Bizi Takip Edin

AMERİKA

Elon Musk, Hunter Biden, Ukrayna ve bazı ‘tesadüfler’

Yayınlanma

Elon Musk’ın “Twitter Belgeleri” adıyla yayınladığı iç yazışmaların ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden ile ilgili olması, Beyaz Saray’ı da meşhur “sosyal medya kavgasının” içine çekti.

Ekim ayında Twitter’ı satın alarak platformun yeni patronu olan Musk’ın, geçen hafta serbest gazeteci Matt Taibbi üzerinden yayınladığı iç yazışmalar, sansür tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

Yazışmalar, eski Twitter yönetiminin, Hunter Biden ile ilgili skandal haberleri 2020 ABD seçimleri öncesinde sansürlediğini gösteriyordu.

Son günlerde Julian Assange ve Edward Snowden ile ilgili online anketler açarak dikkat çeken Musk’ın kendisi de yayınladığı iç bu yazışmalarla ifşacılığa soyunmuş durumda. Peki daha ilk ifşasında neden Hunter Biden’ı seçti?

Beyaz Saray Basın Sekreteri Karine Jean-Pierre, buna “büyük bir tesadüf” diyor. Düzenlediği basın toplantısında Jean-Pierre, “Bunu ilginç bir tesadüf olarak görüyoruz ve dikkat dağıtıcı bir hamle” ifadelerini kullandı.

Gerçekten tesadüf mü? 

Jean-Pierre bunu tesadüf olarak görse de Musk, Hunter Biden ile ilgili haberlerden ilk kez bahsetmiyor.

Bilakis, Twitter’ı satın almayı teklif ettikten yalnızca birkaç gün sonra Hunter Biden haberlerinin sansürlenmesinin yanlış olduğunu söylemişti.

Podcast yayıncısı Saagar Enjeti’yle sosyal medya hesabından sohbet eden Musk, 26 Nisan’da Enjeti’ye yanıt olarak yazdığı tweet‘inde şu ifadeleri kullanmıştı:

Büyük bir gazetenin Twitter hesabını, gerçek bir haber yayınladığı için askıya almak inanılmaz derecede uygunsuzdu.”

Ne sansürü, ne gazetesi?

İki sene hem insanlık hem de gezegen için çok kısa bir zaman dilimi. Ama konu siyaset, hele de dış siyaset olunca büyük skandalların bile unutulmasına yetiyor.

Bu yüzden önce kısaca Hunter Biden’ı ve şu sansür meselesini hatırlayalım.

Joe Biden’ın başı, küçük oğlu Hunter ile yıllardır dertte.

Ağabeyinin 2015’te beyin kanseri nedeniyle ölmesinin ardından yengesiyle beraber olan, kuzeniyle fuhuş pazarlığı yapan, uyuşturucu bağımlısı Hunter, 2019’da Rus uyuşturucu kaçakçılarıyla takılırken sızmış ve bilgisayarını çaldırmıştı.

Aslında Hunter’ın daha önce de bu şekilde 3 bilgisayarını çaldırdığı biliniyordu.

Asıl tartışma ise ABD’nin çok okunan tabloid gazetelerinden New York Post’un Hunter’a ait olduğu iddia edilen bilgisayarlardan birinin bir tamirciye bırakılan harddisk’inden alınan yazışmaları Ekim 2020’de yayınlamasıyla başladı.

Bu yazışmalar, Biden ailesinin Ukrayna’da karıştığı yolsuzlukları gözler önüne seriyordu ve başkanlık seçimlerine sadece birkaç hafta kalmıştı.

Seçimlerin seyrini değiştirebilirdi

Bu yazışmalar, Hunter Biden’ın, yönetim kurulunda olduğu Ukraynalı enerji firması Burisma’dan aylık 50 bin dolar maaş aldığını ve şirket hakkında soruşturma yürüten başsavcı Viktor Şokin’i kovması için Ukrayna’ya baskı yaptığını gösteriyordu.

Buna göre Joe Biden da, dönemin Ukrayna Başkanı Petro Poroşenko ve Başbakan Arseniy Yatsenyuk’un Şokin’i görevden alması için nüfuzunu kullanmıştı.

Biden kanadının sözcüsü Andrew Bates ise, o dönem başkan adayı olan Biden’ın takviminde böyle bir görüşmenin yer almadığını söyleyerek iddiaları reddetmişti.

New York Post, belgeleri nereden buldu?

İddiaya göre söz konusu harddiskin içindeki bilgileri John Paul Mac Isaac adlı bir bilgisayar tamircisi kopyalamıştı. Isaac bu diski kendini Hunter Biden diye tanıtan birinin bıraktığını ama almaya kimsenin gelmediğini öne sürmüştü.

Tamirci kimse gelmeyince dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın kişisel avukatı Rudy Giuliani’nin avukatı Robert Costello’ya ulaşıp belgeleri verdiğini ve FBI’ı da bilgilendirdiğini söylüyor.

Cumhuriyetçilere yakınlığıyla bilinen New York Post da bu yazışmaları Giuliani’den aldığını savunuyor.

Bütün bu olayların Kasım 2020 seçimlerinden sadece bir ay önce yaşanması özellikle dikkat çekici. Çünkü muhafazakar siyasetçilerin iddiasına göre, “bu bilgiler sansürlenmeseydi seçimin seyrini değiştirebilirdi”.

Trump’ın azil soruşturmasının nedeni de Hunter Biden’dı

Biden ailesinin Ukrayna’da tartışmalı faaliyetlere girişmesi aslında 2014’teki renkli devrime dayanıyor.

O dönem başlayan eylemlerin hızla şiddet olaylarına evrilmesinin ardından Başkan Viktor Yanukoviç görevden alınmış ve yerine Petro Poroşenko getirilmişti.

Ukrayna’nın yakın tarihinin en önemli isimlerinden olan Yanukoviç Rusya’ya, Poroşenko ise ABD’ye yakınlığıyla biliniyordu.

Poroşenko’nun haziran ayında göreve gelmesinden sonra dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Ukrayna’yla “ilişkileri güçlendirmek” için yardımcısı Joe Biden’ı görevlendirdi.

Hunter tam da bu sıralarda Burisma’nın yönetim kuruluna girdi.

2016’da iktidara gelen Trump ise Biden’ın o dönemde görevini kötüye kullandığını ve ABD dış politikasını oğlu ile kendisinin Ukrayna’daki menfaatleri için manipüle ettiğini savunuyor.

2019’da ABD Senatosu’nda başlatılan Trump’a yönelik azil soruşturması da Biden ailesinin Ukrayna ile ilişkilerini konu alıyordu.

Çünkü Trump, soruşturmadan birkaç ay önce Ukrayna başkanı olan Vladimir Zelenski ile telefonda bu konuyu konuşmuştu.

İddiaya göre Trump, söz konusu görüşmede rakibi Joe Biden ve ailesine soruşturma açması karşılığında Ukrayna’ya askeri yardımda bulunacağını söylemişti.

Beyaz Saray ise Trump-Zelenskiy görüşmesinin dökümünü yayınlamış ve görüşmenin askeri yardımlarla ilişkisi olmadığını savunmuştu.

Soruşturmanın ardından Trump senatoda aklanmıştı.

Bütün bunların Twitter ile ne ilgisi var?

New York Post’un Hunter Biden belgelerini yayınladığı Ekim 2020’de Trump’ın sosyal medya hesapları bile henüz engellenmemişti.

Ancak hem Twitter hem de Facebook, haber kuruluşuna yayınladığı Hunter belgeleri yüzünden katı bir sansür uyguladı.

Şirketler haberin paylaşımına kısıtlama getirirken, Twitter’da gazetenin hesabı, “kişisel bilgileri ihlal ettiği gerekçesiyle” donduruldu.

Facebook, bu haberle ilgili “incelemeler yürüttüklerini” söyleyerek nispeten yumuşak bir tavır alırken, Twitter’ın tutumu çok daha sertti.

Gazetenin hesabını 16 gün süreyle kapatan Twitter, haberdeki görselleri ya da haberin bağlantısını paylaşan hesapları bile bloke ediyordu.

Twitter sözcüsü Trenton Kennedy, bu uygulama için “bilgilerin siber saldırı yoluyla elde edilmiş olmasını” gerekçe gösteriyordu.

New York Post ise siber saldırıya karışmadıklarını, bilgileri doğrudan Giuliani’den aldıklarını vurguluyordu.

Belgeler gerçek çıktı

Tartışma ve tepkilerin ardından geri adım atan Twitter temsilcileri, daha sonra “saldırıyla ele geçirilmiş materyaller” politikasını güncellediğini duyurdu ama bu kararı geriye dönük olarak New York Post’a uygulamayacaklarını söyledi.

“Tesadüf” o ki Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının hemen ardından New York Times’ta konuyla ilgili önemli bir haber yayınlandı. Haberde bilgisayarın gerçekten Hunter Biden’a ait olduğu ve içindeki belgelerin de gerçek olduğu belirtiliyordu.

Birçok yorumcu ise New York Times’ın “zamanlamasının manidar olduğuna” dikkat çekiyordu. Bir görüşe göre belgelerin doğru olduğu, tam da Rus askerlerinin Ukrayna’ya girmesinin ardından duyurulduğu için yeterince gündem olamadı. Hatta belki de gündem olamaması için özellikle bu dönemde kabul edildi.

Zaten New York Times’ın haberi yayınlandığında Trump, Twitter ve Facebook’tan çoktan atılmış ve hatta şirketlerin New York Post’a uyguladığı yaptırımlar da unutulmuştu.

Yeni tartışma konusu ise Rus medyasında veya şirketlerinde çalışan kullanıcılara ayrım gözetmeksizin “Rusya’yla ilişkili hesap” etiketinin çakılmasıydı.

Ağustos ayında Joe Rogan’ın Spotify’daki podcast’ine konuk olan Meta CEO’su Mark Zuckerberg de New York Post’a sansür uyguladıklarını kabul etmişti.

Zuckerberg, FBI’ın seçim sonuçlarını etkileyecek dezenformasyona karşı dikkat uyarısı yaptığını ve bu nedenle haberi sansürlediklerini söylemiş ve şunları eklemişti:

“Bu kararın yanlış olduğunu bilmek beni çok rahatsız ediyor. Yapmamamız gereken bir şeyi yaptık, en kötüsü de bu.”

“Twitter Belgeleri”nde neler var?

Musk’ın gazeteci Taibbi’ye verdiği, eski Twitter yönetiminin iç yazışmalarından oluşan belgeler de tam da bu sansür sürecinde şirkette neler yaşandığını gösteriyor.

Bu dosyalardan yola çıkarak 3 Aralık’ta bir dizi tweet atan Taibbi, Twitter’ın son derece serbest bir iletişim amacıyla kurulduğunu ama zamanla güvenlik gerekçesi yüzünden platforma çeşitli kontrol mekanizmalarının eklendiğini söylüyor.

Buna göre finansal dolandırıcılığa karşı geliştirilen uygulamalar zamanla manipülatif bir boyut kazandı. Siyasi odaklardan platformdaki içeriklere müdahale talebi gelmeye ve yöneticiler de bu talepleri karşılamaya başladı.

Taibbi, 2020’ye gelindiğinde, siyasilerden ünlülere ve şirketlere kadar birçok aktörün Twitter’dan paylaşımları silme talebinde bulunmasının rutin hale geldiğini yazdı.

2020 başkanlık yarışı sırasında Biden’ın ekibinin birçok paylaşım linkini kaldırılmak üzere şirkete ilettiğine değinen Taibbi’nin yayınladığı bir ekran görüntüsünde bir şirket çalışanının, “Biden ekibinden incelenecek daha çok şey var” şeklinde bir e-mail attığı ve “Ele alındı” yanıtını aldığı görülüyor.

Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçilerin taleplerde bulunduğunu belirten Taibbi, olumlu karşılananların daha çok Demokrat olduğuna işaret ediyor.

Bütün bunlardan Musk’a ne? 

Musk’ın Twitter’a yönelik eleştirilerinin de belli odak noktaları var. Bunlardan biri de Trump’ın ve diğer birçok kullanıcının hesaplarının askıya alınması.

Hatırlarsanız Musk, Twitter’ı satın almayı teklif etmeden hemen önce takipçileri için bir anket açmış ve “Sizce burada ifade özgürlüğüne yeterli önem gösteriliyor mu?” diye sormuştu.

Musk’ın ifade özgürlüğünden ne anladığı tartışılır. Ama görünüşe göre Trump’ın hesabının kapatılması ve New York Post’a uygulanan yaptırımları kendi ifade özgürlüğü anlayışına ters buluyor.

Ayrıca Çin de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında yatırımları olan bir iş adamı. Bu yüzden sıklıkla Rusya ve Çin’in tarafını tutmakla da eleştiriliyor.

Rusya’yı tutan Musk mı, Ukrayna’yı tutan Musk mı?

Bu eleştiriler en çok da milyarderin Rusya-Ukrayna krizine yönelik çözüm önerisiyle dile getirilmeye başladı.

Musk’ın Ukrayna krizi için Twitter hesabından paylaştığı çözüm önerisi şunları içeriyordu:

1) Rusya’nın aldığı bölgelerde BM gözetiminde seçimler yapılsın. Eğer halkın iradesi gitmesinden yanaysa Rusya bölgeleri bıraksın.

2) Kırım, 1783’ten beri olduğu gibi, resmen Rusya’nın parçası olarak kalsın.

2) Ukrayna tarafsız kalsın.

Buna sert tepki gösteren Zelenski de kendi anketini yaptı ve “Hangi Elon Musk’ı daha çok seviyorsunuz?” diye sordu. Seçenekler, “Ukrayna’yı destekleyen” ve “Rusya’yı destekleyen”den ibaretti.

Musk aslında uzay şirketi SpaceX’in Starlink uydu internetini savaşın başında Ukraynalılara ücretsiz sunarak ve gerekli donanımları ülkeye yollayarak Ukrayna’da çok popüler olmuş, bol bol teşekkür toplamıştı.

Ancak bu önerilerinden sonra Ukrayna’yla ipler öyle gerildi ki uydu interneti bile tartışma konusu oldu.

Starlink’in iletişim cihazlarının cephe hattında kesintiye uğradığına ve bölgeyi Rus güçlerinden geri alma çabalarını engellediğine yönelik haberler Batı basınında yer alınca Musk çok öfkelendi ve artık Ukraynalılara bu hizmeti vermeyeceğini ima etti.

Yine de kısa süre sonra bu imalarından geri adım attı ve Ukrayna’ya internet vermeye devam edeceğini açıklayarak mevzuyu tatlıya bağladı.

Musk, Cumhuriyetçi mi? Biden’la neden anlaşamıyor?

Musk’ın Amerikan iç siyasetiyle ilgili yorumları da sıklıkla gündem oluyor.

Trump’ın hesabını geri getirmek için sarf ettiği çaba ve eski başkanın Twitter’a geri dönmeyeceğini söylemesine rağmen çabalarından vazgeçmemesi, milyarderin Trump’a oy vereceği söylentilerine yol açtı.

Aslına bakılırsa, Güney Afrika doğumlu milyarder, ABD’de yükseldiği sıralarda Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında denge gözetiyordu.

2002’den bu yana siyasi kampanyalara bir milyon dolardan fazla bağışta bulunmuş, bu paraları da dengeli biçimde iki tarafa da dağıtmıştı.

Biden ve Musk’ın birbirinden pek haz etmediği ise sır değil. Bu durumun arkasında tam olarak ne yatıyor, bilinmez. Ama ikili arasındaki gerginliği en çok yansıtan konu elektrikli araçlar.

Biden elektrikli araçları çok seviyor. Hatta ABD’de satılan araçların yarısının 2030’a kadar elektrikli olmasını istiyor. Bunun için de yılın başından beri sektöre ciddi miktarda yatırım yaptı.

Ancak konuşmalarında ve yatırımlarında Tesla’yı neredeyse görmezden geliyor.

Son olarak Biden, Twitter’da, “Ülke genelinde 500 bin adet elektrikli araç şarj istasyonu kuruyoruz. Büyük Amerika yolculuğu tamamen elektrikli olacak” yazdı. Musk ise bu tweet’e alaycı bir yanıt vererek, “O zaman işe bir Tesla alarak başla” dedi.

Trump’ı değil, DeSantis’i işaret ediyor

Musk’ın son dönemde Cumhuriyetçilere yakınsaması yalnızca Biden ile girdiği polemiklerden anlaşılmıyor. Çünkü kendisi de bunu açık açık dile getiriyor.

Geçen ayki ABD ara seçimlerinde Demokrat üstünlüğüyle bitmemesi için Cumhuriyetçileri oy kullanmaya çağırmış, sonra da 2024’teki başkanlık seçimlerinde alacağı tavrı açıklamıştı:

“Geçmişte Demokratlara oy verdim çünkü çoğunlukla iyilik peşindeydiler. Bugün ise bölücülük ve nefret partisi haline geldiler, bu yüzden artık onları destekleyemeyeceğim ve Cumhuriyetçilere oy vereceğim.”

Ama Musk’ın Cumhuriyetçi Parti’de işaret ettiği kişi Trump değil. Milyarderin favori ismi, ara seçimlerde büyük başarı yakalayan Florida Valisi Ron DeSantis.

Musk açıkça DeSantis’i desteklediğini söylüyor. Zaten Florida valisi parti içerisinde de Trump’ın en büyük rakibi olarak görülüyor.

DeSantis’in 2024’te başkan aday adayı olup olmayacağı ise belli değil.

Peki her şey tesadüf mü?

Yazıyı en başa dönerek bitirelim. Beyaz Saray Basın Sekreteri Jean-Pierre, Twitter Belgeleri’nin ilk bölümünün Hunter Biden sansürünü konu almasını “tesadüf” diye nitelemişti.

Ancak bu yazıda sadece ABD’nin değil, tüm dünyanın en zengin insanı olan Musk’ın bir portresini çizdiğimiz görülebilir.

Bolivya’da Eski Devlet Başkanı Evo Morales’in devrilmesinin üzerine “Kimi istersek onu deviririz” diyen Musk, Çin’den Ukrayna’ya geniş bir coğrafya üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyor.

Bu uğurda oldukça agresif davranırken, karşısına çıkan her türlü “aileye” yönelik çeşitli “tesadüfler” yaratmaktan çekinmeyecektir.

AMERİKA

LinkedIn kurucusu Hoffman, Harris’ten FTC şefi Khan’ı kovmasını istedi

Yayınlanma

LinkedIn’in kurucusu milyarder Reid Hoffman birkaç gün önce Kamala Harris’in seçim kampanyasına 10 milyon dolar bağışladı ve çok daha fazlasını vaat etti.

Dün CNN’e konuşan Hoffman Harris’ten istediklerini sıraladı. Milyarder, Harris’in Biden’ın gümrük vergisi ve antitröst rejimlerini sona erdirmesi ve Federal Ticaret Komisyonu (FTC) Başkanı Lina Khan’ı kovması gerektiğini söyledi.

Bu görüntünün ardından Reid Hoffman’ın Harris için bir “Silikon Vadisi bağış toplama turu” planlandığı haberi geldi.

Lever’ın haberine göre Hoffman, şu anda FTC tarafından dava edilen ve soruşturulan Microsoft’un yönetim kurulunda yer alıyor.

Öte yandan Hoffman siyasette belirleyici bir isim olmak istiyor. Hoffman Harris’in, büyük şirketlerin istediklerini yapabilmeleri için ticaret ve antitröst yoluyla işçileri koruyan Biden politikalarından kurtulmasını istiyor. Harris’in bu talepleri karşılayacağını vaat etmesi halinde kampanyasına finansman sağlayacak.

Dün New York Times’ta (NYT) yayınlanan bir yazıya göre, Başkan yardımcısı olarak Harris yapay zekanın düzenlenmesine destek verdiğini dile getirdi.

Fakat başkan yardımcısı ile özel olarak görüşen bir bağışçıya göre, Khan’ın antitröst yetkilerini genişletme konusundaki görüşüne şüpheyle yaklaştığını ifade etti.

Hoffman Uber, Google, Microsoft, AirBNB, Amazon, Apple ve benzeri şirketlerin yükselişini analiz ettiği kitabında, ucuz sermaye ve yasaları çiğneme yoluyla tekelleşmenin “sosyal açıdan faydalı olduğunu” ve bu tür firmaların birleşme ve satın alma stratejileri ve rakipleri engelleyen etkileri nedeniyle “takdir edilmesi” gerektiğini savunmuştu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Barack ve Michelle Obama’dan Kamala Harris’e destek

Yayınlanma

Barack ve Michelle Obama, Demokratların başkan adaylığı için Kamala Harris’i destekleyerek başkan yardımcısının Donald Trump’a karşı Beyaz Saray için yürüttüğü yeni kampanyada partiyi birleştirme çabalarını tamamlamış oldu.

Eski başkan ve first lady cuma günü Harris’i telefonla arayarak desteklerini ifade ettikleri bir video ile tartışmaları sona erdirdiler.

Barack Obama videoda, “Michelle ve ben seni desteklemekten ve bu seçimlerde seni Oval Ofis’e taşımak için elimizden gelen her şeyi yapmaktan daha fazla gurur duyamayacağımızı söylemek için aradık,” dedi.

Kamala Harris’in adaylığı garanti değil

Michelle Obama ise Harris ile “gurur duyduğunu” söyledi ve kasım ayındaki seçimlerin “tarihi bir seçim olacağını” belirtti.

Obamaların desteği önemli çünkü Biden’ın çekilmesinin ardından eski başkan ve ailesinin aday olarak Michelle Obama’yı göstermek istediği konuşuluyordu.

Obamalar Harris’in kampanyası konusunda cuma gününe kadar sessiz kalmışlardı. Harris’i desteklemek için daha fazla beklemiş olsalardı, başkan yardımcısının kampanyasına duydukları güven konusunda şüphe uyandırmaya başlayabilirlerdi.

Axios: Biden, Harris’in Trump’ı yenebileceğine inanmıyor

Perşembe günü Trump’ın kampanyası, aralarında eski başkan Obama’nın da bulunduğu bazı Demokratların “daha ‘iyi’ birini beklediklerini” iddia eden bir açıklama yayınladı.

Barack Obama, Başkan Joe Biden’ın haziran ayında Trump’la girdiği ve birçok Demokrat açısından “felaketle sonuçlanan” münazaranın hemen ardından Biden’ı açıkça desteklemiş olsa da daha sonra sessizliğe büründü.

Bu sessizlik pek çok Demokrat tarafından Başkanın Cumhuriyetçi rakibini yenebileceğine dair güvenini kaybettiği şeklinde değerlendirildi.

Biden çekilecek mi?

Bunun yanı sıra Michelle Obama’nın Biden ailesi ile olan ilişkisinin bozulduğu, Başkana yönelik “çekil” baskısında da Barack Obama’nın payının bulunduğu öne sürülüyordu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD ekonomisi ikinci çeyrekte %2,8 büyüdü

Yayınlanma

ABD Ticaret Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ekonomisinin ikinci çeyrekte yıllık %2,8 oranında büyüdüğünü, bu oranın tüketici harcamalarının artması ve işletmelerin stoklarını artırmasıyla ekonomistlerin beklediğinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Ekonomistler geçtiğimiz çeyrekte yıllık bazda %1,9’luk bir büyüme bekliyorlardı. Ekonomi yılın ilk üç ayında %1,4 oranında büyümüştü.

Perşembe günkü verilerde yakından izlenen ve stoklar, ticaret ve hükümet harcamalarını dışarıda bırakan bir talep göstergesi, yani özel yurtiçi alıcılara nihai hizmetler, %2,6 arttı.

Tüketici harcamaları %2,3 artarak ilk çeyrekteki %1,5’lik büyümeyi geride bıraktı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English