Diplomasi
Britanya ile İsrail’in gizli savunma planı sızdırıldı

Declassified, Birleşik Krallık’ın İsrail ile gizlice bir savunma planı geliştirdiğini ortaya çıkardı.
Sızdırılan belgelere göre İngiliz projesi “HEZUK” kod adını taşıyor ve “İran ve Hizbullah’ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel faaliyetlerine” karşı koymak üzere tasarlandı.
Belgede bunun, Britanya-İsrail istihbarat işbirliğini güçlendirerek ve ikili güvenlik entegrasyonunu derinleştirmenin etkisiyle askeri işbirliğini artırarak yapılacağı vurgulanıyor.
Belgeye göre Boris Johnson’ın başbakanlığı döneminde hipersonik füzeler ve otonom savaş konularında ortak çalışmaların da düşünüldüğü anlaşılıyor.
Bilgiler, Birleşik Krallık’ın Tel Aviv’deki savunma ataşesi tarafından 2020 yılında Birleşik Krallık Yüksek Komuta ve Kurmay Kursu’ndan bir ziyaret heyeti için hazırlanan bir sunumdan geliyor.
Filistinlilerin “Büyük Dönüş Yürüyüşü” İngiliz-İsrail planının ana nedeni
Slaytlar, HEZUK Projesinin 2019-20 yıllarında, İsrail ordusu Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında Gazze’deki barışçıl protestocuları vururken başlatıldığını gösteriyor.
Aralarında 46 çocuğun da bulunduğu 200’den fazla Filistinli ana yurtlarına dönmeye çalışırken öldürülmüş ve 36.000’den fazlası yaralanmıştı.
Birleşik Krallık hükümeti, Mart 2020’de İngiliz ordusunun 77. tugayından iki subayın “bilgi operasyonları” konusunda “kabiliyet geliştirme” amacıyla İsrail’i ziyaret etmeyi planladığı sırada HEZUK’a bir kez daha atıfta bulundu.
Tel Aviv’deki İngiliz Büyükelçiliği tarafından yayınlanan bir ziyaretçi talebinde, ziyaretin “MOD [Savunma Bakanlığı] projesi HEZUK” adlı “bir program veya anlaşma” ile ilgili olduğu belirtiliyordu.
Anlaşmayı hackerlar sızdırdı: Londra bilgi vermeyi reddediyor
Bu savunma planının geçen yıl İngiliz Tümgeneral James Roddis’in “HEZUK” himayesinde Tel Aviv’i ziyaret ettiği sırada hâlâ aktif olduğu anlaşılıyor.
Belgeler, “Adalet için Anonymous” adlı bir grup tarafından İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) hacklenmesi ile elde edildi. Belgeler bu hafta Distributed Denial of Secrets tarafından yayınlandı.
Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı, Aralık 2020’de İsrail ile imzaladığı ve HEZUK projesiyle ilgili olabilecek bir askeri anlaşmayı kamuoyuna açıklamayı reddediyor.
Savunma Bakanlığı HEZUK’un devam edip etmediği konusuna açıklık getirmeyi reddetti.
Bir Birleşik Krallık hükümet sözcüsü, “Bölgesel güvenliğe katkıda bulunmak için Orta Doğu’daki ortaklarımız ve müttefiklerimizle düzenli olarak çalışıyoruz. Buna ulusal güvenliğimize fayda sağladığı durumlarda istihbarat paylaşımı ve Birleşik Krallık’ın ekonomik büyümesini destekleyen savunma sanayi işbirliği de dâhildir,” dedi.
HEZUK’un kapsamı oldukça geniş
Sızdırılan sunumda savunma planının beş temel alana odaklandığı görülüyor.
Bunlar arasında istihbarat ilişkilerinin güçlendirilmesi, askeri yeteneklerin geliştirilmesi, İsrail güvenlik kurumlarıyla irtibat kurulması, savunma geliştirme fırsatlarının araştırılması ve uçuş izinlerine erişim yer alıyor.
“HEZUK Planlama Direktifi” özellikle İsrail Savunma İstihbaratı Özel Operasyonlar Direktörlüğüne atıfta bulunuyor, fakat ayrıntıların devamı redakte edilmiş gibi görünüyor.
Londra-Tel Aviv psikolojik savaş ortaklığı
Declassified dün IDF bilgi operasyonları uzmanlarının 2019 yılında İngiliz ordusunun psikolojik savaş birimi 77. Tugayı ziyaret ettiğini duyurmuştu.
HEZUK projesinin bir parçası olarak İngiliz subayların Tel Aviv’e bir ziyaret gerçekleştireceği de belirtildi.
Askeri irtibatla ilgili olarak HEZUK Planlama Yönergesi “kuvvet geliştirme ve tatbikat”, “bilgi kullanımı” ve “karadan hassas vuruş” gibi konulara atıfta bulunuyor.
Savunma “kabiliyeti” ile ilgili ek slaytlarda “İsrail’in potansiyel çözümlerine sahip Savunma Bakanlığı programları” listeleniyor. Bunlar arasında “hipersonik hava-yüzey silahı (Rampage)” ve “Yeni Nesil Operasyonel Eğitim” de yer alıyor.
Hizbullah’ın yasaklanması ve Trump faktörü
Birleşik Krallık’ın İsrail ile savunma planının 2019 yılında, Londra’nın Hizbullah’ın tamamını terör örgütü olarak yasaklamasından aylar sonra hazırlandığı anlaşılıyor.
Lübnanlı hareketin siyasi kanadı, kısmen üyelerinin Lübnan’ın demokratik yollarla seçilmiş hükümetinde kabine görevlerinde bulunmaları nedeniyle, Britanya’da uzun süre yasal olarak kalmıştı.
Declassified Hizbullah’ın tamamen yasaklanmasının “Westminster’daki İsrail yanlısı grupların yoğun lobi faaliyetlerinin ardından geldiğini” bildirmişti.
Bu dönemde Orta Doğu’da yaşanan bir diğer önemli gelişme de Trump yönetiminin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve Batının İran ile yakınlaşmasının ana yolunun kapanması oldu.
Diplomasi
AB, İran’ın ABD saldırılarından önce Fordo’dan uranyum stoklarını çıkardığına inanıyor

Avrupa başkentleri, ABD’nin İran’ın ana nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ardından İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklarının büyük ölçüde sağlam kaldığına inanıyor ve Donald Trump’ın bombardımanın İslam cumhuriyetinin nükleer programını “yok ettiği” yönündeki iddiasını sorguluyor.
Ön istihbarat değerlendirmeleri hakkında bilgi sahibi iki kişi, Financial Times’a (FT), Avrupa başkentlerinin İran’ın 408 kg’lık silah sınıfı zenginleştirilmiş uranyum stokunun, geçen hafta sonu düzenlenen saldırı sırasında iki ana zenginleştirme tesisinden biri olan Fordo’da yoğunlaşmamış olduğuna inandığını söyledi.
Başkentler, stokun çeşitli diğer yerlere dağıtılmış olduğunu düşünüyor.
FT’ye göre, bu kişiler, AB başkentlerinin, kutsal şehir Kum yakınlarındaki bir dağın derinliklerinde inşa edilen Fordo’da meydana gelen hasarın boyutu hakkında tam bir istihbarat raporu beklediğini ve ilk raporda “hasar kapsamlı, ancak tam yapısal yıkım yok” ifadesinin yer aldığını söyledi.
İranlı yetkililer, zenginleştirilmiş uranyum stokunun, İsrail’in İran’a yönelik günlerce süren saldırılarının ardından ABD’nin tesise düzenlediği bombardıman öncesinde taşındığını söylemişti.
ABD, pazar günü İran’ın diğer ana uranyum zenginleştirme tesisi olan Fordo ve Natanz’ı bombalamak için devasa sığınak delici bombalar kullandı. Yakıt dönüşüm döngüsünde ve depolamada kullanılan üçüncü bir tesis olan İsfahan’a da seyir füzeleri ateşledi.
Trump, bu hafta NATO liderleri zirvesinde gazetecilere, “Bence tüm nükleer malzemeler orada, çünkü oradan çıkarılması çok zor” dedi.
ABD medyasına sızan, İran’ın nükleer programının sadece birkaç ay geciktiğini belirten geçici Amerikan istihbarat değerlendirmesini reddetti.
İsrail Atom Enerjisi Komisyonu bu hafta, ABD ve İsrail’in saldırılarının “İran’ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini yıllarca gerilettiği” değerlendirmesinde bulundu.
Ancak uzmanlar, Tahran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu elinde tuttuğu ve gizli tesislerde gelişmiş santrifüjler kurduğu takdirde, silah yapımında gerekli olan fisil maddeyi üretme kapasitesine hala sahip olabileceği uyarısında bulundu.
İran, programının barışçıl sivil amaçlara yönelik olduğunu savunuyor.
Fordo, uranyumu silah yapımına uygun saflıkta olan yüzde 60’a kadar zenginleştiren ana tesisti. Uzmanlar, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a karşı savaş başlatmadan önce yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum stokunun Fordo, Natanz ve İsfahan’da depolandığını söyledi.
İran’ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoğu 8.400 kg’dan fazlaydı, ancak bunun çoğu düşük seviyede zenginleştirilmişti.
Pazar günkü bombardımanın ardından Fordo’nun uydu görüntüleri, tünel girişlerinin toprakla kapatıldığını ve ABD’nin 30.000 lb’lik hassas güdümlü “bunker buster” bombalarının giriş noktaları olabilecek delikler olduğunu gösteriyor. Erişim yolları da hasar görmüş görünüyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, bu hafta İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin 13 Haziran’da UAEA’ya bir mektup göndererek İran’ın “nükleer ekipman ve malzemelerini korumak için özel önlemler alacağı” uyarısında bulunduğunu söyledi.
Grossi, İsrail’in İran’a saldırı başlatmasından bu yana tesislere giremeyen BM nükleer denetim müfettişlerinin, “en önemlisi yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum dahil olmak üzere uranyum stoklarını hesaplamak” için tesislere geri dönmelerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.
Görüşmeler hakkında bilgi sahibi üç yetkili, ABD’nin saldırıların ardından İran’ın kalan nükleer kapasitesi hakkında AB müttefiklerine kesin istihbarat sağlamadığını ve Tahran ile gelecekteki ilişkilerini nasıl planladığına dair net bir yol haritası sunmadığını söyledi.
Yetkililer, Washington’un nükleer krize diplomatik bir çözüm bulmak için yeni bir girişimde bulunana kadar AB’nin Tahran’a yönelik politikasının “askıya alındığını” belirterek, Trump ile AB liderleri arasında bu hafta yapılan görüşmelerin net bir mesaj vermediğini ekledi.
Trump yönetimi, nükleer faaliyetlerini kısıtlamak için bir anlaşma yapmak üzere savaş öncesinde Tahran ile dolaylı müzakereler yürütüyordu.
Trump çarşamba günü Washington’un önümüzdeki hafta Tahran ile görüşeceğini söyledi, ancak İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların ardından bir anlaşmaya gerek olmayabileceğini de ima etti.
“Bu tamamen tutarsız” diyen bir yetkili, “Şu anda hiçbir şey yapmıyoruz” diye konuştu.
İngiliz, Fransız ve Alman dışişleri bakanları, diplomatik bir çözüm bulmak umuduyla, ABD saldırılarından birkaç gün önce Araghchi ile nükleer kriz hakkında görüşmelerde bulunmuştu.
İkinci bir kaynak, “E3’ün ABD’yi beklediği, ABD’nin ise İsrail’i beklediği gibi görünen istikrarsız bir durumdayız” dedi. E3, AB ile birlikte İran’ın nükleer programı konusunda uzun süredir devam eden müzakerelere katılan Fransa, Almanya ve İngiltere’yi ifade ediyor.
Bu arada İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de perşembe günü yayınladığı video mesajında, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi ve Trump’ın hasarın boyutunu “abarttığını” belirtti.
İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı
Diplomasi
Mitsotakis: Göçü durdurmak için Libya ile işbirliği yapmak istiyoruz

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Kuzey Afrika’dan gelen göç akınını durdurmak için Libya ile işbirliği çağrısı yaptı.
Son aylarda, savaşın yıkıma uğradığı Sudan ve Orta Doğu dahil olmak üzere Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya deniz yoluyla gelen göçmenlerin sayısı arttı.
Yunan hükümeti pazartesi günü, göçmenlerin güneyindeki Girit ve Gavdos adalarına ulaşmasını engellemek için Libya karasularına iki fırkateyn ve bir gemi daha göndereceğini açıklamıştı.
Mitsotakis, bugün (26 Haziran) Brüksel’de başlayan Avrupa Birliği zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada, “Doğu Libya’dan gelen insan sayısındaki önemli artış hakkında meslektaşlarımı bilgilendireceğim ve sorunun derhal çözülmesi için Avrupa Komisyonu’ndan destek isteyeceğim,” dedi.
Mitsotakis, Libya’aki yetkililerin, buradan denize açılan göçmenleri durdurmak veya Libya karasularından çıkmadan geri çevirmek için Yunanistan ile işbirliği yapması gerektiğini söyledi.
AB’nin göç komiseri ile İtalya, Yunanistan ve Malta’nın bakanlarının bu konuyu görüşmek üzere temmuz ayı başında Libya’ya gideceğini de sözlerine ekledi.
2011 yılında Muammer Kaddafi’yi deviren NATO müdahalesinin ardından Libya’da kanun ve düzen zayıflamış ve ülke on yılı aşkın bir süredir iç çatışmalarla doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumda.
Diplomasi
Britanya ‘Çin tehdidi’ konusunda uyardı

Britanya parlamento komitesi, Mauritius ile Chagos adaları grubu hakkında yaptığı Hint Okyanusu anlaşmasının süresi dolduğunda olası bir “Çin tehdidinin” gündeme geleceğini ileri sürdü.
Lordlar Kamarası Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Rupert de Mauley, komite adına Lammy’ye gönderdiği mektupta, Chagos Takımadalarının egemenliğini Mauritius’a devreden 3,4 milyar sterlinlik anlaşmadaki “yenileme hükümlerinin, bölgedeki Çin’in artan askeri emelleri karşısında gelecekte potansiyel bir zayıflık kaynağı” olduğunu belirtti.
Mayıs ayında imzalanan tartışmalı Chagos anlaşması uyarınca Birleşik Krallık, Chagos adalarının en büyüğü olan Diego Garcia’daki İngiliz-ABD askeri üssünün kontrolünü 99 yıllık kira sözleşmesi ile elinde tutacak.
Chagos Adalarının devredilme kararı, Uluslararası Adalet Divanının bağlayıcı olmayan bir kararıyla, 1968 ile 1973 yılları arasında Diego Garcia üssüne yer açmak için adalardan çıkarılan Chagosluların geri dönmesine izin verilmesi ve yıllardır süren hukuki belirsizliğin sona ermesi için İngiltere’ye baskı yapılmasının ardından alındı.
Ne var ki, Birleşik Krallık’ta Chagos anlaşmasını eleştiren muhafazakârlar, anlaşmanın stratejik öneme sahip bu bölgenin kontrolünü Çin ile bağlantıları olan bir ülkeye devrettiğini ve İngiliz vergi mükelleflerinin parası için kötü bir yatırım olduğunu savunuyor.
De Mauley’in komitesi, anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra transferin etkilerine ilişkin kısa bir soruşturma başlattı.
De Mauley’in Lammy’ye gönderdiği mektubun perşembe günü yayınlanan ekinde, “99 yıl içinde işler önemli ölçüde değişebilir, hatta öngörülemeyen şekillerde de değişebilir. Anlaşma, ilk 99 yıllık sürenin ardından 40 yıl daha uzatılabilir ve daha sonra da uzatılabilir, fakat ‘yenilenme garantisi olmadığı’ ve bunun gelecekteki Mauritius hükümetlerinin iyi niyetine (ve Birleşik Krallık’ın niyetine) bağlı olacağı söylendi,” deniyor.
Komite, anlaşmanın mevcut operasyonel özgürlükleri koruduğuna dair güvence alınmış olduğunu kabul etse de, POLITICO’ya yaptığı açıklamada de Mauley, , “Çin’in Hint Okyanusundaki artan askeri hırsları göz önüne alındığında, hükümetin potansiyel gelecekteki zayıflıkları ele almada uyanık ve proaktif olmasının zorunlu olduğunu” ekledi.
De Mauley ayrıca, “üssün stratejik faydalarına ilişkin kamuoyuna yönelik mesajların” çok önemli olacağı konusunda uyarıda bulundu.
Üssün kiralanmasının maliyetini göz önünde bulundurarak, hükümetin “İngiltere’nin Diego Garcia’daki varlığına yönelik kamuoyunun desteğini zayıflatmak için bunu kullanmak isteyebilecek düşman güçlerin girişimlerine karşı uyanık olması” gerektiğini ekledi.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını3 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor