Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Konu NATO’nun genişlemesi… Erdoğan: Siyaset yapıyoruz

Yayınlanma

Rusya’nın Ukrayna müdahalesi sonrası NATO’ya katılma kararı alan İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşılık Ak Parti hükümeti, seçimlerde elini güçlendirecek “koz” istiyor.

NATO’nun İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girişi konusunda Ankara’ya basıncı arttı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in geçen haftaki ziyaretinin ardından bu hafta İsveç’in yeni Başbakanı Ulf Kristersson Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililerle görüşen Kristersson’un gündemi ülkesinin NATO üyeliğine yönelik ambargonun kaldırılması vardı.

İsveç ve Finlandiya, 18 Mayıs’ta NATO’ya resmi üyelik başvurusunu yaptı. Türkiye iki ülkenin PKK ve FETÖ’ye ev sahipliği yaptığı gerekçesiyle üyelikleri onaylamayacağını açıkladı. Ancak 28-29 Haziran’da düzenlenen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Madrid Zirvesi’nde NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in katılımıyla Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında toplantı yapıldı. Toplantıda üç ülke bir mutabakat muhtırası imzaladı. Muhtıraya göre, İsveç ve Finlandiya, “PKK, PYD/YPG ve FETÖ gibi örgütlere destek vermeyeceğini”, Türkiye ile teröre karşı mücadelede iş birliği yapacağını ve silah ambargolarını kaldıracağını taahhüt etti. Muhtıradan sonra NATO Zirvesi’nde iki ülkenin Birlik’e katılım başvuruları kabul edildi. Ancak NATO üyesi 30 ülkenin de söz konusu kararı ulusal meclislerinden geçirmeleri gerekiyordu. Bugüne kadar Türkiye ve Macaristan dışında diğer 28 ülke yasal süreci tamamladı. Macaristan yetkilileri de yıl sonuna kadar onay vereceklerini açıkladı. Türkiye ise özellikle İsveç’in mutabakat muhtırasında alınan kararları uygulamada görmek istediğini duyurdu.

Peş peşe ziyaret

NATO ve İsveç ise TBMM’deki oylamanın yıl sonuna bırakılması durumunda Türkiye’deki seçimlerin de araya girmesiyle sürenin uzamasından endişe ediyor. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmesinde “Finlandiya ve İsveç, Türkiye ile anlaşmalarındaki taahhütleri yerine getiriyorlar. Bütün güvenlik endişelerinizi giderecekler. Artık İsveç’in, Finlandiya’nın tam üye olarak NATO’ya katılması lazım” demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da düzenledikleri ortak basın toplantısında “Bu ittifaka katılmak gerçekten bizim için hayati derecede önem taşıyan bir güvenlik meselesi. Çünkü Avrupa’nın bizim yakınımızda olan kısmında da Rusya’nın Ukrayna’yı gayrimeşru bir şekilde işgal etmesi sebebiyle bir güvenlik tehdidi söz konusu” ifadeleri kullandı.

Kristersson, İsveç’in PKK’yı bir terör örgütü olarak kabul ettiğini, Türkiye’ye vermiş olduğu tüm taahhütlere riayet edeceğini ve üçlü muhtırayı da tam olarak uygulayacağız söyledi: “Muhtıranın önemli bir kısmını tamamladık diye düşünüyorum. Bazılarını halen yapma aşamasındayız. Özellikle terörle mücadele mevzuatı konusunda bu senenin sonunda ve gelecek senenin başında çok büyük adımlar atacağız. Bu da aslına bakarsanız, İsveç’te yasal otoritelere terörle mücadelede kas gücü sağlamış olacak. Bu da şu anlama geliyor: Terör faaliyetleri ister İsveç’i ister Türkiye’yi hedefliyor olsun, bunları eşit derecede ciddiye alarak bunlara karşı mücadele veriyor olacağız.”

Erdoğan’ın mesajları

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise özetle şu mesajları verdi:

  • Türkiye, NATO’nun açık kapı politikasının her daim güçlü destekçisi olmuştur.
  • İsveç ve Finlandiya’nın katılım müzakerelerinin başlatılmasına da bu yaklaşım doğrultusunda onay verdik.
  • İsveç’in, 200 senelik askeri ittifaklara katılmama politikasına son vermeye iten güvenlik kaygılarını anlayışla karşılıyoruz.
  • Türkiye PKK, PYD, YPG, FETÖ, DHKP-C ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle mücadele ediyor.
  • İsveç kendi güvenliği için NATO üyeliğini istiyor, biz de kendi güvenlik kaygılarımızın giderilmesine destek olan bir İsveç görmek istiyoruz.
  • Yeni İsveç hükümetinin üçlü muhtırayı uygulama yönündeki taahhütlerinden memnuniyet duyduk.
  • Savunma sanayiinde ülkemize uygulanan kısıtlamaların kaldırılması olumlu bir adımı teşkil etti.
  • PKK, PYD, YPG, FETÖ ve DHKP-C terör örgütlerinin İsveç’in demokratik ortamını istismar etmesi muhakkak engellenmelidir.
  • Üçlü muhtıranın bir bütün olarak eksiksiz uygulanmasının akabinde İsveç’in NATO üyeliğinin gerçekleşmesi samimi temennimizdir.

Keneş’in iadesini istedi

İsveçli bir gazetecinin “Üçlü muhtırada İsveç’in gerçekleştirmediği taahhüdün ne olduğu ve Türkiye’nin İsveç’ten kaç kişiyi iade etmesini talep ettiği” sorusu üzerine Erdoğan, rakamların önemli olmadığını ancak dört suçlunun iadesi hakkında İsveç’in işlem yaptığı bilgisini verdi. Erdoğan, İsveç’te görüntülenen FETÖ’nün eski yayın organı Today’s Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in ismini vererek “Mesela bu teröristin Türkiye’ye deport edilmesi bizler için büyük önem arz ediyor ve bununla alakalı olarak da biz tabii İsveç’in daha hassas davranmasını istiyoruz” dedi.

Erdoğan’ın isim vererek yaptığı açıklama İsveç basınının da gündemindeydi. Türkiye uzmanlarının basına yaptığı değerlendirmelerin ortak noktası ise, İsveç yasalarının Keneş’in iadesine imkan vermediği yönünde. Keneş’in FETÖ’nün (İsveç basını Gülen Hareketi ifadesini kullanıyor.) tanınan bir destekçisi olduğunu ancak İsveç’in FETÖ’yü terör örgütü olarak görmediği ifade ediliyor. Türkiye’deki terör ve terörist tanımıyla İsveç’in aynı terimlere yönelik yasal tanımlarının arasında fark olduğunu hatırlatan uzmanlar, İsveç’in yeni yılda yürürlüğe girerek terör yasasında bile PKK gibi bir örgüte sempati duymanın ve bunu ifade etmenin yasadışı olmadığına dikkat çekiyor.

‘Seçim var, siyaset yapıyoruz’

Erdoğan’ın açıklamalarının tartışılan bir yönü de iki ülkenin NATO’ya katılımı meselesini Türkiye’deki seçim süreciyle birlikte ele alması oldu: “Şu anda gerek İsveç, gerek Finlandiya, buranın caddelerinde biz bu teröristlerin ellerinde paçavralarla, terörist başının paçavralarıyla dolaşmalarını, benim vatandaşım, benim halkım gördüğü zaman hesabını bize soruyor. ‘Bunları görmüyor musunuz’ diyorlar, televizyon ekranlarında devamlı bunlar dönüyor. Biz tabii vatandaşımıza ‘hayır’ diyemeyiz. Bizim siyaset yaptığımızı da özellikle bilmeniz lazım. 7 ay sonra seçim var. (…) Birçok Avrupa Birliği üyesi ülkelerde maalesef bu teröristler şu anda cirit atıyor (…) Bu konuda ben değerli dostum Kristersson’un şu an itibarıyla beni anlayacağına inanıyorum ama önümüzde tabii temmuz ayına kadar bir süre var ve bir diğer taraftan da özellikle haziran ayında tabii Türkiye’de bir seçim söz konusu. Gerek cumhurbaşkanlığı seçimi, gerek parlamento seçimi, bu seçimlere de tabii hazırlanırken bizim halkımızın karşısına çok rahat çıkabilmemiz lazım. Bunları da değerli dostumla paylaştık, görüştük, konuştuk, ona göre de tabii adımlarımızı atacağız.”

Tutarsızlık

Erdoğan’ın açıklamaları, Ak Parti’nin dış politikada uzun zamandır izlediği pazarlık taktiğinde, verdiklerine (NATO’nun genişlemesine onay) karşılık almak istediklerini (FETÖ ve PKK’nın Avrupa desteğinin kesilmesi) açık bir biçimde ortaya koyuyor. Ancak ilk kez seçim süreci, bu pazarlıkta açık bir biçimde en yetkili ağızdan gündeme getirilmiş oldu. Açık yazmak lazım: Zaten kendi içinde çelişki barındıran bir pazarlık sürecinde ilk kez resmi olarak Türkiye’nin menfaati bir partinin menfaatiyle eşdeğer tutuldu.

Pazarlığın kendisinin başlıca çelişki olması ise Ak Parti’nin özellikle ABD’nin Türkiye için tehdit olduğunu beyan etmesiyle ilgili. Hem Cumhurbaşkanı hem Dışişleri Bakanı, ABD’nin Yunanistan’da yaptığı askeri yığınağın Türkiye’yi hedef aldığını bir kaç kez ilan etti. Bu durumda Ak Parti, Türkiye’yi hedef alan ABD’nin başını çektiği NATO’nun genişlemesine, karşılığında aldığı/alacağı birkaç tavizle -ki bu tavizlerin seçim sürecinde Ak Parti’nin elini güçlendirmesi arzu ediliyor- “evet” demiş oluyor.

DİPLOMASİ

Hindistan ve Birleşik Krallık serbest ticaret anlaşması imzalamak için çalışıyor

Yayınlanma

Hindistan ve Birleşik Krallık yakında bir serbest ticaret anlaşması (STA) imzalamak için çalışıyor. Yeni İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy devam eden müzakereleri ikili potansiyellerini ortaya çıkarmak ve büyüme sağlamak için ortak hedeflerin “tavanı değil tabanı” olarak tanımladı.

Lammy, Başbakan Narendra Modi’yi ziyaret ettiği ve Dışişleri Bakanı S. Jaishankar ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval ile görüşmelerde bulunduğu iki günlük ilk Yeni Delhi ziyaretini perşembe günü tamamladı.

Çarşamba günü geç saatlerde iki taraf bir teknoloji güvenlik girişimi imzaladı. Lammy’nin ofisinden yapılan açıklamaya göre anlaşmanın amacı “her iki ülkede de ekonomik büyümeyi artırmaya odaklanarak kapsamlı stratejik ortaklığı yenilemek ve derinleştirmek”.

Anlaşmanın, telekom, kritik mineraller, yapay zeka ve yarı iletkenler gibi “bu on yılın belirleyici teknolojilerinde” işbirliğini mümkün kılacağı; ticaret, teknoloji, eğitim ve iklim gibi kilit konularda işbirliğini derinleştireceği kaydedildi.

Yeni Delhi ziyareti öncesinde yeni hükümet Lammy’nin, ülkenin her iki ekonomiye de fayda sağlayacak bir STA’yı güvence altına alma taahhüdünü güçlendirmek de dahil olmak üzere İngiltere-Hindistan ortaklığının “yeniden başlatılması” için bastıracağını söyledi.

Keir Starmer başkanlığındaki İşçi Partisi bu ayın başlarında yapılan genel seçimlerde ezici bir zafer kazandı. Analistler Lammy’nin ziyaretinin yeni hükümetin kurulmasından bir ay sonra gerçekleşmesinin Starmer yönetiminin Hindistan ile ilişkilere verdiği önemi yansıttığını belirtiyor.

Lammy, Hindistan’ın başkentindeki temasları öncesinde yaptığı açıklamada “Hindistan 21. yüzyılın yükselen süper gücü, 1,4 milyar nüfusuyla dünyanın en büyük ülkesi ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri” dedi.

“Serbest ticaret anlaşması müzakerelerimiz, Bengaluru’dan Birmingham’a kadar ortak potansiyelimizi ortaya çıkarma ve büyüme sağlama hedeflerimizin tavanı değil tabanıdır” dedi ve “Yeşil dönüşüm, yeni teknolojiler, ekonomik güvenlik ve küresel güvenlik konularında ortak çıkarlarımız var” diye ekledi.

Lammy’nin ziyareti üzerine Hindistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, her iki tarafın da “Hindistan-İngiltere STA müzakerelerinde kaydedilen önemli ilerlemeyi takdir ettiği ve erken sonuçlanmasını dört gözle beklediği” belirtildi.

Başbakan Rishi Sunak yönetimindeki önceki İngiliz hükümeti Hindistan ile bir STA imzalamaya hevesliydi ancak Londra’da Delhi yönetiminin Birleşik Krallık seçimlerinden önce bu konuda isteksiz olduğu yönünde spekülasyonlar vardı.

Lammy’nin ziyareti sırasında ayrıca Hint-Pasifik bölgesinde ve ötesinde savunma ve güvenlik işbirliğini derinleştirme ve “devlet dışı aktörlerden kaynaklanan artan tehditleri ele alma kapasitelerini geliştirme” konusunda anlaştılar.

Jaishankar ve Lammy, Rusya-Ukrayna çatışması ve Orta Doğu ve Kızıldeniz’deki durumlar da dahil olmak üzere, ortak ilgi alanlarına giren bölgesel ve küresel meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulundular.

Yeni Birleşik Krallık hükümeti Yeni Delhi ile ilişkilerini daha da güçlendirmeye kararlı olduğunu ifade ettiği. Uzmanlara göre, her iki taraf da STA’yı erken sonuçlandırmak istiyor ve yeni Birleşik Krallık hükümetinin parlamentoda “daha güçlü” çoğunluğa sahip olması nedeniyle bu olası görünüyor.

Daha önce Boris Johnson’dan Liz Truss’a ve Rishi Sunak’a kadar başbakanların değişmesi nedeniyle anlaşmanın geciktiği ancak şimdi bunun daha kolay olacağı düşünülüyor.

Bu arada Modi, Hindistan’daki son genel seçimlerde beklenenden çok daha az bir çoğunlukla da olsa nadir görülen bir üçüncü dönem elde etti.

Her iki ülkede de seçimlerden önce, Ocak 2022’den bu yana 14 tur STA müzakeresi yürütülmüş ve görüşmelerin aynı yılın ekim ayına kadar sonuçlandırılabileceği umulmuştu.

Lammy ile görüştükten sonra Modi, X’te Starmer’in Hindistan-İngiltere kapsamlı stratejik ortaklığını genişletme ve derinleştirmeye verdiği önceliği takdir ettiğini paylaştı.

İlişkileri geliştirme konusundaki kararlılığını ifade eden Lammy de ikili teknoloji güvenliği girişimini ve karşılıklı fayda sağlayacak bir STA imzalama arzusunu memnuniyetle karşıladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna’daki Baykar fabrikası çatışmaların sona ermesinin ardından faaliyete geçecek

Yayınlanma

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasil Bodnar, Baykar’ın insansız hava aracı üretim tesisinin Rusya ile çatışmaların sona ermesinin ardından faaliyete geçeceği bilgisini verdi.

Euronews‘e mülakat veren Bodnar, Ukrayna tarafının aynı zamanda TUSAŞ ile de işbirliği yaptığına işaret etti.

Büyükelçi, güvenlik gerekçesiyle Türkiye’nin Baykar ile yaptığı anlaşma hakkında daha fazla yorum yapmaktan kaçındı ve Türkiye’nin Moskova ile tahıl anlaşması ve esir takası konusundaki müzakerelerde arabuluculuk yapmasının ‘Türk diplomasisinin başarısı’ anlamına geldiğini belirtti.

Bu yılın şubat ayında Baykar, Kiev yakınlarında bir insansız hava aracı fabrikası kurmaya bildirilmişti.

O dönemde şirketin CEO’su Haluk Bayraktar, fabrikanın inşasının bir yıl süreceğini ve ancak o zaman şirketin kendi içinde üretim tesisleriyle donatılmaya başlanacağını belirtmişti.

2022’nin ağustos ayında Bayraktar, şirketin silahlı insansız hava araçlarını Rusya’ya tedarik etmeyeceğini açıklamıştı.

Baykar, Ukrayna’daki İHA fabrikasının inşaatına başladı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Reuters: Çin’in İran’dan ithal ettiği ham petrol kuzeydoğuda yeni pazar buluyor

Yayınlanma

Tanker takip firmaları ve ticaret kaynakları, İran’dan ham petrol ithalatının geçen yılın sonlarından bu yana Çin’in Dalian limanına ve rafineri şehrine aktığını ve ülkenin petrol alımlarının neredeyse rekor seviyelerde kalmasına yardımcı olduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan tüccarlar, Shandong eyaletinin bağımsız rafinaj merkezindeki küçük alıcıların İran ham petrolüne olan talebinin, yüksek ham petrol fiyatları ve beklenenden daha zayıf yakıt talebi nedeniyle kötüleşen rafinaj marjları karşısında azaldığını belirtti. Bu ülkeler 2019’dan bu yana İran’ın Çin’deki ana alıcıları konumunda.

İran, petrolü de dahil olmak üzere 2018’de yeniden yürürlüğe konan ABD yaptırımlarına tabi. Ancak Reuters’ın haberine göre, Çin İran petrolü alımını durdurmadı ve yaptırımlardan çekinen devlet şirketlerinin bıraktığı boşluğu marj odaklı bağımsız tesisler doldurdu.

Tanker akışlarını takip eden bir danışmanlık şirketi olan Vortexa, Ekim 2023 ile Haziran 2024 arasında Dalian’da 23 kargo veya toplam 45 milyon varil İran petrolünün boşaltıldığını söyledi.

Buna Dalian’ın merkezinin yaklaşık 85 km (53 mil) kuzeybatısındaki Changxing adasında boşaltılan 28 milyon varilin de dahil olduğunu söyledi.

Bir başka danışmanlık şirketi Kpler ise aynı dönemde Çin’in Dalian’a 34 milyon varil ithal ettiğini tahmin ediyor.

Bu rakamlar günde 124.000-164.000 varile denk geliyor ki bu da 2024’ün ilk yarısında Çin’in İran’dan ithal ettiği toplam petrolün yaklaşık %13’üne tekabül ediyor.

Analistler Çin’in söz konusu dönemde 1,2-1,4 milyon varil/gün İran ham petrolü ithal ettiğini tahmin ediyor. Vortexa, ithalatın geçtiğimiz Ekim ayında 1,52 milyon varile ulaşarak rekor kırdığını söyledi.

Dalian’ın ithalatı sorulduğunda Çin dışişleri bakanlığı Reuters’e Çin ve İran’ın “uluslararası yasal çerçeve altında her zaman normal ve meşru ticareti sürdürdüğünü” söyledi.

Çin tek taraflı yaptırımlara karşı olduğunu söylüyor. Yine de tanker takipçileri ve tüccarlar, tüccarların Çin’e gönderilen İran petrolünü Malezya, Umman veya Birleşik Arap Emirlikleri gibi başka bir yerden geliyormuş gibi gösterdiklerini iddia etti.

Resmi olarak, Çin gümrükleri Haziran 2022’den bu yana herhangi bir İran petrolü ithalatı bildirmedi.

Dalian sevkiyatları için dört olası varış noktası var: Hengli Petrochemical’ın 400.000 varillik rafineri kompleksi ve 44 milyon varillik depolama çiftliği, devlet devi PetroChina tarafından işletilen iki rafineri,  ve Changxing adasında Liaoning Liman İdaresi tarafından işletilen 30 milyon varillik bir depolama üssü.

Tüccarlar, depolama tesisini Dalian dışındaki rafinerilere bağlayan bir boru hattı olmadığını söyledi.

Hengli’ye yakın üç üst düzey ticaret kaynağı, şirketin sevkiyatların en azından bir kısmını satın aldığını kaydetti.

Kaynaklardan biri Hengli’nin, 2024 yılının ilk birkaç ayında ayda 4 milyon varil satın aldığını tahmin ediyor. Bir diğeri ise alımların ayda 4-6 milyon varil olduğunu söyledi.

Vortexa, tanker takip bilgileri ve analizlerine dayanarak Hengli’nin İran ham petrol sevkiyatlarının alıcısı olduğunu öne sürdü.

Bir Hengli sözcüsü ise şirketin İran petrolü satın almadığını söyledi.

Tüccarlar ve diğer sektör uzmanları, Çin’in diğer büyük devlet ham petrol alıcıları gibi PetroChina’nın da 2018/2019 civarında İran petrolü alımını durdurduğunu kaydetti.

Asya’nın en büyük petrol ve gaz üreticisi olan PetroChina, yorum talebine yanıt vermedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English