Diplomasi
BRICS güvenlik yetkilileri işbirliği mekanizmalarını görüşmek üzere toplandı

13. BRICS Ulusal Güvenlik Danışmanları ve Ulusal Güvenlik Yüksek Temsilcileri Toplantısı Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde bugün başladı.
BRICS üye devletlerinin Ulusal Güvenlik Danışmanları, Güney Afrika’da bir araya gelecek ve çeşitli jeopolitik güvenlik tehditleri arasında grup için bir güvenlik işbirliği mekanizmasını araştıracak.
İki gün sürecek toplantıda, güvenlik mekanizmalarına ilişkin tartışmaların yanı sıra, ağustostaki liderler zirvesine hazırlık amaçlı genişleme tartışmalarının da gündeme alınması bekleniyor.
Toplantıda tartışılacak diğer konular arasında, BRICS’in geleneksel ve geleneksel olmayan güvenlik tehditlerini koordineli bir şekilde nasıl etkili bir şekilde ele alabileceği, dayanışmayı nasıl geliştirebileceği ve üyelerin ve uluslararası toplumun temel yararı için kalkınmayı nasıl koordine edebileceği yer alıyor.
Moskova, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patrushev’in iki günlük güvenlik toplantısına katılacağını duyurdu.
Pekin ise güvenlik toplantısına, Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi direktörü Wang Yi’yi gönderdi.
İran’ın üyeliği görüşülüyor
Tahran toplantıya, İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi (SNSC) sekreteri Ali-Akbar Ahmadian liderliğindeki bir heyeti gönderdi.
BRICS’e üye olmak isteyen ülkeler arasında yer alan İran, kuruma katılmak için resmi başvuruda bulunmuştu. Rusya ve Çin, İran’ın başvurusunu ve grubun uluslararası güç merkezlerini içerecek şekilde genişlemesini memnuniyetle karşıladı.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, İslam Cumhuriyeti’nin BRICS’e olası katılımının çok taraflılığı teşvik edeceğini ve yaptırımlar dahil tek taraflı politikalara karşı çıkacağını açıklamıştı.
Hint ve Çinli yetkililer sınır sorunlarını görüşecek
Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval’ın toplantı aralarında Çinli mevkidaşı ile bir araya gelmesi ve sınır müzakerelerini görüşmesi bekleniyor.
Doval’ın ayrıca, Patrushev ile de görüşmesi bekleniyor. Konuya yakın kaynaklara göre, ikilinin savunma-enerji ilişkileri de dahil olmak üzere stratejik ortaklığın tüm yanlarını ele almaları bekleniyor.
BRICS Ulusal Güvenlik Danışmanları toplantısı, 2009 yılında dönemin başkanı Rusya tarafından başlatılmıştı.
Toplantı, üye devletlerin siyasi güvenlik, çok taraflılık, diplomatik iletişim, siber güvenlik, enerji ve biyogüvenlik dahil olmak üzere çeşitli alanlarda görüş alışverişinde bulunmaları ve işbirliğini geliştirmeleri için önemli bir platformdur.
Genişleme ile Küresel Güney daha yüksek sesle temsil edilecek
Çin Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nde araştırmacı olan Yao Jinxiang, China Daily’ye verdiği demeçte, “Daha fazla gelişmekte olan ülkenin katılımıyla BRICS’in Küresel Güney’i dünya sahnesinde daha yüksek sesle daha iyi temsil etmesi bekleniyor” dedi.
BRICS üyeleri dünya nüfusunun yüzde 42’sini oluştururken, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nda oy haklarının yüzde 15’inden daha azına sahipler.
Yao, “Afrika ülkeleri ve BRICS ülkeleri, mevcut uluslararası düzeni ve küresel yönetişim sistemini iyileştirme ve reforme etme konusunda benzer görüş ve çıkarları paylaşıyor. Bir bütün olarak Afrika, mali, parasal ve diğer sektörlerde reformları hızlandırmak için BRICS ile ortak bir çağrı yapabilir” dedi.
Çin Sosyal Bilimler Akademisi Batı Asya ve Afrika Çalışmaları Enstitüsü’nde kıdemli bir araştırmacı olan He Wenping de, BRICS’e katılmanın veya onunla işbirliği yapmanın Afrika’nın daha fazla gelişmekte olan ekonomiler ve gelişmekte olan ülkelerle işbirliğini genişletmesine yardımcı olacağını söyledi.
“Örneğin, BRICS Yeni Kalkınma Bankası, diğer şeylerin yanı sıra Afrika’ya ticaret ve ekonomi, yatırım ve mali yardım alanlarında daha fazla fırsat sağlayabilir” dedi.
Çin-Afrika işbirliği de gündemde
He Wenping ayrıca, Wang’ın ziyareti sırasında Çin ve Afrika’nın Ukrayna krizinin nasıl çözüleceği konusunda ortak zemin bulması üzerine görüşmeler yapacağını bildirdi.
Araştırmacıya göre kriz devam ederken, Batı yaptırımlarının tetiklediği enflasyon ve enerji ve gıda krizleri Afrika ülkelerini olumsuz etkiledi.
Wang’ın kendisini Etiyopya ve Kenya’ya götüren gezisinin gündeminde Johannesburg’daki iki günlük BRICS toplantısının yanı sıra Çin-Afrika işbirliği de yer alıyor.
Wang, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ve Kenya Devlet Başkanı William Ruto ile yaptığı görüşmelerde Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ve Çin-Afrika İşbirliği Forumu çerçevesinde Afrika ile işbirliği taahhüdünü yineledi.
Kıdemli araştırmacı He Wenping, üst düzey Çinli yetkililerin Afrika’ya yaptığı ziyaretlerin, Çin’in Afrika ile olan ilişkisine verdiği büyük önemi ve Afrika entegrasyonunu teşvik etme çabalarını vurguladığını söyledi.
BRICS Liderler Zirvesi ağustosta
Bu yılki BRICS başkanı Güney Afrika. Ülkenin BRICS Büyükelçisi Anil Sooklal’a göre, tüm önde gelen gelişmekte olan Küresel Güney ülkeleri de dahil olmak üzere 40’tan fazla ülke BRICS üyesi olmakla ilgilendiğini ifade etti ve 22 ülke resmi olarak katılım talebinde bulundu.
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, tüm Afrika ülkelerinin liderlerini BRICS liderleriyle diyalog kurmak üzere Johannesburg’da ağustosta yapılacak BRICS Zirvesi’ne de davet etti.
Bu arada, Çin’e resmi ziyarette bulunan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, BRICS ülkeleri öncülüğündeki Yeni Kalkınma Bankasına (NDB) üyelik için başvurduklarını açıkladı.
Tebbun, ülkesinin BRICS’e katılma talebini de hatırlatarak, “Cezayir, yaklaşık 1,5 milyar dolar ile BRICS bankasına hissedar üye olmak için başvuruda bulundu” dedi.
Ayrıca hem Suudi Arabistan hem de BAE’nin, BRICS’e katılmak istediği biliniyor.
Bu yılki Liderler Zirvesine 69 ülkeden liderler davet edilirken, Rusya Devlet Başkanı Putin’in video konferans yöntemiyle katılacağı ve Dışişleri Bakanı Lavrov’un zirvede ülkeyi temsil edeceği belirtildi.
Diplomasi
AB, İran’ın ABD saldırılarından önce Fordo’dan uranyum stoklarını çıkardığına inanıyor

Avrupa başkentleri, ABD’nin İran’ın ana nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ardından İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklarının büyük ölçüde sağlam kaldığına inanıyor ve Donald Trump’ın bombardımanın İslam cumhuriyetinin nükleer programını “yok ettiği” yönündeki iddiasını sorguluyor.
Ön istihbarat değerlendirmeleri hakkında bilgi sahibi iki kişi, Financial Times’a (FT), Avrupa başkentlerinin İran’ın 408 kg’lık silah sınıfı zenginleştirilmiş uranyum stokunun, geçen hafta sonu düzenlenen saldırı sırasında iki ana zenginleştirme tesisinden biri olan Fordo’da yoğunlaşmamış olduğuna inandığını söyledi.
Başkentler, stokun çeşitli diğer yerlere dağıtılmış olduğunu düşünüyor.
FT’ye göre, bu kişiler, AB başkentlerinin, kutsal şehir Kum yakınlarındaki bir dağın derinliklerinde inşa edilen Fordo’da meydana gelen hasarın boyutu hakkında tam bir istihbarat raporu beklediğini ve ilk raporda “hasar kapsamlı, ancak tam yapısal yıkım yok” ifadesinin yer aldığını söyledi.
İranlı yetkililer, zenginleştirilmiş uranyum stokunun, İsrail’in İran’a yönelik günlerce süren saldırılarının ardından ABD’nin tesise düzenlediği bombardıman öncesinde taşındığını söylemişti.
ABD, pazar günü İran’ın diğer ana uranyum zenginleştirme tesisi olan Fordo ve Natanz’ı bombalamak için devasa sığınak delici bombalar kullandı. Yakıt dönüşüm döngüsünde ve depolamada kullanılan üçüncü bir tesis olan İsfahan’a da seyir füzeleri ateşledi.
Trump, bu hafta NATO liderleri zirvesinde gazetecilere, “Bence tüm nükleer malzemeler orada, çünkü oradan çıkarılması çok zor” dedi.
ABD medyasına sızan, İran’ın nükleer programının sadece birkaç ay geciktiğini belirten geçici Amerikan istihbarat değerlendirmesini reddetti.
İsrail Atom Enerjisi Komisyonu bu hafta, ABD ve İsrail’in saldırılarının “İran’ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini yıllarca gerilettiği” değerlendirmesinde bulundu.
Ancak uzmanlar, Tahran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu elinde tuttuğu ve gizli tesislerde gelişmiş santrifüjler kurduğu takdirde, silah yapımında gerekli olan fisil maddeyi üretme kapasitesine hala sahip olabileceği uyarısında bulundu.
İran, programının barışçıl sivil amaçlara yönelik olduğunu savunuyor.
Fordo, uranyumu silah yapımına uygun saflıkta olan yüzde 60’a kadar zenginleştiren ana tesisti. Uzmanlar, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a karşı savaş başlatmadan önce yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum stokunun Fordo, Natanz ve İsfahan’da depolandığını söyledi.
İran’ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoğu 8.400 kg’dan fazlaydı, ancak bunun çoğu düşük seviyede zenginleştirilmişti.
Pazar günkü bombardımanın ardından Fordo’nun uydu görüntüleri, tünel girişlerinin toprakla kapatıldığını ve ABD’nin 30.000 lb’lik hassas güdümlü “bunker buster” bombalarının giriş noktaları olabilecek delikler olduğunu gösteriyor. Erişim yolları da hasar görmüş görünüyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, bu hafta İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin 13 Haziran’da UAEA’ya bir mektup göndererek İran’ın “nükleer ekipman ve malzemelerini korumak için özel önlemler alacağı” uyarısında bulunduğunu söyledi.
Grossi, İsrail’in İran’a saldırı başlatmasından bu yana tesislere giremeyen BM nükleer denetim müfettişlerinin, “en önemlisi yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum dahil olmak üzere uranyum stoklarını hesaplamak” için tesislere geri dönmelerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.
Görüşmeler hakkında bilgi sahibi üç yetkili, ABD’nin saldırıların ardından İran’ın kalan nükleer kapasitesi hakkında AB müttefiklerine kesin istihbarat sağlamadığını ve Tahran ile gelecekteki ilişkilerini nasıl planladığına dair net bir yol haritası sunmadığını söyledi.
Yetkililer, Washington’un nükleer krize diplomatik bir çözüm bulmak için yeni bir girişimde bulunana kadar AB’nin Tahran’a yönelik politikasının “askıya alındığını” belirterek, Trump ile AB liderleri arasında bu hafta yapılan görüşmelerin net bir mesaj vermediğini ekledi.
Trump yönetimi, nükleer faaliyetlerini kısıtlamak için bir anlaşma yapmak üzere savaş öncesinde Tahran ile dolaylı müzakereler yürütüyordu.
Trump çarşamba günü Washington’un önümüzdeki hafta Tahran ile görüşeceğini söyledi, ancak İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların ardından bir anlaşmaya gerek olmayabileceğini de ima etti.
“Bu tamamen tutarsız” diyen bir yetkili, “Şu anda hiçbir şey yapmıyoruz” diye konuştu.
İngiliz, Fransız ve Alman dışişleri bakanları, diplomatik bir çözüm bulmak umuduyla, ABD saldırılarından birkaç gün önce Araghchi ile nükleer kriz hakkında görüşmelerde bulunmuştu.
İkinci bir kaynak, “E3’ün ABD’yi beklediği, ABD’nin ise İsrail’i beklediği gibi görünen istikrarsız bir durumdayız” dedi. E3, AB ile birlikte İran’ın nükleer programı konusunda uzun süredir devam eden müzakerelere katılan Fransa, Almanya ve İngiltere’yi ifade ediyor.
Bu arada İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de perşembe günü yayınladığı video mesajında, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi ve Trump’ın hasarın boyutunu “abarttığını” belirtti.
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
Diplomasi
Mitsotakis: Göçü durdurmak için Libya ile işbirliği yapmak istiyoruz

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Kuzey Afrika’dan gelen göç akınını durdurmak için Libya ile işbirliği çağrısı yaptı.
Son aylarda, savaşın yıkıma uğradığı Sudan ve Orta Doğu dahil olmak üzere Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya deniz yoluyla gelen göçmenlerin sayısı arttı.
Yunan hükümeti pazartesi günü, göçmenlerin güneyindeki Girit ve Gavdos adalarına ulaşmasını engellemek için Libya karasularına iki fırkateyn ve bir gemi daha göndereceğini açıklamıştı.
Mitsotakis, bugün (26 Haziran) Brüksel’de başlayan Avrupa Birliği zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada, “Doğu Libya’dan gelen insan sayısındaki önemli artış hakkında meslektaşlarımı bilgilendireceğim ve sorunun derhal çözülmesi için Avrupa Komisyonu’ndan destek isteyeceğim,” dedi.
Mitsotakis, Libya’aki yetkililerin, buradan denize açılan göçmenleri durdurmak veya Libya karasularından çıkmadan geri çevirmek için Yunanistan ile işbirliği yapması gerektiğini söyledi.
AB’nin göç komiseri ile İtalya, Yunanistan ve Malta’nın bakanlarının bu konuyu görüşmek üzere temmuz ayı başında Libya’ya gideceğini de sözlerine ekledi.
2011 yılında Muammer Kaddafi’yi deviren NATO müdahalesinin ardından Libya’da kanun ve düzen zayıflamış ve ülke on yılı aşkın bir süredir iç çatışmalarla doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumda.
Diplomasi
Britanya ‘Çin tehdidi’ konusunda uyardı

Britanya parlamento komitesi, Mauritius ile Chagos adaları grubu hakkında yaptığı Hint Okyanusu anlaşmasının süresi dolduğunda olası bir “Çin tehdidinin” gündeme geleceğini ileri sürdü.
Lordlar Kamarası Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Rupert de Mauley, komite adına Lammy’ye gönderdiği mektupta, Chagos Takımadalarının egemenliğini Mauritius’a devreden 3,4 milyar sterlinlik anlaşmadaki “yenileme hükümlerinin, bölgedeki Çin’in artan askeri emelleri karşısında gelecekte potansiyel bir zayıflık kaynağı” olduğunu belirtti.
Mayıs ayında imzalanan tartışmalı Chagos anlaşması uyarınca Birleşik Krallık, Chagos adalarının en büyüğü olan Diego Garcia’daki İngiliz-ABD askeri üssünün kontrolünü 99 yıllık kira sözleşmesi ile elinde tutacak.
Chagos Adalarının devredilme kararı, Uluslararası Adalet Divanının bağlayıcı olmayan bir kararıyla, 1968 ile 1973 yılları arasında Diego Garcia üssüne yer açmak için adalardan çıkarılan Chagosluların geri dönmesine izin verilmesi ve yıllardır süren hukuki belirsizliğin sona ermesi için İngiltere’ye baskı yapılmasının ardından alındı.
Ne var ki, Birleşik Krallık’ta Chagos anlaşmasını eleştiren muhafazakârlar, anlaşmanın stratejik öneme sahip bu bölgenin kontrolünü Çin ile bağlantıları olan bir ülkeye devrettiğini ve İngiliz vergi mükelleflerinin parası için kötü bir yatırım olduğunu savunuyor.
De Mauley’in komitesi, anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra transferin etkilerine ilişkin kısa bir soruşturma başlattı.
De Mauley’in Lammy’ye gönderdiği mektubun perşembe günü yayınlanan ekinde, “99 yıl içinde işler önemli ölçüde değişebilir, hatta öngörülemeyen şekillerde de değişebilir. Anlaşma, ilk 99 yıllık sürenin ardından 40 yıl daha uzatılabilir ve daha sonra da uzatılabilir, fakat ‘yenilenme garantisi olmadığı’ ve bunun gelecekteki Mauritius hükümetlerinin iyi niyetine (ve Birleşik Krallık’ın niyetine) bağlı olacağı söylendi,” deniyor.
Komite, anlaşmanın mevcut operasyonel özgürlükleri koruduğuna dair güvence alınmış olduğunu kabul etse de, POLITICO’ya yaptığı açıklamada de Mauley, , “Çin’in Hint Okyanusundaki artan askeri hırsları göz önüne alındığında, hükümetin potansiyel gelecekteki zayıflıkları ele almada uyanık ve proaktif olmasının zorunlu olduğunu” ekledi.
De Mauley ayrıca, “üssün stratejik faydalarına ilişkin kamuoyuna yönelik mesajların” çok önemli olacağı konusunda uyarıda bulundu.
Üssün kiralanmasının maliyetini göz önünde bulundurarak, hükümetin “İngiltere’nin Diego Garcia’daki varlığına yönelik kamuoyunun desteğini zayıflatmak için bunu kullanmak isteyebilecek düşman güçlerin girişimlerine karşı uyanık olması” gerektiğini ekledi.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını4 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?