Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Türkiye – İsrail normalleşmesinde yeni dönem

Yayınlanma

Son dönemde Ankara ile Tel Aviv arasında ilişkilerin normalleştirilmesi doğrultusunda yürütülen diyalog, ikili ilişkilerin yeniden diplomatik düzeye taşınması kararını beraberinde getirdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden karşılıklı olarak en üst düzeye çıkarılması çerçevesinde, Tel Aviv’e büyükelçi atama kararı aldıklarını açıkladı.

Isaac Herzog’un Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Tel Aviv’le bir diyalog süreci başladığını vurgulayan Çavuşoğlu, “Herzog’un Türkiye ziyareti ve daha sonra benim İsrail ziyaretim, Başbakan ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in Ankara ziyareti ile süreç devam etti” ifadesini kullandı.

Havacılık alanında bir işbirliği anlaşması imzalandığını duyuran Çavuşoğlu, Eylül ayının başında da bir Karma Ekonomi Komisyonu toplantısı yapılacağını söyledi. İsrail de siyasi ilişkilerin bozulduğu dönemde kapattığı Ekonomi ve Ticaret Ofisi’ni yeniden açma kararını aldığını Temmuz ayı başında açıklamıştı.

Konuşmasında Türkiye’nin Filistin davasından vazgeçmeyeceğini vurgulayan Dışişleri Bakanı , “Filistin, Kudüs ve Gazze‘nin haklarını savunmaya devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da daha önce ilişkilerin sürdürülmesi ile ilgili “Filistinli kardeşlerimize yardım etmemize izin verecek” açıklamasını yapmıştı.

Bölgesel vurgular dikkat çekti

Konuyla ilgili açıklama yapan İsrail Başbakanı Yair Lapid, “İsrail ile Türkiye, büyükelçilerin ve başkonsolosların görevlerine iade edilmesi dahil olmak üzere ilişkilerin tamamen normalleşmesine geri dönecek” ifadesini kullandı.

Lapid’in bu adımın sadece ikili ilişkileri derinleştirmekle kalmayıp, bölgesel istikrarı da güçlendireceğini savunması ise dikkat çekti.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog da, sosyal medya hesabından mevkidaşı Erdoğan’ı etiketleyerek yaptığı Türkçe paylaşımda ekonomik ilişkilerin ve karşılıklı turizmin geliştirilmesine vurgu yaptı.

ABD’den destek açıklaması

ABD Büyükelçiliği’nden Ankara-Tel Aviv hattındaki yeni döneme ilişkin destek açıklaması geldi. Büyükelçiliğin sosyal medya hesabından şu mesaj paylaşıldı: 

“ABD Ankara Büyükelçiliği olarak Türkiye ve İsrail’in, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi kapsamında karşılıklı olarak büyükelçi atayacağına ilişkin haberleri memnuniyetle karşılıyoruz.”

‘One minute’tan normalleşmeye

2009 yılı başında Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’ndaki bir oturumda dönemin Başbakanı Erdoğan, eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Gazze saldırılarını savunan sözleri karşısında, “one minute” çıkışı ile tepki göstermiş ve “Davos benim için bitmiştir” diyerek oturumu terk etmişti.

Bu çıkış ikili ilişkilerde krize yol açsa da esas kırılma 2010 yılında İsrail’in Mavi Marmara saldırısı sonrası yaşanmıştı. İsrail komandolarının Gazze’deki ablukayı kırmak isteyen Mavi Marmara gemisine baskın düzenleyip 9 Türk vatandaşını öldürmesinin ardından ilişkiler asgari seviyeye inmiş ve diplomatik temsiliyet maslahatgüzar seviyesine düşürülmüştü.

2016’da ise, ilişkileri normalleştirecek adımlar atılmış ve karşılıklı büyükelçiler atanmıştı. Ancak 2018’de Türkiye, İsrail’in ABD’nin Kudüs’te büyükelçilik açmasını protesto eden Filistinlilere ateş açarak 60 kişinin ölümüne yol açması nedeniyle büyükelçisini istişareler için geri çağırmış ve İsrail’den benzer bir adım atmasını istemişti.

7 Temmuz 2021’de göreve gelen yeni İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gelişen diyalog yeniden normalleşmenin sinyallerini verdi. Ardından Herzog’un 9-10 Mart’taki Türkiye ziyaretinde işbirliği adımları görüşüldü. Herzog, 2008’den bu yana Türkiye’yi ziyaret eden ilk İsrailli lider oldu.

Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı, şimdiki Başbakan Yair Lapid’in 23 Haziran’da Ankara’ya ziyareti sırasında, 2018’den bu yana maslahatgüzar düzeyinde yürütülen ilişkilerin büyükelçi seviyesine çıkartılmasıyla ilgili açıklama yapılmıştı. Çavuşoğlu ve Lapid, düzenledikleri basın toplantısında, karşılıklı büyükelçi atama konusunda çalışmalara başlama kararını duyurmuşlardı.

İki ülkenin inişli çıkışlı ilişkilerinde hem kriz olarak algılanan hem de fırsat olarak görülen bazı unsurlar mevcut:

İran faktörü

Bölgede ‘varoluşsal tehdit’ olarak gördüğü İran’a karşı bir hat oluşturmaya çalışan İsrail, Körfez ülkeleriyle de ilişkilerini yeniden geliştirdi. İran’ın nükleer anlaşmaya yakın olduğu bir dönemde İsrail, bölgede cephesini genişletecek yeni aktörler arıyor.

Bölgede İran’ı dengeleme stratejisine Türkiye’yi de dahil etmek isteyen Tel Aviv, yakın zaman önce İran gizli servisinin Türkiye’de İsrailli turist ve yetkililere yönelik saldırılar planladığını iddia etmişti. İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarından Albay Hasan Sayad Hüdayi’nin öldürülmesinin ardından İran’ın İsrail vatandaşlarına Türkiye’de bir “intikam saldırısı” düzenleyebileceği ileri sürülmüştü.

Türkiye ise İsrail’den gelen istihbarat doğrultusunda bazı İran vatandaşlarına yönelik operasyonlar düzenleyerek Tel Aviv ile işbirliği yürüttü. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bizzat arayıp teşekkürlerini iletmişti.

İki ülkenin istihbarat alanındaki işbirliğinin İran’ı endişelendireceği düşünülürken, liderlerin açıklamalarındaki ‘bölgesel istikrar’ vurgusu dikkat çekti. Türkiye ve İsrail’in askeri ve istihbari alanda geliştireceği işbirliğinin Tel Aviv’in bölgede İran’ı dengeleme stratejisine hizmet edeceği ortada. Dolayısıyla, İsrail’in Türkiye’yle yakınlaşma isteğinde İran faktörünün önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.

İsrail basını da konuyla ilgili, her iki ülkenin de “İran’ın Suriye’deki varlığını istikrarları için bir tehdit olarak gördüğünü” ve buna karşın “Suriye’de koordinasyonu güçlendirmek istediklerini” yazdı.

Hamas gündemi

Türkiye ve İsrail arasındaki güvenlik konularından biri de Filistin direniş hareketlerinden Hamas. İsrail Hamas’ı “terör gurubu” olarak tanımlarken, Türkiye bunu reddediyor.

Geçen yıl İsrail, Ankara’nın uzlaşma görüşmelerine başlamadan önce Türkiye’deki Hamas liderlerinin varlığına karşı bazı adımlar atmasını görmek istediğini söylemişti. Bunun üzerine İsrail basınında “Hamas ile özdeşleştirilen kişilerin Türkiye’den sınır dışı edildiği” iddia edilmişti. Türkiye’de yaşayan Filistinliler ise iddiaları yalanlamıştı.

Son görüşmelerde Hamas konusunun gündeme gelip gelmediği ya da İsrail’in herhangi bir talepte bulunup bulunmadığı bilinmiyor.

Seçim faktörü

Diğer yandan, İsrail’de krize dönüşen ve dört yılda beşinci kez yapılacak olan seçimler yaklaşıyor.

1 Kasım’da yapılacak seçimlerde İsrail’in en uzun süre görev yapan başbakanı Benjamin Netanyahu’nun yeniden göreve gelme ihtimali tartışılırken, seçim yarışına Başbakan sıfatıyla girecek olan Lapid, bu dönemde etkinliğini ve liderliğini kanıtlamaya çalışıyor. Dolayısıyla Lapid, Türkiye ile yakınlaşmayı kendi siyasi geleceği açısından da önemli görüyor olabilir.

Doğu Akdeniz gerilimi

İki ülke arasında bir süredir yürütülen normalleşme görüşmelerine rağmen, Doğu Akdeniz’de gerginlik yaşanıyor. İsrail, Yunanistan ile son yıllarda işbirliğini derinleştirirken, Doğu Akdeniz’de de sık sık Yunanistan ve ABD ile üçlü ve ikili tatbikatlar yapıyor.

Bu tatbikatlardan sonuncusu 13 Temmuz’da gerçekleştirilmişti. İki ülke hava kuvvetleri arasında “gelişmiş hava muharebeleri dahil olmak üzere çeşitli senaryolarla başa çıkmak, farklı senaryolar karşısında savaşa hazır olma yeterliliğini artırmak ve Yunan savaş uçaklarına havadan havaya yakıt ikmali gerçekleştirilmesi üzerine” tatbikat yapıldığı açıklanmıştı.

Ayrıca, İsrail Cumhurbaşkanı Türkiye ziyaretinden hemen önce 2 Mart’ta Lefkoşa’ya giderek Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’le görüşmüş ve kendisine “Türkiye ile yakınlaşmanın Kıbrıs ile stratejik ilişkilerini bozma pahasına olmayacağı” taahhüdünü vermişti.

İsrail’in Türkiye’nin Libya’daki varlığından rahatsız olduğu ve bunu Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına tehdit olarak gördüğü de biliniyor.

Gaz projesi…

Diğer yandan İsrail basını, Erdoğan’ın, “Türkiye’nin Rus gazına olan bağımlılığını azaltmak amacıyla İsrail’in doğal gazını doğrudan Türkiye’ye ulaştıracak bir gaz boru hattı geliştirme çabasında” olduğunu ve “yenilenen ilişkileri bir sıçrama tahtası olarak kullanmayı hedefleyebileceğini” yazdı.

Türkiye’nin İsrail’den gazı getirip kendi iç pazarında kullanmasının yanı sıra, İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması projesi de uzun süredir gündemde. Ukrayna krizi sonrası Rusya’ya yaptırımlar sebebiyle enerji krizi yaşayan Avrupa için bu bir seçenek olsa da, İsrail gazının tek başına yeterli olmayacağı belirtiliyor. Ayrıca konuyla ilgili çeşitli siyasi ve ekonomik belirsizlikler mevcut.

İsrail’in, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’a boru hattı inşa etme planı ABD’nin geçen yıl East-Med Boru Hattı Projesi’ne verdiği desteği geri çekmesiyle fiilen çökmüştü. Tel Aviv’in Doğu Akdeniz’deki ortaklarını karşısına alma pahasına Türkiye ile bu projeye girip girmeyeceği ise soru işareti.

DİPLOMASİ

Katar’ın lobicisi damat

Yayınlanma

Katar Başbakanı, geçen BM Güvenlik Konseyi’ne katılmak üzere geldiği New York’ta çoğunluğu Yahudi işadamları ve milyarderlerden oluşan bir grubun özel toplantısına katıldı. Toplantı, eski ABD Başkanı Trump’ın damadı Jared Kushner ve kızı Ivanka Trump tarafından organize edildi.

Toplantı hakkında doğrudan bilgi sahibi üç kaynağın Axios’a verdiği bilgiye göre toplantıda Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman el-Sani, Katar’ın Hamas’la ilişkisine dair soruları yanıtladı.

Katar, Gazze’de devam eden savaş sırasında rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin İsrail ve Hamas arasındaki yürütülen müzakerelere aracılık ediyor. El-Sani toplantıda ülkesinin rehinelerin serbest bırakılması için yürüttüğü çabalardan bahsetti.

Axios’ta yer alan haberde, Katar’ın Hamas ile ilişkileri nedeniyle Kongre üyeleri ve Yahudi örgütleri tarafından baskı görmeye başladığı ve incelemeye alındığı belirtildi. Biden yönetimi ve İsrail hükümetinin bugüne kadar 100’den fazla rehinenin serbest bırakılmasını sağlayan anlaşmada Katar’ın rolünü takdir etmelerine rağmen savaştan sonra Katar’a bu konuda baskı yapacaklarının sinyallerini verdiği aktarıldı. Haberde Hamas ile ilişkileri nedeniyle Katar’ın da ABD ve özellikle Kongre nezdindeki konumuna zarar verebileceği endişesiyle Washington’daki lobi faaliyetlerini artırdığına dikkat çekildi.

Toplantıyı organize eden ve Trump’ın Orta Doğu danışmanlığını da yapan Damat Kushner, Trump’ın görev süresi dolduktan sonra Basra Körfezi bölgesindeki yatırımlar için para toplayan bir özel sermaye fonu kurmuştu. New York Times’a göre Katarlı bir şirket Kushner’in fonuna yaklaşık 200 milyon dolar yatırım yaptı.

New York’taki toplantının katılımcılarından biri Axios’a Katar Başbakanı’nın Hamas ile yakın ilişkilerinin ve Hamas liderlerinin Doha’da ağırlanmasının 2006’da Bush yönetiminin desteğiyle başladığını söylediğini aktardı. Habere göre el-Sani; Obama ve Trump yönetimlerinin de Katar’ı Gazze’deki durumu idare etmek için Hamas’la açık bir kanalı sürdürmeye teşvik ettiğini belirtti. Toplantıya katılan kişiye göre Katar Başbakanı, ülkesinin son beş yılda Gazze’ye maaş, yakıt ve yoksullara yardım için aktardığı milyarlarca doların İsrail hükümetiyle koordine edildiğini ve İsrail hükümeti tarafından onaylandığını söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

COP28 başkanı fosil yakıtların kullanımdan kaldırılması taleplerinin arkasında ‘bilim olmadığını’ savundu

Yayınlanma

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ev sahipliğinde Dubai’de düzenlenen COP28’e başkanlık eden Sultan el-Cabir, fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına yönelik taleplerin arkasında ‘bilim olmadığını’ söyledi.

Geçtiğimiz ay İrlanda’nın eski cumhurbaşkanı Mary Robinson ile birlikte katıldığı bir online etkinlikte Cabir’in “petrolden vazgeçmenin dünyayı mağaralara geri götüreceği” yönündeki ifadeleri gündem oldu.

İlk olarak The Guardian tarafından haberleştirilen açıklamalar pazar günü Dubai’deki Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde yankı buldu ve bazı iklim bilimciler ve aktivistler tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Haberlere yanıt veren bir COP28 sözcüsü ise, bunun “başkanlığın gündemini baltalamaya yönelik bir başka girişim” olduğunu savundu.

Sözcü, “COP başkanı, 1.5C’ye ulaşmanın bir dizi alan ve sektörde eylem gerektirdiğini söylerken tereddütsüzdü. COP Başkanı, fosil yakıtların aşamalı olarak azaltılması ve terk edilmesinin kaçınılmaz olduğu ve 1.5C’yi ulaşılabilir bir seviyede tutmamız gerektiği konusunda nettir” ifadelerini kullandı.

COP28 Dubai’de başlıyor: Hangi tartışmalar gündemde?

Fosil yakıtlar tartışması

COP28’deki en tartışmalı gündemlerden biri fosil yakıtların gelecekteki rolü ve ülkelerin CO2 yayan kömür, petrol ve gaz kullanımını aşamalı olarak durdurmaya başlamaları gerekip gerekmediği üzerine.

Ülkeler COP26’da kömür kullanımını aşamalı olarak azaltma konusunda anlaştılar, ancak gezegeni ısıtan emisyonların ana kaynağı olan tüm fosil yakıtları bırakma konusunda hiçbir zaman anlaşamadılar.

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ülkelerin fosil yakıtları aşamalı olarak terk etmelerini taahhüt eden nihai bir COP28 anlaşmasında ısrar ediyor. Ancak G20 grubu temmuz ayındaki zirvede bu konuda anlaşmaya varamadı. Bazı gelişmekte olan ekonomiler ise fosil yakıtların tamamen kullanımdan kaldırılmasına karşı çıkacaklarını açıkladılar.

BAE ve ekonomileri fosil yakıtlara bağımlı olan diğer ülkeler, COP28’in CO2 emisyonlarını yakalamak ve yeraltında depolamak için tasarlanan yeni teknolojilere odaklanmasını istiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı bu emisyon azaltma teknolojilerinin küresel iklim hedeflerine ulaşılması için çok önemli olduğunu söylese de bu teknolojiler aynı zamanda pahalı ve şu anda büyük ölçekte kullanılmıyor.

Öte yandan BM’nin iklim değişikliği tehdidine karşı küresel müdahaleyi desteklemekle görevli birimi olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) tarafından pazar günü yayınlanan bir rapor fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasını “müzakere edilemez” olarak nitelendirdi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres zirvenin ikinci gününde bir açıklama yaptı ve şu ifadeleri kullandı: “Bilim net: 1.5C sınırı ancak tüm fosil yakıtları yakmayı nihai olarak durdurursak mümkün. Azaltmak değil, hafifletmek değil. Net bir zaman çerçevesi ile aşamalı olarak sonlandırmak”

AB komisyon üyesi Ursula von der Leyen de delegelere yaptığı açıklamada, “Fosil yakıtları aşamalı olarak terk etmeliyiz. Ve metan emisyonlarını azaltmalıyız” dedi.

Öte yandan zirvede her iki seçeneğin yanı sıra sadece kömürü hedef alan ya da fosil yakıtları tamamen dışlayan öneriler de masada duruyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lula sekiz yıl aradan sonra Berlin’de

Yayınlanma

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Latin Amerika ve Avrupa’nın en büyük ekonomilerinin ilişkileri canlandırma arayışları sürerken sekiz yıl sonra ilk kez pazar günü Berlin’e gitti.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, göreve başlamasından sadece birkaç hafta sonra Lula’yı Brezilya’da ziyaret eden ilk yabancı lider olmuştu.

Almanya Şansölyesi 2021’in sonlarında göreve geldiğinden bu yana ‘Küresel Güney’ ile bağları geliştirme arayışında. Almanya ayrıca, kısmen Çin’e olan bağımlılığını azaltmak ve vasıflı işgücü açığını kapatmak için ticaretini çeşitlendirme çabasında Brezilya’yı kilit bir ortak olarak görüyor.

Fakat Alman İş Dünyası Latin Amerika Komitesine göre, Almanya’nın Brezilya’ya ihracatı son on yılda sadece %3 artarken, bu oran ABD ve Çin’in Brezilya’ya ihracatında sırasıyla %38 ve %87 olarak gerçekleşti.

Her iki ülke de Avrupa Birliği ile Güney Amerika’nın en büyük ticaret bloğu olan ve şu anda Brezilya’nın başkanlığını yürüttüğü Mercosur arasında ticaret anlaşması yapılması için bastırıyor.

Reuters’ın aktardığına göre Alman Ekonomi Bakanlığı sözcüsü Cuma günü yaptığı açıklamada, “Bu anlaşmayı desteklediğimiz ve bunun için çabaladığımız biliniyor ve aynı zamanda gerçekten hızlı bir şekilde sonuçlanmasını istiyoruz,” dedi.

Yirmi yıl süren görüşmelerin ardından 2019 yılında bir ticaret anlaşması üzerinde prensipte anlaşmaya varılmıştı fakat AB tarafından talep edilen ek çevresel taahhütler Brezilya ve Arjantin’in müzakereleri uzatan yeni tavizler istemesine yol açtı.

Lula bu sabah Bellevue Sarayı önünde Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından askeri törenle karşılandı.

İki devlet başkanı arasındaki görüşmelerin ardından Federal Cumhurbaşkanı Ofisi tarafından yapılan açıklamada, “Brezilya, küresel iklim gündeminin ilerletilmesinde Almanya ve Avrupa için çok önemli bir ortaktır. İklim krizi, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadelede Almanya ve Brezilya arasındaki işbirliği daha da güçlendirilmelidir,” denildi.

Alman hükümetine göre görüşmeler ikili ekonomik ve mali politika konuları, yeşil dönüşüm ve enerji, iklim, çevresel kalkınma, gıda, dış politika ve savunma politikası konularına odaklanacak. Toplantıya dokuzu Alman tarafından olmak üzere her iki taraftan da çok sayıda bakan katılacak.

İki lider arasında Filistin meselesinin gerilim yaratıp yaratmayacağı da merak konusu. Lula, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal faaliyetini açıkça kınarken, Alman hükümeti ve Şansölye Scholz İsrail’in en önemli destekçilerinden.

En önemli başlık AB-Mercosur ticaret anlaşması

DW’de yer alan bir analize göre, hem Lula hem de Scholz, AB ile Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay’dan oluşan ve 715 milyonluk bir pazarı temsil eden Mercosur arasındaki serbest ticaret anlaşmasını sert bir şekilde eleştiren ve hatta Güney Amerika ittifakından çekilme tehdidinde bulunan Javier Milei’nin Arjantin başkanlık seçimlerindeki son zaferi karşısında alarma geçti.

Analize göre Lula ve Scholz Berlin’de bir araya gelirken, bu durum muhtemelen 2019’da varılan siyasi anlaşmayı sonuçlandırmaları için acil bir uyandırma çağrısı işlevi görecek.

Macron’un açıklamaları anlaşmaya darbe vurdu

Bununla birlikte müzakerelerin bu yıl sonuna kadar sonuçlanması mümkün olmayabilir. AB’nin ticaretten sorumlu komiseri Valdis Dombrovskis, ticaret anlaşmasını sonuçlandırmak üzere Brezilya’ya yapacağı ziyareti, anlaşmanın bu yıl içinde tamamlanma ihtimalinin azalması üzerine iptal etti. Ticaret şefinin 7 Aralık’ta Mercosur ülkeleri toplantısı için Rio de Janeiro’ya gitmesi bekleniyordu.

Fakat anlaşma, Arjantin’deki hükümet değişikliğinin yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un muhalefetini açıkça ifade etmesi ile de çıkmaza girdi.

Macron, Cumartesi günü BM’nin COP28 iklim zirvesinde Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile yaptığı görüşmenin ardından anlaşmanın tamamlanması konusunda belirsizlik yarattı. Fransız lider, ‘çevresel hedeflerin eksikliği’ konusunda endişeleri olduğunu söyledi.

Macron, “Avrupa Birliği ile Mercosur anlaşmasına karşıyım. Bu, [Lula’nın] Brezilya’da yaptıklarıyla ve bizim yaptıklarımızla tamamen çelişen bir anlaşma. Bu anlaşma 20 yıl önce müzakere edilmiş ve bizim onarmaya çalıştığımız ama kötü bir şekilde onarılmış bir anlaşmadır,” dedi.

Fransız lider, Fransız çiftçilerinden, Fransız sanayicilerinden ve Avrupa’nın her yerinden ‘karbonsuzlaştırmaya’ yönelik yeni kurallar uygulamak için çaba sarf etmelerini isteyemeyeceğini savundu. Macron, anlaşma ile birlikte gümrük vergilerinin kaldırılmasına yönelik bir hamle yapamayacağını da sözlerine ekledi.

Fransa’nın yanı sıra İrlanda tarım sektörü de Mercosur anlaşmasına itiraz ediyor. Financial Times’ta (FT) yer alan bir habere göre Macron’un yorumları, yirmi yıldır müzakereleri devam eden bir anlaşmaya yakın olduklarını uman AB yetkililerini hayal kırıklığına uğrattı. İki AB diplomatı bu yıl bir anlaşmaya varma şansının azaldığını söylerken, bir diplomat da anlaşmaya yönelik görüşmelerin 2024 yazına kadar tamamen çökebileceğini belirtti.

Üst düzey bir Brezilyalı diplomat ise Brezilya’nın ‘[Avrupa] Komisyonu ve yeni Arjantin hükümetiyle çalışmaya devam etme niyetinde olduğunu, zira bir anlaşmaya yakın olduklarını’ söyledi. Diplomat, Milei hükümetinin anlaşmanın devam etmesini istediğini belirttiğini ileri sürdü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English