Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Ankara-Şam normalleşmesi: Zorluklar, engeller ve yol haritası

Yayınlanma

türkiye-suriye-normalleşme

Türkiye-Suriye arasında kök salmış sorunların çözümü oldukça çetrefilli ve mayınlı arazi gibi. İsmail Hakkı Pekin, “Sahadaki gerçeklik göz önüne alınarak iki ülkenin her şeyden önce anlayış birliğine varması gerekiyor. Gerisi için zamana ihtiyaç var. Bir savaşı başlatmak kolay da bitirmek zordur” diyor.

Suriye ile 11 yıl sonra bakan düzeyinde ilk temasın sağlanması sonrası normalleşme sürecinin nasıl ve ne şekilde ilerleyeceği tartışılıyor. Kangren haline gelen sorunlar nasıl çözülecek, sürecin önündeki zorluklar ve olası engeller nasıl aşılacak, bölge ve bölge dışı aktörlerin tutumunun süreci akamete uğratma riskine karşı alınacak önlemler neler ve daha bir sürü soru.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, çarşamba günü Moskova’da Suriyeli mevkidaşı Ali Mahmud Abbas ile yaptığı görüşme sürpriz değildi, zira iki ülkenin istihbarat yetkilileri iki buçuk yıldan uzun bir süredir bu görüşmelerin zeminini yaratmak için çalışma yürütüyordu. Suriye medyasına göre bakanların buluşması, “istihbarat düzeyindeki görüşmelerin Şam’ın istediği gibi gitmesi” sayesinde mümkün olabildi. Şam’a yakın El Vatan gazetesinin, Suriyeli üst düzey bir komutana dayandırdığı haberine göre Moskova’da “Türkiye, Suriye’den çekilmeyi kabul etti. M4 yolunun 2020’de varılan mutabakat gereği yeniden açılması kararlaştırıldı.”

El Vatan gazetesinin haberi.

Çekilme tamam ama ne zaman?

Şam’ın Türkiye’den beklentileri açık: Türk ordusunun Suriye’den çekilmesi ve Türkiye’nin Şam’ın terör örgütü olarak gördüğü silahlı muhaliflere desteğini kesmesi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu taleplerle ilgili bölgede terör örgütlerinin varlığını hatırlatıyor ve Şam’ın bölgede hakimiyetinin olmadığını söylüyor: “Siyasi bir istikrar olduğu zaman, ülkede her şey yoluna girdiği zaman buraları Suriye’ye devredeceğimizi söylüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine verdiğimiz önemi de zaten tüm açıklamalarımızda vurguladığımızı tekrar hatırlatıyoruz.”

Buraya kadar açıklamalar büyük oranda örtüşüyor. Ancak Türkiye, TSK’nın bölgeden çekilmesi için “siyasi istikrar” şartını koşarken Suriye bu çekilmenin herhangi bir koşula dayanıp dayanmadığına ilişkin bilgi sızdırmıyor. Öncelikle bir noktayı hatırlatmakta fayda var: Türk kamuoyunun daha açık ifade ile Ak Parti tabanının Esad’la normalleşmeye ikna süreci çok önce başlamıştı ancak Suriye kamuoyu henüz buna hazır değil. Onlar için yeni bir durum ve dolayısıyla Suriye basınında çıkan haberlerin Suriye kamuoyunu normalleşmeye hazırlama gibi bir işlevi olduğunu da not etmek gerekiyor. Bu kapsamda Türkiye’de yaşanan dönüşüme benzer bir ifade farklılığının son üç gündür Suriye basınında da yaşandığını görmek mümkün. Örneğin “Türkiye rejimi” yerine artık “Türkiye yönetimi”ni tercih ediyorlar.

PKK tamam diğer terör örgütleri?

Önemli diğer bir nokta PKK’ya karşı tavır netleşmesi. El Vatan’ın haberine göre görüşmede iki taraf da PKK’nın Amerika ve İsrail’in vekil gücü olduğunu, Suriye ve Türkiye için en büyük tehlikeyi oluşturduğunu teyit etti. Şam PKK ile YPG’yi yani Irak üzerinden Suriye’ye gelen ve YPG’yi kuran teröristlerle bu örgüte katılan Suriyeli Kürtleri ayrı tutuyor. Suriyeli Kürtlerle uzlaşabileceğini düşünüyor.

ismail hakkı pekin

Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin

Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, görüşmelerde Türkiye’nin açık ve net garanti verdiğini düşünmediğini ancak arabulucu olarak Rusya’nın bazı garantiler vermiş olabileceğini söylüyor. Pekin’e göre Türkiye en büyük garantiyi “Esadlı çözüme evet” diyerek verdi. Pekin, Türkiye ve Suriye dışında “Suriye’nin toprak bütünlüğü”nden bahseden başka ülke olmadığına ve Ankara’nın toprak bütünlüğü sağlandıktan sonra çekilmeyi gündeme getireceğine işaret ediyor. Ancak bu durumda bile çekilme için en azından terörün bitmesi gerekiyor.

Tam da bu noktada iki ülkenin normalleşmesinin en büyük zorluğu başlıyor: Hangi örgütler terörist sayılacak. İsmail Hakkı Pekin, “Biz PKK/YPG’ye terörist diyoruz. Karşı taraf PKK’ya terörist diyor ama YPG’ye daha ılımlı. Türkiye’nin desteklediği SMO-ÖSO Suriye’ye göre terörist. İdlib ve HTŞ zaten büyük sorun. Onlar ne olacak? Bu konuda ortak bir çalışma yapmak gerekiyor. Bu kolay kolay halledilebilecek bir sorun değil. İki tarafın da kabul etmek istemeyeceği durumlar ortaya çıkacak” diyor.

SMO ne olacak?

Nitekim, Türkiye’ye bağlı silahlı grupların kontrolündeki El Bab, Azez ve İdlib’de bir çok noktada Türkiye ve Suriye arasında olası yakınlaşma ve normalleşme adımları protesto edildi. Eylemlerin ana teması “Esadla barışmaktansa ölürüz, teslim olmayacağız” oldu. Ağustos ayında Çavuşoğlu’nun Suriyeli mevkidaşıyla ayak üstü sohbet ettiğini açıklaması sonrası yaşanan protestolardan farklı olarak eylemlerden Türk bayraklarının yakılması gibi görüntüler gelmedi.

EL BAB

Türkiye-Suriye “normalleşmesi” El Bab’da protesto edildi.

İsmail Hakkı Pekin, “SMO (ÖSO) Türkiye bizi satar mı, diye korkuyor. Diğer yandan bölgede çok büyük rant var. O ranttan kazanç sağlayanlar da ellerinden kayacağını düşünüyor. Türkiye Suriye ile anlaşarak bunlara yargılanmama ya da af gibi birtakım güvenceler vermeli ve ikna etmeli” diyor.

Pekin, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılarda da Suriye’ye gönderilme korkusu olacağını ve bu durumun bazı kışkırtmalara yol açabileceğine dikkat çekiyor: “Hassas konular. Dikkat ve temkinli bir şekilde ele alınması gerekiyor. Bu kadar uzun süren savaştan sonra güven ortamının tekrar sağlanması için zamana ihtiyaç var. Çok da önyargılı olmamak lazım. Kötü sözler söylendi. Her şey sil baştan olmuyor maalesef.”

Sınır güvenliği için mutabakat

Pekin’e göre savunma bakanları toplantısında sınır güvenliği sorunu da gündeme geldi: “Sınırlarımızda sızma var. Geçmişte de Suriye ordusunun yeteri kadar birliği yoktu sınırda bugün de imkânsız. Belki bu konuda bir adım atılabilir. Sınır güvenliği için Adana Mutabakatı ya da benzer bir mutabakat devreye alınarak Türkiye-Suriye iş birliği olabilir.” Pekin bu görüşmeden ve yaratılan havadan sonra artık Suriye topraklarında kapsamlı bir kara harekâtı olacağını düşünmediğini söylüyor ve ekliyor: “Ancak PKK faaliyetlerine devam ettiği sürece İHA’lar, istihbarat operasyonları sürer.”

ABD’nin terörize etme planı nasıl engellenir?

Diğer önemli bir sorun PKK/YPG üzerinden sahada etkili olan ABD’nin bölgeden nasıl çıkarılacağı ve normalleşme sürecini onaylamadığını deklare eden ABD’nin bu süreci engellemek için yapabileceklerine karşı alınacak tedbirler…

Pekin, ABD’nin askerlerini getirip savaştırtacak hali olmadığını ve eğer zemin hazırlanırsa bölgeyi terk etmek zorunda kalacağını söylüyor ancak uyarıyor: “Terör faaliyetleriyle bölgeyi karşı karşıya bırakabilir.”

Bu kapsamda 10 gün önce ABD’li General Matthew McFarlane’in Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Bafel Talabani ile birlikte PKK/YPG’nin çatı örgütü Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) yaptığı ziyaret öne çıkıyor. ABD daha önce Kürdistan Demokrat Partisi destekli Suriyeli Kürt partilerin yer aldığı Kürt Ulusal Konseyi’ni (ENKS) YPG ile barıştırma ve SDG yönetimine ortak etmeyi denedi başaramadı. Bu kez devrede Türkiye ile iyi ilişkilere sahip KDP değil PKK’ya daha yakın görülen ve KDP ile sorun yaşayan KYP var. KYP ile YPG’nin Suriye ve Irak’ta bir araya gelmesi KDP-PKK’nın bir araya gelmesinden daha mümkün bir fotoğraf. ABD, Türkiye-Suriye iş birliğinin Rusya’nın bir süredir denediği “YPG’yi Suriye ordusu içinde eritme” girişiminin başarıyla sonuçlanmasını engellemek için bir çıkış aradığı görülüyor.

Talabani, Suriye’nin kuzeyinden “Kürt süpergücü” mesajı verdi

İsmail Hakkı Pekin bu girişimi “ABD’nin ön alma çabası” olduğunu düşünüyor: “ABD Türkiye-Suriye iş birliğini bölgeyi terörize ederek engellemeye çalışabilir. Irak üzerinden Suriye’nin içinde terör faaliyetlerine başlayabilirler. Türkiye’nin sınırına yönelik bazı girişimleri olabilir. Sayın Erdoğan terörün kaynaklarını kurutmaktan bahsetmişti. En büyük kaynak Batı desteği. Bu desteğin sonlanması için Türkiye’nin Batı ile bazı anlaşmalar yapması gerekebilir.”

Çavuşoğlu da Suriye-Türkiye ilişkilerinde normalleşmeyle ilgili provokasyon ve engellemelerin olabileceğine dikkat çekerek “En kötü senaryoya her zaman hazırlıklı olmak lazım” diyor.

Diken üstünde Türkiye-Suriye ‘normalleşmesi’

Türkiye-Suriye arasında kök salmış sorunların çözümü oldukça çetrefilli ve mayınlı arazi gibi. Savunma bakanlarının görüşmesini çok önemli bir adım olarak değerlendiren İsmail Hakkı Pekin, masada sahadaki durum, güvenlik ve mültecilerin onurlu geri dönüşü gibi bir çok konu olduğunu ve bu konuların zaman alacağını söylüyor. Pekin, Erdoğan-Esad görüşmesi için bu başlıklarda büyük oranda yol kat edilmesi gerektiğini ve görüşmenin seçim sonrasına kalabileceğini düşünüyor ve ekliyor: “Sahadaki gerçeklik göz önüne alınarak iki ülkenin her şeyden önce anlayış birliğine varması gerekiyor. Gerisi için zamana ihtiyaç var. Bir savaşı başlatmak kolay da bitirmek zordur.”

DİPLOMASİ

Biden’dan Netanyahu’ya ağır hakaretler iddiası

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden’ın, İsrail’in Gazze işgalinin başlamasından bu yana geçen bir yıl içinde, İsrail lideri Binyamin Netanyahu ile sık sık özel diyaloglarda karşı karşıya geldiği iddia ediliyordu.

Biden’ın “yaşadığı hayal kırıklığının derinliği”, ünlü ABD’li gazeteci Bob Woodward’ın yakında çıkacak olan ve Biden’ın yabancı liderlerle ilişkilerine odaklanan Savaş [War] adlı kitabından alıntılarla gözler önüne seriliyor.

CNN’e göre Biden bu bahar özel olarak, “O o***pu çocuğu Bibi Netanyahu kötü bir adam. O lanet olası kötü bir adam,” demişti.

Haaretz’in aktardığına göre kitabın yayınlanmasından bir hafta önce yapılan alıntılar, Biden ve Netanyahu’nun, İsrail’in ilkbaharda Refah’ı işgali konusundaki anlaşmazlıklarının yanı sıra Hizbullah’tan Fuad Şükr gibi üst düzey yetkililerini hedef almasını da detaylandırıyor.

Kitapta aktarılan bir diyaloğa göre, Biden nisan ayındaki bir telefon görüşmesinde Netanyahu’ya, “Stratejin nedir dostum?” sordu. Netanyahu’nun yanıtı ise, “Refah’a girmek zorundayız,” oldu.

“Bibi, hiçbir stratejin yok,“ diyen Biden, daha sonra danışmanlarına, “Bir şeyler yapacağını biliyorum ama bunu sınırlandırmanın yolu ona ‘hiçbir şey yapmamasını’ söylemek,” dedi.

Woodward, İsrail Refah’a girdikten sonra Biden’ın Netanyahu için özel bir konuşmasında, “O kahrolası bir yalancı,” dediğini yazıyor.

Bununla birlikte Haaretz’e göre ABD, İsrail’in Refah operasyonunda Washington’un tavsiyelerini dikkate aldığını ve “yoğun nüfuslu kente tam ölçekli bir işgali tercih etmediğini” açıkça ve özel olarak ifade etmişti.

İsrail aylar sonra temmuz sonunda Beyrut’ta düzenlediği bir hava saldırısında Şükür’ü öldürdüğünde Biden’ın “Bibi, ne oluyor lan?” diye bağırdığı iddiası da Woodward’ın kitabında dile getiriliyor.

İddiaya göre Biden Netanyahu’ya, “Biliyorsun İsrail’in dünyadaki algısı giderek artan bir şekilde senin haydut bir devlet, haydut bir aktör olduğun yönünde,” dedi.

Netanyahu yanıt olarak hedefin “önde gelen teröristlerden biri” olduğunu söyledi ve “Bir fırsat gördük ve bunu değerlendirdik. Ne kadar sert vurursanız, müzakerede o kadar başarılı olursunuz,” yanıtını verdi.

Washington Post, Biden’ın ayrıca “Netanyahu için çalışan 19 kişiden 18‘inin ‘yalancı’ olduğunu” söylemesi de dahil olmak üzere anlaşmazlık hakkında ek ayrıntılar yayınladı.

Woodward ayrıca diğer üst düzey ABD’li yetkililer ile Netanyahu arasındaki gerilime de dikkat çekerek, İsrail’in Gazze’deki itidal eksikliği konusunda “Blinken’ın hiçbir etkisi olmadığı açıktı,” diye yazdı.

Woodward ayrıca Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Keith Kellogg’un bu yılın başlarında İsrail’e yaptığı bir gezi sırasında Netanyahu ile gizlice görüştüğünü ortaya koyuyor.

Kellogg döndükten sonra 7 Ekim saldırısından Biden’ı sorumlu tutan bir notu kamuoyuyla paylaşmış ve ziyaretin “Biden yönetiminin ABD’nin küresel caydırıcılığını erozyona uğratmasının ve İran’a yönelik başarısız politikalarının Amerika’yı Orta Doğu’da müttefikimiz İsrail için yıkıcı sonuçları olacak bölgesel bir savaşa sürüklediğini pekiştirdiğini” belirtmişti.

Kitapta ayrıca İsrailli yetkililerin, özellikle Demokratların başkan adaylığını üstlenmesinden bu yana Başkan Yardımcısı Kamala Harris’ten giderek artan “bıkkınlığı” da yer alıyor.

Kitapta İsrail’in ABD Büyükelçisi Michael Herzog’un, “Şimdiye kadar Başkan Yardımcısı Harris’in sorunlarımız üzerinde herhangi bir etkisi olduğunu düşünmüyordum. Odadaydı ama hiçbir zaman bir etkisi olmadı,” dediği aktarılıyor.

Netanyahu’nun, Harris’in perde arkasındaki dostane yaklaşımıyla, temmuz ayındaki görüşmenin ardından İsrail’in sivil kayıpları azaltmadaki başarısızlığını kamuoyu önünde eleştirmesi arasındaki tezattan dolayı “çileden çıktığı” bildiriliyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ramstein toplantısı Biden için ertelendi

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden’ın Almanya ziyaretini iptal etmesi üzerine, 12 Ekim’de Almanya’da yapılması planlanan Ukrayna Temas Grubu toplantısı ertelendi.

Pentagon’dan bir yetkilinin Spiegel dergisine verdiği bilgiye göre, Ukrayna Temas Grubu’nun 12 Ekim’de Almanya’daki Ramstein Hava Üssü’nde yapılması planlanan toplantısı ertelendi.

Toplantı, ABD Başkanı Joe Biden’ın Almanya ziyaretini iptal etmesi üzerine askıya alındı. Toplantının yeni tarihi ise henüz belirlenmedi.

Bir gün önce, 8 Ekim’de, Biden’ın Florida eyaletine yaklaşan Milton Kasırgası’nı yerinde incelemek üzere Almanya’ya yapacağı uçuşu ertelediği öğrenilmişti.

Florida Valisi Ron DeSantis, eyalette 5,5 milyondan fazla kişinin tahliye edilmesi çağrısında bulunmuştu.

Meteorologlara göre, kasırga saatte 14,5 km hızla ilerlerken rüzgarların hızı saatte 287 km’ye ulaşıyor.

Washington Post’un haberine göre, Ramstein Üssü’ndeki toplantıda Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in bir kez daha “zafer planını” sunmayı planladığı bildirildi.

Gazetenin kaynaklarına göre, NATO ülkeleri bu toplantıda Ukrayna’nın gelecekte ittifaka üye olabilmesi için “daha somut adımlar” önermeyi tartışacak.

Zelenskiy, planını ilk kez Eylül ayında Washington’a yaptığı ziyarette tanıtmış, ancak bu öneri ABD yönetimini etkilemekte başarılı olamamış ve “bir dizi girişim” olarak değerlendirilmişti.

Ramstein temas grubu toplantısında neler konuşulacak?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Bloomberg: Zelenskiy, Rusya ile müzakereler konusunda esneklik göstermeye başladı

Yayınlanma

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in Rusya ile barış müzakerelerine daha açık bir tutum sergilediği bildirilirken, Batılı müttefiklerin Kiev üzerindeki baskısı artıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in Rusya ile müzakere koşullarını görüşmeye ve savaşı sona erdirmeye hazır olduğu bildirildi.

Bloomberg‘e konuşan ve Ukrayna Devlet Başkanı ile Batılı liderler arasındaki görüşmelere aşina olan bir dizi yetkiliye göre, Zelenskiy’in öne sürdüğü “zafer planı” Washington’da pek sıcak karşılanmadı.

Amerikalı yetkililer, Kiev’den önümüzdeki yıl için askeri teçhizat, endüstriyel kalkınma yardımı ve mali destek de dahil olmak üzere ihtiyaçlarına dair kapsamlı bir yol haritası hazırlamasını talep etti.

Bu doğrultuda Ukrayna lideri, planın ayrıntıları üzerinde çalışmak üzere yardımcılarını Washington’a gönderdi.

Habere göre, Batılı müttefikler savaşı sonlandıracak somut bir plan için Kiev üzerindeki baskıyı artırdı.

Ajansa bilgi veren üst düzey bir yetkili, Kiev’in henüz planın tüm ayrıntılarını açıklamamış olmasını, Ukraynalı yetkililerin stratejik belirsizlik unsurunu kullanma ve böylece daha geniş bir manevra alanı elde etme çabası olarak yorumladı.

Ukrayna’nın NATO üyeliği müzakereleri hakkında bilgi sahibi olan başka bir kaynak, ateşkes görüşmeleri sırasında ABD’den alınacak güvenilir ikili güvenlik garantilerinin, aslında Kiev’in ittifaka üyeliği anlamına geleceğini dile getirdi.

Ancak aynı kaynak, Moskova’nın Ukrayna’nın NATO üyeliğine kesin olarak karşı olduğunu hatırlatarak, hangi formülün tüm tarafları müzakere masasına getirebileceğinin belirsiz olduğunu vurguladı.

Ukrayna, Devlet Başkanı Zelenskiy tarafından önerilen ve 1991 sınırlarına geri dönülmesini, Rusya ordusunun çekilmesini içeren “barış formülünün” uygulanmasında ısrarcı olmaya devam ediyor.

Pentagon, Ukrayna’ya uzun menzilli seyir füzesi göndermeyi önerdi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English