Bizi Takip Edin

AMERİKA

Elon Musk, Hunter Biden, Ukrayna ve bazı ‘tesadüfler’

Yayınlanma

Elon Musk’ın “Twitter Belgeleri” adıyla yayınladığı iç yazışmaların ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden ile ilgili olması, Beyaz Saray’ı da meşhur “sosyal medya kavgasının” içine çekti.

Ekim ayında Twitter’ı satın alarak platformun yeni patronu olan Musk’ın, geçen hafta serbest gazeteci Matt Taibbi üzerinden yayınladığı iç yazışmalar, sansür tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Yazışmalar, eski Twitter yönetiminin, Hunter Biden ile ilgili skandal haberleri 2020 ABD seçimleri öncesinde sansürlediğini gösteriyordu.

Son günlerde Julian Assange ve Edward Snowden ile ilgili online anketler açarak dikkat çeken Musk’ın kendisi de yayınladığı iç bu yazışmalarla ifşacılığa soyunmuş durumda. Peki daha ilk ifşasında neden Hunter Biden’ı seçti?

Beyaz Saray Basın Sekreteri Karine Jean-Pierre, buna “büyük bir tesadüf” diyor. Düzenlediği basın toplantısında Jean-Pierre, “Bunu ilginç bir tesadüf olarak görüyoruz ve dikkat dağıtıcı bir hamle” ifadelerini kullandı.

Gerçekten tesadüf mü? 

Jean-Pierre bunu tesadüf olarak görse de Musk, Hunter Biden ile ilgili haberlerden ilk kez bahsetmiyor.

Bilakis, Twitter’ı satın almayı teklif ettikten yalnızca birkaç gün sonra Hunter Biden haberlerinin sansürlenmesinin yanlış olduğunu söylemişti.

Podcast yayıncısı Saagar Enjeti’yle sosyal medya hesabından sohbet eden Musk, 26 Nisan’da Enjeti’ye yanıt olarak yazdığı tweet‘inde şu ifadeleri kullanmıştı:

Büyük bir gazetenin Twitter hesabını, gerçek bir haber yayınladığı için askıya almak inanılmaz derecede uygunsuzdu.”

Ne sansürü, ne gazetesi?

İki sene hem insanlık hem de gezegen için çok kısa bir zaman dilimi. Ama konu siyaset, hele de dış siyaset olunca büyük skandalların bile unutulmasına yetiyor.

Bu yüzden önce kısaca Hunter Biden’ı ve şu sansür meselesini hatırlayalım.

Joe Biden’ın başı, küçük oğlu Hunter ile yıllardır dertte.

Ağabeyinin 2015’te beyin kanseri nedeniyle ölmesinin ardından yengesiyle beraber olan, kuzeniyle fuhuş pazarlığı yapan, uyuşturucu bağımlısı Hunter, 2019’da Rus uyuşturucu kaçakçılarıyla takılırken sızmış ve bilgisayarını çaldırmıştı.

Aslında Hunter’ın daha önce de bu şekilde 3 bilgisayarını çaldırdığı biliniyordu.

Asıl tartışma ise ABD’nin çok okunan tabloid gazetelerinden New York Post’un Hunter’a ait olduğu iddia edilen bilgisayarlardan birinin bir tamirciye bırakılan harddisk’inden alınan yazışmaları Ekim 2020’de yayınlamasıyla başladı.

Bu yazışmalar, Biden ailesinin Ukrayna’da karıştığı yolsuzlukları gözler önüne seriyordu ve başkanlık seçimlerine sadece birkaç hafta kalmıştı.

Seçimlerin seyrini değiştirebilirdi

Bu yazışmalar, Hunter Biden’ın, yönetim kurulunda olduğu Ukraynalı enerji firması Burisma’dan aylık 50 bin dolar maaş aldığını ve şirket hakkında soruşturma yürüten başsavcı Viktor Şokin’i kovması için Ukrayna’ya baskı yaptığını gösteriyordu.

Buna göre Joe Biden da, dönemin Ukrayna Başkanı Petro Poroşenko ve Başbakan Arseniy Yatsenyuk’un Şokin’i görevden alması için nüfuzunu kullanmıştı.

Biden kanadının sözcüsü Andrew Bates ise, o dönem başkan adayı olan Biden’ın takviminde böyle bir görüşmenin yer almadığını söyleyerek iddiaları reddetmişti.

New York Post, belgeleri nereden buldu?

İddiaya göre söz konusu harddiskin içindeki bilgileri John Paul Mac Isaac adlı bir bilgisayar tamircisi kopyalamıştı. Isaac bu diski kendini Hunter Biden diye tanıtan birinin bıraktığını ama almaya kimsenin gelmediğini öne sürmüştü.

Tamirci kimse gelmeyince dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın kişisel avukatı Rudy Giuliani’nin avukatı Robert Costello’ya ulaşıp belgeleri verdiğini ve FBI’ı da bilgilendirdiğini söylüyor.

Cumhuriyetçilere yakınlığıyla bilinen New York Post da bu yazışmaları Giuliani’den aldığını savunuyor.

Bütün bu olayların Kasım 2020 seçimlerinden sadece bir ay önce yaşanması özellikle dikkat çekici. Çünkü muhafazakar siyasetçilerin iddiasına göre, “bu bilgiler sansürlenmeseydi seçimin seyrini değiştirebilirdi”.

Trump’ın azil soruşturmasının nedeni de Hunter Biden’dı

Biden ailesinin Ukrayna’da tartışmalı faaliyetlere girişmesi aslında 2014’teki renkli devrime dayanıyor.

O dönem başlayan eylemlerin hızla şiddet olaylarına evrilmesinin ardından Başkan Viktor Yanukoviç görevden alınmış ve yerine Petro Poroşenko getirilmişti.

Ukrayna’nın yakın tarihinin en önemli isimlerinden olan Yanukoviç Rusya’ya, Poroşenko ise ABD’ye yakınlığıyla biliniyordu.

Poroşenko’nun haziran ayında göreve gelmesinden sonra dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Ukrayna’yla “ilişkileri güçlendirmek” için yardımcısı Joe Biden’ı görevlendirdi.

Hunter tam da bu sıralarda Burisma’nın yönetim kuruluna girdi.

2016’da iktidara gelen Trump ise Biden’ın o dönemde görevini kötüye kullandığını ve ABD dış politikasını oğlu ile kendisinin Ukrayna’daki menfaatleri için manipüle ettiğini savunuyor.

2019’da ABD Senatosu’nda başlatılan Trump’a yönelik azil soruşturması da Biden ailesinin Ukrayna ile ilişkilerini konu alıyordu.

Çünkü Trump, soruşturmadan birkaç ay önce Ukrayna başkanı olan Vladimir Zelenski ile telefonda bu konuyu konuşmuştu.

İddiaya göre Trump, söz konusu görüşmede rakibi Joe Biden ve ailesine soruşturma açması karşılığında Ukrayna’ya askeri yardımda bulunacağını söylemişti.

Beyaz Saray ise Trump-Zelenskiy görüşmesinin dökümünü yayınlamış ve görüşmenin askeri yardımlarla ilişkisi olmadığını savunmuştu.

Soruşturmanın ardından Trump senatoda aklanmıştı.

Bütün bunların Twitter ile ne ilgisi var?

New York Post’un Hunter Biden belgelerini yayınladığı Ekim 2020’de Trump’ın sosyal medya hesapları bile henüz engellenmemişti.

Ancak hem Twitter hem de Facebook, haber kuruluşuna yayınladığı Hunter belgeleri yüzünden katı bir sansür uyguladı.

Şirketler haberin paylaşımına kısıtlama getirirken, Twitter’da gazetenin hesabı, “kişisel bilgileri ihlal ettiği gerekçesiyle” donduruldu.

Facebook, bu haberle ilgili “incelemeler yürüttüklerini” söyleyerek nispeten yumuşak bir tavır alırken, Twitter’ın tutumu çok daha sertti.

Gazetenin hesabını 16 gün süreyle kapatan Twitter, haberdeki görselleri ya da haberin bağlantısını paylaşan hesapları bile bloke ediyordu.

Twitter sözcüsü Trenton Kennedy, bu uygulama için “bilgilerin siber saldırı yoluyla elde edilmiş olmasını” gerekçe gösteriyordu.

New York Post ise siber saldırıya karışmadıklarını, bilgileri doğrudan Giuliani’den aldıklarını vurguluyordu.

Belgeler gerçek çıktı

Tartışma ve tepkilerin ardından geri adım atan Twitter temsilcileri, daha sonra “saldırıyla ele geçirilmiş materyaller” politikasını güncellediğini duyurdu ama bu kararı geriye dönük olarak New York Post’a uygulamayacaklarını söyledi.

“Tesadüf” o ki Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının hemen ardından New York Times’ta konuyla ilgili önemli bir haber yayınlandı. Haberde bilgisayarın gerçekten Hunter Biden’a ait olduğu ve içindeki belgelerin de gerçek olduğu belirtiliyordu.

Birçok yorumcu ise New York Times’ın “zamanlamasının manidar olduğuna” dikkat çekiyordu. Bir görüşe göre belgelerin doğru olduğu, tam da Rus askerlerinin Ukrayna’ya girmesinin ardından duyurulduğu için yeterince gündem olamadı. Hatta belki de gündem olamaması için özellikle bu dönemde kabul edildi.

Zaten New York Times’ın haberi yayınlandığında Trump, Twitter ve Facebook’tan çoktan atılmış ve hatta şirketlerin New York Post’a uyguladığı yaptırımlar da unutulmuştu.

Yeni tartışma konusu ise Rus medyasında veya şirketlerinde çalışan kullanıcılara ayrım gözetmeksizin “Rusya’yla ilişkili hesap” etiketinin çakılmasıydı.

Ağustos ayında Joe Rogan’ın Spotify’daki podcast’ine konuk olan Meta CEO’su Mark Zuckerberg de New York Post’a sansür uyguladıklarını kabul etmişti.

Zuckerberg, FBI’ın seçim sonuçlarını etkileyecek dezenformasyona karşı dikkat uyarısı yaptığını ve bu nedenle haberi sansürlediklerini söylemiş ve şunları eklemişti:

“Bu kararın yanlış olduğunu bilmek beni çok rahatsız ediyor. Yapmamamız gereken bir şeyi yaptık, en kötüsü de bu.”

“Twitter Belgeleri”nde neler var?

Musk’ın gazeteci Taibbi’ye verdiği, eski Twitter yönetiminin iç yazışmalarından oluşan belgeler de tam da bu sansür sürecinde şirkette neler yaşandığını gösteriyor.

Bu dosyalardan yola çıkarak 3 Aralık’ta bir dizi tweet atan Taibbi, Twitter’ın son derece serbest bir iletişim amacıyla kurulduğunu ama zamanla güvenlik gerekçesi yüzünden platforma çeşitli kontrol mekanizmalarının eklendiğini söylüyor.

Buna göre finansal dolandırıcılığa karşı geliştirilen uygulamalar zamanla manipülatif bir boyut kazandı. Siyasi odaklardan platformdaki içeriklere müdahale talebi gelmeye ve yöneticiler de bu talepleri karşılamaya başladı.

Taibbi, 2020’ye gelindiğinde, siyasilerden ünlülere ve şirketlere kadar birçok aktörün Twitter’dan paylaşımları silme talebinde bulunmasının rutin hale geldiğini yazdı.

2020 başkanlık yarışı sırasında Biden’ın ekibinin birçok paylaşım linkini kaldırılmak üzere şirkete ilettiğine değinen Taibbi’nin yayınladığı bir ekran görüntüsünde bir şirket çalışanının, “Biden ekibinden incelenecek daha çok şey var” şeklinde bir e-mail attığı ve “Ele alındı” yanıtını aldığı görülüyor.

Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçilerin taleplerde bulunduğunu belirten Taibbi, olumlu karşılananların daha çok Demokrat olduğuna işaret ediyor.

Bütün bunlardan Musk’a ne? 

Musk’ın Twitter’a yönelik eleştirilerinin de belli odak noktaları var. Bunlardan biri de Trump’ın ve diğer birçok kullanıcının hesaplarının askıya alınması.

Hatırlarsanız Musk, Twitter’ı satın almayı teklif etmeden hemen önce takipçileri için bir anket açmış ve “Sizce burada ifade özgürlüğüne yeterli önem gösteriliyor mu?” diye sormuştu.

Musk’ın ifade özgürlüğünden ne anladığı tartışılır. Ama görünüşe göre Trump’ın hesabının kapatılması ve New York Post’a uygulanan yaptırımları kendi ifade özgürlüğü anlayışına ters buluyor.

Ayrıca Çin de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında yatırımları olan bir iş adamı. Bu yüzden sıklıkla Rusya ve Çin’in tarafını tutmakla da eleştiriliyor.

Rusya’yı tutan Musk mı, Ukrayna’yı tutan Musk mı?

Bu eleştiriler en çok da milyarderin Rusya-Ukrayna krizine yönelik çözüm önerisiyle dile getirilmeye başladı.

Musk’ın Ukrayna krizi için Twitter hesabından paylaştığı çözüm önerisi şunları içeriyordu:

1) Rusya’nın aldığı bölgelerde BM gözetiminde seçimler yapılsın. Eğer halkın iradesi gitmesinden yanaysa Rusya bölgeleri bıraksın.

2) Kırım, 1783’ten beri olduğu gibi, resmen Rusya’nın parçası olarak kalsın.

2) Ukrayna tarafsız kalsın.

Buna sert tepki gösteren Zelenski de kendi anketini yaptı ve “Hangi Elon Musk’ı daha çok seviyorsunuz?” diye sordu. Seçenekler, “Ukrayna’yı destekleyen” ve “Rusya’yı destekleyen”den ibaretti.

Musk aslında uzay şirketi SpaceX’in Starlink uydu internetini savaşın başında Ukraynalılara ücretsiz sunarak ve gerekli donanımları ülkeye yollayarak Ukrayna’da çok popüler olmuş, bol bol teşekkür toplamıştı.

Ancak bu önerilerinden sonra Ukrayna’yla ipler öyle gerildi ki uydu interneti bile tartışma konusu oldu.

Starlink’in iletişim cihazlarının cephe hattında kesintiye uğradığına ve bölgeyi Rus güçlerinden geri alma çabalarını engellediğine yönelik haberler Batı basınında yer alınca Musk çok öfkelendi ve artık Ukraynalılara bu hizmeti vermeyeceğini ima etti.

Yine de kısa süre sonra bu imalarından geri adım attı ve Ukrayna’ya internet vermeye devam edeceğini açıklayarak mevzuyu tatlıya bağladı.

Musk, Cumhuriyetçi mi? Biden’la neden anlaşamıyor?

Musk’ın Amerikan iç siyasetiyle ilgili yorumları da sıklıkla gündem oluyor.

Trump’ın hesabını geri getirmek için sarf ettiği çaba ve eski başkanın Twitter’a geri dönmeyeceğini söylemesine rağmen çabalarından vazgeçmemesi, milyarderin Trump’a oy vereceği söylentilerine yol açtı.

Aslına bakılırsa, Güney Afrika doğumlu milyarder, ABD’de yükseldiği sıralarda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında denge gözetiyordu.

2002’den bu yana siyasi kampanyalara bir milyon dolardan fazla bağışta bulunmuş, bu paraları da dengeli biçimde iki tarafa da dağıtmıştı.

Biden ve Musk’ın birbirinden pek haz etmediği ise sır değil. Bu durumun arkasında tam olarak ne yatıyor, bilinmez. Ama ikili arasındaki gerginliği en çok yansıtan konu elektrikli araçlar.

Biden elektrikli araçları çok seviyor. Hatta ABD’de satılan araçların yarısının 2030’a kadar elektrikli olmasını istiyor. Bunun için de yılın başından beri sektöre ciddi miktarda yatırım yaptı.

Ancak konuşmalarında ve yatırımlarında Tesla’yı neredeyse görmezden geliyor.

Son olarak Biden, Twitter’da, “Ülke genelinde 500 bin adet elektrikli araç şarj istasyonu kuruyoruz. Büyük Amerika yolculuğu tamamen elektrikli olacak” yazdı. Musk ise bu tweet’e alaycı bir yanıt vererek, “O zaman işe bir Tesla alarak başla” dedi.

Trump’ı değil, DeSantis’i işaret ediyor

Musk’ın son dönemde Cumhuriyetçilere yakınsaması yalnızca Biden ile girdiği polemiklerden anlaşılmıyor. Çünkü kendisi de bunu açık açık dile getiriyor.

Geçen ayki ABD ara seçimlerinde Demokrat üstünlüğüyle bitmemesi için Cumhuriyetçileri oy kullanmaya çağırmış, sonra da 2024’teki başkanlık seçimlerinde alacağı tavrı açıklamıştı:

“Geçmişte Demokratlara oy verdim çünkü çoğunlukla iyilik peşindeydiler. Bugün ise bölücülük ve nefret partisi haline geldiler, bu yüzden artık onları destekleyemeyeceğim ve Cumhuriyetçilere oy vereceğim.”

Ama Musk’ın Cumhuriyetçi Parti’de işaret ettiği kişi Trump değil. Milyarderin favori ismi, ara seçimlerde büyük başarı yakalayan Florida Valisi Ron DeSantis.

Musk açıkça DeSantis’i desteklediğini söylüyor. Zaten Florida valisi parti içerisinde de Trump’ın en büyük rakibi olarak görülüyor.

DeSantis’in 2024’te başkan aday adayı olup olmayacağı ise belli değil.

Peki her şey tesadüf mü?

Yazıyı en başa dönerek bitirelim. Beyaz Saray Basın Sekreteri Jean-Pierre, Twitter Belgeleri’nin ilk bölümünün Hunter Biden sansürünü konu almasını “tesadüf” diye nitelemişti.

Ancak bu yazıda sadece ABD’nin değil, tüm dünyanın en zengin insanı olan Musk’ın bir portresini çizdiğimiz görülebilir.

Bolivya’da Eski Devlet Başkanı Evo Morales’in devrilmesinin üzerine “Kimi istersek onu deviririz” diyen Musk, Çin’den Ukrayna’ya geniş bir coğrafya üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyor.

Bu uğurda oldukça agresif davranırken, karşısına çıkan her türlü “aileye” yönelik çeşitli “tesadüfler” yaratmaktan çekinmeyecektir.

AMERİKA

Trump, Eğitim Bakanlığını kapattı, yetkilerini eyaletlere ve yerel topluluklara devretti

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump perşembe günü Eğitim Bakanlığı’nın lağvedilmesini öngören bir başkanlık emri imzalayarak, muhafazakâr Cumhuriyetçilerin uzun zamandır hedefi olan bir kurumu hedef aldı.

Trump, Eğitim Bakanlığını’ savurgan ve liberal ideoloji tarafından kirletilmiş’ olarak nitelendirdi fakat 1979’da departmanı kuran Kongre’de bir yasa değişikliği olmadan departmanın lağvedilmesinin tamamlanması büyük olasılıkla imkansız.

Cumhuriyetçiler bunu başarmak için yasa çıkaracaklarını söylerken, Demokratlar bu fikre karşı çıkacaklarını ilan ettiler.

Talimat, Eğitim Bakanı’nın, “yasaların izin verdiği ve uygun olduğu azami ölçüde, Eğitim Bakanlığı’nın kapatılmasını kolaylaştırmak ve eğitim üzerindeki yetkiyi Eyaletlere ve yerel topluluklara iade etmek için gerekli tüm adımları atacağını” söylüyor.

Beyaz Saray, kurumun bazı kritik işlevlerini koruyacağını söylese de, bu çalışmanın nasıl yürütüleceği ya da nerelerin hedefleneceği konusunda ayrıntı vermiyor.

Trump, yönetiminin bakanlığı “temel ihtiyaçlar” dışında kapatacağını, düşük gelirli okullar için Başlık I finansmanı, Pell hibeleri ve engelli çocuklar için para konusundaki sorumluluklarını koruyacağını söyledi.

Beyaz Saray bakanlığın federal öğrenci kredilerini yönetmeye devam edeceğini söyledi, fakat AP’ye göre emir tam tersini söylüyor gibi görünüyor.

Emir, Eğitim Bakanlığı’nın 1,6 trilyon dolarlık kredi portföyünü denetleyecek personele sahip olmadığını ve “banka işlevlerini Amerika’nın öğrencilerine hizmet etmek için donanımlı bir kuruluşa iade etmesi gerektiğini” söylüyor.

İmza töreninde Trump, ABD’nin akademik performansındaki gerilemeden de bakanlığı sorumlu tuttu ve eyaletlerin daha iyi bir iş çıkaracağını ileri sürdü.

Trump, “Bu bize hiç iyi gelmiyor,” dedi.

Trump’ın Cumhuriyetçi yönetimi şimdiden bakanlıkta tenkisata başladı. İşgücü yarı yarıya azaltılırken, Sivil Haklar Ofisi ile ülkenin akademik ilerlemesi hakkında veri toplayan Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde derin kesintiler yapılıyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump, Pentagon’da kesintilere hazırlanıyor

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Pentagon’da bütçe kesintileri ve yapısal değişiklikler planlıyor. CNN ve NBC News‘in haberine göre, bölgesel komutanlıkların sayısı azaltılacak, bazı birimler lağvedilecek ve Japonya’daki askeri varlığın genişletilmesi planları iptal edilecek. Başkan Donald Trump’ın, Kongre ile koordinasyon sağlamadan bu değişiklikleri yapma yetkisi tartışmalı olsa da, Pentagon bütçesinde yıllık yüzde 8’lik bir kesinti hedefleniyor.

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth liderliğindeki Pentagon, bütçede ciddi kesintilere gitmeye hazırlanıyor.

CNN ve NBC News‘in kaynaklara ve taslak belgelere dayandırdığı haberlere göre, bu kesintiler bir dizi yapısal değişikliği de beraberinde getirecek.

Değişikliklerin bir kısmı yapısal olacak ve bölgesel komutanlıkların sayısının azaltılması planlanıyor.

Halihazırda altı adet bölgesel komutanlık bulunuyor: Afrika, Merkez (Orta Doğu, Doğu Afrika, Orta Asya), Avrupa, Hint-Pasifik, Kuzey (Kuzey Amerika) ve Güney (Güney Amerika). Planlanan değişiklikler hayata geçirilirse, bu sayı dörde düşürülecek.

Afrika Komutanlığı, Avrupa Komutanlığı ile, Kuzey Komutanlığı ise Güney Komutanlığı ile birleştirilecek.

CNN, bu birleşmelerin beş yıl içinde 330 milyon dolar, NBC News ise bir yılda 270 milyon dolar tasarruf sağlayacağını bildirdi.

Uzay Komutanlığı bütçesinde de kesintiye gidilmesi olası. NBC News‘e göre, bu kesinti füze savunma dairesinin lağvedilmesi veya yeniden yapılandırılmasıyla gerçekleştirilecek.

Bütçe kısıtlamaları, Genelkurmay Müşterek Başkanlığı’nı (JCS) da etkileyebilir.

Müşterek (kuvvetler arası) operasyonların eğitiminden sorumlu dairenin faaliyetlerinin durdurulması öneriliyor.

İstihbarat operasyonlarından sorumlu dairenin (JIOWC) de kapatılması ihtimal dahilinde.

CNN‘e göre, JCS bünyesindeki bu kesintiler, beş yıl içinde bütçeye 1 milyar dolara kadar tasarruf sağlayabilir.

Ayrıca, ABD’nin bazı ülkelerdeki askeri varlığına ilişkin politikasında da değişiklikler planlanıyor.

Bu bağlamda, eski Başkan Joe Biden (2021-2025) yönetimi döneminde geliştirilen, ABD’nin Japonya’daki askeri varlığını genişletme planlarının iptal edilmesi gündemde.

Medyanın incelediği belgeye göre, bu iptal yaklaşık 1,18 milyar dolar tasarruf sağlayacak.

Reuters ajansı, Mart 2024 itibarıyla Japonya’da 54 bin Amerikan askerinin bulunduğunu bildiriyor.

Bir diğer önemli değişiklik ise, ABD’nin, 1949’da NATO’nun kuruluşundan bu yana daima Amerikalı generaller tarafından yürütülen Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı görevinden vazgeçmesi olabilir.

NBC‘ye konuşan askeri yetkililer, bu kararın sembolik eksiklikleri olacağını, fakat ABD’nin ittifak içindeki hakimiyetini etkilemeyeceğini belirtiyorlar.

Mevcut komutan General Christopher Cavoli’nin görev süresi yaz sonunda doluyor.

The Hill gazetesinin haberine göre ise, Başkan Donald Trump’ın partisinden olan ve Kongre’deki ilgili komitelerin başkanlığını yürüten Cumhuriyetçiler, bu tür değişikliklerin Kongre ile koordine edilmeden yapılmasına karşı olduklarını vurguladılar.

İçtihatlara dayanan mevzuata göre, Trump’ın daireleri kapatma veya küçültme, ayrıca Kongre tarafından onaylanan finansmanı 45 günden fazla alıkoyma yetkisi bulunmuyor.

Şubat ayının sonunda Hegseth, Pentagon bütçesini beş yıl boyunca her yıl yüzde 8 (farklı kaynaklara göre yaklaşık 50 milyar dolar) azaltma niyetini açıklamıştı.

NPR‘ın haberine göre, bu tedbirler, “insansız hava araçları ve denizaltılardan güney sınırının güçlendirilmesine kadar” 17 alanı etkilemeyecek.

Ayrıca, Çin ile rekabete yönelik programlar da kesintilerden muaf tutulacak.

ABC News‘in verilerine göre, Pentagon genel olarak 50 bin ila 60 bin sivil personeli işten çıkarmayı planlıyor.

Hegseth, kesintilerin milyarder Elon Musk ile bağlantılı Hükümet Verimliliği Dairesi’nin (DOGE) desteğiyle planlandığını söyledi.

Kongre, 2025 mali yılı bütçesinde ulusal savunma için toplam 892,5 milyar dolar ayırdı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Nvidia, ABD tedarik zinciri için yüz milyarlarca dolar harcayacak

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi tehditleri karşısında tedarik zincirini Asya’dan geri çekmeye çalışan Nvidia’nın CEO’su, şirketin önümüzdeki dört yıl içinde ABD’de üretilen çipler ve diğer elektronik ürünler için yüz milyarlarca dolar harcayacağını söyledi.

Dünyanın en değerli yarı iletken grubunun devasa harcama öngörüsü, Trump’ın “Önce Amerika” ticaret politikalarının etkisi küresel ekonomide dalga dalga yayılırken, Apple dahil diğer teknoloji şirketlerinin açıkladığı milyarlarca dolarlık ABD yatırım planlarını takip ediyor.

Nvidia’nın CEO’su ve kurucu ortağı Jensen Huang Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, “Genel olarak, önümüzdeki dört yıl boyunca muhtemelen toplam yarım trilyon dolar değerinde elektronik ürün tedarik edeceğiz ve bence kendimizi bunun birkaç yüz milyarını burada, ABD’de üretirken rahatlıkla görebiliriz,” dedi.

Huang, önde gelen yapay zeka çip üreticisinin artık Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC) ve Foxconn gibi tedarikçiler aracılığıyla ABD’de en son sistemlerini üretebildiğini ve Çin’deki Huawei’den artan bir rekabet tehdidi gördüğünü söyledi.

Bu hafta Nvidia’nın yıllık geliştiriciler konferansında Huang, yapay zeka çipinin yeni nesli Vera Rubin’i tanıttı ve dev veri merkezlerinde büyük bir güç kaynağı gerektirecek milyonlarca birbirine bağlı çipten oluşan kümeler oluşturma planının ana hatlarını çizdi.

Huang, Trump yönetiminin ABD’nin yapay zeka endüstrisinin gelişimini hızlandırabileceğine inandığını söyledi. CEO, “Bu endüstrinin başarısını önemseyen ve enerjinin bir engel olmasına izin vermeyen bir yönetimin desteğine sahip olmak, ABD’de yapay zeka için olağanüstü bir sonuçtur,” dedi.

Bu ay TSMC, Arizona’daki çip üretim tesislerine 100 milyar dolarlık bir yatırım yapacağını duyurdu ve bu yatırım Biden yönetimi altında kararlaştırılan 65 milyar dolarlık yatırıma ek olarak geldi.

Huang, Nvidia’nın en son Blackwell sistemlerinin artık ABD’de üretildiğini söyledi ve “TSMC’nin ABD’ye yatırım yapması tedarik zinciri esnekliğimizde önemli bir adım atmamızı sağlıyor,” diye konuştu.

Son yıllarda, Nvidia ve Apple da dahil olmak üzere Amerika’nın en büyük teknoloji şirketleri, TSMC’nin Tayvan’daki son teknoloji çip üretim tesislerine büyük ölçüde bağımlı hale geldi.

Huang, “En önemli şey hazırlıklı olmak. Bu noktada, ABD’de üretim yapabileceğimizi biliyoruz, yeterince çeşitlendirilmiş bir tedarik zincirimiz var,” dedi.

Nvidia yöneticisi, eğer herhangi bir felaket Tayvan’daki üretimi tehdit ederse, bunun “rahatsız edici olacağını ama sorun olmayacağını” savundu.

Nvidia hâlâ Çin’den milyarlarca dolar gelir elde ederken, Ascend AI çipleri son zamanlarda ilerleme kaydeden Huawei’nin yeniden canlanan rekabetiyle karşı karşıya.

Huang, “Huawei, Çin’deki en zorlu teknoloji şirketi. Girdikleri her pazarı fethettiler,” diye konuştu. Huang’a göre ABD’nin Çinli teknoloji şirketini kısıtlama çabaları, Huawei’nin süregelen başarısı göz önüne alındığında “kötü sonuçlandı.”

Huawei’nin yapay zeka alanındaki varlığının her geçen yıl arttığını söyleyen Huang, “Onların bir faktör olmayacağını varsayamayız,” dedi.

Teorik olarak Nvidia’nınkine benzer öncü çipler üretebilen tek ABD şirketi olan Intel, döküm işinde ciddi zorluklarla karşılaştı. Intel’deki liderlik boşluğu geçtiğimiz hafta Lip-Bu Tan’ın CEO olarak atanmasıyla giderildi.

Huang, Nvidia’nın Intel’e yatırım yapmak üzere TSMC gibi şirketlerle bir konsorsiyum oluşturmak için görüşmelerde bulunduğu haberlerini yalanladı ve ABD’deki çip üretim hizmetlerini bu ‘onshoring’in bir parçası olarak kullanmayı taahhüt etmekten kaçındı.

“Döküm teknolojilerini düzenli olarak değerlendiriyoruz ve bunu yapmaya devam ediyoruz,” diyen Nvidia CEO’su, Intel’in çip paketleme hizmetlerini de incelediğini sözlerine ekledi.

Huang, Intel’in gelişmiş çip teknolojilerinde rekabetçi olabilme yeteneğine atıfta bulunarak, “Intel’in bunu yapabilecek yeteneğe sahip olduğuna güvenim tam,” dedi.

Huang, “Intel’in başarısı ve refahının” önemli olduğunu da sözlerine ekledi ve “Fakat kendinizi ve birbirinizi yeni bir tedarik zinciri kurulması gerektiğine ikna etmeniz biraz zaman alıyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English