DÜNYA BASINI

İranlı Profesör: Protestolar toplumsal gerçeği ortaya çıkardı

Yayınlanma

İran haber ajansı ISNA‘nın ülkede gelişen protestolar üzerine antropoloji profesörü Ebrahim Fayyaz ile yaptığı röportajı dikkatinize sunuyoruz. Giriş yazısı orijinal metinden çevrilmiştir.

Tahran Üniversitesi’nden İranlı bir antropoloji profesörü, ülke çapında yaklaşık iki aydır devam eden protestoların kökenini, İran halkının sosyal gelişimini vurgulayan siyasi bir meselenin toplumsal bir meseleye dönüşmesi olarak değerlendiriyor: “Gelecekte kültürel ve bilişsel anlamda daha yoğun hareketler olacak ve bu hareketler her meseleye ‘sorgulayarak’ yaklaşmalarına, bu tutumla ilerlemelerine neden olacak.”

Sosyoloji başta olmak üzere beşeri bilimler alanındaki ünlü akademisyenlerden biri olan Ebrahim Fayyaz, ortaya çıktığı günden bu yana protestoları sosyolojik bir bakış açısıyla ele alan fikirler sunarak ve bu gösterilerin nedenlerini analiz ederek duruma ilişkin değerlendirme ve öngörüler ortaya koymaya çalışıyor.

Fayyaz’ın ve diğer sosyoloji profesörlerinin görüşleri ve analizleri, protestocuların lehine olsun veya olmasın, karışık tepkiler aldı fakat kendi destekçilerini de buldu. Bu çeşitli ve bazen de çelişkili ifadelere katılıp katılmamaktan daha önemli olansa 1990’ların sonlarında mevcut olmayan bir tutum olarak “akademik” kişilerin sokak protestolarına yönelik dikkati. Bu durum, o dönemdeki çoğu sosyolog ve uzmanın “teorik yoksulluk, bilimsel zayıflık ve analitik yetenek eksikliği” ile ilişkilendirildi. İki analitik inceleme kamuoyuna sunuldu ancak medyada yer almadığı için geri çekildi.

Bununla birlikte şu anda, üniversiteler ve akademik kurumlar son 10 yılda siyasi ve sosyal meselelere aktif bir bakış açısı benimsiyor. Profesörlerin ve “düşünce okulu” öğrencilerinin, geçmişte olduğu gibi sessiz kalıp sosyal ve politik konuları görmezden gelmenin hak verilebilir olmadığı sonucuna vardıklarını görmek takdire şayan.

‘Kendi fikirlerimiz değil, Batı fikirleri kuramlaştı’

  • Mahsa Emini’nin ölümünden ve İran genelinde protestoların başlamasından bu yana iki ay geçti. Protestoların kökenine ilişkin farklı görüş ve analizler var. Bazıları bunun sadece siyasi bir hamle olduğunu söylerken, diğerleri buna özgürlük anı diyor ve başkaları da bunu İran’a karşı yabancı bir komplo olarak adlandırıyor. Bu protestoların kökeni hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şu anda zirveye ulaştık. Ve toplumumuzun yapısını zaman, tarih ve coğrafya açısından kuramlaştırmamız gerektiğinin altını çizmek önemli. Şu anda, İran toplumunun seyri hiç kuramlaşmadı veya Batı fikirleri tarafından kuramlaştırıldı.

Sorunuza gelince, 1968’den 1988’e kadar toplumumuzun ülkede ekonominin yönetimine tanık olduğunu söylemeliyim. O zamanlar başka konuları düşünmüyorduk, daha iyi bir arabamız, daha iyi bir evimiz, daha iyi bir mahallemiz, daha iyi bir okulumuz vb. olmasını tercih ediyorduk.

Ancak 1988’den bu yana hareketlerin ve diğer meselelerin ortaya çıkmasıyla siyasi çekişmeleri tetikledik ve bundan bir yıl sonra iletişime daha fazla angaje olduk. Ekonomi açısından arkasındaki tek sebep açlık içgüdüsüydü, 2008’den sonra cinsel sezgiydi ve şimdi de insanların iletişim dürtüsü hüküm sürüyor.

İkinci nokta, bu sorunlarla başa çıkmak için ilk etapta net bir politikamızın olmaması. Tanıtım Ofisi, Kültürel Devrim Konseyi gibi kurumların sorunların ve organizasyonların üstesinden gelmek için belirli bir kuralın belirlenmemiş olması ve akademik imaların bu konuları kuramlaştırmaması. Ve şimdi çıkmaza girip şoke oluyoruz.

Çıkmaza girdiğimiz için şimdi bazıları ahlak politikası devriyesinin daha da sıkılaştırılması gerektiğini, bir diğeri de bir bankaya başörtüsüz giren bir kadına veya taksisine başörtüsüz bir kadın alan şoföre para cezası verilmesi gibi şeyler söylüyor.

Bu tür açıklamalar zaten yapıldı ve diğer taraflarda Mahsa Emini’nin ölümünün başlangıç noktası olduğu durumlarda cevap vermeye hazırdılar. Durum, sadece düğmeye basılmasına ihtiyaç duyan ve şimdi güçlü bir patlamaya neden olan dünya büyüklüğünde bir patlayıcı cihaza benziyordu.

‘Eylemlerin ana unsuru genç kadınlar’

  • İletişim sorunu ve son protestolar arasında herhangi bir ilişki görüyor musunuz? 

Zaten iletişim meselelerine girdik ve bu, konu hakkında derin bir tartışma yapmak için kullanılacak ve muhtemelen medyada da yer alabilir. Din, siyaset, estetik, fikir ve iktidar alanları; tüm bu konular medya boyutlarını kazanacak ve bu nedenle yukarıdaki tüm yönleriyle yerel kuramcılığın gelecekte yükseleceğini öngörüyorum.

Öte yandan, toplumumuz yabancı kuramlarla dolu fakat bunun artık yararlı olmayacağını düşünüyorum. Genç nesil bu yükün altına girmeyecek ve bu, “Akademik Cihat” veya benzeri diğer kurumlar deneysel bilimler ve mühendislik alanlarında ilerleme kaydederken, diğer bilimsel kurumlar gibi beşeri bilimler alanında ilerleme kaydetmediği bir zamanda gerçekleşiyor.

Sosyal sermaye ve beşeri bilimler sıkıntısı çekmemizin temel nedeni bu. Yani sadece ilaç ve mühendislik gelişirken beşeri bilimler tamamen terk edildi ve ciddi şekilde zayıfladı. Bu durum, herkes için olmasa da toplumda felakete yol açtı fakat barış yoluna girildi. Şimdi barışı kaybettik ve bir işe alım krizi yaşanıyor. Aynı zamanda isyanla karşı karşıyayız. Bu, mevcut harekette, toplumun neredeyse tüm kesimleri sokaklarda ve ana odağını genç kadınlar ve genç kızlar oluşturuyor.

‘Siyasi meseleler artık toplumsal mesele haline geldi’

  • Önceki on yıllarda, 1978’de Salam gazetesinin kapatılması üzerine basın özgürlüğüne odaklanmak, seçim oylarını sorgulamak (1988), ekonomik politikaları ve yüksek fiyatları eleştirmek (1996 ve 1998) gibi çeşitli konularda sokak protestoları vardı fakat şimdi protestocular “kadınlar, özgürlük ve yaşam” sloganları atıyor. Değişimi sosyolojik açıdan nasıl görüyorsunuz?

Bunlar herhangi bir siyasi lider olmadan kontrol edilen oldukça gelişmiş hareketler. 2018’de protestolar siyasi gerekçeliydi ama artık öyle değil. Bunun nedeni, sosyal medyanın dikkati politik gelişmelerden toplumsal gelişmelere çekmesi.

Artık dünyada ulus devlet kavramı değişti. Şu anda başta sosyal medya olmak üzere diğer platformlar artık ekonomik ilişkilerle angaje durumda. Bu, ülke içinde veya ülke dışında, bir şehirden diğerine diğer tarafı bilmeden mal sipariş edebileceğiniz anlamına gelir. Sadece ödemeniz gerekiyor ve o da sana malları gönderiyor. Genel olarak, kasıtlı olarak sorun yarattığımız bir şekilde hareket ettik. Yani eğer sosyal konularla ilgili bir şey olsaydı, politikacılar bunu politikaya bağlardı. Ama bu gerçekten politik bir sorundu, böylece siyasi mesele artık sosyal mesele haline geldi. Bu da İran’ın gelişmiş bir ülke haline geldiği anlamını taşıyor. Suudi Arabistan’da siyasi mesele hala siyaset olarak ele alınıyor fakat İran’da siyasi meseleler artık toplumsal birer mesele.

‘Teknoloji her şeyi aydınlatıyor’

  • Yerli ve yabancı medyanın, bilhassa sosyal platformların kamuoyunu etkilemedeki, özellikle protestocuların zihniyetini şekillendirmedeki rolünü nasıl görüyorsunuz?

Biz, İran’da, aşkın düşünce ve edebiyatın mistik doğası nedeniyle, çoğu zaman teknolojinin hızlı zekasını görmeyiz. Teknolojinin büyük ölçüde değiştiğine ve muazzam bir etkiye sahip olduğuna şüphe yok. Birincisi, yaşam tarzını değiştirir, bu da yaşam ve teknoloji arasındaki ilişki anlamına gelir. Dijital teknoloji İran’ın ve dünyanın yapısını her geçen gün değiştiriyor. Şimdi “sosyal alan” denilen ideolojik bir kombinasyon yarattık ve bu alanın sanal ve uzayın gerçek olduğunu söyleyip durduk ama gerçek şu ki bu dijital teknolojidir.

Bu teknoloji her şeyi ucuz olduğu kadar kolay hale getiriyor ve ayrıca herkes ona kolayca erişebiliyor. Yani çok uzak olmayan bir gelecekte, bu teknoloji sayesinde tüm hayatımız değişecek. En önemli nokta, bu teknolojinin din veya başka konular olsun, her şeyi belirsizlikten çıkarmasıdır. Hinduizm nasıl düşünüyor, Budizm nasıl oluştu, İslam nerede, Hıristiyanlık nerede, Yahudilik nedir, teknoloji her şeyi aydınlatıyor.

Tabii ki teknoloji bunu sadece İran’da yapmıyor, şimdi bu teknoloji katı ve kapalı ideolojik bir sistem kurmak isteyen İsrail’e sorunlar yaratıyor. ABD ve Avrupa Birliği’nde (AB) de sosyal medyanın gücü de büyük bir mesele. AB, sosyal medyanın insanları etkilemedeki rolünü görmezden gelemeyeceğini açıkladı.

‘Gençler evlenmek istiyor’

  • Mevcut protestolarda önceki yıllara kıyasla daha fazla vurgulanan şey, protestocuların polis ve güvenlik güçleriyle çatışması ve sloganların değişmesi. Bu değişikliklerin nedenini nasıl görüyorsunuz?

Küfür dilbilimsel bir dildir. Cinsel içgüdü meşru şekilde tatmin edilmediğinde bir lanete dönüşür. Aslında “ben özgür bir kadınım” vb. sloganları atmaları, evlenmek ve aile kurmak isteyen özgür bir kadın olduklarını söylemek istemelerinden kaynaklanmaktadır. İnsanlar evliliğin doğal bir şey olduğunu ve tüm dünya insanlarına ait olduğunu anlamalıdır. Evlilik dünyanın her yerinde kutsaldır. Evlilik ister Hıristiyanlıkta, ister Yahudilerde, ister Budistlerde olsun dini bir tören şeklinde gerçekleştiriliyor. Ancak iyi olan bir şey var ki, bu gelişmeler olumlu ve kadınlar eşcinselliğe karşı çıkıyor ve cinsel partnerlerini aynı cinsiyetten değil, erkek olarak görüyorlar.

Üniversitelerde birlikte yemek yiyemiyorlar. Benim sorum şu: “Neden kantinde birlikte oturmasınlar?” Önemli olan çocukların kafeteryada yan yana oturup birbirlerini tanımak ve evlenmek istemeleri. Bu kısıtlamalar neden? Onlar sapık değil. İnsanların aileleri var ve evliliği düşünüyorlar. Bırakın öğrenci evlensin, inanın sigaraya olan bağımlılık bile on kat azalır. Üniversitelerde sigara bağımlılığı neden arttı? Çünkü uyuşturucular seksin tamamlayıcısıdır ve seks yoksa yerini uyuşturucular alır.

‘Üniversiteler sosyal bir yapı’

  • Yani bu tür gelişmelerin kökenini daha çok evlilik bağlamında mı görüyorsunuz? 

Kadınların stadyuma girip girmemesi gerektiğini sordular, ben de ilk olarak dediğiniz gibi erkek ve kadın yok dedim. İran halkı, parka, sinemaya veya diğer ortamlara gitse de genellikle her yere aileleriyle birlikte gidiyor.

Futbol stadyumlarında, atmosfer bir aile gibi olduğunda, o zaman futbolun kişiliğine zarar veren, futbol ve diğer spor stadyumlarındaki bekar adamların kötü konuşması ve kolektif müstehcenliği artık olmayacak; bana göre bu İran futbolunun kalitesini ve oyunların kalitesini bile etkileyecektir.

İran halkının en büyük varlığı aileleridir. Şimdi, bir kız ve bir oğlan öğrenciyken evlenmek istiyorlarsa, neden bu kadar çok kedi fare oyununa ihtiyaç duysunlar ki? Üniversitelerdeki hocalar bile bu öğrencilere yardım etmeli, ben de bu konuda birçok öğrencime bizzat yardımcı oldum. Üniversitenin sadece bir eğitim yapısı olmadığını anlamalıyız. Aynı zamanda sosyal bir yapıdır.

‘Sokaktaki hareketin entelektüel temeli var’ 

  • Ülkenin siyasi ve sosyal ortamının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bazı yönetim politikalarında reform olacak mı, yoksa çatışmalar devam edecek mi?

Son protestolar bir şok yarattı, aslında devasa bir şok. Bu sadece bir şok değil, çünkü şu anda sokaklarda olan hareketlerin çoğu entelektüel. Nitekim bu protestolar üniversitelerden başlayıp hızla topluma yayıldı ve şiddetli bir hal aldı. Ancak şimdi tekrar üniversitelere döndü ve görünen o ki şiddet azalıyor. Bir sonraki aşama, yazı yazma ve konferanslar düzenlemeye dönüştürülebilirken, cinsellik tanınacak ve bundan sonra iletişim saplantısı da kabul edilecektir. Temelde aynı yönde ilerliyoruz.

Geçmişe bakacak olursak 2008’den itibaren kültürel ve entelektüel hareketlere daha da yakınlaştığımızı görürüz. İlerledikçe hareketler daha kültürel ve epistemolojik hale geliyor.

Bundan sonra bu toplumsal hareketler bilişsel hareketlere dönüşerek cinsel konular hakkında düşünmeye, dini, politik ve estetik konular hakkında nasıl düşünüleceğini, güç arayışı hakkında nasıl düşünüleceğine kafa yormaya başlayacak.

Yapısal bir hareket halihazırda oluştu ve bu da işin başı. Bu hareketin bittiğini düşünmek saflık olur. Şu anda hareket kadınların sorunlarına odaklanıyor ancak bunlarla sınırlı değil ve değişiklik getireceğinden ve yerel fikirlerin oluşacağından şüpheniz olmasın.

Hükümet gelişmelere uyum sağlamalı

  • Hükümetin buna tepkisini nasıl görüyorsunuz?

Harekete uyum sağlamaktan başka çare yok. Hareket ciddi. Kendimi İslam Cumhuriyeti içinde tanımlıyor ve bu konu hakkında konuşuyorum. Birçok insan benim gibi düşünüyor ama bir sonuca varmak elbette zaman alıyor. Ne bir teorimiz ne de bir stratejimiz var. Üniversitelerimiz çok geri kalmış durumda ve üniversitede okumak hem beşeri bilimlerde hem de teknik ve mühendislik bilimlerinde son derece anlamsız hale geldi.

Çünkü dijital teknoloji artık insan belleğinin çalışma şeklini benimsedi ve bu, birkaç dakika içinde toplanabilen birkaç milyon kitaptan oluşan devasa bir kütüphane. Bu, bilgi ve içgörünün araştırılabileceği anlamına geliyor ve bu önemli.

Geleceğimizi biz yaratırsak barışla olur, başkaları yaratırsa şiddetle…

Her neyse, geleceği yaratıyoruz ya da gelecek bizi şekillendirecek fakat önemli olan geleceği inşa etmenin bilgi, içgörü ve fikirler gerektirdiğini fark etmek. Ne yazık ki internetteki bilgilerden ve içgörüden yararlanmıyoruz ve fikirlerle ilgili hiçbir haber de yok. Ne yazık ki geleceğe şiddetle ilerliyoruz. Kesin olan şey geleceği kendimizin yarattığı. Bunu biz yaratırsak barış ve rahatlıkla başaracağız. Ama geleceğimizi başkaları şekillendirirse, bu kesinlikle şiddetle olacaktır.

Farsçadan çeviren: Mansoor Ahmad Faizy

Çok Okunanlar

Exit mobile version