Bizi Takip Edin

AVRUPA

‘Almanya savaşa hazır mı?’

Yayınlanma

Alman medyasında bir süredir tartışılan Alman kara kuvvetlerinin (Bundeswehr) savaşa hazır olup olmadığı meselesi, yeni bir ‘sızıntı’ ile tekrar gündemde.

Bild tarafından yayınlanan ve ordu başmüfettişi Alfons Mais’e ait bir bilgi notunda, Almanya’nın NATO’ya vaat ettiği tümenin tam olarak savaşa hazır olmadığı itiraf ediliyor.

Bilgi notunun, Bundeswehr’in dönüşümü konusunda zaten eleştirilen Savunma Bakanı Boris Pistorius üzerindeki baskıyı artıracağı yorumları yapılıyor.

Berlin, Ukrayna savaşına yanıt olarak NATO’ya 2025 gibi erken bir tarihte tam donanımlı bir tümen gönderme sözü vermişti. Daha önceki son tarih 2027 idi.

Bild’in aktardığına göre, önlem alınmadığı takdirde, “ordu yüksek yoğunluklu çatışmalarda kendi başına ayakta kalamayacak ve NATO’ya karşı yükümlülüklerini de ancak sınırlı ölçüde yerine getirebilecektir.”

Rapora göre, Bundeswehr’in 2027’den itibaren sağlamayı planladığı ikinci tümenin operasyonel hazırlığı da ‘gerçekçi değil.’

Mais, ordunun tüm varlıklarını bir araya getirmenin bile 2025 için vaat edilen tümeni tam olarak donatmayı mümkün kılmayacağını savundu.

Raporda, Ukrayna’ya yönelik finansman ve askeri desteğin ‘ordunun operasyonel hazırlığında açıkça fark edilebilir bir azalmaya’ yol açtığı belirtildi.

‘Bundeswehr’in durumu her zamankinden daha sıkıntılı’

Geçen Ocak ayında The Economist’te yer alan bir değerlendirmede, Alman ordusu masaya yatırılıyor ve 2022’nin ‘bir reform yılı’ olarak heba edildiği ileri sürülüyordu.

Makalede, Alfons Mais’in Ukrayna savaşının başlamasının ardından attığı bir tweet hatırlatılıyor. ‘Gizli’ memorandumun yazarı Mais’in görüşlerinin pek de gizli olmadığı açık, zira general o zaman bile şu tweeti atmıştı: ​​”Bundeswehr, benim yönetmeme izin verilen ordu, aşağı yukarı tükenmiş durumda. Hepimiz bunun olacağını gördük ve Kırım’ın ilhakından argümanlarımızla sonuç çıkaramadık ve uygulayamadık. Hiç iyi hissetmiyorum! Bıktım usandım!”

Değerlendirmede, Silahlı Kuvvetler Genel Müfettişi Eberhard Zorn’un raporuna da atıf yapılıyor.

Buna göre Alman ordusunun mühimmat stokları NATO tarafından tavsiye edilen 30 gün yerine sadece birkaç gün yeterlidir.

Askerler tarafından kullanılan telsiz ekipmanları 40 yıllık ve analogdur ve dolayısıyla dinlenmesi kolaydır.

350 Puma piyade savaş aracından sadece 150’si çalışır durumdadır.

Bundeswehr’in yeterli yara bandı bile yoktur.

The Economist’e göre, Bundeswehr’in bu durumundan askerler haberdardı ama siyasi liderler yalnızca seyrettiler.

Savaşın başlamasından sonra Şansölye Olaf Scholz’ün ‘dönüm noktası’ konuşmasını yaptığını ve orduda reform için ekstra 100 milyon avroluk fon ayırdığını hatırlatan gazete, Alman subayların bu konuşmadan çok memnun kaldıklarını ama icraate geçirilmemesi nedeniyle sonrasında hayal kırıklığına uğradıklarını ileri sürüyor.

Sovyetler Birliği’nin ve Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin ortadan kalkmasından önce Federal Almanya’nın askeri harcamalarına dikkat çeken The Economist, Alman ordusunu toparlamak için paradan daha fazlasına ihtiyaç duyulduğunu, askerlerin ve subayların bundan böyle ‘burasına kadar gelmiş gibi hissetmemesi’ gerektiğini savunuyor.

Vicdani retçiler can sıkıyor

Yine Ocak ayında Der Spiegel tarafından yayınlanan bir haber, Alman toplumundaki ‘pasifizmin’ Ukrayna savaşından sonra can yaktığını gösteriyor.

Spiegel’in elde ettiği bilgiye göre, 2022 yılında Alman ordusunda aktif görev yapan askerler arasında vicdani retçilerin sayısı yüzde 30 arttı.

Federal Savunma Bakanlığının verilerine göre 2021 yılında orduda görev almayı reddedenlerin sayısı 176 iken, 2022’de bu sayı 235’e yükseldi.

Habere göre, daha önce Bundeswehr’de askerliğini yapmış olan yedeklerde de vicdani retçi sayısı artıyor. 2021 yılında sadece 10 yedek askerlik hizmetini reddetmişken, 2022 yılında bu sayı 271’e ulaştı. Ayrıca, 2022 yılında henüz askere gitmemiş 617 kişi de vicdani ret başvurusunda bulundu.

Muvazzaf askerlerin birçoğunun vicdani ret başvuru gerekçelerinde yazan şey, Bundeswehr’e katıldıklarında gerçek bir silahlı çatışma beklememiş olmaları.

AVRUPA

Pistorius, SPD’deki şansölyelik yarışında havlu attı

Yayınlanma

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, önümüzdeki seçimlerde partisinin liste başı adayı olmaktan çekilerek, Şansölye Olaf Scholz’un yerine geçebileceğine dair haftalardır süren spekülasyonlara son verdi.

Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından perşembe akşamı yayınlanan bir video mesajında Pistorius, kamuoyundaki tartışmaların partiye zarar verdiğini ve bunun sonucunda parti yönetimine bu görev için uygun olmadığını bildirdiğini söyledi.

“Olaf Scholz güçlü bir şansölye ve şansölyelik için doğru aday,” diyen Pistorius, parti liderinin ‘akıl ve sağduyuyu’ temsil ettiğini de sözlerine ekledi.

Alman bakan, “Şimdi bu tartışmayı sona erdirmek için ortak bir sorumluluğumuz var. Çünkü tehlikede olan çok şey var,” dedi.

Scholz iki hafta önce erken seçimleri tetiklediğinde, görevdeki şansölye olarak otomatik olarak partinin adayı olması bekleniyordu. Fakat birçok anketin geçen yılın başından bu yana savunma bakanı olarak görev yapan Pistorius’un ülkenin en popüler siyasetçisi olduğunu göstermesinin ardından fiili bir yarış başladı.

Scholz’un popülaritesi yerlerde

Pistorius’a karşılık Scholz, en kötü destek oranlarından birine sahipti ve seçmenler, bu ayın başlarında çökene kadar üçlü trafik lambası koalisyonunu felç eden aylarca süren çekişmelerden dolayı onu suçluyordu.

Fakat partinin merkez yönetimi Scholz’un arkasında durdu ve Pistorius spekülasyonları bastıramadığı için SPD’deki bazı isimler tarafından giderek artan eleştirilere maruz kaldı.

Savunma Bakanı video mesajında, kendisinin başlatmadığını vurguladığı tartışmanın partide “artan belirsizliğe” ve seçmenler arasında “kızgınlığa” neden olduğunu söyledi.

Bakan, yarışta yer almayacağını açıklamanın kendi kararı olduğunda ısrar etti ve SPD’nin “olağanüstü” şansölyesi için ikinci bir dönem için kampanya yürüteceğini söyledi.

Pistorius’un destekçileri hayal kırıklığına uğradı

Pistorius’un destekçileri “havlu atma” haberine hayal kırıklığı ile tepki gösterdi. SPD Federal Meclis üyesi Joe Weingarten, Der Spiegel haber dergisine verdiği demeçte, “Bu gelişmeden üzüntü duyuyorum. Şimdi hedef, SPD için mümkün olan en iyi seçim sonucunu elde etmek üzere birlikte ve tek vücut olarak çalışmak olmalıdır,” dedi.

Bir başka milletvekili Johannes Arlt ise, “Farklı bir kararı tercih ederdim ama artık bir kararımız var. Bu parti ve ülke için iyi bir şey. Şimdi Federal Meclis seçim kampanyasına birlik içinde giriyoruz,” ifadelerini kullandı.

Pistorius’un çekilmesi ile birlikte şansölyelik yarışının Scholz ile anketlerde önde giden muhalefetteki Hıristiyan Demokratların (CDU) lideri Friedrich Merz arasında geçmesi bekleniyor.

Scholz’un destekçileri, 2022’den bu yana CDU’yu yöneten milyoner eski avukat ve BlackRock Almanya’nın başkanı Merz’i yakalayabileceği konusunda ısrar ediyor. 

Bakan, Almanya’nın yeniden askerileşmesi için çalışıyor

64 yaşındaki Pistorius, askerlere karşı rahat tavırları, Rusya’ya yönelik sert tutumu ve Almanya’nın yeniden silahlanmasına istekli olmasıyla dikkat çekiyordu.

2023’te savunma bakanı olarak atanmasının ardından, SPD’deki bazı isimlerin Moskova’ya karşı sert bir duruş sergileme konusundaki çekingenliğini paylaşmadığını açıkça ortaya koydu.

Putin’i “Kremlin’deki despot” olarak tanımlayan Pistorius, Alman kamuoyunu, ülkenin savunmaya daha fazla harcama yapması ve kendisini “savaşa hazır” hale getirmesi gerektiği konusunda uyardı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Keir Starmer, BlackRock patronu Larry Fink ile görüştü

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, iş dünyası liderleriyle ilişkileri yeniden inşa etmeye çalışırken, BlackRock CEO’su Larry Fink ile Başbakanlıkta görüşmelerde bulundu.

Aralarında sigorta devi Aviva’nın eski patronu Mark Wilson ve teknoloji grubu Cisco’nun CEO’su Chuck Robbins’in de bulunduğu dünyanın en büyük varlık yöneticisinin yönetim kurulundan birkaç yönetici perşembe günü Başbakan Rachel Reeves ve Yatırım Bakanı Poppy Gustaffsson ile birlikte toplantıya katıldı.

Toplantıda bulunanların Financial Times’a (FT) aktardığına göre Starmer ve Reeves büyümeyi artıracak öneriler istedi. Görüşme hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre BlackRock yöneticileri, işletmeler için düzenleyici gecikmelerle ilgili endişelerini dile getirdi ve hükümeti küresel şirketlerin Birleşik Krallık’ta rekabet etmesini kolaylaştırmaya çağırdı.

Bu kişiler, başbakanın İngiliz düzenleyicileri elden geçirme, düzenleyici onay süreçlerini kolaylaştırma ve düzenleyici çerçeveyi daha tutarlı hale getirme planını özetleyerek yanıt verdiğini ekledi.

Toplantıya katılan yetkililere göre, Başbakan yöneticilere bu çalışmaları hükümet genelinde koordine etmek üzere Birleşik Krallık Hazinesinde yeni bir birim kurulacağını söyledi.

Birleşik Krallık hükümeti, 40 milyar sterlinlik vergi artışı ve işverenlerin ulusal sigorta katkı paylarında 25 milyar sterlinlik artış da dahil olmak üzere işletmelere daha fazla maliyet yükleyen bir bütçenin ardından iş dünyasının desteğini geri kazanmaya çalışıyor.

İşçi Partisi liderliği daha fazla istikrar ve önceki Muhafazakar yönetime kıyasla daha iş dünyası yanlısı bir yaklaşım vaat etmişti.

Fakat İşçi Partisi’nin şirketler dünyasıyla uyum içinde çalışma vaadi, bütçedeki vergi artışları, şirketlere 5 milyar sterline mal olan işçi hakları reformları paketi ve asgari ücretteki artışla test ediliyor.

Starmer, hükümetinin kamu maliyesine istikrar kazandırarak, düzenleyicileri daha büyüme yanlısı bir yaklaşım benimsemeye zorlayarak ve Birleşik Krallık altyapısına yatırımı artırmak için küçük emeklilik planlarını birleştirerek şirketlere yardımcı olacağında ısrar etti.

Toplantı sonrasında Starmer BlackRock’ın, “Birleşik Krallık’ı nasıl en iyi yatırım yeri olarak dünya sahnesine çıkarabileceğimiz” ve büyümeyi nasıl hızlandırabilecekleri konusundaki görüşlerini memnuniyetle karşıladığını söyledi.

BlackRock bu hafta 10 yıl aradan sonra ilk kez Londra’da bir dizi yönetim kurulu toplantısı düzenlemişti. Fink daha önce İşçi Partisi’ne destek vermiş ve Ekim 2023’te Starmer’ın Birleşik Krallık siyasetine bir “umut ölçüsü” getirdiğini ve partiyi merkeze taşımada “büyük bir güç” gösterdiğini söylemişti.

Starmer, toplantının ardından yaptığı açıklamada “BlackRock’ın Birleşik Krallık’taki uzun soluklu varlığından gurur duyduğunu” ifade etti. Şirketin Birleşik Krallık’ta Londra, Edinburgh ve gelecek yıldan itibaren Birmingham’da ofisleri bulunan yaklaşık 4.000 çalışanı var.

Dünya genelinde 11,5 trilyon dolarlık varlığı yöneten şirket, British Airways, Rolls-Royce ve Royal Mail’in emeklilik fonları da dahil olmak üzere Birleşik Krallık’ta 13 milyondan fazla kişinin emeklilik birikimlerini yönetiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya ve Belarus’un tarım ürünlerine vergi hazırlığı

Yayınlanma

AB Komisyonu, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen tarım ürünleri ile gübrelere gümrük vergisi getirmeyi planlarken, AB üyesi ülkeler arasında özellikle gübre vergisi konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıktı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen tarım ürünleri ile gübrelere yönelik yeni bir vergilendirme sistemi üzerinde çalışıyor.

Komisyon Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, AB Dış Ticaret Konseyi toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, komisyonun Rusya ve Belarus kaynaklı tarım ürünlerine ve olası gübre ithalatına gümrük vergisi getirmeyi planladığını açıkladı.

Dombrovskis, “Rusya ve Belarus menşeli ürünlere gümrük tarifesi uygulanması konusunu ele aldık. Komisyonumuz yakın zamanda, geçtiğimiz ekim ayında gerçekleşen AB Zirvesi’nde alınan kararlar doğrultusunda, özellikle Rus tarım ürünleri ve gübrelerine yönelik önerilerini sunacak,” dedi.

Komisyon Başkan Yardımcısı, AB üyesi birçok ülkenin mümkün olan en geniş ürün yelpazesinde vergilendirmeyi desteklediğini belirtti.

Öte yandan, AB Konseyi’nin dönem başkanlığını yılsonuna kadar yürütecek olan Macaristan’ın Dışişleri Bakanı Peter Szijjártó, Rus ürünlerine yönelik gümrük vergisi teklifinin 27 AB üyesi ülkeden yalnızca 8’inin desteğini aldığını vurguladı.

Özellikle AB’de arz sıkıntısı yaşanan ve üretiminde doğalgaza bağımlı olan gübre ürünlerine getirilmesi planlanan gümrük vergisi kısıtlamaları en çok tartışılan konular arasında yer alıyor.

Bu durum, söz konusu ithalat vergilerinin AB Konseyi’nden onay almasını zorlaştırabilir.

Szijjártó ayrıca, AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımların beklenilen sonuçları vermediğinin altını çizdi.

Buna karşılık Dombrovskis, yaptırımların etkili olduğunu savunarak, AB ülkelerinin bu önlemleri “daha kapsamlı bir şekilde uygulaması” ve kurallara uymayan taraflarla etkin mücadele etmesi gerektiğini belirtti.

ABD’nin ucuz Ukrayna tahılının Avrupa pazarına akmasından çıkarı ne?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English