Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim’de Hamas’ın başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun ilk günlerinde yaptığı açıklamalarındaki ton, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının dozu arttıkça şiddetlendi. Aksa Tufanı’nın hemen ertesinde Hamas’ın operasyonunda sivil ayrımı gözetmemesini kınayan Erdoğan dün partisinin grup toplantısında, “Hamas bir terör örgütü değil toprağını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” dedi.
İsrail’e ziyaret planıyla ilgili, “Hayatımda bir kere Netanyahu’nun elini sıktım, Türkevi’nde Amerika’da. İyi niyetimizi suiistimal etti. İsrail’e gitme projemiz vardı, iptal ettik” ifadelerini kullandı.
Erdoğan önce ateşkes ilan edilmesi çağrısını yineledi ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın gündeme getirdiği garantörlük formülünü çözüm için önerdi: “Garantörlük meselesini gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en etkili yöntem olarak görüyoruz. Siyasi ve askeri varlımızla Filistin tarafının garantörü olmaya hazırız.”
İsrail’e koşulsuz destek veren başta ABD olmak üzere Batılı ülkeleri de eleştirdi: “Saldırılara bahane üretmek batının kanlı tarihinden devraldığı mirastır. Gazze’de yaşanan katliamın gerisindeki failler İsrail’e sınırsız destek verenlerdir. Onları teşvik edenlere sesleniyorum. Gazze’de siviller öldükçe bölgemize gönderilen uçak ve gemi barış getirmeyecektir.”
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lior Haiat, Erdoğan’ın sözlerini reddettiklerini açıkladı. İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miki Zohar da sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, “Erdoğan terörü destekliyor” diye yazdı ve Türkiye ile ilişkileri yeniden hesaplama zamanı geldiğini söyledi.
Karşılıklı açıklamalar sonrası İsrail-Türkiye ilişkilerinin nasıl ilerleyeceğini ve savaşın İsrail siyasetine olası etkilerini Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara ile konuştuk:
■ Erdoğan’ın açıklamaları ve enerji projelerinin iptali ile ilgili çıkan haberler göz önüne alındığında İsrail-Türkiye ilişkileri yeniden bir kopuşa mı gidiyor?
Bu açıklamanın oldukça erken yapılmış bir açıklama olduğunu düşünüyorum. Tabi ki ikili ilişkilerin artık kamusal alanda yürütülebileceğini sanmıyorum. Şu an için diplomatik ilişkilerin duraklamaya girdiğini söyleyebiliriz. Bu süreç devam ettiği sürece arka planda istihbaratçılar, askerler görüşebilir, konuşabilir ancak onun ötesinde İsrailli siyasetçilerle Türkiye’den siyasetçiler arasında herhangi bir iletişim kanalının açık olacağını düşünmüyorum.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin konusunda yaptığı açıklamaların tamamının iç kamuoyuna da bir mesaj verme niteliği taşıdığını düşünüyorum.
Büyük devletlerin İsrail’e baskı yapmayacakları zaten anlaşıldı. Türkiye’nin bölgede tek başına mevcut statükoyu aşan bir adım atacağını düşünmüyorum. Belki Türk Devletleri Teşkilatını toplamak gibi adımlar atılabilir.
■ İsrailliler bu savaşta Netanyahu’yu destekliyor mu? Silahlar sustuğunda Netanyahu’yu neler bekliyor? 7 Ekim fiyaskosunun faturası Netanyahu’ya kesilecek mi?
Netanyahu, seçimden sonra iktidarda kalma olasılığı zor olan bir lider olarak gözüküyor. Anketlere baktığımız zaman kendisine verilen destek gün geçtikçe erozyona uğruyor. Bir sonraki seçimde siyasi kariyerinin biteceğini söyleyebiliriz. Çünkü 7 Ekim’de bir nevi o dümenin başındaydı. Hamas ve İslami Cihad’ın sınırları aşması, sınırdan 30 kilometre içeri girmesi, halkın saatlerce yardım alamaması tüm yaşananlar halkın öfkesini kabartmış durumda. Henüz olayın travmasını da tam atlatabilmiş değiller. Şu an rehinelerin kurtarılmasına dikkatlerini vermiş durumlar. Zaten Gazze operasyonunun henüz başlamamış olmasının bir nedeni de kamuoyundaki bu rehine hassasiyeti.
■ Belki konuşmak için erken ancak bu savaş, son dönemlerde İsrail siyasetinde yaşanan sağa kaymayı hızlandırabilir mi? Yoksa tam tersi bir etki olası mı?
Sağa kayma olası ancak daha güvenlikçi bir politika izleyeceği kesin. İsrail’in, eski genel kurmay başkanlarının, eski istihbaratçıların merkezde olduğu bir siyasi liderliği daha çok tercih edeceğini düşünüyorum.
“İsrail’de örtük bir OHAL var”
■ Pek gündeme gelmiyor ancak savaşla eş zamanlı olarak İsrail’in Arap vatandaşları üzerindeki baskısı da artmış durumda. İsrailli Arapları bekleyen tehlikeler neler?
Şimdilik İsrail’de Arap vatandaşları arasında bir ayaklanma vs. çıkmadığı için durumları daha stabil görünüyor. Tabi sanatçılar, aktivistler gibi göz önünde olan kişilerin yaptıkları açıklama ya da attıkları bir twet nedeniyle tutuklanmaları gibi sorunlar söz konusu. Açık konuşmak gerekirse İsrail’in korkutma stratejisi var. Filistinli vatandaşlarına, “eğer destek olur sokağa çıkarsanız işinizden olursunuz, tutuklanırsınız” diye gözdağı veriyor. Bir nevi şu an İsrail’de örtük bir OHAL var. Tabi kendilerini savaşta görüyorlar, savaş kabinesi falan da kurulduğu için o moda girmiş durumdalar.
■ ABD’nin bölgeye olağanüstü bir yığınağı söz konusu. Bu yığınağın temel hedefi ne? ABD Orta Doğu’ya geri mi dönüyor?
Temel hedefin İsrail’e karşı bölgeden yönelebilecek tehditleri engellemek olduğunu yani savaşın bölgesel bir niteliğe dönüşmemesi olduğunu düşünüyorum. Tabi Rusya ve Çin’e de bir mesaj olabilir. Bu bölgeye kendisinden başka gücün gelmesini engelleme gibi bir amacı da var. Eğer böyle bir adım atmasaydı diğer Arap ülkelerine de dinletemezdi kendisini. Böyle bir güç gösterisi yapıyor.
“Kritik mesele Gazze’yi kimin yöneteceği”
■ Olası kara harekâtı kısıtlı mı yoksa topyekûn mu olacak? Gazze’ye kara harekâtı Hamas’ı etkisiz hale getirir mi?
Bu aşamadan sonra Hamas’ın işi çok kolay değil. Hem Gazze’deki hem dışardaki unsurları açısından. Kuşatma altında olacakları ve bir kısmının tasfiye sürecine girileceği açık. Ancak Gazze’de ne kadarı ya da diğer ülkelerde hangi isimlerin hedef alınacağı biraz da ilgili ülkeleri de ilgilendirdiği için öngörülebilir değil. İsrail ve diğer Hamas’ı istemeyen ülkeler stratejik bir karar verecek, kimlerin kalıp kimlerin gitmesi gerektiğine ilişkin. Tabi bir de kendi kamuoylarına yönelik bazı Hamas liderlerinin tutuklanması ya da infazını gösterecekler ki kamuoylarını rahatlatsınlar.
Kara harekatının sınırlı ve esas olarak kuzeyde olacağını zannediyorum. Gecikmesinin de sebeplerinden biri rehinelerse diğeri de orada neyle karşılaşacaklarından emin değiller. O yüzden daha iyi hazırlanmaya çalışıyorlar gibi.
Kara harekatının başladıktan sonra üç ay kadar sürebileceğini düşünüyorum. Ondan sonra Gazze’yi kim yönetecek sorusu sorulacak. Bazıları Ramallah merkezli Filistin otoritesi yönetsin diyecek bazıları Körfeze yakın Muhammed Dahlan yönetsin diyecek, bazıları Hamas’ın içinden daha ılımlı bir ekip yönetsin diyecek diğerleri başka bir şey söyleyecek. Asıl kritik yer kimin yöneteceği mevzusunda kilitlenecek?
■ Buna Gazze’deki mevcut silahlı oluşumlar izin verecek mi?
İşte orada çok kan dökülür. Bu operasyonu İsrail onun için yapıyor. Onların operasyonel yeteneğini zayıflatmak ve siyasal manzarayı değiştirmek için yapıyor.