Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Türkiye, ambargoyu kaldırıyor mu?

Yayınlanma

İsveç’in yeni başbakanı Ulf Kristersson yarın Ankara’daki temaslarında TBMM’nin ülkesinin NATO’ya katılımını onaylamasını isteyecek. Ankara, İsveç’in attığı adımlar ve verdiği mesajlardan memnun olsa da uygulamayı görmek istiyor.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine, bugün Türkiye’ye geliyor. İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Kristersson resmi ziyaretlerine yarın başlayacak ve görüşmelerde İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri ile küresel ve bölgesel meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunulacak.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in geçen haftaki üç günlük Türkiye ziyaretinin en önemli mesajı, İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılımı için gerekli koşulları yerine getirdiği ve dolayısıyla TBMM onay sürecinin bir an önce tamamlanması çağrısı oldu. Stoltenberg’in hemen ardından Kristersson aynı taleple bugün Ankara’da. İsveç yıl sonuna kadar onay sürecinin tamamlanmasını istiyor, esas endişesi sürecin uzaması durumunda Türkiye’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin onay sürecini daha da geciktirmesi.

İsveç’in attığı adımlar ve verdiği mesajlar Ankara’da olumlu karşılansa da Türkiye mesajların “uygulamada” nasıl işlediğini görmek istiyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Stoltenberg ile görüşmesi sonrası yaptığı açıklamada, olumlu adımlar atıldığını ancak muhtıranın henüz tam olarak uygulanmadığını söylemişti. İsveç’in yeni yılda yürürlüğe girecek “terörle mücadele yasası” kapsamında başta PKK olmak üzere mutabakat muhtırasında adı geçen YPG ve FETÖ gibi örgütlere karşı nasıl bir yaklaşım belirleyeceği, somut hangi adımları atacağı Ankara’nın onay sürecini belirleyecek gibi duruyor. Ayrıca ABD ile devam eden F-16 savaş uçağı satışı sürecinin ABD ara seçimlerinden sonra netleşmesi beklentisi de Ankara’yı beklemeye iten bir başka başlık.

Hangi adımlar atıldı

Öte yandan İsveç’in, Ankara’da olumlu karşılanan en somut adımı YPG operasyonu gerekçesiyle 2019’dan bu yana uyguladığı silah ambargosunu kaldırması oldu. Stoltenberg ile basın toplantısı sırasında Türk şirketlerinin son dönemde yaptığı başvurulara olumlu yanıt verildiği bilgisini paylaşan Çavuşoğlu, bu adımın önemli olmakla birlikte kalıcı olması gerektiğini söyledi.

İsveç’in yeni hükümetinden yapılan PKK/YPG açıklamaları da Ankara’da memnuniyet yarattı. İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström, “PKK ve YPG ile temas şeklinde bir ajandamız yok. Şu anda İsveç’i yöneten hükümetin de PKK/YPG’ye sempati duyanlarla da herhangi bir anlaşmaya girmesi söz konusu değil” dedi. Bakan geçen hafta da “YPG ve PYD gibi örgütler, Avrupa Birliğinin (AB) terör listesinde bulunan PKK ile aralarında bağlantı olduğundan Türkiye ile aramızı bozmamak için bu örgütlerle aramıza mesafe koyacağız” açıklaması yapmıştı. Ulf Kristersson da “Kararımız çerçevesinde, İsveç topraklarında terörizm için para toplayan veya destekleyen tüm faaliyetlere sıkı bir şekilde karşı çıkacağız” ifadelerini kullandı.

İsveç devlet televizyonu SVT’nin bir programında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret içeren sözlere ve fotoğraflara yer veren programın yapımcısı ve sunucusu Kristoffer Ahonen Appelquist’in istifa etmesi/ettirilmesi de Ankara’da memnuniyet yaratan başka bir başlık.

Ankara’nın ziyaret mesajı

Ankara’nın tutumuyla ilgili, son mesajlar Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından verildi. Altun İsveç’in Aftonbladet gazetesi için Kristersson’un ziyaretini değerlendiren bir yazı kaleme aldı. Ziyareti ikili ilişkileri güçlendirmek için önemli bir fırsat olarak gördüklerini vurgulayan Altun, “Bu ziyaret Türk halkı tarafından ‘meşru endişelerinin anlaşıldığı’ ve ‘İsveç’in PKK başta olmak üzere terör örgütlerince yapılagelen dayatmalara boyun eğmeme iradesi gösterdiği’ şeklinde yorumlanmıştır” ifadelerini kullandı. Altun, İsveç’in NATO üyelik başvurusu bağlamında Türkiye’nin İsveç’ten ulusal güvenliğini yakından ilgilendiren bazı politikalarını gözden geçirmesini istediğini hatırlattı.

Bu taleplerin spesifik olarak iki konuya odaklandığına işaret eden Altun özetle şunları kaydetti: “Öncelikle İsveç’ten Türk savunma sektörüne yönelik her türlü kısıtlamayı ortadan kaldırmasını istedik. (…) İkinci husus ise on binlerce masum Türk vatandaşını şehit eden terör örgütlerinin finansman, propaganda ve militan devşirme faaliyetlerini İsveç’te sürdürmelerinden duyulan rahatsızlıktır. İsveç hükümetinin Madrid’de imzalanan muhtırayla haklılığını teslim ettiği ve gidermeyi taahhüt ettiği terör endişemiz konusunda somut adımlar atacağına dair ihtiyatlı bir iyimserlik taşıyoruz.”

Makale olumlu beklenti yarattı

Üçlü mutabakat muhtırasında yer alan ve Ankara’nın en önem verdiği maddelerden olan suçluların iadesi başlığının Altun’un yazısında yer almaması dikkat çekti. Türkiye, bugüne kadar “terör ve adi suçlar” nedeniyle İsveç’ten 33, Finlandiya’dan ise 12 kişinin iadesini talep etti. İsveç dolandırıcılık suçundan iadesi istenen bir Türk vatandaşı ile ilgili süreci başlatırken diğer başvurularla ilgili henüz bir adım atılmaması Ankara’yı en rahatsız eden gelişme. Ancak Altun’un yazısında iade konusuna değinmemesi, İsveç basınında Ankara’nın bu başlıktaki tavrını yumuşatacağı yönünde “olumlu” bir beklenti yarattı.

Makaleyi aynı gazeteye değerlendiren Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü müdürü Paul Levin’e göre makaledeki en ilginç şey, konu ile ilgili Türkiye’den yapılan değerlendirmelerde iade talebinin ilk kez gündeme getirilmemiş olması: “Bence bu önemli ve bir çeşit işaret Çok uzun süredir baskı altındaki İsveç tarafının, yasal sınırlamalar olduğunu iletmeye çalıştığı bir konu. Bunun yerine Altun, Madrid’de varılan anlaşmada yer alan iki talebi ele alıyor. Bunlardan biri, İsveç’in, silah yasağını kaldırması ki bunun yerine getirildiğini söyleyebiliriz. İkincisi teröre karşı iş birliği. Erdoğan’ın ‘İsveç’ten yeterli vaat aldık’ diyebilmesinin önünü açan muğlak bir ifade… Yanılıyor olabilirim ama benim okumam her halükarda bunun Kristersson’ın yarın Erdoğan ile yapacağı görüşme için olumlu bir işaret olduğu yönünde.”

DİPLOMASİ

Hindistan ve Birleşik Krallık serbest ticaret anlaşması imzalamak için çalışıyor

Yayınlanma

Hindistan ve Birleşik Krallık yakında bir serbest ticaret anlaşması (STA) imzalamak için çalışıyor. Yeni İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy devam eden müzakereleri ikili potansiyellerini ortaya çıkarmak ve büyüme sağlamak için ortak hedeflerin “tavanı değil tabanı” olarak tanımladı.

Lammy, Başbakan Narendra Modi’yi ziyaret ettiği ve Dışişleri Bakanı S. Jaishankar ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval ile görüşmelerde bulunduğu iki günlük ilk Yeni Delhi ziyaretini perşembe günü tamamladı.

Çarşamba günü geç saatlerde iki taraf bir teknoloji güvenlik girişimi imzaladı. Lammy’nin ofisinden yapılan açıklamaya göre anlaşmanın amacı “her iki ülkede de ekonomik büyümeyi artırmaya odaklanarak kapsamlı stratejik ortaklığı yenilemek ve derinleştirmek”.

Anlaşmanın, telekom, kritik mineraller, yapay zeka ve yarı iletkenler gibi “bu on yılın belirleyici teknolojilerinde” işbirliğini mümkün kılacağı; ticaret, teknoloji, eğitim ve iklim gibi kilit konularda işbirliğini derinleştireceği kaydedildi.

Yeni Delhi ziyareti öncesinde yeni hükümet Lammy’nin, ülkenin her iki ekonomiye de fayda sağlayacak bir STA’yı güvence altına alma taahhüdünü güçlendirmek de dahil olmak üzere İngiltere-Hindistan ortaklığının “yeniden başlatılması” için bastıracağını söyledi.

Keir Starmer başkanlığındaki İşçi Partisi bu ayın başlarında yapılan genel seçimlerde ezici bir zafer kazandı. Analistler Lammy’nin ziyaretinin yeni hükümetin kurulmasından bir ay sonra gerçekleşmesinin Starmer yönetiminin Hindistan ile ilişkilere verdiği önemi yansıttığını belirtiyor.

Lammy, Hindistan’ın başkentindeki temasları öncesinde yaptığı açıklamada “Hindistan 21. yüzyılın yükselen süper gücü, 1,4 milyar nüfusuyla dünyanın en büyük ülkesi ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri” dedi.

“Serbest ticaret anlaşması müzakerelerimiz, Bengaluru’dan Birmingham’a kadar ortak potansiyelimizi ortaya çıkarma ve büyüme sağlama hedeflerimizin tavanı değil tabanıdır” dedi ve “Yeşil dönüşüm, yeni teknolojiler, ekonomik güvenlik ve küresel güvenlik konularında ortak çıkarlarımız var” diye ekledi.

Lammy’nin ziyareti üzerine Hindistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, her iki tarafın da “Hindistan-İngiltere STA müzakerelerinde kaydedilen önemli ilerlemeyi takdir ettiği ve erken sonuçlanmasını dört gözle beklediği” belirtildi.

Başbakan Rishi Sunak yönetimindeki önceki İngiliz hükümeti Hindistan ile bir STA imzalamaya hevesliydi ancak Londra’da Delhi yönetiminin Birleşik Krallık seçimlerinden önce bu konuda isteksiz olduğu yönünde spekülasyonlar vardı.

Lammy’nin ziyareti sırasında ayrıca Hint-Pasifik bölgesinde ve ötesinde savunma ve güvenlik işbirliğini derinleştirme ve “devlet dışı aktörlerden kaynaklanan artan tehditleri ele alma kapasitelerini geliştirme” konusunda anlaştılar.

Jaishankar ve Lammy, Rusya-Ukrayna çatışması ve Orta Doğu ve Kızıldeniz’deki durumlar da dahil olmak üzere, ortak ilgi alanlarına giren bölgesel ve küresel meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulundular.

Yeni Birleşik Krallık hükümeti Yeni Delhi ile ilişkilerini daha da güçlendirmeye kararlı olduğunu ifade ettiği. Uzmanlara göre, her iki taraf da STA’yı erken sonuçlandırmak istiyor ve yeni Birleşik Krallık hükümetinin parlamentoda “daha güçlü” çoğunluğa sahip olması nedeniyle bu olası görünüyor.

Daha önce Boris Johnson’dan Liz Truss’a ve Rishi Sunak’a kadar başbakanların değişmesi nedeniyle anlaşmanın geciktiği ancak şimdi bunun daha kolay olacağı düşünülüyor.

Bu arada Modi, Hindistan’daki son genel seçimlerde beklenenden çok daha az bir çoğunlukla da olsa nadir görülen bir üçüncü dönem elde etti.

Her iki ülkede de seçimlerden önce, Ocak 2022’den bu yana 14 tur STA müzakeresi yürütülmüş ve görüşmelerin aynı yılın ekim ayına kadar sonuçlandırılabileceği umulmuştu.

Lammy ile görüştükten sonra Modi, X’te Starmer’in Hindistan-İngiltere kapsamlı stratejik ortaklığını genişletme ve derinleştirmeye verdiği önceliği takdir ettiğini paylaştı.

İlişkileri geliştirme konusundaki kararlılığını ifade eden Lammy de ikili teknoloji güvenliği girişimini ve karşılıklı fayda sağlayacak bir STA imzalama arzusunu memnuniyetle karşıladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna’daki Baykar fabrikası çatışmaların sona ermesinin ardından faaliyete geçecek

Yayınlanma

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasil Bodnar, Baykar’ın insansız hava aracı üretim tesisinin Rusya ile çatışmaların sona ermesinin ardından faaliyete geçeceği bilgisini verdi.

Euronews‘e mülakat veren Bodnar, Ukrayna tarafının aynı zamanda TUSAŞ ile de işbirliği yaptığına işaret etti.

Büyükelçi, güvenlik gerekçesiyle Türkiye’nin Baykar ile yaptığı anlaşma hakkında daha fazla yorum yapmaktan kaçındı ve Türkiye’nin Moskova ile tahıl anlaşması ve esir takası konusundaki müzakerelerde arabuluculuk yapmasının ‘Türk diplomasisinin başarısı’ anlamına geldiğini belirtti.

Bu yılın şubat ayında Baykar, Kiev yakınlarında bir insansız hava aracı fabrikası kurmaya bildirilmişti.

O dönemde şirketin CEO’su Haluk Bayraktar, fabrikanın inşasının bir yıl süreceğini ve ancak o zaman şirketin kendi içinde üretim tesisleriyle donatılmaya başlanacağını belirtmişti.

2022’nin ağustos ayında Bayraktar, şirketin silahlı insansız hava araçlarını Rusya’ya tedarik etmeyeceğini açıklamıştı.

Baykar, Ukrayna’daki İHA fabrikasının inşaatına başladı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Reuters: Çin’in İran’dan ithal ettiği ham petrol kuzeydoğuda yeni pazar buluyor

Yayınlanma

Tanker takip firmaları ve ticaret kaynakları, İran’dan ham petrol ithalatının geçen yılın sonlarından bu yana Çin’in Dalian limanına ve rafineri şehrine aktığını ve ülkenin petrol alımlarının neredeyse rekor seviyelerde kalmasına yardımcı olduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan tüccarlar, Shandong eyaletinin bağımsız rafinaj merkezindeki küçük alıcıların İran ham petrolüne olan talebinin, yüksek ham petrol fiyatları ve beklenenden daha zayıf yakıt talebi nedeniyle kötüleşen rafinaj marjları karşısında azaldığını belirtti. Bu ülkeler 2019’dan bu yana İran’ın Çin’deki ana alıcıları konumunda.

İran, petrolü de dahil olmak üzere 2018’de yeniden yürürlüğe konan ABD yaptırımlarına tabi. Ancak Reuters’ın haberine göre, Çin İran petrolü alımını durdurmadı ve yaptırımlardan çekinen devlet şirketlerinin bıraktığı boşluğu marj odaklı bağımsız tesisler doldurdu.

Tanker akışlarını takip eden bir danışmanlık şirketi olan Vortexa, Ekim 2023 ile Haziran 2024 arasında Dalian’da 23 kargo veya toplam 45 milyon varil İran petrolünün boşaltıldığını söyledi.

Buna Dalian’ın merkezinin yaklaşık 85 km (53 mil) kuzeybatısındaki Changxing adasında boşaltılan 28 milyon varilin de dahil olduğunu söyledi.

Bir başka danışmanlık şirketi Kpler ise aynı dönemde Çin’in Dalian’a 34 milyon varil ithal ettiğini tahmin ediyor.

Bu rakamlar günde 124.000-164.000 varile denk geliyor ki bu da 2024’ün ilk yarısında Çin’in İran’dan ithal ettiği toplam petrolün yaklaşık %13’üne tekabül ediyor.

Analistler Çin’in söz konusu dönemde 1,2-1,4 milyon varil/gün İran ham petrolü ithal ettiğini tahmin ediyor. Vortexa, ithalatın geçtiğimiz Ekim ayında 1,52 milyon varile ulaşarak rekor kırdığını söyledi.

Dalian’ın ithalatı sorulduğunda Çin dışişleri bakanlığı Reuters’e Çin ve İran’ın “uluslararası yasal çerçeve altında her zaman normal ve meşru ticareti sürdürdüğünü” söyledi.

Çin tek taraflı yaptırımlara karşı olduğunu söylüyor. Yine de tanker takipçileri ve tüccarlar, tüccarların Çin’e gönderilen İran petrolünü Malezya, Umman veya Birleşik Arap Emirlikleri gibi başka bir yerden geliyormuş gibi gösterdiklerini iddia etti.

Resmi olarak, Çin gümrükleri Haziran 2022’den bu yana herhangi bir İran petrolü ithalatı bildirmedi.

Dalian sevkiyatları için dört olası varış noktası var: Hengli Petrochemical’ın 400.000 varillik rafineri kompleksi ve 44 milyon varillik depolama çiftliği, devlet devi PetroChina tarafından işletilen iki rafineri,  ve Changxing adasında Liaoning Liman İdaresi tarafından işletilen 30 milyon varillik bir depolama üssü.

Tüccarlar, depolama tesisini Dalian dışındaki rafinerilere bağlayan bir boru hattı olmadığını söyledi.

Hengli’ye yakın üç üst düzey ticaret kaynağı, şirketin sevkiyatların en azından bir kısmını satın aldığını kaydetti.

Kaynaklardan biri Hengli’nin, 2024 yılının ilk birkaç ayında ayda 4 milyon varil satın aldığını tahmin ediyor. Bir diğeri ise alımların ayda 4-6 milyon varil olduğunu söyledi.

Vortexa, tanker takip bilgileri ve analizlerine dayanarak Hengli’nin İran ham petrol sevkiyatlarının alıcısı olduğunu öne sürdü.

Bir Hengli sözcüsü ise şirketin İran petrolü satın almadığını söyledi.

Tüccarlar ve diğer sektör uzmanları, Çin’in diğer büyük devlet ham petrol alıcıları gibi PetroChina’nın da 2018/2019 civarında İran petrolü alımını durdurduğunu kaydetti.

Asya’nın en büyük petrol ve gaz üreticisi olan PetroChina, yorum talebine yanıt vermedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English