Bizi Takip Edin

AVRUPA

Britanya ile Suudi Arabistan askeri işbirliği anlaşması imzaladı

Yayınlanma

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Halid bin Selman, Londra’da mevkidaşı Ben Wallace ile bir araya geldi. Görüşmenin sonucunda Britanya ile Suudi Arabistan arasında geniş kapsamlı bir askeri işbirliği planı imzalandı.

Suudi Arabistan’ı “en önemli ortaklarımızdan biri” olarak nitelendiren Wallace, karşılıklı ve bölgesel güvenliği güçlendirmek için iki ülke arasındaki savunma ortaklığını zenginleştireceklerini söyledi.

İmza töreninde Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Feyyaz el-Ruvaili ile İngiliz mevkidaşı Michael Wigston da katıldı. 

İmzalanan işbirliği planı kapsamında savunma ve güvenlik işbirliğinin yanı sıra, düzenli diyalog ve danışmanlık, eğitim ve yetiştirme ve kapasite inşa etme birlikteliği de sağlanacak. 

Saudi Gazetta’nın aktardığına göre, anlaşma kapsamında Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı’nın kapasitesini geliştirme ve Suudi Arabistan’ın askeri sanayisini yerelleştirme hedefleri de yer alıyor.

Bakandan Britanya’nın en önemli savunma sanayisi şirketine ziyaret

Halid bin Selman daha sonra İngilizlerin ünlü savunma sanayisi şirketi BAE Systems’ı ziyaret etti. 

Halid’in ziyaretine Britanya Genelkurmay Başkanı Mike Wigston ile BAE Systems CEO’su Charles Woodburn de eşlik etti.

Ziyarette BAE Systems’ın ürettiği Typhoon savaş uçağına da binen Halid bin Selman’a, uçağın özellikleri hakkında bilgi verildi. BAE Systems, Suudi Arabistan ile devam eden ortaklığı nasıl geliştireceklerinin yollarına ilişkin de plan ve stratejilerini paylaştı.

BAE Systems ile Suudi Silahlı Kuvvetleri arasındaki ortaklık 50 seneyi devirmiş durumda. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın “Vizyon 2030” stratejisi kapsamında sanayiyi yerelleştirme hedefine BAE Systems tarafından da katkı sunuluyor ve bu kapsamda Suudi Arabistan’ın ilk jet eğitim uçağının bazı parçaları bu ülkede imal ediliyor.

Suudi Arabistan, 2007’de milyarlarca dolarlık bir anlaşma ile 72 Eurofighter Typhoon savaş uçağını satın almıştı. İddiaya göre 2018 yılında dönemin savunma bakanı Muhammed bin Selman 48 yeni Typhoon satın alınmasına ön ayak olmuştu. 

Ay başında Suudi Savunma Bakanlığı, İspanya merkezli Navantia şirketiyle savaş gemileri yapımı konusunda anlaşmaya varmıştı. 

Britanya-Suudi Arabistan ilişkileri gelişerek sürüyor

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı James Cleverly, Suudi yayın organı El Arabiya’ya geçen ay verdiği mülakatta iki ülkenin “güçlü ikili ilişkilere sahip olduğunu” söylemişti.

Cleverly, iki ülkenin bölgesel güvenlik, yeşil enerji üretimi, küresel çevre koruma ve enerji güvenliği gibi başlıklarda ortak bir çalışma yürüttüklerini belirtmişti. 

Aynı Cleverly, bu haftanın başında “Diktatörlerin bizden korkmalarını istiyoruz,” da dedi. Bununla birlikte aynı Cleverly, kendi bakanlığında yardımcı olarak çalışan Muhafazakâr Parti milletvekili David Rutley’in Suudi Arabistan hakkında ettiği sözleri geri almak için büyük çaba sarf etti.

Rutley, parlamentoda yaptığı bir konuşmada, Suudi Arabistan’da ölüm cezasına çarptırılan Ürdünlü Hüseyin Ebu el-Heyr’e yetkililer tarafından “nefret uyandırıcı bir işkence” yapıldığını söyledi.

Ama daha sonra, Rutley parlamento kayıtlarında düzeltme yapılmasını istedi ve sözleri kayıtlarda “işkence iddiası” olarak değiştirildi.

The Telegraph, “düzeltme” işleminin Suudi yetkililerden gelen şikayet sonucunda yapıldığı sonucuna vardı. Hükümet kaynakları ise düzeltmenin Rutley’in kendisinden geldiğini ileri sürüyor.

Britanya, Suudilerle ilişkileri savunuyor

Suudi Arabistan ile yakın ilişkiler ve ülkedeki idamlar nedeniyle eleştiriler alan James Cleverly, “insan hakları” konusundaki farklılıklarına rağmen ikili ilişkilerin önemli olduğunu söyledi.

Sky News’e konuşan Dışişleri Bakanı, “Suudilerle devam eden ikili ilişkilerimizi sürdürmemiz son derece önemli. Bunlardan bazıları ticaretle ilgili ama aynı zamanda güvenlik ve terörle mücadele işleri de var,” dedi.

Dışişleri Bakanlığı’nın geçen hafta yayınladığı yıllık insan hakları raporunda, İngiliz yetkililer Suudi Arabistan’da “değişim için gerçek bir istek” olduğu öne sürüldü. Bu “değişim isteği”ne insan hakları ihlalleri, yargı reformu, kadın hakları ve idam cezası da dahil.

AVRUPA

Yeni İşçi Partisi hükümetinin Maliye Bakanından “güvenliktisat” önerisi

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi, 14 yıllık Muhafazakâr Parti iktidarına son vermişti.

Uzun süredir düşük iktisadi büyüme ve azalan dış yatırımlar nedeniyle zor durumda olan Birleşik Krallık hükümetinin nasıl bir iktisadi siyaset izleyeceği merak konusu. Eski Bank of England iktisatçısı Rachel Reeves’in Maliye Bakanı olmasıyla birlikte, Londra’nın da “yeniden sanayi siyaseti”ne angaje olup olmayacağı tartışılıyordu.

İngiliz iktisatçı Michael Roberts, seçimlerden sonra yazdığı bir yazıda, İngiliz sermayesinin 1980’lerden bu yana giderek daha fazla bel bağladığı yabancı yatırımlar azaldığını ve yabancı şirketler tarafından ekonomiye daha az üretken yatırım aldığını hatırlattı.

Bu kapsamda ABD, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerde “Bidenomics, Modinomics, Abenomics” gibi isimlerle bilinen ve eski Keynesçi “toplam talebi artırma” siyasetine işaret eden Roberts, Reeves’in “securonomics” (“güvenliktisat”) olarak nitelendirilen bir siyaset önerdiğini ve bunun da ABD, Hindistan ve Japonya’daki örneklerden farklı olduğunu savunduğunu yazdı.

Seçimlerden önce Washington’da yaptığı açıklamada, “Bir zamanlar bildiğimiz şekliyle küreselleşme öldü,” diyen Reeves, geçen mart ayında verdiği Mais Konferansı’nda bu fikirlerini ayrıntılarıyla anlatma fırsatı bulmuştu.

Roberts’ın aktardığına göre, City of London’ın kalbinde yer alan işletme Mais’de yaptığı konuşmada Reeves, büyük iş dünyası ve finans temsilcilerine seslenerek, “aktif” bir devletin işletmelerin güvenliğini sağlayabileceğini; “sürdürülebilir iktisadi büyümeyi yönlendirebilecekleri” bir “güvenlik platformu” ortaya koyabileceğini savundu.

Reeves, verdiği bu konferansta, “Sürdürülebilir iktisadi büyüme, ülkemizin refahını ve çalışan insanların yaşam standartlarını iyileştirmenin tek yoludur. İşte bu nedenle İşçi Partisi’nin hükümetteki ilk görevi budur. Bu, iş dünyası ve işçi yanlısı olmak demektir. Biz zenginlik yaratma partisiyiz,” demişti.

Yeni Maliye Bakanına göre “güvenliktisat” ya da güvenlik ekonomisi, “dinamik ve stratejik bir devlete” bağlı olmak demek fakat bu, “sürekli büyüyen bir devlet” anlamına değil; “iş dünyası, sendikalar, yerel liderler ve devredilen hükümetlerle ortaklık içinde çalışan daha aktif ve daha akıllı bir devlet” anlamına geliyor.

Roberts’a göre yeni İşçi Partisi hükümeti, kapitalist sektörün yatırım yapmasını, istihdam sağlamasını ve büyümesini beklemeyecek; bunun yerine Birleşik Krallık’ın endüstriyel canlanması için doğru yönde “teşvik etmek” üzere müdahale edecek.

Roberts, “Bu, kapitalist sektörlerin devlet tarafından yönetilmek üzere devralınması değildir. Evet, daha fazla kamu yatırımı olacaktır fakat bu yatırımlar yalnızca ‘ek özel sektör yatırımlarının önünü açabileceği, istihdam yaratabileceği ve vergi mükellefleri için bir getiri sağlayabileceği yerlerde’ olacak,” diye yazdı.

İşçi Partisi’nin sanayi stratejisinin “misyon odaklı ve geleceğe odaklanmış” olacağının görüleceğini kaydeden Roberts, Reeves’ten alıntıyla, “fırsatları değerlendirmek ve büyümenin önündeki engelleri kaldırmak için sanayi ile ortaklaşa çalışacaklarını” belirtti.

“Ekstra yatırım nereden gelecek?” diye soran Roberts, Britanya2nın yatırımlarının GSYİH’ye oranının “acınacak derecede düşük” olduğuna (G7 ortalaması olan %23’e kıyasla GSYİH’nin yaklaşık %17’si) işaret etti ve büyük şirketlerin yatırımlarının GSYİH’nin %10’u ile daha da düşük olduğunun altını çizdi. Kamu yatırımları söz konusu olduğunda, bu oran Birleşik Krallık’ın GSYİH’sinin %2’sinden daha düşük.

Yakın zamanda yapılan bir LSE çalışmasında, Britanya’nın yıllık bazda yatırımlarını bugünkü fiyatlarda 26 milyar sterlin artırması gerektiğini hatırlatan Roberts, Starmer-Reeves hükümetinin yalnızca 7,3 milyar sterlin tasarladığını ve bunun kamu yatırımlarını artırmak değil, azaltmak anlamına geleceğini savundu.

Roberts, kamu sektörü yatırımlarının esas olarak kapitalist sektörün yatırım yapmasına yardımcı olmak için kullanılacağını vurgulayarak, “Güvenliktisat aslında bir kez daha ‘kamu-özel sektör ortaklığı’ fikrine geri dönüştür. Bunun anlamı, hükümetin biraz daha fazla yatırım yapmak için biraz daha fazla borçlanacağı veya vergilendireceği, esas olarak kapitalist sektörü daha fazla yatırım yapmaya teşvik etmek ve sübvanse etmek ve üretilen herhangi bir ekstra gelirden aslan payını almalarına izin vermektir,” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Yeni Alman savunma bütçesi kimseyi memnun etmedi

Yayınlanma

Farklı kesimlerden uzmanlar ve siyasetçiler, Almanya’daki koalisyon partilerinin vardığı bütçe anlaşmasını eleştirerek, savunma harcamalarındaki küçük artışın “Rusya’dan gelen tehdide” karşı koymada yetersiz kalmasından yakındı.

On yıllardır savunma bütçesinde kesinti yapan Almanya, Ukrayna savaşı ve NATO topraklarına saldırı korkusu karşısında savunma kapasitesini yeniden inşa ediyor.

Cuma günü yapılan 2024 bütçe anlaşması Almanya’nın anayasal borçlanma limiti (borç freni) tarafından sıkıştırılırken, savunma bütçesi bu yıl 1,2 milyar avro artacak.

Fakat özellikle ana muhalefet, koalisyon ortakları merkez sol SPD, Yeşiller ve liberal FDP’nin üzerinde anlaştığı rakamları eleştirdi.

Aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 200.000’den fazla silahlı kuvvetler mensubunun üye olduğu Bundeswehrverband’ın (Alman Silahlı Kuvvetler Derneği) Başkanı André Wüstner, “Bu rakam ne mevcut tehdit seviyesinin ne de Almanya’nın dünyadaki sorumluluğunun hakkını veriyor,” dedi.

CDU “caydırıcılık” istiyor

Parlamentodaki en büyük muhalefet grubu olan merkez sağ CDU/CSU’dan milletvekili Florian Hahn ise bu miktarın “enflasyona göre yapılan ayarlamayı bile karşılamadığını” söyledi.

Hahn cumartesi günü BR24’e yaptığı açıklamada, “Şu anda önemli olan Putin ve Rusya Federasyonu’na karşı caydırıcılık açısından bu elbette çok kötü bir haber,” dedi.

Trafik lambası koalisyonundan da anlaşmayı kısmi eleştiriler geldi. SPD’den Andreas Schwarz rakamları “iç karartıcı” olarak nitelendirirken, Yeşiller’den Anton Hofreiter Almanya’nın uzun vadede benzer miktarlarla “idare edemeyeceğini” söyledi.

SPD’li Savunma Bakanı Boris Pistorius başlangıçta 2025 yılı için 6,7 milyar avro daha talep etmişti.

Küçük koalisyon ortağı FDP’nin Maliye Bakanı Christian Lindner ise anlaşmayı savundu. Lindner, “Savunma bakanı bir önceki bütçeden daha fazla para alıyor ama kamuoyuna açıkladığı talepten daha az para alıyor. Bu normal bütçe prosedürüdür,” dedi.

28 milyar avroya ihtiyaç var

Almanya, hükümetin 2022 yılında normal bütçesini tamamlamak ve silahlı kuvvetlerini güçlendirmek için oluşturduğu 100 milyar avroluk bütçe dışı fonun harcanacağı 2028 yılından itibaren savunma finansmanında bir açıkla karşı karşıya kalacak.

Tahminlere göre NATO’nun GSYİH’nin %2’si oranındaki savunma harcaması hedefini tutturabilmek için hükümetin 2024 yılında 52 milyar avro olan yıllık savunma bütçesini 80 milyar avroya çıkarması gerekecek.

Şansölye Olaf Scholz cuma günü bu talebi karşılama sözü vermiş olsa da o tarihte hâlâ görevde olup olmayacağı belirsiz.

Scholz’un partisi SPD, gelecek yıl yapılacak ulusal seçimler öncesinde yapılan kamuoyu yoklamalarında CDU/CSU’nun gerisinde görünüyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Le Pen ile Orbán güçlerini birleştiriyor

Yayınlanma

Fransa’da seçimlerden umduğunu bulamayan Marine Le Pen’in Ulusal Birlik (RN) partisinin, Avrupa Parlamentosu’nda Viktor Orbán’ın Fidesz partisinin öncülüğünde kurulan Avrupa için Vatanseverler grubuna katılacağı belirtiliyor.

AP’deki en büyük “milli muhafazakâr” parti olan RN, 8 Temmuz Pazartesi (bugün) yapılacak toplantısında Avrupa için Vatanseverler’e resmen katılmaya hazırlanıyor.

İtalya’da Matteo Salvini’nin Lega’sının da onu takip etmesiyle AP’deki Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunun dönüşümü tamamlanacak ve Vatanseverler Brüksel’deki üçüncü büyük parlamento grubu olacak. RN de ID üyesiydi.

Fransızların ve diğer delegasyonların çoğunun ID’den Vatanseverler’e geçişi geçtiğimiz hafta boyunca yoğun bir şekilde dile getirilmişti, fakat resmi geçiş Fransa seçimlerin ikinci turu nedeniyle ertelendi.

RN Başkanı Jordan Bardella dün, “Nihayet yarından itibaren AP üyelerimiz, Avrupa’daki güç dengesini etkileyecek, göçmen akınını, cezalandırıcı çevreciliği ve egemenliğimize el konulmasını reddedecek büyük bir grupta rollerini tam olarak oynayacaklar,” diyerek geçişin sinyalini verdi.

Avrupa için Vatanseverler bir hafta önce üç parti tarafından kuruldu: Macaristan’da iktidardaki Fidesz, Çekya’dan Memnuniyetsiz Yurttaşlar Hareketi (ANO) ve Avusturyalı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ).

Bu partilere hafta içinde Hollanda’dan Geert Wilders’in PVV’si, Portekizli Chega, Danimarka Halk Partisi ve Flaman Vlaams Belang da katıldı.

Bu arada İspanya’dan Vox da, Giorgia Meloni’nin Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubundan sürpriz bir çıkış yaparak onlara katıldı.

Bardella’nın açıklamasıyla, artık tek başına yaşayamaz hale gelen ve beş yılın ardından cuma günü resmen feshedilecek olan ID’de sadece iki parti kaldı. Matteo Salvini’nin Lega’sı altı sandalye ile RN’yi takip edecek. Çek SPD’nin tek milletvekili ise artık bir yere sahip olmayacak.

Böylece Vatanseverler 79 sandalye ile Brüksel’deki en büyük üçüncü grup haline gelecek. Bu prestijli konum uzun süredir Macron’un liberal Renew’inin elindeydi.

Diğer milli muhafazakâr grup ECR, Vox’un ayrılmasıyla 78 sandalyeye düşecek.

Avrupa için Vatanseverler pazartesi günü Brüksel’de yapılacak kurucu toplantısında resmiyet kazanacak. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán tarafından kurulmasına rağmen (Fidesz 11 sandalye ile ikinci en büyük delegasyon) Vatanseverler’in ID’nin yeniden kurulmuş bir versiyonu olduğu ve 30 AP üyesi ile Fransız RN tarafından yönetileceği söyleniyor.

Grubun iç yönetimi büyük ölçüde aynı kalacak. Eski ID’ye yeni katılan Macar, Çek ve İspanyol delegasyonlarına birer başkan yardımcılığı verilmesi de muhtemel.

ID’de kalan Çek SPD üyesi Ivan David’in, Almanya için Alternatif’in (AfD) yer alacağı “Egemenlikçiler” isimli küçük bir gruba katılabileceği söyleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English