Bizi Takip Edin

Diplomasi

G7 Zirvesi’nde Japonya, Güney Kore ve ABD ittifakı

Yayınlanma

The Japan Times gazetesi, bu hafta sonu Hiroşima’da düzenlenecek G7 zirvesinde bir araya gelecek Japonya, Güney Kore ve ABD’nin gündemlerini ele aldı.

Japonya, Güney Kore ve ABD liderleri G7 zirvesinin oturum aralarında bir araya gelecek.

The Japan Times’a göre, Başbakan Kishida, ABD Başkanı Joe Biden ve Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol ile nükleer silahlı Kuzey Kore’ye ve Çin’in artan etkisine karşı bağları daha da güçlendirmeyi tartışacak.

Onay notunda son zamanlarda bir artış gören Kishida için toplantı, Japonya’nın “ABD ile ittifakına olan sarsılmaz bağlılığının” yanı sıra Tokyo’nun yıllarca yıpranan bağlarından sonra en yakın komşusuyla (Güney Kore) olan ilişkisini onarma girişimini vurgulamak için de bir şans olacak.

Bu arada Yoon’un danışmanı ve Güney Kore cumhurbaşkanının Japonya ile yakınlaşma stratejisinin mimarı olan Park Cheol-hee’ye göre, Yoon’un toplantıyı, Biden’ın “cesur” bir adım olarak nitelendirdiği şeye – “özellikle dış politika ve güvenlik alanında ilişkileri normalleştirme sürecine”, dikkat çekmek için kullanması bekleniyor.

İlk gündem Kuzey Kore

Güney Kore siyaseti uzmanı ve Shizuoka Üniversitesi’nde profesör Hideki Okuzono, pazar günü yapılması beklenen toplantının gündeminin başında, üç ülkenin Pyongyang konusundaki pozisyonlarını her zamankinden daha yakın hale getirmeye yardımcı olan Kuzey Kore’nin artan nükleer ve füze tehdidi olacağını söyledi.

Okuzono, “Güney Kore’de çok uzun bir süredir, Pyongyang’ın nükleer cephaneliği konusunda, Kuzey Korelilerin aynı oldukları halka karşı nükleer silah kullanmayacağı inancına dayanan temelsiz bir sükunet hakimdi. Ancak bu değişti” dedi.

Yoon’un selefi, eski Başkan Moon Jae-in, Kuzey-Güney ilişkilerine büyük önem verirken, Yoon, Japonya ve ABD ile ilişkileri güçlendirmeyi hedefleyerek bu odağı değiştirdi.

Kuzey Kore’nin, Güney Kore ve Japonya’nın güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördüğü savunmalardan kaçabilen füzeler geliştirmesi ve Amerika Birleşik Devletleri’ni uzun menzilli silahlar ile vurma yeteneği de hesabı değiştirdi.

Bu sırada Seul, Tokyo ve Washington, ortak üçlü askeri tatbikatlar ve Kuzey Kore füzelerini izlemek için radarların bağlanması gibi istihbarat paylaşımı da dahil olmak üzere caydırıcılık önlemlerini ikiye katladı.

Üçlü istihbarat paylaşımı

Üç liderin Hiroşima’daki görüşmeleri sırasında gerçek zamanlı istihbarat paylaşım planlarının ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

G7 zirvesi öncesinde Güney Kore’den JoongAng Ilbo gazetesine verdiği demeçte Japon Başbakan Kishida, “Japonya ile Güney Kore ve Japonya, Güney Kore ve ABD arasındaki güvenlik işbirliği yoluyla caydırıcılık ve müdahale yeteneklerini güçlendirmek son derece önemlidir” demişti.

Ayrıca, üç ülkenin de görüşmeleri sırasında Rusya’nın Ukrayna müdahalesini yeniden kınaması bekleniyor.

Tayvan gündemi

Diğer yandan Tayvan üzerindeki gerginliğin de toplantıda gündeme gelmesi bekleniyor. Tokyo, Tayvan üzerindeki olası herhangi bir çatışmayı varoluşsal bir tehdit olarak görse de ABD’ye tabii bir çizgi izliyor. Güney Kore ise, Tayvan konusunda daha temkinli. Ancak Seul’un, geçen ay Tayvan’ı “Kuzey Kore ile yüzleşmeye benzer küresel bir sorun” olarak nitelendirmesi Pekin’i kızdırdı.

Üç liderin konuyu Tayvan Boğazı’ndaki “barış ve istikrarın” önemini vurgulayarak ele alması bekleniyor. Ayrıca, “kurallara dayalı uluslararası düzeni sürdürme konusundaki kararlılıklarını” yinelemeleri muhtemeldir.

Tedarik zinciri ve teknoloji rekabeti

Üçlü, kritik malzemeler için Çin’e bağımlılığı azaltmaya çalışırken, tedarik zincirlerini güçlendirme sözü vermişti. Bu konunun ekonomik güvenlik bağlamında ele alınması bekleniyor.

Bu ayın başlarında, Tokyo ve Seul’den yetkililer ekonomik güvenlik konusundaki ilk istişarelerini yaparken, hafta sonu basında çıkan haberler Güney Koreli Samsung Electronics’in Japonya’da yeni bir yarı iletken çip tesisi kuracağını kaydetti. Baş Kabine Sekreteri Hirokazu Matsuno çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, Kishida’nın perşembe sabahı Hiroşima’ya uçmadan önce küresel yarı iletken şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle de görüşeceğini söyledi.

Yoon’un kilit danışmanı Park, Güney Kore’nin Çin politikasını “yeniden yönlendirdiğini” söyledi. Buna göre, Seul’ün değişimi, Pekin’in artan iddialılığına karşı, onu “Tokyo ve Washington’a daha da yaklaştıracaktır”.

Nükleer caydırıcılık

Üçlü görüşmeler, Kishida’nın bu ayın başlarında Seul’e yaptığı ziyaretle, iki ülke liderlerinin düzenli karşılıklı ilişkiler yürüttüğü bir uygulama olan “mekik diplomasisinin” 10 yıl sonra yeniden başlamasının hemen ardından geldi.

Ayrıca, The Japan Times’a göre, Biden yönetiminin hem Güney Kore hem de Japonya’yı kapsayan üçlü genişletilmiş bir caydırıcılık diyaloğu oluşturmayı amaçlıyor olabileceğine dair bazı göstergeler de var. Yoon, geçen ayın sonlarında Biden ile Washington’da yaptığı görüşmeden sonra Japonya’nın da nükleer danışma grubuna eklenebileceğini söylemişti, ancak ofisi daha sonra bu yorumları geri almıştı. Bu konunun üçlü toplantıda görüşülüp görüşülmeyeceği ise belli değil.

Japonya gibi Hint-Pasifik bölgesindeki önemli bir ABD müttefiki olan Güney Kore, Tokyo’nun G7 zirvesine katılmaya davet ettiği sekiz ülkeden biri. G7 ülkelerinin yanı sıra zirveye misafir statüsünde Avustralya, Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Vietnam da katılacak.

Diplomasi

AB, İran’ın ABD saldırılarından önce Fordo’dan uranyum stoklarını çıkardığına inanıyor

Yayınlanma

Avrupa başkentleri, ABD’nin İran’ın ana nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ardından İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklarının büyük ölçüde sağlam kaldığına inanıyor ve Donald Trump’ın bombardımanın İslam cumhuriyetinin nükleer programını “yok ettiği” yönündeki iddiasını sorguluyor.

Ön istihbarat değerlendirmeleri hakkında bilgi sahibi iki kişi, Financial Times’a (FT), Avrupa başkentlerinin İran’ın 408 kg’lık silah sınıfı zenginleştirilmiş uranyum stokunun, geçen hafta sonu düzenlenen saldırı sırasında iki ana zenginleştirme tesisinden biri olan Fordo’da yoğunlaşmamış olduğuna inandığını söyledi.

Başkentler, stokun çeşitli diğer yerlere dağıtılmış olduğunu düşünüyor.

FT’ye göre, bu kişiler, AB başkentlerinin, kutsal şehir Kum yakınlarındaki bir dağın derinliklerinde inşa edilen Fordo’da meydana gelen hasarın boyutu hakkında tam bir istihbarat raporu beklediğini ve ilk raporda “hasar kapsamlı, ancak tam yapısal yıkım yok” ifadesinin yer aldığını söyledi.

İranlı yetkililer, zenginleştirilmiş uranyum stokunun, İsrail’in İran’a yönelik günlerce süren saldırılarının ardından ABD’nin tesise düzenlediği bombardıman öncesinde taşındığını söylemişti.

ABD, pazar günü İran’ın diğer ana uranyum zenginleştirme tesisi olan Fordo ve Natanz’ı bombalamak için devasa sığınak delici bombalar kullandı. Yakıt dönüşüm döngüsünde ve depolamada kullanılan üçüncü bir tesis olan İsfahan’a da seyir füzeleri ateşledi.

Trump, bu hafta NATO liderleri zirvesinde gazetecilere, “Bence tüm nükleer malzemeler orada, çünkü oradan çıkarılması çok zor” dedi.

ABD medyasına sızan, İran’ın nükleer programının sadece birkaç ay geciktiğini belirten geçici Amerikan istihbarat değerlendirmesini reddetti.

İsrail Atom Enerjisi Komisyonu bu hafta, ABD ve İsrail’in saldırılarının “İran’ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini yıllarca gerilettiği” değerlendirmesinde bulundu.

Ancak uzmanlar, Tahran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu elinde tuttuğu ve gizli tesislerde gelişmiş santrifüjler kurduğu takdirde, silah yapımında gerekli olan fisil maddeyi üretme kapasitesine hala sahip olabileceği uyarısında bulundu.

İran, programının barışçıl sivil amaçlara yönelik olduğunu savunuyor.

Fordo, uranyumu silah yapımına uygun saflıkta olan yüzde 60’a kadar zenginleştiren ana tesisti. Uzmanlar, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a karşı savaş başlatmadan önce yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum stokunun Fordo, Natanz ve İsfahan’da depolandığını söyledi.

İran’ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoğu 8.400 kg’dan fazlaydı, ancak bunun çoğu düşük seviyede zenginleştirilmişti.

Pazar günkü bombardımanın ardından Fordo’nun uydu görüntüleri, tünel girişlerinin toprakla kapatıldığını ve ABD’nin 30.000 lb’lik hassas güdümlü “bunker buster” bombalarının giriş noktaları olabilecek delikler olduğunu gösteriyor. Erişim yolları da hasar görmüş görünüyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, bu hafta İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin 13 Haziran’da UAEA’ya bir mektup göndererek İran’ın “nükleer ekipman ve malzemelerini korumak için özel önlemler alacağı” uyarısında bulunduğunu söyledi.

Grossi, İsrail’in İran’a saldırı başlatmasından bu yana tesislere giremeyen BM nükleer denetim müfettişlerinin, “en önemlisi yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum dahil olmak üzere uranyum stoklarını hesaplamak” için tesislere geri dönmelerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi üç yetkili, ABD’nin saldırıların ardından İran’ın kalan nükleer kapasitesi hakkında AB müttefiklerine kesin istihbarat sağlamadığını ve Tahran ile gelecekteki ilişkilerini nasıl planladığına dair net bir yol haritası sunmadığını söyledi.

Yetkililer, Washington’un nükleer krize diplomatik bir çözüm bulmak için yeni bir girişimde bulunana kadar AB’nin Tahran’a yönelik politikasının “askıya alındığını” belirterek, Trump ile AB liderleri arasında bu hafta yapılan görüşmelerin net bir mesaj vermediğini ekledi.

Trump yönetimi, nükleer faaliyetlerini kısıtlamak için bir anlaşma yapmak üzere savaş öncesinde Tahran ile dolaylı müzakereler yürütüyordu.

Trump çarşamba günü Washington’un önümüzdeki hafta Tahran ile görüşeceğini söyledi, ancak İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların ardından bir anlaşmaya gerek olmayabileceğini de ima etti.

“Bu tamamen tutarsız” diyen bir yetkili, “Şu anda hiçbir şey yapmıyoruz” diye konuştu.

İngiliz, Fransız ve Alman dışişleri bakanları, diplomatik bir çözüm bulmak umuduyla, ABD saldırılarından birkaç gün önce Araghchi ile nükleer kriz hakkında görüşmelerde bulunmuştu.

İkinci bir kaynak, “E3’ün ABD’yi beklediği, ABD’nin ise İsrail’i beklediği gibi görünen istikrarsız bir durumdayız” dedi. E3, AB ile birlikte İran’ın nükleer programı konusunda uzun süredir devam eden müzakerelere katılan Fransa, Almanya ve İngiltere’yi ifade ediyor.

Bu arada İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de perşembe günü yayınladığı video mesajında, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi ve Trump’ın hasarın boyutunu “abarttığını” belirtti.

İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Mitsotakis: Göçü durdurmak için Libya ile işbirliği yapmak istiyoruz

Yayınlanma

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Kuzey Afrika’dan gelen göç akınını durdurmak için Libya ile işbirliği çağrısı yaptı.

Son aylarda, savaşın yıkıma uğradığı Sudan ve Orta Doğu dahil olmak üzere Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya deniz yoluyla gelen göçmenlerin sayısı arttı.

Yunan hükümeti pazartesi günü, göçmenlerin güneyindeki Girit ve Gavdos adalarına ulaşmasını engellemek için Libya karasularına iki fırkateyn ve bir gemi daha göndereceğini açıklamıştı.

Mitsotakis, bugün (26 Haziran) Brüksel’de başlayan Avrupa Birliği zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada, “Doğu Libya’dan gelen insan sayısındaki önemli artış hakkında meslektaşlarımı bilgilendireceğim ve sorunun derhal çözülmesi için Avrupa Komisyonu’ndan destek isteyeceğim,” dedi.

Mitsotakis, Libya’aki yetkililerin, buradan denize açılan göçmenleri durdurmak veya Libya karasularından çıkmadan geri çevirmek için Yunanistan ile işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

AB’nin göç komiseri ile İtalya, Yunanistan ve Malta’nın bakanlarının bu konuyu görüşmek üzere temmuz ayı başında Libya’ya gideceğini de sözlerine ekledi.

2011 yılında Muammer Kaddafi’yi deviren NATO müdahalesinin ardından Libya’da kanun ve düzen zayıflamış ve ülke on yılı aşkın bir süredir iç çatışmalarla doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumda.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Britanya ‘Çin tehdidi’ konusunda uyardı

Yayınlanma

Britanya parlamento komitesi, Mauritius ile Chagos adaları grubu hakkında yaptığı Hint Okyanusu anlaşmasının süresi dolduğunda olası bir “Çin tehdidinin” gündeme geleceğini ileri sürdü.

Lordlar Kamarası Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Rupert de Mauley, komite adına Lammy’ye gönderdiği mektupta, Chagos Takımadalarının egemenliğini Mauritius’a devreden 3,4 milyar sterlinlik anlaşmadaki “yenileme hükümlerinin, bölgedeki Çin’in artan askeri emelleri karşısında gelecekte potansiyel bir zayıflık kaynağı” olduğunu belirtti.

Mayıs ayında imzalanan tartışmalı Chagos anlaşması uyarınca Birleşik Krallık, Chagos adalarının en büyüğü olan Diego Garcia’daki İngiliz-ABD askeri üssünün kontrolünü 99 yıllık kira sözleşmesi ile elinde tutacak.

Chagos Adalarının devredilme kararı, Uluslararası Adalet Divanının bağlayıcı olmayan bir kararıyla, 1968 ile 1973 yılları arasında Diego Garcia üssüne yer açmak için adalardan çıkarılan Chagosluların geri dönmesine izin verilmesi ve yıllardır süren hukuki belirsizliğin sona ermesi için İngiltere’ye baskı yapılmasının ardından alındı.

Ne var ki, Birleşik Krallık’ta Chagos anlaşmasını eleştiren muhafazakârlar, anlaşmanın stratejik öneme sahip bu bölgenin kontrolünü Çin ile bağlantıları olan bir ülkeye devrettiğini ve İngiliz vergi mükelleflerinin parası için kötü bir yatırım olduğunu savunuyor.

De Mauley’in komitesi, anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra transferin etkilerine ilişkin kısa bir soruşturma başlattı.

De Mauley’in Lammy’ye gönderdiği mektubun perşembe günü yayınlanan ekinde, “99 yıl içinde işler önemli ölçüde değişebilir, hatta öngörülemeyen şekillerde de değişebilir. Anlaşma, ilk 99 yıllık sürenin ardından 40 yıl daha uzatılabilir ve daha sonra da uzatılabilir, fakat ‘yenilenme garantisi olmadığı’ ve bunun gelecekteki Mauritius hükümetlerinin iyi niyetine (ve Birleşik Krallık’ın niyetine) bağlı olacağı söylendi,” deniyor.

Komite, anlaşmanın mevcut operasyonel özgürlükleri koruduğuna dair güvence alınmış olduğunu kabul etse de, POLITICO’ya yaptığı açıklamada de Mauley, , “Çin’in Hint Okyanusundaki artan askeri hırsları göz önüne alındığında, hükümetin potansiyel gelecekteki zayıflıkları ele almada uyanık ve proaktif olmasının zorunlu olduğunu” ekledi.

De Mauley ayrıca, “üssün stratejik faydalarına ilişkin kamuoyuna yönelik mesajların” çok önemli olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Üssün kiralanmasının maliyetini göz önünde bulundurarak, hükümetin “İngiltere’nin Diego Garcia’daki varlığına yönelik kamuoyunun desteğini zayıflatmak için bunu kullanmak isteyebilecek düşman güçlerin girişimlerine karşı uyanık olması” gerektiğini ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English