Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da İsrail adına ‘cadı avı’ sürüyor

Yayınlanma

Almanya’da, İsrail’e karşı çıkan en ufak sesi bile bastırma girişimleri devam ediyor.

Almanya İçişleri Bakanlığı, 12-14 Nisan tarihleri arasında Berlin’de gerçekleştirilmesi planlanan Filistin Kongresi’nin polis tarafından engellenmesinin ardından Yunan siyasi parti DiEM25’in kurucularından, eski Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis’e yasak getirdi.

Bu sadece Almanya’ya giriş yasağını değil, Yunan siyasetçinin ülkedeki siyasi etkinliklere her türlü çevrimiçi katılım ve faaliyetin yasaklanmasını da içeriyor.

Yasak, Varoufakis’in geçen cuma günü Berlin’deki Filistin Kongresi’nde İsrail ve Filistin’de evrensel insan hakları çağrısında bulunacağı bir konuşma yapması planlanırken, Alman polisinin etkinliği dağıtmak için salona girmesinin ardından geldi.

Benzer bir yasağın uygulandığı diğer iki kişi ise akademisyen Salman Abu Sitta ve Berlin havaalanında gözaltına alınarak üç saatlik bir sorguya tabi tutulan Glasgow Üniversitesi rektörü ve cerrah Ghassan Abu Sittah.

İkili aynı zamanda Barış İçin Yahudi Sesi ve MERA25 Almanya tarafından düzenlenen ve Gazze’deki soykırımın sona erdirilmesi ve ateşkes talebinin merkezde yer aldığı Filistin Kongresi’ne katılacaktı.

Önceki hafta ise Köln Üniversitesi, Filistin yanlısı bir mektubu imzaladığını öğrendiği filozof Nancy Fraser’ın planlanan misafir profesörlüğünü iptal etti. İptalin ardından verdiği ilk röportajda Jacobin’e konuşan Fraser, Almanya’nın kendisini Filistin’i savunmaktan alıkoymasına izin vermeyeceğini söyledi.

Fraser, “Birkaç gün önce Köln’de bu etkinlikleri düzenleyen bir profesörden, Andreas Speer’den bir e-posta aldım. Bana, kasım ayında ‘Filistin için Felsefe’ bildirisini imzalamış olmamdan endişe duyan üniversite rektöründen haber aldığını anlattı ve benden pozisyonumu netleştirmemi istedi,” dedi.

Almanya’nın ‘devlet aklının’ İsrail yandaşlığı üzerine şekillenmesinin AfD’yi güçlendirip güçlendirmediği yolundaki bir soruya da cevap veren profesör, “Özellikle AfD hakkında yorum yapamam. Fakat ABD’de Hıristiyan Evanjelik sağın, Susan Neiman’ın deyimiyle kendi ‘filosemitik McCarthycilik’ versiyonuna sahip olduğunu söyleyebilirim. Ve kendi içinde son derece antisemitik olan teolojik bir gerekçeleri var. Fakat Almanya’da beni en çok endişelendiren şey AfD değil,” cevabını verdi.

Fraser, Almanya için en büyük tehdidin, ‘kamuoyunun gerçek ağırlığının yattığı sağ görüşlü merkezcilik türü’ olduğunu savundu. Alman kamuoyunun ‘açıkça sahte olan argümanlarla kolayca yönlendirilebildiğini’ belirten Fraser, bunu şöyle örneklendirdi: “Beni davet etmemekle kimsenin akademik özgürlüğü ihlal etmediğini, sadece benim sahip olduğumu düşündükleri görüşlere sahip bir kişiyi onurlandırmamayı seçtiklerini iddia eden argüman gibi.”

Son kurban ise Türk asıllı SPD’li siyasetçi Aydan Özoğuz. Federal Meclis Başkan Yardımcısı da olan Özoğuz, İran’ın İsrail’e yönelik geniş çaplı saldırısına ilişkin yorumlarıyla medyanın ve siyasetçilerin tepkisine maruz kaldı. X hesabından yaptığı paylaşımda saldırıyı kınamak yerine İsrail’in sorumluluğuna işaret eden SPD’li siyasetçi, 

“Çok fazla savaş, çok fazla insan tehlikede, serbest bırakılmayan rehineler, açlık çeken insanlar. Ben #Ukrayna #İsrail #Gazze’deki tüm insanlar için endişeleniyorum. Bu durum neden provoke edildi? İran’ın bombalanması. Büyükelçilik Ortadoğu’yu daha da tehlikeye attı,” dedi.

Özoğuz’un tweeti bir öfke dalgasını tetikledi. Bild gazetesinin haberine göre, CDU’lu milletvekili Matthias Hauer, tweetin ‘çok çirkin olduğunu’ ve bir Federal Meclis Başkan Yardımcısına yakışmadığını söyledi. Hauer, İran’ın Almanya’nın yakın müttefiki İsrail’e saldırması karşısında Özoğuz’un verdiği ilk tepkinin bu olmasından duyduğu endişeyi dile getirdi.

Bavyera antisemitizm komiseri Ludwig Spaenle (CSU) SPD’li siyasetçiyi istifaya çağırdı. “Bu onun için yolun sonu. Uzun zaman önce istifa etmeliydi,” diyen Spaenle FOCUS online’a şunları söyledi: “Bu kadar kötü ve yanlış tartışan herkes terörün dilini kullanıyor ve mollalar için kullanışlı bir aptal. Sayın Özoğuz İsrail’e zarar vermek isteyenlerin klasik enstrümanlarını kullanıyor. Üstelik bunu yüksek bir devlet makamında bulunan bir kişi yapıyor.”

Spaenle bu nedenle Scholz’u da harekete geçmeye çağırdı ve “Eğer Alman hükümetinin son aylarda İsrail’e verdiği tüm güvenceleri ciddiye alıyorsam, o zaman böyle birinin Federal Şansölye tarafından istifaya davet edilmesi gerekir,” dedi.

Gelen yoğun eleştiriler üzerine Özoğuz tweetini sildi ve ‘böylesine hararetli bir ortamda yorumların herkesin birbirine düştüğünü gösterdiğini’ ileri sürdü.

AVRUPA

ECB: Yüksek borç seviyeleri Avrupa’yı ‘şok’ riskiyle karşı karşıya bırakıyor

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (ECB), Avrupa ülkelerinin kamu borçlarını azaltmaya devam etmemelerinin, onları jeopolitik gerilimlerden ve sürekli yüksek seyreden faiz oranlarından kaynaklanan “olumsuz şoklara karşı savunmasız” bıraktığı uyarısında bulundu.

ECB yılda iki kez yayınladığı finansal istikrar değerlendirmesinde, birçok Avrupa hükümetinin tüketicileri ve işletmeleri koronavirüs salgınının ekonomik etkilerinden ve Ukrayna savaşının neden olduğu enerji fiyat şokundan korumak için uygulamaya koyduğu destek tedbirlerini tam olarak tersine çevirmediğini söyledi.

ECB, “Yüksek borç seviyeleri ve gevşek mali politikalar nedeniyle piyasa katılımcıları tarafından ülke riskinin yeniden değerlendirilmesi, borçlanma maliyetlerini daha da yükseltebilir ve özel borçlulara ve devlet tahvili sahiplerine yayılma yoluyla da dahil olmak üzere olumsuz finansal istikrar etkilerine neden olabilir,” dedi.

ECB, finansal sisteme yönelik risklerin son aylarda büyük ölçüde azaldığını, hanehalkı ve şirket borçlarının pandemi öncesi seviyelerin altına düştüğünü söyledi. Fakat kamu borcunun yüksek kalmaya devam edeceğini de sözlerine ekleyen ECB, “gevşek mali politikaları” birincil endişe kaynağı olarak tanımladı.

Esnek işgücü piyasaları, düşük enflasyon ve ECB’nin önümüzdeki aydan itibaren faiz oranlarında yapacağı indirimlerin desteğiyle ekonomik faaliyetin önümüzdeki birkaç yıl içinde toparlanması beklenirken, “yapısal zorluklar … verimlilik ve büyüme üzerinde bir engel olmaya devam ediyor” denildi.

ECB, ticari gayrimenkullerdeki kayıpların arttığına dair işaretlerle birlikte “görünümün kırılgan olmaya devam ettiğini” ve “finansal piyasaların daha fazla olumsuz şoka karşı kırılgan olmaya devam ettiğini” söyledi.

“Para politikasında gevşeme beklentileri yatırımcıların risk değerlendirmelerinde iyimserliği artırmış olsa da, duyarlılık hızla değişebilir,” diyen ECB, “ısrarla yükselen borç seviyeleri ve bütçe açıklarının borç sürdürülebilirliği endişelerini yeniden alevlendirme olasılığının daha yüksek olduğuna” işaret etti.

Avrupa hükümetlerinin borçlanma maliyetleri, yatırımcıların ECB’nin yüzde 2’lik hedefine yaklaşan enflasyondaki düşüşe tepki olarak faiz oranlarını düşürmeye başlayacağı beklentisiyle son zamanların en yüksek seviyelerinden geriledi.

Mali stresin bir göstergesi olarak yakından takip edilen İtalya ve Almanya’nın 10 yıllık borçlanma maliyetleri arasındaki fark son iki yılın en düşük seviyelerine geriledi.

Fakat ECB, “2024-25’te hem ulusal hem de AB düzeyinde yoğun bir seçim gündemi ışığında mali kayma riskleri veya yeni AB mali çerçevesinin tam olarak uygulanmasına ilişkin belirsizlikler piyasa katılımcılarının ülke riskini yeniden fiyatlamasına yol açabili,” dedi.

Ticari emlak piyasalarının “keskin bir gerileme” yaşadığı uyarısında bulunan ECB, “yapısal olarak düşük talep” nedeniyle ofis binaları ve perakende satış alanlarının fiyatlarının daha da düşebileceğini sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Letonya, Estonya, Litvanya ve İzlanda dışişleri bakanları Gürcistan’daki protestolara katıldı

Yayınlanma

Tiflis’te önceki gün, 14 Mayıs’ta üçüncü okumada kabul edilen ‘Yabancı Etkinin Şeffaflığı’ yasasına protesto gösterileri devam ediyor.

Mitinge Letonya, Estonya, Litvanya ve İzlanda’nın konuk dışişleri bakanları Baiba Brazhe, Margus Tsakhkna, Gabrielius Landsbergis ve Thourdis Kolbrun Reikfjord Gilfadouttir de katıldı.

Rusça yayın yapan Telegram kanalı Tbilisi Life‘ın aktardığına göre bakanlar, yasaya karşı çıkan ve birkaç kez veto etme sözü veren Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili ile görüştükten sonra protesto yürüyüşüne geçti.

Bakanlar, öğrencilerle birlikte Tiflis sokaklarında yürüdü ve Gürcistan parlamentosunun önünde görüldü.

Gabrielius Landsbergis kürsüden sordu: “Nereye gidiyoruz?” ve seyircilerden yüksek sesle cevap aldı: “Avrupa’ya!”. İzlandalı bakan da kürsüden protestocuları destekleyen bir konuşma yaptı.

TV Pirveli‘nin haberine göre Landsbergis, “Çok farklı bir tarihi, çok farklı bir deneyimi ve farklı bir yolu olan çok küçük bir ülkeden geliyorum. Ancak özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü değerleri, dünyayı taşıyan ve çok iyi bildiğimiz ortak değerlerimizin merkezinde yer alıyor,” ifadelerini kullandı.

Göstericiler de bakanlara üzerinde Gürcistan’ın merhum Başbakanı Zurab Jvanya’nın ‘Ben Gürcüyüm, yani Avrupalıyım’ sözünün yer aldığı tişörtler hediye etti.

Yasa tasarısının parlamentoya yeniden sunulduğu nisan ayının sonundan bu yana ülke genelinde kitlesel gösteriler başladı.

11 Mayıs’ta düzenlenen gösteriye 50 bin kişinin katıldığı öne sürüldü. Batılı siyasetçiler de yasayı eleştirdi.

İktidardaki Gürcü Rüyası partisi, milletvekillerinin çoğunluğunun oyunu gerektirdiği için cumhurbaşkanının vetosunu geçersiz kılabilir. Parti, parlamentodaki 150 sandalyeden 84’üne sahip.

Gürcistan’ın ‘yabancı acenta’ yasası: Brüksel neden şeffaflığı sevmiyor?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Yeni Kaledonya’da son durum: Fransız hükümeti TikTok’u yasakladı

Yayınlanma

Fransa’nın sömürgecilik döneminden kalma toprağı Yeni Kaledonya’da, Paris’in yeni seçim yasası yerli halkın tepkisini çekti. Fransız hükümetini bölgenin yerli nüfusunun temsilini zayıflatmaya çalışmakla suçlayan yerlilere karşı Fransız kolluk kuvvetleri yoğun önlemler almaya başladı.

Şiddetli protestoların yaşandığı son gece üç kişi hayatını kaybetmişti. Medyada yer alan haberlere göre ölü sayısı dörde yükseldi.

Avustralya ve Fiji arasında yer alan Yeni Kaledonya, Karayipler ve Hint Okyanusu’ndan Pasifik’e kadar uzanan ve sömürgecilik sonrası dönemde Fransa’nın bir parçası olmaya devam eden birkaç Fransız bölgesinden biri.

Yeni Kaledonya halkının eylemleri üzerine bir açıklama yapan Fransa Cumhurbaşkanlığı, “Cumhurbaşkanı üç kişinin ölümü ve bir jandarmanın da ağır yaralanması karşısında derin bir üzüntü duyduğunu ifade etti. Tüm şiddet eylemleri kabul edilemezdir ve cumhuriyetçi düzenin geri gelmesini sağlamak için acımasızca mücadele edilecektir,” dedi.

Olağanüstü hal ilan edildi

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransız ulusal savunma komitesini acil toplantıya çağırdı ve durumu ele almak ve Yeni Kaledonya’da olağanüstü hal ilan edilmesini önermek üzere olduğu belirtilmişti.

Macron, Fransa başbakanı ve içişleri bakanından Yeni Kaledonya temsilcilerini bir anlaşmaya varmak üzere Paris’e davet etmelerini istedi.

Fransa, Yeni Kaledonya’nın limanlarına ve uluslararası havaalanına asker konuşlandırdıktan sonra bugün olağanüstü hal de ilan etti.

Acil durum önlemleri, Yeni Kaledonya’yı etkisi altına alan isyanla mücadele etmek için yetkililere daha fazla yetki veriyor.

Olağanüstü hal kapsamındaki ek yetkiler arasında, kamu düzenine tehdit oluşturduğu düşünülen kişilerin ev hapsine alınabilmesi, arama yapılabilmesi, silahlara el konulabilmesi ve hareketlerin kısıtlanabilmesi ve ihlal edenlerin hapis cezasına çarptırılabilmesi yer alıyor.

İçişleri Bakanlığı, Fransa’nın denizaşırı topraklarından birinde bu tür tedbirleri en son 1985 yılında yine Yeni Kaledonya’da uyguladığını söyledi.

Başbakan Attal: Şiddete müsamaha yok

“Hiçbir şekilde şiddete müsamaha gösterilmeyecek,” diyen Başbakan Gabriel Attal, olağanüstü halin “düzeni yeniden tesis etmek için büyük araçlar kullanmamıza izin vereceğini” de sözlerine ekledi.

Attal bir kriz toplantısında limanların ve uluslararası havaalanının güvenliğini sağlamak üzere askerlerin görevlendirildiğini ve Yeni Kaledonya’daki hükümet temsilcisinin “TikTok’u yasakladığını” söyledi.

Askerlerin konuşlandırıldığı havalimanı uluslararası uçuşlara kapatıldı.

Yeni Kaledonya’daki Fransız Yüksek Komisyonu çarşamba sabahı erken saatlerde yaptığı açıklamada, “Onlarca isyancı gözaltına alındı ve mahkemeye çıkarılacak,” dedi.

“Ciddi toplumsal karışıklıkların” devam ettiğini belirten Yüksek Komisyon, okullar da dahil olmak üzere işyerlerinin ve kamu mallarının yaygın bir şekilde yağmalanmasını ve ateşe verilmesini kınadı.

İsyanın nedeni: Yerel halkın temsiliyeti azaltılıyor

Salı günü Fransız meclisi, Yeni Kaledonya’nın bağımsızlık yanlısı hareketlerinin bölgenin yerli nüfusu Kanakların temsilini zayıflatacağını savunduğu, adada 10 yıldan uzun süredir ikamet eden tüm vatandaşların yerel seçimlerde oy kullanmasına izin verecek bir yasa tasarısını kabul etti.

Anayasa değişikliği gerektiren bu değişikliğin Senato ve Ulusal Meclis’teki parlamenterler tarafından ortak bir oylama ile onaylanması gerekiyor.

2007 yılından bu yana, sadece 1998 yılında (yani Fransız hükümetinin “Yeni Kaledonya’nın yerli halkı olarak Kanakların meşruiyetini” tanıyan ve bölgeye daha fazla özerklik veren bir anlaşma imzaladığı tarih) oy kullanmasına izin verilenler veya onların soyundan gelenler yerel yöneticiyi seçebiliyor.

Yeni Kaledonya’nın başkenti Nouméa’da gerginlik tırmanırken, havaalanları kapatıldı ve dün gece isyanları önlemek amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Fransa’nın bölgedeki temsilcisi Louis Le Franc, ölü sayısının sınırlı olmasını bir “mucize” olarak nitelendirdi.

Yerel medya yağma, kundaklama ve ateşli silah kullanımı olaylarına yer verdi.

İçişleri Bakanı Gérald Darmanin bir radyo röportajında “yaklaşık 100” güvenlik gücünün yaralandığını ve sokağa çıkma yasağının devam edeceğini söyledi.

Bölgenin ana bağımsızlık yanlısı gücü ve yerel kongredeki en büyük parti olan Kanak ve Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi yaptığı açıklamada, salı gecesi yaşanan şiddet olaylarını “kınadı” ve “sükunet ve yatıştırma” çağrısında bulundu. Bir kez daha meclisteki seçim reformunun iptal edilmesini talep eden parti, “İstikrarsız sosyal iklim … nüfusun bir kesiminin kendi gelecekleri ve ülkelerinin geleceği konusunda seslerini duyurma arzusunu açıkça ortaya koyuyor,” dedi.

Bölgenin bağımsızlığına karşı çıkan yerel bir yetkili ve Macron hükümetinde eski bir bakan olan Sonia Backès, Fransa’dan “olağanüstü hal” ilan etmesini istedi ve bazı ayrılıkçıları “beyaz karşıtı ırkçılığı” teşvik etmekle suçladı.

2018-2021 yılları arasında Yeni Kaledonya’nın bağımsızlığına ilişkin üç referandum yapıldı. İlk iki oylamada seçmenlerin dar bir çoğunluğu Fransa’da kalmayı tercih etti, fakat üçüncüsü, devletin Covid-19 salgını nedeniyle ertelemeyi reddetmesi nedeniyle ayrılıkçıların destekçilerine oylamayı boykot etme çağrısında bulunmasıyla düşük katılımla gerçekleşti.

Sosyal medyaya yasak

Öte yandan Fransız hükümeti, bölgedeki isyanla mücadele etmek amacıyla TikTok’un yasaklandığını duyurdu.

Fransa Başbakanı Gabriel Attal, popüler video paylaşım uygulamasının, ordunun konuşlandırılmasını ve yaklaşık 270.000 nüfuslu adada sokağa çıkma yasağını içeren olağanüstü halin bir parçası olarak kapatılacağını söyledi. 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Temmuz 2023’te, bir gencin polis memuru tarafından öldürülmesinin ardından Fransa’nın büyükşehirlerindeki ayaklanmaları kontrol altına almak için Snapchat ve TikTok gibi platformları kapatma fikrini ortaya atmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English