Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman ordusuna dron vurma izni

Yayınlanma

Alman hükümeti, askeri üsler, kritik altyapı ve sanayi bölgeleri yakınlarında şüpheli faaliyetlerin artmasının ardından silahlı kuvvetlerin insansız hava araçlarını (İHA) düşürmesine izin veren bir teklifi onayladı.

Şansölye Olaf Scholz’un kabinesi çarşamba günü, ülkenin şüpheli Rus ve Çin casusluğuna karşı tepkisini artırma çabasının bir parçası olarak, Federal Meclis tarafından onaylanması gereken planı kabul etti.

Havacılık güvenliği yasasında yapılan değişiklik, kritik tesislere yönelik bir tehdit ya da polis tarafından ele alınamayan insan hayatına yönelik bir tehlike söz konusu olduğunda ordunun İHA’ları düşürmek için güç kullanmasına izin verecek.

Tasarı, Batı Almanya’daki Amerikan askeri hava üssü Ramstein’da, Ukraynalı askerlerin eğitim gördüğü tesislerde ve Alman silah üreticisi Rheinmetall’e ait tesislerde insansız hava aracı görülmesi gibi son olayların ardından geldi.

Kasım ayında da Hamburg’daki bir İngiliz uçak gemisine bir dron yaklaşmıştı.

Şimdiye kadar Alman silahlı kuvvetleri Bundeswehr’in sadece insansız hava araçlarını kovalamasına, inmeye zorlamasına ya da uyarı ateşi açmasına izin veriliyordu. Polis ve ordu da sinyal bozma teknolojisini kullanıyordu.

Fakat yetkililer, bu tür savunma yöntemlerine karşı dirençli görünen ve sayıları giderek artan insansız hava araçlarının kendilerini alarma geçirdiğini söylüyor. Almanlar, ticari olarak bulunmayan daha sofistike modellerin “düşman devlet” aktörleri tarafından kullanıldığından şüpheleniyorlar.

Bu endişeler İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve Savunma Bakanı Boris Pistorius’u yasada bir değişiklik yapılması için harekete geçirdi.

Faeser çarşamba günü yaptığı açıklamada Ukrayna savaşının başlamasından bu yana, “İnsansız hava araçlarının giderek daha sık kullanıldığını gördük, bu da polis ve mevcut teknolojileri için giderek artan bir zorluk oluşturuyor,” dedi.

Muhalefetteki Hıristiyan Demokratların hukuk politikaları sözcüsü Günter Krings, bu haftaki teklifi “büyük ölçüde sembolik” olarak eleştirerek, Federal Ordunun gerektiğinde hızlı ve kararlı bir şekilde hareket etmesini sağlamak için yasada daha köklü bir değişiklik yapılması gerektiğini söyledi.

AVRUPA

İsveç çifte vatandaş çete üyeleri için bir düzenleme üzerinde çalışıyor

Yayınlanma

İsveç’in merkez sağ hükümeti ve “aşırı sağcı” müttefiki, çete suçlarına karışan çifte vatandaşları İsveç vatandaşlığından çıkarmak için ülkenin anayasasını değiştirmek istiyor.

İsveç parlamentosunun temel hak ve özgürlüklerle ilgili konuları incelemekle görevli anayasa komisyonu çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, uluslararası hukuka göre cezai suçlar nedeniyle vatandaşlığın iptal edilmesine izin verildiğini belirten bir rapor sundu.

Komitenin raporuna göre bu durum, vatandaşlığa kabul sürecinde yanlış bilgi veren, rüşvetle ya da tehditle vatandaşlığa kabul edilen ya da İsveç’in güvenliğini ciddi şekilde tehdit eden suçlar işleyen çifte vatandaşlığa sahip kişiler için geçerli olabilir.

İsveç Adalet Bakanı Gunnar Strömmer önerileri “iyi” olarak nitelendirse de hükümet ve sağcı müttefiki daha da ileri giderek çete üyelerinin vatandaşlıklarını ellerinden almak istiyor.

Strömmer çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Yurtdışında cinayetler işleyen, sokaklarımızda silahlı ve bombalı saldırılar düzenleyen bir çete lideri, bu teklifte yer alan kısıtlamalar kapsamında vatandaşlıktan çıkarılamaz,” dedi.

Fakat Sosyal Demokrat milletvekili Rud Stenlöf’e göre hükümet ve aşırı sağın fikri “anlamsız, yasal açıdan güvensiz ve özensiz.”

Hükümetin 2026 yılında çete üyeleriyle ilgili değişiklikler içeren bir yasa tasarısı hazırlaması bekleniyor.

Fakat anayasanın değiştirilmesi için bir sonraki parlamento seçimlerinden sonra aynı yıl içinde bir oylama daha yapılması gerekecek.

Adalet Bakanının açıklaması, Tidö Anlaşması olarak adlandırılan koalisyon sözleşmesinde cisimleşen, sağın İsveç hükümeti üzerindeki etkisini bir kez daha hatırlattı.

“Aşırı sağ” sayılan İsveç Demokratları, güçlü Sosyal Demokrat Parti’nin ardından parlamentodaki en büyük ikinci parti konumunda fakat merkez sağ oluşumların önünde yer alıyor.

İsveç Demokratları 2022’deki genel seçimlerden sonra Ulf Kristersson’un Ilımlılar, Hıristiyan Demokratlar ve Liberallerden oluşan merkez sağ hükümetini, göç konusundaki sert tutumlarını sürdürmeleri karşılığında, hükümette yer almadan desteklemeyi kabul etti.

Aslında Tidö anlaşması, ulusal güvenliği tehdit eden suçlar işlemeleri ya da vatandaşlıklarını yanlış bilgilerle elde etmeleri halinde çifte vatandaşların İsveç vatandaşlığından nasıl mahrum bırakılacağının bir soruşturma ile önerilmesi gerektiğini belirtiyor.

İsveç’te son yıllarda çetelerle bağlantılı şiddet olaylarında önemli bir artış yaşandı. 2022 yılında 62 ölümle sonuçlanan silahlı saldırı Avrupa’da kişi başına düşen en yüksek rakam.

2024 yılında yaklaşık 62.000 kişinin ülke genelinde suç şebekelerinde faaliyet gösterdiği veya bu şebekelerle bağlantılı olduğu tespit edilmiş olup, çoğu çifte vatandaşlığa sahip 600 kişinin de yurt dışından çalıştığı tahmin ediliyor.

Bununla birlikte, son veriler olumlu bir değişime işaret ediyor. 2024 yılının aralık ayında, 2022 yılına kıyasla silahlı saldırı sonucu ölümlerde %35’lik bir düşüş yaşanmış ve 40 ölüm rapor edilmişti.

Bu iyileşme, yıl boyunca 100’den fazla ciddi suçun engellenmesini sağlayan elektronik gözetim ve önleyici stratejiler de dâhil olmak üzere polisiye tedbirlerin artırılmasına bağlandı.

Fakat İsveçli çetelerin faaliyetlerini Danimarka, Norveç ve Finlandiya’ya genişletmesinin ardından, özellikle şiddet içeren yöntemleri yetkilileriendişelendiren bu fenomen komşu İskandinav ülkelerine de yayıldı.

Ülkesi özellikle güney İsveç’ten yayılan çetelerden etkilenen Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, ekim ayında Reykjavik’te düzenlenen 2024 Nordik Konseyinde sözlerini sakınmamıştı.

Frederiksen, “Suçlular Danimarka’ya girmeleri ve Danimarka’da, özellikle de Kopenhag’da ciddi suçlar işlemeleri için İsveç’te kiralanıyor. Bu tamamen kabul edilemez bir durum. Buna bir son vermek için İsveç’le yakın işbirliği içinde çalışıyoruz,” demişti.

Geçtiğimiz yaz Danimarka, İsveç’teki çete şiddetinin yeniden canlanmasının ardından İsveç ile sınır kontrolleri getireceğini açıklamıştı.

Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre de geçen yıl bu durumdan duyduğu hayal kırıklığını dile getirmiş ve İsveçli çete üyelerinin Norveç’in tüm polis bölgelerinde aktif olduğundan şikayet etmişti.

Bunun üzerine İsveç hükümeti geçen yıl Stockholm’de Finlandiya, Norveç ve Danimarka’dan polis memurlarının yer alacağı bir Nordik merkez kurulacağını açıkladı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

FPÖ vekilinin Avusturya’nın AB’den ayrılması gerektiğini söylediği video ortaya çıktı

Yayınlanma

Avusturya’nın sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) bu hafta yapılan bir toplantısından çekilen kamera görüntüleri siyaseti karıştırdı. Görüntülerde milletvekillerinin Afgan mültecilerden “bıçaklı seks suçluları” olarak bahsettiği ve AB’nin “ifade [özgürlüğüne] baskısından” söz ettiği görülüyor.

FPÖ, lideri Herbert Kickl’in şansölye olma yolunda ilerlemesi ve Karl Nehammer’in bu ayın başlarında istifa etmesinin ardından merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile koalisyon görüşmelerine başlamasıyla birlikte “aşırılık yanlısı” olduğu yönündeki korkuları gidermeye çalışıyor.

Fakat Avusturya gazetesi Der Standard tarafından yayınlanan bir ses kaydına göre, FPÖ içindeki seçilmiş yetkililer “ılımlı olmaktan uzak “görüşler ifade ediyor.

Viyana’nın Simmering semtindeki bir barda düzenlenen yerel bir parti toplantısına sızan bir Fransız gazeteci ekibi, FPÖ milletvekilleri Harald Stefan ve Markus Tschank’ın AB’den göçe, insan haklarından koalisyon ortaklarına kadar pek çok konuda dile getirdiği görüşleri kaydetti.

Stefan, Brüksel’i azarlarken “AB çılgınca bir şeye dönüştü; gözetim, ifade özgürlüğünün bastırılması… Gerçekten ayrılmalıyız ama bu bir seçenek değil,” diyor.

Avusturya’da sağ partiler bütçe kesintileri konusunda anlaşmaya vardı

Videoda ayrıca Afganistan’daki Taliban hükümetini öven sözler de yer alıyor ve Stefan Avusturya’nın göçmen ve sığınmacıların iadesi için onlara ödeme yapmasını öneriyor.

FPÖ’lü vekil, “[Taliban’a] tek bir kuruş bile vermek istemiyorum ama bence buna değer. Ülkemizden ayrılan bu eli bıçaklı seks suçlularının her biri çok para eder. Bunun için vergi ödemekten mutluluk duyarım,” ifadelerini kullanıyor.

Videoda ayrıca Tschank’ın göçmenlerle başa çıkmak için tercih ettiği planı detaylandırdığı görülüyor. Tschank, “Bir tür kültürel mücadeleye girmeliyiz; eğer bu işe yaramazsa, onları askeri bir uçağa yükleyin ve güle güle. O kadar hızlı gidersiniz ki, bunun gerçekleştiğini göremezsiniz. Her zaman söyledik: bu insanlar için mümkün olduğunca tatsız olmalı. O zaman gelmeyi bırakacaklardır,” diye konuşurken görülüyor.

Video aynı zamanda FPÖ’nün ÖVP ile devam eden hükümet kurma görüşmelerini de baltalama riski taşıyor. Zira Tschank videoda kiminle çalışacakları konusunda konuşurken, ÖVP’yi ima ederek “acınası”, “iktidar için yanıp tutuşan” ve “aslında hükümetten men edilmesi gereken” bir partiden bahsediyor.

İki parti daha önce 2000 ve 2017 yıllarında birlikte hükümet kurmuş, fakat son hükümetin İbiza olayı olarak adlandırılan olayla patlak vermesinin ardından Nehammer liderliğindeki ÖVP, FPÖ ile yeniden çalışmayı reddetmişti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa, Ukrayna’ya asker gönderme senaryosunu gizlice tatbik etti

Yayınlanma

Fransa, Belarus üzerinden olası bir Rus ilerlemesine karşı Ukrayna’ya asker gönderme senaryosunu 10 gün süren gizli bir tatbikatla test etti.

Fransa, Belarus üzerinden olası bir Rus ilerlemesine karşı Ukrayna’ya asker gönderme senaryosunu gizlice test etti. Intelligence Online‘ın haberine göre, “Perseus” kod adlı tatbikat sonbaharda gerçekleştirildi ve 10 gün sürdü.

Tatbikata, Kara Kuvvetleri Özel Harekat Birimleri (CAST) katıldı. 3200 Fransız asker, Kiev’in kuzeyindeki Dinyeper Nehri’nin bir kıvrımını andıran bir bölgede eğitim gördü.

Fransızların taktikleri, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin Şubat 2022’de Rusya’nın ilerlemesini durdurma deneyimlerine dayanıyordu.

Tatbikatta, insansız hava araçlarının kullanımı, elektronik savaş ve keşif faaliyetleri ile yüksek yoğunluklu çatışma koşullarında birliklerin koordinasyonu üzerinde duruldu.

Ancak, tatbikata katılan bazı askerler, FPV drone’ların eksikliğinden memnuniyetsizliklerini dile getirdi ve Fransız üreticilerin bu alanda geride kaldığına dair endişelerini paylaştı.

Macron’un Ukrayna’ya asker gönderme isteği

13 Ocak’ta Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Ukrayna’ya NATO askerlerinin konuşlandırılması fikrini görüştüğünü açıkladı.

Zelenskiy, “Bu fikrin uygulanmasına yönelik pratik adımları, olası genişlemeyi ve diğer ülkelerin sürece dahil olmasını ele aldık,” dedi.

Ukrayna lideri, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, böyle bir adımın Rusya’yı barışa zorlamak için “en iyi araçlardan biri” olacağını söylemişti.

Macron ve hükümet yetkilileri, Ukrayna’ya asker gönderme ihtimaline dair pek çok kez imada bulundu. Örneğin, Macron, Fransız birliklerinin Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’ni eğitebileceğini veya ateşkes anlaşması sağlandığında barışı koruma görevlisi olarak hizmet verebileceğini belirtti.

Ayrıca, Rusya’nın cepheyi yarıp geçmesi ve Kiev’in yardım talep etmesi durumunda asker gönderme olasılığını da gündeme getirdi. Askeri analistler, Fransız birliklerinin Belarus ve Transdinyester sınırlarında Ukraynalı askerlerin yerini alabileceğini, böylece serbest kalan Ukrayna birliklerinin aktif çatışmaların yaşandığı bölgelere kaydırılabileceğini öne sürdü.

Rusya’nın sert tepkisi

Macron’un Ukrayna’ya batılı asker gönderme önerisi, Rusya’da sert tepkilere neden oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “olası müdahil güçlerin” nükleer silahların “kendi topraklarında hedefleri vurabileceğini anlaması gerektiği” uyarısında bulundu.

Kremlin Sözcüsü Dmitr,y Peskov ise, Ukraynalı askerleri eğiten hiçbir eğitmenin “dokunulmazlığa” sahip olmadığını ve “Fransız olsun ya da olmasın, fark etmeyeceğini” söyledi.

Macron, Batı’nın Rusya’ya karşı “stratejik belirsizlik” pozisyonu alması gerektiğini vurgulayarak, “tüm askeri seçenekleri masada tutma” çağrısı yaptı. NATO içinde, özellikle Rusya’ya sınırı olan doğu kanadı ülkeleri, bu öneriye belirli bir destek verdi. Ancak, ABD ve Almanya gibi kilit aktörler, bu fikre karşı çıktı.

ABD ve AB’nin tutumu

Aralık ayında, savaşı sona erdirmeyi vaat eden ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Avrupa ülkelerine Ukrayna’ya asker gönderme ve ateşkesi denetleme önerisinde bulundu.

Trump, Amerikan ordusunun bu misyona katılmayacağını, zira asıl rolün Avrupa’ya ait olması gerektiğini belirtti. AB ülkeleri, savaş durdurulduğunda Ukrayna’ya bir barış gücü gönderme olasılığını tartışmaya başladı. Ancak, bu gücün NATO bayrağı altında hareket etmeyeceği, Rusya’yı kışkırtmamak için vurgulandı.

Reuters kaynakları, misyona 40 bin ila 100 bin arasında askerin katılabileceğini ve temel gücün Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Polonya gibi beş ila sekiz ülkeden oluşabileceğini bildirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English