Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Türkiye’nin Şam’la normalleşme gündemi PKK ve Batı’yı endişelendirdi

Yayınlanma

Türkiye-Suriye ilişkilerinin dış politikanın en tartışmalı gündemlerinden biri haline geldiği bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları dikkat çekti. Subay ve Astsubay Öğrencilerin Mezuniyet Töreni’nde konuşan Erdoğan, “Hiçbir ülkeye husumet beslemiyoruz. Her ülkeyle mümkün olan en iyi, en ileri, en samimi ilişkiyi kurmak istiyoruz. Amacımız, yakın komşularımızdan başlayarak çevremizde bir barış ve iş birliği kuşağı tesis etmektir” dedi.

Çavuşoğlu: Kalıcı barış için adım atılmalı

Daha önce Suriye hükümeti ile muhalefetin uzlaştırılması gerektiği yönünde açıklamalarıyla gündem olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise bugünkü konuşmasında, Şam ile Ankara arasında istihbarat servisleri üzerinden temaslar olduğunu belirterek “Kalıcı barış için adım atılmalı. Diyalog için şart olmaz” dedi.

‘Üçlü buluşma olmayacak’

Diğer yandan basında bir süredir, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın üçlü görüşmede bir araya gelebileceği ileri sürülüyor.

Üçlü görüşme iddiası ile ilgili de konuşan Çavuşoğlu, bu haberlerin doğru olmadığını kaydederek, “Esad oraya davetli değil” dedi.

Kremlin’den bugüne kadar yapılan açıklamalarda da zirveye katılacak taraflar hakkında henüz ayrıntılı bilgi verilmedi.

Suriye ve Rusya Dışişleri Bakanları buluştu

Türk yetkililerin son dönemde sıklıkla dillendirdiği Suriye ile üst düzey diyalog ve ‘normalleşme’ konusu her iki ülkede gündemdeki yerini korurken, dünyada da ilgiyle takip ediliyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad bugün Rus mevkidaşı Lavrov ile Moskova’da bir araya geldi. Görüşmenin en önemli gündemlerinden biri de Türkiye ile diyalog süreci oldu.

Lavrov, Moskova’nın Şam ile Ankara arasındaki ilişkilerde oynadığı arabulucu rolün sorulması üzerine, Rusya’nın Türkiye-Suriye ilişkilerinin normale dönmesi için yıllardır, Astana formatının kurulduğu andan beri çalışma yürüttüğünü ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad da, Şam’ın Rusya ve İran’ın Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkileri reforme etme çabalarını takdir ettiğini ancak Ankara’nın yerine getirmesi gereken konular olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin “önceki yıllarda oynadığı rolü terk etmesi” gerektiğini söyleyen Mikdad, “Türkiye’yi Suriye’den çekilmeye” çağırdı.

Tahran zirvesi sonrası Türkiye’nin Suriye ile diyalog mesajları yoğunlaşmıştı. Tahran zirvesinden üç hafta sonra gerçekleşen Erdoğan ile Putin’in Soçi zirvesi sonrası ise, Putin’in Erdoğan’a Esad ile görüşme teklif ettiği, ancak Erdoğan’ın bunun istihbarat çevreleri aracılığıyla yapılmasını tercih ettiği açıklanmıştı.

Rusya’nın Suriye ve Türkiye arasındaki ilişkileri yeniden tesis etmek için aktif bir diplomasi yürüttüğü ifade ediliyor.

Suriyeli uzman: İki ülkenin güvenliği birbirine bağlı

Ankara’dan gelen diyalog açıklamaları üzerine Şam’dan resmi bir beyan gelmese de, Suriye kamuoyu gelişmeleri yakından takip ediyor.

Esad’a yakınlığı ile bilenen Suriye’li siyasi analist Talib İbrahim, Sky News Arabia’da katıldığı programda Şam’ın Ankara’dan gelen olumlu açıklamaları temkinli bir iyimserlikle karşıladığını belirtti. Ankara-Şam yakınlaşması ile ilgili, iki ülkeyi de birleştiren düzinelerce sebep olduğunu söyleyen Talib İbrahim, en acil olanları şöyle sıraladı; “Suriye’nin kuzeydoğusunda Türkiye sınırına yakın bir Kürt varlığı olasılığı, terörizm, gıda güvenliği ve göç sorunu”. Suriyeli analist, “Bu, her ülkenin güvenliğinin ancak diğerinin güvenliği ile sağlanabileceği anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Suriye Parlamento üyesi Halit Abbut ise, konuyla ilgili Facebook hesabından değerlendirmelerde bulunarak, “Erdoğan’ın, Suriye ile ilişkilerde normalleşme sürecine gitmekten başka bir çıkış yolu olmadığını anladığını” dile getirdi.

İngiliz The Guardian: Terör örgütleri alarma geçti

Konuyu gündemine alan İngiliz The Guardian gazetesi, Erdoğan’ın artık Esad’ı devirmek istemediğini ve bu durumun Suriye muhalefeti ile ülkenin kuzeyindeki YPG’lileri alarma geçirdiğini yazdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’a yönelik söylemini belirgin bir şekilde değiştirdiğini ve ülkede diplomasiyi savunan ‘koronun’ giderek genişlediğini vurgulayan The Guardian makalesinde, Erdoğan’ın on yıldan fazla bir süredir Esad’ın devrilmesinin başlıca bölgesel savunucularından biri olduktan sonra, şimdi Esad’ı istikrara kavuşturmayı amaçlayan yeni bir politikaya giriştiğinin işaretini verdiği belirtiliyor.

Yazıda isim vermeden konuşuna Lübnanlı bir üst düzey yetkilinin iki ülkenin diyalog süreci ile açıklamalarına da yer veriliyor: “Diyalog süreci aşamalı olacak. Türklerin mesajı çok açık. PKK sorununu çözmek istiyorlar ve Esad’ın da ilk kez elinde bir koz var. Fakat bunların hepsi Putin sayesinde gerçekleştiği için Esad mevcut konumunu çok da zorlamamalı.”

YPG: Şam-Ankara yakınlaşması krizi derinleştirir

The Guardian’ın terör örgütlerinin alarma geçtiği yönündeki haberini doğrulayan açıklama YPG’ye bağlı Demokratik Suriye Meclisi Yürütme Kurulu Başkanı İlham Ahmed’den geldi. Ahmed, Türkiye’nin Suriye hükümeti ile yakınlaşma çabalarıyla ilgili, “Şam ile Ankara arasındaki ilişkilerin normalleşmesi mevcut krizi derinleştirir” dedi.

ORTADOĞU

Suudi megakentinin Avustralyalı yöneticisine ırkçılık ve kadın düşmanlığı suçlamaları

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) geçen çarşamba yayınlanan bir habere göre Suudi Arabistan’ın “Neom” isimli megakent projesini yöneten üst düzey yöneticiler ırkçılık, kadın düşmanlığı ve yolsuzlukla suçlanıyor.

Organizatörlerin New York’un 33 katı büyüklüğünde olacağını iddia ettikleri 500 milyar dolarlık yeni Suudi megakentinin, diğer görkemli projelerin yanı sıra 170 km’lik düz bir şehir, su üzerinde yüzen sekiz kenarlı bir şehir ve bir kayak merkezi içermesi planlanıyor.

Haber, Neom’un medyadan sorumlu Avustralyalı genel müdürü Wayne Borg’un çok sayıda ayrımcı ve ırkçı yorumda bulunduğunu ortaya koyuyor.

Bir olayda, projede çalışan üç işçinin ölmesinin ardından Borg’un, “Bir sürü insan ölüyor, bu yüzden pazar gecesi bir toplantı yapmamız gerekiyor,” dediği aktarılıyor.

Borg başka bir örnekte de, Neom’daki Güney Asyalı göçmen işçiler için de “lanet olası moronlar” ifadesini kullanıyor ve “İşte bu yüzden beyazlar düzenin en tepesinde yer alıyor,” diye ekliyor.

Bu yorumların, WSJ tarafından ses kaydı elde edilen bir telefon görüşmesinde yapıldığı belirtiliyor.

İşçi ölümleriyle ilgili bir başka konuşmada Borg, “Aptallık için eğitim yapamazsınız” ve “Beyaz adamlar ağacın tepesinde” diyor.

İşçilerden birinin düşen bir boru nedeniyle öldüğü, diğerinin üzerine ise bir duvarın çöktüğü bildirildi. Raporda atıfta bulunulan mevcut ve eski çalışanlara göre, üçüncü işçi patlayıcıları yanlış kullanmaktan hayatını kaybetti.

Neom’daki eski çalışanlara göre, ayrı bir olayda Borg, siyahi bir kadın çalışana, “siyahi pislik” dedikten sonra insan kaynakları tarafından çağrıldı. Borg bu ifadeyi kullandığını reddetti.

Çalışanların şikayetlerinin bir özetine göre, Borg’un söz konusu çalışana gönderdiği mesajda, öpücük emojileriyle birlikte “seni özledim” ve “kıçın Beyonce’unkinden daha iyi” dediği bildirildi.

Olayla ilgili bir toplantıda Borg, WSJ tarafından yayınlanan bir ses kaydında duyulan bir yorumda, “o siyahi kaltakla yaşadığı o lanet olaydan” bahsediyor.

Diğer ses kayıtlarına göre Borg, Körfezli kadınlardan “travesti” olarak bahsediyor ve “İslam ve cinsel pozisyonlar hakkında müstehcen şakalar” yapıyor.

WSJ’ye yaptığı açıklamada Neom, “uygunsuz işyeri davranışlarına” karşı sıfır tolerans yaklaşımına sahip olduğunu ve yanlış davranış iddialarını kapsamlı bir şekilde araştıracağını söyledi. Borg’un bir temsilcisi yorum talebine yanıt vermedi.

Haberde, Neom’daki diğer üst düzey yöneticilerin yolsuzluk ve zimmete para geçirme dahil olmak üzere bir dizi konuda suçlandığı veya soruşturulduğu da yazıyor.

Bu Neom yöneticilerinden biri olan Antoni Vives, 2021 yılında bir İspanyol mahkemesi tarafından Barselona belediyesindeki önceki görevi sırasında yolsuzluk yapmaktan mahkum edilmişti. Bir arkadaşına dört yıl boyunca yaklaşık 165.000 dolar değerinde “göstermelik iş” vermekten suçlu bulunmuş ve iki yıl ertelenmiş hapis cezasını kabul etmişti.

Eski çalışanlara göre Vives Neom’dan istifa etti ancak geri dönmeye ikna edildi. Kaynaklar, Vives’in Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir bağ kurduğunu ve Selman’ın Suudi Arabistan’da işlenmediği sürece Vives’in suçlarını umursamadığını söylediğini aktardı.

“Zor bir yönetici” olarak ün yapmış olan Neom’un CEO’su Nadhmi al-Nasr da WSJ tarafından elde edilen bir kayıtta, “Herkesi köle gibi çalıştırıyorum,” derken duyuluyor.

Neom megakenti, Muhammed bin Selman’ın Körfez krallığını petrole bağımlılıktan uzaklaştırma ve küresel sahnede itibarını artırma yönündeki Vizyon 2030 stratejisinin merkezini oluşturuyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesi Türkiye’ye getirildi

Yayınlanma

İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince katledilen Ayşenur Ezgi Eygi’nin naaşı, Azerbaycan’dan İstanbul’a getirildi.

Türk Hava Yolları’nın uçağıyla İstanbul Havalimanı’na getirilen Eygi’nin cenazesi, askeri manga tarafından alana getirildi. Eygi’nin naaşı VİP Terminali’nde düzenlenen törenin ardından Aydın’a defnedilmek üzere uçakla İzmir’e gönderildi.

İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’da barışçıl bir gösteri sırasında katılımcıların üzerine ateş açmış, Filistinlilere destek amacıyla gösteriye katılan ve ABD vatandaşlığı da bulunan Eygi, başından vurularak ağır yaralanmıştı.
Filistinlilere ait bir hastaneye kaldırılan Eygi, 6 Eylül’de müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti.

Filistin topraklarının İsrail tarafından işgaline karşı barışçıl ve sivil yöntemlerle Filistinlilere destek veren Uluslararası Dayanışma Hareketi gönüllüsü insan hakları aktivisti olan Eygi, 2003’te İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülen ABD vatandaşı Rachel Corrie ile aynı harekete mensuptu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Netanyahu, UCM’nin tutuklama emrini engellemek için Başsavcıdan kendisini ve Gallant’ı soruşturmasını istedi

Yayınlanma

İsrail televizyonunda çarşamba günü yayınlanan bir habere göre Adalet Bakanı Yariv Levin, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun emriyle hareket ederek Başsavcı Gali Baharav-Miara’dan başbakan ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze savaşıyla ilgili bir ceza soruşturması açmasını istedi. Böylece Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) ikili hakkında tutuklama emri çıkarması talebini bertaraf etmeyi amaçlıyor.

Channel 12’de yer alan habere göre Netanyahu, devam eden savaş ve Hamas’a karşı yürütülen askeri harekatın nasıl yürütüldüğüne dair bir soruşturma açılıp ardından kapatılmasını ve UCM’ye suçlamaların İsrail tarafından soruşturulduğu ve dolayısıyla mahkemenin müdahalesini gerektirmediğine dair bir güncelleme yapılmasını istedi.

Habere göre Baharav-Miara bu talebi bariz bir hile olduğu ve UCM’yi tatmin etmeyeceği gerekçesiyle reddetti. Baharav-Miara’nın ayrıca Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırı ve ardından Gazze’de yaşanan savaşla ilgili olarak sadece İsrail’in en üst düzey soruşturması olan bir devlet soruşturma komisyonunun yeterli olacağını zaten kamuoyuna açıkladığını belirttiği bildirildi.

Netanyahu, 7 Ekim öncesi ve sırasındaki bir dizi başarısızlıkla ilgili olarak, bazı koalisyon üyeleri de dahil olmak üzere sık sık yapılan çağrılara rağmen, şimdiye kadar bir devlet soruşturma komisyonu kurmayı reddetti. Netanyahu bir hükümet soruşturmasını tercih ettiğini söylerken, Baharav-Miara daha bağımsız ve kapsamlı olacağını savunduğu bir devlet komisyonu kurulması için bastırıyor. İsrail savaş suçu işlediği suçlamalarıyla karşı karşıya kalırken, bir soruşturmanın bu konuları da ele alması bekleniyor.

Kanal 12’nin kaynaksız haberinde Netanyahu’nun devlet soruşturma komisyonunun kendisini görevden almak için yasal bir manevra olacağından korktuğu belirtildi. Netanyahu uzun süredir yargılandığı yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili olarak da benzer bir iddiada bulunuyor.

Kanal, Baharav-Miara gibi bir devlet komisyonunu tercih eden Gallant’ın yine de başsavcıdan en azından bir hükümet soruşturmasını desteklemesini istediğini söyledi. Baharav-Miara’nın bu fikri reddettiği ve “soruşturulan soruşturmacıyı atayamayacağı için” bunun İsrail’in UCM’deki imajına yarardan çok zarar getireceğini söylediği belirtildi.

Netanyahu’nun Likud partisinden üst düzey müttefiki olan Levin’in talebi, UCM Savcısı Karim Khan’ın bu hafta mahkemeden mayıs ayında Netanyahu, Gallant ve Hamas’ın bazı üst düzey isimleri hakkında talep ettiği tutuklama kararlarını “son derece acil bir şekilde” çıkarmasını istemesinin ardından geldi.

Hafta sonu Kanal 12, Baharav-Miara’nın Netanyahu’yu, İsrailli üst düzey sivil ve askeri yetkililer hakkında uluslararası tutuklama emri çıkarılmasını önlemenin en iyi yolunun bir devlet soruşturma komisyonu kurulması olduğu konusunda uyardığını bildirdi.

Kanalın aktardığına göre Baharav-Miara bir mektupta, uluslararası kuruluşlar harekete geçmeden önce bir komisyon kurulması için fırsat penceresinin kapanmakta olduğu uyarısında bulundu.

Baharav-Miara, İsrail’in Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların ancak ulusal hukuk sistemleri görevlerini yerine getiremediğinde devreye girebileceği ilkesi olan tamamlayıcılığı savunmasının “ancak bir devlet soruşturma komisyonu ile gerçekleştirilebileceğini” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English