Kanada tarihinde ender görülen anlardan birinde, Başbakan Justin Trudeau bağımsız kamu soruşturması için Olağanüstü Hal Yasası komisyonunun önünde ifade verdi. Soruşturmanın nedeni, Bu yılın Ocak ve Şubat aylarında Ottawa’yı kilitleyen kamyoncu eylemlerine karşı uygulanan olağanüstü hal yetkilerinin meşru olup olmadığıydı.
Trudeau soruşturma karşısında sıkı durdu. Olağanüstü yetkilerin kullanılmasının “kaçınılmaz” olduğunu savunan Kanadalı lider, protestocularla müzakere etmenin mümkün olmadığını söyledi. “Onlar seslerinin duyulmasını değil, itaat istiyorlardı,” diyen Trudeau, şiddet tehdidine ve polisin yetersizliğine de dikkat çekti.
Kanada Başbakanı, olağanüstü yetkileri kullanma tercihinde “tamamen huzurlu ve kendinden emin olduğunu” da sözlerine ekledi. Şimdiki haline 1980’lerde kavuşan Olağanüstü Hal Yasası, bu haliyle daha önce hiç kullanılmamıştı.
Konvoy avukatlarından biri, Trudeau’ya, “Siz ve hükümetiniz kendi yurttaşlarınızdan ne zaman bu kadar korkmaya başladınız?” diye soruduğunda, Kanadalı şu cevabı veriyordu: “Korkmuyorum ve korkmuyoruz.”
Kamyonculara ne yapılmıştı?
“Özgürlük Konvoyu” adı altında örgütlenen kamyoncular, COVID-19 aşı zorunluluğunu ve kamusal kısıtlamaları protesto için başkent Ottawa’yı kilitlemişti.
Mesele, ABD sınırından geçen kamyonculara yönelik aşı muafiyetinin sınırın her iki tarafında da sona ermesi ve sınırdan geçmek için aşı zorunluluğunun getirilmesiydi. Kamyoncular, COVID-19 aşı zorunluluğunun kaldırılması gerektiğini söylüyorlardı.
29 Ocak’ta başlayan eylemler, 11 Şubat’ta Joe Biden-Justin Trudeau görüşmesinin ardından yeni bir safhaya geçti. Üç gün sonra, Kanada hükümeti Olağanüstü Hal Yasası’nı uygulamaya başladı.
Yasa, hükümete toplantıları engelleme ve federal güçleri yerel polise yardım için gönderme hakkı tanıyordu. Daha ötesinde ise, “konvoyu desteklediğine inanılan” insanların banka hesaplarını geçici olarak dondurma hakkı tanınıyordu. Hükümet bu yetkisini de kullandı.
ABD ve bankaların baskısı işe yaramış
Komisyon önünde ifade veren kabine üyelerinden Finans Bakanı Chrystia Freeland, protestolar esnasında Kanada’nın “tehlikeli bir an” ile karşı karşıya kaldığını savundu. Freeland’in kastettiği, kamyoncuların blokajının ABD ile hayati ticaret koridorunun kapatmasıydı.
Trudeau ise daha da ileri gitti ve eylemler sırasında ABD Başkanı Joe Biden’a, Kanada’nın “güvenilir bir ortak olmaya devam edeceğine” dair güvence vermeye çalıştığını söyledi.
Chrystia Freeland, Biden’ın ekonomi danışmanlarından Brian Deese ile 10 Şubat’ta yaptığı telefon konuşmasını “belirleyici” bir an olarak nitelendirdi. Deese, blokajın 12 saat içerisinde sonlanmaması halinde ABD’nin kuzey doğusundaki tüm otomotiv fabrikalarının kapanacağını söyledi.
13 Şubat’ta ise, yani Olağanüstü Hal Yasası’nın uygulanmasından bir gün önce, Kanada’nın üst düzey banka CEO’larıyla yapılan görüşme de ABD’nin endişelerini doğrular nitelikteydi.
CEO’lar, protestoların Kanada’nın saygınlığını riske attığını düşünüyorlardı. Bir CEO, ABD’de bir hafta geçirdiğini ve protestolar nedeniyle Kanada’nın komşusu nezdinde “şaka” gibi göründüğünü söylüyordu. CEO’lar, yürürlükte yasaların yetersizliğinden dem vuruyor ve protestocu örgütleyicilerinin mali desteğini kesmek için tavsiyelerde bulunuyorlardı.
Hatta ismi verilmeyen bir CEO, hükümetin protestocuları “terörist” ilan ederek bu sayede hızlı hareket etmesini istedi. CEO’lardan birinin ikna etmeye çalıştığı bir yabancı yatırımcının Kanada’ya “muz cumhuriyeti” demesini “içler acısı” diye nitelendiren Freeland ilginç bir tavsiyede de bulunmuş. “Yabancı yatırımcının İngiliz olması durumunda ona Brexit’i hatırlatın, Fransız olması durumunda Sarı Yelekliler hatırlatın, Almansa şu anda Rusya’yı ne kadar kötü idare ettiklerini hatırlatın.”
‘Kaç tank istiyorsun?’
Komisyon soruşturması kapsamında, bakanların kendi aralarındaki mesajlaşmalarının elde edilmesi de şok edici sözleri gözler önüne serdi.
Kamu Güvenliği Bakanı Marco Mendicino ile Adalet Bakanı David Lametti arasındaki telefon mesajları bunun bir örneği. 2 Şubat’ta Mendicino’ya yazan Lametti, “Polisin harekete geçmesini sağlaman lazım. Ve gerekirse CAF’yi [Kanada Silahlı Kuvvetleri],” diyordu. Mendicino’nun cevabı ise şu “şaka”dan ibaret: “Kaç tank istiyorsun?”
İkili, daha sonra Ottawa polis şefinin de yetersizliğinden ve düzeni sağlayamamasından yakınıyor. Mesajlar, Adalet Bakanı’nın daha 30 Ocak’ta Olağanüstü Hal Yasası’nı uygulamayı düşündüğünü gösteriyor. Lametti, bunun için “Yalnızca ihtiyatlıydım” diyor.
İstihbarat şefinin Trudeau’ya tavsiyesi
Soruşturma sırasında ortaya çıkan bir başka gerçek de, Olağanüstü Hal Yasası’nın kullanılmasını Kanada hükümetine tavsiye eden ismin Kanada Güvenlik İstihbaratı Servisi (CSIS) şefi David Vigneault olduğu.
Komisyona ifade veren Vigneault, kamyoncuların eyleminin CSIS Yasası yapsamında bir ulusal güvenlik tehdidi oluşturmadığını ama yine de Olağanüstü Hal Yasası’nın gerekli olduğunu söyledi.
Medya anlatısını kontrol
Öte yandan Kanada hükümetinin kamyonculara karşı medya anlatısını nasıl belirlemek istediği de ortaya çıktı. Trudeau’nun danışmanı Mary-Liz Power, Kamu Güvenliği Bakanlığı’nın iletişim direktörü Alexander Cohen’e yolladığı bir mesajda, kamyoncuların protestosunun ABD’deki 6 Ocak 2021 eylemlerine benzeyeceğine ilişkin bir medya stratejisi belirleniyor.
Power, Cohen’le yaptığı bir başka mesajlaşmada da küresel ve diğer medya organlarının bazı haberler üzerine çalıştığını söylüyor. Gerçekten, Kanada’nın en büyük medya kuruluşlarından Global News 25 Ocak’ta şu başlığı atıyordu: “Aşırı sağcı gruplar kamyoncu protestolarının Kanada’nın ‘6 Ocak’ı olmasını umuyor.”