Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Krizin çözümü ‘dolarizasyon’ değil: Kapsamlı reformlar şart

Yayınlanma

Lübnan’da 1 Mart’tan itibaren uygulamaya geçilen marketlerdeki ürünlerin Lübnan lirası yerine dolarla etiketlenmesi, ekonomide istikrar sağlamayacağı gibi eşitsizlikleri daha da derinleştirme riski taşıyor.

Lübnan’da Ekim 2019’da başlayan gösteriler, hükümetin istifası, Beyrut’taki liman patlaması ve Kovid-19 salgını gibi olaylar ülke ekonomisini derinden etkiledi. Yaklaşık 3,5 yıldır devam eden ekonomik kriz ortamında döviz rezervlerinin erimesinin önüne geçilmesi için bankalardaki dolar mevduat hesapları donduruldu. Ülkede, 2019’da 1 ABD doları 1500 Lübnan lirasından işlem görürken, art arda yaşanan gelişmelerle eş zamanlı olarak yerel para birimi %95 oranında değer kaybetti. Yaşanan ekonomik krizle eş zamanlı liranın dolar karşısındaki değer kaybı ve bu nedenle bazı marketlerde ürünlerin fahiş fiyatla satılmasını engellemek için 1 Mart’tan itibaren tüm marketlerdeki fiyat etiketlerinin lira yerine dolar ile gösterilmesi uygulamasına geçildi.

Beyrut’ta yaşayan gazeteci-yazar Nalan Yazgan, ülkede Lübnan lirası ve Amerikan dolarının zaten birlikte kullanıldığını ancak 2019’da başlayan ekonomik krizden bu yana bu uygulamanın büyük sorun yarattığını anlattı: “Mahalle arasında küçük bir bakkala gidip, süt alıp dolar olarak ödeyip paranın üstünü Lübnan lirası olarak alabiliyordunuz. Ya da Lübnan lirası olarak ödeyip paranın üstünü dolar olarak alabiliyordunuz. Çünkü sabit kur vardı. Herkesin cüzdanında hem Lübnan lirası hem Amerikan doları olurdu. Fakat 2019 başlayan ekonomik krizden bu yana sabit kuru bin 500 lira da tutmak mümkün olmadı ve Lübnan lirası yaklaşık %95 beş oranında değer kaybetti. Dolayısıyla tabii bu sabit kur uygulaması artık uzun zamandır gerçekçi değil.

“Lübnan’da uzun zamandır marketlerde, kafe ve restoranlardaki menülerde kâğıt etiket yapıştırmıyorlardı, elektronikti. QR kodla okutuyorduk. Çünkü fiyatlar devamlı artıyor ve insanlar her gün fiyat etiketini değiştirmekten yorulmuştu. Mesela aralık ayında bir dolar 40 bin Lübnan lirasıydı. Sonra 80 bine, hatta bir ara 90 bine çıktı, sonra tekrar indi 80 bine. Bu oynak kur yüzünden Lübnan lirasının değeri her düştüğünde fiyatlar artıyor ama kur indiğinde bunu fiyatlara yansıtmıyorlar. O yüzden fiyatlar oldukça artmıştı. Yani dolar enflasyonun üzerine bir de böyle bir enflasyon oluşmuştu. O yüzden şimdi bu fiyat etiketlerinin dolara sabitlenmesiyle kur düştüğü anda fiyatlara da kendiliğinden yansımış olacak. Benzer bir şey biz Türkiye’de de yaşadık. Bunu önlemek için aslında bu uygulamaya geçildi.”

Hükümet “dolarizasyon”la enflasyonu hafifletmeyi ve ekonomiyi istikrara kavuşturmayı hedefliyor. Ancak ülkede maaşlar lira üzerinden ödeniyor ve dolayısıyla çoğu Lübnanlı için nakit ödemelerin dolar ile yapılması imkânsız. Zaten uygulamada fiyat etiketleri dolar üzerinden olsa da ödemelerin lira ile yapılması kararlaştırılmıştı. Sıkıntı sabit kur rejimine rağmen liranın değeri çoğu mal ve hizmet için şeffaf olmayan karaborsa tarafından belirleniyor.

Geçen ay karaborsada 64 bin liradan işlem gören bir doların değeri 88 bine yükseldi. Resmi dolar kuru ise 15 bin lira. Dolarla fiyatlandırılan ithal gıda, akaryakıt ve diğer ürünlere bağımlı ülkede hükümet, yakın zamanda ithalatçıların bu mallar için ödemesi gereken lira cinsinden vergi miktarını da üçe katladı. Bu durum muhtemelen fiyatların daha da yükselmesine yol açacak ayrıca küçük işletmeler ürünleri raflara dizdikten birkaç dakika sonra zararına satmak anlamına gelebilir.

Beyrut merkezli bir düşünce kuruluşu Policy Initiative’de ekonomist ve araştırma yöneticisi olan Sami Zoughaib, AFP‘ye yaptığı açıklamada dolarizasyonun daha fazla finansal istikrar izlenimi verebileceğini, ancak aynı zamanda zaten çok büyük olan ekonomik eşitsizlikleri de genişleteceğini söyledi.

Merkez Bankasından “resmi kur ile dolar alamayan” belediye işçileri, Trablusşam kentindeki Lübnan Merkez Bankası şubesi önünde toplanarak, bankanın giriş kısmını ateşe verdi. Foto: Ahmed Said /AA

‘Ekonomik ve siyasi kriz el ele’

Nalan Yazgan da uygulamanın dolar enflasyonun üzerindeki ekstra enflasyonu azaltmak için etkili olacağı ancak ekonomide istikrarı sağlamak için çok daha ciddi ve büyük reformlar gerektiği görüşünde: “Ekonominin düzelmesi için önce bankacılık krizinin çözülmesi lazım. Eskiden Lübnan’da çok güçlü bir bankacılık sistemi vardı. Yüksek faizler sayesinde yurt dışından sıcak para geliyordu. Ama krizden sonra çoğu insan bankalardan parasını alamadı ve dolayısıyla artık sıcak para akışı yok denecek kadar az. Normal ülkelerde bile bankacılık sektöründe bir kriz yaşandığı zaman hemen önlem alınsa bile normale dönmek beş-on yıl sürüyor ki Lübnan’da yapılan hiçbir şey yok. Çok geç kaldılar. Yani on yıllarca bu böyle devam edecek muhtemelen. Bankaların hepsi batık. Lübnan’ın bu bankaları resmen iflas ettirilip bir iki bankayla devam etmesi gerekiyor ve insanların bankalarda kalan, geri verilmeyen mevduatlarının bir fonda toplanıp uzun vadede geri verilmesi lazım. Bankacılık sistemi düzelmeden ekonominin düzelmesi mümkün değil.

Yazgan, olması gerekeni anlatıyor ancak bankaların devletten daha güçlü olduğunu söylüyor: “Bankalar istedikleri zaman açıyorlar, istedikleri zaman kapatıyorlar. Kanunlara uymuyorlar. Yargı kararlarını dinlemiyorlar. O yüzden kısa, orta ve uzun vadede Lübnan’dan pek umut yok.”

Ekonomik krize paralel giden siyasi krizi de hatırlatan Nalan Yazgan şöyle devam ediyor: “Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah Süleyman Frenciye’nin cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklediğini söyledi ancak bu da onun seçilmesini garantilemiyor. Geçen yıl Mayıs ayında yapılan seçimlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçti hala hükümet de kurulamadı. Yani cumhurbaşkanı var, ne başbakan, ne bakanlar kurulu. Ülkede siyasi kriz ve ekonomik kriz el ele devam ediyor ve her şey gittikçe daha da kötüleşiyor ne yazık ki.”

ORTADOĞU

Hamas’ın Batı Şeria lideri İsrail hapishanesinde öldürüldü

Yayınlanma

Hamas’ın Batı Şeria’daki lideri Mustafa Muhammed Ebu Ara, tutuklu bulunduğu İsrail hapishanesinde hayatını kaybetti. 7 Ekim’den bu yana İsrail hapishanelerinde işkence veya ihmal nedeniyle öldürülen tutuklu sayısının 19’a yükseldi.

Filistin Esirler Cemiyeti ile Filistin Kurtuluş Örgütüne bağlı Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyetinden yapılan ortak açıklamada, işgal altındaki Batı Şeria’nın Tubas kentine bağlı Akaba beldesi sakinlerinden Ebu Arra’nın sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine hastaneye kaldırıldığı belirtildi.

Rimon Hastanesinden Soroka Askeri Hastanesine sevk edilen Ebu Arra’nın yaşamını yitirdiği aktarılan açıklamada, evli ve 7 çocuk babası olan Ebu Arra’nın 1990 yılından bu yana birçok kez İsrail tarafından tutuklandığı kaydedildi.

Ebu Arra’nın İsrail hapishanelerinde toplam 12 yıl yattığı paylaşılan açıklamada, 63 yaşındaki Filistinlinin son olarak 30 Ekim 2023’te idari tutuklamaya tabi tutulduğu hatırlatıldı.

Açıklamada, “Ebu Ara’nın, tüm mahkumlar gibi, Gazze’ye yönelik imha savaşının başlamasından bu yana, İsrail hapishaneleri ve kamplarındaki mahkûm ölümlerinin başlıca nedenleri olan işkence, açlık ve tıbbi ihmal de dahil benzeri görülmemiş suçlar ve prosedürlerle karşı karşıya kaldığı” vurgulandı.

Ebu Arra’nın tutuklanmadan önce ciddi sağlık problemleri yaşadığı belirtilen açıklamada, “Ebu Arra, ilaçlarından mahrum edilerek ölüme terk edildi. Bu Filistin halkına karşı devam eden soykırım suçları kapsamında yapıldı” denildi.

Filistinlinin ölümünden İsrail hapishane idaresinin sorumlu tutulduğu açıklamada, İsrail hapishanelerinde tutulan 9 bin 700’ü aşkın Filistinlinin akıbetinden de hapishane idaresinin mesul olduğu kaydedildi.

Açıklamada, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail hapishanelerinde ölen Filistinlilerin sayısının 19’a çıktığı aktarıldı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Mısır, IMF incelemesi öncesi akaryakıt fiyatlarını %15 artırdı

Yayınlanma

Mısır, Aralık 2025’e kadar sübvansiyonları kademeli olarak kaldırma planının bir parçası olarak akaryakıt fiyatlarını artırdı. Bu hamle, vatandaşların hoşnutsuzluğuna yol açan elektrik kesintilerinin devam ettiği bir dönemde geldi.

Mısır 2022’den bu yana, verdiği kredilere karşılık Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) talep ettiği ekonomik bir “reform” programı uyguluyor. Bu program çerçevesinde para birimi dört kez devalüe edildi, gıda ve enerji sübvansiyonları önemli ölçüde azaltıldı, ancak bazıları hala yürürlükte.

The National’a konuşan mali analistler, akaryakıttaki fiyat artışlarının IMF’nin Mısır’a verdiği 820 milyon dolar tutarındaki kredinin üçüncü diliminin ödenmesi için temel bir şart olduğunu söyledi.

IMF, Mısır’ın gıda ve yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması şartını yerine getirmesini beklerken reform programının üçüncü incelemesi 10 Temmuz’dan 29 Temmuz’a ertelendi.

IMF’nin mart ayında kredi programını 5 milyar dolar genişletmesinden bu yana hükümet akaryakıt fiyatlarına ikinci kez zam yaptı. Mısır, anlaşmanın bir parçası olarak yakıt sübvansiyonlarını azaltmayı taahhüt etmişti.

Nisan ayında IMF, Mısır’ın 2024/25 yıllarında yakıt sübvansiyonları için 331 milyar Mısır lirası (6,85 milyar dolar), 2025/26 yıllarında ise 245 milyar Mısır lirası harcayacağını tahmin etmişti.

The National’ın haberine göre hükümetin sübvansiyonları kaldırma çabaları, son yıllarda yaşam maliyetlerinin arttığını söyleyen vatandaşların direnişiyle karşılaştı. Günlük yaşamı sekteye uğratan ve Mısırlılar arasında öfkeye yol açan sürekli elektrik kesintileri durumu daha da kötüleştirdi.

Hükümet elektrik kesintilerini rekor tüketim ve teknik arızalara bağlıyor ancak pek çok vatandaş bu açıklamaları bahane olarak görüyor.

Bazı uzmanlar sübvansiyonların azaltılmasının uzun vadede elektrik sektöründe yeni yatırımlar için alan açacağını ve nihayetinde elektrik kesintilerini ortadan kaldıracağını söylüyor.

Ancak hükümet kısa vadede IMF’nin şartlarını yerine getirmek ve halkın hoşnutsuzluğunu yönetmek arasında tehlikeli bir yolda ilerlemek zorunda.

Akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar, IMF kredilerini güvence altına almak için gerekli olsa da hükümet ile vatandaşlar arasındaki ilişkiyi daha da gerginleştirebilir.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Ateşkes müzakerelerine “Biden” rötarı

Yayınlanma

İsrail müzakere ekibi, Hamas ile ateşkes ve esir takası müzakereleri için bugün Doha’da yapılması planlanan görüşmeleri bir hafta sonraya erteledi.

Üst düzey bir İsrailli yetkili, gecikmenin nedeninin Başbakan Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Joe Biden arasındaki görüşmenin ertelenmesi olduğunu belirterek, Başbakan’ın nasıl ilerleneceğini değerlendirmek üzere ortaya çıkan anlaşmayı Biden’la görüşmeyi planladığını söyledi.

Kaynak ayrıca müzakere ekibinin toplantıdan sonra görüşmeler için yola çıkacağını söyledi, ancak tam zamanını belirtmedi. İsrail medyası heyetin ancak önümüzdeki hafta yola Doha’ya gidevileceğini bildirdi. Kaynak, gecikmeye rağmen müzakerecilerin Arap arabulucularla görüşmeleri uzaktan sürdürdüğünü vurguladı.

Hamas’ın elindeki rehinelerin aileleri, heyetin seyahatinin ertelendiği haberine öfke duyduklarını ifade ettiler.

Rehinelerden Matan Zangauker’in annesi Einav Zangauker, “Netanyahu Kongre önünde masadaki anlaşmayı kabul ettiğini açıklamak yerine, kişisel nedenlerle anlaşmanın ilerlemesini engelliyor” dedi.

Ayrıca aileler, İsrailli müzakere heyetiyle “acil toplantı” yapılmasını talep etti.

“Esir Aileleri Forumu” tarafından yapılan açıklamada müzakereler konusunda güven krizinin olduğuna işaret edildi. Açıklamada, “Başbakan (Binyamin Netanyahu) iki haftadır arabulucuların anlaşmanın uygulanmasına ilişkin taleplerine yanıt vermekten kaçınıyor” denildi.

Esir ailelerine müzakere sürecine dair sağlanan bilgilerin gerçekliği yansıtmadığı aktarılarak, “Bu ayak sürüme, sevdiklerimizi geri getirme şansının kasıtlı sabote edilmesidir. Müzakereleri etkili şekilde baltalıyor ve ciddi bir ahlaki başarısızlığa işaret ediyor” denilen açıklamada, esirlerin geri dönüşüne ilişkin “dürüst rapor” sunmanın güvenlik servislerinin sorumluluğunda olduğu vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English