Bizi Takip Edin

AMERİKA

ABD’de iç savaş tartışması: ‘Amerika Bölünmüş Devletleri’

Yayınlanma

Başkanlık seçimlerine yaklaşık 2 yıl kala Amerika Birleşik Devletleri’nde iç savaş korkusu giderek yükseliyor. Ülkede Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasındaki ayrışma halk arasında da kurumlar arasında da geri dönülemez bir noktaya doğru ilerliyor. Konuyu kapağına taşıyan The Economist dergisi, “Amerika Bölünmüş Devletleri” başlığı ile çıktı.

Kasım 2020’deki başkanlık seçimlerinin ardından yaşanan kanlı Kongre baskınının yankılarının hala sürdüğü ABD’de ‘iç savaş tehdidi’ sık sık dillendiriliyor. Ülkenin iç savaş ve bölünme tehdidi ile karşı karşıya olduğuna inanan Amerikalıların sayısı ise her geçen gün artıyor. YouGov ve The Economist dergisi tarafından yayınlanan anket sonuçlarına göre, beş Amerikalıdan ikisi, önümüzdeki on yılda bir iç savaşın muhtemel olduğunu söylerken, beş Amerikalıdan üçü birkaç yıl içinde siyasi şiddette bir artış bekliyor Ayrıca, Amerikalıların üçte ikisi (%66), bu ülkedeki siyasi bölünmelerin 2021’in başından beri daha da kötüleştiğine inanıyor.

Newsweek’in bu oranları destekleyen haberine göre, Quinnipiac Üniversitesi tarafından yapılan ve sonuçları Çarşamba günü yayınlanan ankette, Amerikalıların yüzde 67’sinin demokrasinin çöküş tehlikesinde olduğuna inandığı ortaya çıktı. Ocak ayında yine Quinnipiac Üniversitesi tarafından yapılan ankete göre bu oranda 9 puanlık bir artış mevcut.

Önceki ABD Başkanı Donald Trump’ın Florida’daki evine yapılan FBI baskınından sonra, FBI ile ABD İç Güvenlik Bakanlığı ortak açıklama yaparak, FBI merkezlerinin bombalanması ve “iç savaş” ve “silahlı devrim” gibi başlıklarla iç tehditler konusunda uyarıda bulunmuştu.

Guardian’a konuşan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda sivil çatışma uzmanı Rachel Kleinfeld, “Demokrasileri ve hükümetleri Amerika’nınki kadar güçlü olan ülkeler iç savaşa girmez. Ancak kurumlarımız zayıflarsa hikaye farklı olabilir” dedi.

Insider’ın haberine göre ise, San Diego’daki California Üniversitesi’nde siyasi şiddet konusunda uzmanlaşmış bir siyaset bilimi profesörü olan Barbara F. Walter, iç savaş için tüm uyarı işaretlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıktığını söyleyerek, ülkenin iç savaşın bir biçimi olan büyük bir ayaklanmaya doğru gittiği uyarısında bulundu.

Toplumda umut, güven ve aidiyet kaybı

‘İç savaş’ tartışmasını gündemine alan The Washington Post gazetesinde de “ABD iç savaşa mı gidiyor?” başlığı ile bir makale yayınlandı. Bu konuda keskin fikir ayrılıklarının olduğu kaydedilen yazıda, şiddet patlamalarından daha tehlikeli olan şeyin ise, “ciddi şekilde zarar görmüş bir toplumda yaygın olan güven, umut ve aidiyet duygusu kaybı olduğu” ifade edildi. Ve her iki tarafın da bu toplumsal bunalım konusunda hemfikir olduğu vurgulandı.

Ülkedeki gerginlik, Pensilvanya’daki canlı yayında kurşun geçirmez camın ardından seçmenlerine seslenen ABD Başkanı Joe Biden’ın konuşmasında da hissedildi. Ülkede artan şiddet ve siyasi ayrışma konusunda Cumhuriyetçileri suçlayan Biden, Trump öncülüğündeki Cumhuriyetçi rakiplerinin “ülke demokrasisi için tehdit oluşturduğunu” söyledi.

Eski Başkan Trump ise, önceki gün Pensilvanya’da yaptığı miting konuşmasında Joe Biden’ı “devlet düşmanı” olarak tanımladı. Biden’ı FBI’ı kendisine karşı silah olarak kullanmakla suçlayan Trump, soruşturmaları kendisine ve Cumhuriyetçilere yönelik ‘cadı avı’ olarak nitelendirdi.

‘İki farklı zihin durumu’

Bu tabloyu kapağına taşıyan ve ‘Amerika Bölünmüş Devletleri’ başlığı ile çıkan The Economist dergisinin makalesinde, ülkedeki ‘iki farklı zihin durumu’ndan bahsedilerek, Cumhuriyetçi ve Demokrat uçlara örnek veriliyor; “Bir tarafta 25 Ağustos’ta otomobil endüstrisini yeniden şekillendirecek, karbon emisyonlarını azaltacak ve 2035’ten itibaren benzinle çalışan otomobillerin satışını yasaklayacak olan California, diğer yanda tecavüz veya ensest istisnası olmaksızın, gebe kaldığı andan itibaren kürtajı yasaklayan Teksas.”

Kırmızı (Cumhuriyetçiler) ya da mavi (Demokratlar) fark etmeksizin eyaletler arasındaki mücadelelerin ayrıştırıcı olduğu vurgulanan yazıda, aksine bu kavgaların “Amerika’nın farklılıklarına rağmen ilerleyemediği fikrini sağlamlaştırdığı” ifade ediliyor.

‘Siyasi şiddet daha da kötüleşecek’

The Economist makalesinde, en büyük endişenin ise, “partizanlığın Amerikan demokrasisinin kendisini baltalayabilmesi” olduğu belirtiliyor. Kasım ayındaki ara seçimlerde, 2020’de olduğu gibi, bazı eyaletlerde oyların geçersiz kılınması ile ilgili dava açılması yönünde tartışmaların ve fikir ayrılıklarının çoğalabileceği, mevcut siyasi şiddetin daha da katlanıp kötüleşebileceği yorumu yapılıyor.

Merkezileşme çağrısı

Amerika’nın bu işlevsizliğinin ‘ona bağlı dünya düzeni’ için de bir risk oluşturduğu öne sürülen yazıda, ABD federal hükümetinin sorumluluklarını ihmal etmeyi bırakarak daha etkin olması, önemli kararları yerelden ziyade ulusal bazda alması gerektiği fikri savunuluyor. Yazının sonunda ise, seçmenlere ‘alternatife yönelmenin her zamankinden daha büyük bir ayrılık yaratacağı ve bunun ülkeyi iyi bir yere götürmeyeceği’ gerekçesiyle, ‘sorumlu davranma’ ve mevcut olanı seçme çağrısı yapılıyor.

Uzmanlar, ABD’de iki parti sisteminin artık işlevsiz hale geldiği ve rekabetten ziyade hem toplumda hem de kurumlarda ayrışma yarattığı görüşünü paylaşıyor. Ülkedeki sosyo-ekonomik sorunların gün yüzüne çıkmasıyla siyasi ayrışma daha da artıyor. Kıyı şeridi Demokratlar tarafından temsil edilirken, daha geleneksel kırsal kesimler Cumhuriyetçiler tarafından temsil ediliyor. Hem eyaletler arasında hem de halk arasında birbirine karşı siyasi düşmanlık giderek yükseliyor.

Kutuplaşma, aşırılık ve radikalleşme…

Konuyu gündemine taşıyan bir diğer Amerikan kurumu, Washington merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü, siyasi şiddetin ciddiye alınması gerektiği uyarısında bulundu.

Yazıda, bugün Amerika’nın tehlikeli bir kutuplaşma, aşırılık ve radikalleşme ile karşı karşıya olduğu belirtilirken, insanların muhalifleri düşman olarak gördüğü ve birçoğunun da muhalefet liderlerinin güdülerine veya eylemlerine güvenmediği ifade ediliyor.

Siyasi şiddetin ciddi ölçüde arttığı vurgulanan yazıda, İç Güvenlik Bakanlığına ‘yerel terörizm’ ile mücadele, FBI’a ‘yaptırım eylemlerini artırma’, istihbarat teşkilatlarına ‘aşırılık yanlısı grupların olası dış desteği konusunda tetikte olma’ ve sosyal medya şirketlerine daha iyi sansür uygulama çağrısı yapılıyor.

AMERİKA

LinkedIn kurucusu Hoffman, Harris’ten FTC şefi Khan’ı kovmasını istedi

Yayınlanma

LinkedIn’in kurucusu milyarder Reid Hoffman birkaç gün önce Kamala Harris’in seçim kampanyasına 10 milyon dolar bağışladı ve çok daha fazlasını vaat etti.

Dün CNN’e konuşan Hoffman Harris’ten istediklerini sıraladı. Milyarder, Harris’in Biden’ın gümrük vergisi ve antitröst rejimlerini sona erdirmesi ve Federal Ticaret Komisyonu (FTC) Başkanı Lina Khan’ı kovması gerektiğini söyledi.

Bu görüntünün ardından Reid Hoffman’ın Harris için bir “Silikon Vadisi bağış toplama turu” planlandığı haberi geldi.

Lever’ın haberine göre Hoffman, şu anda FTC tarafından dava edilen ve soruşturulan Microsoft’un yönetim kurulunda yer alıyor.

Öte yandan Hoffman siyasette belirleyici bir isim olmak istiyor. Hoffman Harris’in, büyük şirketlerin istediklerini yapabilmeleri için ticaret ve antitröst yoluyla işçileri koruyan Biden politikalarından kurtulmasını istiyor. Harris’in bu talepleri karşılayacağını vaat etmesi halinde kampanyasına finansman sağlayacak.

Dün New York Times’ta (NYT) yayınlanan bir yazıya göre, Başkan yardımcısı olarak Harris yapay zekanın düzenlenmesine destek verdiğini dile getirdi.

Fakat başkan yardımcısı ile özel olarak görüşen bir bağışçıya göre, Khan’ın antitröst yetkilerini genişletme konusundaki görüşüne şüpheyle yaklaştığını ifade etti.

Hoffman Uber, Google, Microsoft, AirBNB, Amazon, Apple ve benzeri şirketlerin yükselişini analiz ettiği kitabında, ucuz sermaye ve yasaları çiğneme yoluyla tekelleşmenin “sosyal açıdan faydalı olduğunu” ve bu tür firmaların birleşme ve satın alma stratejileri ve rakipleri engelleyen etkileri nedeniyle “takdir edilmesi” gerektiğini savunmuştu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Barack ve Michelle Obama’dan Kamala Harris’e destek

Yayınlanma

Barack ve Michelle Obama, Demokratların başkan adaylığı için Kamala Harris’i destekleyerek başkan yardımcısının Donald Trump’a karşı Beyaz Saray için yürüttüğü yeni kampanyada partiyi birleştirme çabalarını tamamlamış oldu.

Eski başkan ve first lady cuma günü Harris’i telefonla arayarak desteklerini ifade ettikleri bir video ile tartışmaları sona erdirdiler.

Barack Obama videoda, “Michelle ve ben seni desteklemekten ve bu seçimlerde seni Oval Ofis’e taşımak için elimizden gelen her şeyi yapmaktan daha fazla gurur duyamayacağımızı söylemek için aradık,” dedi.

Kamala Harris’in adaylığı garanti değil

Michelle Obama ise Harris ile “gurur duyduğunu” söyledi ve kasım ayındaki seçimlerin “tarihi bir seçim olacağını” belirtti.

Obamaların desteği önemli çünkü Biden’ın çekilmesinin ardından eski başkan ve ailesinin aday olarak Michelle Obama’yı göstermek istediği konuşuluyordu.

Obamalar Harris’in kampanyası konusunda cuma gününe kadar sessiz kalmışlardı. Harris’i desteklemek için daha fazla beklemiş olsalardı, başkan yardımcısının kampanyasına duydukları güven konusunda şüphe uyandırmaya başlayabilirlerdi.

Axios: Biden, Harris’in Trump’ı yenebileceğine inanmıyor

Perşembe günü Trump’ın kampanyası, aralarında eski başkan Obama’nın da bulunduğu bazı Demokratların “daha ‘iyi’ birini beklediklerini” iddia eden bir açıklama yayınladı.

Barack Obama, Başkan Joe Biden’ın haziran ayında Trump’la girdiği ve birçok Demokrat açısından “felaketle sonuçlanan” münazaranın hemen ardından Biden’ı açıkça desteklemiş olsa da daha sonra sessizliğe büründü.

Bu sessizlik pek çok Demokrat tarafından Başkanın Cumhuriyetçi rakibini yenebileceğine dair güvenini kaybettiği şeklinde değerlendirildi.

Biden çekilecek mi?

Bunun yanı sıra Michelle Obama’nın Biden ailesi ile olan ilişkisinin bozulduğu, Başkana yönelik “çekil” baskısında da Barack Obama’nın payının bulunduğu öne sürülüyordu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD ekonomisi ikinci çeyrekte %2,8 büyüdü

Yayınlanma

ABD Ticaret Bakanlığı perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ekonomisinin ikinci çeyrekte yıllık %2,8 oranında büyüdüğünü, bu oranın tüketici harcamalarının artması ve işletmelerin stoklarını artırmasıyla ekonomistlerin beklediğinden daha yüksek olduğunu söyledi.

Ekonomistler geçtiğimiz çeyrekte yıllık bazda %1,9’luk bir büyüme bekliyorlardı. Ekonomi yılın ilk üç ayında %1,4 oranında büyümüştü.

Perşembe günkü verilerde yakından izlenen ve stoklar, ticaret ve hükümet harcamalarını dışarıda bırakan bir talep göstergesi, yani özel yurtiçi alıcılara nihai hizmetler, %2,6 arttı.

Tüketici harcamaları %2,3 artarak ilk çeyrekteki %1,5’lik büyümeyi geride bıraktı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English