lasconi, liberal muhafazakarların temsilcisi.

Mevcut başbakan Marcel Ciolacu ise, Lasconi ile çok az bir farkla 3. sıraya geriledi.

Seçimlerde takip edilen adaylardan, eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı Mircea Geoana ise, yenilginin ardından siyasetten emekli olduğunu açıkladı.

Geoana Rumen medyasına verdiği demeçte, “Hayal kırıklığı ve öfke düzeyi toplumu daha radikal bir seçime doğru itiyor” dedi.

Georgescu’nun zaferi, Batı medyasında çoğunlukla ‘sürpriz’, ‘şok’, ‘deprem’ gibi ifadelerle aktarıldı. Bu ‘sürpriz’ hissini yaratan şey, Georgescu’nun ‘o kadar da popüler olmayan’ bir siyasetçi olması ve NATO ve Ukrayna karşıtı açıklamalarıyla tanınması. 

Georgescu, kendisinin de bir röportajında ​​belirttiği gibi seçim kampanyasının tamamını TikTok’ta geçirdi. Bu nedenle, Rumen analistlerin önemli bir kısmı kendisi için sıkça ‘TikTok ürünü’ ifadesini kullanmıştı.

Georgescu kimdir?

62 yaşındaki Georgescu, sağ popülist bir siyasetçi. Bükreş’teki Tarım ve Veterinerlik Bilimleri Üniversitesi ile Ulusal Savunma Koleji’nde eğitim gördü.

Kariyerine üniversitede öğretim görevlisi olarak başladı, Çevre Bakanlığı’nda çalıştı, Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı’nın Romanya temsilciliği gibi görevlerde bulundu. 

Bu seçimler, Georgescu’nun ilk seçimleri değil. Daha önce, üyesi olduğu sağcı Rumen Birliği İttifakı (AUR), kendisini 2020 ve 2021 yıllarında başbakan adayı olarak göstermişti. Ancak Georgescu’nun Nazi yanlısı eski Romanya diktatörü Ion Antonescu ve ırkçı, anti-semitist Demir Muhafızlar örgütünün kurucusu Zelea Codreau gibi isimleri övmesi üzerine adaylığı partisi tarafından geri çekilmişti ve ‘soykırım suçlularının övülmesi’ gerekçesiyle hakkında bir ceza soruşturması bile başlatılmıştı. 

Georgescu, 2022’de Antena 3’e verdiği röportajda bu isimlerden ‘kahramanlar’ olarak bahsetmişti ve ‘Rumen ulusunun bu kahramanlarla yaşadığını’ söylemişti. 

‘NATO üssü diplomasi utancı’

Georgescu aynı zamanda, NATO karşıtı açıklamalarıyla da tanınıyor. Georgescu, Romanya’nın Deveselu kasabasında bulunan NATO’nun balistik füze savunma kalkanını ‘diplomasi utancı’ olarak nitelendirmişti ve ittifakın ‘Rusya tarafından saldırıya uğramaları halinde üyelerinden hiçbirini korumayacağını’ söylemişti.

Rumen gazeteci Mihai Tatulici’ye konuşan Georgescu, Ukrayna savaşında Romanya’nın tarafsız olması gerektiğini savunarak “Ukrayna’daki durumun açıkça manipüle edildiği ortada. ABD’nin askeri kompleksinin ve silah sanayisinin çıkarları için bir çatışma çıkarılmak isteniyor. Ancak bizim bir ülke olarak önceliğimiz, herhangi bir çatışmaya karşı tarafsız olmaktır. Orada olanlar bizim işimiz değil” demişti.

‘Kendi devletimi istiyorum’

Georgescu, Avrupa Birliği’nin (AB) ise, Romanya’yı köleleştirmeyi amaçlayan başarısız bir proje olduğunu düşünüyor.

Georgescu ayrıca, ülkesi için sunduğu ‘vizyonu’ da şu şekilde açıklamıştı:

“Barış stratejisi öncelikli olmalıdır. Bu, sadece dış barış stratejisi değil, iç barışı da içerir. Her şey buradan başlar. Hiç kimse savaştan bir şey inşa etmedi. Size bu konuda üç net unsur söyleyebilirim. Birincisi, halkımızın dehası, her türlü çatışmaya karşı yüzde 100 tarafsız kalmaktır. İkincisi, ulusal bir devlet istiyorum, kendi devletimi istiyorum. Kimseyle müdahil olunmamalı. Gerçek dostlarınız ve ortaklarınız olabilir. Üçüncü unsur ise şu: Ekonomi hakkında öğrenilmesi gereken tek ders, ülkenizin kaynaklarını kendi başınıza nasıl değerlendireceğinizdir.”

Ekonomik sorunların sosyal sorunlardan kaynaklandığını söyleyen Georgescu, Antena 3’e verdiği bir diğer röportajda da “Bizim devletimiz yok. Devleti olmayan halk sürüden ibarettir ve milletin hizmetinde olabilecek tek şey devlettir. Bu neredeyse tamamen yok olmuş durumda” demişti.

Liberal muhafazakarların adayı Lasconi

Georgescu’nun kinci turda yarışacağı aday, eski gazeteci ve eski belediye başkanı Elena Lasconi ise, Romanya’nın Ukrayna’nın sıkı bir müttefiki olarak kalması gerektiği görüşünde. Lasconi, Ukrayna savaşının başlamasının 1000. gününde Facebook’tan yayınladığı mesajda şunları söylemişti:

“1000 günlük cesaret, fedakarlık ve özgürlük mücadelesi. Romanya, Ukrayna’nın yanında kalmaya devam etmeli. Ve bunu kararlılıkla yapacağıma söz veriyorum. Romanya, ben cumhurbaşkanı olduktan sonra da Ukrayna’nın güçlü bir müttefiki olarak kalacak. Çünkü bu mücadele sadece Ukrayna’nın değil, tüm bölgenin istikrarı ve demokrasi için bir mücadeledir.”

‘Daha fazla NATO birliği harika olur’

Lasconi ayrıca, Özgür Avrupa’nın Romanya servisine verdiği röportajda iyi eğitimli NATO birliklerine sahip ülkelerin hiçbir zaman saldırıya uğramadığını savunarak, Romanya’da daha fazla NATO askerinin bulunmasının ‘harika olacağını’ belirtmişti:

“Romanya’da daha fazla yabancı birliğimiz olsaydı harika olurdu diye düşünüyorum, çünkü savaşa hazır NATO birliklerinin olduğu ülkelerin asla saldırıya uğramadığı kanıtlandı.”

Georgescu’yu öne çıkaran argümanların, Avrupa sağını öne çıkaran argümanlara paralel olduğunu söylemek mümkün: Otoriter söyleme dayanan güçlü devlet vurgusu, yeniden uyanış, ulusun yeniden ayağa kalkması gibi söylemler, ekonomik istikrar vaadi, savaş karşıtlığı…

Bütün bunlar, Georgescu’nun da Avrupa’daki benzerleri gibi ‘Kremlin’in adamı’ olarak işaretlenmesiyle sonuçlandı. 

Rakibi Lasconi ise, AB ve NATO’nun güncel ihtiyaçlarına uygun bir Avrupalı lider profili çiziyor. 

Romanya’daki bu siyasi saflaşma, Moldova, savaş öncesi Ukrayna, Sırbistan ve Gürcistan gibi ülkelerde yaşanan saflaşmalarla büyük benzerlikler taşıyor. Ulusal bağımsızlık ve güçlü devlet vurgusu zemininde yükselen, ‘Avrupa şüphecisi’ sağ; liberal/muhafazakar, Atlantik sistemine kökten bağlı bir diğer sağ güçle yarışıyor. 

Bu tür ülkelerdeki seçimlerde ‘Rus yanlılığı’ en çok konuşulan şey olsa da, varlığından söz edilen Kremlin etkisinin yoktan var olduğunu söylemek mümkün değil. Ekonomik sorunlar, siyasi istikrarsızlık ve yoğun askerileşmenin yarattığı güvenlik kaygısı, Avrupa’nın genelinde olduğu gibi Romanya siyasetinde de belirleyici unsur haline geliyor. Bunun en büyük örneği, Georgescu’nun en yakın rakibiyle arasında bulunan, yaklaşık 350 bin seçmenlik oy farkı.

Sağ-popülist Avrupa şüpheciliği, Batı’nın yeni yükselen trendi olduğunu Romanya örneğiyle bir kez daha kanıtlamış oldu. Batılı analistlerin ve siyasetçilerin bu eğilimi sağlıklı bir şekilde inceleyip açıklaması için ise, ‘Kremlin parmağından’ çok daha fazlasına ihtiyacı var.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Wagenknecht, İtalyan 5 Yıldız Hareketi’nin kongresine katıldı

Yayınlanma

Almanya’nın yeni sol partisi Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) lideri Sahra Wagenknecht, pazar günü İtalya’nın 5 Yıldız Hareketi (M5S) partisinin meclisinde sahne alarak yeni bir Avrupa sol bloğu söylentilerini yeniden alevlendirdi.

Savaş ve göç konularında benzer görüşleri paylaştığı eski başbakan ve M5S lideri Giuseppe Conte ile söyleşi yapan Wagenknecht, ABD ve NATO’ya yönelik sert eleştirileriyle Roma’daki dinleyicilerin beğenisini kazandı.

Batının Rusya’nın “kırmızı çizgilerini” görmezden gelerek Ukrayna’daki savaşın başlamasında önemli bir rol oynadığını savunan Wagenknecht, “Savaş 2022 baharında sona erebilirdi ama biz silah göndermeye devam ediyoruz. Bu savaş ancak müzakere yoluyla sona erebilir. Neyse ki Avrupa’da giderek büyüyen bir pasifist hareket var,” diyerek barışa duyulan ihtiyacı vurguladı.

Conte ise hem Ukrayna’daki savaşa hem de Orta Doğu’da devam eden çatışmalara ilişkin yorumlarını yineleyerek, “Başından beri bu tırmanışın bizi sadece Üçüncü Dünya Savaşının eşiğine getireceğini söyledik. Eğer amaç Rusya’yı askeri olarak yenmekse, bunun çılgınlık olduğunu açıkça söylemeliyiz. Hem de Putin yanlısı olmakla suçlanmadan. Tıpkı Netanyahu hükümetinin bir suçlu olduğunu ve antisemitizmle suçlanmadan eylemlerinden sorumlu tutulması gerektiğini söylediğimiz gibi,” dedi.

AP’de ortak grup ihtimali tekrar konuşulmaya başladı

Wagenknecht ayrıca Conte’yi, ittifakın daha da gelişebileceğinin bir işareti olarak, “daha özerk ve ilerici bir Avrupa’yı tartışmak” üzere Berlin’e davet etti.

BSW lideri, “Temas halinde olursak çok mutlu olurum. Başkanınızla Berlin’de buluşabilirim ve sizinle görüş alışverişinde bulunmaktan memnuniyet duyarım. Barış ve sosyal adalet Avrupası için birlikte mücadele edelim,” dediğinde Conte’nin yanıtı, “Ana akımın dışında kalan ve müesses nizama bağlı olmayan siyasi güçler arasında diyalog alanları yaratmak üzere yakında Berlin ve Roma’da bir araya geleceğiz,” oldu.

Wagenknecht ve M5S Ukrayna’daki savaş, NATO ve göç konularında benzer pozisyonları paylaşıyor.

Geçtiğimiz aylarda Wagenknecht, Avrupa Parlamentosu’nda M5S üyeleriyle bir grup kurma girişiminde bulunmuştu fakat bu proje başarısızlıkla sonuçlandı. İtalyan parti daha sonra Sol grubuna katıldı.

Eylül ayında Il Fatto Quotidiano’ya verdiği bir röportajda projeyi yeniden canlandırıp canlandırmayacağı sorulduğunda kapıyı açık bırakan Wagenknecht, “Yakın gelecekte Avrupa Parlamentosu’nda başkalarıyla birlikte de olsa bir grup oluşturabileceğimizden eminim,” demişti.

M5S için kritik gün: Kurucu baba Grillo’nun etkisi kırıldı

Pazar günü M5S için kritik bir gündü. Eski başbakan ve lider Conte ile partinin kurucusu Beppe Grillo arasında partinin yönü konusunda aylardır süren gerginliğin ardından, üyeler hareketin gelecekteki yoluna karar vermeye çağrıldı.

Oylama, şu anda Grillo tarafından tutulan “garantör” rolünün ortadan kaldırılmasıyla sonuçlandı.

Kilit konulardan biri de partinin muhalefetteki Demokratik Parti (PD) ile kuracağı ittifaklardı. Kurultay, bu tür ittifakların açık bir programatik anlaşmaya bağlı olması gerektiğine karar verdi.

Buna ek olarak, çoğunluk M5S’nin kendisini “bağımsız ilerici” bir parti olarak ilan etmesi yönünde oy kullandı.

M5S üyeleri ayrıca partinin milletvekillerini iki dönemle sınırlayan kuralını değiştirerek bu sınırı üçe çıkarma yönünde oy kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English