Bizi Takip Edin

Diplomasi

Batı’dan İsrail’e Uyarı: Gazze, Arap dünyası ile ilişkilerimize zarar veriyor

Yayınlanma

ABD’li ve Avrupalı diplomatlar, İsrail’in Gazze operasyonlarına verdikleri desteğin kendilerine Arap ve Müslüman dünyasında bedel ödettiğini söyledi.

İsrail’de yayın yapan Haaretz gazetesinden Ben Samuels ve Amir Tibon’un haberine göre Batı’nın önde gelen ülkeleri, geçen haftalarda İsrail’i Gazze’deki savaşı sürdürmesinin Arap ve Müslüman dünyasındaki kilit devletlerle ilişkilerine önemli ölçüde zarar verebileceği konusunda uyardı.

Haaretz’e konuşan Amerikalı ve Avrupalı diplomatlara göre bu mesajların hedefi İsrail’in, Hamas’a karşı yürüttüğü savaşı birkaç hafta içinde sona erdirmesini sağlamak. Bugüne kadar İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen Avrupa’nın önde gelen devletlerinden bir diplomat, şunları söyledi: “İsrail’e verdiğimiz desteğin Arap ve Müslüman dünyasında bir bedeli var. Geçen ay hiçbir büyükelçiliğimiz herhangi bir Müslüman ülkede halka açık bir etkinlik düzenlemedi. Bazı büyükelçiliklerimizin ek korumaya ihtiyacı var. Liderleri Gazze’deki Filistinlilerin kaderiyle pek ilgilenmeyen devletlerde bile kamuoyu İsrail’e ve onu destekleyen devletlere karşı döndü. Başlangıçta bu ülkelerdeki sorun sadece büyükelçilerimizin sorunuydu, ancak son günlerde bakanlar arasında da tartışılmaya başlandı.”

Savaşın ilk haftalarında, Hamas’ın İsrail’e düzenlediği operasyondan etkilenen Batı’nın İsrail’e açık ve yüksek sesle destek verdiğine dikkat çeken haberde, “Ancak son iki haftada Gazze’deki sivil ölümlerinin artması ve Şerit’teki yıkım görüntüleri karşısında daha eleştirel sesler yükselmeye başladı” ifadeleri yer aldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun kadın ve çocukların korunması çağrısının hatırlatıldığı haberde İsrail’i kamuoyu önünde desteklemeye devam eden Biden yönetiminin Gazze’ye yardımların girişine izin verilmesi ve IDF’nin Şifa Hastanesi’ne yönelik faaliyetlerinin sınırlandırılması için İsrail üzerindeki baskıyı artırdığı belirtildi.

Haaretz’e konuşan bir başka Batılı diplomat ise Macron’un Gazze’de kadın ve çocukların öldürülmesine karşı çıkan açıklamasının ardından kendi hükümetine Arap ve Müslüman devletlerden benzer bir açıklama yapması yönünde talepler geldiğini söyledi: “Macron, diğer Batılı liderlerin düşündüğü ama bu arada söylemediği şeyi söyledi. Bunu söylediği anda Arap dünyasından sorular almaya başladık, neden biz de aynı pozisyonu ifade etmiyoruz diye. Bugüne kadar İsrail’e verdiğimiz desteğin bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerimize ciddi zarar vermesinden korkuyoruz.” Diplomat Avrupalı devletlerin ve bir ölçüde de ABD’nin esas olarak Arap devletlerinin Hamas’ı kınamayı ya da İsrail’i desteklemeyi reddeden Rusya ve Çin’e yakınlaşmasından korktuğunu da sözlerine ekledi: “Savaşın başında İsrail’i destekleme kararı doğru ve haklıydı ve kimse bundan pişmanlık duymuyor ama şimdi bunun bir bedeli olmaya başladı.”

Geçen hafta CNN, Arap dünyasında görevli Amerikalı diplomatların imzasını taşıyan ve Biden’ın İsrail’e verdiği tavizsiz desteğin ardından “önümüzdeki on yıllar boyunca Arap kamuoyunu kaybetme” uyarısında bulunan mesajları yayınladı. Umman’daki Amerikan elçiliğinin Beyaz Saray’ı “mesaj savaşında fena halde kaybediyoruz” diye uyardığı bildirildi. Benzer bir mesaj Mısır’daki ABD büyükelçiliği tarafından da iletildi ve savaşın başından bu yana medyanın Biden’ı eleştirdiği vurgulandı.

ABD’nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf, geçen hafta Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde savaşın ardından İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki görüşmelerin yeniden başlama ihtimaliyle ilgili bir soruya yanıt verirken “Bu çatışma İsrail’e ve bize karşı büyük bir kamuoyu öfkesi yarattı. Bu üzerinde çalışmamız gereken bir konu” dedi.

Şu anda Orta Doğu’yu ziyaret etmekte olan Leaf, Filistin Yönetimini istikrara kavuşturmak ve savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde bir ortak haline getirmenin yollarını araştırmak amacıyla hem İsrailli hem de Filistinli üst düzey yetkililerle görüşüyor. İsrailli yetkililerle görüşen Leaf, yönetimin İsrail-Suudi anlaşmasının tamamen ihtimal dışı olmadığına inandığını, ancak bunun İsrail’in Filistinlilere daha önemli tavizler vermesini gerektireceğini söyledi. Leaf ayrıca İsrailli yetkilileri Filistin Yönetimine zarar verecek adımlar atmamaları konusunda uyardı. Leaf’in önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’i ziyaret etmesi bekleniyor.

Diplomasi

AB, İran’ın ABD saldırılarından önce Fordo’dan uranyum stoklarını çıkardığına inanıyor

Yayınlanma

Avrupa başkentleri, ABD’nin İran’ın ana nükleer tesislerine düzenlediği saldırıların ardından İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stoklarının büyük ölçüde sağlam kaldığına inanıyor ve Donald Trump’ın bombardımanın İslam cumhuriyetinin nükleer programını “yok ettiği” yönündeki iddiasını sorguluyor.

Ön istihbarat değerlendirmeleri hakkında bilgi sahibi iki kişi, Financial Times’a (FT), Avrupa başkentlerinin İran’ın 408 kg’lık silah sınıfı zenginleştirilmiş uranyum stokunun, geçen hafta sonu düzenlenen saldırı sırasında iki ana zenginleştirme tesisinden biri olan Fordo’da yoğunlaşmamış olduğuna inandığını söyledi.

Başkentler, stokun çeşitli diğer yerlere dağıtılmış olduğunu düşünüyor.

FT’ye göre, bu kişiler, AB başkentlerinin, kutsal şehir Kum yakınlarındaki bir dağın derinliklerinde inşa edilen Fordo’da meydana gelen hasarın boyutu hakkında tam bir istihbarat raporu beklediğini ve ilk raporda “hasar kapsamlı, ancak tam yapısal yıkım yok” ifadesinin yer aldığını söyledi.

İranlı yetkililer, zenginleştirilmiş uranyum stokunun, İsrail’in İran’a yönelik günlerce süren saldırılarının ardından ABD’nin tesise düzenlediği bombardıman öncesinde taşındığını söylemişti.

ABD, pazar günü İran’ın diğer ana uranyum zenginleştirme tesisi olan Fordo ve Natanz’ı bombalamak için devasa sığınak delici bombalar kullandı. Yakıt dönüşüm döngüsünde ve depolamada kullanılan üçüncü bir tesis olan İsfahan’a da seyir füzeleri ateşledi.

Trump, bu hafta NATO liderleri zirvesinde gazetecilere, “Bence tüm nükleer malzemeler orada, çünkü oradan çıkarılması çok zor” dedi.

ABD medyasına sızan, İran’ın nükleer programının sadece birkaç ay geciktiğini belirten geçici Amerikan istihbarat değerlendirmesini reddetti.

İsrail Atom Enerjisi Komisyonu bu hafta, ABD ve İsrail’in saldırılarının “İran’ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini yıllarca gerilettiği” değerlendirmesinde bulundu.

Ancak uzmanlar, Tahran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu elinde tuttuğu ve gizli tesislerde gelişmiş santrifüjler kurduğu takdirde, silah yapımında gerekli olan fisil maddeyi üretme kapasitesine hala sahip olabileceği uyarısında bulundu.

İran, programının barışçıl sivil amaçlara yönelik olduğunu savunuyor.

Fordo, uranyumu silah yapımına uygun saflıkta olan yüzde 60’a kadar zenginleştiren ana tesisti. Uzmanlar, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a karşı savaş başlatmadan önce yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum stokunun Fordo, Natanz ve İsfahan’da depolandığını söyledi.

İran’ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoğu 8.400 kg’dan fazlaydı, ancak bunun çoğu düşük seviyede zenginleştirilmişti.

Pazar günkü bombardımanın ardından Fordo’nun uydu görüntüleri, tünel girişlerinin toprakla kapatıldığını ve ABD’nin 30.000 lb’lik hassas güdümlü “bunker buster” bombalarının giriş noktaları olabilecek delikler olduğunu gösteriyor. Erişim yolları da hasar görmüş görünüyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, bu hafta İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi’nin 13 Haziran’da UAEA’ya bir mektup göndererek İran’ın “nükleer ekipman ve malzemelerini korumak için özel önlemler alacağı” uyarısında bulunduğunu söyledi.

Grossi, İsrail’in İran’a saldırı başlatmasından bu yana tesislere giremeyen BM nükleer denetim müfettişlerinin, “en önemlisi yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408 kg uranyum dahil olmak üzere uranyum stoklarını hesaplamak” için tesislere geri dönmelerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi üç yetkili, ABD’nin saldırıların ardından İran’ın kalan nükleer kapasitesi hakkında AB müttefiklerine kesin istihbarat sağlamadığını ve Tahran ile gelecekteki ilişkilerini nasıl planladığına dair net bir yol haritası sunmadığını söyledi.

Yetkililer, Washington’un nükleer krize diplomatik bir çözüm bulmak için yeni bir girişimde bulunana kadar AB’nin Tahran’a yönelik politikasının “askıya alındığını” belirterek, Trump ile AB liderleri arasında bu hafta yapılan görüşmelerin net bir mesaj vermediğini ekledi.

Trump yönetimi, nükleer faaliyetlerini kısıtlamak için bir anlaşma yapmak üzere savaş öncesinde Tahran ile dolaylı müzakereler yürütüyordu.

Trump çarşamba günü Washington’un önümüzdeki hafta Tahran ile görüşeceğini söyledi, ancak İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların ardından bir anlaşmaya gerek olmayabileceğini de ima etti.

“Bu tamamen tutarsız” diyen bir yetkili, “Şu anda hiçbir şey yapmıyoruz” diye konuştu.

İngiliz, Fransız ve Alman dışişleri bakanları, diplomatik bir çözüm bulmak umuduyla, ABD saldırılarından birkaç gün önce Araghchi ile nükleer kriz hakkında görüşmelerde bulunmuştu.

İkinci bir kaynak, “E3’ün ABD’yi beklediği, ABD’nin ise İsrail’i beklediği gibi görünen istikrarsız bir durumdayız” dedi. E3, AB ile birlikte İran’ın nükleer programı konusunda uzun süredir devam eden müzakerelere katılan Fransa, Almanya ve İngiltere’yi ifade ediyor.

Bu arada İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de perşembe günü yayınladığı video mesajında, ABD’nin İran’a yönelik bombardımanının “hiçbir sonuç vermediğini” söyledi ve Trump’ın hasarın boyutunu “abarttığını” belirtti.

İsrail-İran savaşını kim kazandı? E. Tuğamiral Alaettin Sevim Harici’ye anlattı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Mitsotakis: Göçü durdurmak için Libya ile işbirliği yapmak istiyoruz

Yayınlanma

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, Kuzey Afrika’dan gelen göç akınını durdurmak için Libya ile işbirliği çağrısı yaptı.

Son aylarda, savaşın yıkıma uğradığı Sudan ve Orta Doğu dahil olmak üzere Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya deniz yoluyla gelen göçmenlerin sayısı arttı.

Yunan hükümeti pazartesi günü, göçmenlerin güneyindeki Girit ve Gavdos adalarına ulaşmasını engellemek için Libya karasularına iki fırkateyn ve bir gemi daha göndereceğini açıklamıştı.

Mitsotakis, bugün (26 Haziran) Brüksel’de başlayan Avrupa Birliği zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada, “Doğu Libya’dan gelen insan sayısındaki önemli artış hakkında meslektaşlarımı bilgilendireceğim ve sorunun derhal çözülmesi için Avrupa Komisyonu’ndan destek isteyeceğim,” dedi.

Mitsotakis, Libya’aki yetkililerin, buradan denize açılan göçmenleri durdurmak veya Libya karasularından çıkmadan geri çevirmek için Yunanistan ile işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

AB’nin göç komiseri ile İtalya, Yunanistan ve Malta’nın bakanlarının bu konuyu görüşmek üzere temmuz ayı başında Libya’ya gideceğini de sözlerine ekledi.

2011 yılında Muammer Kaddafi’yi deviren NATO müdahalesinin ardından Libya’da kanun ve düzen zayıflamış ve ülke on yılı aşkın bir süredir iç çatışmalarla doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumda.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Britanya ‘Çin tehdidi’ konusunda uyardı

Yayınlanma

Britanya parlamento komitesi, Mauritius ile Chagos adaları grubu hakkında yaptığı Hint Okyanusu anlaşmasının süresi dolduğunda olası bir “Çin tehdidinin” gündeme geleceğini ileri sürdü.

Lordlar Kamarası Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Rupert de Mauley, komite adına Lammy’ye gönderdiği mektupta, Chagos Takımadalarının egemenliğini Mauritius’a devreden 3,4 milyar sterlinlik anlaşmadaki “yenileme hükümlerinin, bölgedeki Çin’in artan askeri emelleri karşısında gelecekte potansiyel bir zayıflık kaynağı” olduğunu belirtti.

Mayıs ayında imzalanan tartışmalı Chagos anlaşması uyarınca Birleşik Krallık, Chagos adalarının en büyüğü olan Diego Garcia’daki İngiliz-ABD askeri üssünün kontrolünü 99 yıllık kira sözleşmesi ile elinde tutacak.

Chagos Adalarının devredilme kararı, Uluslararası Adalet Divanının bağlayıcı olmayan bir kararıyla, 1968 ile 1973 yılları arasında Diego Garcia üssüne yer açmak için adalardan çıkarılan Chagosluların geri dönmesine izin verilmesi ve yıllardır süren hukuki belirsizliğin sona ermesi için İngiltere’ye baskı yapılmasının ardından alındı.

Ne var ki, Birleşik Krallık’ta Chagos anlaşmasını eleştiren muhafazakârlar, anlaşmanın stratejik öneme sahip bu bölgenin kontrolünü Çin ile bağlantıları olan bir ülkeye devrettiğini ve İngiliz vergi mükelleflerinin parası için kötü bir yatırım olduğunu savunuyor.

De Mauley’in komitesi, anlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre sonra transferin etkilerine ilişkin kısa bir soruşturma başlattı.

De Mauley’in Lammy’ye gönderdiği mektubun perşembe günü yayınlanan ekinde, “99 yıl içinde işler önemli ölçüde değişebilir, hatta öngörülemeyen şekillerde de değişebilir. Anlaşma, ilk 99 yıllık sürenin ardından 40 yıl daha uzatılabilir ve daha sonra da uzatılabilir, fakat ‘yenilenme garantisi olmadığı’ ve bunun gelecekteki Mauritius hükümetlerinin iyi niyetine (ve Birleşik Krallık’ın niyetine) bağlı olacağı söylendi,” deniyor.

Komite, anlaşmanın mevcut operasyonel özgürlükleri koruduğuna dair güvence alınmış olduğunu kabul etse de, POLITICO’ya yaptığı açıklamada de Mauley, , “Çin’in Hint Okyanusundaki artan askeri hırsları göz önüne alındığında, hükümetin potansiyel gelecekteki zayıflıkları ele almada uyanık ve proaktif olmasının zorunlu olduğunu” ekledi.

De Mauley ayrıca, “üssün stratejik faydalarına ilişkin kamuoyuna yönelik mesajların” çok önemli olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Üssün kiralanmasının maliyetini göz önünde bulundurarak, hükümetin “İngiltere’nin Diego Garcia’daki varlığına yönelik kamuoyunun desteğini zayıflatmak için bunu kullanmak isteyebilecek düşman güçlerin girişimlerine karşı uyanık olması” gerektiğini ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English