Bizi Takip Edin

Diplomasi

BRICS tarım ittifakı kurmaya hazırlanıyor

Yayınlanma

BRICS ülkeleri, Rusya’nın öncülüğünde tarım alanında işbirliğini artırmak amacıyla bir ittifak kurmaya hazırlanıyor. İttifakın amacı, üye ülkelerin gıda güvenliğini sağlamak ve Batı’ya alternatif bir işbirliği modeli oluşturmak olarak açıklandı.

Haziran ayında düzenlenecek kongrede, Rusya’nın girişimiyle BRICS Tarım İttifakı’nın kurulması planlanıyor. Bu bilgiyi, Ulusal Koruyucu Tarım Hareketi Başkanı Lyudmila Orlova, İzvestiya gazetesine yaptığı açıklamada duyurdu.

2025’te birliğin başkanlığını üstlenecek olan Brezilya’ya, eş düzenleyici olarak katılma teklifi resmen iletildi.

Avrasya Ekonomi Birliği (AEB) ülkeleri ve gözlemcileri, örneğin Kazakistan ve Özbekistan da yeni birliğe ilgi gösterdi. BRICS kongresi haziran ayında yapılacak ve birliğin Tarım İttifakı’nın kurulması burada onaylanacak.

Orlova, gazeteye verdiği demeçte, “Aralık ayında bir yuvarlak masa toplantısı yaptık ve şimdi bir kongre düzenlenmesi ve böyle bir ittifakın kurulması konusunda anlaştık. 10’dan fazla ülke yanıt verdi. Şu anda belgeleri, mekanizmaları tamamlıyor ve bir program oluşturuyoruz. Birliğin başkanı olduğu için Brezilya’yı eş düzenleyici olarak görüyoruz. Şu anda yanıt bekliyoruz. Tüm belgeler onaylandı ve üzerinde anlaşmaya varıldı,” dedi.

Yeni ittifakın, Batı işbirliği modellerine bir alternatif sunarak, devletlerin tarım ve ekoloji alanındaki teknolojilerdeki çabalarını birleştirmesi amaçlanıyor.

Orlova, her birinin ayrı bir yöneticisi olacak çeşitli programlar geliştirildiğini ve bu yöneticilerin sadece Rus tarafından olmayacağını belirtti. BRICS Tarım İttifakı’nın dönüşümlü başkanlık esasına göre çalışacağı tahmin edilebilir.

İttifakın hedeflerinden biri, tarım sektöründe karbon ayak izini azaltmaya yönelik programlar geliştirmek olabilir.

Bu genellikle hassas tarım teknolojilerinin uygulanmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını ve emisyon izleme sistemlerini içeriyor.

Son zamanlarda, karbon kredilerine özel bir önem veriliyor. Bu, ülkelerin veya şirketlerin CO₂ emisyonunu azaltmaları karşılığında mali tazminat aldıkları bir mekanizma.

Teorik olarak, BRICS, Avrupa Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) gibi Batılı benzerleriyle rekabet ederek, bu tür kredilerin ticareti için kendi platformunu oluşturabilir.

Orlova, ittifakta sadece BRICS üyelerinin veya ortaklarının beklenmediğini belirtti. AEB üyesi ve gözlemci ülkeler, Kazakistan ve Özbekistan da projeye ilgi gösteriyor.

Söz konusu devletler, önemli tarım kaynaklarına sahip olduklarından, gelecekteki ittifakın potansiyelini katlayarak artırabilirler.

Orlova, “Mevcut zor durum nedeniyle, bu konuda henüz Batılı ülkelerle temasa geçmedik. Ancak genel olarak bizimle oldukça rahat iletişim kuruyorlar. Geçen yıl konferansımızda bile konuştular. Bilimsel konularda, tarım konularında bilgi alışverişi konusunda ABD, Kanada ve Avrupa ülkeleriyle işbirliği yapıyoruz. İlişkilerdeki soğukluk geçiyor,” değerlendirmesini yaptı.

Geçtiğimiz haziran ayında, Mısır, Brezilya, Hindistan ve Çin’den iş dünyası liderleri ve büyük sektör kuruluşları da dahil olmak üzere 200’den fazla Rus ve 100 yabancı delege, BRICS ülkelerinin tarım sanayi kompleksi üzerine bir konferansa katıldı.

Bununla beraber 2024 yazında BRICS üyesi ülkeler için tek bir tarım tahıl borsası oluşturulması yönündeki girişimler tartışıldı.

Daha önce, 20 Nisan’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hükümete Merkez Bankası ile birlikte ilgili teklifleri sunma talimatı vermişti. Uzmanlar, böyle bir borsanın oluşturulmasının birkaç yıl alacağını düşünüyor.

BRICS uzman konseyi başkanı Viktoriya Panova, İzvestiya‘ya yaptığı açıklamada, “Daha önce hem BRICS hem de G20 hattında, tarımsal etkileşim alanında bilgi alışverişi platformları oluşturulduğunu hatırlıyoruz. Her BRICS ülkesi belirli bir yönden sorumluydu. Ve bu, özellikle bu birlik içinde çok daha iyi organize edilmişti,” ifadesini kullandı.

BRICS Tarım İttifakı’nın 2025’te kurulması sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik nedenlere de dayanıyor.

Küresel güç merkezleri arasındaki artan rekabetin ortasında, birliğe üye ülkeler gıda güvenliğini güçlendirmeye ve Batılı kurumlara olan bağımlılığı azaltmaya çalışıyor.

Önemli bir faktör de Washington ve Brüksel’in Rusya üzerindeki sert yaptırım baskısı ve bu durum bumerang gibi kendilerine ve genel olarak küresel gıda tedarik zincirlerine yansıyor. En büyük zararı Afrika ve Asya’daki gelişmekte olan ülkeler görüyor.

MGIMO Dünya Siyasi Süreçleri Bölümü Doçenti Denis Kuznetsov, İzvestiya‘ya verdiği demeçte şunları söyledi:

“Bu, dünyadaki gıda krizinin şiddetlenmesi ve ana tedarikçi ülkeler için tarım ürünleri ticaretinin zayıf düzenlenmesi zemininde gerçekleşiyor. Tarım ittifakı, kontrollü ticaretin organize edilmesini, kârlı ticaret sözleşmelerinin yapılmasını ve küresel tarım pazarındaki fiyatları kontrol etmek için ulusal para birimlerinde ödeme kurallarının oluşturulmasını sağlayacak. Bu fikrin gelişmekte olan dünyanın liderleri tarafından desteklenmesinde, Batılı ülkelerin katılımı olmadan sektördeki küresel düzenlemeyi etkileme girişimi görülebilir.”

Batılı ülkeler, BRICS’in potansiyelini fark ederek kendi girişimlerini desteklemeye başlayabilirler.

Özellikle, BRICS Tarım İttifakı’nın benzerlerinin Almanya tarafından geliştirilebileceği ve Almanya’nın tarım, ekoloji ve sürdürülebilir kalkınma alanlarında işbirliği için Küresel Güney ülkelerini de çekebileceği yönünde bilgiler var.

BRICS konsolide olmayı başaramazsa, Batı, gelişmekte olan ülkelere siyasi tavizler karşılığında mali ve teknolojik avantajlar sunarak inisiyatifi ele geçirebilir.

Aciliyetin bir diğer faktörü de ABD’den gelen artan ekonomik baskı riski. ABD Başkanı Donald Trump, dolardan vazgeçilmesi durumunda BRICS ülkelerinin mallarına yüzde 100 gümrük vergisi uygulamaya hazır olduğunu açıkladı.

Bu tehdit, birliğin ulusal ve dijital para birimlerinde ödemeler de dahil olmak üzere alternatif ödeme mekanizmaları geliştirme planları nedeniyle geldi.

BRICS’in mali sistemine entegre edilmiş bir tarım ittifakı, dolarlık bölge dışında gıda tedarikinin istikrarını sağlayarak bu tür yaptırımlara karşı bir koruma aracı olabilir.

BRICS, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 42’sini ve kara alanının yüzde 30’undan fazlasını kapsıyor ve bu da onu tarımsal işbirliği için ideal bir platform haline getiriyor.

Birlik, Rusya ve Kazakistan kara toprakları, Brezilya tropikal toprakları, Hindistan’ın işgücü ve Çin teknolojileri olmak üzere fazlaca bir kaynak kombinasyonuna sahip.

Diğer yandan ortak ülkelerin katılımı ittifakın coğrafyasını genişletecek ve dünya pazarlarındaki etkisini artıracak. Denis Kuznetsov’a göre, Rusya için bu proje, BRICS’in itici gücü, birliğin gelişimi için proje ve fikir üreten bir ülke olduğunun kanıtı.

Diplomasi

New York Post: Trump’ın İran’a misilleme yapma niyeti yok

Yayınlanma

New York Post’a konuşan Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın Katar’daki bir ABD üssüne yönelik misilleme saldırısının ardından Başkan Trump’ın daha fazla eylemde bulunma niyetinde olmadığını açıkladı. Yetkilinin iddiasına göre, Tahran’ın fırlattığı 10 füzeden 9’u imha edilirken, saldırının Katar’ın ‘itibarını kurtarmak’ için koordineli olduğu düşünülüyor.

İsmi belirtilmeyen Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın geçtiğimiz saatlerde Katar’daki bir ABD üssüne yönelik “başarısız misilleme” saldırısının ardından Başkan Donald Trump’ın İran’a karşı daha fazla eylemde bulunmayı planlamadığını açıkladı.

New York Post‘a konuşan askeri kaynak, “Mevcut durum devam ettiği sürece, Trump’ın ‘başarısız misilleme’ için karşılık verme niyeti yok,” ifadelerini kullandı.

Yetkilinin aktardığına göre Tahran, el-Udeyd Hava Üssü’ne toplam 10 füze fırlattı ve bu füzelerden 9’u başarıyla imha edildi.

Geriye kalan tek mühimmatın ise “açık bir alana” isabet ettiği ve herhangi bir can kaybına yol açmadığı belirtildi.

Beyaz Saray tarafından X platformu üzerinden yayımlanan bir fotoğrafta, Başkan Donald Trump’ın 21 Haziran 2025’te Beyaz Saray’daki Durum Odası’nda olduğu görülüyor.

Aynı kaynak, gazeteye yaptığı değerlendirmede füze saldırılarının koordineli bir şekilde gerçekleşmiş gibi göründüğünü ve Katar’ın “itibarını kurtarmak” amacıyla kendisinin hedef alınmasına izin verdiğini öne sürdü.

Trump: İran’ın yanıtı oldukça zayıftı

Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerinin yerle bir edilmesine yönelik resmi yanıtının “oldukça zayıf” olduğunu ve buna “son derece etkili” bir şekilde karşılık verdiklerini açıkladı.

Kendi sosyal medya platformu Truth Social’dan paylaşımda bulunan Trump, İran’ın saldırı öncesinde kendilerine erken bilgi verdiğini belirterek bu jest sayesinde herhangi bir can kaybı ya da yaralanma yaşanmadığını ifade etti.

Trump, yaptığı açıklamada, İran tarafından toplam 14 füze ateşlendiğini, bunlardan 13’ünün düşürüldüğünü, birinin ise tehdit oluşturmayan bir yöne gittiği için “serbest bırakıldığını” belirtti.

Saldırıda hiçbir Amerikalının zarar görmediğini ve neredeyse hiç maddi hasar meydana gelmediğini memnuniyetle bildirdiğini söyledi.

‘Umarım nefret sona erer’

İran’ın bu hamleyle “içini boşalttığını” ifade eden Trump, “Umarız bundan sonra artık nefret sona erer,” dedi. Trump, İran’a saldırıdan önce kendilerine bilgi verdiği için teşekkür ettiğini de sözlerine ekledi. Bu erken bilgilendirmenin can kaybı ve yaralanmaların önüne geçtiğini vurguladı.

Açıklamasının devamında bölgedeki barış ihtimaline de değinen Trump, “Belki artık İran, bölgedeki barış ve uyum yönünde ilerleyebilir,” ifadelerini kullandı. Trump, aynı zamanda İsrail’i de benzer bir adım atması için “güçlü şekilde teşvik edeceğini” belirtti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu

Yayınlanma

Çin, pazar günü ABD ve İsrail’i sert bir şekilde eleştirerek, İran ile çatışmayı yatıştırmaları, sivil güvenliğini öncelikli hale getirmeleri ve uluslararası hukuka uymaları çağrısında bulundu. Bu arada, Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu.

Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Fu Cong, 10 gün içinde üçüncü kez toplanan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) acil toplantısında, Washington’un İran’ın egemenliğini ihlal ettiğini, “Orta Doğu’daki gerilimi tırmandırdığını ve uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme rejimine ağır bir darbe vurduğunu” söyledi.

Fu, “Uluslararası toplum adaleti savunmalı ve durumu yatıştırmak, barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için somut çabalar göstermelidir” diye ekledi.

Veto hakkına sahip beş daimi üye ve 10 geçici üye, genel hatlarıyla çatışmanın sona erdirilmesinin önemine değinirken, açıklamaları hızla jeopolitik çizgilerle bölündü. Çin ve Rusya İran’ı savunurken, ABD ve müttefikleri İsrail’i savundu ve her iki taraf da birbirini kınadı.

Pekin’in, B-2 uçaklarından GBU-57 Massive Ordnance Penetrator bombaları kullanılarak İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan tesislerini hedef alan karmaşık bir operasyon olan ABD saldırısını eleştirisi büyük ölçüde diplomatik şekilde ifade edilirken, Moskova daha sert ifadeler kullandı: “Rusya, ABD’nin sorumsuz, tehlikeli ve kışkırtıcı eylemlerini en kesin şekilde kınamaktadır. Washington, bir kez daha uluslararası topluma olan tam saygısızlığını göstermiştir.”

Çin, Rusya ve Pakistan da pazar günü, acil ve koşulsuz ateşkes çağrısı yapan ortak bir karar tasarısı sunacaklarını, taslak metni dağıttıklarını ve BM üyelerinden pazartesi akşamı kadar geri bildirim istediklerini açıkladılar.

Taslağın kabul edilmesi için en az dokuz olumlu oy ve ABD, Fransa, İngiltere, Rusya veya Çin’den oluşan P5 üyelerinden hiçbirinin veto etmemesi gerekiyor.

Arab News’e göre, karar, “İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer programının tamamen barışçıl niteliğini garanti altına almak karşılığında tüm çok taraflı ve tek taraflı yaptırımların tamamen kaldırılmasını” öngören bir anlaşma çağrısında bulunuyor.

Fu, ateşkes ve sivillerin korunmasının yanı sıra, pazar günü açıkladığı dört maddelik planda, diyalog taahhüdü ve Güvenlik Konseyi’nin daha güçlü adımlar atması çağrısında bulundu ve Çin-Rusya-Pakistan kararını küresel konsensüs için ideal bir araç olarak gösterdi.

Çin’in dış politika alanında 38 yıllık deneyime sahip deneyimli diplomat Fu, “Büyük bir kriz karşısında seyirci kalamaz” dedi. “Çin, sinerjiyi teşvik etmek, adaleti korumak ve Orta Doğu’da barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için uluslararası toplumla işbirliği yapmaya hazırdır” diye ekledi.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, perşembe günü İsrail’in İran’a yönelik saldırıları hakkında konuştu ve her ikisi de saldırıları kınadı. Çin Dışişleri Bakanlığı, İran’dan yaklaşık 1.800 Çin vatandaşının ve İsrail’den birkaç yüz kişinin tahliyesini koordine ettiğini açıkladı.

Pazar günü Washington, saldırısını varoluşsal ve gerekli olarak gerekçelendirdi.

ABD Büyükelçisi Shea, “40 yıldır İran hükümeti Amerika’ya ve İsrail’e ölüm çağrısında bulunarak komşularının, ABD’nin ve tüm dünyanın barış ve güvenliğine sürekli bir tehdit oluşturmuştur” dedi.

“ABD’nin müttefiklerini, kendi vatandaşlarını ve çıkarlarını savunmak için kararlı bir şekilde harekete geçme zamanı nihayet geldi” diye ekledi.

Son haftalarda, başlangıçta temkinli davranan Trump’ın desteğini kazanarak saldırıyı gerçekleştiren İsrail, ABD başkanını övgüyle bahsetti.

İsrail’in BM Büyükelçisi Danny Danon gazetecilere, “Diğerleri harekete geçmezken harekete geçen ABD ve Başkan Trump’a teşekkür ederiz. Diğerleri başka yere bakarken kararlı durduğunuz için teşekkür ederiz. Dostlarımızla ve ahlakla özgür dünyayı koruduğunuz için teşekkür ederiz” dedi ve ekledi: “Dün gece ABD inanılmaz bir cesaret ve ahlakla hareket etti. Şimdi dünyanın geri kalanı minnettarlığını göstermeli.”

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB’nin Gazze incelemesi İsrail’i kızdırdı

Yayınlanma

AB’nin İsrail ile olan ticaret anlaşmasını içten incelediği bir raporda, Gazze işgalinde anlaşmada yer alan insan hakları taahhütlerinin “ihlal edildiğine dair işaretler” tespit edildi.

Medyaya sızdırılan bir iç belgede, “Yukarıda bahsedilen bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerine göre, İsrail’in AB-İsrail Ortaklık Antlaşmasının 2. maddesinde yer alan insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler bulunmaktadır,” deniyor.

Fakat sızdırılan AB belgesi çeşitli uyarılarla dolu. Bu belge, konuyla ilgili son söz olarak değil, AB-İsrail ilişkilerinin “devam eden gözden geçirilmesine katkıda bulunmak” amacıyla hazırlanan bir ‘not’ olarak sunuluyor.

Belge, AB Dışişleri Bakanı Kaja Kallas veya AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından “herhangi bir değer yargısı” içermiyordu.

Rapor, Hamas’ın “şiddet eylemlerini dışarıda tuttuğu” için özür diledi fakat bunun kendi kapsamı dışında olduğunu belirtti.

Rapora göre, İsrail’in gıda ablukası nedeniyle Gazze’de “yarım milyon insan (beş kişiden biri)” “açlıkla karşı karşıya” idi. Raporda, “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka ve kuşatma, toplu cezalandırma niteliğinde… ve aynı zamanda savaş yöntemi olarak açlık kullanımı anlamına da gelebilir,” ifadesi yer aldı.

AB raporunda, İsrail’in “soykırım sözleşmesi kapsamındaki eylemlerin işlenmesini önlemek” amacıyla alınan “Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici kararını ihlal ettiği” belirtildi. Raporda ‘soykırım’ kelimesi ilk ve tek kez kullanıldı.

Metinde, “sivil halkın barındığı yerlere hava bombaları da dahil olmak üzere ağır silahlarla yapılan [İsrail’in] ayrım gözetmeyen saldırılar”dan bahsedildi.

AB’nin diplomatik servisi olan Avrupa Dış Eylem Servisi tarafından yürütülen inceleme, bloğun üye devletlerinin çoğunluğunun geçen ay Gazze için resmi bir soruşturma açılması talebinin ardından gerçekleştirildi.

İspanya ve İrlanda söz konusu girişimini geçen yıl başlatmış olsa da, Avrupalılar ancak son gündemlerde İsrail’in Gazze’deki savaşı konusunda sert tavırlarını sertleştirdiler fakat insani yardımın nasıl sağlanacağı konusunda derin görüş ayrılıkları devam ediyor.

İncelemenin bulguları, kamuya açık kaynaklara ve üçüncü tarafların açıklamalarına dayanan ve İsrail’in bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit eden 2024 tarihli bir önceki iç değerlendirme ile aynı metodolojiyi izliyor.

Öte yandan resmi inceleme talebi, bulguların ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda oybirliği olacağı anlamına gelmiyor.

AB dışişleri bakanları ve hafta sonlarında AB liderleri, hukuki incelemenin sonuçlarını ve artan sayıda seçenek, İsrail’in Gazze Şeridine yönelik bombardımanını durdurmayı tartışacak.

İrlanda gibi en sert İsrail muhalifleri bile ilişkilerin tamamen askıya alınmasından yana değil ve incelemeyi, ülkenin sahadaki tutumunu değiştirmeye yardımcı olabilecek bir siyasi araç olarak görüyor.

Anlaşma veya İsrail ile siyasi ilişkilerin tamamen askıya alınması için AB’nin 27 ülkesinin oybirliği gerekirken, ticaret ve enerji gibi unsurların kısmen askıya alınması için nitelikli çoğunluk yeterli.

AB-İsrail ticaret ilişkilerinin tamamen askıya alınması olası görünmese de, bir dizi AB diplomatı, üye ülkelerin çoğunluğunun bloğun en üst düzey diplomatı Kaja Kallas’ı temmuz ortasına kadar politika seçenekleri geliştirmekle görevlendireceğini tahmin ediyor.

Raporun sızmasının ardından Binyamin Netanyahu hükümeti AB’yi sert bir şekilde kınadı.

POLITICO’nun gördüğü ve İsrail hükümeti tarafından AB’ye sunulan özel bir belgede, Brüksel’in Tel Aviv ile ortaklık anlaşmasını yeniden gözden geçirme kararı “korkunç ve ahlaksız” olarak nitelendirildi.

Rapor, AB yetkililerini önyargılı kanıtlara dayanmakla ve İsrail’e adil bir yanıt verme şansı vermemekle suçladı.

İsrail 18 Haziran tarihli notasında, “Bu acı gerçekliğin ortasında, Avrupa Birliği İsrail ile ilişkilerini ‘gözden geçirme’yi düşünüyor. Bu bir politika değişikliği değil, ahlaki bir çarpıtmadır. Böyle bir girişim sadece haksız değil, aynı zamanda çirkin ve ahlaksızdır. Bu girişim, vatandaşlarını savunan bir demokrasi ile İsrailli sivilleri hedef alan ve kendi vatandaşlarını insan kalkanı olarak kullanan soykırımcı ülkeler ve örgütler arasında ayrım yapamamanın açık bir başarısızlığını yansıtmaktadır. Bu girişim, İsrail’e, bölgesel istikrara ve nihayetinde Avrupa’nın kendisine yönelik gerçek tehdide karşı körlüğü göstermektedir,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English