Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Ayn el Arap ilk kez vuruldu

Yayınlanma

Türk Silahlı Kuvvetleri, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırının ardından Suriye ve Irak’ın kuzeyinde PKK/YPG hedeflerine hava harekatı düzenledi. Türkiye’nin ilk kez bombaladığı Ayn el Arap, 8 yıl önce PKK/YPG’nin IŞİD’le çatışmasına sahne olmuş ve Ankara YPG’ye yardım için Irak’ın kuzeyinden gelen Peşmerge güçlerinin Türk topraklarından geçişine izin vermişti.

Suriye’nin kuzeyindeki Ayn el Arap (Kobani) ilk defa hava harekatıyla vurulurken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait uçaklar, eş zamanlı olarak Irak’ın kuzeyinde sınır hattının 140 kilometre içindeki Asos ile 90 kilometre içindeki Kandil’deki hedefleri de eş zamanlı olarak imha etti. Muharip ve destek uçaklarının yanı sıra İHA/SİHA’lar ile 70’e yakın hava aracının görev aldığı harekatta, PKK/YPG’ye ait barınak, sığınak, mağara, tünel ve depoların aralarında bulunduğu hedefler vuruldu.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, harekatı komuta merkezinden takip etti.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Pençe-Kılıç adı verilen ve Pazar çok erken saatlerde başlayan hava harekatında toplam 89 hedefin imha edildiğini açıkladı. Irak’ın kuzeyinde Kandil, Asos, Hakurk ile Suriye’nin kuzeyinde Ayn el Arap, Tel Rıfat, Cizire, Derik bölgelerindeki hedeflerin vurulduğu hareket, MSB’nin açıklamasına göre, “Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğini sağlamak” amacıyla yapıldı. MSB, hareket öncesinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu’nun Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na geldiğini aktardı. Hava operasyonlarını buradan takip eden Akar, harekatın başarıyla tamamlandığını belirterek, “Maksadımız, 85 milyon vatandaşımızın ve hudutlarımızın güvenliğini sağlamak, ülkemize yönelen her türlü hain saldırının da mutlaka karşılığını vermek” diye konuştu. Harekatta sivillere zarar gelmemesi için her türlü tedbirin alındığını belirten Akar, “Teröristlere ait barınak, sığınak, mağara, tünel, depolar büyük bir başarıyla tahrip edildi. Bunları yakından takip ettik. Terör örgütünün sözde karargahları da tam isabetle vuruldu, tahrip edildi. Sadece ve sadece teröristler ve teröristlere ait yapılar hedef alındı” dedi.

MSB harekatın Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51. maddesinden doğan “meşru müdafaa” hakları doğrultusunda yapıldığı belirtildi. MSB’nin atıf yaptığı o madde şöyle: “Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirilir ve Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.

PKK/YPG: Hesabı sorulacak

Ana omurgasını PKK/YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Basın Sözcüsü Ferhat Şami, “Türkiye’nin hava saldırısında Tel Abyad’ın doğu kırsalındaki Kazali, Tel Rifat ve Zarkan’da Şam Hükümeti güçlerine ait askeri mevziler hedef alındı” ifadelerini kullandı. PKK’nın yayın organı Fırat News’te yer alan SDG’nin resmi açıklaması ise şöyşe: “SDG olarak bu zamana kadar halkımızı ve bölgemizi nasıl DAIŞ ile Türk devletinin saldırılarından koruduysak, bundan sonra da bu tarihi sorumluluğumuzu ısrar ve kararlıkla yerine getirmeye devam edeceğiz. İşgalci Türk devletinin katliamları cevapsız kalmayacak. Uygun zaman ve yerde gerekli cevaplar verilecek.”

SDG lideri Mazlum Abdi de Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı: “Türkiye’nin güvenli noktaları bombalaması tüm bölgeyi tehdit ediyor. Bu bombalama hiçbir tarafın lehine değildir. Büyük bir felaketi önlemek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Eğer savaş patlak verirse bundan herkes etkilenecektir. Saldırılar, şu anda barbarca bombalamaya maruz kalan bölgelerimizle sınırlı kalmayacaktır. Ailelerimize evlerinde kalmaları ve Güvenlik Güçlerinin direktiflerine uymaları çağrısında bulunuyoruz.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cuma günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı açıklamada, İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım Pazar günü düzenlenen ve 6 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırı için, “PKK’nın sivilleri hedef alan tipik saldırısıdır” demişti. PKK ise daha önce saldırıyla ilişkisi olmadığını açıklamıştı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin “Pençe-Kılıç Harekatı”nda muharip ve destek uçaklarının yanı sıra İHA/SİHA’lar ile 70’e yakın hava aracı görev aldı. İstiklal Caddesi’ndeki saldırıda hayatını kaybeden 9 yaşındaki Ecrin ile 15 yaşındaki Yağmur’un isimlerinin askerler tarafından terör hedeflerini vuran bombaların üzerine yazılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanlığı tarafından sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar yoğun etkileşim aldı. ( Milli Savunma Bakanlığı – Anadolu Ajansı )

Suriye Ordusu da hedef alındı

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Türkiye’nin harekâtında PKK/YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) en az altı üyesinin yanı sıra altı Suriyeli askerin de öldüğünü açıkladı. SOHR direktörü Rami Abdel Rahman AFP’ye yaptığı açıklamada, Türk bombardımanının kuzeydeki Halep vilayeti ve kuzeydoğudaki Haseke vilayetindeki SDG mevzilerini hedef aldığını söyledi. Saldırılarda ayrıca Suriye yönetimine bağlı güçlerin Rakka ve Haseke vilayetlerinde konuşlandığı mevzilerin de vurulduğunu açıkladı. Açıklamayı Suriye’nin resmi ajansı SANA da doğruladı. SANA’da yer alan haberde TSK’nın Halep ve Haseke kırsalındaki bazı noktalara yönelik harekatında Suriye askerlerinin şehit olduğu ifade edildi ancak kaç askerin hayatını kaybettiğine ilişkin bir bilgi yer almadı.

Irak’ın kuzeyinden Ayn el Arap’a giden Peşmergeler, Türk topraklarından geçmişti.

Ne olmuştu?

YPG’nin 2012’de işgal edip adını Kobani olarak değiştirdiği Ayn el Arap,  Şanlıurfa, Suruç ilçesinin güneyinde yer alıyor. Eylül 2014’te IŞİD’in yoğun saldırıları nedeniyle bölge halkı kaçarak Türkiye’ye sığındı. Ancak bölge halkı kenti boşattıktan sonra ABD’nin silahlandırdığı PKK/YPG milisleri yine ABD’nin hava desteğini alarak IŞİD’e karşı saldırıya geçti. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi de PKK/YPG’ye destek olması için kendine bağlı Peşmerge güçlerini bölgeye sevketme kararı aldı. Ak Parti Hükümeti, hem Peşmergenin hem de PKK/YPG’ye Irak üzerinden gönderilen mühimmatın Türkiye’den geçisine izin verdi. ABD destekli PKK/YPG, IŞİD’i püskürttü ve bölgede hakimiyeti sağladı.

ORTADOĞU

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, Çin heyeti ile görüştü

Yayınlanma

Çin heyeti-Suriye

Suriye’de Beşar Esad Yönetimini devirip geçici yönetim kuran HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Çin’in Suriye Büyükelçisi Shi Hongwei başkanlığındaki Çin Halk Cumhuriyeti heyetini kabul etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın Telegram hesabından yapılan açıklamaya göre Şeybani, görüşmede Suriye ile Çin arasındaki işbirliğinin iki ülke için de refah, kalkınma ve barış açısından büyük önem taşıdığını ifade etti.

Çin’in İsrail’in saldırılarına yönelik tutumunu memnuniyetle karşıladığını belirten Şeybani, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da pekiştirmeye hazır olduklarını dile getirdi.

Çinli Büyükelçi Shi Hongwei ise ülkesinin Suriye’nin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu vurgulayarak, geçiş sürecinde başarılı olması için destek vermeye hazır olduklarını ifade etti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Bloomberg: İsrail, dünyanın silah tedarikçisi olmayı hedefliyor

Yayınlanma

Gazze savaşı sonrası silah ihracatını artırmak isteyen İsrail hem dışa bağımlılığı azaltmayı hem de büyüyen savunma sanayisiyle küresel pazarda daha büyük bir aktör olmayı hedefliyor. Avrupa’daki artan savunma harcamaları da bu planın zeminini oluşturuyor.

Bloomberg’de yer alan habere göre İsrail’in Gazze savaşını başlatmasının ardından ABD, İngiltere ve İtalya gibi silah tedarikçileri, Netanyahu hükümetini çatışmaya diplomatik bir çözüm bulmaya itmek umuduyla ülkeye askeri ihracatı kısıtladı. Bunun sonucu olarak, İsrail’in kendi silah üretim kapasitesi büyük ölçüde arttı. Şimdi ise İsrailli üreticiler yalnızca üretimi artırmakla kalmayıp, daha fazla ihracat yaparak küresel savunma pazarında daha fazla yer edinmeyi amaçlıyor. Satış yapılması hedeflenen ülkeler arasında, daha önce İsrail’e silah ihracatını kısıtlayan devletler de yer alıyor.

İsrail’in savunma sanayiinde faaliyet gösteren birçok şirket, üretim kapasitesini önemli ölçüde artırdı. Bloomberg’e konuşan İsrailli bir kaynağa göre, Tel Aviv ve New York borsalarında işlem gören Elbit Systems Ltd., MK84 adı verilen bir tonluk havadan atılan bombalar ile daha küçük versiyonlarının üretim hatlarını kuruyor. İsrailli yetkililere göre, Elbit ile Savunma Bakanlığı arasında 2,5 milyar şekel (yaklaşık 700 milyon dolar) değerinde, silah ve mühimmat için gerekli çeşitli kimyasal bileşenlerin üretimini artırmak için anlaşmalar imzalandı. Elbit CEO’su Bezhalel Machlis, “İsrail silah üretiminde daha bağımsız hale gelmeli” dedi.

Savunma Bakanlığı, geçen yıl İsrail ordusunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için milyarlarca şekellik sözleşmelere imza attı. Mayıs 2023’te Elbit ile 2,8 milyar şekel değerinde havan topu, füze ve roket üretimi için anlaşma sağlandı. Ekim ayında ise Elbit ve devlete ait Rafael Advanced Defense Systems Ltd. ile lazer tabanlı bir füze önleme sistemi olan Iron Beam’in üretim kapasitesini artırmak için 2 milyar şekellik bir anlaşmayı onayladı. Savunma Bakanlığı Başekonomisti Zeev Zilber, Tel Aviv’de yaptığı bir konuşmada “İsrail’de sahip olmadığımız bir şeyi başka bir yerde bulamayacağımızı zor yoldan öğrendik” dedi.

7 Ekim 2023’te Hamas’ın sürpriz baskınıyla başlayan, başka cephelere de sıçrayan savaş, İsrail ekonomisine ağır bir yük getirdi. 2024’te hükümet 278 milyar şekelle rekor düzeyde borçlandı, bütçe açığı GSYİH’nin %6,8’ine ulaştı ve büyüme oranı %0,9 ile son on yılların en düşük seviyesine geriledi.

İsrail, Ekim 2023’ten bu yana Gazze’nin büyük ölçüde yıkılması ve en az 50.000 Filistinlinin hayatını kaybetmesine rağmen saldırılarına devam ediyor. Yetkililer şimdi, ülkenin savaş kapasitesini artırmasının uzun vadede ekonomik ve stratejik fayda sağlayacağını savunuyor.

Resmi verilere göre Savunma Bakanlığı, savaş öncesi bütçesini iki katından fazla artırarak 154 milyar şekele çıkardı. Önümüzdeki yıllarda cephane, silah, yakıt ve diğer askeri malzemeler için toplam 220 milyar şekel harcama taahhüdünde bulundu. Bu harcamaların üçte ikisinden fazlası yurt içinde yapılacak; bu oran savaş öncesine göre dört kat artış anlamına geliyor. Bakanlık, bu yatırımın “ülkenin savunma sanayisini büyük ölçüde güçlendireceğini ve dışa bağımlılığı azaltacağını” belirtti.

İsrail, savunmaya yapılan yatırımı, uzun zamandır tüm siyasi pazarlıkların dışında tutuyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’ne göre, bugün İsrail dünya çapında sekizinci büyük silah ihracatçısı. 2023’te toplam 13,2 milyar dolarlık askeri ekipman ihraç eden İsrail’in, toplam ihracatının %6’sı bu sektörden geldi.

Bloomberg’e göre şimdi yeni teknolojilerle bu konum daha da güçlendirilmeye çalışılıyor. Şubat ayında, start-up’lardan büyük firmalara kadar birçok şirket, çeşitli menzillerde, hızlarda ve irtifalarda insansız hava araçlarına karşı geliştirdikleri savunma sistemlerini test etti.

Elbit, uçaklara entegre edilecek lazer tabanlı füze savunma sistemleri üzerinde çalışıyor. Ayrıca F-16 savaş uçakları ve pilotları için koruma sistemlerinin geliştirilmesi hedefleniyor. Bu teknolojilerin yurt dışına da pazarlanması planlanıyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel düzeni sarsan politikaları nedeniyle Avrupa’ya savunma harcamalarının artırılması yönünde baskıların arttığına dikkat çekilen haberde “Bu bağlamda İsrail’in ‘savaşta test edilmiş’ silah sistemleri büyük ilgi görüyor. İsrail Savunma Bakanlığı eski genel müdür yardımcısı Avi Dadon, ‘Her hükümet ilk olarak şunu sorar: İsrail ordusu bu sistemi kullanıyor mu? Ülkeler, İsrail’in benzersiz ürünleri ve ileri teknolojisi nedeniyle satın alım yapmaya devam ediyor’ dedi.”

Tüm bu yerli üretim hamlelerine rağmen İsrailli yetkililer, ABD desteğinin hâlâ kritik önemde olduğunu vurguluyor. Son 18 ayda İsrail’e yaklaşık 17 milyar dolarlık Amerikan askeri yardımı sağlandı ve ordudaki F-15, F-16 ve F-35 savaş uçaklarının tamamı ABD menşeli. Ancak savunma yetkililerine göre, ABD ve diğer geleneksel müttefiklerdeki siyasi belirsizlikler göz önüne alındığında, İsrail’in kendi savunma sanayisini geliştirmeye devam etmesi şart. Yeni İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, şubat ayında yaptığı açıklamada, “Bu savaş, kendi kendimize yeterli olmamız gerektiğini net biçimde gösterdi. Atıl olan üretim hatlarını canlandırdık, mevcutları genişlettik, yenilerini kurduk. Dışa bağımlılığı azaltmak güvenliğimizi, ekonomimizi ve sanayimizi güçlendiriyor” dedi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’de yargıya siyasi müdahalenin önü açıldı

Yayınlanma

İsrail Meclisi Knesset

İsrail Meclisi, yargıç atamaları üzerindeki hükümet kontrolünü büyük ölçüde artıran tartışmalı yasayı kabul etti.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre, yüksek yargı mensuplarının atamalar üzerindeki etkisini azaltan, bu yetkiyi hükümetin kontrolüne devreden tartışmalı tasarı 67 milletvekilinin evet oyuyla kabul edildi.

Kabul edilen yasaya göre, yargıç atamalarını gerçekleştiren 9 üyeli komiteye, biri hükümet biri de muhalefet tarafından seçilen iki hukukçu seçilmesi öngörülüyor.

İsrail’de “yargıyı siyasallaştıran” yasa tasarısı Meclis’te

Siyasetin atadığı söz konusu üyelerin yargıç atamaları üzerinde veto yetkisi de bulunuyor.

Kabul edilen ve gelecek dönem yürürlüğe girecek yasaya ilişkin muhalefet tarafıyla hukukçuların eleştirileri ise yargı atamalarını siyasallaştıracağı yönünde.

İsrail muhalefeti Yüksek Mahkeme’ye başvurdu

İsrail basınına göre, yargıç atamaları üzerinde hükümet kontrolünü büyük ölçüde artıran yasanın Mecliste onaylanmasının hemen ardından ana muhalefet partisi Gelecek Var lideri Yair Lapid, İsrail barosu ve sivil toplum kuruluşları yasanın iptali için yargının en yüksek mercisi İsrail Yüksek Mahkemesi’ne başvurdu.

FP: Büyük hesaplaşma kapıda

Muhalefet, İsrail Meclisinde görüşülen tasarıya karşı 71 bin gibi rekor sayıda itirazda bulundu. İtirazlar nedeniyle, yasanın kabul edilmesi için yapılan oturumlar, Mecliste 18 saat sürdü.

Tartışmalı yargı düzenlemesindeki kritik yasaya karşı çıkan muhalefet milletvekilleri tasarının son tur oylamasını boykot ederek, genel kurulu terk etti.

İsrail Meclisinde bir yasanın kabul edilmesi için toplam üç oturum yapılıyor ancak en kritik oylama 120 sandalyeli Mecliste en az 61 oyun sağlanması gereken birinci oylama olarak öne çıkıyor.

Tartışmalı yargı reformu

İsrail’de, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki sürpriz saldırısına kadar Netanyahu’nun iktidara geldiği 2023 boyunca bir numaralı gündem hükümetin tartışmalı yargı düzenlemesiydi.

Netanyahu hükümetinin, bir dizi yasayla Başsavcı ve Yüksek Mahkeme’nin yürütme üzerindeki yetkilerinin kısıtlanacağı, iktidarın yargıç atamalarında söz sahibi olmasının sağlanacağı tartışmalı “yargı paketi”, yıl boyunca sokak hareketleri, sivil itaatsizlik eylemleri, grevler, orduda bölünmeler, iş dünyasından itirazlar gibi büyük tepkilere neden olmuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’ye saldırılarının başlamasının ardından tartışmalı yargı düzenlemesi ertelenmişti.

İsrail Yüksek Mahkemesi, hükümetin, mahkemenin yetkilerini kısıtladığı ve Mecliste kabul ettiği bazı yasaları Ocak 2024’te “İsrail’in anayasası niteliğindeki temel kanunlara aykırı olduğu” gerekçesiyle bozmuştu.

Netanyahu hükümeti, yakın zamanda tartışmalı yargı düzenlemesi için yeniden düğmeye basmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English