Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Bibi’den ‘İstanbul Sözleşmesi’ sözü

Yayınlanma

İsrail’de 1 Kasım’da yapılan erken genel seçimlerde hükümeti kurmakla görevlendirilen Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun “kabinesinin hazır olduğunu” duyurmasıyla hem ülke içinden hem de dışından tepkiler yükselmeye devam ederken Dini Siyonizm’in Likud’a İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmama sözü verdirdiği ortaya çıktı.

1 Kasım’daki seçimlerin ardından Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud Partisi 32, aşırı sağcı müttefikleri Dini Siyonizm, Yahudilik Gücü ve Noam’ın listesi 14, Ultra Ortodoks partiler; Şas 11 ve Birleşik Tevrat Yahudilik 7 milletvekiliyle 120 sandalyeli Mecliste 64 sandalye kazanarak çoğunluğu elde etmişti. Netanyahu’nun yeni kabinesinde, Ultra Ortodoks Yahudi partilerden Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği ile aşırı sağcı, ırkçı ve şiddet yanlısı politikalarıyla bilinen Dini Siyonizm, Yahudi Gücü ve Noam Partileri yer alıyor.

Netanyahu’nun kurduğu İsrail tarihinin en radikal ve aşırı sağcı hükümetinin güvenoyu oturumunun en geç 2 Ocak’a kadar yapılması gerekiyor. Likud partisi güvenoylamasını yeni yıla girmeden tamamlamak istiyor ancak bunun için Netanyahu’nun oylamanın yapılacağı günden en az 24 saat önce beş ortağıyla imzaladığı koalisyon anlaşmalarını resmileştirmesi şart. Koalisyon anlaşmaları prensipte tamamlandı ancak Netanyahu’nun anlaşmalarla ortaklarına verdiği bazı “tavizler” İsrail’in temel yasalarında değişikliği gerektiriyor. Bu kapsamda Maliye Bakanı olması beklenen Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich’e Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimler üzerinde geniş yetki verilmesi ya da vergi dolandırıcılığından başı dertte olan Saş lideri Aryeh Deri’nin bakan olabilmesi için yasadaki kriterlerin gevşetilmesi gibi bir dizi yasal değişikliğin bu hafta içi Meclis’in gündemine gelmesi bekleniyor. Netanyahu söz konusu yasal değişiklikleri yapmadan ortakları ile imzaladığı anlaşmaları resmileştiremiyor.

Tavizler Likud içinde huzursuzluk yarattı

Öte yandan Netanyahu, ortaklarına verdiği tavizler nedeniyle eleştiri oklarını üzerine çekmiş durumda. Netanyahu’nun gazetesi olarak kabul edilen “İsrail Hayom” Gazetesi, “müttefiklerin ona şantaj yapmayı başardığını” düşündükleri için partisi Likud içinde bile hoşnutsuzluk yaşandığını yazdı. Likud içindeki hoşnutsuzluğun en temel sebebi çok fazla bakanlığın koalisyon ortaklarına kaptırılması, elde kalanların yetkilerinin ise ortaklara verilen bakanlıklarla paylaştırılmış olması. Ayrıca bazı Likud üyeleri Batı Şeria’daki yasa dışı ilhaklar ve Filistin’in özerkliği özelinde koalisyon anlaşmalarına eklenen kimi maddelerin iç savaşa kapı aralamasından endişe duyuyor. Üstelik verilen bu tavizlerin ABD başta olmak üzere İsrail’in müttefikleriyle sorun yaşama ihtimalini güçlendirmesi endişenin başka bir boyutu.

‘İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmama sözü

Anlaşmalar resmileşmediği için içerikleri net değil, ancak sızan her ayrıntı, ülkede farklı bir kesimin tepkisini çekmeye yetiyor. En son Likud’un Dini Siyonizm’le yaptığı koalisyon anlaşmasının bir maddesinde, hükümetin “İsrail’in İstanbul Sözleşmesi’ne katılımını onaylamayacağı”na dair söz verdiğinin ortaya çıkması tepki çekti.

Görev süresi sona eren Yair Lapid başkanlığındaki İsrail hükümeti, İsrail’in İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olması için adım atmıştı ancak İsrail aşırı sağının karşı çıktığı taraf olma süreci, ülkenin erken seçim kararı almasıyla askıda kaldı. Devreye giren İsrail Başsavcılığı, hükümetin görev süresinin sonuna yaklaşması gerekçesiyle yasanın İsrail Meclisi’ne gelmesini engelledi. Adalet Bakanı Gideon Sa’ar, Sözleşme’nin iki maddesine çekince koyarak İsrail’in Sözleşme’ye taraf olmasını planladıklarını açıklamıştı. Bu maddelerin ilki, hukuki statüsü ne olursa olsun şiddete maruz kalan göçmen kadınların İstanbul Sözleşmesi’ne tabii tutulması öngören maddeler. Söz konusu madde imzacı devletlere şiddete maruz kalan kadınlara oturum izni ve mültecilik statüsü verilmesinden, geri göndermeme ilkesinin teminatına kadar bir dizi sorumluluk yüklüyor. İsrail’in çekince koymayı planladığı ikinci madde ise şiddet mağdurlarına failin ya da sigorta şirketlerinin ödemesi gereken tazminatın herhangi bir sebeple ödenmemesi durumunda, imzacı ülkelerin tazminat ödemesini öngören düzenleme. Buna rağmen sağ parti ve örgütler, İsrail hükümetinin çekincelerinin yetersiz olduğunu iddia ettikleri için İsrail’in Sözleşme’ye taraf olmasına karşı çıktı. Dini Siyonizm Partisi’nin de aynı nedenle karşı çıktığı tahmin ediliyor.

‘Netanyahu’nun başbakan olmasının bedelini kadınlar ödüyor’

Jerusalem Post’un haberine göre, Likud ve Dini Siyonist Parti anlaşmasındaki İstanbul Sözleşmesi uzlaşısı tepki çekti. Sosyal Eşitlik Bakanı Merav Cohen, Netanyahu’yu kadınları ihmal etmekle suçladı. Netanyahu’nun başbakan olmak için aşırı sağcı ve tartışmalı ortaklarına verdiği tavizlerin bedelini kadınların da ödediğini söyleyen Cohen, şöyle devam etti: “İsrail, kadına yönelik şiddet olgusuna bütüncül ve kapsamlı bir yanıt vermeyi amaçlayan ve önemi konusunda profesyonel bir uzlaşmaya varılan uluslararası sözleşmeye katılmayacak. Utancı nereye yönelteceğiz…” Enerji Bakanı Karin Elharar ise “Kadına yönelik şiddet, ortadan kaldırılması gereken bir olgu ve tüm kampların üzerinde. Ancak Netanyahu o kadar zayıf ve şantaja açık ki, bir koalisyon anlaşmasında kadına yönelik şiddetle mücadele etmeme sözü verdi. Artık satacak bir şeyi de yok. Yazık” ifadelerini kullandı.

Yardım Merkezleri Birliği’nden yapılan açıklamada ise şunlar kaydedildi: “Başbakan adayının kadınları ıstıraba, zihinsel işkenceye ve sürekli şiddete terk etmeye istekli olması kabul edilemez. Bu kararın bedelini, şiddet ve işkencenin umurunda olmayan Netanyahu ya da Smotrich değil her gün ev içinde ve dışında teröre maruz kalan kadınlar ve çocuklar ödemeye devam edecek. Bu, şiddetle mücadelede bizi yıllarca geriye götüren yanlış, çileden çıkaran bir karardır.”

ORTADOĞU

İsrail’in hedefi Refah sınır kapısı mı?

Yayınlanma

İsrail ordusu, abluka altında 1 milyon 800 bin insanın yerinden edildiği Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam ettiğini açıklayarak güneydeki Han Yunus’un doğusuna saldırılarını başlattı. INSS Genel Müdürü, Han Yunus’tan sonra Refah sınır kapısının ele geçirilmesi gerektiğini yazdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam edeceklerini belirterek “İsrail ordusu, Hamas’ın her yerleşkesine doğru hareket ediyor” dedi. İsrail’in şehir alanlarında ilerleyen “kara birliklerine destek olmak için yoğun biçimde hava desteğinin kullanıldığını” aktaran Hagari, Gazze Şeridi’nde hâlâ 137 esirin bulunduğunu ifade ederek “esirlerin sürekli akıllarında olduğunu, sürekli buna yönelik istihbarat ve harekât değerlendirmeleri yaptıklarını, güç uygularken esirlerin hayatını riske atmamak için sürekli istihbarat topladıklarını” savundu.

İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi’nde kara işgalinde güneyde ilerlemeye çalışırken zırhlı ve tank birlikleri şehir merkezinde yerleşimin yoğun olduğu Han Yunus kentinin doğusuna aydınlatma fişekleri attı, burayı bombardımana tuttu.

AA’nın aktardığına göre İsrail ordusunun tank ve zırhlı birlikleri Han Yunus’un doğusuna konuşlandı. Bölgede İsrail ordusuna ait çok sayıda gözlem ve saldırı insansız hava araçları (İHA) uçuyor. İsrail tankları ve zırhlı araçlarının önce ilerlediği daha sonra çekildiği bölgelerden “şiddetli çatışma sesleri” geliyor. Han Yunus’ta çatışmaların şiddetlendiği bölgelerden onlarca aile, bombardıman altında Han Yunus’un merkezindeki bölgelere göç etmeye çalışıyor. Han Yunus’un kuzeydoğusundaki Deyr el-Belah bölgesi de yoğun tank ve topçu atışı altında bulunuyor.

İsrail’in önde gelen ve askeri bürokrasinin görüşlerini yansıtan Tel Aviv Merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün Genel Müdürü, emekli Tümgeneral Tamir Hayman, İsrail’in Gazze operasyonlarıyla ilgili yazdığı kısa değerlendirmede, “İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çalışmaları tamamlamak, Han Yunus Tugayı’na saldırmak ve Refah sınır kapısını ele geçirmek zorunda” diye yazdı. Refah sınır kapısı, işgal ve abluka altındaki Gazze’nin dışarıya yani Mısır’a açılan tek kapısı konumda. Gazze’den yaralıların tahliyesi ve insani yardımlar bu kapıdan yapılıyor.

Gazze’nin güneyinde denizden 4 kilometre içerideki Han Yunus kenti savaş öncesinde 54 kilometrekare alanda yaklaşık 207 bin nüfusuyla Şerit’teki şehir merkezinden sonra en yoğun nüfusa sahip bölge olarak biliniyor.

İsrail ordusu, daha önce Han Yunus’taki bazı bölgelere attığı broşürlerde bölge sakinlerine Refah’a gitme çağrısı yapmıştı. INSS Genel Müdürü’nün Han Yunus’tan sonra Refah’a işaret etmesi, Han Yunus’taki saldırılardan kaçıp Refah’a sığınan ya da sığınacak olan Filistinlilerin bir sonraki aşamada nereye sürülecekleri sorusunu akıllara getirdi.

Mısır, İsrail’in gündeme getirdiği Filistinlilerin Sina’ya sürülmesine kesinlikle karşı olduğunu ve böyle bir girişimi savaş suçu sayacağını açıklamıştı. İsrail’in Han Yunus saldırıları arttıkça bu bölgeye sığınan insanların Refah’a yığılması kaçınılmaz gözüküyor. Gelişmelere Mısır’ın nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

BM: Halk bölgeden ayrılmadı

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), son bölge raporunda, İsrail ordusunun Han Yunus’un doğusundaki halka “güneye göç etmesi” için 1 Aralık’ta havadan uyarı ilanları attığını ancak cumartesi akşamına kadar büyük oranda bir sivil nüfus göçü gözlemlenmediğini ekledi. OCHA, uluslararası insancıl hukuka göre savaşan tarafların “sivillerin güvenli tahliyesinden sorumlu” olduğunun altını çizdi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’in Hamas liderliğine suikast planı

Yayınlanma

Wall Street Journal’ın haberine göre İsrailli yetkililer, İsrail istihbarat servislerinin, Gazze’deki savaş sona erdiğinde dünyanın dört bir yanındaki Hamas liderlerini öldürmeye hazırlandığını ve 7 Ekim’den sorumlu militanlara suikast için yıllarca sürecek bir mücadeleye hazırladığını söyledi. Yetkililer, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun talimatıyla İsrail’in üst düzey istihbarat kurumlarının Lübnan, Türkiye ve Katar’da yaşayan Hamas liderlerini “avlama” planları üzerinde çalıştığını söyledi.

Haberde Katar, Lübnan, İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin yıllardır ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas’a koruma sağladığı belirtildi ve İsrail’in de diplomatik krizler yaratmamak için Filistinli militanları hedef almaktan kaçındığı ileri sürüldü.

“Yeni planlar, Hamas lideri Halid Meşal’i Ürdün’de zehirlemek için 1997’de başarısız bir girişimde bulunan Netanyahu için ikinci bir şans anlamına geliyor” denilen haberde Netanyahu’nun 22 Kasım’da İsrail’in dış istihbarat servisini kastederek “Mossad’a nerede olurlarsa olsunlar Hamas liderlerine karşı harekete geçme talimatı verdim” açıklamasına atıf yapıldı. Savunma Bakanı Yoav Gallant da Hamas liderlerinin “sayılı günleri” kaldığını söyledi.  “Ölüm emri verildi” dedi: “Mücadele dünya çapında hem Gazze’deki teröristler hem de pahalı uçaklarla uçanlarla.” Bu açıklamalar söz konusu suikast planlarının gizli tutulmasını isteyen İsrailli yetkilileri şaşırttığı belirtildi.

Haberde, “İsrail genellikle bu tür çabaları gizli tutmaya çalışsa da ülkenin liderleri tıpkı 1972’de Münih Olimpiyatları’nda 11 İsrailli sporcu ve antrenörün ölümüne neden saldırının sorumlularına yaptıkları gibi, 7 Ekim saldırısından sorumlu olan herkesi de ‘avlama’ niyetlerini açıklamaktan çekinmediklerini gösterdiler” denildi.

Geliştirilen planların temel hedefinin Hamas’ın bir daha İsrail için ciddi bir tehdit oluşturmamasını sağlamak olduğunu iddia eden haberde hem bu hedefin bir parçası hem de Gazze’deki savaşı kısaltmanın bir yolu olarak İsrail’in binlerce alt düzey Hamas savaşçısını Gazze’den zorla nasıl sürebileceğini araştırdığı belirtildi.

Haberde İsrail’in olası suikastlarının uluslararası hukuku ihlal edebileceğini ve suikastın gerçekleştiği ülkenin tepkisine yol açabileceği hatırlatıldı, ancak uygulamada İsrail’in daha önce de tepkilere rağmen bu tür eylemler gerçekleştirdiği ifade edildi.

Haberde Halit Meşal ve İsmail Haniye’nin ilk hedef alınacak isimler olduğuna dikkat çekildi. İsrailli yetkililerin söylediğine göre İsrail, bu suikast planını hemen hayata geçirmek istedi ancak Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerle ilgili müzakereleri baltalayabileceği gerekçesiyle erteledi. İsrail’in hedef almak istediği Hamas’ın bazı üst düzey yetkilileri Katar da bulunuyor ve Katar rehine görüşmelerinde arabuluculuk yapıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İnsani ara sona erdi: Gazze’ye bomba yağmuru

Yayınlanma

İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşma kapsamında 24 Kasım Cuma günü saat 08.00’de uygulamaya giren “insani ara” bu sabah itibarıyla son buldu. İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarına yeniden başladı.

İsrail savaş ucakları, Gazze Şeridi’nin farklı farklı noktalarını bombaladı. Hava saldırılarında ilk belirlemelere göre 5 kişi hayatını kaybetti.

İsrail güçleri ile Filistinli gruplar arasında Gazze’nin kuzey bölgeleri ve orta kesimlerinde çatışmalar da yeniden başladı. Gazze’deki İçişleri Bakanlığı, İsrail’e ait askeri araçların Gazze’nin kuzeyine ateş açtığını belirtti.

İsrail ordusu’ndan yapılan açıklamada Gazze Şeridi sınırında bulunan yerleşim birimlerinde uyarı sirenlerinin çaldığı ve Gazze’den fırlatılan bir roketin havada imha edildiği ileri sürüldü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, Gazze’ye yeniden başlatılan saldırılarla ilgili Hamas suçlandı. Hamas’ın taraflar arasındaki mutabakata uygun biçimde İsrailli kadın esirleri bırakmadığı, İsrail’e doğru roket fırlattığı kaydedilen açıklamada, Netanyahu’nun şu ifadelerine yer verildi: “Savaşmaya dönerek İsrail hükümetinin savaşın amaçlarına bağlı kaldığını vurgulayacağız. Amaçlar, İsrailli esirlerin serbest kalması, Hamas’ı ortadan kaldırmak, Gazze’nin İsrail’e yeniden tehdit oluşturmamasını sağlamak.”

Hamas Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk ise yaptığı yazılı açıklamada “Halkımızın kararlılığı ve direnişimizin kahramanlığıyla, düşmanın suçlarına, Nazi saldırganlığının yeniden başlamasına ve sivilleri hedef almasına karşı koyuyoruz” ifadesini kullandı. İsrail saldırılarına karşı direnişin devam edeceğini vurgulayan Rişk, “İsrail, ateşkesten önceki 50 günde başaramadığını, ateşkesten sonra da saldırılarını sürdürerek başaramayacak” dedi.

İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde bir haftadır devam eden “insani aranın” bittiğini ve saldırılarına İsrail ordusunun Refah kentindeki bir binaya düzenlediği saldırı sonucu ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. FOTO: Abed Rahim Khatib / AA

“İsrail’in savaş suçlarından uluslararası toplum sorumlu”

Gazze’deki hükümet de saldırıların yeniden başlamasıyla ilgili “İşgalci İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı vahşi savaşını sürdürmeye başladı” ifadesi kullanıldı. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde birçok ev ve sivil bölgeyi hedef aldığı belirtilen açıklamada, “Uluslararası toplum, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının sürdürülmesinin sorumluluğunu taşıyor” ifadesine yer verildi. Başta ABD, ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken olmak üzere uluslararası toplumun, “İsrail işgalinin suçlarından ve Gazze’de sivillere, çocuklara ve kadınlara yönelik vahşi savaşından” sorumlu olduğu kaydedildi.

Savaş hukuku ve uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine vurgu yapan Gazze’deki hükümet, uluslararası toplumun İsrail’e Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını sürdürmesi için yeşil ışık yaktığını ifade etti. Açıklamada, “Filistin halkı kendini her şekilde savunma, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanma, uluslararası yasalar uyarınca başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini kurma ve işgali tamamen topraklarından arındırma hakkına sahiptir” ifadesi kullanıldı.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı da 7 gün uygulanan ve bu sabah sona eren “insani ara”nın sağlık sistemine faydası olmadığını duyurdu. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, “İşgalci İsrail, insani aranın sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’nde yeni katliamlar gerçekleştiriyor. Bu katliamlar geride çok sayıda şehit ve yaralı bırakıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English