GÖRÜŞ

Çağdaş “çılgın adam” – 2: Pratik

Yayınlanma

Eşeklerle fillerin dış siyasetinde kesişme noktaları

Başka deyişle eğer “tehdit” Rusya, KDHC ve İran’dan geliyorsa ve ABD’nin bunlar karşısında caydırıcı potansiyeli zayıflamışsa “ABD’ye bağımlı hale gelmiş ülke ve bölgelerde”, “Japonya, Güney Kore, Suudi Arabistan, Türkiye ve hatta Polonya gibi ülkelerde” nükleer silahlanmaya neden karşı çıksın ki ABD? Bu durumda herkes nükleer eşiği görecek çatışma bunun altında cereyan edecektir.

Burada kilit faktör çatışmanın devam etmesinin beklenmesi, öngörülmesi, dahası (akademik kılıftan sıyrıldığında) istenmesidir. Bu, bugünden bakıldığında, ABD’nin Avrupa’daki savunma şemsiyesinin Avrupa’nın hesabından görülmesi, onlar bunu kabul etmeyecek olursa daraltılmasını isteyen cumhuriyetçi partideki hakim eğilim ile gerilim havzalarında çatışmaların kontrollü savaşlara evrilmesi yoluyla silahlanmanın devam etmesini isteyen demokratlardaki hakim eğilim arasındaki uzlaşma çağrısı gibidir. İlk eğilim silahlanmadan vazgeçme veya hızını kesme anlamına gelmiyor, sadece ABD’nin şemsiye sağlama yeteneğindeki gerilemeyi tespit ediyor ve bunun  bedelini Avrupa’ya ödetmek istiyor. Gayet makul bir yaklaşım bu. İkinci eğilim ise şemsiye sağlamaya devam ederken Avrupa’ya bedel ödetmekle yetinmeyip Avrupa’nın sanayisizleştirilmesini, Amerikan kontrollü ortaklıklarla güç olmaktan çıkarılmasını ve Amerikan hegemonyasının böylelikle artırılmasını istiyor. Bu da aynı ölçüde makul bir yaklaşım.

Amerikan hegemonyasındaki daralma Avrupa’nın hesabının görülmesiyle kısmen telafi edilebilir, ama daralma gene de daralmadır. CSIS raporu bana kalırsa tartışmaya tam bu açıdan katılıyor. Bu durumda anarşinin teşviki ABD’nin siyasi kontrol mekanizmalarını kaybetmesini önleyebilir. Yeni ve her biri küresel felakete gebe çatışma alanlarında bu felaketi yaratabilecek bir dizi çılgın adamın yaratılması düşmanın nükleer eşiğinin yükseltilmesine hizmet eder; ABD’nin bu çılgın adamlar üzerinde siyasi nüfuzunu muhtelif vasıtalarla koruması ise hegemonya kaybını önler. Burada nükleer silahlar açısından küreselleştirme (stratejik nükleer silahlar) yerine bölgeselleştirme (kısa ve orta menzilli taktik nükleer silahlar) öngörülür ama konvansiyonel kuvvet artırımının zarureti de vurgulanır.

Çağdaş “çılgın adam” – 1: Teori

Çılgın adam

Nixon’ın “çılgın adamı” iyi bilinir. Bunun temelleri de Kahn’ın nükleer kararlılık gösterisinde yatar. “Teorinin” özü şudur: ben deliyim, öngörülemezim, ötesini berisini hiç düşünmeden karşılıklı felaketimiz olacak eylemlerde bile bulunabilirim, benimle aşık atarken ayağınızı denk alacaksınız.

Ne var ki bu bu taktik ancak şu iki durum bir araya geldiğinde işler: 1) senin çok iyi deli taklidi yaptığın durumda, ve 2) karşındaki düşman kesinlikle rasyonel olduğu durumda. Dahası kaybedeceğin pek az şey olmalıdır. Demek ki deli rolüne bürünmek için doğru zamanlamayı ve düşmanının seninle karşılaştırıldığında çok daha fazlasını kaybedeceği doğru güç dengesini seçecek kadar akıllı olmak gerekir. Kahn, “Hruşçov’un bizi kendisinin deli olduğuna ikna etmesinin güç olacağını, çünkü bazı konularda mantıklı düşündüğünü gördüklerini” söyler. Bir gün bir yerde bir deli veya deli rolü yapan biri başa geçerse de bunun doğruluğu ancak “halkımızı görece güvenli bir yere koyduktan sonra” sınanabilir; o zaman şöyle diyebiliriz: “Bana bak, eğer gerçekten deliysen savaşacağız.”

Eisenhower’in Kore savaşı sırasında kuzeye atom bombası atmakla tehdit ederek mütareke imzalatmayı başardığı bilinir. İşlevsel bir tehdit olmuştur bu ama ne KDHC’nin ne de Kore’de muharip bulunduran Çin’in o sırada nükleer güç olmadığı hatırlanırsa çılgın adama yormak biraz güç. Nixon ise 1969’da doğrudan doğruya bir nükleer güce: Sovyetler Birliği’ne karşı uyguladı bu taktiği. 1969 Paris görüşmeleri iflas edince Vietnam’da savaşı avantajlı şartlarda bitirmek için Sovyetler Birliği’ni büyük bir nükleer saldırıyla tehdit etti: “Onlara sadece şunu söyleyeceğiz: ‘Tanrı aşkına, Nixon’ın komünizm konusunda takıntılı olduğunu biliyorsunuz. Öfkelendiğinde dizginleyemiyoruz ve eli de nükleer düğmenin üstünde’ — ve Hồ Chí Minh’in kendisi iki gün içinde Paris’te barış için yalvarıyor olacak.” Ekim ayında Amerikan nükleer ağır bombardıman uçakları üç gün boyunca kuzey dönencesinde Sovyetler Birliği’nin hava sahası yakınlarında uçtu; Vietnam’da Hải Phòng yakınlarında ise nükleer gemi ve denizaltılar tatbikat yaptı.

Taktiğin bu tekil olaydaki başarısı gene de tartışmalıdır. Nixon deliyi oynadı diye taraflardan hiçbiri (Çin dahil) geri adım atmadı, ABD’nin istediği şartlarda diplomasiye girişmedi, Hồ Chí Minh de yalvarmak şöyle dursun bedeli ne olursa olsun zafer kararlılığını gösterdi. Ama her şeye rağmen dünyayı ateşe atma tehdidi yeterince işlevsel bir tehdittir ve bu olay daha sonra Kissinger’in meşum dehasının sonucu Çin’in Sovyetler Birliği’ne karşı fiilen ABD müttefiki haline getirilmesiyle birleşince Sovyet detant siyasetinin temelini oluşturdu. Başka deyişle, çılgın adam taktiği tekil olayda sonuç vermedi ama uzun vadede düşmanın çözülüşüne yol açtı.

Ama bu, dediğim gibi, bir dizi şartın örtüşmesiyle mümkün olabildi. Düşman cephesini parçalamasalardı eğer (yani Sovyetler Birliği’ne karşı Çin’i yedeklemeselerdi) taktik sabun köpüğünden ibaret kalır ve uzun vadede etki göstermezdi. İkincisi, Sovyet yönetimi yeterince rasyoneldi. Savaşın üzerinden sadece çeyrek asır geçmişti, hatıralar halkta olduğu gibi Sovyet yönetiminde de çok derinlere kök salmıştı ve ne pahasına olursa olsun barış ve birlikte yaşamayı amaçlıyordu. Üçüncüsü, deli rolü oynayan Nixon-Kissinger herkesten daha rasyoneldi: Sovyetler Birliği’ni kısa vadede bir yok oluş seçeneği karşısında bırakmadılar, kuzeydeki nükleer bombardıman uçaklarıyla Giant Lance provokasyonunu durdurdular, detant kapısını açık tuttular — bunu yapmamış olsalardı eğer Sovyetler Birliği de “delirebilirdi”.

Nixon-Kissinger’in herkesten daha rasyonel olduğunu söylerken abartmıyorum. Kissinger bu sayede bir emperyalist dış siyaset dehası olarak tarihe geçti; Nixon ise gerçek anlamda bir siyaset dehası ve bütün bu bir dizi kararın arkasındaki gerçek aktör olmasına rağmen ve belki de tam bu nedenle The Washington Post üzerinden Amerikan müesses nizamının kurbanı oldu.

Çılgın adamların  sayısında artış ve rasyonalite yokluğu

Nixon’un çılgın adam doktrini düşman cephesini parçalayarak pekala işlemişti; ama bugün neocon manyaklığının işlemesinin önünde üç engel var.

Birincisi, şimdilik, düşman cephesini yeterince parçalayamamış olması. Yeterince, diyorum; çünkü Avrupa’yı parçalamakla kalmayıp eksiksiz yedeklemeyi de başardı. Sorun şu ki düşman cephesini kökten sarsacak bir gücü (1970’lerde Çin’e yaptığı gibi) oradan koparamadı. Dahası, dünyanın geri kalanı, Suudi Arabistan ve İsrail gibi emperyalist sistemin çarkları arasında olmakla birlikte az çok siyasi bağımsızlığını korumayı başaranlardan başka emperyalizmle yenisömürge ilişkileri içinde olan sayısız ülke de bu dizginsiz hegemonyanın dizginlenmesi için köylü kurnazı adımlar atmaya yelteniyor. Buradan bağımsızlık çıkacağını düşündüğümden değil; ancak bu durum zaten başına bir bunağın oturtulduğu dumura uğramış sistemin dengesini pekala daha da bozabilir.

İkincisi, altını kalınca çizerek söylediğim gibi, çılgın adam taktiği ancak çılgın rolünü oynayanın yeterince rasyonel olması halinde işler. Bütün emperyalist kamp satranç oyuncusunun aklı şöyle dursun bir sivrisinek refleksiyle hareket eden şirazeyi dağıtmış elitlerin elinde; böyle bir ortamda nükleer silahlanmayı kendi kontrolünde yaygınlaştırmaya kalkmak en azından bir dizi bölgesel nükleer savaşın çıkmamasını daha büyük bir mucizeye bağlar.

Üçüncüsü, Sovyet detant siyaseti çılgın adam doktrini karşısında geri çekilmeyi simgeliyordu; bugünkü Rusya yönetimi ise geri çekilmiyor. Bunun başka nedenleri de var elbette ancak en önemli neden demin dediğim yerde: Nixon-Kissinger bu taktiğe giriştiklerinde nerede durduracaklarını bilecek kadar akıllılardı; mevcut emperyalist elit ise kendi münhasırlığına delice inanıyor.

En başta söylediğimi tekrar ederek bitirmek mümkün: dünya korkunç felaketlerin eşiğinde öyle uzun zamandır düşmeden tepiniyor ki çok talihli olduğumuzu söylemek de mümkün.

Çok Okunanlar

Exit mobile version