Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Suriyesiz ‘Arap dünyası’ yatay seyirde

Yayınlanma

İstanbul Borsasında büyük lider hisseler vardır. Türk Hava Yolları, Ereğli Demir Çelik gibi. Bu kağıtlar primlenir, yukarı yönlü hareket ederse bu durum diğer bütün hisselere olumlu yansır. Piyasa tabiriyle ortalık “yeşil” olur.  Orta Doğu’daki gidişatın seyrini izlerken bu benzetmeyi kullanmak faydalı olabilir. Belli ülkelerin artı veya eksi yönlü hareketleri sahanın “kan kırmızı” mı yoksa “bahar yeşil” mi olacağını belirler.

1-2 Kasım tarihli Cezayir’deki Arap Ligi zirvesine ABD, Körfez ve İsrail baskısıyla Suriye’nin katılamıyor olması, dengelerin kırmızıdan yeşile dönmekte zorlandığını gösteriyor. Cezayir’in, Şam’ın Arap Ligi’ne dönüşü yönünde gösterdiği yoğun çaba sonuçsuz kalmasaydı Orta Doğu’da kalıcı barış için yeşil ışık yakıldığı yorumunu zorlanmadan yapabilirdik. Suriye’nin Arap Ligi’ne dönüşüne yönelik direnç, bölgedeki çatışma dinamiklerinin de inatçılığını kanıtlıyor.

Orta Doğu diplomasi açılımı bitti mi?

Türkiye’nin Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkileri yeniden tesis etme yönünde son iki yıldır sarf ettiği çabanın bütünleyici ve devamı niteliğindeki halka, Suriye açılımıydı. Türkiye’den üst düzeyden verilen sıcak mesajları Şam, “Türk ordusunun Suriye’den çekilmesi” şartını öne çıkararak yanıtladı. Diplomatik ilişkileri kurmak için istihbaratçıların yaptığı ön görüşmelerden de sonuç çıkmadı. Suriye’de Baas Partisi’nden bir kaynağıma göre Şam’ın bakışı şu şekilde: “Savaş on yılı aştı. Suriye’nin acelesi yok, seçim sürecinde Şam, Erdoğan yönetimine prim vermek istemiyor. İlişkilerin yeniden kurulması için Türkiye’nin güven artırıcı adımlar atması gerekiyor.”

Türkiye’nin Orta Doğu’ya yönelik Davutoğlu çizgisinden çıkması Arap başkentlerinde elbette olumlu karşılandı. Ancak ilişkiler koptuğu yerde durmadığı için yeni duruma göre restorasyonun zaman alacağını bütün taraflar kabul ediyor. Örneğin Mısır’la başlatılan sürecin, Kahire’nin ağırdan almasıyla yavaşladığı görünen bir gerçek. Bölgenin tozunu yutmuş bir arkadaşımın ifadesiyle Mısırlı diplomatlarda “deve sabrı” var ve Kahire en iyi şartlarda masaya oturmak için uygun zamanı kolluyor.

Özetle Ankara’nın sadece el uzatması, bağları koptuğu yerden şıp diye onarmaya tek başına yetmiyor. Güven inşası için geçmesi gereken “sürecin” en somut parametresi ise seçimler. Şam, Kahire, Riyad ve Ankara’nın “değerli yalnızlık” günlerinde sorun yaşadığı başkentler “sonucu görmek” istiyor.

ABD bölgeden gidiyor mu?

Esas bilek güreşinin Asya-Pasifik’te olacağı ve ABD’nin Obama döneminden bu yana elini Orta Doğu’dan çekip daha çok Çin’i kuşatmaya odaklanacağı yazılıp çiziliyor. Ancak bu durum bölgede askeri gücünü azaltan ABD’nin Orta Doğu’dan elini ayağını kestiği anlamına gelmiyor. Ukrayna savaşının bir sonucu olarak çevreci ajanda zamana yayıldı ve petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtları önemsizleştiren görüşler rafa kalktı.

Dünya petrol arzını kontrol etmek ve yönetmek, Washington için küresel liderlik iddiasının sürmesi bakımından önemini koruyor. Petrol ve gaz üreticisi Rusya ve en büyük enerji ithalatçısı Çin ile rekabetin sahası olarak Orta Doğu, Washington açısından ağırlığını sürdürecek. Suudi Arabistan ile ABD arasındaki petrol arzı kavgasını, Riyad’ın adım adım Pekin’e yaklaşmasını ve BRICS’e üyeliği gündemine almasını da buradan okumak mümkün.

ABD’nin oyun kurma ve sonucu belirleme kapasitesi Orta Doğu’da azalmakla birlikte engelleme ve kaos çıkarma yetenekleri olduğu gibi duruyor. Az sayıdaki kuvvetiyle Suriye topraklarının üçte birinde işgalini sürdürüyor.  “Kara gücü” YPG’yi legalleştirmek Suriye’nin geleceğinde söz sahibi yapmak Pentagon’un tanımlanmış hedefi.   TSK’nın fiili müdahalesi, Rusya, İran ve Suriye güçlerinin aktif mücadelesiyle bu hesap şimdilik engellendi. ABD’nin Suriye’nin Arap Ligi’ne dönüşünü baskılamayı sürdürmesinin de arkasında YPG’yi Şam’a kabul ettirememiş olması yatıyor.

Suriye lideri Beşar Esad’ın Hamas’la yeniden kucaklaşması da İsrail’in radarında. Şam“Direniş ekseni” politikasından taviz vermiyor. Bu duruşunun maliyetinin Arap dünyasına resmi dönüşünü geciktirdiğinin farkında. ABD ve İsrail’in tepkisini göze alarak Hamas’la açılan yeni sayfa Şam, Arap Ligi’ne dönememiş olsa da sahadaki etkinliğini ispatlıyor.

Ocak ayı sonunda Rus uçaklarıyla Suriye uçaklarının Golan üzerinde devriye atması İsrail’e ciddi bir uyarıydı. Mesajı alan Tel Aviv bütün baskılara rağmen sofistike hava savunma silahlarını Kiev’e vermedi. Ezcümle Suriye’nin normalleşmesi için uluslararası ortam henüz kıvama gelmedi.

Bekle gör dönemi

Türkiye’yi dışarda bırakarak düşündüğümüzde Arap devletleri arasında da Suriye konusunda bir “bekle gör” durumunun olduğu söylenebilir. Mısır’ın, Suudi Arabistan’ın ve Körfez emirliklerinin Suriye’nin Arap Ligi’ne dönüşüne halen onay vermemiş olmasının nedeni, daha çok küresel güvenlik durumundaki belirsizlik ve kaygılar.

Arap dünyasının ABD’nin bir sonraki başkanını tahmin etme, o süreçte olabilecekler hakkında doğru analizi yapma ve Rusya-Ukrayna savaşında kazanacak olan tarafı hatasız tespit etme gibi zor görevleri bulunuyor. Bu konularda yapılacak bir hesap hatası, şişede zorla tutulan cinlerin sokağa kaçmasına neden olabilir.

Kovid 19, ekonomik durgunluk riski, terör hücrelerinin potansiyelleri Arap devletlerini kırk düşünüp bir davranmaya mecbur ediyor. Ekonomisi kırılgan olan ve ekmek sorununu çözmekte zorlanan Mısır’ın da diplomaside adım atarken kendisini arkalayan Suudi Arabistan’ı, Körfez’i gözetmeden davranmasını beklemek de gerçekçi değil. Dönemin sanatı dengede yürümek. Kahire de Şam’la açtığı yeni sayfayı en azından kameralar önünde Riyad ve Körfezi dışlamadan yapmak zorunda. Suudi İstihbarat Şefi geçen mayısta Şam’a gelerek Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşse de kırılan vazoyu onarmak o kadar kolay değil.

Rusya’nın Suriye’yi Arap Ligi’ne döndürme çabaları da Ukrayna savaşının belirsizliği devam ederken sonuçsuz kaldı. Rusya, Orta Doğu’da ağırlığını 2015’de Suriye’ye müdahil olması ile artırmıştı. Bu ağırlık şimdi Ukrayna savaşında yeniden terazide. Rusya’nın Ukrayna cephesindeki başarı ya da başarısızlığı bölge başkentlerinde dikkatle izleniyor. Geçen günlerde “Rusya’nın Ukrayna sonrası Suriye stratejisi nedir” sorusunu yönelttiğim, Orta Doğu’da uzun yıllar bulunmuş Rus muhatabım şöyle söyledi: “Yeni bir durum yok. Suriye değil Ukrayna öncelik. Şu anda her şey Ukrayna, Suriye stratejisi de Ukrayna. Ukrayna’daki durum Orta Doğu’yu doğrudan etkileyecek.”

Arap Ligi’nde Rusya ile Batı arasında tercih yapmadan dengede kalmak isteyen merkez devletler ile Sudan ve Suriye gibi Rusya ile Batı’ya karşı stratejik iş birliğini tercih eden devletler arasında temel farklılık, en önemli ayrışmaların başında geliyor. İsrail ile ilişkiler, İbrahim anlaşmalarına bakış ve İran’la ilişkiler büyük anlaşmazlık konuları olarak sıralanabilir. Başlangıcından bugüne etkin bir yaptırım gücü olmayan Arap Ligi’nin farklılaşan devlet çıkarlarını ortak bir Arap potasında eritip etkin bir örgüt olarak öne çıkacağı bir zirve beklentisi bulunmuyor. Atlantik kıyısındaki Fas ve Moritanya’dan Basra Körfezine uzanan devletler kuşağını tek bir ülkü etrafında toplamak, bir “Arap Turanı” kurmak reel politiğin sınırlarını zorlayan bir düşünce. Arap devletleri yan yana durarak ancak farklı jeopolitik ve siyasi baskılarla eylemlerine yön verecekler.

Başladığımız yerden sonuca gelirsek yine piyasa tabiriyle; Suriye’yi kucaklamaya hazır olamayan Arap dünyası “yatay seyirde”. İbrenin yeniden Arap Baharı dönemindeki gibi kırmızıya dönmemesi için gayret gösteriliyor.

 

 

ORTADOĞU

Hamas’ın Batı Şeria lideri İsrail hapishanesinde öldürüldü

Yayınlanma

Hamas’ın Batı Şeria’daki lideri Mustafa Muhammed Ebu Ara, tutuklu bulunduğu İsrail hapishanesinde hayatını kaybetti. 7 Ekim’den bu yana İsrail hapishanelerinde işkence veya ihmal nedeniyle öldürülen tutuklu sayısının 19’a yükseldi.

Filistin Esirler Cemiyeti ile Filistin Kurtuluş Örgütüne bağlı Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyetinden yapılan ortak açıklamada, işgal altındaki Batı Şeria’nın Tubas kentine bağlı Akaba beldesi sakinlerinden Ebu Arra’nın sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine hastaneye kaldırıldığı belirtildi.

Rimon Hastanesinden Soroka Askeri Hastanesine sevk edilen Ebu Arra’nın yaşamını yitirdiği aktarılan açıklamada, evli ve 7 çocuk babası olan Ebu Arra’nın 1990 yılından bu yana birçok kez İsrail tarafından tutuklandığı kaydedildi.

Ebu Arra’nın İsrail hapishanelerinde toplam 12 yıl yattığı paylaşılan açıklamada, 63 yaşındaki Filistinlinin son olarak 30 Ekim 2023’te idari tutuklamaya tabi tutulduğu hatırlatıldı.

Açıklamada, “Ebu Ara’nın, tüm mahkumlar gibi, Gazze’ye yönelik imha savaşının başlamasından bu yana, İsrail hapishaneleri ve kamplarındaki mahkûm ölümlerinin başlıca nedenleri olan işkence, açlık ve tıbbi ihmal de dahil benzeri görülmemiş suçlar ve prosedürlerle karşı karşıya kaldığı” vurgulandı.

Ebu Arra’nın tutuklanmadan önce ciddi sağlık problemleri yaşadığı belirtilen açıklamada, “Ebu Arra, ilaçlarından mahrum edilerek ölüme terk edildi. Bu Filistin halkına karşı devam eden soykırım suçları kapsamında yapıldı” denildi.

Filistinlinin ölümünden İsrail hapishane idaresinin sorumlu tutulduğu açıklamada, İsrail hapishanelerinde tutulan 9 bin 700’ü aşkın Filistinlinin akıbetinden de hapishane idaresinin mesul olduğu kaydedildi.

Açıklamada, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail hapishanelerinde ölen Filistinlilerin sayısının 19’a çıktığı aktarıldı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Mısır, IMF incelemesi öncesi akaryakıt fiyatlarını %15 artırdı

Yayınlanma

Mısır, Aralık 2025’e kadar sübvansiyonları kademeli olarak kaldırma planının bir parçası olarak akaryakıt fiyatlarını artırdı. Bu hamle, vatandaşların hoşnutsuzluğuna yol açan elektrik kesintilerinin devam ettiği bir dönemde geldi.

Mısır 2022’den bu yana, verdiği kredilere karşılık Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) talep ettiği ekonomik bir “reform” programı uyguluyor. Bu program çerçevesinde para birimi dört kez devalüe edildi, gıda ve enerji sübvansiyonları önemli ölçüde azaltıldı, ancak bazıları hala yürürlükte.

The National’a konuşan mali analistler, akaryakıttaki fiyat artışlarının IMF’nin Mısır’a verdiği 820 milyon dolar tutarındaki kredinin üçüncü diliminin ödenmesi için temel bir şart olduğunu söyledi.

IMF, Mısır’ın gıda ve yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması şartını yerine getirmesini beklerken reform programının üçüncü incelemesi 10 Temmuz’dan 29 Temmuz’a ertelendi.

IMF’nin mart ayında kredi programını 5 milyar dolar genişletmesinden bu yana hükümet akaryakıt fiyatlarına ikinci kez zam yaptı. Mısır, anlaşmanın bir parçası olarak yakıt sübvansiyonlarını azaltmayı taahhüt etmişti.

Nisan ayında IMF, Mısır’ın 2024/25 yıllarında yakıt sübvansiyonları için 331 milyar Mısır lirası (6,85 milyar dolar), 2025/26 yıllarında ise 245 milyar Mısır lirası harcayacağını tahmin etmişti.

The National’ın haberine göre hükümetin sübvansiyonları kaldırma çabaları, son yıllarda yaşam maliyetlerinin arttığını söyleyen vatandaşların direnişiyle karşılaştı. Günlük yaşamı sekteye uğratan ve Mısırlılar arasında öfkeye yol açan sürekli elektrik kesintileri durumu daha da kötüleştirdi.

Hükümet elektrik kesintilerini rekor tüketim ve teknik arızalara bağlıyor ancak pek çok vatandaş bu açıklamaları bahane olarak görüyor.

Bazı uzmanlar sübvansiyonların azaltılmasının uzun vadede elektrik sektöründe yeni yatırımlar için alan açacağını ve nihayetinde elektrik kesintilerini ortadan kaldıracağını söylüyor.

Ancak hükümet kısa vadede IMF’nin şartlarını yerine getirmek ve halkın hoşnutsuzluğunu yönetmek arasında tehlikeli bir yolda ilerlemek zorunda.

Akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar, IMF kredilerini güvence altına almak için gerekli olsa da hükümet ile vatandaşlar arasındaki ilişkiyi daha da gerginleştirebilir.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Ateşkes müzakerelerine “Biden” rötarı

Yayınlanma

İsrail müzakere ekibi, Hamas ile ateşkes ve esir takası müzakereleri için bugün Doha’da yapılması planlanan görüşmeleri bir hafta sonraya erteledi.

Üst düzey bir İsrailli yetkili, gecikmenin nedeninin Başbakan Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Joe Biden arasındaki görüşmenin ertelenmesi olduğunu belirterek, Başbakan’ın nasıl ilerleneceğini değerlendirmek üzere ortaya çıkan anlaşmayı Biden’la görüşmeyi planladığını söyledi.

Kaynak ayrıca müzakere ekibinin toplantıdan sonra görüşmeler için yola çıkacağını söyledi, ancak tam zamanını belirtmedi. İsrail medyası heyetin ancak önümüzdeki hafta yola Doha’ya gidevileceğini bildirdi. Kaynak, gecikmeye rağmen müzakerecilerin Arap arabulucularla görüşmeleri uzaktan sürdürdüğünü vurguladı.

Hamas’ın elindeki rehinelerin aileleri, heyetin seyahatinin ertelendiği haberine öfke duyduklarını ifade ettiler.

Rehinelerden Matan Zangauker’in annesi Einav Zangauker, “Netanyahu Kongre önünde masadaki anlaşmayı kabul ettiğini açıklamak yerine, kişisel nedenlerle anlaşmanın ilerlemesini engelliyor” dedi.

Ayrıca aileler, İsrailli müzakere heyetiyle “acil toplantı” yapılmasını talep etti.

“Esir Aileleri Forumu” tarafından yapılan açıklamada müzakereler konusunda güven krizinin olduğuna işaret edildi. Açıklamada, “Başbakan (Binyamin Netanyahu) iki haftadır arabulucuların anlaşmanın uygulanmasına ilişkin taleplerine yanıt vermekten kaçınıyor” denildi.

Esir ailelerine müzakere sürecine dair sağlanan bilgilerin gerçekliği yansıtmadığı aktarılarak, “Bu ayak sürüme, sevdiklerimizi geri getirme şansının kasıtlı sabote edilmesidir. Müzakereleri etkili şekilde baltalıyor ve ciddi bir ahlaki başarısızlığa işaret ediyor” denilen açıklamada, esirlerin geri dönüşüne ilişkin “dürüst rapor” sunmanın güvenlik servislerinin sorumluluğunda olduğu vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English