Diplomasi
ABD Büyükelçisi Barrack: Trump’ın sabrı tükendi

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, NTV’ye verdiği mülakatta Başkan Trump’ın Ukrayna konusunda sabrının sonuna geldiğini ve Türkiye’nin çözüm için kilit rol oynayabileceğini belirtti. Barrack ayrıca, ABD’nin Suriye politikasının değişeceğini, Gazze’deki durumu ‘anlamsız bir katliam’ olarak nitelendirdiğini ve Trump’ın Türkiye ile yeni bir ilişki modeli hedeflediğini vurguladı.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, göreve başlamasının ardından NTV kanalına mülakat verdi.
Barrack, dün yayınlanan mülakatta Rusya-Ukrayna savaşı, Gazze’deki durum, Suriye politikası ve Türkiye-ABD ilişkilerine dair kritik değerlendirmelerde bulundu.
Büyükelçi, Başkan Donald Trump’ın özellikle Rusya-Ukrayna meselesinde sabrının sonuna geldiğini ve Türkiye’nin çözüm sürecinde merkezi bir rol üstlenebileceğini ifade etti.
‘Türkiye kilit bir rol oynuyor’
Rusya-Ukrayna arasındaki barış görüşmelerine değinen Barrack, Türkiye’nin bu süreçteki önemine dikkat çekti.
Barrack, “Evet, bence Türkiye’nin kilit bir rol oynadığını düşünüyorum. Tüm bu anlamsız savaşlar hepimiz için bir felaket. Türkiye’nin, hem Rusya hem Ukrayna ile geleneksel bir işbirliği var. Bu da diyalogda önemli bir diyalog kurmanızı sağlıyor,” dedi.
Başkan Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’e yönelik baskı çabalarının henüz istenen sonucu vermediğini belirten Büyükelçi, Türkiye’nin dörtlü bir toplantı önerisine Rusya liderinin Vladimir Zelenskiy yerine doğrudan Trump ile görüşmek istediği yönündeki bilgilere ilişkin konuştu.
Barrack, “Tabi Başkan Trump adına konuşamam. Ancak tabi ki toplantıda alınan kararların etkili ve güvenlik garantili olduğu anlamlı bir toplantı olması gerekiyor. Türkiye, tüm ilgili taraflar için, mantıklı bir çözüm üretmek için ihtiyaç duyduğumuz birkaç konuyu daraltmada yardımcı olabilir,” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi Barrack, sözlerini şöyle sürdürdü: “Artık Başkan Trump sabrının sonuna geldi, o çok sabırlı biri diyemezsiniz. Türkiye’nin şu anda müdahale edip ve operasyonel sorunları ortadan kaldırmasıyla liderler arasında zirve noktasında en tepede bir görüşme olabilir. Ve bu konuyu herkes için çözebiliriz diye düşünüyorum.”
‘Suriye politikamız son 100 yıldaki politikaya yakın olmayacak’
ABD’nin Suriye’deki gelecek stratejisine ilişkin de önemli ipuçları veren Barrack, mevcut politikanın değişeceğinin altını çizdi.
Barrack, “Tabi sizi temin edebileceğim şey şu, bugünkü Suriye politikamız son 100 yıldaki Suriye politikasına yakın olmayacak, çünkü bunların hiçbiri işe yaramadı,” dedi.
ABD’nin Suriye’den çekilip çekilmeyeceği sorusuna karşılık, Başkan Trump’ın daha önceki açıklamalarına atıfta bulunarak ABD askeri üslerinin sayısının azaltılacağını belirtti.
Barrack, “Tabi ki, bizim askeri üslerimizin azalması da önemli. 8 üsten, sonunda 1’e düşecek,” diye ekledi.
ABD’nin SDG’ye verdiği desteğin IŞİD ile mücadele gerekçesiyle açıklandığını hatırlatan Kilislioğlu’nun “Sizce ABD ne zaman ‘tamam YPG’ye ihtiyacımız yok’ diyecek?” sorusuna Barrack, “Bence bahsettiğiniz sonuç aynı şekilde bu sonuç değil. Çünkü SDG bir müttefik. SDG’ye verilen bir müttefiğe verilen bir destek. Kongremiz için çok önemli bir faktör. Onları yeni bir Suriye hükümetine entegrasyonuna yönlendirmek çok ama çok önemli. Herkesin beklentilerinde makul olması gerekiyor,” yanıtını verdi.
Büyükelçi, Başkan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte “yeni rejime şans vereceğini” söylediğini ve bunun kimse tarafından tahmin edilmediğini belirtti.
Suriye’de Türkiye-İsrail gerginliği ve bölgesel dinamikler
Suriye’deki Türkiye-İsrail gerginliğine de değinen Barrack, Türkiye’nin İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden biri olduğunu hatırlatarak, sorunun dini bir çekişme olmadığını vurguladı.
Golan Tepeleri meselesinin su ve güvenlikle ilgili olduğunu ifade eden Barrack, “Dolayısıyla Türkiye ile İsrail arasındaki diyalog, YPG ile Türkiye arasındaki diyalog ile aynı zamana denk geliyor ve Türkiye burada çok kritik, anahtar bir unsur. Bölge dünyasının geri kalanını İsrail’in toprak gaspı istemediğine ve Suriye’yi almaya çalışmadığına ikna edecek kilit bir unsur… Türkiye’nin de zaten Suriye topraklarında gözü yok,” dedi.
Barrack, bölgede Türk şirketleri, Körfez sermayesi ve İsrail yaratıcılığının işbirliği yapabileceği yeni bir ticari alanın oluşabileceğini söyledi.
“Bence tüm bu sınırlar Sykes-Picot’ya kadar gidiyor, San Remo Anlaşması’na kadar gidiyor, tüm başarısız sınırlara kadar gidiyor. Sadece yeniden atama ve anlaşmaya varma zamanı,” ifadesini kullanan Barrack, Lübnan’daki durumun da benzer bir şekilde ilerleyeceğini, Hizbullah ve Hamas’ın geri planda kalması gerektiğini ifade etti. İran’ı ise “bambaşka bir soru” olarak nitelendirdi.
Türkiye’nin zor bir coğrafyada bulunduğunu belirten Barrack, “Çok zor bir bölgede, çok zor bir posta kodunda yaşıyoruz ama Türkiye inanılmaz bir şekilde başa çıkıyor… Ancak gelecek, bölgesel saygınlıktır, yani sadece bir NATO müttefiki olarak değil,” dedi. Ayrıca, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabul edilmemesini “son derece saçma” olarak eleştirdi.
‘Gazze’de anlamsız bir katliam var’
Gazze’deki duruma ilişkin soruları da yanıtlayan Büyükelçi Barrack, yaşananları “anlamsız bir katliam” olarak nitelendirdi.
Barrack, “Tabii yönetim adına konuşamam ama ABD halkı adına konuşabilirim diye düşünüyorum. Gazze’de anlamsız bir katliam var ve bu, herkes için dehşet verici,” diye konuştu.
Hamas’ın eylemlerini kınarken, Filistinlilerin Hamas ile aynı kefeye konmaması gerektiğini belirtti.
Sorunun çözümünün karmaşık olduğunu ve Steve Witkoff gibi isimlerin Başkan Trump ile birlikte çözüm için çaba gösterdiğini aktaran Barrack, “Bence Başkan’ın niyeti tüm bunları çok yakın bir gelecekte çözmek. Buna iki devletli çözüm veya kalıcı çözüm diyebiliriz,” ifadelerini kullandı.
Barrack, Başkan Trump’ın “Her yerde anlamsız ölümleri sonlandırmak istemiyorsanız bize uzun süre güvenmeyin diyor, çünkü Amerika artık küreselci olmayacak, neocon düşüncesinde değil; barış, refah ve anlayış istiyoruz,” sözleriyle Trump yönetiminin dış politika anlayışını özetledi.
ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem mi?
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere de değinen Barrack, S-400 meselesinin karmaşıklığına dikkat çekti. Türkiye’nin 2015’te bir Rus jetini düşürdüğünü, 2016’da darbe girişimi yaşadığını ve hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyduğunu anlatan Barrack, o dönem Patriot füzelerinin alımında yaşanan sıkıntılar nedeniyle Türkiye’nin Rusya’ya yöneldiğini belirtti. Barrack, “Bu, tabii ki herkeste bir kafa karışıklığına yol açtı. Çünkü NATO’nun Rusya’dan koruması gerekirken asla S-400’leri kullanmadı, kutudan bile çıkarmadı,” dedi.
Türkiye’nin kendi hava savunma sanayisini geliştirdiğini, TB2 dronlarının ve Kaan jetinin önemine vurgu yapan Barrack, “Bu Başkan’ın Türkiye ile, Cumhurbaşkanı’nız ile kurmak istediği ilişki farklı bir ilişki, stratejik değil, olay odaklı değil, işlemsel değil, Amerika’nın Avrupa’ya savunma amaçlı emir vermediği farklı bir düzeye yükseltiyor, bambaşka bir düzey,” şeklinde konuştu.
Trump’ın Türkiye’yi, dünyanın en etkili bölgesi haline gelen bir coğrafyada en etkili olabileceği bir konumda gördüğünü belirtti.
Diplomasi
Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Çin ziyaretinde Xi Jinping ile ticaret ve güvenlik konularını görüştü

Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, cuma günü Pekin’de bir araya geldi. Luxon’un ofisinden yapılan açıklamada, iki liderin, Güney Pasifik’teki zorlukları ve ikili ilişkileri yönetmek için görüştüğü belirtildi.
Luxon, “Devlet Başkanı Xi ile görüşmem, bu önemli ilişkinin derinliğini ve genişliğini değerlendirmek ve ikili bağlarımızı yeniden teyit etmek için değerli bir fırsat oldu” dedi. Başbakan, “uluslararası kurallara dayalı sistem”i vurguladı ve Çin’i “küresel sorunların çözümüne yardımcı olma” konusunda “önemli bir rol” oynamaya çağırdı.
“Güçlü ve yenilikçi ekonomik ilişkilerimizin nasıl geniş bir alana yayıldığını özetledim” dedi. “Ticaret ve ekonomi bağlarımız birbirini tamamlayıcı nitelikte ve her iki ülkenin refahına katkıda bulunuyor. Bu bağlar, Yeni Zelanda’nın ekonomisini büyütme hedefini de doğrudan destekliyor” ifadelerini kullandı.
Çin’in Xinhua haber ajansı, Xi’nin ülkesinin ve Yeni Zelanda’nın “birbirlerine saygı duymaları, farklılıkları kabul ederken ortak noktalar aramaları ve iki ülke arasındaki farklılıkları ve anlaşmazlıkları doğru bir şekilde görmeleri ve ele almaları” gerektiğini söylediğini aktardı.
Yeni Zelanda Başbakanı Luxon, Kasım 2023’te liderlik görevini üstlendiğinden bu yana ilk kez Çin’e üç günlük ziyarette bulunuyor. İki gününü Şanghay’da geçiren Luxon, Yeni Zelanda ve Çinli şirketler arasında 871 milyon Yeni Zelanda doları (520 milyon ABD doları) değerinde ticari anlaşmaların imzalanmasını denetledi. Ziyareti sırasında, Yeni Zelanda’yı Çinli turistler ve öğrenciler için bir destinasyon olarak tanıttı.
Luxon’un Çin ziyareti, Yeni Zelanda’nın Güney Pasifik’teki çıkarlarını, Pekin’in bölgede artan iddialı etksiyle tehlikede hissettiği bir bir dönemde gerçekleşti.
Yeni Zelanda Çağdaş Çin Araştırma Merkezi direktörü Jason Young, Wellington ve Pekin arasındaki canlı ticarete dikkat çekerek, mart ayında sona eren mali yılda Yeni Zelanda’nın 21,5 milyar Yeni Zelanda doları değerindeki ihracatının %20’sinin Çin’e yapıldığını belirtti. Nikkei Asia’ya konuşan Young, “Yeni Zelanda’nın çıkarlarına uygun ekonomik işbirliği alanları olduğu açıktır ve Yeni Zelanda hükümeti bunları güçlendirmeye ve olumlu ilişkileri sürdürmeye çalışmaktadır” dedi.
Aynı zamanda, Yeni Zelanda’nın başlıca ortağı olan ve yakın bağları bulunan Pasifik ada ülkesi Cook Adaları ile Çin’in ilişkisinin derinleşmesi Yeni Zelanda’yı tedirgin ediyor. Luxon’un ofisinden cuma günü yapılan açıklamada Cook Adaları veya Çin’in Pasifik’teki faaliyetleri hakkında herhangi bir yorum yer almadı, ancak Luxon, Xi ile “Hint-Pasifik bölgesinde istikrarın ve gerilimin azaltılmasının gerekliliğini” görüştüğünü söyledi.
27.000 kişinin yaşadığı Cook Adaları, Yeni Zelanda ile “serbest birlik” anlaşması imzalamıştır Bu anlaşma kapsamında Yeni Zelanda, küçük Polinezya takımadalarına mali, savunma ve dışişleri desteği sağlamakta. Ayrıca Cook Adaları sakinleri Yeni Zelanda pasaportuna sahip.
Wellington ve Avarua hükümetleri ayrıca savunma ve ulusal güvenlik konularında “işbirliği ve yardımlaşma” ve “her iki tarafı veya birini etkileyebilecek her türlü risk” konusunda birbirlerine danışma yükümlülüğü altındadır.
Şubat ayında Cook Adaları, Wellington’u şaşırtarak Çin ile beş yıllık Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yanı sıra ekonomik işbirliği ve derin deniz maden arama ile ilgili diğer anlaşmalar imzaladı.
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters şubat ayında, Cook Adaları’nın “Yeni Zelanda’nın çıkarlarıyla önemli ölçüde çelişen” politikalar izlememesinin beklendiğini söyledi.
Perşembe günü Wellington, bu ayın başlarında Cook Adaları’na mali yıl için 18,2 milyon Yeni Zelanda doları tutarındaki kalkınma yardımını askıya aldığını doğruladı.
Peters’ın sözcüsü Nikkei’ye verdiği demeçte, ödemelerin “Cook Adaları ve Çin arasında imzalanan anlaşmalar ve bu anlaşmalar hakkında Yeni Zelanda ile istişare yapılmaması” nedeniyle “güven ve anlamlı katılım”ın yetersizliği nedeniyle askıya alındığını ve ilişkilerin onarılması ve güvenin yeniden tesis edilmesi için somut adımlar atıldığında yeniden başlayacağını söyledi.
ABD geri çekilirken Çin, Pasifik Adaları ülkelerine pazarlarını açma sözü verdi
Diplomasi
Paşinyan, Rusya vatandaşı milyarder Karapetyan’a karşı neden silaha sarıldı?

Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaşadığı anlaşmazlıkta Ermeni Kilisesi’ni desteklemesinin ardından Erivan’da tutuklandı. ‘İktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla’ suçlanan Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri’nin de kamulaştırılması gündemde. Moskova ise süreci yakından takip ettiğini açıkladı.
Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile Ermeni Apostolik Kilisesi arasında yaşanan gerilimde kiliseye destek vermesinin ardından Erivan’da tutuklandı.
Sputnik Ermenistan ajansının 19 Haziran’da aktardığına göre, 18 Haziran akşamı mahkeme kararıyla iki ay süreyle tutuklanan Karapetyan, Erivan’daki Armavir adlı yeni cezaevine gönderildi.
Ermenistan Soruşturma Komitesi, Karapetyan’ı kamuoyuna açık bir şekilde iktidarı ele geçirme çağrısı yapmakla suçladı.
İş insanı suçlamaları reddederken, avukatları iddiaları “saçma ve yasa dışı” olarak nitelendirdi. Hükümet ayrıca, Karapetyan’ın sahibi olduğu Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırmaya hazırlanıyor.
Kilise desteği tutuklama getirdi
Rus iş insanına yönelik soruşturmanın fitilini, Ermeni Apostolik Kilisesinin Eçmiadzin’deki merkezini ziyareti sırasında kiliseye verdiği destek ateşledi.
Karapetyan, News.am‘e verdiği demeçte, “küçük bir grubun” Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutarak Ermeni Apostolik Kilisesine saldırdığını söylemişti.
Bu açıklamalardan bir gün sonra, 18 Haziran gecesi Karapetyan ve kardeşi Karen, Erivan’daki evlerinde gözaltına alınarak Soruşturma Komitesi’ne götürüldü.
Armenia Today gazetesinin haberine göre, güvenlik güçleri gözaltı öncesi evde arama yaptı ve daha sonra milyarderin evinin önünde toplanan yaklaşık 50 kişiyi de gözaltına aldı.
Mahkemenin tutuklama kararının hemen ardından avukatı aracılığıyla açıklama yapan Karapetyan, adliye önünde toplanan destekçilerine teşekkür ederek “Ermeni halkına ve Ermeni Apostolik Kilisesi’ne sadık kalacağını” ve hiçbir kararın “kendisini yolundan döndüremeyeceğini” belirtti.
Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı
Paşinyan ile kilise arasındaki gerilim
Ermenistan’da Ermeni Apostolik Kilisesi ile Başbakan Paşinyan arasındaki gerilim, mayıs ayı sonlarında Paşinyan’ın sosyal medyadaki paylaşımlarıyla tırmanmıştı.
Paşinyan, Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu II. Garegin de dahil olmak üzere birçok din adamının bekarlık yeminine uymadığını ve görevlerini bırakmaları gerektiğini öne sürmüştü.
Kilise ise mevcut hükümetin politikalarını sık sık eleştirerek Paşinyan’ı istifaya çağırıyordu.
Karapetyan, gözaltına alındıktan sonra Taşir Grubu basın ofisi yöneticisi Zara Acemyan’ın Facebook hesabından yayımlanan açıklamasında, kendisine yönelik takibatın mevcut Ermeni yetkililerin acizliğini kanıtladığını ifade etti.
Ermeni Apostolik Kilisesi de yaptığı açıklamada, yetkililere Rus iş insanına yönelik takibata son verme çağrısında bulunarak, mahkemenin “utanç verici” kararının sadece kilisenin itibarına değil, Ermenistan’ın uluslararası imajına da bir darbe olduğunu vurguladı.
Karapetyan kim?
1965 yılında Ermenistan’ın Kalinino (1991’den sonra Taşir) şehrinde doğan Samvel Karapetyan, 1997’de Rusya’nın Kaluga kentinde Kalugaglavsnab şirketini satın aldı.
1999 yılında bu şirketin temelinde, inşaat, üretim, enerji ve satış firmalarının yanı sıra alışveriş merkezleri, oteller, restoranlar ve konut ağını da içeren 200’den fazla şirketten oluşan Taşir Grubu’nu kurdu.
Forbes‘a göre Karapetyan, 3,2 milyar dolarlık servetiyle Rusya’nın en zenginleri listesinde 44. sırada yer alıyor.
‘Paşinyan’ın eylemleri Karapetyan’ın reklamını yapıyor’
Öte yandan Kafkasya Enstitüsü’nden araştırmacı Grant Mikaelyan, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte Karapetyan’ın iktidar ile kilise arasındaki mevcut krizi kendi siyasi hedefleri için kullanmaya karar verdiğini söyledi.
Mikaelyan’a göre, Rus iş insanının Ermenistan’da her zaman siyasi emelleri oldu ve aynı zamanda Paşinyan’ın politikalarından son derece rahatsız.
Mikaelyan, “Ermenistan başbakanının sosyal medyada Ermeni Apostolik Kilisesine yönelik hakaret seli ve bir iş insanının kişisel görüşünü ifade ettiği için tutuklanması, bu süreçte hukukun üstünlüğünün olmadığının bir göstergesi. Dahası, bugün resmi propaganda aktif olarak Karapetyan’ı Kremlin ile ilişkilendirmeye ve iş insanını Paşinyan’ı devirmek için bir koçbaşı olarak adlandırmaya çalışıyor,” dedi.
Paşinyan’ın politikalarından memnun olmayan yüksek bir vatandaş oranı olduğunu belirten siyaset bilimci, “Aslına bakılırsa, yetkililer bu uygunsuz eylemleriyle sadece iş insanının reklamını yapıyor,” diye ekledi.
Şirketine kamulaştırma kararı
Karapetyan’a yönelik operasyonların ortasında Paşinyan, Kasım 2020’den beri görevde olan Ulusal Güvenlik Teşkilatı Başkanı Armen Abazyan’ı da görevden aldı.
Paşinyan, parlamentodaki açıklamaısnda bu kararı, eski Ulusal Güvenlik Teşkilatı başkanının dinlenme zamanının gelmesiyle açıkladı.
Fakat Hraparak gazetesine göre, Abazyan’ın görevden alınmasının muhtemel nedeni, Karapetyan’ın evinin avlusunda bir “baskın şovu” düzenlemeyi ve “onu asfalta yatırmayı” reddetmesiydi.
Paşinyan aynı açıklama, iktidardaki “Sivil Sözleşme” partisinin, Taşir Grubu’na ait Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketinin kamulaştırılmasına yönelik bir yasa tasarısı hazırladığını da duyurdu.
Paşinyan, bu karara Ermenistan’ın bölgelerini ziyareti sırasında “neredeyse bir enerji krizi” tespit etmesi üzerine vardığını iddia etti.
Başbakana göre şirket, daha sonra toplumsal hoşnutsuzluk ve siyasi bir kriz yaratmak amacıyla ülkede kasıtlı olarak bu durumu yarattı.
Taşir Grubu, şirketi Rus şirketi Inter RAO’dan Eylül 2015’te, Erivan’da elektrik tarifelerindeki artışa bağlı büyük protestoların ardından satın almıştı.
Karapetyan, geçen sene Armenia Today‘e verdiği mülakatta, şirketi satın aldıkları sırada Ermenistan Elektrik Şebekelerinin faaliyetlerinin tamamen felç olduğunu söylemişti.
Milyardere göre, önceki sahipler “onlarca yıl modernizasyon için bir kuruş bile ayırmamıştı” bu nedenle şirketi 2016’dan bu yana sadece modernizasyon için yaklaşık 680 milyon dolar ve yeni kapasiteler oluşturmak için yaklaşık 150-200 milyon dolar harcamak zorunda kalmıştı.
Moskova ne söyledi?
Mikaelyan’a göre, Rus milyarderin tutuklanması Rusya-Ermenistan ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Uzman, Karapetyan’ın Rus iş dünyasında önemli bir aktör olduğunu ve bu nedenle Moskova’nın duruma tepkisiz kalamayacağını ve siyasi kanallar aracılığıyla serbest bırakılması için ısrarcı olacağını öne sürdü.
Tutuklamanın hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Moskova’nın Karapetyan etrafındaki durumu takip ettiğini belirterek, tüm yasal haklarının korunması için kendisine gerekli desteğin sağlanacağını vaat etti.
Diplomasi
Türkiye, Rusya’dan petrol ithalatını son 12 ayın zirvesine çıkardı

Reuters haber ajansına göre Türkiye, haziran ayında Rusya’dan Ural petrolü ithalatını 1,64 milyon tonla son 12 ayın en yüksek seviyesine çıkaracak. Rafineri kâr marjlarının cazip olması ve mevsimsel talep artışının, alımların artmasındaki temel etkenler olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin, haziran ayında Rusya’dan yaptığı Ural petrolü ithalatını 1,64 milyon tona çıkararak son 12 ayın en yüksek seviyesine ulaştıracağı bildirildi.
Reuters haber ajansının iki kaynağa ve LSEG gemi takip sistemi verilerine dayandırdığı haberine göre, bu artışın arkasında rafineriler için cazip kâr marjları ve bölgedeki akaryakıta yönelik mevsimsel talep artışı yatıyor.
İthalat üç aydır artıyor
Türkiye’nin Ural petrolü ithalatı üst üste üçüncü ayda da artış gösterirken, Mart 2025’e kıyasla sevkiyattaki artışın 800 bin tonu aştığı belirtildi.
Bu durumun, kilit pazar konumundaki Hindistan’da Ural petrolüne olan talebi ve fiyatları desteklediği ifade ediliyor.
LSEG terminalindeki verilere göre, Türkiye’nin Ural petrolü ithalatında bir önceki zirve, ülkedeki rafinerilerin 1,76 milyon ton petrol aldığı Mayıs 2024’te kaydedilmişti.
Sevkiyat Baltık limanlarından yapılıyor
Haziran ayında Türkiye’ye ulaşan Ural petrolü sevkiyatının yapıldığı ana limanlar, yaklaşık 1,4 milyon tonluk toplam sevkiyatla Rusya’nın Baltık’taki limanları Primorsk ve Ust-Luga oldu.
Novorossiysk’ten ise yaklaşık 200 bin ton petrol sevk edildiği kaydedildi.
Sektörden iki kaynak ve Reuters ajansının hesaplamalarına göre, Rusya haziran ayında Primorsk, Ust-Luga ve Novorossiysk’ten yapılan petrol ihracatı ve transitini mayıs ayındaki seviyede, yani günde yaklaşık 2 milyon varilde tutacak.
Hindistan’a giden petrolün fiyatı rekor kırdı
Haziran ayı başında kaynaklar, Hindistan limanlarına temmuz ayında teslim edilecek Rus Ural petrolü partilerinin fiyatının, spot sevkiyatların azalması nedeniyle Kuzey Denizi göstergesi BFOE’ye (Brent) kıyasla 2022’den bu yana rekor seviyeye yükseldiğini bildirmişti.
Çin ve Türkiye’nin en büyük rafinerileri Rus petrolü alımına yeniden başladı
-
Görüş5 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu3 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi6 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3