Avrupa
5 soruda Kosova’da son Sırp-NATO çatışması

Avrupa Birliği ve NATO ülkeleri tarafından tanınan, Sırbistan’ın ise kendi toprağı saydığı Kosova’da Sırplarla Nato birlikleri (Kfor) arasındaki sert çatışmalar sonucunda 30’un üzerinde NATO askeri ve 50’nin üzerinde Sırp gösterici yaralandı.
Arnavutların 2008 yılında bağımsızlık ilan etmesinden önce Sırbistan’ın parçası olan Kosova’da bulunan ‘NATO barış gücü’, bölgedeki etnik Sırplarla Arnavutlar arasındaki gerilimi kontrol eder görünse de esasında Kosova’nın güvenliğini de sağlıyor.
Hem Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić, hem de Kosova Başbakanı Albin Kurti kendi silahlı güçlerini alarm durumuna geçirirken Kfor tarafından yapılan açıklamada, İtalyan ve Macar Kfor birliğinden askerlerin yaralandığı belirtilerek saldırılar kınandı.
Kfor komutanı Tümgeneral Angelo Michele Ristuccia saldırıları ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi ve NATO misyonunun ‘görevini tarafsız bir şekilde yerine getirmeye devam edeceğini’ savundu. İtalyan ve Macar askerlerin yaralanması üzerine hem İtalya’dan hem de Macaristan’dan açıklamalar geldi.
1. Çatışmaların tarihsel arka planı ne?
Bölgedeki pek çok etnik Sırp, kendilerini yeterince temsil edilmemiş hissediyor. Kosova’daki Sırpların çoğunluğu kuzey bölgelerinde yaşıyor ve etnik Arnavut çoğunluktan giderek daha fazla özerklik talep ediyor. Kosova’yı egemen ve bağımsız bir entite olarak tanımayan Belgrad da ülkedeki etnik Sırpları destekliyor.
Kurti hükümeti, Avrupa Birliği’nin aracılık ettiği ve Sırp-Arnavut ilişkilerini normalleştirmeyi amaçlayan 2013 Brüksel Anlaşmasının hükümleri uyarınca Sırplar için öngörülen özerk belediyelerin uygulanmasını engellemekle suçlanıyor.
Anlaşma uyarınca Sırbistan Kosova’nın kuzeyinde ‘özerk belediyeler’ kurabilecek fakat bunlar Kosova hukuk sistemi altında faaliyet gösterecek ve Kosova polisi tek kolluk kuvveti olarak kalacaktı.
On yılı aşkın bir süredir bu belediyeler kurulmamış durumda ve Kosovalı Sırpların sabrı taşmaya başladı. Sırbistan ve Sırplar, 1999’daki NATO bombardımanı ve işgali, ardından da Kosova’nın bağımsızlığını sağlaması nedeniyle de Atlantik ittifakı temsilcilerine güvensizlik besliyor. Nitekim CNN’e konuşan Kurti, “Kosova NATO müdahalesinin başarı öyküsüdür, hem Belgrad’ı hem de Kremlin’i rahatsız eden de budur,” diyerek bu durumu teyit ediyor.
2. Son çatışmalar neden başladı?
Kosova’nın kuzeyindeki bölgelerde Sırplar yoğun olarak yaşıyor. Bu dört bölgede Nisan ayında yapılan yerel seçimleri Sırpların boykot etmesi üzerine, Arnavut belediye başkanlarının göreve getirilmesi infial yarattı.
Vučić daha önce bölgedeki etnik Sırpları seçimleri boykot etmeye çağırarak yabancı bir ‘işgale’ daha fazla tahammül etmemeleri gerektiğini söylemişti.
Bölgedeki başlıca siyasi parti olan Sırp Listesi de Sırp toplumuna seçimlerde oy kullanmama ve aday göstermeme çağrısında bulunarak etnik Arnavut adayların rakipsiz kalmasını sağladı.
Bölgedeki boykotun başarısını göstermesi açısından, seçimlere katılım oranının yüzde 4’ün altında kaldığını akılda tutmak gerekiyor. Buna rağmen Arnavut belediye başkanları geçen Cuma göreve başlayınca gerilim hızla tırmandı.
Sırp protestocular belediye başkanlarının girişini engellemek için binaların dışında toplanınca Kosova polisi ile çatışmalar başladı. Pazartesi günü ise çatışmalara NATO-Kfor da dahil oldu.
3. Uluslararası güçler ne diyor?
Askerleri yaralanan Macaristan Savunma Bakanı Facebook’ta yaptığı açıklamada yaralılar arasında 20’den fazla Macar askerinin bulunduğunu ve bunlardan yedisinin durumunun ciddi ancak stabil olduğunu söyledi.
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de 11 İtalyan askerinin yaralandığını ve üçünün durumunun ciddi olduğunu söyledi. Ülkenin başbakanı Giorgia Meloni, “Kfor’a karşı daha fazla saldırıya müsamaha göstermeyeceğiz. Kosova makamlarının tek taraflı eylemlerinden kaçınılması ve tüm tarafların tansiyonu düşürmek için geri adım atması elzemdir,” dedi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg şiddetin ‘durması gerektiğini’ söyledi. Stoltenberg, ‘Kfor birliklerine yönelik saldırıları şiddetle kınadı.’
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Salı günü yaptığı açıklamada, “Kosova Hükümetinin belediye binalarına girişi zorlama kararı gerginliği keskin ve gereksiz bir şekilde tırmandırdı,” dedi.
Blinken, “Başbakan Kurti ve hükümeti, seçilmiş belediye başkanlarının geçiş dönemi görevlerini belediye binaları dışındaki alternatif yerlerden yürütmelerini sağlamalı ve polis güçlerini bölgeden çekmelidir,” ifadelerini kullandı.
ABD Büyükelçisi ve Avrupa Birliği temsilcisi ise gerilimi azaltmak amacıyla Arnavut belediye başkanlarını Priştine’de bir toplantıya çağırdı.
ABD bunun yanı sıra, Sırpların çoğunlukta olduğu kuzey bölgelerinde gerilimi tırmandırmaktan kaçınması yönündeki tavsiyesini dikkate almayan Kosova’ya karşı tedbirler açıkladı.
Kosova’nın bu bölgelere ‘zorla’ etnik Arnavut belediye başkanları atama kararını eleştiren Washington, Kosova’yı Avrupa’da devam etmekte olan Amerikan liderliğindeki bir askeri tatbikata katılmaktan men etti.
Avrupa Birliği de Kosovalı yetkilileri Kosova’nın kuzeyindeki durumu istikrarsızlaştırmakla suçladı ve buradaki etnik gerilimleri alevlendirebilecek her türlü eyleme karşı uyarıda bulundu.
Fransa, ‘bu şiddeti mümkün olan en güçlü şekilde kınadığını ve başta Kosova hükümeti olmak üzere tüm tarafları gerilimi azaltmak için derhal adım atmaya çağırdığını’ söyledi.
Almanya, Fransa, İtalya ve ABD ile ortak bir açıklamaya imza atan Britanya ise Priştine’nin belediye başkanlıklarını zorla atamasına karşı çıksa da, bazı kaynaklar ABD’nin Kurti’ye yönelik sert tutumunu eleştiriyor. The Guardian’ın aktardığına göre, İngiltere’nin eski bir büyükelçisi AB’nin Kosova elçisinin tarafsız olması gerektiğini savunurken, İngiltere Dışişleri Komisyonu Başkanı Alicia Kearns ABD’yi Kurti’yi orantısız bir şekilde cezalandırmaması konusunda uyardı. Kearns, “Kosova’ya karşı takınılan tavır orantısızdır. Belgrad’a yönelik caydırıcılık eksikliği, denge eksikliğini ve stratejik tutarsızlığı göstermektedir. Silahlı milisleri ve onları finanse eden ve silahlandıranları caydıramamak, gerilimin daha da tırmanması riskini doğurur,” dedi ve Kosova’nın Avrupa Konseyi’ne katılmasına izin verilmesi gerektiğini söyledi.
Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov da Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Rusya’nın Kosova’nın Sırp nüfusunu desteklediğini ve onların yasal hak ve çıkarlarının korunması gerektiğine inandığını söyledi.
Peskov ayrıca Moskova’nın Kosova’da, ülkenin kuzeyinde Sırpların çoğunlukta olduğu bölgede geçen ay yapılan seçimlerin ardından etnik Arnavut belediye başkanlarının göreve gelmesinden bu yana hızla artan huzursuzluğu endişeyle takip ettiğini söyledi.
“Sırbistan’ı ve Sırpları kayıtsız şartsız destekliyoruz… Kosovalı Sırpların tüm yasal hak ve çıkarlarının gözetilmesi gerektiğini düşünüyoruz,” diyen Peskov, ‘provokatif eylemlere’ yer olmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Kosova’nın kuzeyinde yaşanan olayları endişeyle takip ediyoruz. Sözkonusu olaylar bölgesel güvenlik ve istikrara zarar vermektedir. Tüm taraflara şiddet olaylarından kaçınma ve gerilimi tırmandıracak eylemlerde bulunmama çağrısı yapıyoruz. Kosova Barış Gücü’nün (KFOR) olayların tırmanmasını engelleme yönündeki yapıcı rolünü takdirle karşılıyoruz. Çıkan olaylarda bazı KFOR askerlerinin hafif yaralandığını üzüntüyle öğrendik. Bölgede gerilimin azaltılması, kalıcı barış ve istikrarın tesis edilebilmesinin yegâne yöntemi, halen yürütülmekte olan diyalog sürecinde ilerleme sağlanmasıdır,” ifadelerine yer verildi.
4. Sırplar ve Arnavutlar ne diyor?
Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani, Sırp mevkidaşını Kosova’yı istikrarsızlaştırmakla suçladı. Osmani, “Suç çetelerine dönüşen Sırp yasadışı yapılar Kosova polisine, Kfor memurlarına ve gazetecilere saldırdı. Vučić’in Kosova’nın kuzeyini istikrarsızlaştırma emirlerini yerine getirenler adaletle yüzleşmelidir,” diye tweet attı.
Kosova Başbakanı Albin Kurti Salı günü CNN’e verdiği demeçte, ülkenin kuzeyinde yaşanan şiddetli protestoların ardından ülkeyi Sırp ‘faşist milisleri’ olarak tanımladığı güçlere teslim etmeyeceğini söyledi.
Kurti, “Karşımızda barışçıl protestocular değil, aşırılık yanlısı bir güruh var. Bu, polislerimize ve NATO askerlerine ve sahada haber yapan gazetecilere saldıran faşist bir milis,” iddiasına bulundu.
Tüm uluslararası kurumların Kosova’da yapılan seçimleri tanıdığını savunan Kurti, “Seçim sürecini ve sonuçlarını tanıdıktan sonra belediye başkanlarının belediyelere gitmesi gerekir. Bu belediye binalarında belediye başkanları olmayacak da kim olacak?” diye sordu.
Öte yandan Kurti, şiddetin sona ermesi durumunda ihtilaflı bölgelerde tekrar seçime gidebileceklerinin sinyalini verdi.
Savunma Bakanı Miloš Vučević gazetecilere yaptığı açıklamada, Sırbistan silahlı kuvvetlerinin başkomutanı olan Vučić’in ordunun savaşa hazırlık seviyesini en üst düzeye çıkardığını söyledi.
Aleksandar Vučić, Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin olaylardan ‘tek başına sorumlu olduğunu’ söyledi.
5. Bundan sonra ne olacak?
Çatışmaların bundan sonra yatışması beklense de Sırpların protestoları sürüyor. Priştine’nin yaklaşık 40 km kuzeyindeki Zvecan’da Sırp göstericiler yine belediye binası önünde toplandı. Pazartesi günkü çatışmaların aksine gösteriler bu sefer barışçıldı.
NATO, Pazartesi günü yaşanan çatışmaların ardından protestoların bastırılmasına yardımcı olmak üzere Kosova’nın kuzeyine 700 asker daha göndereceğini açıkladı. Kfor’un şu anda Kosova’da yaklaşık 3.800 askeri bulunuyor.
Öte yandan Sırbistan ile Kosova arasındaki gerilim daha geniş bir jeopolitik gerilimin de bir uzantısı. Örneğin Başbakan Kurti bunu açıkça şöyle dile getiriyor: “Biz demokratik, Avrupa yanlısı bir cumhuriyetiz. Kuzey komşumuz Sırbistan ise Rusya yanlısı bir otokrasi. Dolayısıyla orada seçimler olsa da pek demokrasi yok; çünkü tek parti, tek devlet, tek lider var.”
Kurti Pazartesi günü protesto düzenleyenleri de ‘aşırı milliyetçi’ olmakla ve birçoğunun ‘Belgrad’dan para ve emir aldığını, despot Başkan Putin’e hayranlık duyduğunu’ iddia etti.
Avrupa
Rus alüminyum devi Rusal, Alman devletini dava etmeye hazırlanıyor

Dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, bir iştirakine yönelik 213 milyon avroluk ödeme emri nedeniyle Almanya’ya ‘yasa dışı kamulaştırma’ gerekçesiyle dava açabileceği uyarısında bulundu. Financial Times‘ın haberine göre, bu durum Rusya’nın VTB Bankası’nın Avrupa biriminin tasfiyesiyle ilgili anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Rusal, Almanya’nın ikili yatırım anlaşmasını ihlal ettiğini belirtiyor.
Financial Times‘ın (FT) haberine göre, dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, iştiraki olan RTI’ya VTB Bank Europe’un (şimdiki adıyla OWH SE) tasfiyesine karar veren düzenleyicilere 213 milyon avro ödeme emri verilmesinin ardından, Almanya makamlarına karşı “yasa dışı kamulaştırma” gerekçesiyle dava açma konusunda uyarıda bulundu.
Şirket, bu uyarısını geçici Başbakan Olaf Scholz’a gönderdiği dilekçede ifade etti.
Olay, RTI ile VTB’nin Avrupa birimi arasında döviz risklerine karşı korunmak amacıyla yapılan bir riskten korunma (hedging) anlaşmasıyla ilgili.
Rusal, bu anlaşmanın Ukrayna’daki askeri eylemlerin başlamasının ardından Alman düzenleyicilerin eylemleri nedeniyle bozulduğuna inanıyor.
Şirket, dilekçede “tam tazminat” talep etti ve Almanya’nın 1989 yılında SSCB ile Almanya arasında imzalanan ikili yatırım anlaşması (yatırımların teşviki ve karşılıklı korunması anlaşması) kapsamında sağlanan “temel güvenceleri ihlal ettiğini” belirtti.
Almanya Federal Finansal Denetleme Kurumu (BaFin), 2022 yılında VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Rus bankasını iştirakinin yönetiminden uzaklaştırdı.
Kurum, oy hakkını, 1 Nisan 2023’ten itibaren VTB Bank Europe’u tasfiye etme kararı alan bir kayyıma devretti.
Aynı yıl banka adını OWH olarak değiştirmeye karar verdi ve geçen yılın ağustos ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve BaFin, OWH’nin lisansını iptal etti.
Tasfiye sürecinin birkaç yıl sürmesi bekleniyor.
FT, Jersey mahkemesi tutanaklarına atıfta bulunarak, Ukrayna’daki çatışmanın başlamasının ardından Rusal’ın iştirakinin OWH’den ek teminat yatırma konusunda bir dizi talep aldığını yazdı.
RTI, bunun yaptırımları ihlal edeceğini düşünerek bu talepleri yerine getirmeyi reddetti.
Geçen sene Londra Tahkim Mahkemesi OWH lehine karar verdi ve 213 milyon avro ödenmesine hükmetti.
FT, RTI’nın bu karara itiraz etmeye çalıştığını belirtti. Şirket, OWH’nin Batı kısıtlamaları altındaki bir kuruluşun iştiraki olduğunu, ancak OWH’nin kendisinin yaptırımlara tabi olmadığını vurguladı.
Bunun yanı sıra gazetenin aktardığına göre RTI, kararın uygulanmasının OWH tasfiye memurlarına “muazzam bir beklenmedik kâr” sağlayacağı görüşünde.
VTB, OWH yönetiminin eylemlerinden sorumlu olmadığını belirtti.
Banka, “Bu eylemlerin, yasa dışı ve temelsiz olduğuna inanıyoruz, çıkarlarımızla kesinlikle uyumlu değil ve bazı durumlarda onlarla çelişiyor,” ifadelerini kullandı.
Gazete, şubat ayında OWH tasfiye memurlarının, VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Angola hükümetini kredi yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçladığını yazmıştı.
OWH, ülkenin hükümetine karşı krediyi geri ödemeye zorlamak amacıyla tahkim süreci başlatmıştı.
Avrupa
Finlandiya ve İsveç’ten askeri sevkiyat için demiryolu projesi

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’teki Narvik limanına uzanacak stratejik bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi. Bu hat, NATO’nun ağır silah ve birliklerini gerektiğinde hızla sevk etmesini sağlayarak askeri hareketliliği artırmayı hedefliyor. Proje, AB’nin Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemeleri kapsamında değerlendiriliyor.
Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’in Narvik limanına uzanacak bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi.
Söz konusu hat, gerektiğinde NATO’nun ağır silah ve birliklerinin sevk edilmesi amacıyla kullanılacak.
Iltalehti gazetesinin haberine göre, demiryolu hattının planlaması için 20 milyon avro tahsis edildi ve projenin tamamının birkaç milyar avroya mal olması bekleniyor.
Demiryolu hattı, Finlandiya’nın Oulu ve Kemi limanlarından başlayarak sınır nehrini geçip İsveç tarafındaki Tornio ve Haparanda’ya ulaşacak.
Buradan madenci şehri Kiruna’ya ve nihai varış noktası olan Narvik’e devam edecek.
Finlandiya Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Lulu Ranne, daha önce yaptığı açıklamada, projenin “Rusya tehdidinin artması” zemininde hayata geçirildiğini iddia etmişti.
Bakan Ranne, Avrupa Birliği (AB) standartlarına uygun daha dar hat açıklığına sahip yeni demiryolu sayesinde NATO cephaneliklerinden tank ve topçu birliklerinin Finlandiya’ya ulaştırılabileceğini kaydetti.
Ayrıca Ranne, NATO birliklerinin ülkeye varışının 2026 yılı için planlandığını sözlerine ekledi.
Bakan, Avrupa Komisyonu’nun hat açıklığının genişletilmesi konusunda Helsinki’ye “baskı yaptığını” ifade etti.
Ranne, “Avrupa Komisyonu, NATO ve Silahlı Kuvvetler, İsveç ve Norveç ile yeni demiryolu bağlantısı projesini, ilk ve en acil büyük Avrupa askeri hareketlilik projesi olabilecek bir proje olarak değerlendirdi,” ifadesini kullandı.
Finlandiya Savunma Kuvvetleri Laponya Jaeger Tugayı Komutan Yardımcısı Ari Mure ise kendi adına Yle televizyonuna yaptığı açıklamada, uyumlu demiryolu hatlarının, özellikle acil durumlarda ağır askeri teçhizatın taşınması açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.
Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemesi, gelecek yaz AB’de yürürlüğe girecek.
Bu düzenleme, diğer hat açıklığına sahip ülkelerde 1435 mm hat açıklığına geçiş gerekliliklerini içeriyor. Finlandiya’da mevcut hat açıklığı 1524 mm iken, Rusya’da bu rakam 1520 mm.
Demiryolu bağlantısı, savunma kapasitesini güçlendirmenin yanı sıra Finlandiya’nın ihracat sanayisine ve turizmine de katkı sağlayacak.
Fin turistler, trenle hem Kuzey Norveç’e hem de İsveç’in çeşitli bölgelerine seyahat edebilecek.
‘NATO işe yaramazsa B planı’: Kuzey Avrupa ülkeleri alternatif planlar yapıyor
Avrupa
Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor

Alman Federal Savunma Bakanlığı’nın savaş planları, Deutsche Bahn veya Lufthansa gibi sivil lojistik şirketlerinin cepheye ikmal malzemesi nakliyesi, asker eğitimi ve savaş teçhizatının bakımı için daha geniş bir şekilde kullanılmasını öngörüyor.
Bu bilgi Handelsblatt gazetesi tarafından yayınlandı. Buna göre, Rusya ile bir savaş durumunda, NATO askerlerinin Lufthansa uçaklarıyla doğu cephesine nakledilmesi gündemde.
1960’lı yıllardan beri Alman Savunma Kuvvetleri’nin (Bundeswehr) nakliye pilotlarının eğitimine katılan Lufthansa’nın, gelecekte savaş uçağı pilotlarının eğitimini de üstlenebileceği belirtiliyor.
Ayrıca, Lufthansa Technik Defense şirketi, gelecekte Bundeswehr’in savaş uçakları, helikopterleri ve deniz keşif uçaklarının bakım ve onarımını üstlenerek bir savunma şirketine dönüşecek.
Alman Demiryolları (Deutsche Bahn) ise, talep üzerine tankların nakliyesi için düz vagonlar temin etmeyi taahhüt etti. Haberlere göre, Alman Demiryolları, yaralıların nakliyesi için ICE vagonlarının yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da Alman Silahlı Kuvvetleri ile görüşüyor.
Almanya, silahlanmanın önünü açan anayasa değişikliğini yaptı
Almanya’da ‘sivil’ nakliye hiçbir zaman sivil olmadı
Alman ordusu, personel nakliyesinin yanı sıra savaş teçhizatının nakliyesinde de her zaman resmi olarak sivil lojistik şirketlerine başvuruyor.
Operasyonel Komuta Komutanlığı, Handelsblatt gazetesine verdiği demeçte, “kriz bölgeleri dışında” bunun “neredeyse tamamen” böyle olduğunu doğruladı.
Kriz bölgelerinde bile, özel şirketler Alman askeri nakliyesinin “önemli bir kısmını” gerçekleştiriyor. Bundeswehr, bu amaçla çok sayıda nakliye çerçeve sözleşmesi imzaladı.
Örneğin, Deutsche Bahn (DB) ve DB’nin uzun süredir bağlı şirketi olan ve şu anda Danimarkalı lojistik şirketi DSV tarafından devralınan Schenker, DHL, Hermes ve Kühne & Nagel ile sözleşmeler imzalandı.
Karayolu taşımacılığındaki en önemli yüklenicileri arasında Offenbach’daki DB Cargo’nun iştiraki Transa bulunuyor.
Operasyonel Komuta Komutanlığı’na göre, Alman ordusu aşırı geniş ve ağır malzemelerin deniz ve hava taşımacılığında sivil şirketlere “yüzde 100” bağımlıdır. Hava taşımacılığı için, Halle/Leipzig havaalanından kalkan Ukrayna’nın Antonow Airlines şirketine ait geniş gövdeli uçakları kullanıyor.
Stratejik deniz taşımacılığı için, Danimarka’nın DFDS Seaways şirketi ile bir işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, DFDS Seaways, gerektiğinde 15 ila 30 gün içinde üç RoRo (roll-on/roll-off) gemisi sağlamalı.
Yaralılar için yataklı vagonlar hazırlanacak
Kara ulaşımında savaş teçhizatının nakliyesinde merkezi rol, DB şirketine ait. DB, Bundeswehr’in hizmet sağlayıcısı olan BwFuhrparkService şirketinin %24,9 hissesine sahip.
Halihazırda Litvanya’da konuşlu birlikler için ağır savaş teçhizatını nakleden DB, bir Bundeswehr subayının verdiği bilgiye göre, iştiraki DB Cargo ile birlikte demiryolu taşımacılığının planlamasını ve yürütülmesini %100 koordine ediyor.
Lojistik uzmanları, Alman demiryolu sisteminin çok kötü durumda olduğunu ve savaş durumunda yeterli nakliye kapasitesinin sağlanamayacağını ileri sürüyor.
Bu durum da göz önüne alındığında, 500 milyar avroluk özel fonun büyük bir kısmı demiryolu ağının yenilenmesi için kullanılacak. CDU/CSU ve SPD koalisyon anlaşması, demiryollarının doğuya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne doğru genişletilmesine öncelik veriyor.
DB Cargo, 2023 yılında, tankların nakliyesi için kısa vadede 343 adet düz vagon temin etmeyi taahhüt etti. Ayrıca, ihtiyaç halinde konteyner vagonlarının düz vagonlara dönüştürülmesi de planlanıyor.
Haberlere göre, Bundeswehr, DB ile ICE vagonlarının yaralıların nakliyesi için yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da görüşüyor.
Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu
Lufthansa ile Doğu Cephesine NATO askerleri gönderilecek
Bundeswehr, Lufthansa ile işbirliğini genişletmek için kapsamlı planlar yapıyor. Bu planlar sadece nakliye projelerini kapsamıyor.
Gözlemciler, Lufthansa’nın Ağustos 2021’de Afganistan’dan binlerce kişinin tahliyesinde rol oynadığını belirtiyor: Bundeswehr’in nakliye uçakları tahliye edilecek kişileri Kabil’den Özbekistan’ın Taşkent kentine götürürken, Lufthansa buradan Almanya’ya nakliyesini üstlenmişti. Alman havayolu şirketinin toplam 17 Lufthansa charter uçuşu için yaklaşık 5 milyon avro gelir elde ettiği bildiriliyor.
Fakat savaş durumunda Lufthansa’nın uçakları sadece tahliye için gerekli olmayacak. Resmi olarak hala sivil olan havayolu şirketinin, yeni bir doğu cephesinde çatışmaların patlak vermesi halinde Almanya’dan ve muhtemelen diğer NATO ülkelerinden binlerce, hatta on binlerce askeri oraya nakletmek için uçuşlar yapması da gündemde.
Yeterli sayıda pilot ve diğer mürettebat üyesinin mevcut olup olmadığı da belirsiz ve teorik olarak, bunlar savaşta görevlendirilemezler.
Handelsblatt’ın içeriden aldığı bazı bilgilere göre, hava kuvvetlerinde geçmişi olan ve belki de gönüllü olacak bazı pilotlar var ama yine de bunun yeterli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.
Lufthansa savaş pilotlarını eğitebilir
Bunun ötesinde, Lufthansa tarafından askerlerin eğitimini güçlendirme konusu da gündeme geldi.
Bu, prensipte yeni bir şey değil. 1963’ten beri Alman Silahlı Kuvvetleri ile Bremen’deki Lufthansa Sivil Havacılık Okulu arasında bir işbirliği var [11] ve bu okulda askeri nakliye uçaklarının pilotları da eğitiliyor.
Lufthansa Aviation Training, Alman silahlı kuvvetlerinin nakliye pilotlarını ABD’nin Phoenix kentinde ve ayrıca Münih havaalanı yakınlarındaki simülatörlerinde de eğitiyor.
Havayolu şirketi, 2012 yılında Alman Silahlı Kuvvetleri’nin insansız hava aracı pilotlarının eğitimine de başladı; bu pilotlar, genel havacılık bilgilerini edinmek için önce normal pilot eğitimi almak zorundalar.
Şu anda Lufthansa’nın hava kuvvetleri savaş uçağı pilotlarının temel eğitimine de girip girmeyeceği tartışılıyor. Şirketin CEO’su Carsten Spohr mart ayında, bu konuda “son aylarda çok ilginç ve olumlu görüşmeler” yapıldığını açıklamıştı.
Handelsblatt gazetesi, bunun gerçekleşmesi halinde savaş uçağı pilotlarının temel eğitimlerini Lufthansa’da alacaklarını belirtiyor; sadece “sertifikasyon ve askeri pilot eğitimi” Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilecek ve bu durumda Hava Kuvvetleri’nin yükü önemli ölçüde azalacak.
‘Sivil’ ve ‘askeri’ şirket ayrımı silikleşiyor
Son olarak, Lufthansa, teknik bölümü için Bundeswehr’den yeni siparişler almaya çalışıyor. 60 yılı aşkın bir süredir Bundeswehr’in uçuş hizmetlerini üstleniyor ve özellikle bakım ve onarım işlerini yürütüyor.
Şirket yönetimi, 2019 yılında askeri işlere daha fazla girme kararı almıştı. Bu plan, federal hükümetin ilk 100 milyar avroluk özel borç tahsis etmesiyle daha da ivme kazandı.
Bu ve gelecekteki askeri harcamalardan yararlanmak için Lufthansa Technik, “Defense” adında bir yan kuruluş kurdu. Bu kuruluş, Alman Silahlı Kuvvetleri ile ABD’nin F-35 savaş uçağı ve Boeing Chinook CH-47 nakliye helikopterinin bakım ve onarımına ilişkin olası siparişler için görüşmeler yürütüyor. Her iki uçak da Alman Silahlı Kuvvetleri tarafından satın alınacak.
Bunun yanı sıra Lufthansa, Alman Donanması’na teslim edilecek P-8 Poseidon deniz keşif uçağının bakım ve onarım ihalesini de almayı hedefliyor. Uçağın, Lufthansa Technik’in bakımında büyük deneyime sahip olduğu sivil kısa ve orta menzilli Boeing 737’in temel alınarak üretildiği belirtiliyor.
Ayrıca Boeing, 2022’nin sonunda Alman konsorsiyuma, Yeni Zelanda Silahlı Kuvvetleri tarafından tedarik edilen P-8 deniz keşif uçağının bakım ve onarımını da devretti.
Dolayısıyla Lufthansa, askeri işlere sadece ulusal değil, uluslararası alanda da girmek istiyor.
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Avrupa2 gün önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD’nin İran’a baskısı: Yay gerildi ama henüz tam çekilmedi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’