Bizi Takip Edin

Avrupa

Alman silah sektörü sanayisizleşmeden memnun

Yayınlanma

Almanya’da yüksek enerji maliyetleri ve Çin ile rekabet sanayiyi zorlarken, yükselen yıldız savunma sektörü büyümeye devam ediyor.

faz’da Ralph Bollmann ve Anna Sophie Kühne imzasıyla yayınlanan bir makalede, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından her yerde kesintiye uğrayan savunma sanayisindeki üretim kapasiteleri ve tüm bunların hangi parayla karşılanacağı sorularının gündeme geldiği, pek çok Avrupa ülkesinin halihazırda bütçe açıklarıyla boğuştuğu vurgulanıyor.

Askeri teçhizat stokları son yıllarda önemli ölçüde azaldı. Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü’nün hesaplamalarına göre Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) envanterindeki tank sayısı 2.398’den 339’a düştü. Tedarik mevcut hızda devam ederse, 2004 yılındaki stoklara geri dönmek bile on yıllar alacak.

Hatta araştırmacıların tahminine göre obüsler söz konusu olduğunda eski stoklara dönüş için tam bir yüzyıl gerekecek.

AB’nin ilk savunma komiseri yatırım ihtiyaçlarını tespit ediyor

Federal Meclis tarafından üç yıl önce yeniden silahlanma için onaylanan 100 milyar avroluk özel kredi 2027 yılına kadar kullanılmış olacak. faz’ın aktadığına göre GSYİH’nin sadece yüzde ikisi orduya aktarılacak olsa bile, 2028’den itibaren her yıl bütçeden en az 30 milyar avro eksilecek ki bu bile yeni konjonktürde çok az olarak kabul ediliyor.

Fakat paranın yanı sıra ekipman, mühimmat ve diğer askeri gereçlerin bir yerlerde üretilmesi gerekiyor. Avrupa Birliği’nin ilk kez bir savunma komiseri ataması da bu zorlukların üstesinden gelme çabası olarak görülüyor.

Eski Litvanya Başbakanı Andrius Kubilius, Avrupa’yı ve üye devletleri “en uç askeri olasılıklara” hazırlayacak bir tür master plan hazırlayacak ve gerekli yatırım ihtiyaçlarını belirleyecek. Yeni komiser, bulgularını mart ayında sunmayı planlıyor.

Brüksel’in ünlü düşünce kuruluşu Bruegel tarafından yapılan bir analize göre, Avrupa’nın inandırıcı bir caydırıcı güç oluşturabilmesi için, örneğin Baltık bölgesinde Rusya’nın hızlı bir şekilde ilerlemesini önlemek amacıyla, AB’nin mevcut NATO planlamasına ek olarak, mekanize ve zırhlı birliklere odaklanan 300.000 askere ihtiyacı var.

Yazarlara göre bu, malzeme açısından en az 1.400 ilave tank, 2.000 piyade savaş aracı ve 700 topçu sistemi anlamına geliyor.

Üretimde bekleme süreleri hâlâ can sıkıyor 

Mühimmat üretiminde Batı Avrupa’nın en önemli ülkelerinden biri olan Almanya aynı zamanda gemi yapımı, zırh yapımı ve radar sistemleri konusunda da önemli bir uzmanlığa sahip.

Bu bakımdan Almanya’nın yeni savunma komiserinin planlarında önemli bir rol oynaması muhtemel. Bu kilit alanlarda üretimin bugüne kadar olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artırılması çok önemli olacak.

Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü tahmini teslim sürelerinin iki ila beş yıl arasında olduğunu hesaplıyor. Görünüşe göre, şirketler ordulara kesin teslimat taahhütlerinde bulunmakta zorlanıyor.

Çalışmada, “Bu eğilim, üretim darboğazlarının önemli bir sorun haline gelmiş olabileceğini gösteriyor,” deniyor.

Sanayi kapasiteleri Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana sürekli olarak azalıyor. faz’a göre bu aynı zamanda Almanya’nın savunma ekipmanları için hâlâ katı ihracat yönetmeliklerine sahip olmasından da kaynaklanıyor.

Talbin arzı yaratacağına duyulan inanç

Bazı komşu Avrupa ülkelerinin daha cömert davranması, bu ülkelerdeki üreticilerin Alman üreticilerle işbirliği yapmasını zorlaştırıyor. Daha fazla reform daha fazla ihracatı ve dolayısıyla daha hızlı bir kapasite oluşumunu teşvik edebilir ki bu da orta vadede Almanya’nın kendi alımları için kullanılabilir.

Alman Güvenlik ve Savunma Sanayii Federal Birliği Genel Müdürü Hans-Christoph Atzpodien, “Kapasitelerimizle karşılaştırıldığında, genellikle hâlâ küçük seriler halinde, az ya da çok üretim modunda çalışıyoruz,” diyor.

Yüksek sipariş beklentileri olan uzun vadeli perspektifler ortaya çıkar çıkmaz, şirketlerin üretim kapasitelerini hızla artıracaklarına inanan Atzpodien, “İlerleme, yeni hükümetin savunma bütçesinde daha fazla büyüme için doğru rotayı belirlemesine bağlıdır,” diye konuşuyor.

Birçok ekonomist de talebin arzı yaratacağına inanıyor. Avrupa savunma sanayisinin gelişiminin, başta çelik ve otomotiv sanayileri olmak üzere ilgili sektörlerdeki düşüşü dengelediği düşünülüyor. faz, on yıl öncesinin aksine, sanayi ve insan kaynakları mevcut diye yazıyor.

Otomotivdeki gerileme, nitelikli işgücünü savunma sektörü için serbest bırakıyor

Münih’teki Bundeswehr Üniversitesinde Uluslararası Politika Profesörü Carlo Masala, “İktisadi gerileme savunma sanayi için altın değerinde. Çok sayıda vasıflı işgücünü serbest bırakıyor,” iddiasında bulunuyor.

Pek çok otomobil üreticisi ve tedarikçisi zaten savunma sanayii ile bağlantılı: Daimler Truck askeri araçlar üretiyor, Friedrichshafen’daki tedarikçi ZF bu kamyonlar için şanzıman sağlıyor, diğer otomotiv tedarikçileri de tanklar için bileşenler üretiyor. Endüstriyel mekanikçiler, metal işçileri, mekatronik mühendisleri ve kaynakçılar gibi meslek grupları her iki sanayi sektöründe de önemli.

Bu durum, savunma sanayii kaynaklarının sivil amaçlar için yeniden tahsis edildiği 1990’lardaki dönüşümü anımsatıyor. Fakat bu kez tam tersi söz konusu.

Bugün, sanayideki yapısal değişimin kurbanı olan şirketler ve vasıflı işçiler tank, topçu mühimmatı veya obüs üretimine yardımcı olabilir.

Örneğin, Aşağı Saksonya’daki Gifhorn tesisinde işlerini kaybeden eski Continental çalışanları yakında Unterlüß yakınlarındaki Rheinmetall tarafından işe alınacak.

Hammadde tedarikinin güvence altına alınması kritik

faz’a göre özellikle bu örnekler, Almanya’da bile siyasi irade olduğu takdirde işlerin ne kadar hızlı ilerleyebileceğini gösteriyor.

Unterlüß’teki yeni mühimmat fabrikası, sadece bir yıllık inşaat süresinin ardından yakında üretime başlayacak. Saksonya’nın Görlitz kentinde ise birkaç hafta önce Federal Şansölye Olaf Scholz’un huzurunda eski vagon fabrikasının zırhlı parçalar için bir tesise dönüştürülmesi için bir sözleşme imzalandı.

Fakat hammadde tedarikinin bir darboğaz haline gelmesinden endişe ediliyor. Savaşa hazır olmak isteyen tek ülke Almanya olmadığı gibi, silahlanmak isteyen tek kıta da Avrupa değil.

Profesör Masala, üreticilerin genellikle Güney Kore’den ithal edilen zırh çeliği için 18 aya kadar beklediklerini söylüyor. Avrupa’da sadece bir büyük üretici var, o da İsveçli SSAB şirketi.

İtici gazlar, nitroselüloz, nitrik asit gibi diğer bileşenler de küresel piyasalarda az bulunuyor. ABD 1986’da üretimden vazgeçtiği TNT patlayıcılarını 2027’den itibaren yeniden kendisi üretmek istiyor. Gerekçe olarak da tedarik zincirinin kontrolünü elinde tutmak istemesi gösteriliyor.

Avrupa’nın da hangi kritik hammaddeleri kendisinin üretmesi gerektiğini kendisine sorması gerektiği vurgulanıyor. Saarland’daki Dillinger Hütte, 2021 yılında zırhlı çelik üretimi için sertifika aldı, fakat üretimin artırılması hâlâ zaman alıyor.

Nükleer caydırıcılıkta Avrupa’nın rolü

Bertelsmann Vakfında “Avrupa’nın Geleceği” programını yöneten Christian Mölling faz’a yaptığı açıklamada, “Avrupa kendi savunması için gerekli endüstriyel ve teknolojik temele sahiptir,” diyor.

Örneğin hava savunması ve/veya uzak mesafelerdeki hedefleri vurabilen seyir füzeleri gibi bazı kabiliyet açıklarının kapatılması hayati önem taşıyor.

Fakat nükleer caydırıcılık konusu daha karmaşık ve burada ABD’ye bağımlılık tartışmasız. Fransa ve Britanya’nın da nükleer savaş başlıklarına sahip olduğu doğru olsa da bunlar stratejik nitelikte ve ancak çok uzaktaki hedefleri büyük bir yıkıcı güçle vırabiliyorlar.

Buna karşılık, cephanelikte neredeyse hiç taktik nükleer silah bulunmadığını vurguluyor. Masala, “düşmanı cephe hattında geri püskürtmek” için bunlara ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor.

Avrupa

Elbit, Filistin yanlısı eylemcileri mahkum ettirmek için lobi yapmış

Yayınlanma

İsrail’in en büyük silah şirketi Elbit Systems, Palestine Action’ın (Filistin Eylemi) kurucularına yöneltilen suçlamaların reddedilmesinin ardından Birleşi Krallık İçişleri Bakanlığına yeniden yargılama için lobi yaptı.

Declassified’ın haberine göre Snaresbrook Crown Court’taki jüri üyeleri, Aralık 2023’te altı Filistin yanlısı aktivisti dokuz suçlamadan beraat ettirdi, fakat diğer 23 suçlamayla ilgili bir karara varamadı.

Declassified, Elbit’in İngiltere güvenlik direktörü Chris Morgan’ın 15 Ocak 2024’te Birleşik Krallık’ın o dönemki polis bakanı Chris Philp’e mektup yazdığını ortaya çıkardı.

Morgan, “Filistin Eylemi grubunun kurucuları ve kontrol eden zihinleri Richard Barnard ve Huda Ammori’nin çok sayıda suçtan yargılandığını” belirtti.

Morgan, “Barnard, tesislerimizden birinde suçlu bulunurken, jüri, ikisi 2020’de gerçekleşen iki hırsızlık suçu da dahil olmak üzere, ikisi hakkında diğer yedi suçlamada karar veremedi,” diye ekledi.

Bu nedenle Morgan, “yeniden yargılama kesin değil” endişesini dile getirdi ve “bu davanın en kısa sürede yeniden görülmesinin kamu yararına olduğunu” belirterek, “Filistin Eylemi’nin suçlarının çok sayıda ve ciddi olduğunu” vurguladı.

Mektup, Elbit Systems’ın İngiliz yetkililere Filistin yanlısı örgüte karşı sert önlemler alması için baskı yaptığına dair yeni kanıtlar sunuyor. İngiliz hükümeti, Filistin Eylemi’ni yasaklayacağını açıklamıştı.

Kraliyet Savcılık Servisi (CPS) daha sonra aktivistler için yeniden yargılama emri verdi ve duruşma 2027’de yapılacak.

Aktivistlerden biri, yeniden yargılama için beklemeyi “sanıklara yönelik bir psikolojik savaş biçimi” olarak tanımladı ve “Bu, hayatımızda ilerleyemeyeceğimiz bir buçuk yıl daha demek: uzun vadeli kararlar alamazsınız, iş bulamazsınız. Sonuçları, sadece bu duruşmayı beklemekten çok daha öteye gidiyor,” dedi.

Filistin Eylemi’ne yönelik baskı

Elbit’in Birleşik Krallık hükümetine yakınlığını gösteren tek kanıt bu değil.

Filistin Eylemi’nin başlatılmasından sadece bir ay sonra, Ağustos 2020’de, dönemin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Dominic Raab, İsrail’in eski stratejik işler bakanı Orit Farkash-Hacohen ile bir araya gelmişti.

Farkash-Hacohen, Raab’a İngiltere’deki İsrail şirketlerine karşı doğrudan eylem protestoları konusunda baskı yapmış ve “Elbit Systems’ın Londra ofislerinin” birkaç hafta içinde dördüncü kez saldırıya uğradığını belirtmişti.

Israel National News’in haberine göre, Raab ona “kendisinin ve İngiliz hükümetinin bu tür olayları durdurmaya kararlı olduğunu” söylemişti.

İki yıl sonra, Birleşik Krallık’ın o zamanki içişleri bakanı Priti Patel, Elbit Systems UK’nin CEO’su Martin Fausset ile “protestolar ve güvenlik” konulu özel bir görüşme yapmıştı.

İçişleri Bakanlığı belgeleri görüşmenin amacının “Fausset’e, Elbit Systems UK’ye karşı yapılan suç niteliğindeki protesto eylemlerinin hükümet tarafından ciddiye alındığını temin etmek” olduğunu ortaya çıkardı.

Toplantıda Patel’e, Filistin Eylemi’nin Elbit’e karşı protestolarının “giderek şiddetlendiği” ve aktivistlerin “iyi organize, finanse ve eğitilmiş” olduğu söylendi.

Patel, “duyduğu her şeyden derin endişe duydu” ve bir dizi öneri hazırladı. Bu liste tamamen sansürlendi.

Patel’in Fausset ile görüşmesi sırasında, İngiliz yetkililer Filistin Eylemi aleyhine herhangi bir mahkumiyet kararı almayı başaramamıştı.

Fakat toplantıdan bir ay sonra, o dönemki başsavcı Suella Braverman (daha sonra İçişleri Bakanı oldu), köle tüccarı Edward Colston’un heykelini devirmekten beraat eden dört aktivistin davasını temyiz mahkemesine sevk etti.

Bu nadir görülen hareket, savunma avukatı Raj Chada tarafından “son derece hayal kırıcı ve hukuk sistemimizin bütünlüğüne önem veren herkesi endişelendirmeli” olarak eleştirildi.

Ardından gelen karar, “protesto sırasında mülke önemli zarar vermekten mahkumiyet”in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin koruması dışında kalacağını belirtmişti.

Bu karar, İngiliz yetkililere Filistin Eylemi aktivistlerini kovuşturmak için daha geniş bir yetki alanı sağladı ve mahkumiyet kararları da kısa sürede verildi.

Elbit’in ‘istihbarat hücresi’

2023 ilkbaharında, Filistin Eylemi, Elbit ve Fransız silah şirketi Thales’in Leicester’da sahip olduğu bir drone fabrikası olan UAV Tactical Systems’a karşı bir kampanya başlatmıştı.

Kampanyanın ortasında Philp, “devam eden protestolar” hakkında Leicestershire polisinin başkomiser yardımcısıyla bir brifing düzenledi.

Mahkemede açıklanan bir polis raporu, görüşülenlerin ayrıntılarını içeriyor. Raporda, “17:00 Polis Bakanı ve İçişleri Bakanlığı ekibine brifing” yazıyor ve “Şirketin meşru işlerini desteklemek için gerçek bir baskı. Meta Facebook ve Instagram ile proaktif çalışma önerisi,” deniyor.

Belge şöyle devam ediyor: “Tutuklananların tutukluluk halinin devamı için baskı yapın ve proaktif eylemleri destekleyin, polis varlığını gösterin ve suç işleyenlere karşı harekete geçmemizi açıkça bekliyorlar. Barışçıl protestoculara ve onların eylemlerini kolaylaştırmaya değil, şirkete odaklanın.”

İçişleri Bakanlığı, bu şekilde polise, İnsan Hakları Yasasında güvence altına alınan toplanma ve ifade özgürlüğünü kolaylaştırmak yerine, şirketin çıkarlarını önceliklendirmesini ve aktivistleri tutuklu yargılamasını talimat vermiş gibi görünüyor.

Declassified tarafından görülen diğer belgeler, İsrailli silah şirketinin Birleşik Krallık’ta işleri kendi eline aldığını da gösteriyor.

Elbit Systems UK’in kendi istihbarat birimi var ve iki haftada bir ülke çapındaki polisle bilgi paylaşıyor. Bu bilgi, polis dosyasında bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya’da sağcı Compact dergisi mahkeme kararıyla yayınına devam edecek

Yayınlanma

Almanya’da sağcı dergi Compact, Leipzig Federal İdare Mahkemesinin verdiği nihai karar ile yayın hayatına devam edebilecek.

Böylece, Federal İçişleri Bakanlığının bir yıl önce aldığı yasaklama kararı reddedildi.

Mahkeme, derginin içeriğinin büyük bir kısmı anayasaya aykırı olsa da, yargıçlar bu içeriğin dergiyi karakterize edecek eşiği “henüz” aşmadığını savundu.

Kararda, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün yüksek statüsüne işaret edilerek, abartılı ifadelerin de kabul edilebilir olduğu belirtildi.

Haziran 2024’te, dönemin SPD’li İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Compact-Magazin GmbH ve tüm basılı ve çevrimiçi yayınlarını yasaklamıştı; bu karar 16 Temmuz 2024’te kamuoyuna duyurulmuştu.

Faeser, dergiyi “aşırı sağcı sahnenin merkezi sözcüsü” olarak nitelendirmişti. Bakanlığa göre, şirket bir süredir Anayasa Koruma Dairesinin gözetimindeydi ve 2021’in sonunda aşırı sağcı örgüt olarak sınıflandırılmış ve gözlem altına alınmıştı.

Mahkeme bilgilerine göre, baş editör Jürgen Elsässer tarafından yayınlanan Compact dergisinin tirajı 40.000 olup çevrimiçi TV kanalı videoları 460.000 tık sayısına ulaşıyor.

Elsässer, Faeser’in kararına karşı harekete geçerek Federal İdare Mahkemesine dava açtı. Ağustos 2024’te mahkeme, orantılılığı konusunda şüpheler nedeniyle özet yargılamada yasağı kısmen askıya almıştı.

Bu, Compact’ın yayın hayatına devam etmesini sağladı. Salı günü, hakimler ana yargılamada kararlarını açıkladı. 

“Şu anda Almanya’da devletin gerici-militarist yeniden yapılandırılmasını yaşıyoruz”

Hukuki açıdan, Compact’a getirilen yasak bir dernek yasağıydı ve bakanlığa göre, belirli koşullar altında şirketler de bu şekilde yasaklanabilir. 

Bakan bir basılı yayın da Dernekler Kanununa dayanılarak yasaklanabilir miydi? Compact bunu kabul edilemez buldu. Ne var ki Federal İdare Mahkemesi salı günü yaptığı açıklamada, bunda bir sorun görmediğini belirtti.

İkinci soru, Compact’ta yer alan ifadelerin hâlâ görüşlerin ifadesi olarak kabul edilip edilemeyeceği ve bu nedenle basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü ile korunup korunmayacağıydı. 

Duruşma sırasında derginin temsilcileri, yayının bazen kışkırtıcı ifadelerinin hükümeti devirme stratejisinin bir parçası olmadığını savundu. Elsässer, dergide birkaç sağcı yazar bulunmasına rağmen, “Compact sağcı değildir ve aşırı sağcı kesinlikle değildir,” dedi.

Yargıçlar ise farklı düşünüyor: Kararlarında, Compact’ın aşırı sağcı görüşlere platform sağladığını, “etnik” ideologlara ve Kimlik Hareketine yakınlığını gerekçe göstererek belirtiyorlar.

Yargıçlar, “Fakat Temel Yasa, özgür sosyal tartışmanın gücüne güvenerek, özgürlüğün düşmanlarına bile ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü garanti ediyor,” dedi.

Mahkemeye göre bir yasak, ancak “anayasaya aykırı faaliyetlerin dernek için belirleyici olduğu kanıtlanırsa” haklı olabilir ve bu durum Compact için “henüz” geçerli değil.

Kara göre derginin “komplo teorileri ve tarihsel revizyonizm” için bir forum sağladığı veya örneğin koronavirüs önlemleri veya Ukrayna’daki savaş konusunda “iktidar sahiplerine karşı polemik amaçlı abartılı eleştiriler” dile getirdiği gerçeği de bir yasağı haklı çıkarmıyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Finlandiya duvar örüyor, İsveç silahlanıyor

Yayınlanma

Finlandiya, Rusya ile olan kara sınırını süresiz olarak kapatıp duvar inşa etmeye başlarken, İsveç de Baltık Denizi’ndeki stratejik Gotland adasını korumak için Almanya’dan milyarlarca kronluk hava savunma sistemleri satın alıyor.

Finlandiya, Rusya ile olan kara sınırını süresiz olarak kapatma ve duvar inşa etme kararı alırken İsveç, milyarlarca kron değerinde yeni hava savunma sistemleri satın alıyor.

Finlandiya ‘sınırları yeniden inşa etme’ döneminde

Finlandiya Sınır Muhafaza Teşkilatı Operasyonel Yönetim Başkanı Samuel Siljanen, Reuters‘a yaptığı açıklamada, yetkililerin Rusya ile kara sınırını kapatma kararının sınır bölgelerindeki vatandaşlar üzerinde “çok büyük bir etki” yarattığını belirtti.

Siljanen, “Sınırları silme döneminden, onları yeniden inşa etme dönemine geçtik,” ifadelerini kullandı.

İki ülke, on yıllardır ticaret ve turizm bağlarını kademeli olarak geliştirmişti. Ajansın haberine göre, toplam 1340 kilometre uzunluğundaki sınır “neredeyse fark edilmez” bir hâle gelmişti.

Ancak Helsinki’nin Ukrayna’daki çatışmalar nedeniyle NATO’ya katılma kararı almasından bu yana gerilim yeniden tırmandı.

2023 sonbaharında Finlandiya hükümeti, Orta Doğu ve Afrika’dan gelen sığınmacılar nedeniyle sınırı kademeli olarak kapatmaya başladı.

Helsinki, bu durumdan Moskova’yı sorumlu tutarken, Rusya Dışişleri Bakanlığı ise suçlamaları reddetti. Geçtiğimiz bahar aylarında tüm geçiş noktalarının bir sonraki duyuruya kadar süresiz olarak kapatılmasına karar verildi.

Ayrıca Finlandiya, kameralar, sensörler, alarm sistemleri ve aydınlatma ile donatılacak olan 4,5 metre yüksekliğinde 200 kilometrelik bir duvarın inşasına devam ediyor.

Halk ikiye bölünmüş durumda

Reuters‘ın görüştüğü bazı Finlandiya vatandaşları, iki ülke arasındaki gerilim nedeniyle akrabalarını ziyaret etme imkanlarını kaybettiklerini ve ekonomik zarara uğradıklarını bildirdi.

Diğerleri ise gelecekteki bir çatışmaya hazırlanma ve caydırıcılık gerekliliğini öne sürerek hükümetin önlemlerini destekledi.

Reuters, Finlandiya hükümetinin Aralık 2024 tarihli bir raporunda böyle bir riskin varlığından bahsedildiğini belirtti.

İsveç’ten 9 milyar kronluk hava savunma hamlesi

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve Savunma Bakanı Pål Jonson, Alman üretici Diehl’den 9 milyar kron (790 milyon avro) karşılığında IRIS-T SLM hava savunma sistemleri satın alınacağını duyurdu.

Başbakan Kristersson, Aftonbladet‘in aktardığına göre, “Artık daha önce sahip olmadığımız yeteneklere, yani askeri bir durumda ortaya çıkabilecek tehditleri püskürtme yeteneğine sahip olacağız,” dedi ve IRIS-T sistemlerinin “Ukrayna’da olağanüstü iyi bir performans sergilediğini” kaydetti.

İsveç, ek teçhizatla birlikte yedi adet sistem teslim alacak. Anlaşma bedeline lojistik ve bakım hizmetleri de dahil. Teslimatların 2028 yılında başlaması planlanıyor.

Gözler stratejik Gotland adasında

Yetkililer, IRIS-T sistemlerinin Baltık Denizi’ndeki stratejik Gotland adasında insansız hava araçları, helikopterler, savaş uçakları ve seyir füzelerine karşı korumayı güçlendirmeyi amaçladığını belirtti.

Ada, Letonya ile İsveç arasında, İsveç kıyılarından 100 kilometre uzakta ve St. Petersburg ile Kaliningrad arasındaki deniz yolu üzerinde yer alıyor.

İsveç ordusu, Gotland’ın stratejik öneme sahip olduğunu ve konumunun Baltık Denizi’nin güneyindeki hem hava hem de deniz trafiğini kolayca kontrol etmeye olanak tanıdığını vurguluyor.

Euractiv ise adanın askeri tehditlere ve potansiyel saldırılara karşı özellikle savunmasız olduğunu yazıyor.

Rusya’nın Stockholm Büyükelçisi Sergey Belyaev, İsveç’in Gotland’daki askeri varlığını Baltiysk’teki Rus deniz üssü nedeniyle güçlendirdiğini belirtmişti.

IRIS-T SLM füzelerinin maksimum menzili 40 kilometre, vuruş yüksekliği ise 20 kilometre. Almanya, 2022 sonbaharında bu sistemleri Ukrayna’ya teslim etmeye başlamıştı.

SIPRI’nin verilerine göre, 2024 itibarıyla Kiev’in elinde altı sistem bulunuyordu. Geçen eylül ayında ise dönemin şansölyesi Olaf Scholz, Kiev’e 17 adet daha IRIS-T sistemi gönderme planlarını açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English