Bizi Takip Edin

Amerika

Amerikan ekonomisi toparlanıyor mu?

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden, 2023’e ilişkin tüm karamsar öngörülere rağmen, Amerikan ekonomisinin ‘gerçekten parlak noktalara’ sahip olduğunu ve yeni bir düzlüğe doğru gittiğini savundu.

‘Yeni bir düzlük’, Beyaz Saray’ın istikrarlı ve daha yavaş büyümeye verdiği yeni isim. Yatırımcıların, bazı CEO’ların ve iktisatçıların ABD ekonomisinin 2023 yılını resesyonda geçireceği öngörülerine rağmen Beyaz Saray bu görüşü paylaşmıyor.

Joe Biden, resesyondan kurtuluşun federal harcamalarda olduğunu düşünüyor. Kapalı bir toplantıda kabine üyelerine seslenen Biden, önümüzdeki 10 yılda imalat ve teknoloji alanlarındaki kamu ve özel yatırımlarının 3,5 trilyon dolara varacağını ileri sürdü.

Bu yatırımların Amerikan ekonomisini güçlendireceğini söyleyen Biden, Amerikan şirketlerinin ve işçilerinin beklentilerinin de artacağını kaydetti.

ABD Başkanı, içine girdiği krizden daha güçlü çıkan dünyadaki tek ülke olduklarını da savundu.

Baz etkisi ile azalan enflasyon

Amerikan başkanı, ekonominin toparlandığına kanıt olarak enflasyon verilerini gösterdi.

Amerikan Merkez Bankası (Fed), hâlâ enflasyondan endişe ettiğini dile getirse de tahvil piyasaları pembe bir enflasyon tablosu çiziyor.

Finansal piyasalar, Fed’in yüzde 2’lik enflasyon hedefine ulaşılacağını düşünüyor. Hazine başabaş noktaları, önümüzdeki 5 yılda enflasyon ortalamasının yüzde 2,2 olacağını öngörüyor. Geçen sene bu beklenti yüzde 3,6 civarındaydı.

Başabaş noktaları, düzenli ve enflasyon korumalı tahvillerin gelirleri arasındaki fark tarafından öngörülen gelecek enflasyon oranına tekabül ediyor.

IMF yetkililerinden Gita Gopinath, ABD’nin enflasyon köşesini hâlâ dönmediğini savunurken San Francisco Fed Başkanı da finansal piyasaların enflasyonu nasıl olup da önemsemediğini anlayamadığını söyledi.

Ekim ayında yüzde 7,1’e düşen yıllık enflasyonun, Aralık’ta son 13 ayda ilk kez yüzde 7’nin altına düşebileceği tahmin ediliyor. 

Fed’in yüzde 2’lik hedefine ne zaman ulaşılacağı belirsizliğini korurken, banka yetkilileri bu yıl içerisinde bir faiz indirimi öngörmüyorlar.

Otomotiv sektörü yeni iş modeline geçti: Az üret, çok kâr et

ABD otomotiv sektörünün açıkladığı verilere göre, 2022 yılında toplamda 14 milyon araç satıldı.

2019 yılında bu sayı 18 milyondu. İlk akla gelen, azalan satışların kârı da azaltacağıdır; ama görünen o ki otomotiv sektörü bu meselenin üstesinden gelmiş.

Amerikan üreticileri, eskiden yaptıkları gibi aşırı üretim yerine düşük üretim, yüksek fiyatlar ve şişkin kârlarla iş görüyorlar.

Ekonomik Analiz Bürosunun verilerine göre, 2022’nin üçüncü çeyreğinde, yerel otomobil üreticilerinin kârları 2016’dan bu yana görülmedik seviyelere ulaştı. 

Tüketicilerin önünde artık daha az seçenek ve daha pahalı fiyatlar var. Kasım ayı enflasyon verileri, alıcıların yeni araçlara, 2019’daki seviyeden yüzde 20 daha fazla ödediğini gösteriyor.

‘Güçlü büyüme’ mi?

Atlanta Fed’in tahminlerine göre ABD ekonomisi 2022’nin son çeyreğinde yüzde 3,8 büyüyecek. Biden da Amerikan ekonomisindeki büyümenin ‘sağlam’ olduğunu öne sürüyor.

2023 yılında muhtemel bir ‘dezenflasyon’a en büyük katkıyı yavaşlayan imalat sektörünün vermesi muhtemel.

ISM imalat endeksi, Aralık ayı itibariyle 48.4’e düştü. Bir önceki ay 49 olan endeks, Mayıs 2020’den bu yana en düşük seviyesinde.

Bu endeksin 50’nin altında olması, genellikle daralan veya daralmaya yüz tutan bir ekonomiye işaret ediyor. İmalat sektörü, Mayıs 2020’den bu yana ilk kez geçen Kasım ayında küçülmüştü.

Endeksin en büyük unsurları, Aralık ayında yeni siparişlerin, üretimin ve istihdamın başına gelenler: bu üç kalemin hepsinde daralma gözleniyor.

Sektördeki şirketlerin hammadde ve diğer malzemelere ödediği fiyatlar da düşüyor.

İmalat sanayisindeki on beş sektörden on üçünde küçülme yaşanırken yalnızca iki sektörde büyüme görüldü.

Küçülmenin ve fiyatlardaki düşüşün tüketiciye yansıyacağı muhakkak. ABD’de hızı kesilen enflasyonun kaynağında imalat sektöründeki yavaşlamanın da olduğu görülüyor.

ABD ekonomisinin 2023’teki tahmini büyümesinin ise yüzde 0,5 civarında olması bekleniyor. ABD ‘teknik’ resesyondan kaçabilecek olsa da en iyimser tahminler bile çok da güçlü bir büyümeye işaret etmiyor.

Resesyon beklentisi artıyor

Bankrate tarafından 2022’nin dördüncü çeyreği için yapılan anket, iktisatçılarda resesyon beklentisinin yükseldiğini gösteriyor.

Anket yapılan iktisatçılar, Amerikan ekonomisinin 2023 yılında yüzde 64 ihtimalle resesyona gireceğini öngördü.

Yalnızca iki iktisatçı ABD’nin resesyondan kaçınabileceğini savundu.

Fed’in açıkladığı Aralık ayı toplantı tutanakları da, bankanın faiz artırımına devam edeceğini açık bir dille belirtiyor. 

Amazon, Tesla ve Facebook gibi şirketler de ekonominin daralacağından neredeyse emin. Facebook’un (Meta) kurucusu Mark Zuckerberg, “Önümüzdeki birkaç yılda operasyonel odağımız verimlilik, disiplin ve titizlik olacak ve daha sıkı bir atmosferde iş göreceğiz,” dedi.

İşsizlik ve istihdam

Joe Biden, Amerikan ekonomisinin avantajlarından birinin de hâlâ dirençli görünen işgücü piyasası olduğunu söyledi.

ABD Çalışma Bakanlığının yayınladığı verilere göre, 31 Aralık haftasındaki işsizlik başvuruları ‘yalnızca’ 204 bin. 

Bu, Eylülden bu yana görülen en düşük sayı olarak kayıtlara geçti. Süregiden işsizlik beyanlarında 24 bin kişilik bir düşüş yaşandı.

Bu pembe tabloya rağmen, dün Amazon 18 bin işçiyi daha işten çıkaracağını duyurdu. Teknoloji şirketi Salesforce da işgücünü yüzde 10 oranında azaltacağını açıkladı.

Özellikle teknoloji ve medya sektörlerinde işten çıkarmalar hayli yaygınlaştı. Fakat Wall Street Journal’a göre, işten çıkarılan teknoloji sektörü çalışanları kolayca yeni iş bulabiliyor.

Bunun işaret ettiği bir başka ihtimal daha var: İşten çıkarılan dolgun maaşlı ve tazminat sahibi üst düzey teknoloji çalışanları, resmi kurumlara işsizlik başvurusu yapma ihtiyacı duymuyor.

Büyük şirketler işçi çıkarıyor, KOBİ’ler işçi alıyor

Ücretler ve istihdam konusunda araştırmalar yapan ADP şirketinin verilerine göre, Aralık ayında büyük teknoloji şirketleri net olarak 151 bin kişiyi işten çıkardı. Bununla birlikte küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde işe alımlar güçlendiği için özel sektörün Aralık ayındaki net istihdam artışı 235 bin olarak kayıtlara geçti.

ADP’nin baş ekonomistine göre işgücü piyasası güçlü olsa da bölünmüş durumda ve bu ‘güçlülük’ sektörden sektöre değişiyor.

Yarın açıklanacak istihdam verilerinde, Aralık ayında 200 binlik bir istihdam artışı olması bekleniyor. Ama bu rakam, istihdamdaki artışın azalmaya başladığını gösteriyor çünkü işsizlik oranının da yüzde 3,7’de kalacağı düşünülüyor.

Yeni iş düzenlemeleri

Öte yandan Biden, işçilerin daha iyi ücretli işlere geçmesini engelleyen rekabet sınırlayıcı anlaşmalara yönelik de düzenlemeler yapmayı planlıyor.

Bunun için Federal Ticaret Komisyonu, işçilere imzalatılan rekabet sınırlayıcı anlaşmalara ve bazı örneklerde ‘eğitim payının geri ödenmesi’ gibi uygulamalara karşı talimat yayınladı.

Kongre Demokratlarının lideri Chuck Schumer de Biden ile Komisyon’un adımını alkışlayarak, eski uygulamanın işçilerin ücretlerini düşürmek için tasarlanmış bir sistem olduğunu savundu.

Komisyon, yeni uygulama ile birlikte Amerikan işçilerinin ücretlerinin toplamda yıllık 300 milyon dolar artacağını hesaplıyor.

Amerika

ABD, sınır dışı faaliyetlerinde İsrail yanlısı Canary Mission sitesini kullanmış

Yayınlanma

ABD yönetimi, sınır dışı edilecek Filistin yanlısı akademisyenleri belirlerken, Canary Mission isimli bir İsrail yanlısı web sitesinden büyük ölçüde yararlandığı ortaya çıktı.

Kayıtlara göre, Donald Trump’ın sınır dışı etme girişimini desteklemek için İç Güvenlik Bakanlığı, Filistin yanlısı faaliyetlerde bulunan yaklaşık 100 yabancı öğrenci ve akademisyen hakkında dosya hazırlayan istihbarat analistlerinden oluşan bir “kaplan ekibi” kurdu.

Trump yönetiminin Filistin yanlısı akademisyenleri hedef almasına karşı açılan davada bu hafta açıklanan ifade kayıtlarına göre, bu kişilerin 75’inden fazlası, gizemli bir web sitesi olan “Canary Mission” tarafından tespit edildi.

Davayı şu anda denetleyen federal yargıç, kampüslerden sınır dışı etme çabalarıyla ilgili yönetim yetkililerinin yüzlerce sayfalık yeminli ifadeleri içeren ifade tutanaklarını kamuoyuna açıkladı.

Tutanaklardaki bazı ayrıntılar, yönetim yetkililerinin tanık kürsüsüne çağrılmaya başlamasıyla çarşamba günü açık mahkemede ortaya çıktı.

POLITICO’nun sorusuna yanıt olarak Canary Mission, “bu yönetimle veya önceki yönetimle hiçbir teması olmadığını” öne sürdü.

Göçmenlik avukatları ve Filistin yanlısı aktivistler, göçmenlik yetkililerinin Canary Mission sitesinden akademisyenlerin isimlerini alıp, çok az bağımsız araştırma yaparak vizelerini iptal etmeye çalıştıklarından zaten şüpheleniyorlardı. 

Fakat ifade tutanakları, Trump yetkililerinin bu siteye ne kadar geniş ölçüde güvendiklerini ilk kez ortaya koydu. Çarşamba günü duruşmada ifade veren İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisi Peter Hatch, sitenin Trump yönetiminin çabaları için önemini kabul etti ama siteden alınan tüm bilgilerin bağımsız olarak doğrulandığını söyledi.

Canary Mission, amacının üniversite kampüslerinde “İsrail ve Yahudi karşıtı duyguları” ortaya çıkarmak olduğunu söylüyor. Filistin yanlısı akademisyenlerin fotoğraflarını ve sosyal medya profillerini yayınlıyor ve protesto faaliyetlerini kaydediyor.

Eleştirenler, grubun zayıf veya alakasız kanıtlara dayanarak Filistin yanlısı aktivistleri Yahudi karşıtı olarak göstererek McCarthy benzeri taktikler uyguladığını iddia ediyor. Canary Mission, fon sağlayıcılarını veya kimler tarafından yönetildiğine dair ayrıntıları açıklamıyor.

Grup, “ABD, İsrail ve Yahudilere karşı nefreti teşvik eden kişi ve grupları belgeliyoruz. Aşırı sağ, aşırı sol ve İsrail karşıtı aktivistler dahil olmak üzere tüm siyasi yelpazede nefret suçlarını araştırıyoruz,” dedi.

Açıklanan mahkeme kayıtları, Trump yönetiminin, özellikle de Trump’ın üst düzey danışmanı Stephen Miller’ın, Amerikan üniversitelerinde okuyan ve öğretim görevlisi olan Filistin yanlısı akademisyenlerin vizelerinin iptal edilmesi çabalarına ne kadar derinlemesine dahil olduğunu da ilk kez ortaya koydu.

Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşleri Bürosunun vekil başkanı John Armstrong, öğrenci sınır dışı etme kampanyası hakkında Beyaz Saray yetkilileriyle “en az bir düzine” görüşme yaptığını ve Miller’ın bu konuyla ilgili kurumlar arası konferans görüşmelerine “en az haftada bir” katıldığını ifade etti.

Armstrong’a göre, Miller ile yapılan konferans görüşmeleri yaklaşık 15 dakika ile bir saat arasında sürdü ve İç Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı’ndan diğer yetkililer de katıldı.

Beyaz Saray’ın belirli öğrencileri seçme sürecine ne ölçüde dahil olduğu hâlâ belirsizliğini koruyor, çünkü Beyaz Saray, Miller’ın kurum yetkilileriyle yaptığı görüşmelerin ayrıntılarını gizlemek için yürütme ayrıcalığını kullandı.

Yönetimin Filistin yanlısı akademisyenleri sınır dışı etme girişimine ilişkin ayrıntılı tanıklıklar, bu hafta Boston’da federal mahkemede bu politikaya karşı açılan davanın başlamasıyla kamuoyuna açıklanan 1.000 sayfadan fazla belge ve ifade tutanaklarında ortaya çıktı.

ABD Bölge Yargıcı William Young, davaya başkanlık ediyor ve Trump yönetiminin akademisyenleri konuşmaları ve siyasi görüşleri nedeniyle hedef alarak Anayasanın Birinci Maddesini ihlal edip etmediğine karar verecek.

Yabancı uyruklu akademisyenler, öğrenci vizesi veya yeşil kartla Amerikan üniversitelerinde yasal olarak yaşıyor ve okuyorlardı. Fakat yönetim, onların yasal statülerini iptal etmeye ve ülkeyi terk etmeye zorlamaya çalıştı. Mahkemeler şu ana kadar Khalil, Ozturk ve diğerlerinin derhal sınır dışı edilmesini önlemek için müdahale etti.

Hatch, akademisyenleri hedef almada dış grupların rolüne ilişkin yeni bilgiler verdi.

Çarşamba günü devam eden duruşmada tanık olarak çağrılan Hatch, Canary Mission’ın sınır dışı edilmeyle ilgili istihbarat çalışmalarında kilit rol oynadığını doğruladı.

Hatch, “İsimlerin çoğu, hatta neredeyse tamamı o web sitesinden geldi, ancak birçok farklı web sitesinden de isimler ve ipuçları alıyorduk. Aynı protestocular hakkında birçok kaynaktan bilgi aldık, fakat Canary Mission en kapsamlı bilgiyi sağladı. Listeler her yönden geliyordu,” dedi.

Hatch, ekibinin Canary Mission web sitesini incelemesi gerektiğini ve sitede 5.000’den fazla kişi hakkında raporlar bulunduğunu sözlü olarak kendisine iletildiğini düşündüğünü ekledi.

İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisi, ”Bu da neden bir kaplan takımına ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Normal bir organizasyon yapısı içinde çalışan normal bir birim, bölüm veya analist grubu bu iş yükünü kaldıramazdı,” iddiasında bulundu.

Hatch, “terörle mücadele istihbaratı” birimine atanan analistlerin, diğerlerinin yanı sıra, “kaplan takımına” yeniden atandığını söyledi.

Hatch ayrıca, analistlerinin Canary Mission sitesinden elde ettiği tüm bilgilerin resmi raporlara dahil edilmeden önce doğrulanması gerektiğini vurguladı.

Yetkili, “Canary Mission, ABD hükümetinin bir parçası değil. Bu, bizim için güvenilir bir kaynak olarak kabul edeceğimiz bilgiler değildir. Bu web sitesini oluşturan kişilerle çalışmıyoruz. Web sitesini kimin oluşturduğunu bilmiyorum,” iddiasında bulundu.

Hatch ifadesinde, “kaplan takımının” hazırladığı raporlarda yer alan isimlerin “yüzde 75’inden fazlasının” Canary Mission’dan geldiğini ve diğerlerinin “Yahudiler karşı koyuyor” sloganını kullanan ve web sitesinde Filistin yanlısı aktivistlerin profillerini yayınlayan Betar US adlı gruptan geldiğini düşündüğünü söyledi.

Şubat ayında, Anti-Defamation League (ADL), Betar’ı aşırıcı gruplar listesine ekledi ve örgütün “İslamofobiyi açıkça benimsediğini ve Müslümanları çevrimiçi ve yüz yüze taciz ettiğini” iddia etti.

Betar, yorum talebine yanıt vermedi. Fakat Trump’ın ocak ayında Beyaz Saray’a dönüşünden birkaç gün sonra, Betar X ve haber kuruluşlarına yaptığı yorumlarda Trump yönetimi yetkililerine bir “sınır dışı listesi” sağladığını duyurdu.

Duruşma öncesinde yeminli ifade vermeye çağrılan yönetim yetkilileri, hangi tür savunuculuk veya aktivizmin antisemitizm veya ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas’a destek olarak kabul edileceğine dair kesin tanımlar vermekte zorlandı.

Her iki gerekçe de, sınır dışı etme kampanyasının ve ABD’de eğitim görmek veya eğitimine devam etmek isteyen yabancılara vize vermeyi reddetme çabalarının başlıca gerekçeleriydi.

Armstrong ifadesinde, Filistin yanlısı mitinglerde sıkça atılan “Nehirden denize, Filistin özgür olacak” sloganının, İsrail’in yok edilmesini çağrıştırdığı için ABD vizesinin reddedilmesine neden olabileceğini söyledi.

Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “Bence olabilir, çünkü tanımı gereği bu, İsrail’in ve İsrail halkının ortadan kaldırılması anlamına geliyor,” dedi.

Armstrong, İsrail’den kurumsal yatırımların çekilmesi, İsrail’e silah ambargosu veya İsrail’e askeri yardımın sona erdirilmesi çağrılarının da sorun teşkil edebileceğini söyledi ve bu ülkeyi “apartheid devleti” olarak nitelendirmenin “muhtemelen” İsrail karşıtı faaliyet olarak değerlendirileceğini de ekledi.

Öte yandan Armstrong, Gazze’de ateşkes çağrısı yapmanın vize başvurusunda aleyhte bir unsur olarak değerlendirilmeyeceğini söyledi.

Cuma günü duruşmada ifade vermesi planlanan Armstrong, “Başkan ateşkes çağrısı yaptı. Yani hayır,” dedi.

Trump’ın yeni politikası kapsamında hangi tür “anti-Amerikanizmlerin” vize reddine yol açabileceği sorusuna Armstrong, “Bu genel bir kınama olur: Tüm Amerikalılar şişman ve kötüdür. ‘Sosisli sandviçten nefret ediyorum’ demek olmaz,” yanıtını verdi.

Okumaya Devam Et

Amerika

ABD, Francesca Albanese’ye yaptırım kararı aldı

Yayınlanma

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını eleştiren Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi yetkilisi Francesca Albanese’ye yönelik yeni yaptırımlar açıkladı.

Rubio, insan hakları uzmanının “ABD ve İsrail’e karşı siyasi ve iktisadi savaş” başlattığını iddia etti.

Geçen hafta, BM İnsan Hakları Konseyi Özel Raportörü Francesca Albanese, Uluslararası Ceza Mahkemesinden (UCM) “şirket yöneticilerini ve/veya şirketleri soruşturup yargılamasını” talep etmiş, İsrail’in Hamas ile savaşı sırasında savaş suçları işlediğini öne sürmüştü.

“İşgal Ekonomisinden Soykırım Ekonomisine” başlıklı raporda Albanese, silah üreticilerinden finans şirketlerine kadar 48 şirketi, İsrail hükümetiyle işbirliği yaparak kâr elde etmekle suçlamıştı.

Rubio yaptığı açıklamada, Albanese’nin UCM ve diğer aktörlerden cezai kovuşturma başlatma çabalarını “gayri meşru ve utanç verici” olarak nitelendirdi.

Rubio, “ABD, hukuk savaşına yanıt vermek ve egemenliğimizi ve müttefiklerimizin egemenliğini korumak için gerekli gördüğümüz her türlü önlemi almaya devam edecek,” dedi.

Bu yılın başlarında, ABD Adalet Bakanlığı Antisemitizmle Mücadele Görev Gücü, Albanese’nin “sessizliği ve seçici öfkesi”ni gerekçe göstererek Birleşmiş Milletler’den onu görevinden almasını istemişti.

2022’de atanan İtalyan akademisyen, İsrail’in Ekim 2023’te Gazze Şeridine yönelik işgalinden bu yana İsrail’e yaptırımlar ve silah ambargosu çağrısında bulunuyor.

İsrail hükümeti, Albanese’nin “7 Ekim katliamının kurbanları Yahudi oldukları için değil, İsrail’in baskılarına tepki olarak öldürüldüler” şeklindeki açıklamalarının ardından Şubat 2024’te Albanese’nin ülkeye girişini yasaklamıştı.

Okumaya Devam Et

Amerika

ABD’den Rusya’nın enerji sektörünü hedef alan yeni yaptırım hamlesi

Yayınlanma

ABD Temsilciler Meclisi’ne, Rusya’nın enerji sektörünü finanse eden veya yaptırım altındaki Rus kuruluşlarıyla iş yapan yabancı bankaları hedef alan yeni bir yasa tasarısı sunuldu. ‘PEACE Act’ adlı tasarı, bu bankaların ABD finans sistemine erişimini kısıtlamayı amaçlıyor. Tasarının yazarlarından Temsilci Zach Nunn, ‘sözlerin tek başına Rusları masaya getirmeyeceğini’ belirtti.

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Cumhuriyetçi ve Demokrat vekiller, Rusya’nın enerji sektörünü finanse eden veya yaptırım altındaki Rus kuruluşlarıyla iş yapan yabancı bankaları hedef alan yeni bir yasa tasarısını Temsilciler Meclisi’ne sundu.

“Avrupa’da Silahlı Çatışmanın Tırmanmasını Önleme Yasası” (PEACE Act) olarak adlandırılan tasarı, bu tür finansal faaliyetlerde bulunan bankaların ABD finans sistemine erişimini engellemeyi amaçlıyor.

Tasarı, Iowa’dan Cumhuriyetçi Temsilci Zach Nunn ve New Jersey’den Demokrat Temsilci Josh Gottheimer tarafından ortaklaşa sunuldu.

Tasarının yasalaşması hâlinde, Rusya’nın enerji sektörünü destekleyen veya yaptırım uygulanan Rus kuruluşlarıyla iş yapan yabancı bankalara yönelik yeni mali yaptırımlar devreye girecek.

‘Sözler tek başına Rusları masaya getirmez’

Tasarının yazarlarından ve eski bir istihbarat subayı olan Temsilci Zach Nunn, yaptığı yazılı açıklamada, “Savaş gazisi ve eski bir istihbarat subayı olarak, sözlerin tek başına Rusları masaya getirmeyeceğini biliyorum,” dedi.

Nunn, bu partiler üstü tasarının, “Moskova’yı finanse eden finansal can damarlarını vergi mükelleflerine bir kuruş bile maliyet getirmeden keserek” mesajlarının arkasına güç kattığını belirtti.

Demokrat Temsilci Josh Gottheimer ise “Yabancı kurumların (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in Ukrayna’daki acımasız saldırı savaşını finanse etmesine izin veremeyiz,” ifadelerini kullandı.

Gottheimer, “Putin’i canını en çok yakan yerden vurmalıyız. Bu yüzden Putin’in sebepsiz ve gaddar saldırganlığını destekleyen finansal can damarlarını kesmek için bu iki partili yasayı sunmaktan gurur duyuyorum,” diye konuştu.

Tasarı neler içeriyor?

Yasa tasarısı, ABD Hazine Bakanlığı’na, yaptırım uygulanan Rus aktörlerle bilerek iş yapan veya Rusya’nın enerji sektöründe faaliyet gösteren herhangi bir yabancı bankanın ABD sistemine erişimini engelleme yetkisini genişletiyor.

Tasarı, zorunlu yaptırımların yanı sıra, ABD başkanına ulusal çıkar gerekçesiyle bu yaptırımları geçici olarak askıya alma yetkisi tanıyor.

Fakat bu durumun Kongre’ye bildirilmesi zorunlu olacak. Ayrıca, tasarıda yaptırım yetkisinin yasalaştıktan beş yıl sonra veya “Rusya’nın Ukrayna‘yı istikrarsızlaştıran eylemlerini” durdurmasından 30 gün sonra sona ermesini öngören bir madde de yer alıyor.

Senato’da da benzer bir girişim var

Nisan ayında bir grup ABD’li senatör, Rusya’ya yönelik yaptırım rejimini önemli ölçüde sıkılaştırmayı amaçlayan bir yasa teklifi sunmuştu.

Bu teklif, Rusya’dan petrol, doğalgaz ve uranyum gibi kaynakları satın alan ülkelere yüzde 500’lük ithalat vergisi getirilmesini öngörüyor.

Projenin yazarlarından Senatör Lindsey Graham, 9 Temmuz’da yaptığı açıklamada, belgenin yakında Senato’da ele alınacağını belirtmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English