Bizi Takip Edin

ASYA

ABD kamuoyu: Pelosi’nin kumarı, savaş riskini gerçeğe dönüştürebilir

Yayınlanma

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin yankıları devam ediyor. Kimi uzmanlara göre Pelosi’nin “kişisel şovu”, kimilerine göre ise “Washington’ın Asya-Pasifik planlarının bir parçası” kabul edilen ziyaret ABD içinde de tartışma yarattı.

Pekin, Pelosi’nin Tayvan ziyaretini “egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlali” olarak gördüğünü belirterek, sert karşı tedbirler alacağı uyarısında bulunmuştu. Biden yönetiminin de ziyaretin olası risklerini Pelosi’nin ofisine ilettiği biliniyor. Buna rağmen planından geri adım atmayan ABD Temsilciler Meclisi Başkanının eylemi Pasifik’te gerginliği daha da tırmandıran sonuçları itibariyle tepki çekti ve uluslararası kamuoyunda “provokasyon” olarak nitelendirildi.

Pekin, Nancy Pelosi’nin Tayvan’ı ziyaretinin ardından, karşı tedbir olarak Washington yönetimiyle bazı ikili diyalog ve iş birliği mekanizmalarını durdurduğunu açıkladı. Pelosi’nin eylemine tek tepki Çin’den gelmedi. ABD Genelkurmay Başkanlığının ve Biden yönetiminin uyarılarına rağmen ziyarette ısrarcı olan Pelosi’nin Tayvan politikası ülke içinde de tartışma yarattı ve Washington’ın Tayvan politikasını tekrar sorgulattı. Washington’ın retorikte Tek Çin politikasını desteklediğini açıklamasına rağmen, eylemde farklı davranması ABD kamuoyunda eleştirilere yol açtı.

“Stratejik belirsizlik politikası”

Washington Post’un isim vermeden iç müzakerelerle ilgili bilgi veren bir Beyaz Saray yetkilisinden aktardığına göre; Biden’ın ulusal güvenlik ekibinin neredeyse tüm üst düzey üyeleri özel olarak gezi ve zamanlaması hakkında derin çekincelerini dile getirmiş. Yetkililer, Pelosi’nin ofisine ziyaretinin olası sonuçlarını özetlemiş ve Genelkurmay Başkanı Mark A. Milley Pelosi’ye bizzat kişisel olarak bilgi vermiş.

Yazıda ayrıca, ziyaret öncesinde Beyaz Saray’ın Pelosi’nin ziyaretinin kendilerinden bağımsız olduğunu Çin-ABD ilişkilerinde hiçbir şeyin değişmediğini savunduğu ifade ediliyor. Ancak, Çinli liderlerin, yabancı devlet adamlarının Tayvan’a yapacağı ziyaretlerin Tayvan’a potansiyel olarak bağımsız bir ülke olarak ek meşruiyet kazandıracağından korktuğu ve Pelosi’nin ziyaretinin diğer ülkelerin liderleri tarafından örnek alınacak bir emsal oluşturmasından endişe ettikleri öne sürülüyor. Diğer yandan Çin Komünist Partisi’nin yaklaşmakta olan kongresine ve Xi Jinping’in üçüncü dönem liderlik planlarına da gönderme yapılıyor. Washington’ın ise, Tayvan söz konusu olduğunda, bağımsızlığını ne destekleyen ne de karşı çıkan bir “stratejik belirsizlik” politikası sürdürdüğü savunuluyor.

Değdi mi?

The Atlantic dergisinde yayımlanan analizde Pelosi’nin ziyareti ‘kumar’ olarak nitelendirilerek, “Tayvan kumarının, ABD-Çin ilişkilerinde her iki ülkeyi de Doğu Asya’da çatışmaya doğru sürükleyen eğilimleri güçlendirdiği” yorumu yapılıyor. Washington’daki politika yapıcıların, ülkenin geleceğini Asya’ya bağlı olarak gördükleri ve Asya’da ABD nüfuzunu sağlamlaştırmak ve Çin’i kontrol altına almak için bölgedeki ittifak sistemini genişletmeye kararlı oldukları belirtiliyor.

Tayvan’ın doğrudan iki rakip güç ve gündemleri arasındaki fay hattında yer aldığı ifade edilirken, bu gündemler şöyle özetleniyor; “ABD için Tayvan yalnızca uzun vadeli bir dost değil, aynı zamanda önemli bir ekonomik ortak ve Pasifik’teki Amerikan gücünü destekleyen demokrasiler ağındaki bir bağlantıdır. Çin için ise, ülkenin süper güç statüsüne yükselişinin vazgeçilmez bir bileşenidir.”

Analizde Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin, Tayvan Boğazı’nın ve hatta Doğu Asya’nın çok ötesinde yankı uyandırabileceği ve Pekin’i “ABD destekli küresel düzeni baltalama çabalarını yoğunlaştırmaya” ve Xi Jinping’in Vladimir Putin ile Amerikan karşıtı ortaklığını pekiştirmeye sevk edebileceği endişesi dile getiriliyor. Tüm bunların Doğu Asya’da daha büyük bir düzensizliğe neden olacağı, neticede Çin’in Ada etrafında yoğunlaşan tatbikatlarının çatışmaya yol açabileceği ve hali hazırda sıkıntıda olan tedarik zincirinin daha da bozulabileceği ifade ediliyor. Pekin’in Tayvan üzerindeki baskıyı artırıp, hatta belki de savaşı göze alacağından, ABD ve müttefiklerinin ise bölgesel bir çatışmaya sürüklenme ihtimalinden bahsedilen yazıda, Pelosi’nin ziyareti, “Tayvan üzerindeki bir savaşı uzak bir ihtimalden, dünyayı endişelendirmesi gereken gerçek bir riske dönüştürme sürecinde bir adım” olarak nitelendiriliyor.

Savaşı yakın hale getiren bu ihtimaller bağlamında Pelosi’nin ziyaretinin “değip değmeyeceği” üzerinden ülke kamuoyunda keskin bir tartışma yürütüldüğü kaydediliyor. “Soğuk mantıkla” bakan realistlerin “değmeyeceği” konusunda hemfikir olduğu not edilirken, The Atlantic ise “Pelosi’nin kararlılığının Çinlilere ve dünyaya ABD’nin korkmadığını göstermek için gerekli” olduğunu savunuyor.

Salam dilimleme…

Alman Marshall Fonu’nun Asya programı direktörü Bonnie Glaser, ABD’nin dış politikasına yön veren kurumlardan Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign Relations-CFR) podcast programında, krizin sebeplerden biri olarak Biden yönetiminin Tayvan politikasındaki tutarsızlığa işaret ediyor. ABD’nin Tayvan konusundaki açıklamalarında açıklık, tutarlılık ve hatta disiplin eksikliği olduğunu dile getiren Glaser, Washington’ın tek Çin politikasını takip ettiğini ve Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemediğini söylemesine rağmen bu söylemden farklı hareket ettiğini belirtiyor. Glaser bu politikayı ‘salam dilimleme taktiği’ne benzetiyor ve Çin’in bu taktiğin farkında olduğunu ve bu yüzden Pelosi’nin ziyaretine büyük tepki verdiğini söylüyor.

Tek kazanan Pelosi

Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantic Council’de Çin uzmanlarından Shirley Martey Hargis, Tayvan ziyaretinin ABD-Çin ilişkilerinde ve Doğu Asya’nın güvenlik ortamında bir bozulmaya yol açacağı gerekçesiyle stratejik olarak sağlam bir karar olmadığını savunuyor. Shirley’e göre burada uzun vadeli tek bir kazanan var: Pelosi. Ziyaretin, Çin ile gerilimi gereksiz yere tırmandırdığını söyleyen Shirley, aynı zamanda ABD’yi Ukrayna ve Tayvan gibi iki cepheli bir savaşta konumlandırdığı yorumunu yapıyor. Shirley, Tayvan’ın ise “ABD-Çin oyununda pasif bir oyuncu olarak kaldığını” ifade ediyor.

Provokatif eylem

The New Yorker dergisi, Pelosi’nin ziyaretini “provokatif politika” ifadeleriyle nitelendirdi. Pelosi’nin amacının başlangıçta “küçük bir amigoluk” olduğu öne sürülen yazıda, nihayetinde ABD ve Çin iç siyasetinin devreye girdiği ve Tayvan’ın “ortada kalan bir piyon” konumuna düştüğü vurgulanıyor.

Bu eylemin Tayvan’a fayda sağlamadığı, muhtemelen Tayvan’ın güvenliğine zarar verdiği ve “zaten oldukça kötü olan ABD-Çin ilişkilerinin eskisinden daha kötü olmasını sağladığı” belirtilen analizde, “iyileşmek üç hafta önce düşündüğümüzden çok daha zor olabilir” yorumu yapılıyor.

Amerikalı politikacıların, “çağdaş dünyadaki en önemli diplomatik ilişkiyi bozmak istemiyorlarsa, belirli bir eylemin maliyeti ve faydası konusunda stratejik ve düşünceli olmaları gerektiği” savunulurken, Pelosi’nin tek başına yaptığı bu şovun Tayvan hükümetini de zor durumda bıraktığı vurgulanıyor.

İşleri daha da kötüleştirecek

CNBC kanalı ise ziyareti, “Çin için açık bir yaraya tuz basmak gibi” ifadesiyle tanımladı. Yale Üniversitesi kıdemli araştırmacısı ve eski Federal Rezerv ekonomisti Stephen Roach CNBC’ye verdiği demeçte, Tayvan gezisinin ABD-Çin gerilimini ve ülkeleri daha da uzaklaştırma riskini artırdığını söyledi. “Giderek artan bir çatışma yolundayız ve bu kesinlikle işleri daha da kötüleştirecek” ifadelerini kullanan Roach, ziyareti Biden yönetimi için “baş ağrısı”olarak nitelendirdi.

Gezinin Çin’i savunmaya soktuğunu ve Pekin’i Tayvan’ın anakara ile nihai yeniden birleşmesini sürdürme konusundaki kararlılığını göstermeye zorladığını belirten ekonomist, buna rağmen Pekin’den aleni bir askeri harekat beklemediğini kaydetti.

CNN kanalı da Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin ABD ve Çin arasında daha fazla istikrarsızlık yaratma riski taşıdığını kaydetti. Ziyaretin iki ülke arasında sert bir “retorik tepkiye” yol açtığı belirtilen analizde, aynı zamanda Washington’da Pekin’in “Tayvan Boğazı’nda eşi görülmemiş bir tırmanışı inşa etmesine neden olacağı yönündeki korkuları ateşlediği” ifade edildi.

 

ASYA

Pakistan, Çin’e olan enerji borç ödemelerini ertelemeye çalışıyor

Yayınlanma

Pakistan hükümeti üzerinde, bütçesindeki en büyük kalemlerden birini oluşturan ve halk için ezici bir yük olan enerji faturasını düşürmek için başta Çinli şirketler olmak üzere enerji üreticileriyle anlaşmalar yapması yönünde baskılar artıyor.

Maliye Bakanı Muhammad Aurangzeb ve Enerji Bakanı Sardar Awais Ahmad Khan Laghari Çinli yetkililerle görüşmek üzere Pekin’de bulunuyor. Yerel basında yer alan haberlere göre amaçları Pakistan’ın 15 milyar doları aşan borç ödemelerini beş yıl ertelemek.

Bu sayede Pakistan önümüzdeki üç yıl içinde borç servis maliyetlerinden yaklaşık 2 milyar dolar tasarruf edecek ve bu da enerji maliyetlerini düşürmeye ve döviz krizini hafifletmeye yardımcı olacak.

Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) planları kapsamında, toplam 9,000 megawatt’tan fazla elektrik üretim kapasitesine sahip 21 enerji santralinin (bazıları hala yapım aşamasında) tamamlanması gerekiyordu. Ancak elektrik hırsızlığı ve hat kayıplarının yol açtığı dağıtım sorunları, hükümeti gelir sıkıntısına sokarak Çinli enerji üreticilerine geri ödeme yapmasını engelledi. Bu da ek işletme ve kapasite maliyetlerinin bir sonucu olarak borcun 1,8 milyar dolar artmasına yol açtı.

Ancak konu hakkında bilgi sahibi olan iki hükümet yetkilisi Nikkei Asia’ya isimlerinin açıklanmaması kaydıyla Çin’in Pakistan’ın talebini kabul etmesinin pek olası olmadığını söyledi.

Analistler, Çinli yetkililerin yeniden müzakere etmek için çok az teşviki olduğu konusunda hemfikir. Harvard Kennedy School Ash Center’da Çin kamu politikası doktora sonrası araştırmacısı olan Stella Hong Zhang, Çinli şirketlerin Pakistan’a verdikleri kredileri yeniden yapılandırma konusunda kendi kârlılıkları nedeniyle isteksiz olacaklarını söyledi.

Nikkei’ye konuşan Zhang, “Çin hükümetinin de, hükümet bir şekilde sübvansiyon sağlayarak zararları karşılamadığı sürece, şirketlere zararları kabul etmeleri için baskı yapması kolay olmayacaktır” dedi.

ABD’deki William and Mary Üniversitesi’nde bir araştırma enstitüsü olan AidData’da kıdemli araştırmacı olan Ammar A. Malik de Nikkei’ye şunları söyledi: “[Çin] emsal teşkil etmek konusunda isteksiz olacaktır ve kesinlikle herhangi bir BRI (Kuşak ve Yol Girişimi) projesinde saç kesimi yapıyor olarak görülmek istemeyecektir. … Pakistan’a önerecekleri anlaşma ya da çözüm, diğer ev sahibi ülkeler tarafından benzer tavizler talep etmek için emsal olarak kullanılabilir.”

Çin haziran ayında Pakistan’ın CPEC kapsamında yeni yatırım önerisini reddetti. Uzmanlara göre, ödenmemiş enerji borçlarının yanı sıra Pakistan’daki Çinli personele yönelik güvenlik tehditleri ve ölümcül saldırılar da Pekin’in soğuk davranmasına neden oldu.

İslamabad’daki bir düşünce kuruluşu olan Politika Çalışmaları Enstitüsü’nün başkanı Halid Rahman, “Pakistan ve Çin arasında ekonomik angajmanlarla ilgili artan bir güvensizlik var, bu da enerji müzakerelerini zorlaştırabilir” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Vietnam’daki lider değişikliği dış politikaya nasıl yansır?

Yayınlanma

Gözlemciler, uzun süredir görevde olan lider Nguyen Phu Trong’un ölümünün ardından Hanoi’de belirsizlik baş gösterse de Çin’in Vietnam ile ilişkilerinin büyük ölçüde istikrarlı kalacağı görüşünde.

Uzun süren bir hastalığın ardından geçen hafta hayatını kaybeden 80 yaşındaki Trong, Vietnam’ın hızlı ekonomik büyümesinde ve yolsuzluğa karşı mücadelede öne çıkan bir lider. Ayrıca Vietnam’ın ABD-Çin arasındaki rekabette hassas bir denge gözeten ‘bambu diplomasisi’ne de liderlik etti.

Geneç cumartesi günü Vietnam’ın Pekin’deki büyükelçiliğine nadir bir ziyarette bulunan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, “derin dostluklarından” söz etti ve Trong’un iki ülke ve iktidar partileri arasındaki bağlara yaptığı “olağanüstü katkıyı” övdü.

Çin Komünist Partisi de Trong’un ölümünün açıklanmasından saatler sonra bir başsağlığı mesajı yayınlayarak onu “iyi bir yoldaş, iyi bir kardeş ve iyi bir dost” olarak nitelendirdi. Çin’in 4 numaralı yetkilisi Wang Huning, cuma günü (bugün) Nguyen’in devlet törenine katılmak üzere Vietnam’a giden bir heyete liderlik ediyor.

Resmi haber ajansı Xinhua’ya göre Hanoi, Pekin ile ilişkilerinin önemini vurgulayarak Çin Büyükelçisi Pham Sao Mai’ye “Çin ile dostane işbirliğini geliştirmenin stratejik tercih ve önceliğine bağlı kalma” sözü verdi.

Guangzhou’daki Jinan Üniversitesi’nde Güneydoğu Asya işleri uzmanı olan Zhang Mingliang, Xi’nin büyükelçilik ziyaretinin Pekin’in Trong döneminde ikili ilişkilerin gelişiminden nispeten memnun olduğunu gösterdiğini söyledi.

South China Morning Post’a konuşan Zhang, “2014‘teki petrol sondaj kulesi krizi ve [eski ABD Başkanı Donald] Trump’ın 2017’de Vietnam’a yaptığı devlet ziyareti sırasındaki ilişkilerle karşılaştırıldığında, Çin-Vietnam ilişkileri, Hanoi’nin geçen yıl Pekin’in talebi üzerine ‘ortak kader topluluğu’ kavramını benimsemesiyle belirgin bir gelişme gösterdi” dedi.

“Güney Çin Denizi’nde Filipinler ile yaşanan şiddetli gerginliklere kıyasla Vietnam ve Çin, bölgesel konulardaki derin farklılıklarını abartmadan iyi geçinmeyi başardılar” diye ekledi.

Komünist komşular arasındaki ilişkiler, 1970’lerde tartışmalı Paracel Adaları üzerindeki çatışmalar ve 1979’da kısa ama kanlı bir sınır savaşı ile geçtiğimiz on yıllarda çalkantılı olmuştu.

Zhang, Hanoi’nin Washington ile ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak görülen, Çin’in Paracel Adaları yakınlarına bir derin su petrol sondaj kulesi yerleştirmesi üzerine 2014 yılında yaşanan diplomatik anlaşmazlık sırasında da ilişkilerin düşük bir noktaya ulaştığını kaydetti.

“Trong’un yönetimi altında Vietnam, Çin ile en azından yüzeysel olarak dostane ilişkiler kurmayı başardı. Ancak aynı zamanda Vietnam’ın ABD ve Rusya ile olan bağları da daha önce görülmemiş boyutlara ulaştı,” değerlendirmesini yaptı Zhang.

“Tüm bunların amacı Çin’i kontrol altında tutarak Vietnam’ın elverişli bir uluslararası ortama ve Çin ile büyük ölçüde Hanoi’nin kontrolünde olan nispeten istikrarlı ilişkilere sahip olmasını sağlamaktır. Bu imkansız bir görev gibi görünebilir ama Trong’un Vietnam’ı büyük güçlerle olan bahislerini korumayı başardı” diye ekledi.

Çin’le ilişkiler

Vietnam’ın kurucu devrimci lider Ho Chi Minh’den bu yana en etkili lideri olan Trong, 2011’de iktidar partisinin genel sekreteri oldu ve 2021’de emsal teşkil eden üçüncü beş yıllık dönemi garantiledi. Trong ayrıca 2018-2020 yılları arasında Vietnam’ın cumhurbaşkanı olarak görev yaptı.

Sağlık durumunun kötüye gittiğine dair spekülasyonlar sürerken Trong, 2019’da felç geçirdikten sonra ilk yurtdışı gezisi olan Ekim 2022’de Pekin’i ziyaret etti ve üçüncü dönemini garantiledikten sonra Xi ile görüşen ilk yabancı lider oldu.

Geçtiğimiz 10 ay boyunca Trong, hastalığına rağmen hem Xi’yi hem de ABD Başkanı Joe Biden’ı Hanoi’de ağırladı ve haziran ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Hanoi ayrıca Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Avustralya’yı en üst düzey kapsamlı stratejik ortakları arasına yükseltti.

Avustralya’daki New South Wales Üniversitesi’nde emeritus profesör olan Carl Thayer, South China Morning Post’a yaptığı değerlendirmede, Trong’un 2015 yılında ABD ve Japonya’ya yaptığı ve Batı ile daha yakın ilişkilerin temellerini atan gezilerle hatırlanacağını söyledi.

Thayer, Hanoi’nin Pekin ile ilişkilerinin ise “istikrarlı ve dostane” kalacağını çünkü Vietnam’ın “barış, işbirliği ve kalkınma” dış politikasından vazgeçmeyeceğini düşünüyor.

“Çin, Vietnam’ın dış ilişkilerinde özel bir rol oynamaktadır. Vietnam’ın ilk kapsamlı stratejik ortağıdır ve kapsamlı stratejik işbirliği ortağı olarak adlandırılan tek büyük güçtür” dedi.

Analistler ayrıca Trong’un Xi ile olan kişisel bağına ve yıllar boyunca Hanoi ile Pekin arasındaki çalkantılı ilişkide bir denge unsuru olarak işlev gören iki komünist parti arasındaki bağlara işaret etti.

Washington’daki Ulusal Savaş Koleji’nde profesör olan Güneydoğu Asya uzmanı Zachary Abuza, “Vietnam diplomasisini genişletmiş ve ABD ile ilişkilerini geliştirmiş olsa da, Trong’un Pekin’i Vietnam’ın gerçekten tarafsız ve bağımsız olduğu ve Washington ile ilişkilerini geliştirmenin Pekin’in zararına olmayacağı konusunda ikna edebildiğini düşünüyorum” dedi.

“Bu, Trong’un kararlı komünist ideolojisi sayesinde mümkün oldu. Dünyaya Xi Jinping’in baktığı gibi bakıyordu” diye ekledi.

Abuza ayrıca Çin’in Vietnam’la partiler arası kanalları sayesinde üst düzey yetkililer arasında sürekli bir iletişim akışı sağladığını ve bu kanalın ABD’de bulunmadığını belirtti.

Singapur’daki ISEAS-Yusof Ishak Enstitüsü’nde analist olan Nguyen Khac Giang’a göre Trong ve Xi arasında Marksizm-Leninizm’e olan ortak bağlılıkları nedeniyle yakın bir ilişki vardı.

South China Morning Post’a konuşan analist, “Bu durum, özellikle Güney Çin Denizi’ndeki deniz ihtilafları nedeniyle yaşanan gerginlik dönemlerinde ikili ilişkilerin istikrara kavuşmasına yardımcı oldu. Trong aynı zamanda Çin’e karşı çok olumlu bir bakış açısına sahipti ve Çin Komünist Partisi’ne hayranlık duyuyordu, ancak birçok çetrefilli konuda onlarla pragmatik bir yaklaşım içindeydi” dedi.

Giang, Trong’un Başkan To Lam gibi potansiyel haleflerinin Xi ile bu bağa sahip olmamasına rağmen, “partiler arası bağ güçlü kalmaya devam ettiği için bunun Hanoi’nin Çin ile iyi ilişkiler sürdürme kabiliyetini büyük ölçüde etkileyeceğini sanmıyorum” dedi.

Bambu diplomasisi yaklaşımının “iyi işlediğini” ve Trong’un halefinin en azından orta vadede “yasal varisi olarak meşruiyetlerini kanıtlamak için” bunu ya da temel politikalarını değiştirmesinin olası olmadığını söyledi.

‘Dış politikada keskin değişimler yaşanmaz’

Ölümünden bir gün önce Trong’un görevleri geçici olarak Lam’a devredildi. Mayıs ayında devlet başkanı olan 66 yaşındaki Lam, daha önce Vietnam’ın kamu güvenliği bakanıydı ve yolsuzlukla mücadele kampanyasını denetliyordu. ‘Kızgın fırın’ olarak adlandırılan bu kampanya 2016’dan bu yana partinin Merkez Komitesinin 40 üyesinin ve düzinelerce ordu ve polis generalinin görevden alınmasına yol açtı.

Aralık 2022’den bu yana Politbüro’nun 18 üyesinden altısının görevden alınması – mart ayından bu yana Vietnam’ın en üst düzey beş liderinden üçü de dahil olmak üzere – belirsizlik endişelerini artırdı.

Siyasi çalkantılara rağmen Abuza, Vietnam’ın dış politikasında “kesinlikle bir değişiklik” beklemediğini, Hanoi’nin “titizlikle tarafsız” kalacağını ve hem Çin hem de ABD ve müttefikleriyle derin ekonomik bağları olduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Lavrov, Wang’a Rusya ve Çin’in Güneydoğu Asya’da güçlerini birleştirmesi gerektiğini söyledi

Yayınlanma

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Çinli mevkidaşına, Rusya ve Çin’in Güneydoğu Asya’da dış güçlerin müdahalesine karşı çabalarını birleştirmeleri gerektiğini söyledi.

Rus haber ajansı Tass’a göre, Lavrov şu ifadeleri kullandı: “Birleşik bir pozisyonumuz var. Bunun yok edilmesini önlemek için her şeyi yapmalıyız [ve] bu bölge dışından güçlerin Güneydoğu Asya’nın işlerine müdahalesine ortaklaşa karşı koymanın ve bölgenin refah ve esenliğine katkıda bulunmanın önemli olduğuna inanıyoruz.”

Lavrov bu sözleri Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’ye, perşembe günü Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) görüşmeleri çerçevesinde Laos’un başkenti Viyentiyan’daki görüşmelerde söyledi.

Wang’ın Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba ile üç saatlik bir görüşme gerçekleştirmesinden bir gün sonra gerçekleşen görüşmede Lavrov, Ukrayna’nın “iyi niyetle” hareket etmesi halinde Moskova’nın görüşmelere açık olduğunu söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Lavrov Wang’a Çin’in Ukrayna krizi konusundaki “dengeli ve tutarlı” tutumu için teşekkür etti ve Pekin’in tüm paydaşların çıkarlarını dikkate alan yaklaşımları teşvik etme girişimlerini memnuniyetle karşıladı.

İki diplomat ayrıca “bazı ülkelerin Asya-Pasifik bölgesi için ASEAN merkezli güvenlik ve istikrar çerçevesini zayıflatmak üzere tasarlanmış kısıtlı blok temelli askeri ve siyasi mekanizmalar kurma konusunda giderek daha proaktif hale geldiği gerçeğini göz önünde bulundurarak ASEAN içindeki işbirliğini” de ele aldı.

Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Wang, Rusya ile ilişkileri “olgun, istikrarlı, dirençli ve özerk, sağlam siyasi karşılıklı güven, derinleşen stratejik işbirliği ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliği için geniş umutlar” olarak selamladı.

Açıklamada Wang’ın şu sözlerine yer verildi: “Kaotik uluslararası durum ve dış müdahale ve direniş karşısında Çin, birbirinin temel çıkarlarını korumak için Rusya ile birlikte çalışmaya … ve her zaman birbirinin gelişiminde yol arkadaşı ve iyi bir ortak olmaya hazırdır.”

Wang ayrıca iki tarafın “Doğu Asya işbirliği konusunda iletişim ve koordinasyonu sürdürmesi” gerektiğini de sözlerine ekledi.

Laos ile üçlü görüşme

Çin dışişleri bakanlığına göre daha önce ikili Laos Dışişleri Bakanı Saleumxay Kommasith ile bir araya gelerek üç tarafın “Asya-Pasifik bölgesindeki alevleri körükleyen bölge dışı güçlere ilişkin endişelerini dile getirdikleri” bir toplantı gerçekleştirdi.

Üç ülke “sıcak nokta sorunlarının yatıştırılmasını ve bölgesel güvenlik ve istikrarın korunmasını teşvik etmek için koordinasyon ve işbirliğini güçlendirmeye istekli olduklarını ve … güç politikalarına ve çatışmalara karşı birlikte çalışacaklarını” ifade ettiler.

ASEAN’ın 10 üye ülkesinden üst düzey diplomatlar Wang ve Lavrov’un yanı sıra ABD, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, İngiltere ve Avrupa Birliği’nden mevkidaşlarıyla birlikte cumartesi gününe kadar Laos’un başkentinde yıllık Doğu Asya Zirvesi Dışişleri Bakanları toplantısına katılıyor.

Hindistan-Çin görüşmesi

Perşembe günü Hint mevkidaşı Subrahmanyam Jaishankar ile bir araya gelen Wang, mevcut karmaşık uluslararası durum ve ciddi küresel zorluklar karşısında, iki komşu büyük gelişmekte olan ülke ve başlıca yükselen ekonomiler olarak Çin ve Hindistan’ın diyalog ve iletişimi güçlendirmesi, anlayış ve karşılıklı güveni artırması, çatışma ve farklılıkları uygun şekilde yönetmesi ve karşılıklı fayda sağlayan işbirliği geliştirmesi gerektiğini söyledi.

Wang, her iki tarafın da çatışmaları, farklılıkları ve sürtüşmeleri aşan bir bilgelikle tarihe, halklarına ve dünyaya karşı sorumluluklarını üstlenmeleri ve Çin-Hindistan ilişkilerinin iyileştirilmesini ve sürdürülebilir kalkınmasını teşvik etmeleri gerektiğini belirtti.

Çin-Hindistan ilişkilerinin ikili kapsamın ötesinde önemli bir etkiye sahip olduğunu kaydeden Wang, “İkili ilişkilerin geliştirilmesi gelişmekte olan iki ülkenin stratejik modelini yansıtmalı, farklılıkların ele alınması iki eski medeniyetin siyasi bilgeliğini yansıtmalı ve küresel zorluklara verilen yanıt Küresel Güney ülkelerinin dayanışma ve işbirliğini yansıtmalıdır” ifadelerini kullandı.

Wang, Çin-Hindistan ilişkilerinin doğru yola dönmesinin her iki tarafın da çıkarına olduğunu ve Küresel Güney ülkelerinin de ortak beklentisi olduğunu vurguladı.

Jaishankar, Hindistan ve Çin’in en kalabalık iki ülke, iki büyük gelişmekte olan ekonomi ve uzun geçmişleri olan eski medeniyetler olduğunu söyledi. “İkili ilişkilerde istikrarlı ve öngörülebilir bir gelişmenin sürdürülmesi her iki tarafın da yararınadır ve bölgesel barışın korunması ve çok kutupluluğun teşvik edilmesi açısından özel bir önem taşımaktadır” dedi.

Jaishankar, Hindistan ve Çin’in iç içe geçmiş kapsamlı çıkarlara sahip olduğunu ve sınır olaylarının gölgesiyle karşı karşıya olduklarını, ancak Hindistan’ın farklılıkları tarihsel bir perspektif, stratejik düşünce ve açık bir tutumla çözmenin yollarını bulmaya ve ikili ilişkileri olumlu ve yapıcı bir yola geri döndürmeye istekli olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, her iki taraf da sınır bölgelerinde barış ve huzurun korunması ve sınır işleri istişarelerinde yeni ilerlemeler kaydedilmesi konusunda ortak taahhütte bulunma konusunda mutabık kaldı.

Güney Çin Denizi anlaşmazlığı

Zirve, ASEAN üyesi Filipinler ile Çin arasında Güney Çin Denizi’nde gerilimin arttığı bir dönemde düzenleniyor.

Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr’ın ülkesini ABD’ye yaklaştırması ve Japonya ve Avustralya gibi diğer ABD müttefikleriyle daha güçlü bir işbirliği arayışına girmesinin ardından Güney Çin Denizi’ndeki sürtüşmeler Pekin ve Manila arasında daha da yoğunlaştı.

Bu yıl, Filipinler ve Çin arasındaki çatışma keskin bir şekilde tırmandı ve Çin sahil güvenliği, Filipinler’in Spratly Adaları’ndaki tartışmalı bir resif olan İkinci Thomas Sığlığı’na ikmal misyonlarını engellemek için tazyikli su kullandı.

Manila 1999 yılında BRP Sierra Madre adlı ABD yapımı savaş gemisini kıyıya indirdi ve bölge üzerindeki hak iddialarını ileri sürmek için buraya asker konuşlandırdı. Pekin sadece insani yardım malzemelerine izin verildiğini ve inşaat malzemelerine izin verilmediğini söyledi.

Daha önce ABD, ikmal misyonlarını desteklemek için “ne gerekiyorsa” yapacağını belirtmiş, ancak Filipinli yetkililer daha temkinli davranmıştı.

Geçen hafta Pekin ve Manila bir dizi toplantının ardından Sierra Madre çevresinde çatışmaların tırmanmasını önlemek için geçici bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar, ancak Manila’nın Pekin’in önceden bildirim ve yerinde doğrulama koşullarına itiraz etmesiyle kısa sürede anlaşmazlık yeniden alevlendi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English