NATO müdahalesinden bu yana siyasi birliğini sağlayamayan ve sürekli krizlerle boğuşan Libya’da, Kahire merkezli yürütülen son müzakerelerden de olumlu sonuç çıkmadı. Kasım ayında yapılması düşünülen seçimler için umutlar azalırken dikkati Ukrayna’da olan Rusya’nın Libya’daki varlığına karşı ABD’nin “aktif müdahale” adımları ise hızlanıyor.
Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi (DYK) arasında ortak bir seçim kriteri ve takviminin belirlenmesi amacıyla Mısır’da yürütülen ve tarafların “anlaşma yakın” açıklamasıyla beliren olumlu hava kısa sürede dağıldı. Müzakereler yeni olsa da anlaşmazlığın nedeni bilindik: Çift vatandaşlığı olanların cumhurbaşkanlığına aday olup olamayacağı. Yani Halife Hafter’in seçimlerde adaylığının önünün açılması.
Sorunun kökeni ve uzlaşı süreci
Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun Kasım 2020’deki toplantılarında, ülkede devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Aralık 2021’de yapılmasına karar verilmişti ancak seçimlerin anayasa temeli konusunda anlaşmaya varılamadığı için sandıklar kurulamamıştı. Tarafların anayasal temelde uzlaşamamasının nedeni de yine ABD vatandaşlığı bulunan Hafter’in adaylığı meselesiydi. TM tarafı Hafter’in adaylığının önünün açılmasında ısrar ederken BM öncülüğünde yürütülen müzakerelerde, yapılan seçimle ülkeyi seçime götürmek üzere göreve gelen mevcut Ulusal Birlik Hükümeti (UBH), buna itiraz ediyor.
Nitekim seçimlerin yapılamamasının ardından TM, UBH’nin görev süresinin 24 Aralık 2021’de dolduğu gerekçesiyle 10 Şubat’ta ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda Fethi Başağa’yı başbakan seçti. 1 Mart’ta ise Başağa hükümetine güvenoyu verdi. UBH Başbakanı Abdülhamit Dibeybe ise TM’yi Cenevre Anlaşması’nda belirlenen yol haritasından ayrılmakla suçlayarak görevinin başında olduğunu, görevi ancak seçilmiş bir hükümete teslim edeceğini söyledi. Bingazi ve Trablus merkezli iki siyasi ve silahlı odak arasında yaşanan çekişmeler kısa süreli bir çatışmanın yaşanmasına da yol açtı. Anlaşmazlık devam ederken Kahire’nin devreye girmesiyle Trablus’taki siyasi aktörler ile TM Başkanı Akile Salih ve Hafter Mısır’da müzakere masasına tekrar oturdu. Bu ay ortalarına kadar müzakerelere ilişkin verilen olumlu sinyaller, basına yansıyan “Hafter’in adaylığı” gerekçesiyle geçen hafta birden dağıldı.
Kahire merkezli uzlaşma süreci
Anlaşmazlık, Hafter’in adaylığına odaklansa da Libya siyasi sahnesinin karmaşıklığı ve dahil olan uluslararası aktörlerin çokluğu, her türlü yumuşamayı reddediyor. Öncelikle, Mısır’da yürütülen müzakerelerin ve Kahire’nin UBH Başkanı Dibeybe’yi dışlaması bu müzakereleri daha en başından tartışmalı hale getirdi. Sadece Türkiye’nin desteğini sağlaması değil aynı zamanda Trablus’ta güçlü bir aktör olması nedeniyle de Dibeybe ulusal uzlaşı için önemli bir figür. İkinci olarak, müzakere süreci Trablus içindeki güç dengelerine oynayarak Dibeybe ile aralarında sorun olduğu bilinen Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mışri üzerinden yürütüldü. Nitekim seçim yasası konusunda tarafların birbirine yakınlaştığını açıklamasından saatler sonra Mışri’den uzlaşmazlığın devam ettiğine yönelik açıklama geldi. Söz konusu açıklamanın MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Trablus temaslarıyla aynı zamana denk geldiğini de not etmek gerekiyor. Mışri’den gelen açıklamalardan sonra TM tarafının da Mışri’yi suçlayan beyanları, kasım ayında sandıkların kurulması ihtimalini iyice zayıflatmış gözüküyor.
Ankara-Mısır normalleşmesinin önemi
Libya siyasi sahnesinin karmaşıklığı ve “esnekliği” uç görünen yeni uzlaşı arayışlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Akile Salih-Mışri, Hafter-Dibeybe ya da Salih-Mışri-Dibeybe arasında kurulan pazarlık masalarının dışında bir de Kahire’nin desteklediği “üçüncü hükümet” seçeneği gündemde. Mısır’ın Salih ile birlikte gündeme getirdiği bu seçeneğe Ankara’nın sıcak bakmadığı daha çok mevcut hükümetin revize edilerek seçimlere gidilmesini istediği belirtiliyor. Bir süre önce normalleşme girişimlerine başlayan Türkiye ve Mısır, Libyalı taraflar üzerinde bariz ağırlığı olan iki ülke. Nitekim İtalya da Libya’daki siyasi krizde, bu iki ülkenin ağırlığına vurgu yaparak çözümün büyük oranda iki başkent arasındaki uzlaşıdan geçtiğini düşünüyor.
Ufuktaki yeni saflaşmalar
TM ile DYK ve UBH dolayısıyla Ankara ile Kahire arasındaki farkın çapı küçülse de kapanmadı ancak Libya’daki denklem bu güçlerden ibaret değil. Ukrayna krizine kadar Wagner üzerinden Libya’da sahada bulunan Rusya’nın dikkati artık dağılmış durumda. Rusya’nın dikkat dağınıklığı, 2012’de Büyükeçisi Christopher Stevens’ın öldürülmesinin şoku ile uzun süre Libya sahasından uzak kalan ABD’ye eşsiz bir “fırsat” sunuyor. Joe Biden’ın görevi devralmasıyla Libya’ya ilgisi artmaya başlayan ABD, Ukrayna krizi ve bu krizin tetiklediği enerji sorununun büyümesiyle ilgisini daha da yoğunlaştırdı. ABD yönetimi CIA Direktörü William Burns’ü ay ortasında Libya’ya gönderdi. Hem Trablus hem Bingazi’ye yapılan ziyaretlerde iddialara göre ele alınan dosyaların başında enerji güvenliği geliyor.
‘Ortak güç’ talebi ve Kaddafi seçeneği
İddiaya göre, Burns, Hafter ve Dibeybe’den petrol arzının güvenliğini sağlamak için ortak bir askeri güç oluşturmalarını istedi. ABD, hem Hafter üzerinden Rusya’nın Libya Petrol Kurumu üzerindeki etkisini kırmak hem de Avrupa’nın gazda Rusya’ya olan bağımlılığını “dengelemek” için çalışıyor. Kuşkusuz, kanıtlanmış rezervleriyle Kuzey Afrika’nın bu zengin petrol ülkesi, tek başına mevcut boşluğu doldurmaya yeterli olmasa da konuşulan diğer tüm seçeneklerden daha gerçekçi bir “kaynak.”
Ziyaretle ilgili basına yansıyan diğer bir iddia da Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi ile ilgili. Kaddafi’nin serbest kaldığı 2017’den beri Rusya ile temasta olduğu ve Hafter ile sorun yaşayan Rusya’nın üçüncü güç olarak Kaddafi’yi sahneye sokmaya hazırlandığı iddia ediliyordu. İşte iddiaya göre Burns’ün ziyaretinin hedeflerinden biri de Kaddafi “riskini” henüz gündeme gelmeden “ortadan kaldırmaktı.”
Is Libya’s solution written in the old books?
CIA Direktörü Burns Libya’dan sonra dün de Mısır’a giderek Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İstihbarat Başkanı Abbas Kamil ile görüştü. Resmi açıklamada değinilmese de görüşmenin önemli dosyalarından birinin Libya olduğu biliniyor. Görüşmede Burns’ün “uluslararası ve bölgesel krizlerin yaşandığı bu hassas dönemde Mısır’la işbirliğini artırmak arzusunda olduğunu ifade ettiği” belirtiliyor.
Gelişmeler daha önce BM ve AFRİCOM üzerinden Libya’da kenarda duran Washington’un, Rusya’nın bu ülkedeki nüfuzunu sınırlandırma amacıyla doğrudan devreye girmeye hazırlandığını gösteriyor.
Sonraki hedef: Türkiye’nin ağırlığı
ABD’nin Libya’daki temel hedefi şimdilik doğrudan Türkiye’yi hedef almıyor. Ancak Doğu Akdeniz’deki dengeler ve Washington’un durduğu taraf göz önüne alındığında Rusya’dan sonra hedefe konulacak gücün Türkiye’nin bu ülkedeki etkinliği ve varlığı olduğunu öngörmek mümkün. Nitekim Trablus Temyiz Mahkemesi’nin, Türkiye ile Libya arasında Ekim 2022’de imzalanan hidrokarbon alanında ortaklık öngören mutabakat muhtırasının yürütmesini durdurması bir uyarıydı. Doğu Akdeniz’deki meşruiyetini 2019’da Libya ile imzaladığı deniz yetki sınırlandırma anlaşmasına “bağlayan” Ankara için bu anlaşmanın devamı kritik önemde. Her türlü pazarlığa açık siyasi aktörler ve “dış etkenler” göz önüne alındığında Libya zemini tahminlerden çok daha hızlı kayma riski barındırıyor. Doğu Akdeniz’de kazandığı mevziyi kaybetmemek için Ankara’nın önce Mısır ardından Rusya ile asgari bir müşterekte buluşmasının aciliyeti ise her geçen gün artıyor.