Bizi Takip Edin

AVRUPA

AB dışişleri bakanları Gazze’yi görüşecek

Yayınlanma

Gazze’de çatışmalar devam ederken, AB dışişleri bakanlarının 11 Aralık Pazartesi günü, ‘Hamas’ın mali kaynaklarının çökertilmesi’ ve ‘Batı Şeria’daki şiddet olaylarından sorumlu İsrailli yerleşimcilere’ seyahat yasağı getirilmesi de dâhil olmak üzere savaşa karşı atılabilecek adımları görüşmeleri bekleniyor.

Girişim, Ortadoğu krizinin AB üyesi ülkeler arasında İsrail-Filistin çatışması konusunda İrlanda ve İspanya gibi daha ‘Filistin yanlısı’ üyeler ile Almanya ve Avusturya gibi ‘İsrail’in sadık destekçileri’ arasındaki derin görüş ayrılıklarını ortaya çıkardığı bir dönemde geldi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler Euractiv’e yaptıkları açıklamada, AB’nin diplomatik servisi (EEAS) tarafından hazırlanan ve geçen hafta üye ülkelere gönderilen bir belgenin, bir sonraki olası adımların geniş bir yelpazesini özetlediğini ve üye ülkelerin tartışması için ‘tüm yolları tek bir kağıda koyma’ girişimi olduğunu söyledi.

Bir AB yetkilisi, “Genel olarak, Uluslararası İnsani Hukuk ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ile ilgili [belgede yer alan] dilin bir kısmı bazılarına fazla gelecektir,” dedi fakat AB üye ülkelerinin daha sonraki çalışmalar için bir ‘asgari çizgi’ üzerinde anlaşabileceklerini umduğunu söyledi.

Hamas’a karşı yeni hamleler gelecek

EEAS belgesi büyük ölçüde AB’nin baş diplomatı Josep Borrell’in kasım ayında birliğin dışişleri bakanlarının toplantısında çatışma sonrası Gazze için taslak bir çerçeve olarak çizdiği bir öneriye dayanıyor.

Tartışılacak unsurlar arasında uluslararası hukuka uyum, Gazze’nin istikrara kavuşturulmasına yönelik olası ek Avrupa yardım katkıları, iki devletli bir çözüme yönelik ‘daha güçlü bir diplomatik baskı’ ve Filistin Yönetimi’nin ‘yeniden canlandırılması’ yer alıyor.

Hamas halihazırda AB tarafından ‘terör örgütü’ olarak listelenmiş olsa ve AB’deki tüm fonları ve varlıkları dondurulsa da, rapor, birliğin Hamas’ın finansmanını ve ‘dezenformasyonunu’ hedef alarak bir adım daha ileri gidebileceğini öne sürüyor.

Batı Şeria’da şiddete karışan yerleşimcilere yaptırım ihtimali

Bu arada, AB’nin baş diplomatı Josep Borrell gibi üst düzey AB yetkilileri de İsrailli yerleşimcilerin işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik artan şiddet olaylarından duydukları endişeyi dile getirdiler.

AB, Batı Şeria’da yerleşimcilerden kaynaklanan şiddetin zaten yüksek olan seviyesinden tırmandığını ve İsrail ordusunun eylemlerinin sıklaştığını, 7 Ekim’den bu yana bölgede 219 Filistinlinin öldürüldüğünü kaydetti.

Belgeye göre AB’nin buna yanıtı, sorumluların AB’ye seyahatlerinin yasaklanması ve insan haklarının ihlaline yönelik diğer yaptırımları içerebilir.

Bu tür önlemler Fransa tarafından desteklenirken, Belçika geçen hafta ‘Batı Şeria’daki aşırılık yanlısı yerleşimcilerin’ ülkeye girişini yasaklayacağını söyledi.

Fakat AB diplomatları, özellikle Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan gibi ülkelerin aynı fikirde olmaması nedeniyle, AB çapında yasaklar için gerekli oy birliğinin sağlanmasının mümkün olacağına şüpheyle yaklaşıyor.

İsrail’in en büyük destekçisi ABD’nin geçen hafta Batı Şeria’da ‘şiddete karışan kişilere’ vize yasağı uygulamaya başlama kararının, İngiltere tarafından da değerlendirildiği ve AB ülkelerini benzer adımlar atmaya teşvik edebileceği öne sürülüyor.

AVRUPA

Wagenknecht, İtalyan 5 Yıldız Hareketi’nin kongresine katıldı

Yayınlanma

Almanya’nın yeni sol partisi Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) lideri Sahra Wagenknecht, pazar günü İtalya’nın 5 Yıldız Hareketi (M5S) partisinin meclisinde sahne alarak yeni bir Avrupa sol bloğu söylentilerini yeniden alevlendirdi.

Savaş ve göç konularında benzer görüşleri paylaştığı eski başbakan ve M5S lideri Giuseppe Conte ile söyleşi yapan Wagenknecht, ABD ve NATO’ya yönelik sert eleştirileriyle Roma’daki dinleyicilerin beğenisini kazandı.

Batının Rusya’nın “kırmızı çizgilerini” görmezden gelerek Ukrayna’daki savaşın başlamasında önemli bir rol oynadığını savunan Wagenknecht, “Savaş 2022 baharında sona erebilirdi ama biz silah göndermeye devam ediyoruz. Bu savaş ancak müzakere yoluyla sona erebilir. Neyse ki Avrupa’da giderek büyüyen bir pasifist hareket var,” diyerek barışa duyulan ihtiyacı vurguladı.

Conte ise hem Ukrayna’daki savaşa hem de Orta Doğu’da devam eden çatışmalara ilişkin yorumlarını yineleyerek, “Başından beri bu tırmanışın bizi sadece Üçüncü Dünya Savaşının eşiğine getireceğini söyledik. Eğer amaç Rusya’yı askeri olarak yenmekse, bunun çılgınlık olduğunu açıkça söylemeliyiz. Hem de Putin yanlısı olmakla suçlanmadan. Tıpkı Netanyahu hükümetinin bir suçlu olduğunu ve antisemitizmle suçlanmadan eylemlerinden sorumlu tutulması gerektiğini söylediğimiz gibi,” dedi.

AP’de ortak grup ihtimali tekrar konuşulmaya başladı

Wagenknecht ayrıca Conte’yi, ittifakın daha da gelişebileceğinin bir işareti olarak, “daha özerk ve ilerici bir Avrupa’yı tartışmak” üzere Berlin’e davet etti.

BSW lideri, “Temas halinde olursak çok mutlu olurum. Başkanınızla Berlin’de buluşabilirim ve sizinle görüş alışverişinde bulunmaktan memnuniyet duyarım. Barış ve sosyal adalet Avrupası için birlikte mücadele edelim,” dediğinde Conte’nin yanıtı, “Ana akımın dışında kalan ve müesses nizama bağlı olmayan siyasi güçler arasında diyalog alanları yaratmak üzere yakında Berlin ve Roma’da bir araya geleceğiz,” oldu.

Wagenknecht ve M5S Ukrayna’daki savaş, NATO ve göç konularında benzer pozisyonları paylaşıyor.

Geçtiğimiz aylarda Wagenknecht, Avrupa Parlamentosu’nda M5S üyeleriyle bir grup kurma girişiminde bulunmuştu fakat bu proje başarısızlıkla sonuçlandı. İtalyan parti daha sonra Sol grubuna katıldı.

Eylül ayında Il Fatto Quotidiano’ya verdiği bir röportajda projeyi yeniden canlandırıp canlandırmayacağı sorulduğunda kapıyı açık bırakan Wagenknecht, “Yakın gelecekte Avrupa Parlamentosu’nda başkalarıyla birlikte de olsa bir grup oluşturabileceğimizden eminim,” demişti.

M5S için kritik gün: Kurucu baba Grillo’nun etkisi kırıldı

Pazar günü M5S için kritik bir gündü. Eski başbakan ve lider Conte ile partinin kurucusu Beppe Grillo arasında partinin yönü konusunda aylardır süren gerginliğin ardından, üyeler hareketin gelecekteki yoluna karar vermeye çağrıldı.

Oylama, şu anda Grillo tarafından tutulan “garantör” rolünün ortadan kaldırılmasıyla sonuçlandı.

Kilit konulardan biri de partinin muhalefetteki Demokratik Parti (PD) ile kuracağı ittifaklardı. Kurultay, bu tür ittifakların açık bir programatik anlaşmaya bağlı olması gerektiğine karar verdi.

Buna ek olarak, çoğunluk M5S’nin kendisini “bağımsız ilerici” bir parti olarak ilan etmesi yönünde oy kullandı.

M5S üyeleri ayrıca partinin milletvekillerini iki dönemle sınırlayan kuralını değiştirerek bu sınırı üçe çıkarma yönünde oy kullandı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İngiltere ve Fransa, Ukrayna’ya asker göndermeyi yeniden gündeme getirdi

Yayınlanma

İngiltere ve Fransa, Ukrayna’ya askeri eğitmen ve özel askeri şirket personeli gönderme konusundaki görüşmeleri yeniden başlattı. Görüşmeler, askeri eğitim, teknik bilgi aktarımı ve teçhizat bakımı gibi konuları kapsıyor.

Londra ve Paris, Ukrayna’ya asker ya da özel askeri şirket personeli gönderme konusundaki görüşmeleri yeniden masaya yatırdı.

Gündemdeki öncelikli konular arasında Ukrayna ordusunun eğitimi, askeri bilgi birikiminin aktarılması ve teçhizatın bakım-onarımı yer alıyor.

Batılı orduların Ukrayna’ya gönderilmesi tartışması, şubat ayında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bu fikri kamuoyuyla paylaşmasıyla alevlenmişti.

Le Monde gazetesini haberine göre, başta Almanya olmak üzere bazı ülkelerin şiddetli muhalefetine rağmen bu fikir gündemden düşmedi; aksine son haftalarda yeniden ivme kazandı.

Özellikle İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in 11 Kasım’da Fransa’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında konu derinlemesine ele alındı. Bir İngiliz askeri yetkili gazeteye şu açıklamayı yaptı: “İngiltere ve Fransa arasında savunma işbirliği konusunda, özellikle Avrupa’da Ukrayna ve genel olarak Avrupa güvenliği odaklı güçlü bir müttefik grubu oluşturma hedefiyle görüşmeler sürdürülüyor.”

Le Monde, konvansiyonel birlikler ya da özel tedarikçiler için henüz resmi bir onay çıkmadığını, ancak bu yöndeki önerilerin “aylardır değerlendirildiğini” bildirdi.

Adaylardan biri Défense Conseil International (DCI) şirketi. Yüzde 55’i devlet kontrolünde olan ve yüzde 80’i emekli askerlerden oluşan DCI, kurumsal internet sitesinde belirtildiği üzere, Fransa Silahlı Kuvvetler Bakanlığı adına ülkenin uluslararası ortaklarına askeri bilgi birikimi aktarımı, danışmanlık, eğitim ve askeri kapasite geliştirme hizmetleri sunuyor.

DCI, halihazırda Fransa ve Polonya’da yürüttüğü faaliyetlere benzer şekilde Ukrayna’da da askeri eğitim vermeye hazır durumda.

Şirket ayrıca, Kiev’e transfer edilen Fransız askeri teçhizatının bakım-onarım hizmetlerini de üstlenebilecek. Mayıs ayında İngiliz Babcock şirketi, askeri teçhizatın rutin ve kapsamlı bakımını içeren teknik destek üssü kurma önerisinde bulunmuştu ve bu konudaki çalışmalar devam ediyor.

The Times gazetesi ekim ayında yayımladığı haberinde, İngiliz askeri yetkililerin Batı Ukrayna’ya küçük eğitmen grupları gönderme planlarını değerlendirdiklerini yazmıştı.

Gazeteye açıklama yapan bir İngiliz askeri yetkili, eğitmenlerin “cephe hattından uzak, güvenli bölgelerde” konuşlanarak, acemi askerlere savaş bölgesine sevk edilmeden önce yoğun temel eğitim vereceklerini dile getirmişti.

Rusya Dış İstihbarat Direktörü: Fransa, Ukrayna’ya 2 bin asker göndermeye hazırlanıyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Yunanistan’da “Holodomor” kavgası: Ukrayna elçiliğinden açıklama

Yayınlanma

Yunanistan’ın başkenti Atina’nın batısındaki Mandra ilçesinde, “Stalinist rejimin kışkırttığı Soykırımın masum kurbanları için anma etkinliği, HOLODOMOR 1932-1933” başlıklı etkinlik, Mandra Belediyesi tarafından Yunanistan’daki Ukrayna Büyükelçiliği ve Yunan-Ukrayna Odası işbirliğiyle düzenlendi.

Fakat Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve gençlik örgütü Yunanistan Komünist Gençliği (KNE) üyeleri “Holodomor” anmasına giderek etkinliği engelledi.

KKE ve KNE, eylemlerini “tarihin tahrif edilmesine ve anti-komünizme, halkların katledilmesi için kullanılan bahanelere karşı militan bir yanıt” olarak nitelendirdi.

Örgütler, “sosyalizm altında Rusya ve Ukrayna halklarının barış içinde yaşadığını, çalışma, eğitim, sağlık, kültür, spor vb. hakları için büyük başarılar elde ettiğini, çünkü kendi iktidarlarını fethettiklerini ve savaşlar, yoksulluk ve mülteciler üreten kapitalizmi yıktıklarını” vurguladı.

Sovyetler Birliği ve bolşeviklerin Ukrayna’da kasıtlı bir açlık yaratarak bir “soykırım” yaptığını ileri süren “Holodomor” anlatısı, onlarca yıldır Stalin ve Sovyetler Birliği hakkındaki suçlamalarda en önde gelenler arasında yer alıyor.

İddia edilen kıtlığın, bolşeviklerin kırsal nüfusu o dönem kırlarda başlatılan kolektifleştirmeyi kabul etmeye zorlamak için Ukrayna halkını yok etmeyi amaçlayan organize bir plana uygun olduğu öne sürülüyor.

Bazı başka tarihçiler ise, “Holodomor”un ardındaki antikomünist komplo teorisinin, Naziler tarafından 1930’larda Amerikan basınına sızan ve oradan da Sovyetler Birliği’ne karşı Soğuk Savaş kampanyası bağlamında geniş çapta yayılan iyi hazırlanmış bir propaganda olduğunu vurguluyor.

Öte yandan Yunanistan’daki Ukrayna Büyükelçiliği, “Holodomor” etkinliği sırasında Yunanistan Komünist Partisi üyeleri tarafından gerçekleştirilen eylemin “şiddet içeren bir provokasyon” olduğunu ileri sürerek “güçlü protestosunu” ifade ettiğini duyurdu.

Büyükelçilik, “Ukrayna halkı için derin tarihi ve duygusal öneme sahip olan bu ciddi anma töreninin utanç verici bir şekilde kesintiye uğratılmasını en güçlü ifadelerle kınadığını” söyledi.

Ukraynalı bir diplomatın yaralandığını öne süren elçilik, “bu provokasyon eyleminin” kesinlikle kabul edilemeyeceğini ve “diplomatik personeli koruyan uluslararası normların açık bir ihlalini” teşkil ettiğini belirtti.

Yunan kolluk kuvvetlerini bu olayı derhal soruşturmaya ve sorumluların hesap vermesini sağlamaya çağıran Ukrayna, “Bireylerin ve toplumların tarihi trajedileri korkutma veya şiddet korkusu olmadan anma haklarının korunması zorunludur,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English