Bizi Takip Edin

Avrupa

AB, Rusya’nın ‘gölge filosuna’ yaptırım uygulayacak

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), 14. yaptırım paketinin bir parçası olarak Rusya’nın ‘gölge filosunda’ yer alan 11 gemiye kısıtlama getirmeyi planlıyor.

Söz konusu gemiler arasında dört yakıt tankeri, iki petrol tankeri, enerji devi Novatek’in Kamçatka yarımadasındaki sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) aktarma projesinde kullanılan iki gaz depolama gemisi ve bir kargo gemisi bulunuyor.

‘Gölge filo’, uzun zamandır gündemde ve Rusya’nın AB ve G7 ülkelerinin Rus petrolüne uyguladığı tavan fiyatı aşmasını sağlıyor.

Bloomberg‘in haberine göre AB’nin getirmeyi planladığı kısıtlamalar arasında, gemilerin AB üyesi ülkelerin limanlarına girmesinin ve mürettebat değişiklikleri de dahil olmak üzere sigorta ve bakım, yükleme ve boşaltma hizmetleri, vinçler ve römorkörler ve gemi tedarik işleri için Avrupalı şirketleri kullanmasının yasaklanması yer alıyor.

AB’nin yeni bir yaptırım paketinin parçası olarak Rusya Merkez Bankası’nın finansal haberleşme sistemi olan SFPS’i de yasaklayacağı bildiriliyor.

Yeni paket aynı zamanda hammadde ithalat ve ihracatına yönelik bazı yeni kısıtlamalar da içerebilir.

Uluslararası P&I Kulüpleri Grubu geçtiğimiz günlerde Rusya’nın petrol taşımacılığı yapan ‘gölge filosuna’ dair detayları paylaşmıştı.

P&I, G7 ülkelerinin Rus petrolüne tavan fiyat uygulamasının ardından, çok sayıda geminin paralel ticaret için ‘gölge filoya’ katıldığını öne sürmüştü.

Avrupa

AB’den Ukrayna’nın yeniden imarı için 10 milyar avroluk yatırım hamlesi

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın yeniden imarı için 10 milyar avroya kadar ek yatırım çekmesi beklenen yeni bir programı duyurdu. Program kapsamında, başlangıç sermayesi 220 milyon avro olan bir doğrudan yatırım fonu kurulurken, 2,3 milyar avroluk yeni bir mali destek paketi de açıklandı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın yeniden imarı için 10 milyar avroya kadar ek yatırım çekmesi beklenen yeni bir programı duyurdu.

Avrupa Komisyonu’nun internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, program kapsamında yeni bir doğrudan yatırım fonu kurulurken, 2,3 milyar avroluk ek bir mali destek paketi de sunulacak.

Doğrudan yatırım fonu kuruldu

Avrupa Yatırım Bankası ile Fransa, Almanya, İtalya ve Polonya hükümetlerinin katılımıyla oluşturulan fonun başlangıç sermayesi 220 milyon avro olarak belirlendi.

Avrupalı müttefikler, 2026 yılına kadar fona çekilecek toplam kaynak miktarını 500 milyon avroya çıkarmayı hedefliyor.

Fonun amacı, doğrudan yatırımları teşvik ederek, iş altyapısını geliştirerek ve piyasa aktörlerini bir araya getirerek Ukrayna ekonomisini desteklemek olarak açıklandı.

Açıklanan yeni mali destek paketi ise 1,8 milyar avroluk kredi garantileri ve 580 milyon avroluk hibe yardımından oluşuyor.

Avrupa Komisyonu, fonun ülkenin uzun vadeli yeniden inşasına yönelik yatırım ekosisteminin önemli bir parçası olacağını vurguluyor.

BlackRock, Ukrayna’nın yeniden imarı planından çekildi

‘Ukrayna her geçen gün AB’ye yaklaşıyor’

Von der Leyen, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bugün AB, sadece ana bağışçı değil, aynı zamanda Ukrayna’nın geleceğine yönelik kilit bir yatırımcı olarak rolünü teyit ediyor. Evleri yeniden inşa etmek, hastaneleri açmak, işletmeleri yeniden faaliyete geçirmek ve enerji güvenliğini sağlamak için 2,3 milyar avro tutarında anlaşmalar imzaladık. Bu, eyleme geçmiş dayanışmadır. Ukrayna enerji, eğitim, dolaşım ve kültür alanlarında her geçen gün AB’ye daha da yaklaşıyor. Avrupa, bugün de yarın da Ukrayna’nın yanındadır,” diye konuştu.

Yeniden imarın maliyeti 524 milyar doları aşıyor

Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, Ukrayna’nın 10 yıllık yeniden inşa planının (2025-2035) hayata geçirilmesi için gereken toplam yatırım miktarı 524 milyar doları aşıyor.

En büyük kayıplar 57 milyar dolarla konut sektöründe, yaklaşık 36 milyar dolarla ulaşım altyapısında ve 20 milyar dolarla enerji ve madencilik sanayisinde kaydedildi.

2022’de başlayan tam kapsamlı savaşın ardından saldırılar ülke geneline yayılmış olsa da en çok zararı Rusya tarafından kısmen kontrol edilen Donetsk, Lugansk, Zaporojye ve Herson oblastları ile Harkov oblastı gördü.

Dünya Bankası raporuna göre, doğrudan hasarın yüzde 66’sı (116 milyar dolar) ve tüm yeniden inşa maliyetlerinin yüzde 47’si (248 milyar dolar) bu bölgelere ait.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Ursula von der Leyen güvensizlik oylamasını atlattı

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bir dizi taviz verdikten sonra Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Komisyonu aleyhine sunulan ilk güvensizlik önergesi oylamasından kurtuldu.

Perşembe günü, milletvekillerinin açık çoğunluğu gensoru önergesini reddetti. Fakat von der Leyen, Sosyal Demokratlara, önceki planların aksine sosyal fonu ayrı bir fon olarak sürdüreceğini ve daha önce engellediği ayrımcılıkla mücadele direktifini AP’ye sunacağını taahhüt etmek zorunda kaldı.

Bu tavizler, von der Leyen’in Covid-19 aşı alımı ve diğer önlemlerle ilgili şüpheli bir anlaşma ile tüm parlamento gruplarında büyük hoşnutsuzluk yaratması nedeniyle gerekli hale gelmişti. Gözlemciler, oylama sonrasında von der Leyen’in konumunun zayıfladığını düşünüyor.

Güvensizlik önergesi, Romanya’dan sağcı bir milletvekili tarafından parlamentoya sunulmuştu.

Romanya’da von der Leyen’e öfke var

Ursula von der Leyen’e karşı güvensizlik önergesi, Romanya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaşanan entrikalarla tetiklendi.

Romanya’da, sağcı aday Călin Georgescu’nun ilk turda zaferinin ardından seçim sonuçları iptal edilmişti.

Takip eden aylarda, Georgescu’nun tekrar seçimlerde yeniden aday olması Romanya yargısı tarafından engellendi. Romanya halkının büyük bir kısmı, bunun Georgescu’ya karşı hoşnutsuzluğunu açıkça ortaya koyan Avrupa Komisyonu’nun talebi üzerine yapıldığına inanıyor.

Von der Leyen, Aralık 2024 ortasında, sosyal medya platformu TikTok’un olası ihlallerini soruşturacağını da açıklamıştı; TikTok kullanıcıları Georgescu için yoğun bir kampanya yürütmüştü.

Mart ayında Bükreş’teki gösterilerde öfkeli sloganlar atılmıştı ve AB’ye duyulan güvensizlik, tekrar edilen seçimlerde Batı Avrupa’nın müdahalesiyle daha da arttı.

Von der Leyen’e karşı güvensizlik önergesi, Romanyalı sağcı parti AUR milletvekili Gheorghe Piperea tarafından sunuldu ve tekrar seçimlerde Georgescu’nun yenilgiye uğrayan halefi George Simion tarafından desteklendi.

Covid-19 aşıları skandalında oklar von der Leyen’i gösteriyor

Piperea, AP’de von der Leyen’e yönelik hoşnutsuzluğun aşırı sağcı grupların ötesine geçerek önemli ölçüde arttığı bir dönemde önergesini sundu.

Bunun nedenlerinden biri, Komisyon Başkanı’nın ABD’li ilaç şirketi Pfizer’in başkanı Albert Bourla ile imzaladığı, 1,8 milyon doz Covid-19 aşısının 35 milyar dolar gibi şaşırtıcı bir bedelle teslim edilmesini öngören sözleşmeyle ilgili skandal.

Fiyatın çok yüksek ve sipariş edilen aşı dozunun fazla olduğu düşünülüyor; von der Leyen’in Bourla ile anlaşmayı kabul ettiği kısa mesajlar, mevcut başkanın Alman savunma bakanı olduğu dönemde gönderdiği kısa mesajlar gibi takip edilemiyor.

Aşı anlaşmasını çevreleyen şüpheli koşulların yanı sıra, von der Leyen’in Avrupa Parlamentosu’na danışmadan, 800 milyar avroya mal olacak ve benzeri görülmemiş bir maliyetle “ReArm EU” silahlanma programını onaylama kararı da hoşnutsuzluğu önemli ölçüde artırdı.

Son olarak, AP’deki birçok siyasi grubun iradesine aykırı olarak, “yeşil yıkama” (greenwashing) karşıtı yasa tasarısını tek taraflı olarak geri çekti. 

Başkandan art arda tavizler

Güvensizlik önergesi dün perşembe günü milletvekillerinin çoğunluğu tarafından reddedildi. Bunun başlıca nedeni, önergenin, siyasi grupların, özellikle Sosyal Demokratlar ve Yeşillerin işbirliği yapmak istemediği sağcı bir milletvekili tarafından sunulmuş olması.

Önerge, Fransız Ulusal Birlik (RN), Belçika Vlaams Belang ve Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) dahil olmak üzere tüm Avrupa için Vatanseverler (PfE) grubu ile Almanya için Alternatif (AfD) dahil olmak üzere Avrupa Egemen Uluslar (ESN) grubu tarafından desteklendi.

Avrupa Halk Partisi (EPP), Sosyal Demokratlar (S&D) ve Liberallerin açık çoğunluğu dahil olmak üzere 360 milletvekili önergeye karşı oy kullandı. 

Fakat von der Leyen, özellikle Sosyal Demokratların desteğini sağlamak için iki taviz vermek zorunda kaldı. Avrupa Sosyal Fonu +, 2028’den 2034’e kadar bağımsız bir fon olarak kalacak ve Komisyon, daha önce ertelenen ayrımcılıkla mücadele direktifini önümüzdeki hafta sunacak.

Muhafazakâr AP grubu bölündü

Avrupa Muhafazakarlârı ve Reformistleri (ECR) fraksiyonu ise oylamada bölündü.

Romanya’nın AUR partisinin üyelerinin yanı sıra, önergeye Polonya’nın PiS (Hukuk ve Adalet) partisinin üyeleri önergeye destek verdi. Bu üyeler arasında ECR fraksiyonunun iki liderinden biri olan Patryk Jaki (PiS) de vardı.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisinin grup lideri Nicola Procaccini ve FdI grubu ise önergeye karşı çıktı. FdI, bir süredir muhafazakâr EPP ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile yakın işbirliği içinde çalışıyor

 ECR grubunda oylamaya katılanların oranı, sadece yüzde 56 ile son derece düşüktü; 79 milletvekilinden 35’i taraf tutmamak için oylamadan çekildi.

Grup içindeki anlaşmazlık, EPP’nin şu anda sistematik olarak işbirliği yaptığı partiler ile AUR gibi hâlâ iktidardan dışlanan partiler arasında devam ediyor.

AP’de sağcı çoğunluk dönemi ne zaman başlayacak? 

EPP grubu artık belirli alanlarda ECR grubunun bir kısmıyla işbirliğinin ötesine geçerek, göçün önlenmesi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan kısmi ayrılma gibi bazı konularda PfE grubuyla birlikte oy kullanıyor. 

Öte yandan bunun sadece Avrupa Parlamentosu’na sunulan karar tasarıları veya raporlar için geçerli olduğu söyleniyor; EPP grubu, yasama kararlarında henüz PfE ile hareket etmiş değil.

Elbette bu, özellikle Sosyal Demokratlar üzerinde, EPP’nin PfE ile birlikte oy kullanmasını önlemek için önemli ölçüde sağa kayma baskısını artırmayı da başardı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Merz’den Alman şirketlerine askerileşme çağrısı

Yayınlanma

Alman Şansölyesi Friedrich Merz, Alman Sanayi Federasyonu (BDI) tarafından düzenlenen bir etkinlikte, şirketlerin “işletmelerine olumsuz etkileri olsa bile” çalışanlarının yedek asker olarak hizmet etmesine izin vermesi gerektiğini söyledi.

Alman hükümeti, askeri rezervlerini genişletmek için özel sektörle daha yakın işbirliğine güveniyor. Alman Silahlı Kuvvetleri, yıllardır Alman şirketleriyle sistematik olarak “yedek ortaklıklar” kuruyor.

Rusya ile olası bir savaşa hazırlık kapsamında Berlin, yedek askerleri öncelikle iç güvenlik için kullanmayı planlıyor; profesyonel askerler ise savaş durumunda esas olarak doğu cephesinde görevlendirilecek.

Alman Silahlı Kuvvetleri, yedek askerleri halihazırda büyük çaplı manevralara dahil ediyor. Lufthansa ve Amazon gibi çok sayıda şirketin yanı sıra orta ölçekli şirketler ve Federal İstihdam Ajansı da iç güvenlik alanında orduyla işbirliği anlaşmaları imzaladı.

BDI, yedek hizmetin basitleştirilmesinin çok ötesine geçen, silahlanma konusunda devlet ve sanayi arasında yakın işbirliği çağrısında bulunuyor.

Sanayiye savaşa hazırlık çağrısı

Haziran sonunda Şansölye Merz, Alman Sanayicileri Birliğinin (BDI) uluslararası konferansı “Sanayi Günü”nde, federal hükümetin Alman girişimcileri her türlü göreve “çağırmayı” planladığını duyurdu.

Merz’e göre, bu durum silahlanma politikası için de geçerli. Rusya ile olası bir savaşa hazırlık olarak, federal hükümet kapsamlı bir askeri yedek güç oluşturmak istiyor. Bu yedek güç, askeri eğitim almış eski askerlerden veya gönüllü askerlik hizmetinde temel eğitimi almış “asker olmayan” kişilerden oluşacak ve barış zamanında özel sektörde çalışacak ama gerektiğinde ordu tarafından askere çağrılacak.

Merz, sanayicilere yaptığı çağrıda, “silahlı kuvvetlerdeki yedek tatbikatlar için işgücünden yedek askerleri ‘bir veya iki hafta’ süreyle serbest bırakmaya hazır olmaları gerektiğini” söyledi ve “silahlı kuvvetlerin büyüme kapasitesinin sizin desteğiniz olmadan” sağlanamayacağını belirtti.

Karşılığında, vergi indirimleri ve bürokrasinin azaltılmasını vaat eden Merz, devletin askeri tatbikatlar süresince ücret maliyetlerini de karşılayacağını vurguladı.

Almanya’nın iç güvenliği yedeklere emanet edilecek

Yedek askerler, askeri çevrelerde “Almanya Operasyon Planı”nın ilk büyük deneme çalışması ve dolayısıyla “İç Güvenlik Güçleri”nin ilk ülke çapında tatbikatı olarak kabul edilen Quadriga 2024 manevrasına geçen yıl da katılmıştı.

Tatbikat sırasında yedek askerler, Kuzey Amerika veya Batı Avrupa’dan Almanya üzerinden Doğu Avrupa’ya giden NATO birliklerinin yürüyüşünü kolaylaştırmakla görevlendirilmişti.

Kendi açıklamalarına göre, Bundeswehr savaş durumunda birliklerinin çoğunu doğu cephesine konuşlandıracak ve bu nedenle, çoğunluğu yedek askerlerden ve sadece birkaç aktif askerden oluşan iç güvenlik güçlerine güvenecek. 

Fakat Bundeswehr’in “personel, operasyonel hazırlık ve dayanıklılığının acil olarak artırılması” için, silahlı kuvvetler sadece orada değil, “tüm görev yelpazesinde yedekler tarafından” güçlendirilecek. Bu, temel bir güvenlik politikası belgesi olan savunma politikası kılavuzunda belirtiliyor.

Sivil-asker bağlantısı güçlendirilecek

Merz’in “Sanayi Günü”nde açıkladığına göre, silahlı kuvvetlerin büyüklüğünün artırılmasında en önemli sorun mali kaynaklar değil, “nitelikli personel” bulmak.

Dolayısıyla büyük bir yedek güç, iki yönlü bir çözüm sunmayı amaçlıyor: bir yandan düzenli silahlı kuvvetlerin personel yükünü hafifletmek, diğer yandan Bundeswehr için özel sektörde bir ağ görevi görerek ordunun yeni nitelikli askerler kazanmasını sağlamayı hedeflemek.

Eski Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, mart ayında İç Güvenlik Tümeninin kuruluş töreninde “İç güvenlik sadece Bundeswehr’in görevi değil, tüm toplumun görevidir,” demiştir.

Hem orduda hem de sivil ekonomide yer alan iç güvenlik yedekleri, “askeri koruma ve sivil direnç arasındaki bağlantı” olarak görülüyor.

Alman sanayicileri müstakbel hükümetten askerileşmeyi yoğunlaştırmasını istiyor

Şirketler ‘yedek askerlerin’ ortakları olacak

2016 yılından bu yana, Federal Savunma Bakanlığı ve Alman Silahlı Kuvvetleri Yedekler Derneği, yedeklerin oluşturulmasına katkıda bulunan ve çoğunlukla personelini yurtiçi güvenlik hizmetine almayı ve görevlendirmeyi kabul eden şirketlere “Yedeklerin Ortağı” işveren ödülünü veriyor.

Bu ödülü son kazananlar arasında Amazon ve Airbus, birkaç orta ölçekli şirket ve Federal Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Birliği bulunuyor. Hessen Eyalet Tabipler Birliği geçen yıldan, Wiesbaden İstihdam Ajansı ise bu yılın nisan ayından beri Alman Silahlı Kuvvetlerinin resmi ortağı.

Savunma Bakanlığı ve Federal İstihdam Ajansı da Kasım 2024’te “askeri personel alımının güçlendirilmesine ilişkin temel anlaşma”yı imzalamıştı.

Haziran başından bu yana Lufthansa Grubu da yedek kuvvetlerin ortağı. İnsan Kaynakları Direktörü Michael Niggemann, “kendisi ve meslektaşları için çalışanların vatan güvenliğinin önemine ilişkin farkındalığı artırmanın özellikle önemli olduğunu” vurguladı.

Alman Silahlı Kuvvetleri ile bu tür işbirliği anlaşmaları imzalayan şirketlerin sayısı kamuoyuna açıklanmıyor. Alman Silahlı Kuvvetleri için yedek askerler, çeşitli mesleki uzmanlıkları açısından da önemli bir değer teşkil ediyor.

Alman sanayisine Bundeswehr’in yeniden yapılandırılmasında aktif rol

Siyaset ve iş dünyası arasındaki işbirliği, BDI’nın “total savunma” sloganı altında çağrıda bulunduğu yedek kuvvetlerle ilgili işbirliğinden daha da öteye gidiyor.

BDI Başkanı Peter Leibinger, endüstrinin Avrupa’nın savunması için donanım ve yazılımı, “zırh çeliği ve çip tasarımını sağladığını söyledi fakat “sadece fabrikaları tam kapasiteyle çalıştırmaktan” daha fazlasını yapabileceklerini kaydetti.

Leibinger’e göre girişimciler, Bundeswehr’in yeniden yapılandırılmasında “aktif ve yaratıcı bir rol” oynamalı. Leibinger, Alman sanayicilerini, gerekirse yeniden silahlanmanın başarısını “bireysel maksimum kârlarının” üstünde tutmaya çağırdı.

Haziran ayında BDI, federal hükümeti “etkili bir sivil-askeri savunma sistemi için tutarlı bir konsept” geliştirmeye çağıran bir bildiri yayınlamıştı. Küresel “jeopolitik ve iktisadi çalkantılar” göz önüne alındığında, Federal Cumhuriyet’in tüm endüstriyel ekosisteminin yeteneklerinin, Bundeswehr’in “kalıcı yüksek operasyonel hazırlığı”nı mümkün olan en kısa sürede sağlamak için daha etkili bir şekilde kullanılması için çağrıda bulunmuştu.

BDI, Alman hükümetini bunu başarmak için “iş dünyası ve sivil toplumla yakın işbirliği içinde çalışmaya” çağırmıştı. Sadece askeri güç oluşturmanın yeterli olmadığını savunan BDI, bu nedenle güvenlik politikası ve sanayi politikasının tutarlı bir şekilde koordine edilmesini istedi.

BDI, Almanya’nın “iç ve dış tehditlere” karşı “toplumsal konsensüs”e ihtiyacı duyduğunu; savaş ve barışın ayrılmasının da “modasının geçtiğini” savunmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English