Avrupa
Avrupa’nın savaşa hazırlığı bu şirketleri ihya ediyor

Ukrayna savaşı 2. yılını doldururken, Avrupalı silah şirketleri AB’nin ve Britanya’nın savaşa hazırlık çabaları sayesinde büyük paralar kazanıyor.
Financial Times’ta yer alan incelemeye göre, küresel savunma harcamaları geçen yıl 2,2 trilyon dolarlık rekor seviyeye ulaşırken, Avrupa’da soğuk savaştan bu yana görülmeyen seviyeler olan 388 milyar dolara yükseldi.
Savaşla birlikte gelen yeni siparişler, Britanya merkezli BAE Systems, İtalya merkezli Leonardo ve İsveç merkezli Saab da dahil olmak üzere bölgedeki en büyük yedi şirketin toplam birikiminin 300 milyar doları aşan rekor seviyelere yükselmesiyle, Avrupa’nın savunma şirketlerinin kaderini değiştirdi.
Ukrayna’daki savaş, ulusal mühimmat ve diğer topçu stoklarını beklenmedik bir şekilde tüketti ve yalnızca Almanya’nın Rheinmetall ve Finlandiya ile Norveç’in Nammo’suna değil, aynı zamanda daha küçük tedarikçilere de fayda sağladı.
Alman Rheinmetall’in hisseleri dört katına çıktı
Avrupa hükümetlerinin askeri harcama taahhütleri, daha önce birçok yatırımcı tarafından dışlanan sektöre olan ilginin yenilenmesine yol açtı ve bölgedeki şirketlerin hisseleri ABD’li rakiplerinden daha iyi performans gösterdi.
MSCI Dünya Havacılık, Uzay ve Savunma Endeksine göre Ocak 2022’den bu yana hisseleri en fazla yükselen üç şirket sırasıyla Alman Rheinmetall, İsveçli Saab ve İtalyan Leonardo oldu. Bu şirketleri Amerikan Rolls-Royce, Norveçli Kongsberg Gruppen ve İngiliz BAE Systems takip ediyor.
Talepteki büyük artış, dikkatleri Avrupa’nın dört ana mühimmat üreticisine çevirdi. Bunlar Rheinmetall, BAE Systems, Nexter (Fransa) ve Nammo. İngiliz Chemring ve Fransız Eurenco da dahil olmak üzere patlayıcı ve itici gaz tedarikçileri de kazananlar arasında.
Rheinmetall’in hisseleri bu dönemde dört katına çıktı ve şirketi Almanya’nın Dax endeksinde üst sıralara fırlattı. Şirket, topçu mermilerinin üretimini artırmayı taahhüt etti ve toplam satışların 2026 yılına kadar geçen yıla göre iki katına çıkacağını tahmin ediyor.
Radar, optik ve diğer sensörlerin üretiminde öne çıkan Alman Hensoldt ile hava savunma mühimmatı üretiminde uzman İngiliz-Fransız-İtalyan ortak şirketi MBDA da savaşın kazananları arasında. Fransız Nexter de uzun menzilli Caesar obüsünün üretimini artırıyor.
Tekellerin yanı sıra küçükler de ellerini ovuşturuyorlar
Bazı daha küçük üreticilerin de gelirleri arttı. Bir aile şirketi olan Britanya merkezli William Cook, Birleşik Krallık hükümetinin Sovyet döneminden kalma zırhı için Ukrayna’ya yedek palet tedarik etme sözleşmesi sayesinde savunma işindeki gelirlerinin 2022’den 2023’e yüzde 20 arttığını gördü. Avrupa’daki iki tank paleti üreticisinden biri olan şirket, bu yıl yüzde 40’lık bir artış daha bekliyor.
Grubun ticari direktörü, “Ne zaman ve nasıl biterse bitsin, Ukrayna’daki savaş NATO ve müttefiklerine Avrupa’daki zırhlı savaş çağının bitmediğini ve ordularını buna göre donatmaları ve eğitmeleri gerektiğini hatırlattı,” dedi.
Tanklar ve fırkateynler için dişli kutuları ve şanzımanlar üreten Bavyeralı savunma tedarikçisi Renk’in CEO’su Susanne Wiegand, Avrupa hükümetlerinin askeri yeteneklerini artırmaya çalıştıkları süratin daha fazla standardizasyonu teşvik edeceğini söyledi.
Bunun, savunma tedarik zincirlerindeki darboğazların ele alınmasına yardımcı olacağını ve şirketlerin ölçek büyütmesine izin vereceğini de söyledi.
Birçok yan sektörde patlama yaşanıyor
Ukrayna savaşı ile birlikte özellikle mühimmat üretiminin artırılması için çabalar artsa da birçok başka alandaki talep de yükseliyor.
İsveç’in savunma tekeli Saab, Gripen savaş uçağının üreticisi olarak daha iyi biliniyor olsa da şirketin diğer silahlarına yönelik talep de Ukrayna nedeniyle arttı.
Saab’ın ürünleri arasında öne çıkanlar arasında, Britanya’dan Ukrayna’ya gönderilen NLAW tanksavar füzeleri de yer alıyor.
BAE Systems, Airbus ve Leonardo’nun sahibi olduğu Avrupa’nın en büyük füze üreticisi MBDA, 2022’de 9 milyar avroluk sipariş aldıktan sonra, geçen yıl Polonya ile hava savunma teçhizatı için 6 milyar sterlinlik sözleşmelerin yanı sıra füze üretimini artırmak için Almanya ve Fransa ile sözleşmeler imzaladı.
MBDA’nın CEO’su Éric Béranger, “Savaş alanında, endüstrinin yüzleşmek için uyum sağlaması gereken tehditlerin hızlı bir şekilde evrimleştiğini görüyoruz. Hava savunma teçhizatı yüksek talep görüyor,” dedi.
Sensörlerin yanı sıra hava savunma radarları da üreten Alman Hensoldt da ürünlerine olan talebin arttığını gördü. İcra kurulu başkanı Thomas Müller geçen yıl şirketin ön sipariş almadan radar ürettiğini söyledi ki bu, Ukrayna’daki savaştan önce düşünülemeyecek bir şeydi.
Diğer yararlanıcılar arasında Paris merkezli savunma elektroniği grubu Thales de yer alıyor. Şirket, Dassault Aviation’ın Rafale jeti için parçaların yanı sıra ordular için iletişim ekipmanı ve karadan havaya füzeler için radarlar tedarik ediyor ve Belfast’taki tesisinde İngiltere için NLAW monte ediyor.
Startup-konvansiyonel üretici işbirliği
Ukrayna savaşı sensörler, robotik ve insansız sistemler gibi ‘yenilikçi’ teknolojiler için bir test alanı olduğunu kanıtladı. Bunlardan bazıları daha küçük, teknoloji odaklı şirketler tarafından geliştirildi.
Avrupa savunma teknolojisi girişimi Helsing’in eş CEO’su Gundbert Scherf, Ukrayna’daki çatışmanın yeni yenilikçilerin rakip olarak değil, geleneksel ana yüklenicilerle birlikte çalışabileceğini gösterdiğini söyledi.
2021’de kurulan Helsing, büyük miktarda veriyi işlemek ve savaş alanlarının gerçek zamanlı resimlerini oluşturmak için bilgileri analiz etmek için yapay zeka kullanıyor.
Bu küçük şirketlerin ürünlerini Ukrayna’da hızlı bir şekilde dağıtması, savunma sanayisini ‘kasıp kavuran değişikliklerin’ altını çiziyor.
Portekiz ve Birleşik Krallık’ta faaliyet gösteren Tekever, Ukrayna’daki etkinlikleri bir sıçrama tahtası olarak kullanan bir dizi küçük drone üreticisi arasında yer aldı. Şirket, sivil ve askeri insansız hava sistemleri geliştirdi.
Ukrayna’da konuşlandırılan ürünlere sahip diğer startup’lar arasında, otonom araçları yaralıları taşımak ve savaş alanındaki askerler için yolları temizlemek için kullanılan Estonyalı Milrem Robotics yer alıyor. Monako merkezli MARSS Group tarafından yapılan bir gözetleme platformu, Ukrayna’daki kritik altyapıyı insansız hava araçları gibi tehditlerden koruyor.
Devletlerin savunma sistemleri tedariki de daha hızlı ve atik teknoloji şirketlerinin sunduğu hızlı gelişmelere ayak uydurmak için uyum sağlamak zorunda kalacak. Tekever CEO’su Ricardo Mendes, “Yazılım özellikli cihazlara geçiş, çevik, yinelemeli geliştirme döngüleri gerektirir,” dedi.
Avrupa
Brüksel, stabilcoin konusunda ECB’nin uyarılarını dikkate almayacak

Brüksel, hızlı büyüyen stabilcoin pazarı için yeni kurallar açıklamaya hazırlanıyor.
AB, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB), bu standartların piyasa dalgalanmaları sırasında bölgedeki bankaları istikrarsızlaştırabileceği yönündeki uyarılarını göz ardı ediyor.
Avrupa Komisyonu, içeriği hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre, blok dışında çıkarılan stabilcoinlerin, yalnızca AB pazarlarında izin verilen aynı markalı versiyonlarla değiştirilebilir olarak değerlendirilmesini öneren resmi bir kılavuz yayınlamayı planlıyor.
Durumdan haberdar bir kişi, duyurunun önümüzdeki günlerde yapılacağını söyledi.
Kamuya açık kılavuz, dijital nakit gibi davranan ve bankacılık sistemi dışında yer alan bu tür kripto para birimleri ile ilgili AB hukukundaki gri alanı ele alacak.
Bu adım, ECB Başkanı Christine Lagarde’ın pazartesi günü Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı açıklamada, “stabilcoinler… para politikası ve finansal istikrar için risk oluşturmaktadır [ve] bu nedenle, özellikle uluslararası sınırlar ötesinde faaliyet gösterdiklerinde, sağlam kurallara tabi olmalıdır,” demesinin ardından geldi.
Stabilcoinler, genellikle ABD doları gibi bir ulusal para biriminin değerini takip etmek amacıyla çıkarılır ve rezervlerde tutulan likit varlıklarla desteklenir.
Dünyanın dört bir yanındaki politikacılar, stabilcoinlerin yükselişini hesaba katmak için finansal piyasa kurallarını hızla güncelliyor. Dolaşımda yaklaşık 250 milyar dolarlık stabilcoin var ve analistler, pazarın önümüzdeki yıllarda on kat büyüyeceğini tahmin ediyor.
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, bu ay dolaşımda küresel olarak 2 trilyon dolar olabileceğini ve bunların yaygınlaşmasının “ABD dolarının üstünlüğünü pekiştirebileceğini” söyledi. ABD Kongre üyeleri, “GENIUS yasası” olarak bilinen piyasayı denetleyecek ilk kuralları kabul etmek üzere.
Fakat merkez bankaları, büyümeyi teşvik eden ve risk yönetiminde boşluklar içerebilecek mevzuata karşı giderek daha temkinli hale geldi.
ECB, aynı şirket tarafından başka yargı bölgelerinde ihraç edilen ve AB tarafından ihraç edilen tokenlarla değiştirilebilir coinlerin, piyasa stresinde blok bankaları üzerinde baskı oluşturabileceği endişesini dile getirdi.
AB kurallarına göre, blok içinde çıkarılan stabilcoinlerin rezervlerinin çoğu blok içindeki bir bankada tutulmalı ve sahipleri coinlerini doğrudan ihraççıdan nakit olarak geri alabilmeli.
ECB, yeni kuralların, yurtdışındaki sahiplerin AB tüketicileri için ayrılmış rezervlere erişmek için acele etmesiyle, bankalar arasında bulaşma potansiyeli olan rezervlere hücum riskini artırabileceğini söyledi.
Lagarde, geri alımların “Büyük gelişmeler ve herhangi bir stabilcoinde ortaya çıkabilecek zorluklar nedeniyle artması halinde, Avrupa’nın koruma önlemleri, yedeklemeleri ve mevduatları risk altına girecektir,” dedi.
Salı günü, Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) , stabilcoinlerin para olarak yaygın bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli temel gereklilikleri “kötü bir şekilde yerine getirdiğini”, çünkü merkez bankaları tarafından desteklenmediklerini, yasadışı kullanıma karşı yeterli koruma önlemlerine sahip olmadıklarını ve bankalardan farklı olarak kredi oluşturmak için gerekli fonlama esnekliğine sahip olmadıklarını savunmuştu.
AB dışındaki stabilcoinler konusu, bu yıl bir dizi özel toplantıda iki AB organı arasında gerginliğe neden oldu ve komisyon, bankanın endişelerine karşı çıktı.
Komisyon sözcüsü, “İyi yönetilen ve tamamen teminatlandırılmış bir stabilcoine yönelik bir paniğin yaşanması çok olası değildir,” dedi ve bunun gerçekleşmesi durumunda bile “yabancı sahipler, tokenlarını [örneğin] tokenların çoğunun dolaşımda olduğu ve rezervlerin çoğunun tutulduğu ABD’den geri alacaktır,” diye ekledi.
Bir kripto para yöneticisi, ECB’nin sert uyarılarının kısmen, büyük bir stabilcoin operatörünün rezervlerinin nispeten küçük bir bankacılık sistemine sahip bir ülkede tutulabileceği endişesinden kaynaklandığını söyledi.
Yöneticinin eklediği bilgilere göre, ECB’nin eleştirileri, özel şirketler tarafından çıkarılan stabilcoinlerle rekabet edecek ve potansiyel olarak bunların değerini düşürebilecek, merkez bankası tarafından çıkarılan bir dijital para birimi yaratma arzusundan da kaynaklanıyordu.
Bu ay kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıda bilgilendirilen kişilere göre, ECB bazı riskleri önlemek için diğer ülkelerden, kriz zamanlarında diğer ülkelerin rezervlerinin AB’ye aktarılmasını sağlayacak yasal garantiler vermesini talep etmeyi önerdi.
Ayrıca, diğer ülkeler ile AB arasında düzenlemelerin eşdeğer standartlarda olduğuna dair herhangi bir anlaşma bulunmadığı konusunda da uyarıda bulundu.
Fakat bir komisyon yetkilisi toplantıda varlık transferleri konusunda garanti verilmesine gerek olmadığını söyledi. Bunun üzerine bir ECB yetkilisi, “AB rezervlerine hücum olması durumunda varlıkları transfer edeceklerine körü körüne güvenmemiz mi gerekiyor?” diye sordu.
Komisyon bunun yerine, ulusal denetim otoritelerinin kendi risk değerlendirmelerini yapmalarına ve gerekirse ek önlemler talep etmelerine izin verilmesini önerdi.
Avrupa
Almanya’nın ‘beleşçi işsizler’ sorunu mu var?

Almanya’da ana akım medya ve politikacıların “tembel” ve “beleşçi” işsizler olarak nitelendirdikleri vatandaşlık geliri alan Almanların durumu daha fazla tartışılıyor.
Junge Welt’te (jW) yer alan habere göre, Almanya’da “vatandaşlık geliri” (Bürgergeld) alan 5,5 milyon kişinin günlük gerçekliği ise çok farklı: yoksulluk, dışlanma ve utançla dolu bir hayat.
Vatandaşlık geliri üzerine “Sanktionsfrei” derneği, Berlin’de iki yıl önceki reformdan etkilenen 1.014 kişiyle yaptığı anketin sonuçlarını yayınladı.
Dernek başkanı Helena Steinhaus, araştırmanın sunumunda “Vatandaşlık geliri, Hartz IV’ten hiçbir zaman gerçek bir iyileşme anlamına gelmedi” dedi. Bu gelir, “her zaman acil yardım” olarak kalmış ve “gerçeklikten çok uzak” bir standart oran üzerinden hesaplanmıştı.
Hartz planı, 2002 yılında Almanya işgücü piyasasında reformlar konusunda bir komite tarafından sunulan bir dizi öneriye verilen isim.
Örneğin, ankete katılan ebeveynlerin yüzde 54’ü, çocuklarının yemek yiyebilmesi için kendilerinin düzenli olarak yemek yemediğini söyledi. Tüm katılımcıların yüzde 72’si, aylık 563 avroluk standart oranın “onurlu bir yaşam” sürmek için yeterli olmadığını belirtti.
Ankete katılanların sadece yüzde 9’u bu standart oranla sağlıklı beslenmenin mümkün olduğunu düşündüğünü söyledi.
Fakat Steinhaus’a göre, vatandaşlık geliri “sadece ekonomik bir felaket değil, aynı zamanda duygusal bir felaket.” Yüzde 42’si yardım almaktan utandığını söylerken, yüzde 72’si kuralların daha da sıkılaştırılmasından korktuğunu ifade etti.
Ankete katılanların sadece yüzde 12’si kendilerini toplumun bir parçası hissediyor.
Steinhaus, temel bir sorun olduğunu ama Alman siyasetçilerin bunu değiştirmek yerine, vatandaşlık gelirine yeni kısıtlamalar getirmeyi planladığını ve standart oranın çok yüksek olup olmadığını tartışmaya devam ettiğini vurguladı.
“Sanktionsfrei” başkanı 813 avroluk bir oran talep etti ve vatandaşlık gelirinin dağıtımında “mafya benzeri yapılar”dan bahseden SPD’li Çalışma Bakanı Bärbel Bas’ı eleştirdi.
Steinhaus, “Sosyal yardım dolandırıcılığının yapısal bir sorun olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Sistemik suistimal arayanlar Cum-Ex ve vergi kaçakçılığıyla başlamalı,” tavsiyesinde bulundu.
Cum-Ex skandalı kapsamında bir banka, borsa simsarları ve avukatlardan oluşan ağ, temettü vergileri ile ilgili şüpheli dolandırıcılık ve spekülasyon yoluyla Avrupa hazinelerinden milyarlarca dolar elde etmişti.
Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü’nden Marcel Fratzscher de “siyah-kırmızı” CDU-SPD hükümetini eleştirdi ve yardımları kesme ve yaptırımları sıkılaştırma planının “tehlikeli bir hata” olduğunu savundu.
Kesintilerin insanları onurlarından mahrum bıraktığını ve Almanya’da yoksulluğu derinleştirdiğini kaydeden Fratzscher, iş merkezlerinin, insanların işgücü piyasasına entegre olmalarına gerçekten yardımcı olmak için daha donanımlı olması gerektiğini söyledi.
Bu talep, sosyal yardım derneği VdK’nın başkanı Verena Bentele tarafından da pazartesi günü yaptığı açıklamada dile getirildi.
Bentele’ye göre, araştırma sonuçları “yüzde 74 gibi ezici bir çoğunluğun vatandaşlık gelirinden mümkün olan en kısa sürede vazgeçmek ve geçimini sağlayacak bir işe girmek istediğini” açıkça gösteriyor.
Ne var ki, ankete katılanların yarısından fazlası sağlık sorunları yaşıyor ve “iş merkezlerinden acil olarak daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyor.”
Bu arada, geçen yıl devletin, gelirleri geçimlerini sağlamaya yetmediği için yaklaşık 826.000 çalışana ek vatandaş geliri ödediği ortaya çıktı. Bu ücret sübvansiyonunun maliyeti yaklaşık 7 milyar avro oldu.
Bu bilgi, dpa’nın pazartesi günü aktardığı, Sol Parti milletvekili Cem İnce’nin sorusuna federal hükümetin verdiği yanıtta yer aldı. Yanıtta, ek yardım alanların sayısının 2015’ten bu yana ilk kez tekrar arttığı belirtildi.
Avrupa
Shell: BP’yi alma niyetimiz yok

Shell, Avrupa’nın en büyük iki şirketinin aktif birleşme görüşmeleri yürüttüğü yönündeki haberleri yalanlayarak, BP için bir satın alma teklifi yapma niyetinde olmadığını açıkladı.
Bu açıklama, BP’nin birkaç yıldır süren kötü performansı ve aktivist hissedar Elliot Investment Management’ın artan baskısı sonrasında, İngiltere’nin iki büyük petrol şirketinin birleşeceği yönündeki spekülasyonları yatıştırdı.
Shell’in açıklaması, şirketin İngiltere Satın Alma Kurallarına bağlı olduğu ve bu kurallar gereği altı ay boyunca BP için bir teklif sunamayacağı anlamına geliyor.
Perşembe günü yaptığı açıklamada şirket, “Son zamanlarda basında yer alan spekülasyonlara yanıt olarak, Shell, BP için bir teklifte bulunmayı aktif olarak değerlendirmediğini açıklığa kavuşturmak ister,” dedi.
Şirket, “olası bir teklifle ilgili olarak BP’ye herhangi bir yaklaşımda bulunmadığını ve görüşme yapılmadığını” söyledi.
Wall Street Journal’ın (WSJ), şirketin daha büyük rakibi ile devralma görüşmelerinin ilk aşamasında olduğunu bildirmesinin ardından, BP’nin hisseleri çarşamba günü New York’ta %10’a varan bir artış kaydetti.
Shell, haberi “piyasa spekülasyonu” olarak nitelendirerek hızla yalanladı ve hisseler kazançlarını iade etti.
BP’nin uzun süredir devam eden düşük performans, büyük ölçüde eski CEO Bernard Looney’in benimsediği net sıfır stratejisinden kaynaklanıyor.
Looney, kişisel davranışları nedeniyle 2023 yılında şirketten ayrıldı ve halefi Murray Auchincloss, başarısız bir temiz enerji stratejisiyle boğuşmak zorunda kaldı.
Auchincloss şubat ayında, petrol ve gaza geri dönüş, hisse geri alımlarının azaltılması ve varlıkların satılması ve borçların ödenmesi vaatlerini içeren bir “sıfırlama” planı açıkladı.
Yeni strateji birçok yatırımcı tarafından soğuk karşılandı ve daha radikal değişiklikler talep etmeye devam eden Elliott için yeterli olmadı.
Bu gelişmelerin ardından BP, giderek potansiyel bir satın alma hedefi olarak görülmeye başladı. Herhangi bir şirket teklifte bulunmasa da, BP’nin birçok rakibi ve rakip şirketin durumu kapalı kapılar ardında değerlendirdiği söyleniyordu.
Bloomberg, mayıs ayında yaptığı haberde Shell’in bir devralmanın avantajlarını incelediğini, fakat teklifte bulunup bulunmayacağına karar vermeden önce hisse senedi ve petrol fiyatlarında daha fazla düşüş beklediğini bildirmişti.
Yine Bloomberg, haziran ayı başında Abu Dabi’nin ana petrol şirketinin, İngiliz firmanın bölünmeye karar vermesi veya daha fazla birimini elden çıkarmak için baskı altına girmesi durumunda BP’nin bazı önemli varlıklarını satın alıp alamayacağını değerlendirdiğini bildirmişti.
Shell’in açıklaması BP ile ilgili devralma spekülasyonlarının çoğunu yatıştırsa da, İngiltere’nin devralma kuralları uyarınca altı aylık bekleme süresi mutlak değil.
BP’nin başka bir alıcıdan teklif alması, yeni bir teklif çağrısı yapması veya koşulların “önemli ölçüde değişmesi” gibi sınırlı sayıda istisnai durumlarda bu süre erken sona erebilir.
BP’de büyük değişiklikler devam edecek. Helge Lund’un nisan ayında istifa etme niyetini açıklamasının ardından şirket yeni bir yönetim kurulu başkanı arıyor. Lund’un net sıfır stratejisinin önemli destekçilerinden biri olması, BP’nin en büyük hissedarlarından biri olan Elliott’un eleştirilerinin odağına oturmasına neden oldu.
-
Görüş2 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını4 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor