Bizi Takip Edin

AMERİKA

Peru Devlet Başkanı Castillo gözaltında: Bir darbenin kısa öyküsü

Yayınlanma

Azil oylamasına karşılık olarak Kongre’yi feshedip yeni seçimler yapılana kadar bir acil durum hükümeti ile ülkeyi yönetmek isteyen Peru Devlet Başkanı Pedro Castillo azledilip gözaltına alındı.

Castillo’nun öğretmen sendikası liderliğinden başkanlığa uzanan yolculuğu şimdilik son bulmuş görünüyor. Özgür Peru isimli partinin, eski diktatör Alberto Fujimori’nin kızı Keiko Fujimori’ye karşı aday gösterdiği Castillo, ülkenin kırsal emekçileriyle ve yerli hareketiyle güçlü bağlara sahipti.

Castillo, başkanlığı kazansa da Özgür Peru’nun başını çektiği ilerici-solcu partiler, Kongre’de Fujimori’nin önderliğindeki Halk Hareketi ve müttefiklerinin gerisindelerdi. Dolayısıyla Kongre’deki azil oylaması sağcıların egemenliğinde sonuçlandı ve Castillo, “isyan” ve “anayasal düzeni ihlal” suçlamalarıyla gözaltına alındı.

Castillo’nun zikzakları

Castillo’nun ilk kabinesinde, çokuluslu maden şirketlerine imtiyaz tanımak istemeyen bakanlar bulunuyordu. Ama Castillo, maden lobilerinin baskısıyla bu bakanları görevlerinden almıştı. Castillo, işveren sendikası CONFIEP ile ordunun isteklerine de boyun eğmişti.

Castillo’nun partisi Özgür Peru da zaman zaman Kongre’de Fujimori taraftarlarıyla Başkan’a karşı birlik oldular. Dahası, Castillo da Latin Amerika’daki ABD kuklası örgütler arasında görülen Amerikan Devletleri Örgütü’ne (OAS) başvurunca siyaseten zor bir durumda kaldı. Benzer bir girişimi, eski Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales de devrilmeden önce yapmıştı.

ABD, ordu, patronlar ve sağcılar iş başında

Castillo, azil oylamasına karşı Kongre’yi feshedip yeni seçim ve yeni anayasa çağrısı yapınca ipler koptu. Ordu itiraz etti, kendi partisi itiraz etti, başkan yardımcısı itiraz etti, Peru’nun komşuları itiraz etti. ABD Büyükelçisi Lisa Kenna, başkana kararını geri alması çağrısında bulunarak, Peru’nun “demokratik kurumlarının anayasaya göre işlemeye devam etmesi gerektiğini” söyledi. Hepsine göre Başkan Castillo bir “darbe”ye kalkışıyordu.

Sonra ABD Dışişleri Bakanlığı da işe karıştı ve sözcü Ned Price, Peru anayasası ile çelişen her hareketi “kategorik olarak reddettiklerini” açıkladı. Arjantin Dışişleri “derin endişe” duyduklarını söyledi; Brezilya Dışişleri de Camillo’nun hamlelerinin bu ülkenin anayasasıyla uyumsuz olduğunu bildirdi.

Peru Başsavcısı Patricia Benavides, zaten Ekim ayında Castillo’ya karşı suçlamalar yönelttiği bir dosya hazırlamıştı. Bunlar arasında, başkanlıktan kişisel çıkar elde etmek, nepotizm, yolsuzluk gibi suçlamalar yer alıyordu.

Castillo’nun destekçileri de sırt çevirdi

Böylece azil oylamasında, Fujimoristlerin yanı sıra Özgür Peru vekillerinin önemli bir kısmı ile Castillo’nun destekçileri olarak görülen “öğretmenler bloğu” da Castillo’ya karşı oy kullandı. Toplamda 130 vekilden 101’i başkana karşı çıktı.

Azilden hemen sonra Castillo’nun başkan yardımcısı Dina Boluarte, uluslararası basında “Peru’nun ilk kadın başkanı” olarak taltif edilerek başkanlık yemini etti. Boluarte, seçim sandığından çıkmayan bu yeni başkan, derhal ABD ve OAS tarafından tanındı. Böylece Latin Amerika’da son yıllarda sıkça şahit olduğumuz “kansız darbe” sona erdi.

AMERİKA

Kanada’da devlet destekli ötanazinin hedefi yoksullar ve engelliler

Yayınlanma

Kanada, ‘ölümcül hastaların onurlu bir şekilde ölmelerini’ sağlayan, dünyanın en yüksek yardımlı ölüm/ötanazi oranlarından birine sahip. 

Bununla birlikte ortaya saçılan bilgiler, devlet destekli ötanazinin yoksullara ve engellilere ‘sosyal yardım’dan kurtulmanın bir yolu olarak kurgulandığı şüphelerini doğuruyor.

Jacobin’de yer alan habere göre Kanada’nın Ölümde Tıbbi Yardım (MAiD) programına yönelik uyarılar yıllardır yapılıyor. Engelli hakları savunucularına göre, insanları yoksullaştıran ve bunu orantısız bir şekilde engellilere yapan bir sistemde, hayatta kalmak için mücadele etmekten daha kolay olduğu için insanların ölümü seçme riski fazlasıyla gerçek.

Bu hak grupları tıbbi bakıma yeterince yatırım yapılmamasının ‘insanları uçurumun kenarına ve ötesine iteceğini’, bunun da bazılarının sevdiklerine ya da toplumun geneline ‘yük olmak’ yerine ölmeyi seçeceği anlamına geldiğini söylüyorlardı.

Kanada şu anda dünyadaki en yüksek yardımlı ölüm oranlarından birine sahip. The Guardian’ın şubat ayında bildirdiği üzere, ülkedeki ölümlerin yüzde 4,1’i doktor destekli olarak gerçekleşti ve bu sayı 2021 ile 2022 yılları arasında yüzde 30 artarak büyümeye devam ediyor. Haberin yazarı Leyland Cecco, MAiD’i tercih eden 13.100’den fazla kişiyle yapılan bir ankette, önemli bir çoğunluğun (yüzde 96,5) ölümcül hastalık veya yakın ölüm karşısında yaşamlarına son vermeyi seçtiğini yazıyor. Buna karşılık yalnızca 463 kişinin bunu ‘kronik bir durum’ karşısında tercih etmiş.

Sosyal yardımlar kiraya bile yetmiyor

Önceleri devlet destekli ölümleri destekleyen Kanadalı gazeteci Jeremy Appel, geçen sene yazdığı bir makalede bu fikrinden vazgeçtiğini söyleyerek, “Kanada’daki ötanazinin, geç dönem kapitalizmin acımasız mantığıyla sosyal fonların alaycı sonunu temsil ettiğini fark ettim: onurlu bir yaşam sürmek için ihtiyaç duyduğunuz fondan sizi mahrum bırakacağız […] ve eğer bundan hoşlanmıyorsanız, neden kendinizi öldürmüyorsunuz?” demişti.

Kanada’nın en kalabalık eyaleti olan Ontario’da, engelli desteği alan bir kişi ayda yaklaşık 1.300 dolar alıyor. Eyaletin sosyal yardım programı Ontario Works ise ayda en fazla 733 dolar ödüyor. Tek odalı bir dairenin kira bedeli birçok şehirde rutin olarak ayda ortalama 2.000 doları buluyor. Nisan ayında Toronto’da tek yatak odalı bir dairenin aylık kira ortalaması neredeyse 2.500 dolardı.

Makalede, amiyotrofik lateral skleroz hastası bir kişinin uygun tıbbi yardım bulamadığı için, bir başka kişinin ise yalnızca ‘duyma kaybına’ uğramasına rağmen devlet destekli ötanazi ile öldüğüne dikkat çekiliyor.

Toronto Üniversitesi hukuk profesörü Trudo Lemmens, Globe and Mail için şubat ayında kaleme aldığı bir yazıda, “MAiD rejimimizin ölüme erişimi bir fayda olarak teşvik etmesinin ve ölümü korunması gereken bir zarar olarak önemsizleştirmesinin sonuçları giderek daha açık hale geliyor,” demişti.

700 engelliye devlet destekli ölüm

Lemmens, MAiD’in ‘makul ölçüde öngörülebilir bir ölümle’ karşı karşıya olmayanlar için doktor destekli ölüme izin veren ikinci yolunu eleştirirken, kabul edilmesinden sonraki iki yıl içinde ‘ikinci yol’ MAiD sağlayıcılarının, ‘çoğunun muhtemelen yıllarca ömrü kalmış olan yedi yüze yakın engelli insanın hayatına son verdiğine’ dikkat çekiyor.

MAiD’in ruhsal hastalıkları da kapsayacak şekilde genişletilmesine ilişkin endişelerini dile getiren Lemmens, ‘yetersiz sosyal ve ruh sağlığı hizmetlerinin ve barınma desteklerinin sağlanamamasının insanları MAiD talebinde bulunmaya ittiğine dair endişelerin arttığını’ belirterek, ‘ruhsal hastalıkların MAiD’e temel teşkil etmesinin erken ölüm riskine daha fazla maruz kalan insanların sayısını artıracağını’ ifade etti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD donanması savaş zamanında hangi Hint-Pasifik tersanelerini kullanabileceğini araştırıyor

Yayınlanma

ABD ordusu, Çin’in donanma kapasitesine ayak uydurmak amacıyla, Kongre tarafından onaylanması halinde önümüzdeki mali yılda altı kadar Amerikan donanma gemisinin bakım çalışmalarını uluslararası tersanelerde gerçekleştirecek.

Ordunun talebi bu yıl içinde onaylanırsa, ABD donanması gemilerinde bu tür işler için yabancı tersanelerin kullanımı yaygınlaşacak ve bu durum ABD standartlarına uygun tersanelerin sertifikalandırılmasına yol açacak.

ABD Donanma Bakanı Carlos Del Toro çarşamba günü Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nin 2025 mali yılı bütçesine ilişkin oturumunda yaptığı konuşmada “Eğer savaşa girmek zorunda kalırsak, o zaman gerekli olacak hasar onarımını yapabilmek için bu gemileri hangi tersanelere ve hangi ülkelere gönderebileceğimiz konusunda tam bilgiye sahip olacağız” dedi.

Mevcut yapıya göre, Tayvan Boğazı’nda bir çatışma olması halinde, ABD’nin hasar gören gemileri onarım için Guam, Hawaii ya da ABD’nin Batı Sahili’ne geri göndermesi gerekiyor. Onarımların çatışmaya daha yakın tersanelerde yapılmasıyla ABD gemilerinin hızlı bir şekilde savaş alanına geri gönderilmesi hedefleniyor.

Del Toro, bakım faaliyetlerinin 90 günden az süreceğini söyledi. Pentagon’un 2025 mali yılı Ekim 2024’ten Eylül 2025’e kadar sürecek.

Japonya, Güney Kore ve Hindistan

Donanma son yıllarda ABD müttefikleri ve ortaklarının tersanelerinde küçük ölçekli onarım denemeleri yaptı.

Geçtiğimiz ay Başkan Joe Biden ve Japonya Başbakanı Fumio Kishida, ABD donanma gemilerinin Japon tersanelerinde tamir edilmesini araştırmak üzere anlaştılar.

Del Toro’nun şubat ayında Japonya’nın Yokohama kentindeki Mitsubishi Heavy Industries tersanesine yaptığı ziyaretin ardından USNS Big Horn filo ikmal gemisi onarımdan geçti. Bundan önce de Güney Kore’nin güneydoğusundaki Ulsan kentindeki tersaneleri gezmişti.

Biden ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Eylül 2023 toplantısının ardından yaptıkları ortak açıklamada, “Hindistan’ın ABD Donanması’nın ileri konuşlu varlıklarının ve diğer uçak ve gemilerin bakım ve onarımı için bir merkez olarak ortaya çıkmasını” memnuniyetle karşıladılar.

Hindistan’da USNS Charles Drew ve USNS Matthew Perry kuru yük gemilerinin yanı sıra USNS Salvor kurtarma ve kurtarma gemisi de 2022’den bu yana birbiri ardına onarım için Chennai yakınlarındaki Larsen & Toubro’nun Kattupalli tersanesine yanaştı.

Savaşta ilk onlar hedef alınır

Uzmanlara göre, ABD donanma gemilerinin onarımı tersaneler için yeni bir iş fırsatı sunarken, Del Toro’nun tersanelerin savaş zamanında kullanılmasına doğrudan atıfta bulunması müttefikleri tedirgin edebilir.

Japonya’nın Deniz Öz Savunma Kuvvetleri’nden eski bir amiral, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, “Bir kez tespit edildiklerinde, savaş patlak verirse düşman tarafından ilk hedef alınanlar olabilirler” dedi.

Amerikan yerel kapasitesinin Çin’e yetişmek için yeterli olmadığı anlaşıldıkça, yabancı tersanelerin kullanımının ABD donanması için en önemli öncelik olduğu düşünülüyor.

Amerikan ticari gemi inşası 1980’lerden bu yana aşırı korumacı düzenlemeler ve azalan mavi yakalı işgücü nedeniyle durdu. Del Toro’ya göre, ABD’nin gemi inşa ve onarımına yönelik gelecek talebi karşılayabilmesi için 50.000 veya daha fazla tersane çalışanına ihtiyacı olacak.

Cato Enstitüsü’nden araştırma görevlisi Colin Grabow Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada, ölçek ve rekabet eksikliğinin bir sonucu olarak, “ABD’de inşa edilen konteyner gemilerinin Asya’dakilere kıyasla genellikle yaklaşık 4,5 kat ila 5 kat daha pahalı” olduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump: Cihada kapılarını açınca Londra ve Paris tanınmaz hale geldi

Yayınlanma

Eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçilerin 2024 seçimlerindeki başkan adayı Donald Trump, Wisconsin’deki seçim mitinginde Avrupa’yı eleştirdi.

Beyaz Saray’a geri dönmek için kampanya yürüten eski ABD Başkanı, “Avrupa kapılarını cihada açtığında neler olduğunu gördük. Paris’e bakın, Londra’ya bakın; artık tanınmaz haldeler,” dedi.

Cumhuriyetçi aday Trump, “Paris’teki ve Londra’daki insanlarla başımı çok derde sokacağım ama biliyor musunuz, gerçek bu. Onlar artık tanınmıyor ve bunun ülkemize olmasına izin veremeyiz. Bizim inanılmaz bir kültürümüz, geleneğimiz var, onların kültüründe, geleneklerinde yanlış bir şey yok, bunun burada olmasına izin veremeyiz ve bunun ABD’de olmasına asla izin vermeyeceğim,” diye ekledi.

Trump daha önce de Avrupa ülkelerini bu konuda eleştirmişti. Aralık 2015’te, Paris’teki IŞİD saldırısından kısa bir süre sonra, Paris ve Londra’daki mahallelerin çok tehlikeli olduğunu ve polisin buralara gitmeyi reddettiğini söylemişti. Trump o sırada ‘Müslümanların ABD’ye girişinin tamamen durdurulması’ planını savunuyordu.

Bu sözleri nedeniyle eleştirilmesine rağmen Trump, ‘Good Morning America’dan George Stephanopoulos’a verdiği demeçte sözlerini savunmuş ve “Gerçek Paris, hakkında okuduğunuz Işık Şehrinden farklı bir Paris’tir. Paris’te o kadar radikalleşmiş ve o kadar vahşi bölgeler var ki… polis oraya gitmeyi reddediyor. Oraya gitmeyecekler. Bizim ülkemizde de olacak olan budur,” demişti.

Eski başkandan kampüslere giren polise destek

Donald Trump ayrıca çarşamba günü New York Polis Departmanını (NYPD), Filistin yanlısı öğrencilerin üniversite yönetimine İsrail’e desteğini kesme çağrısında bulunmak üzere kamp kurdukları Columbia Üniversitesi kampüsüne yaptığı baskın nedeniyle övdü.

Trump destekçilerine, “New York’un en iyilerini izlemek çok güzeldi,” dedi ve polisi överek ‘tam iki saat içinde her şeyin bittiğini’ söyledi.

“Ve onlar (polis) içeri girdiler, her şeyi hallettiler ve inanılmazlardı. Harika bir iş çıkardılar. Büyük polisimize gücünü geri vereceğiz,” diyen Trump, Columbia Üniversitesi’ndeki Filistin yanlısı protestoyla ilgili olarak da, “New York dün gece kuşatma altındaydı,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Columbia Üniversitesi Rektörü Minouche Shafik’i polisi aramak için ‘çok uzun süre’ beklediği ve ‘zayıf’, ‘korkak’ ve ‘kötü’ olduğu için eleştirdi.

Salı günü Fox News’e verdiği bir mülakatta da Trump, Columbia Üniversitesi’ndeki Filistin yanlısı protestocuların ‘paralı ajitatörler’ içerdiğini iddia etmişti.

Trump, “Gerçekten de burada çok sayıda paralı ajitatör, profesyonel kışkırtıcı olduğunu düşünüyorum ve bunu her yerde görüyorum. Bilirsiniz, pankartlar gördüğünüzde ve hepsi birbirinin aynısı olduğunda, bu bir kaynaktan para aldıkları anlamına gelir,” demişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English