Diplomasi
AB, yoksul ülkelere yardım kriterlerini sıkılaştıracak

AB, başta Afrika olmak üzere yoksul ülkelere yapacağı dış yardımları kendi stratejik önceliklerine daha fazla bağlamak istiyor.
Avrupa Komisyonu, Brüksel’de tasarlanan tartışmalı bir plan kapsamında, yoksul ülkelere sağladığı dış yardımdan daha fazla değer elde etmek istiyor.
POLITICO’nun gördüğü bir iç belgeye göre, AB yürütme organı, gelişmekte olan ülkelere aktarılan fonlara, göç akınlarını durdurma zorunluluğu gibi koşullar eklemeyi planlıyor.
Ana fikir, Sahraaltı Afrika veya Orta Doğu gibi bölgelere sadece yoksullukla mücadele için değil, aynı zamanda AB ülkelerinin iç önceliklerini de gerçekleştirmek için fon aktarmak.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Bütçe Komiseri Piotr Serafin, POLITICO’nun gördüğü ve AB’nin gelecekteki çok yıllık bütçesini ortaya koyan bir iç notta, “Bu [ortaklık] paketleri, dış eylemler ile enerji güvenliği ve kritik hammadde tedariki gibi iç öncelikler arasındaki bağı güçlendirecektir,” diye yazdı.
Brüksel, dış yardımlarda Londra ve Washington modelini takip edecek
Bu potansiyel değişiklikle AB’nin kalkınma yardımları siyaseti, dış yardımı içeride seçmenlerin önceliklerini yerine getirmek için bir kaldıraç olarak kullanan ABD ve Birleşik Krallık’ın siyasetini taklit edecek.
Bu, büyük ölçüde koşulsuz olarak sağlanan AB’nin mevcut yardım modelinden büyük bir değişiklik anlamına geliyor.
Bununla birlikte, ödemelere ek koşullar eklenmeden önce, AB’nin yeni kuralları oybirliğiyle onaylaması gereken kilit milletvekilleri, STK’lar ve üye ülkeleri bunun daha iyi bir sistem olduğuna ikna etmesi gerekiyor.
Bu kolay olmayabilir. Eleştirenler, bu sistemin AB’nin dünya çapında “yoksulluğu azaltma” çabalarını engelleyebileceğini ileri sürüyor.
Yoksul ülkelerde borç yönetimi üzerine çalışan bir STK olan Eurodad’dan María José Romero, “Bu, AB’nin kalkınma yardımlarının kalitesini zedeleyebilecek bir strateji,” dedi.
İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir AB diplomatı, bu yaklaşımı destekleyen tek bir üye ülkenin bile olmadığı iddiasında bulundu.
AB’nin kalkınma bakanlarının 26 Mayıs’ta yapılacak toplantıda dış yardımın geleceği hakkında görüş bildirmeleri bekleniyor.
Bu, Komisyon’un 16 Temmuz’da sunacağı öneri öncesinde, Brüksel’de çok yıllı mali çerçeve olarak bilinen bir sonraki çok yıllı bütçe görüşmelerinin bir parçası olarak geliyor.
Nakit akışı “reform” gündemine daha sıkı bağlanacak
Gözden geçirilen plana göre, Komisyon her bir yararlanıcı ülkeyle iktisadi ortaklıklar kurarak yardımı daha geniş ticaret ve iktisadi ilişkilerle bağlantılandıracak.
Eleştirmenler, bu yaklaşımın “paternalizm” koktuğunu ve zaten sömürgecilik mirasıyla lekelenmiş olan Avrupa’nın yoksul ülkelerdeki itibarını iyileştirmeye pek katkısı olmayacağını ileri sürüyor.
Eurodad’dan Romero, “Bir sonraki bütçede söz konusu olan, AB’nin güvenilir bir ortak olarak itibarı,” iddiasında bulunuyor.
Danimarkalı milletvekili Rasmus Nordqvist, POLITICO’ya verdiği demeçte, “Bu, kalkınma yardımının gerçekten işe yarayacağı yerlerde etkili önlemler almak yerine, kendi ülkesindeki seçmenleri memnun etmek için bir yol,” diyor.
Ne var ki Brüksel’deki yetkililer, bu stratejinin Çin ve ABD’nin dış yardım yaklaşımlarında sıklıkla görülen “şantajcı” uygulamaları andırdığı yönündeki suçlamaları reddediyor.
Bu konu, Başkan Donald Trump’ın dış yardımı yurt dışındaki stratejik varlıkları ele geçirmek için bir kaldıraç olarak kullanmasının ardından özellikle hassas hale geldi. Bunun önemli bir örneği, ABD’nin Ukrayna’nın askeri desteğinin karşılığında ülkenin zengin maden kaynaklarına erişim hakkı elde etmesi.
Öte yandan Çin, dış yardımı Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda kendi gündemine uygun kararların alınmasını sağlamak için kullandığı suçlamasıyla karşı karşıya.
Fakat iddiaya göre bu, Avrupa’nın yapmak istediği bir şey değil. Bir AB yetkilisi, “Karşılıklı fayda sağlayan ortaklık anlaşmaları oluşturuyoruz,” diyor.
Komisyon, gıda ve temiz su gibi temel ihtiyaçları karşılayan temel insani yardım kurallarının yeni bütçede değişmeyeceğini belirtiyor.
Fonların birleştirilmesi üye ülkeleri kızdırabilir
Yeni model, önemli idari değişiklikleri beraberinde getirecek. Strateji, örneğin, göç, yabancı yatırım ve çatışma önleme gibi çeşitli programları coğrafi kategorilere göre alt bölümlere ayrılmış tek bir Küresel Avrupa Fonu altında birleştirmeyi hedefliyor.
Bu süreçte AB’ye katılma aşamasında olan Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova gibi sınır ülkeleri diğer gelişmekte olan ülkelerden farklı ve potansiyel olarak daha zorlu koşullarla karşı karşıya kalacak.
AB diplomatı, “Aday ülkelere ve Kuzey Afrika ülkelerine aynı koşulları uygulayamazsınız,” ifadelerini kullanıyor.
Fakat bazı başkentler, bu değişiklikleri Komisyon’un “iktidarı ele geçirme” girişimi olarak görüyor, çünkü bu değişiklikler yürütme organının ulusal başkentlere danışmadan farklı bölgeler arasında fonları yeniden dağıtmasına olanak tanıyacak.
Belgede, “coğrafi bölgeler içinde ve arasında esneklikler getirileceği” ifadesine yer veriliyor.
Diplomasi
New York Post: Trump’ın İran’a misilleme yapma niyeti yok

New York Post’a konuşan Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın Katar’daki bir ABD üssüne yönelik misilleme saldırısının ardından Başkan Trump’ın daha fazla eylemde bulunma niyetinde olmadığını açıkladı. Yetkilinin iddiasına göre, Tahran’ın fırlattığı 10 füzeden 9’u imha edilirken, saldırının Katar’ın ‘itibarını kurtarmak’ için koordineli olduğu düşünülüyor.
İsmi belirtilmeyen Amerikalı bir askeri yetkili, İran’ın geçtiğimiz saatlerde Katar’daki bir ABD üssüne yönelik “başarısız misilleme” saldırısının ardından Başkan Donald Trump’ın İran’a karşı daha fazla eylemde bulunmayı planlamadığını açıkladı.
New York Post‘a konuşan askeri kaynak, “Mevcut durum devam ettiği sürece, Trump’ın ‘başarısız misilleme’ için karşılık verme niyeti yok,” ifadelerini kullandı.
Yetkilinin aktardığına göre Tahran, el-Udeyd Hava Üssü’ne toplam 10 füze fırlattı ve bu füzelerden 9’u başarıyla imha edildi.
Geriye kalan tek mühimmatın ise “açık bir alana” isabet ettiği ve herhangi bir can kaybına yol açmadığı belirtildi.
Beyaz Saray tarafından X platformu üzerinden yayımlanan bir fotoğrafta, Başkan Donald Trump’ın 21 Haziran 2025’te Beyaz Saray’daki Durum Odası’nda olduğu görülüyor.
Aynı kaynak, gazeteye yaptığı değerlendirmede füze saldırılarının koordineli bir şekilde gerçekleşmiş gibi göründüğünü ve Katar’ın “itibarını kurtarmak” amacıyla kendisinin hedef alınmasına izin verdiğini öne sürdü.
Trump: İran’ın yanıtı oldukça zayıftı
Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer tesislerinin yerle bir edilmesine yönelik resmi yanıtının “oldukça zayıf” olduğunu ve buna “son derece etkili” bir şekilde karşılık verdiklerini açıkladı.
Kendi sosyal medya platformu Truth Social’dan paylaşımda bulunan Trump, İran’ın saldırı öncesinde kendilerine erken bilgi verdiğini belirterek bu jest sayesinde herhangi bir can kaybı ya da yaralanma yaşanmadığını ifade etti.
Trump, yaptığı açıklamada, İran tarafından toplam 14 füze ateşlendiğini, bunlardan 13’ünün düşürüldüğünü, birinin ise tehdit oluşturmayan bir yöne gittiği için “serbest bırakıldığını” belirtti.
Saldırıda hiçbir Amerikalının zarar görmediğini ve neredeyse hiç maddi hasar meydana gelmediğini memnuniyetle bildirdiğini söyledi.
‘Umarım nefret sona erer’
İran’ın bu hamleyle “içini boşalttığını” ifade eden Trump, “Umarız bundan sonra artık nefret sona erer,” dedi. Trump, İran’a saldırıdan önce kendilerine bilgi verdiği için teşekkür ettiğini de sözlerine ekledi. Bu erken bilgilendirmenin can kaybı ve yaralanmaların önüne geçtiğini vurguladı.
Açıklamasının devamında bölgedeki barış ihtimaline de değinen Trump, “Belki artık İran, bölgedeki barış ve uyum yönünde ilerleyebilir,” ifadelerini kullandı. Trump, aynı zamanda İsrail’i de benzer bir adım atması için “güçlü şekilde teşvik edeceğini” belirtti.
Diplomasi
Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu

Çin, pazar günü ABD ve İsrail’i sert bir şekilde eleştirerek, İran ile çatışmayı yatıştırmaları, sivil güvenliğini öncelikli hale getirmeleri ve uluslararası hukuka uymaları çağrısında bulundu. Bu arada, Çin, Rusya ve Pakistan İran’a yönelik saldırılara karşı BMGK’ye ortak karar tasarısı sundu.
Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Fu Cong, 10 gün içinde üçüncü kez toplanan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) acil toplantısında, Washington’un İran’ın egemenliğini ihlal ettiğini, “Orta Doğu’daki gerilimi tırmandırdığını ve uluslararası nükleer silahların yayılmasını önleme rejimine ağır bir darbe vurduğunu” söyledi.
Fu, “Uluslararası toplum adaleti savunmalı ve durumu yatıştırmak, barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için somut çabalar göstermelidir” diye ekledi.
Veto hakkına sahip beş daimi üye ve 10 geçici üye, genel hatlarıyla çatışmanın sona erdirilmesinin önemine değinirken, açıklamaları hızla jeopolitik çizgilerle bölündü. Çin ve Rusya İran’ı savunurken, ABD ve müttefikleri İsrail’i savundu ve her iki taraf da birbirini kınadı.
Pekin’in, B-2 uçaklarından GBU-57 Massive Ordnance Penetrator bombaları kullanılarak İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan tesislerini hedef alan karmaşık bir operasyon olan ABD saldırısını eleştirisi büyük ölçüde diplomatik şekilde ifade edilirken, Moskova daha sert ifadeler kullandı: “Rusya, ABD’nin sorumsuz, tehlikeli ve kışkırtıcı eylemlerini en kesin şekilde kınamaktadır. Washington, bir kez daha uluslararası topluma olan tam saygısızlığını göstermiştir.”
Çin, Rusya ve Pakistan da pazar günü, acil ve koşulsuz ateşkes çağrısı yapan ortak bir karar tasarısı sunacaklarını, taslak metni dağıttıklarını ve BM üyelerinden pazartesi akşamı kadar geri bildirim istediklerini açıkladılar.
Taslağın kabul edilmesi için en az dokuz olumlu oy ve ABD, Fransa, İngiltere, Rusya veya Çin’den oluşan P5 üyelerinden hiçbirinin veto etmemesi gerekiyor.
Arab News’e göre, karar, “İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer programının tamamen barışçıl niteliğini garanti altına almak karşılığında tüm çok taraflı ve tek taraflı yaptırımların tamamen kaldırılmasını” öngören bir anlaşma çağrısında bulunuyor.
Fu, ateşkes ve sivillerin korunmasının yanı sıra, pazar günü açıkladığı dört maddelik planda, diyalog taahhüdü ve Güvenlik Konseyi’nin daha güçlü adımlar atması çağrısında bulundu ve Çin-Rusya-Pakistan kararını küresel konsensüs için ideal bir araç olarak gösterdi.
Çin’in dış politika alanında 38 yıllık deneyime sahip deneyimli diplomat Fu, “Büyük bir kriz karşısında seyirci kalamaz” dedi. “Çin, sinerjiyi teşvik etmek, adaleti korumak ve Orta Doğu’da barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için uluslararası toplumla işbirliği yapmaya hazırdır” diye ekledi.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, perşembe günü İsrail’in İran’a yönelik saldırıları hakkında konuştu ve her ikisi de saldırıları kınadı. Çin Dışişleri Bakanlığı, İran’dan yaklaşık 1.800 Çin vatandaşının ve İsrail’den birkaç yüz kişinin tahliyesini koordine ettiğini açıkladı.
Pazar günü Washington, saldırısını varoluşsal ve gerekli olarak gerekçelendirdi.
ABD Büyükelçisi Shea, “40 yıldır İran hükümeti Amerika’ya ve İsrail’e ölüm çağrısında bulunarak komşularının, ABD’nin ve tüm dünyanın barış ve güvenliğine sürekli bir tehdit oluşturmuştur” dedi.
“ABD’nin müttefiklerini, kendi vatandaşlarını ve çıkarlarını savunmak için kararlı bir şekilde harekete geçme zamanı nihayet geldi” diye ekledi.
Son haftalarda, başlangıçta temkinli davranan Trump’ın desteğini kazanarak saldırıyı gerçekleştiren İsrail, ABD başkanını övgüyle bahsetti.
İsrail’in BM Büyükelçisi Danny Danon gazetecilere, “Diğerleri harekete geçmezken harekete geçen ABD ve Başkan Trump’a teşekkür ederiz. Diğerleri başka yere bakarken kararlı durduğunuz için teşekkür ederiz. Dostlarımızla ve ahlakla özgür dünyayı koruduğunuz için teşekkür ederiz” dedi ve ekledi: “Dün gece ABD inanılmaz bir cesaret ve ahlakla hareket etti. Şimdi dünyanın geri kalanı minnettarlığını göstermeli.”
Diplomasi
AB’nin Gazze incelemesi İsrail’i kızdırdı

AB’nin İsrail ile olan ticaret anlaşmasını içten incelediği bir raporda, Gazze işgalinde anlaşmada yer alan insan hakları taahhütlerinin “ihlal edildiğine dair işaretler” tespit edildi.
Medyaya sızdırılan bir iç belgede, “Yukarıda bahsedilen bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerine göre, İsrail’in AB-İsrail Ortaklık Antlaşmasının 2. maddesinde yer alan insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler bulunmaktadır,” deniyor.
Fakat sızdırılan AB belgesi çeşitli uyarılarla dolu. Bu belge, konuyla ilgili son söz olarak değil, AB-İsrail ilişkilerinin “devam eden gözden geçirilmesine katkıda bulunmak” amacıyla hazırlanan bir ‘not’ olarak sunuluyor.
Belge, AB Dışişleri Bakanı Kaja Kallas veya AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından “herhangi bir değer yargısı” içermiyordu.
Rapor, Hamas’ın “şiddet eylemlerini dışarıda tuttuğu” için özür diledi fakat bunun kendi kapsamı dışında olduğunu belirtti.
Rapora göre, İsrail’in gıda ablukası nedeniyle Gazze’de “yarım milyon insan (beş kişiden biri)” “açlıkla karşı karşıya” idi. Raporda, “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka ve kuşatma, toplu cezalandırma niteliğinde… ve aynı zamanda savaş yöntemi olarak açlık kullanımı anlamına da gelebilir,” ifadesi yer aldı.
AB raporunda, İsrail’in “soykırım sözleşmesi kapsamındaki eylemlerin işlenmesini önlemek” amacıyla alınan “Uluslararası Adalet Divanı’nın geçici kararını ihlal ettiği” belirtildi. Raporda ‘soykırım’ kelimesi ilk ve tek kez kullanıldı.
Metinde, “sivil halkın barındığı yerlere hava bombaları da dahil olmak üzere ağır silahlarla yapılan [İsrail’in] ayrım gözetmeyen saldırılar”dan bahsedildi.
AB’nin diplomatik servisi olan Avrupa Dış Eylem Servisi tarafından yürütülen inceleme, bloğun üye devletlerinin çoğunluğunun geçen ay Gazze için resmi bir soruşturma açılması talebinin ardından gerçekleştirildi.
İspanya ve İrlanda söz konusu girişimini geçen yıl başlatmış olsa da, Avrupalılar ancak son gündemlerde İsrail’in Gazze’deki savaşı konusunda sert tavırlarını sertleştirdiler fakat insani yardımın nasıl sağlanacağı konusunda derin görüş ayrılıkları devam ediyor.
İncelemenin bulguları, kamuya açık kaynaklara ve üçüncü tarafların açıklamalarına dayanan ve İsrail’in bu yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit eden 2024 tarihli bir önceki iç değerlendirme ile aynı metodolojiyi izliyor.
Öte yandan resmi inceleme talebi, bulguların ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda oybirliği olacağı anlamına gelmiyor.
AB dışişleri bakanları ve hafta sonlarında AB liderleri, hukuki incelemenin sonuçlarını ve artan sayıda seçenek, İsrail’in Gazze Şeridine yönelik bombardımanını durdurmayı tartışacak.
İrlanda gibi en sert İsrail muhalifleri bile ilişkilerin tamamen askıya alınmasından yana değil ve incelemeyi, ülkenin sahadaki tutumunu değiştirmeye yardımcı olabilecek bir siyasi araç olarak görüyor.
Anlaşma veya İsrail ile siyasi ilişkilerin tamamen askıya alınması için AB’nin 27 ülkesinin oybirliği gerekirken, ticaret ve enerji gibi unsurların kısmen askıya alınması için nitelikli çoğunluk yeterli.
AB-İsrail ticaret ilişkilerinin tamamen askıya alınması olası görünmese de, bir dizi AB diplomatı, üye ülkelerin çoğunluğunun bloğun en üst düzey diplomatı Kaja Kallas’ı temmuz ortasına kadar politika seçenekleri geliştirmekle görevlendireceğini tahmin ediyor.
Raporun sızmasının ardından Binyamin Netanyahu hükümeti AB’yi sert bir şekilde kınadı.
POLITICO’nun gördüğü ve İsrail hükümeti tarafından AB’ye sunulan özel bir belgede, Brüksel’in Tel Aviv ile ortaklık anlaşmasını yeniden gözden geçirme kararı “korkunç ve ahlaksız” olarak nitelendirildi.
Rapor, AB yetkililerini önyargılı kanıtlara dayanmakla ve İsrail’e adil bir yanıt verme şansı vermemekle suçladı.
İsrail 18 Haziran tarihli notasında, “Bu acı gerçekliğin ortasında, Avrupa Birliği İsrail ile ilişkilerini ‘gözden geçirme’yi düşünüyor. Bu bir politika değişikliği değil, ahlaki bir çarpıtmadır. Böyle bir girişim sadece haksız değil, aynı zamanda çirkin ve ahlaksızdır. Bu girişim, vatandaşlarını savunan bir demokrasi ile İsrailli sivilleri hedef alan ve kendi vatandaşlarını insan kalkanı olarak kullanan soykırımcı ülkeler ve örgütler arasında ayrım yapamamanın açık bir başarısızlığını yansıtmaktadır. Bu girişim, İsrail’e, bölgesel istikrara ve nihayetinde Avrupa’nın kendisine yönelik gerçek tehdide karşı körlüğü göstermektedir,” dedi.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu6 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Avrupa6 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?