Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

1 Kasım’da İsrail’in önündeki seçenekler

Yayınlanma

İsrail, 1 Kasım salı günü, son dört yılda beşinci kez genel seçimler için sandığa gidecek. Bugüne kadar yapılan anketler iki ana ittifakın, yarışı burun buruna götürdüğüne işaret ederken son düzlükle Netanyahu liderliğindeki radikal sağcıların bir adım öne geçtiği görülüyor.

İsrailliler, eski Başbakan Binyamin Netanyahu’yu yeniden iktidara getirme olasılığı yüksek bir seçim için iki gün sonra oy kullanacak. İki ayrı dönemde yaklaşık 15 yıl başbakanlık yapan Netanyahu, Haziran 2021’de İsrailli sağcılardan solculara ve Birleşik Arap Listesi’ne kadar geniş yelpazedeki birbirine benzemez sekiz partili ittifak tarafından muhalefete itilmişti. Ancak bu ittifakın kurduğu koalisyon hükümeti Başbakan Naftali Bennett’in istifasıyla haziranda dağıldı. Geçici başbakan sıfatıyla ülkeyi seçime kadar yönetme görevi, ittifakın mimarı Yair Lapid’e verildi. Tekrar hükümet kuracak çoğunluğu elde etmek için radikal sağcılara yanaşan Netanyahu’nun seçim propagandası “Ya sağcılar ya Filistin” sloganına dayanıyor. Lapid ise Netanyahu’ya karşı seçmenlere Değişim Bloku’na oy verme çağrıları yapıyor.

Lapid koalisyonu için tehlike çanları

İsrail’in kamusal radyo kanalı Kan Bet için Kantar Enstitüsü’nün yaptığı son ankete göre Yair Lapid’in lideri olduğu ittifak 56 sandalyede kalırken, eski Başbakan Bünyamin Netanyahu’nun radikal sağcılarla ittifakının 60 milletvekili çıkardığını gösteriyor. Ancak yine de hükümet kurma için gerekli 61 sandalyeye ulaşamıyor. Ankete göre, 120 sandalye için yapılacak seçimlerde Netanyahu’nun partisi Likud 31, Lapid’in partisi Yeş Atid (Gelecek Var) 24 milletvekili çıkarabilir. Burada devreye karmaşık ittifak senaryoları giriyor.

Son hafta, öne çıkan en “tehlikeli” senaryo ise, ülkedeki seçim barajına dikkat çekiyor. Lapid koalisyonundaki, Netahyahu karşıtı partilerden dördü %3,25 seçim barajına takılma riskiyle karşı karşıya. Bu partilerden birinin baraj altı kalması, yani Knesset’e vekil gönderememesi Netanyahu’nun aşırı sağ ittifakına, dört yıl iktidarda tutacak kapıyı aralayabilir.

Arap partiler dağıldı

İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Araplara hitap eden partiler arasındaki bölünmüşlük de Netanyahu’nun işini kolaylaştırabilir. 2019 seçimlerine ortak listeyle girerek birlik olan ve tarihi bir rekorla 15 vekil çıkaran dört Arap partisi, bu kez üç ayrı liste ile sandığa gidiyor. Geçen yılki seçimden sonra Değişim Var Koalisyonu’na katılarak Netanyahu karşıtı hükümetin kilit partisi olan Mansur Abbas başkanlığındaki Birleşik Liste (Ra’am) bu seçime de diğer Arap partilerinden ayrı giriyor. Bir önceki seçimde altı çıkaran üç partili Ortak Liste ise bu seçimde bir kez daha dağıldı.

Balad’ın barajı aşmaşı sürpriz olur

Liderliğini Sami ebu Şehade’nin yaptığı milliyetçi çizgideki Arap Balad Partisi, Lapid’in koalisyonuna göz kırpan Ortak Liste’nin diğer iki bileşeni; Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephe ve Değişim için Arap Listesi ile yollarını ayırdı. Arap partlilerindeki dağınık görüntünün halihazırda diğer İsrail seçmenlerinden daha düşük olan sandığa gitme oranını daha da düşürme tehlikesi bulunuyor. Son anketlere göre Birleşik Liste ve Ortak Liste barajı kıl payı geçip Knesset’e dörder vekil gönderirken Balad Partisi baraj altında gözüküyor.

Olası senaryolar
  • Anketler, Lapid liderleriğindeki bir koalisyon hükümeti ihtimalini oldukça düşürmüş durumda. Zaten, Netanyahu karşıtlığı dışında ortak nokta bulmakta zorlanan koalisyon bileşenlerinin bir yıllığı aşmayan hükümet pratiği göz önüne alındığında, kıl payı kuracakları olası bir hükümetin ömrüne, çok uzun bir zaman biçilmiyor.
  • Şansı daha yüksek görünse de olası bir Netanyahu koalisyonun da en az rakip koalisyon kadar hassas dengede kurulabileceği görünüyor. Buna göre; Netanyahu ve ortakları 60 sandalyede kalırsa ya Lapid’in koalisyonundan sağ partileri iknaya çalışacak ya da Mansur Abbas liderliğindeki Birleşik Liste ile ortak bir zemin bulmaya çalışacak. Abbas, Netanyahu’ya kapıyı tamamen kapatmış değil fakat halihazırda koalisyondaki Ben Gvir gibi tescilli Arap düşmanları dikkate alındığında bu ihtimal oldukça düşük. Karşıt koalisyondaki diğer sağ partilerin derdi bizzat Netanyahu’nun kendisi olduğu için de Netanyahu ya bir-iki sandalye için büyük tavizler vermek zorunda kalacak ya da koalisyonu başka dengeler üzerine yeniden inşaya çalışacak.
  •  Diğer bir olasılık Netanyahu karştı partilerden bir ya da daha fazlasının barajı aşmaması durumunda oluşak tabloya dayanıyor. Netanyahu ve ortaklarını, 61 sandalyanin üzerini çıkarma olasılığı yüksek olan böyle bir tablo, kişisel olarak Netanyahu’nun lehine. Netanyahu’nun radikal sağcı müttefikleri, Knesset’e Yüksek Mahkeme kararlarını bozma yetkisi vermeyi vaadediyorlar. Böyle bir değişiklik, Netanyahu’nun rüşvet ve yolsuzluk suçlamalardan yargılandığı davalardan sıyrılmasını sağlayabilir. Ancak, İsrail siyasetinde son dönemde etkili olan ve büyük oranda Netanyahu’nun inşa ettiği “komşularla barış” siyasetine darbe vurma tehlikesi barındırıyor. Nitekim Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed’in Netanyahu’yu Ben Gvir ve Bezalel Smotrich’le ittifak konusunda uyardığı İsrail basınına yansımıştı. Arapları İsrail’den göndermekten, Arapları öldüren güvenlik yetkililerine dokunulmazlık verilmesine kadar bir dizi uç söylemi bulunan isimlere bakanlık verilme ihtimali, Filistin’de ve İsrail içinde bir dizi şiddet olayına yol açabilir. Bu ihtimal de İsrail’in hem Türkiye hem Arap ülkeleri ile girdiği “normalleşme” sürecini en iyi ihtimalle rafa kaldıracaktır.
  • Diğer bir senaryo ise her iki bloğun da hükümet kuramamasına dayanıyor. İhtimali düşük olmayan bu olası senaryoda ülke, Yair Lapid liderliğindeki geçici hükümetle dört yılda altıncı kez sandığa gitmek zorunda kalabilir. Milyonlarca şekel maliyetinin ötesinde, bitmek bilmeyen seçimler, İsrail vatandaşlarının demokratik kurumlara olan güvenini sarsıyor.
Kötü ya da daha kötü

Olası tüm senaryolar seçimlerden istikrar çıkma ihmalinin düşük olduğunu gösteriyor. Üstelik ülke içindeki bölünmeler artık idare edilemeyecek boyutta ve gerilim, sağ siyasetin her geçen gün daha fazla güç kazanmasına yol açıyor. Mevcut siyasetin bu bölünmüşlüğe çözüm üretmekten uzak olması, seçimlerden yorgun düşmüş İsraillileri de “sistem dışı” çözümlere yönlendiriyor. 1998’de yasa dışı ilan edilen Haham Meir Kahane’nin müritleri olan, kendileri de tescilli ırkçı, üstelik biri bu yüzden askerliğe bile alınmamış Betsalel Smutrich ve Itmar Ben Gvir gibi isimlerin öne çıkması bunun göstergesi. Ezcümle bir tarafta istikrarsızlık diğer tarafta ancak Gilboa Hapishanesinde kurulabilecek bir hükümet… İşte İsrail demokrasisi, vatandaşlarına kötü ile daha kötü dışında bir seçim şansı tanımıyor.

ORTADOĞU

İsrail’in hedefi Refah sınır kapısı mı?

Yayınlanma

İsrail ordusu, abluka altında 1 milyon 800 bin insanın yerinden edildiği Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam ettiğini açıklayarak güneydeki Han Yunus’un doğusuna saldırılarını başlattı. INSS Genel Müdürü, Han Yunus’tan sonra Refah sınır kapısının ele geçirilmesi gerektiğini yazdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam edeceklerini belirterek “İsrail ordusu, Hamas’ın her yerleşkesine doğru hareket ediyor” dedi. İsrail’in şehir alanlarında ilerleyen “kara birliklerine destek olmak için yoğun biçimde hava desteğinin kullanıldığını” aktaran Hagari, Gazze Şeridi’nde hâlâ 137 esirin bulunduğunu ifade ederek “esirlerin sürekli akıllarında olduğunu, sürekli buna yönelik istihbarat ve harekât değerlendirmeleri yaptıklarını, güç uygularken esirlerin hayatını riske atmamak için sürekli istihbarat topladıklarını” savundu.

İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi’nde kara işgalinde güneyde ilerlemeye çalışırken zırhlı ve tank birlikleri şehir merkezinde yerleşimin yoğun olduğu Han Yunus kentinin doğusuna aydınlatma fişekleri attı, burayı bombardımana tuttu.

AA’nın aktardığına göre İsrail ordusunun tank ve zırhlı birlikleri Han Yunus’un doğusuna konuşlandı. Bölgede İsrail ordusuna ait çok sayıda gözlem ve saldırı insansız hava araçları (İHA) uçuyor. İsrail tankları ve zırhlı araçlarının önce ilerlediği daha sonra çekildiği bölgelerden “şiddetli çatışma sesleri” geliyor. Han Yunus’ta çatışmaların şiddetlendiği bölgelerden onlarca aile, bombardıman altında Han Yunus’un merkezindeki bölgelere göç etmeye çalışıyor. Han Yunus’un kuzeydoğusundaki Deyr el-Belah bölgesi de yoğun tank ve topçu atışı altında bulunuyor.

İsrail’in önde gelen ve askeri bürokrasinin görüşlerini yansıtan Tel Aviv Merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün Genel Müdürü, emekli Tümgeneral Tamir Hayman, İsrail’in Gazze operasyonlarıyla ilgili yazdığı kısa değerlendirmede, “İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çalışmaları tamamlamak, Han Yunus Tugayı’na saldırmak ve Refah sınır kapısını ele geçirmek zorunda” diye yazdı. Refah sınır kapısı, işgal ve abluka altındaki Gazze’nin dışarıya yani Mısır’a açılan tek kapısı konumda. Gazze’den yaralıların tahliyesi ve insani yardımlar bu kapıdan yapılıyor.

Gazze’nin güneyinde denizden 4 kilometre içerideki Han Yunus kenti savaş öncesinde 54 kilometrekare alanda yaklaşık 207 bin nüfusuyla Şerit’teki şehir merkezinden sonra en yoğun nüfusa sahip bölge olarak biliniyor.

İsrail ordusu, daha önce Han Yunus’taki bazı bölgelere attığı broşürlerde bölge sakinlerine Refah’a gitme çağrısı yapmıştı. INSS Genel Müdürü’nün Han Yunus’tan sonra Refah’a işaret etmesi, Han Yunus’taki saldırılardan kaçıp Refah’a sığınan ya da sığınacak olan Filistinlilerin bir sonraki aşamada nereye sürülecekleri sorusunu akıllara getirdi.

Mısır, İsrail’in gündeme getirdiği Filistinlilerin Sina’ya sürülmesine kesinlikle karşı olduğunu ve böyle bir girişimi savaş suçu sayacağını açıklamıştı. İsrail’in Han Yunus saldırıları arttıkça bu bölgeye sığınan insanların Refah’a yığılması kaçınılmaz gözüküyor. Gelişmelere Mısır’ın nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

BM: Halk bölgeden ayrılmadı

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), son bölge raporunda, İsrail ordusunun Han Yunus’un doğusundaki halka “güneye göç etmesi” için 1 Aralık’ta havadan uyarı ilanları attığını ancak cumartesi akşamına kadar büyük oranda bir sivil nüfus göçü gözlemlenmediğini ekledi. OCHA, uluslararası insancıl hukuka göre savaşan tarafların “sivillerin güvenli tahliyesinden sorumlu” olduğunun altını çizdi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’in Hamas liderliğine suikast planı

Yayınlanma

Wall Street Journal’ın haberine göre İsrailli yetkililer, İsrail istihbarat servislerinin, Gazze’deki savaş sona erdiğinde dünyanın dört bir yanındaki Hamas liderlerini öldürmeye hazırlandığını ve 7 Ekim’den sorumlu militanlara suikast için yıllarca sürecek bir mücadeleye hazırladığını söyledi. Yetkililer, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun talimatıyla İsrail’in üst düzey istihbarat kurumlarının Lübnan, Türkiye ve Katar’da yaşayan Hamas liderlerini “avlama” planları üzerinde çalıştığını söyledi.

Haberde Katar, Lübnan, İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin yıllardır ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas’a koruma sağladığı belirtildi ve İsrail’in de diplomatik krizler yaratmamak için Filistinli militanları hedef almaktan kaçındığı ileri sürüldü.

“Yeni planlar, Hamas lideri Halid Meşal’i Ürdün’de zehirlemek için 1997’de başarısız bir girişimde bulunan Netanyahu için ikinci bir şans anlamına geliyor” denilen haberde Netanyahu’nun 22 Kasım’da İsrail’in dış istihbarat servisini kastederek “Mossad’a nerede olurlarsa olsunlar Hamas liderlerine karşı harekete geçme talimatı verdim” açıklamasına atıf yapıldı. Savunma Bakanı Yoav Gallant da Hamas liderlerinin “sayılı günleri” kaldığını söyledi.  “Ölüm emri verildi” dedi: “Mücadele dünya çapında hem Gazze’deki teröristler hem de pahalı uçaklarla uçanlarla.” Bu açıklamalar söz konusu suikast planlarının gizli tutulmasını isteyen İsrailli yetkilileri şaşırttığı belirtildi.

Haberde, “İsrail genellikle bu tür çabaları gizli tutmaya çalışsa da ülkenin liderleri tıpkı 1972’de Münih Olimpiyatları’nda 11 İsrailli sporcu ve antrenörün ölümüne neden saldırının sorumlularına yaptıkları gibi, 7 Ekim saldırısından sorumlu olan herkesi de ‘avlama’ niyetlerini açıklamaktan çekinmediklerini gösterdiler” denildi.

Geliştirilen planların temel hedefinin Hamas’ın bir daha İsrail için ciddi bir tehdit oluşturmamasını sağlamak olduğunu iddia eden haberde hem bu hedefin bir parçası hem de Gazze’deki savaşı kısaltmanın bir yolu olarak İsrail’in binlerce alt düzey Hamas savaşçısını Gazze’den zorla nasıl sürebileceğini araştırdığı belirtildi.

Haberde İsrail’in olası suikastlarının uluslararası hukuku ihlal edebileceğini ve suikastın gerçekleştiği ülkenin tepkisine yol açabileceği hatırlatıldı, ancak uygulamada İsrail’in daha önce de tepkilere rağmen bu tür eylemler gerçekleştirdiği ifade edildi.

Haberde Halit Meşal ve İsmail Haniye’nin ilk hedef alınacak isimler olduğuna dikkat çekildi. İsrailli yetkililerin söylediğine göre İsrail, bu suikast planını hemen hayata geçirmek istedi ancak Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerle ilgili müzakereleri baltalayabileceği gerekçesiyle erteledi. İsrail’in hedef almak istediği Hamas’ın bazı üst düzey yetkilileri Katar da bulunuyor ve Katar rehine görüşmelerinde arabuluculuk yapıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İnsani ara sona erdi: Gazze’ye bomba yağmuru

Yayınlanma

İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşma kapsamında 24 Kasım Cuma günü saat 08.00’de uygulamaya giren “insani ara” bu sabah itibarıyla son buldu. İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarına yeniden başladı.

İsrail savaş ucakları, Gazze Şeridi’nin farklı farklı noktalarını bombaladı. Hava saldırılarında ilk belirlemelere göre 5 kişi hayatını kaybetti.

İsrail güçleri ile Filistinli gruplar arasında Gazze’nin kuzey bölgeleri ve orta kesimlerinde çatışmalar da yeniden başladı. Gazze’deki İçişleri Bakanlığı, İsrail’e ait askeri araçların Gazze’nin kuzeyine ateş açtığını belirtti.

İsrail ordusu’ndan yapılan açıklamada Gazze Şeridi sınırında bulunan yerleşim birimlerinde uyarı sirenlerinin çaldığı ve Gazze’den fırlatılan bir roketin havada imha edildiği ileri sürüldü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, Gazze’ye yeniden başlatılan saldırılarla ilgili Hamas suçlandı. Hamas’ın taraflar arasındaki mutabakata uygun biçimde İsrailli kadın esirleri bırakmadığı, İsrail’e doğru roket fırlattığı kaydedilen açıklamada, Netanyahu’nun şu ifadelerine yer verildi: “Savaşmaya dönerek İsrail hükümetinin savaşın amaçlarına bağlı kaldığını vurgulayacağız. Amaçlar, İsrailli esirlerin serbest kalması, Hamas’ı ortadan kaldırmak, Gazze’nin İsrail’e yeniden tehdit oluşturmamasını sağlamak.”

Hamas Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk ise yaptığı yazılı açıklamada “Halkımızın kararlılığı ve direnişimizin kahramanlığıyla, düşmanın suçlarına, Nazi saldırganlığının yeniden başlamasına ve sivilleri hedef almasına karşı koyuyoruz” ifadesini kullandı. İsrail saldırılarına karşı direnişin devam edeceğini vurgulayan Rişk, “İsrail, ateşkesten önceki 50 günde başaramadığını, ateşkesten sonra da saldırılarını sürdürerek başaramayacak” dedi.

İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde bir haftadır devam eden “insani aranın” bittiğini ve saldırılarına İsrail ordusunun Refah kentindeki bir binaya düzenlediği saldırı sonucu ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. FOTO: Abed Rahim Khatib / AA

“İsrail’in savaş suçlarından uluslararası toplum sorumlu”

Gazze’deki hükümet de saldırıların yeniden başlamasıyla ilgili “İşgalci İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı vahşi savaşını sürdürmeye başladı” ifadesi kullanıldı. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde birçok ev ve sivil bölgeyi hedef aldığı belirtilen açıklamada, “Uluslararası toplum, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının sürdürülmesinin sorumluluğunu taşıyor” ifadesine yer verildi. Başta ABD, ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken olmak üzere uluslararası toplumun, “İsrail işgalinin suçlarından ve Gazze’de sivillere, çocuklara ve kadınlara yönelik vahşi savaşından” sorumlu olduğu kaydedildi.

Savaş hukuku ve uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine vurgu yapan Gazze’deki hükümet, uluslararası toplumun İsrail’e Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını sürdürmesi için yeşil ışık yaktığını ifade etti. Açıklamada, “Filistin halkı kendini her şekilde savunma, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanma, uluslararası yasalar uyarınca başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini kurma ve işgali tamamen topraklarından arındırma hakkına sahiptir” ifadesi kullanıldı.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı da 7 gün uygulanan ve bu sabah sona eren “insani ara”nın sağlık sistemine faydası olmadığını duyurdu. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, “İşgalci İsrail, insani aranın sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’nde yeni katliamlar gerçekleştiriyor. Bu katliamlar geride çok sayıda şehit ve yaralı bırakıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English