Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman düşünce kuruluşu DGAP: Almanya ve Avrupa, Asya-Pasifik’te askeri gücünü artırmalı

Yayınlanma

Almanya’nın önde gelen dış politika dergisi Internationale Politik, Asya-Pasifik bölgesinin askerileştirilmesi lehine kitlesel yeniden silahlanma öneriyor.

German Foreign Policy’nin aktardığına göre Alman Dış İlişkiler Konseyi (DGAP) tarafından yayınlanan Internationale Politik dergisinde, Avrupa devletlerinin hızla silahlı kuvvetlerini güçlendirmesi ve sadece kendi kıtalarını değil, aynı zamanda “Avrupa’daki ABD birliklerine olan ihtiyacı azaltmak” için “gerekirse Akdeniz’in yanı sıra Kızıldeniz ve Bab el-Mendeb Boğazını” da kontrol altına alması öneriliyor.

Dergiye göre bu başarılı olursa, ABD “Hint-Pasifik’te savaş çıkması halinde” yeterli askeri kapasiteye sahip olacak. Bu durumda Avrupa ülkeleri de Çin’e karşı olası bir savaşa hazırlıklı olmalı ve gerektiğinde kullanılmış ABD mühimmatının yerini alacak savunma sanayi kapasitelerini artırmalı.

Güvenlik mimarisinin “Asyalılaşması”

Asya-Pasifik bölgesinde Alman ve Avrupa askeri varlığının güçlendirilmesine yönelik çağrılar, bir yandan Batı ile Çin arasında tırmanan güç mücadelesi, diğer yandan da bölge ülkelerinin giderek azalan Batı egemenliğini reddederek kendi askeri politika formülasyonlarını tercih ettiklerinin farkına varılmasıyla ortaya çıkıyor.

Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü (SWP) Asya Araştırma Grubu Direktörü Felix Heiduk bu eğilimi bölgesel “güvenlik mimarisinin” “Asyalılaşması” olarak tanımlıyor.

Buna verilen en büyük örnek Endonezya. Bu ülke 2007’den beri düzenli olarak ABD ile tatbikatlar düzenliyor; sonuncusu 26 Ağustos – 6 Eylül 2024 tarihleri arasında yapıldı.

Ama Jakarta aynı zamanda askeri ilişkilerini genişletti ve Rusya ile giderek daha fazla birlikte çalışıyor. “Rusya’yı büyük bir dost” olarak gördüğünü ve Moskova ile ilişkilerini genişletmek istediğini, o zaman ülkenin savunma bakanı, bugün ise devlet başkanı olan Prabowo Subianto temmuz ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme vesilesiyle ilan etmişti.

Geçen hafta Rusya ve Endonezya ilk ortak tatbikatlarını gerçekleştirdi. Jakarta’da bunun, ülkenin gelecekte izlemeyi planladığı “bağımsız dış ve askeri politikanın bir göstergesi” olduğu ifade ediliyor.

Bir Japon-Amerikan icadı olarak “Hint-Pasifik” ve Berlin’in rolü

Askeri faaliyetlerin Asya-Pasifik bölgesini kapsayacak şekilde genişletilmesine yönelik talepler genellikle “Hint-Pasifik” terimine atıfta bulunularak formüle ediliyor.

Heiduk’un Internationale Politik dergisindeki yazısı, bu terimin “ne coğrafi doğası ne de değer açısından tarafsız” ve “tamamen siyasi”[4] bir terim olduğunun altını çiziyor.

Heiduk, “ABD’nin Japonya’dan aldığı ‘Özgür ve Açık Hint-Pasifik’ kavramı, Çin’i çevrelemeyi, Asya’da ABD hegemonyasını sürdürmeyi amaçlamaktadır,” ve “Washington ile Pekin arasında büyüyen stratejik rekabetle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır,” diyor.

SWP uzmanı sözlerini, “Almanya da şimdi kendisini jeopolitik olarak algılanan bu bağlamın içine yerleştiriyor,” diye sürdürüyor.

Heiduk, 2021 ve 2024 yıllarında Alman savaş gemileri tarafından gerçekleştirilecek Asya-Pasifik yolculuklarına ve Alman hava ve kara kuvvetlerinin Avustralya ve Asya-Pasifik bölgesindeki diğer ülkelerde yapacağı manevralara işaret ediyor.

Bunlar, Berlin’in resmi “Hint-Pasifik Stratejisi” çerçevesinde, ABD’nin Çin ile büyük güç mücadelesi için Almanya’nın resmi olarak benimsediği çatışma konsepti çerçevesinde yürütülüyor.

Avrupa’ya kara ordularını yeniden inşa etme çağrısı

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS) uzmanı Max Bergmann ise, Internationale Politik dergisinin son sayısında yayınlanan makalesinde, Asya-Pasifik bölgesinin askerileştirilmesinin genişletilmesine yönelik artan baskıya örnek teşkil edecek bir ifade kullanıyor.

Bergmann Avrupa devletlerini “sert güçten” yoksun olarak nitelendiriyor. Makalesinde, son yirmi yılda Avrupa’nın ordularını yetersiz finanse ettiğini ve önceliğinin kara kuvvetlerini yeniden inşa etmek olması gerektiğini ileri sürüyor.

Buna ek olarak, Britanya ve Fransa gibi küresel askeri güçlerin güçlü silah sistemlerine, özellikle de denizaltı savaş sistemlerine sahip olduklarını ama her iki ülkenin ordusunun da “çok seyrek konuşlanmış durumda” bulunduğunu savunuyor.

Avrupa ülkeleri için şu anda öncelik Rusya ile savaşa askeri olarak hazırlanmak olsa da Bergmann, buna rağmen kıtanın uzun vadede “Hint-Pasifik’te önemli bir güvenlik politikası rolü” oynayabileceğini düşünüyor.

ABD’nin Avrupa’daki askeri sayısını azaltmak için ne yapılmalı?

CSIS uzmanı Avrupa devletlerinin alabileceği altı önlem sıralıyor.

Bergmann’a göre bunlardan ilki, “ABD’nin Avrupa’da asker bulundurma zorunluluğunu azaltmak.”

Bunun için Bergmann, Avrupa’nın en büyük katkısının “Avrupa kıtasını, Akdeniz’i ve gerekirse Kızıldeniz ve Bab el Mendeb Boğazını güvence altına almak olacağını savunuyor.

Bu durumda ABD’nin kendisini tamamen Asya-Pasifik bölgesindeki konuşlanmasına ayabileceğini yazan CSIS uzmanı, “Hint-Pasifik’teki bir savaş (…) ABD’nin tüm kapasitesini gerektirecektir,” diyor.

ABD’nin askeri varlıklarını Avrupa’dan Asya-Pasifik bölgesine taşımaya ve tüm silah malzemesi üretimini Hint-Pasifik’teki silahlı kuvvetlerinin lojistiğine” adamaya zorlanacağını öne süren Bergmann’a göre bu ancak Avrupa’nın askeri açıdan önemli ölçüde güçlendirilmesi halinde mümkün olabilir.

Bbu durumda, Avrupa devletleri de muhtemelen Çin ile savaş durumunda silah ya da mühimmat sağlayarak ABD’yi destekleyecek konumda olacaklar.

“Avrupa için ‘üçüncü yol’ yok”

Bergmann ayrıca Avrupa devletleri için ek destekleyici işlevler de öneriyor.

Örneğin, ABD’nin Vietnam gibi ancak sınırlı işbirliği yapabildiği ülkelerle “diplomatik ve güvenlik politikası bağları” geliştirilmesini istiyor.

Yazar göre elbette bu, Avrupa’nın “ABD ile Çin arasında degolcü [Gaullist] bir üçüncü yol yaklaşımı” benimsemesi gerektiği anlamına gelmiyor çünkü “Avrupa’nın çıkarları ABD’nin stratejik çıkarları ile örtüşüyor.”

Avrupa devletlerine ayrıca Asya-Pasifik bölgesiyle yakın askeri-politik ve silah sanayii bağları kurmasını ve nihayetinde bölgedeki kendi askeri varlıklarını güçlendirmesini öneren Bergmann’a göre “Avrupa’nın bölgede bir deniz misyonu kurması ve tüm Avrupa deniz faaliyetlerinin AB bayrağı altında koordine edilmesi” en etkili yöntem olabilir.

AVRUPA

IG Metall’den hükümete borç frenini gevşetme çağrısı

Yayınlanma

Almanya’nın en güçlü işçi sendikasının başkanı, Avrupa’nın en büyük ekonomisinin geleceğini korumak için Berlin’i yeni borçlanma sınırını kaldırmaya çağırdı.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre IG Metall Başkanı Christiane Benner, ülkenin yerli sanayilerini büyük ölçüde destekleyen ABD ve Çin örneğini takip etmesi gerektiğini, yani borçlanma limitinin “seçimlerden sonra değil, derhal askıya alınması” gerektiğini söyledi. 

Berlin’in herhangi bir mali yılda GSYİH’nin yüzde 0,35’inden fazla borçlanmasını engelleyen anayasal borç freni, geçen yıl ülkenin “yeşil dönüşümüne” yönelik planlanan yatırımları sekteye uğratmıştı.

Sendika lideri pazartesi günü, satışlardaki düşüş nedeniyle yöneticilerin Almanya’daki birkaç fabrikayı kapatma planlarını protesto etmek için bir ay içinde ikinci kez greve giden on binlerce Volkswagen işçisine hitap etti.

Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi, en kârlı pazarı olan ve amiral gemisi markasının pazar payının sadece beş yıl içinde neredeyse yarıya düştüğü Çin’de yavaşlayan talep ve artan rekabet nedeniyle ağır darbe aldı.

Tüketicilerin yüksek enflasyonla boğuşması nedeniyle yıllık yeni otomobil satışlarının aynı dönemde yılda yaklaşık 2 milyon azaldığı kendi bölgesinde de durum pek iyi değil.

İşçiler grevleri büyütebilir

IG Metall ve VW yöneticileri planlanan maliyet kesintileri üzerine dördüncü tur görüşmeleri başlatırken, pazartesi günü tüm vardiyalarda çalışan VW işçileri dört saat boyunca greve gitti. Geçen haftaki iş bırakma eylemlerinde bu süre iki saatti.

Taraflar pazartesi gecesi görüşmelerden anlaşmaya varamadan ayrıldılar fakat müzakerelerin önümüzdeki hafta da devam edeceğini açıkladılar.

İşçi temsilcileri geçtiğimiz ay, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri dizginlemeyi, temettüleri azaltmayı ve en önemlisi fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarında 1,5 milyar avrodan vazgeçmeyi teklif etmişti.

Fakat VW’nin baş müzakerecisi Arne Meiswinkel günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada şirketin “karşı teklifin sürdürülebilir bir çözüm için yeterli olmadığı” sonucuna vardığını ve VW’nin “fazla kapasitesini azaltması gerektiğini” söyledi.

IG Metall ve VW’nin işçi konseyi lideri Daniela Cavallo, pazartesi günkü görüşmelerde şirketin fabrikaları kapatmamaya yönelik teklifi kabul etmemesi halinde işçilerin grev eylemini genişleteceğini yinelemişti.

Continental otomotiv bölümünü ayıracak

Öte yandan Alman otomotiv endüstrisinin kötü görünümünün altını çizen lastik ve otomotiv bileşenleri üreticisi Continental, pazartesi günü otomotiv bölümünü ayırma planlarını doğruladı.

Yıllık 20,3 milyar avroluk satışları ve yaklaşık 100.000 çalışanıyla Continental’in yarısını oluşturan birim, düşük talep ve elektrikli araçlara geçişle birlikte artan maliyetler nedeniyle son yıllarda on binlerce kişiyi işten çıkardığını duyurdu.

Continental, 2025 yılı sonundan önce bu bölümü bünyesinden çıkarmayı planladığını söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupa ülkeleri Suriyeli sığınmacı süreçlerini askıya aldı

Yayınlanma

HTŞ önderliğindeki silahlı grupların Suriye’nin başkentini ele geçirmesi ve Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın 13 yıllık savaşın ardından Rusya’ya sığınmasının ardından Avrupa ülkeleri pazartesi günü Suriyelilerin sığınma başvurularını bir sonraki duyuruya kadar beklemeye aldı.

On binlerce açık başvuruyu etkileyen karar, Suriye’de hızla değişen siyasi durumun yanı sıra Avrupa genelinde göçü kısıtlamak isteyen sağcı partilerin yeniden yükselişini yansıtıyor.

Almanya, bugün Avrupa’daki en büyük topluluk olan yaklaşık bir milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyor.

Alman İçişleri Bakanlığı pazartesi günü yaptığı açıklamada, Suriye’deki siyasi gelişmeler konusunda daha fazla netlik sağlanana kadar sığınma taleplerini işleme koymayacağını söyledi.

Birleşik Krallık da sığınma taleplerine ilişkin kararları durdurdu ve İçişleri Bakanlığı durumu değerlendirdiğini açıkladı.

Norveç, İtalya, Avusturya ve Hollanda gibi diğer ülkeler de Suriyeli taleplerinin askıya alındığını duyurdu. Fransa da kısa süre içinde benzer bir karar açıklamayı umduğunu söyledi.

İtalyan hükümeti yaptığı açıklamada Şam’daki diplomatik varlığını sürdüreceğini belirterek buradaki büyükelçilik personeline “derin şükranlarını” ifade etti.

Federal Göç ve Mülteciler Dairesinin (BAMF) verilerine göre kasım ayı sonuna kadar yapılan 72.420 başvuruyla Suriye, bu yıl Almanya’daki sığınmacılar için en önemli menşe ülke oldu.

BAMF’a göre başvuruların durdurulması halihazırda kabul edilmiş olanları etkilemiyor. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, değerlendirmelerin Suriye’deki gelişmelere bağlı olacağını ve ülkenin geri dönmek için güvenli olup olmadığını söylemek için çok erken olduğunu söyledi.

Almanya, Suriyelilerin iltica başvurularına ilişkin tüm kararları askıya aldı

Norveç göçmenlik yetkilileri Suriyelilerin iltica başvurularının şimdilik ne reddedileceğini ne de onaylanacağını söyledi.

Danimarka da başvuruları işleme almayı durdurdu ve başvuruları reddedilen ve ülkeyi terk etmeleri için son tarih verilen Suriyelilerin mevcut belirsizlik nedeniyle daha uzun süre kalmalarına izin verileceğini söyledi.

Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer, içişleri bakanına mevcut tüm Suriyeli sığınma başvurularını ve aile birleşimlerini askıya alma talimatı verdi ve sığınma verilen vakaların da gözden geçirileceğini söyledi.

Reuters’a konuşan üst düzey bir Yunan hükümet kaynağı, Yunanistan’ın yaklaşık 9.000 Suriyelinin iltica başvurusunu durdurduğunu söyledi. Yetkililer hükümetin cuma günü bir araya gelerek bu adıma son şeklini vereceğini söyledi.

Almanya şubat ayında yapılacak erken seçimlere hazırlanırken, sağcı ve muhafazakâr partiler kamuoyu yoklamalarında en üst sıralarda yer alıyor.

Cuma günü yayınlanan bir Infratest anketi, seçmenlerin göçü ekonomiden sonra Almanya’nın en büyük ikinci sorunu olarak gördüğünü gösterdi.

Suriye’deki durumla ilgili olarak İngiliz parlamentosunu bilgilendiren Dışişleri Bakanı David Lammy, gelişmelerin Avrupa ülkelerine daha fazla göçü tetikleyebileceği uyarısında bulundu.

Lammy parlamentoya verdiği demeçte, “Esad’ın gitmesinin ardından bu kadar çok kişinin Suriye’ye dönmeye başladığını görmek, daha iyi bir gelecek umutları açısından olumlu bir işaret,” dedi.

Lammy pek çok şeyin şimdi ne olacağına bağlı olduğunu, Suriye’ye yönelik bu akışın “hızla geri dönüşe” çevrilebileceğini ve potansiyel olarak kıta Avrupası ve Birleşik Krallık’a yönelik “tehlikeli yasadışı göç yollarını kullananların sayısını artırabileceğini” söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Suriyelilerin iltica başvurularına ilişkin tüm kararları askıya aldı

Yayınlanma

Almanya Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi ikinci bir duyuruya kadar Suriyelilerin iltica başvurularını işleme koymayacağını söyledi.

Suriye’de Beşar Esad yönetiminin cihatçı HTŞ önderliğindeki örgütler tarafından devrilmesi nedeniyle Federal Göç ve Mülteciler Dairesi pazartesi günü Suriyelilerin iltica başvurularını derhal dondurdu.

Konuyla ilgili olarak SPIEGEL’e konuşan bir yetkili, Suriye’deki durumun belirsiz olduğunu ve orada siyasi gelişmelerin nasıl seyredeceğini tahmin etmenin çok zor olduğunu söyledi.

Bu nedenle şu anda ciddi bir değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını savunan daire, her türlü kararın “ayakları yere basan” bir karar olması gerektiğini belirtti.

Yetkiliye göre, yaklaşık 46.000’i ilk başvuru olmak üzere Suriyelilerden gelen 47.270 sığınma başvurusu henüz karara bağlanmadı. Fakat Suriye’deki yeni durumun şu anda halihazırda alınmış kararlar üzerinde bir etkisi yok.

Alman siyasetinde Suriyeli sığınmacılar tartışması başladı

Almanya’daki Suriyelilerin akıbetine ilişkin siyasi tartışma şimdiden başlamış durumda. CDU/CSU’lu bazı politikacılar Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesinden yana görüş bildirdi. Yeşiller ve SPD’li politikacılar ise Suriye’deki belirsiz durum karşısında itidal çağrısında bulundu.

CSU’nun içişleri konusundaki önde gelen milletvekili Andrea Lindholz pazar günü Rheinische Post’a verdiği demeçte, Suriye’de kalıcı bir barış sağlandığında pek çok Suriyelinin “artık korunmaya ihtiyaç duymayacağını ve dolayısıyla Almanya’da kalma hakkına sahip olmayacağını” söyledi.

Şansölye Olaf Scholz’un artık Almanya’nın daha fazla Suriyeli mülteci kabul etmeyeceğini kamuoyuna açıklaması gerektiğini de sözlerine ekleyen Lindholz, partinin daha önceki taleplerini de yineledi.

Dış ilişkilerden sorumlu partili meslektaşı Jürgen Hardt ise “İşlerin nereye gittiğini görmek için henüz çok erken. Almanya’daki Suriyeli mültecilerin istikrar sağlandığında ülkelerine dönmelerini bekliyoruz,” dedi.

SPD’den seçim öncesi “popülist” söylem endişesi

Alman parlamentosunun dış ilişkiler komisyonuna başkanlık eden SPD milletvekili Michael Roth SPIEGEL’e verdiği demeçte, Suriye’ye barışın geri gelmesi halinde, “burada kendilerini hiçbir zaman evlerinde hissetmeyen insanların geri dönmelerini engelleyecek hiçbir şey olmadığını” söyledi.

Bununla birlikte Roth, Suriyelilerin çoğunun topluma ve iş piyasasına iyi entegre olduğunu da sözlerine ekledi.

Roth, “‘Şimdi herkes hemen geri dönmek zorunda’ gibi popülist bir tartışmaya karşı uyarıyorum,” dedi.

SPD’li siyasetçi, AfD ve BSW’nin yanı sıra bazı CDU/CSU’luların da “seçim kampanyası sırasında bunu talep etmesinden” korktuğunu ve bunun da kendisini “endişelendirdiğini” söyled. korkuyorum

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English