Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD, Japonya ve Güney Kore işbirliği hava tatbikatı ile yeni bir boyuta taşınıyor

Yayınlanma

ABD, Japonya ve Güney Kore ordularının pazar günü gerçekleştirdikleri ilk üçlü hava tatbikatı, “savunma işbirliğinin genişletilmesinde şaşırtıcı derecede hızlı bir ilerleme” olarak yorumlandı.

Hatta Japon basınında bazı analistler bu hamleyi güvenlik ilişkilerinde “yeni bir dönemin” işareti olarak yorumladı. Ancak diğer yandan mevcut siyasi ivmenin ne kadar süreceği tartışılmaya devam ediyor.

Washington’un “genişletilmiş caydırıcılık” stratejisinin bir örneği olarak görülen pazar günkü hava tatbikatı, Güney Kore ve Japonya savaş uçaklarının Japon Denizi üzerinde ABD’nin nükleer silah kapasitesine sahip bir B-52 bombardıman uçağına ortak refakat için bir araya geldiği ilk tatbikat oldu.

Geçmişte bu uçuşlar ortaklaşa değil sırayla gerçekleştirilmiş, Japon uçakları ABD bombardıman uçaklarına belirli bir noktaya kadar eşlik ettikten sonra eskortluk görevini Güney Kore savaş uçaklarına devretmiş ya da tam tersi olmuştu.

Rand Corporation’da siyaset bilimci olarak çalışan Naoko Aoki, geçmişteki bu düzenin nedeninin ilişkilerin iki tarafın da birlikte fotoğraf çektirmek istemeyecek kadar gergin olması olduğunu söyledi ve pazar günkü ortak tatbikatı “ileriye doğru atılmış büyük bir adım” olarak nitelendirdi.

Japonya Savunma Bakanı Minoru Kihara salı günü yaptığı açıklamada, dönüm noktası niteliğindeki ortak tatbikatı överek, bunun sadece Hava Öz Savunma Kuvvetleri’nin taktik becerilerini geliştirmek için değil, aynı zamanda Washington ve Seul ile gelecekteki işbirliğini güçlendirmek için de yapıldığını söyledi.

Sözleri, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Güney Kore Savunma Bakanı Shin Won-sik’in üçlü güvenlik bağlarını genişletmenin önemini vurgulamalarından sadece birkaç gün sonra geldi.

En önemli faktör ABD

Japon uzmanlara göre, ABD “gerekli fırsatları yaratmasaydı” yeni işbirliği seviyeleri pek mümkün olmazdı.

Komşuları aracılığıyla Pekin’in Asya-Pasifik’teki etkisini baskılamayı hedefleyen Washington uzun zamandır Seul ve Tokyo’yu tarihi konulardaki farklılıklarını bir kenara bırakıp daha yakın işbirliği yapmaya zorluyor ve anlaşmazlıkların Çin’e karşı ABD liderliğindeki bölgesel güvenlik ittifakları ve ortaklıklarının caydırıcılık potansiyelini zayıflattığını savunuyor.

Ayrıca, ABD hükümeti ve ordusunun iki ülke arasında doğrudan bir bağlantı görevi görmesi, Tokyo ve Seul için angajmanın siyasi maliyetlerini azaltmanın etkili bir yolu olduğu belirtiliyor.

The Japan Times’a konuşan, ABD merkezli Hudson Enstitüsü’nde Japonya Kürsüsü üyesi olan Masashi Murano, “Üç ülkedeki siyasi durum göz önüne alındığında bu, gezegensel bir hizalanma gibi nadir bir an ve bu fırsat kaçırılırsa, bir sonraki işbirliği turunun mümkün olması için uzun bir süre geçmesi riski var” dedi.

Son dönemdeki yakınlaşma, kısa bir süre öncesine kıyasla tam bir tezat oluşturuyor.

2019’un başlarında Güney Kore ordusu, savaş gemilerinin ateş kontrol radarlarını Japon devriye uçaklarına ne zaman kilitleyebileceğini detaylandıran bir kılavuz belirlemişti. 2018’de Tokyo’nun Güney Koreli bir destroyerin radarını Japon Denizi’nde faaliyet gösteren bir Japon gözetleme uçağına yönelttiğini iddia ettiği olayın ardından bu hamle gelmişti. Japonya Savunma Bakanlığı 2019’un son raporunda bu hareketin bir “saldırı simülasyonu” olarak değerlendirildiğini söylemişti.

Hem pratik hem de siyasi düzeyde savunma işbirliğini durduran bu olayın ardından iki tarafın toparlanması yıllar aldı.

Uzmanlar inişli çıkışlı ilişkideki bu son yakınlaşmanın anahtarının ağustos ayında Camp David zirvesinde varılan üçlü anlaşma olduğunu söylüyor.

Diğer hususların yanı sıra, üç ülke üst düzey savunma yetkililerinin yıllık üçlü toplantılarının yanı sıra askeri tatbikatlar, acil durum planlaması, ekonomik güvenlik ve füze savunmasını kapsayan bir dizi ilke üzerinde anlaştı.

Üç ülke, ‘artan tehditler karşısında’ (Rusya, Çin ve Kuzey Kore) , “bağları kurumsallaştırma ve caydırıcılığı artırma” konusunda uzlaştı.

Güney Kore Ordusu’ndan emekli Korgeneral In-Bum Chun, bu ‘tehditlere’ vurgu yaparak istihbarat paylaşımı ve füze savunma alanlarında işbirliğinin daha acil önem taşıdığını söyledi: “İkili askeri işbirliği aşılması gereken çok uzak bir köprü, ancak Kuzey Kore’nin füze kabiliyetleri ve Çin’in askeri girişimleri gibi koşulların daha derin bir işbirliği için katalizör olacağına inanıyorum” dedi.

Uzmanlar gelecekteki bir olası hükümet değişiminde sarkacın hala ters yönde sallanabileceğini belirtirken, üçlü ivmenin hızla arttığını, işbirliğini rutinleştirdiğini ve sadece Kuzey Kore’ye değil Çin’e de güçlü bir caydırıcılık mesajı gönderdiğini savundu.

DİPLOMASİ

Çin bankalarının Rusya’ya yönelik ödeme kontrolleri sertleşiyor

Yayınlanma

Çin bankaları, Rusya ile ticarette yeni kontroller uygulayarak Hindistan, BAE ve Hong Kong üzerinden yapılan ödemelerde ‘Rusya bağlantısı’ tespit etmeye odaklanıyor.

İzvestiya gazetesine konuşan iş dünyası temsilcileri, Çin bankalarının Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hong Kong’dan gelen ödemelerdeki “Rusya bağlantısını” tespit etmeye yönelik kontrolleri sıkılaştırdığını ifade etti.

Impaya Rus şirketinin ticari direktörü Aleksey Razumovskiy, ödeme işlemlerinin giderek zorlaştığını belirtti.

Razumovskiy’e göre, Çin bankaları artık nakliye belgelerini analiz ederek malların kimlere, nerelere ve hangi amaçla gönderildiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Daha önce Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri üzerinden yapılan transferlerde uygulanan bu tür gelişmiş kontroller, artık diğer ülkelere de genişletilmiş durumda.

Opora Rusya’nın Çin Temsilcisi İlona Gorşeneva-Dolunts, Çin bankalarının, ödeme yapılan ülkeden gelen malların yine o ülkeye gönderilmesi şartını koştuğunu doğruladı.

Dış ticaret uzmanı ve Atvira Genel Müdürü Yekaterina Kiseviç de bu kontrollerin sıkılaştırılmasının amacının, Çin bankalarının ikincil yaptırımlara maruz kalmaktan kaçınması olduğunu dile getirdi.

First Group CEO’su Aleksey Poroşin, Çin bankalarının ödeme süreçlerini sıkılaştırmasının geçmişe dayandığını hatırlattı.

Poroşin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde başlatılan ticaret savaşı politikalarının hala etkili olduğunu ve Çin bankalarının yeni yaptırım riskleriyle karşılaşmamak için ihtiyatlı davrandığını belirtti. Ayrıca, mevcut durumun 2025 yılına kadar düzelmeyeceğini öngördü.

Alternatif ödeme yöntemleri var mı?

Poroşin’e göre, Çin’e ödeme göndermek için hâlâ bazı alternatifler mevcut. Bölgesel Rus bankalarından Çin bankalarına doğrudan transferler yapılabiliyor.

Bunun yanında, Malezya ve Endonezya üzerinden gerçekleştirilen ödemeler de seçenekler arasında yer alıyor.

Kiseviç, en güvenli ve hızlı yöntemin, Rus bankalarının Çin’deki şubeleri aracılığıyla doğrudan ödeme yapmak olduğunu ifade etti.

Ancak Kiseviç bunun için, Çin’deki karşı tarafların bu bankalarda hesap açması gerektiğini belirtti. Böyle bir durumda, ödemelerin genellikle 2 ila 3 gün içinde tedarikçilere ulaştığını ve bankanın transfer için yüzde 4 oranında sabit komisyon aldığını ekledi.

Çin bankalarının Rus şirketlerine yönelik bu tür sıkı kontroller uygulamaya başlaması, 2022’de Ukrayna’daki savaş nedeniyle devreye alınan yaptırımlarla alakalı.

2023’ün sonlarından itibaren, “dost ülkelerin” bankaları da ABD Başkanı Joe Biden’ın nedeniyle Rusya ile olan işbirliklerine yeni tedbirler getirdi.

Bu yıl ise, ABD’nin yaptırımları daha da genişletilerek, bankalar dahil olmak üzere tüm Rusya bağlantılı kuruluşları savunma sanayii kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Britanya Başbakanı Starmer yatırım çekmek için Körfez’i ziyaret edecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki ay Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat edeceği bilgisini veren bir kaynak çarşamba günü Reuters’a yaptığı açıklamada, Britanya’nın zengin Körfez ülkeleriyle bağlarını derinleştirmeye çalıştığını söyledi.

Starmer’ın BAE seyahat planları hakkında bilgi veren bir başka kaynak da BAE ziyaretini doğruladı.

Kaynak, Londra’nın BAE’nin enerji projeleri de dahil olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırım çekmeyi umduğunu söyledi. Starmer’ın Gazze, İsrail ve Lübnan’daki çatışmalar da dahil olmak üzere bölgesel konuları da ele alması bekleniyor.

Gezi, İşçi Partisi’nin temmuz ayında iktidara gelmesinden bu yana Starmer’ın Körfez’e yaptığı ilk ziyaret olacak.

Starmer hükümeti, BAE ile önceki Muhafazakâr hükümet döneminde, kısmen bazı Muhafazakâr parlamenterlerin BAE bağlantılı Telegraph gazetesini satın alma teklifi gibi İngiltere’deki BAE yatırımlarına karşı çıkması nedeniyle gerilen ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Starmer’ın ziyareti ilk olarak çarşamba günü Financial Times tarafından, planları hakkında bilgi sahibi olan kişilere dayandırılarak duyuruldu.

Gazete Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önümüzdeki yıl Londra’yı ziyaret edebileceğini fakat seyahat planlarının henüz kesinleşmediğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Es-Sani 3-4 Aralık tarihleri arasında Britanya’yı ziyaret edecek ve Buckingham Sarayında Kral Charles ve Kraliçe Camilla tarafından ağırlanacak.

Birleşik Krallık’ın bakanları ayrıca Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile serbest ticaret anlaşmasına yönelik müzakereleri ilerletmek amacıyla eylül ayında Körfez’i ziyaret etmişti.

Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı, KİK ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının Britanya ekonomisine uzun vadede 1,6 milyar pound (2,10 milyar dolar) katkı sağlayacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UCM’den Netanyahu’ya tutuklama emri

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.

İsrail ve ABD’nin yaptırım ve tehditlerine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.  Mahkeme, İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili ezici deliller doğrultusunda harekete geçerek bu kararı aldı. Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen suçların arasında açlığı silah olarak kullanmaktan suçlu bulunduklarını da belirtildi. Mahkeme bu suçlamaların, “makul temellere” dayandığını söyledi.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

İsrail, mahkemenin kendisiyle ilgili soruşturmaları engellemek amacıyla istihbarat teşkikatı Mossad’ı gözetlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre üst düzey UCM personelini tehdit etmek için devreye sokmuştu. Uluslararası basına da yansıyan UCM yetkililerinin de bir kısmını kamuoyuna duyurduğu bu baskılar sonuç vermedi.

UCM, İsrail’in kararı ya da mahkemeyi tanımasının bir önemi olmadığını belirtti.

Mahkeme, bunun yanında Hamas lideri Muhammed Diab İbrahim Al-Masr için de bir tutuklama emri çıkardı.

İsrail, UCM savcısı Khan’ı da tehdit etmiş

Bu kararın İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını engellemesi veya ABD’nin bu saldırılara verdiği desteği azaltması beklenmiyor. Ancak karar sonrası Avrupa ülkelerinin İsrail’e verdikleri destek konusunda daha fazla iç bölünme yaşamaları muhtemel.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English