SÖYLEŞİ

‘Maduro’nun zaferini gölgelemek için uluslararası bir operasyon düzenlendi’

Yayınlanma

Atilio Borón Arjantinli sosyolog ve siyaset bilimci. Doktorasını Harvard Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında alan Boron, Latin Amerika’daki ve dünyadaki siyasi ve jeopolitik gelişmeleri yakından takip ediyor. Boron ile 29 Temmuz’da, Venezuela’da devlet başkanlığı seçimlerinin düzenlenmesinden bir gün sonra, 1000’den fazla uluslararası ve ulusal gözlemcinin bir kısmının kaldığı Caracas’taki Gran Meliá otelinin lobisinde bir araya geldim. Seçim gözlemcileri Venezuela devletinin farklı kurumları tarafından Karayip ülkesinde yılın demokratik olayına katılmak üzere davet edilmişlerdi.

Mülakatı gerçekleştirdiğim pazartesi günü öğleden sonra, Venezuela’nın başkentinde sokakların büyük bir kısmı,  28 Temmuz seçimlerinin sonucunu onaylamadıklarını göstermek üzere barışçıl bir şekilde protesto eden göstericilerle doluydu.

Fakat buna paralel olarak, onlarca motosikletten oluşan bloklar halinde hareket eden bir grup maskeli kişi, kentin kontrolünü şiddet yoluyla ele geçirmeye başladı. Caracas, kelimenin tam anlamıyla yangın yerine döndü ve ülkenin diğer kentlerinde de gösteriler demokratik ve barışçıl olmaktan çıkıp uluslararası aşırı sağ tarafından tutulan paralı askerlerin katıldığı darbe çağrısı yapan protestolara dönüştü.

Bu artan gerilim ve belirsizlik ortamında, Venezuela seçim sürecinin uluslararası gözlemcisi olarak Caracas’ta bulunan Arjantinli entelektüel Atilio Borón ile bir mülakat gerçekleştirdik. Günler sonra Atilio Boron ile başta yarım kalan mülakatı tamamlamak üzere tekrar bir araya geldik. Borón, abluka altında ve savaşta bir ülke olan Venezuela’da bugün neler olduğuna dair izlenimlerini paylaştı.

Gözlemleme şansınız olduğu için soruyorum. Nicolás Maduro’nun yeniden seçilmesinin ertesi günü Venezuela’da yaşananların bir bilançosunu çıkarabilir misiniz?

Size sunacağım çıkarım, ünlü bir Amerikan enstitüsü olan Carter Center’ın iki haftadan fazla bir süredir Venezuela’da bulunması ve ülkedeki seçim sisteminin bir değerlendirmesini yapması . Carter Center, Venezuela seçim sürecinin gereken güvenilirlik, şeffaflık ve dürüstlük koşullarına sahip olduğunu ve dikkatlerini çeken herhangi bir şey tespit etmediklerini, yani sistemde halkın iradesinin çarpıtılmasına veya bükülmesine izin veren herhangi bir kusur bulmadıklarını ifade etti. Seçim süreçleri konusunda uzman olan bu enstitünün Venezuela’daki devlet başkanlığı seçimleri hakkında yaptığı açıklama budur.

Öte yandan, binden fazla ulusal ve uluslararası gözlemcinin önünde -ve Venezuela halkının çoğunluğunun iradesinin tartışılmaz gücünün 6 milyondan fazla oyla Devlet Başkanı Nicolás Maduro’nun yeniden seçilmesini sağlayan bir gösterisinin ardından- Venezuela muhalefetinin şiddet yanlısı ve demokratik olmayan kesimlerinin bir süredir duyurdukları darbe girişimini planladıklarına şahit olduk.

María Corina Machado ve dostlarının başını çektiği Venezuela muhalefetinin en faşist ve gerici kimliği, sokaklarda kaos yaratmak için kanun dışı yaşayan şiddet yanlısı grupları yalnızca kışkırtmakla, teşvik etmekle kalmadı, aynı zamanda finanse etti. ABD’nin yıllar süren ablukası ve boğulma sonrasında her türlü ihtiyacı karşılanan ve acı çeken nüfusun diğer kesiminden istifade ediyorlar. Toplumun seçim tercihi Nicolás Maduro olmayan bu kesimi, yasal ve meşru protesto hakkını kullanıyor ve bunu çoğunlukla barışçıl bir şekilde yapıyor.

Fakat bu seçim yarışında ikinci sırada yer alan, yani Chavista hükümetine karşı çoğunluk muhalefet gücü olarak adlandırılan muhalefetin liderleri, Venezuela seçim otoritesi Ulusal Seçim Konseyi’ni (CNE) yok saymak ve halk iradesini görmezden gelmek için bir darbe planı tertip etti. Hükümete karşı demokratik muhalefet olduğunu iddia eden siyasi aktörler bunlar mı? Venezuela halkı için gerçekten en iyisini istediklerini düşünmek saçmalıktır. Her daim istikrarsızlaştırma ve Chavista hükümetlerini anayasaya aykırı bir şekilde devirme oyunu oynadılar, bunu bir kez daha gösterdiler, planları başka.

Sonuç olarak, Nicolás Maduro’nun zaferini görmezden gelmek için uluslararası bir operasyon düzenlendi. Neredeyse yarım asırdır bu mesleğin içindeyim ve Latin Amerika ve dünyadaki hegemonik medya tarafından desteklenen sağ ve uluslararası aşırı sağ tarafından böylesine koordineli ve sistematik bir çaba görmediğimi söylesem yalan olmaz. Ancak hiç kimse sahtekarlığı kanıtlayamadı, zira ortada bir sahtekarlık yoktu. Venezuela muhalefeti kayda değer bir oy oranı elde etti; 5 milyon oy önemli bir sayı, ancak bu, hem Chavismo hem de muhalefet tarafından elde edilen oyların tarihi istatistikleri arasında yer alıyor. Nicolás Maduro’ya karşı yarışan 9 başkan adayından oluşan muhalefet içinde en belirgin figür, Venezuela’nın aşırı sağından Edmundo González’ti.

Sokaklarda gördüklerimizin spontane olduğunu düşünüyor musunuz?

Hiç de değil, kesinlikle planlı, dediğim gibi bu bir darbe planı, programlı ve ABD destekli, genelde olduğu gibi ve tarihin Latin Amerika’da ve dünyanın diğer bölgelerinde acı bir şekilde gösterdiği gibi. Soytarı aday Edmundo González ve María Corina Machado, Venezuela’da devlet başkanlığı seçimleri yapılmadan çok önce hile yapıldığını iddia etmişlerdi. Venezuela’da demokrasinin gücü ve ülkenin seçim sisteminin hileye karşı korunması gibi tartışılmaz bir gerçeği sorgulanır hale getirmek için zemin hazırladılar.

Dediğim gibi, bir Chavista enstitüsü olduğunu söyleyemeyeceğimiz Carter Center da Venezuela’daki seçim sürecinin dünyadaki en eksiksiz ve güvenli süreçlerden biri olduğunu söyledi. Sayısız güvenlik kilidine sahip olduğu için sonuçların bir aday ya da diğeri lehine manipüle edilmesi mümkün değil. Fakat muhalefet bu fikri, hile fikrini desteklemeye devam etti, aradıkları görüntüyü, Nicolás Maduro’yu reddeden alevler içindeki Venezuela’yı verebilecek -çoğu asılsız- argümanlarla buraya ulaştı. Amaç Chavez’in, Bolivarcı Devrimin mirasını zihinlerden kazımak ve ülkeyi emperyal ve şirketlerin çıkarlarına teslim etmekti.

Batı yaptırımlarının ülkedeki sosyo-ekonomik sorunlar üzerinde bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Muhalefetin çoğunlukla temelsiz argümanlar yaydığını söylüyorum, zira Venezuela’da gerçek iktisadi ve sosyal sorunlar, düşük maaşlar, ülke toplumunun önemli bir kesiminde bazı mal ve hizmetlerin eksikliği söz konusu. Bu bağlamda, Devlet Başkanı Nicolás Maduro’nun bunun iyi ile kötü arasında bir mücadele olduğunu söylerken yanıldığına inanıyorum. Venezuela Devlet Başkanı’nın ülke toplumunda kendisine olumsuz bakan, ancak demokrat bir kesim olan ve ABD’nin iktisadi yaptırımlarının etkilerine maruz kalan bu kesimi araması ya da çağırması, onlarla konuşması gerektiğine inanıyorum. Eğer bu kesim kendisini dahil edilmemiş ya da mevcut hükümet tarafından saldırıya uğramış hissederse, diyalog kurmak istemeyen bir tavır takınabilir ve bunun da, daha önce de olduğu gibi, Venezuelalıların dünyanın diğer ülke ve bölgelerine göçünün artması gibi pek çok sonucu olabilir.

Fakat María Corina Machado, Juan Guaidó, Leopoldo López ve diğer Venezuelalı muhalif figürlerin yaptıklarının, askeri müdahale çağrısında bulunmalarının ve kendi ülkelerine karşı ekonomik yaptırımları artırmalarının, ABD’de veya dünyanın herhangi bir ülkesinde son derece ciddi cezai sonuçları olacağını bir kez daha teyit etmek istiyorum.

Venezuela’dan göçten bahsettiniz. Sayısı belirsiz birkaç milyon Venezuelalının dünyanın birçok yerine göç etmek zorunda kaldığı biliniyor. Ülkenin sosyo-ekonomik sorunları Maduro’ya olan desteği nasıl etkiledi?

Venezuela’da göçün bir dram olduğunu düşünüyorum. Üç, dört ya da beş kişi de olsa, kaç milyon kişi göç etmiş olursa olsun, bu bir dramdır zira insanlar ülkelerini terk etmek istemezler. Bağlılığın daha az olduğu başka yerler de var ama Venezuelalıların ülkelerine ve yaşam tarzlarına muazzam bir bağlılıkları var ve bu nedenle yurt dışında olan tüm bu insanlar da aileleri gibi acı çekiyor.

Venezuela dışında asgari sayıda, 3 milyon Venezuelalı olduğunu düşünelim, yurt dışında yaşayan 3 milyon aile var ve bu durum, özellikle de Venezuela’da yaşadıkları refahın devam edeceği yönündeki fikirleri nasıl aktaracaklarını veya ileteceklerini bilmiyorlardıysa, seçim sonuçlarını etkilemiş olmalı. Muhalefetin arzularından birinin de, göçmenlerin geri dönüşünden sorumlu bir kamu politikası olan Vatana Dönüş Misyonu kapsamında 150 bin kişiyi geri getiren bu ekonomik refahı durdurmaya çalışmak olduğuna inanıyorum.

Kısa bir süre içerisinde 150 bin kişi Venezuela’ya geri döndü ki bu önemli bir sayı ve ülkenin yaşadığı ekonomik iyileşme döneminde gerçekleşti. Eğer bu büyüme devam ederse, ki bazıları GSYİH’nin yüzde 7’si gibi rakamlardan bahsediyor, daha fazla Venezuelalının geri dönme ihtimalinin çok yüksek olduğuna inanıyorum ve Maduro hükümeti de bu muazzam sayıdaki Venezuelalıyı sınır dışı edenlerin yaptırımlarıyla ABD hükümeti olduğunu ve onları, Venezuelalıları ülkeye geri getirenlerin Bolivarcı hükümet olduğunu göstermek zorunda kalacak, zira bunu da anlatamazlarsa, bu oylamanın bir geri tepme etkisi yaratabileceğine inanıyorum.

Muhalefet iktidara gelirse, Batı ve Batı yanlısı talepler doğrultusunda Chavistaları devletten tasfiye edeceğini düşünüyor musunuz?

Muhalefetin iktidara gelmesinin bir felaket olacağına inanıyorum, zira Venezuela muhalefeti liberal ilkeleri savunmuyor, kendileri gibi düşünmeyenlere saygı duymuyor, patrimonyal bir iktidar ve devlet anlayışına sahipler, iktidarın sadece kendilerine ait olduğuna inanıyorlar ve bence burayı çiftlik sahibi gibi yönetecekler.

Pek çok liderin muhalefetin demokratik ilkelerini benimsemediği sürece kazanamayacağını, zira herkesi ateşe atacağını söylemesinin nedeni de bu. Bu yüzden Javier Milei gibi şahsiyetler bile dikkatli olsun, dikkatli olsun çünkü María Corina Machado’nun ima ettiği şey sadece Venezuela için değil tüm bölge için çılgınlık.

Eğer seçimleri muhalefetin kazandığı ortaya çıkarsa, herkes bunu kabul etmek zorunda kalacaktır. Ama tabii ki durum böyle olmadığına göre, üstüne üstlük intikam, yangın vaat eden bir şahsiyetin Nicolás Maduro’nun kazandığı sonucu tanımak istememesi, bunların hepsi en ufak bir sağduyu mantığının dışında kalan unsurlar.

Maduro, Venezuela halkı nezdinde hala popüler bir lider mi?

Nicolás Maduro, 28 Temmuz Pazar günü kendisine oy veren 6 milyon insanla birlik içindedir. Güvenilirlik var, Nicolás Maduro’nun politikalarına katılmasa da ona oy verenler de dahil olmak üzere, kesinlikle birlik içinde olan bir halk var. Bence ona oy verdiklerinde muhalefetten daha iyi olduğuna inandılar ve bu nedenle ona güvenoyu verdiler.

Komutan Chavez’in bir zamanlar sahip olduğu gibi yakınlık, güven ve sempati seviyelerini zaten geri kazanmış olan insanlara bu da eklenirse, önümüzdeki yıllarda 21. yüzyıla demir atmış yeni bir Venezuela iddiasını gerçeğe dönüştürecek yeni bir yönelimin ortaya çıkması için bunun da olumlu bir unsur olduğuna inanıyorum.

Çok Okunanlar

Exit mobile version