Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Birlikte çalışma vurgusu yapan Almanya ve Çin, ikili iş anlaşmaları imzaladı

Yayınlanma

Çin Başbakanı Li Qiang salı günü Almanya’ya ziyareti sırasında Almanya Başbakanı Olaf Scholz’a Çin’in “ikili ilişkileri yeni bir düzeye taşımak, dünyaya daha fazla pozitif enerji ve istikrar aşılamak için Almanya ile çalışmaya istekli olduğunu” söyledi.

Ayrıca iki ülke arasındaki ticaret, kişiler arası bilgi alışverişi, iklim değişikliği ile mücadele ve diğer alanlarda işbirliğine vurgu yapan Li, Almanya’nın açık bir tutum sergilemesini, bağımsızlık ve özerkliğe bağlı kalmasını ve ilgili konuları uluslararası temellere dayalı olarak ele almasını umduğunu söyledi.

Salı günü Scholz ile yaptığı görüşmede Li, 51 yıl önce diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana Çin ve Almanya’nın “karşılıklı saygı ve karşılıklı yarar ruhu içinde diyalog ve iş birliğini derinleştirmeye devam ettiğini, çok yönlü bir stratejik ortaklık kurduğunu ve ortaklaşa ilerlediğini” belirtti.

Çin Başbakanı, Pekin’in Berlin ile birlikte çalışmaya ve “Çin-Almanya ilişkilerini yeni bir düzeye çıkarmaya” istekli olduğunu vurguladı.

Çin ve Almanya arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğindeki “başarıların zor kazanıldığını ve her iki ulusun insanlarına somut faydalar sağladığını” söyleyen Li, gelecekte Çin-Almanya işbirliği için yol gösterici vizyonlardan biri olarak iklim değişikliğiyle birlikte mücadele etmeyi önerdi.

Scholz ayrışmaya karşı olduğunu vurguladı

Almanya Başbakanı Scholz da, Almanya’nın “her türlü ayrışmaya” karşı olduğunu vurguladı ve “riski azaltmanın”, “de-sinicization” olmadığını açıkladı.

Yakın zamanda yayınlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Çin’i tanımlamak için kullanılan “rakip” sözcüğünü kullanmayan Scholz, Almanya’nın, Çin ile istikrarlı ilişkiler geliştirmeye ve ikili alışveriş ve işbirliğini derinleştirmeye istekli olduğunu ifade etti.

Diğer yandan, Scholz, Alman şirketleri için “Çin pazarına erişim ve adil rekabet koşulları” konusundaki endişelerini dile getirerek, Li’yi Batılı şirketlerin Çin’de “eşit şartlara” sahip olmasını sağlamaya çağırdı.

Şansölye, “Kendimizi tek bir ortağa kapatmak istemiyoruz, bunun yerine Asya’da ve ötesinde dengeli ortaklıklar kurmak ve genişletmek istiyoruz” dedi.

Scholz ayrıca Pekin’i Ukrayna’daki “acımasız” savaşı nedeniyle Rusya üzerindeki baskısını artırmaya çağırdı ve iklim değişikliği konusunda Almanya-Çin işbirliğini artırma sözü verdi.

Scholz, açıklamasının sonunda doğrudan Li’ye hitaben “Birbirimizi iyi anlamak ve küresel zorlukları birlikte aşmak için diyaloğu sürdürelim” dedi.

Scholz, Avrupa Komisyonu önerisine karşı çıktı

Avrupa Komisyonu, AB başkentlerini şirketlerin Çin’deki katılımını inceleyecek yeni bir dış yatırım rejimi ve son derece hassas teknoloji ihracatı üzerinde daha iyi koordine edilmiş bir kontrol sistemi düşünmeye çağırıyor.

Ancak komisyon, aralarında Almanya ve Fransa’nın da bulunduğu üye devletlerin muhalefetiyle karşılaştı. Pazartesi günü konuşan Scholz, “tüm ihracat sürecinin” yetkililer tarafından soruşturmaya tabi tutulmasına karşı olduğunun altını çizdi.

Bu arada Alman medyasında, Scholz “tartışmalı temalardan uzak durduğu” ve Çin’in Sincan, Tayvan, Hong Kong’daki “insan hakları ihlallerinden” bahsetmediği için eleştirildi.

‘En büyük risk işbirliği yapmamaktır’

Pazar günü resmi ziyaret için Almanya’ya gelen Li, pazartesi günü Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile de görüştü.

Ziyaret, Avrupa ve Almanya’nın Çin ilişkilerini en iyi nasıl idare edeceklerini tartıştıkları bir zamanda gerçekleşti. Bazı Avrupalı siyasetçiler, özellikle Fransa, Almanya, İtalya ve Holladan’dan, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Çin ile ekonomik bağları “riskten arındırmak” için çıkardığı yol haritası ile ilgili endişelerini dile getirdiler.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ile görüşmesinde Li, en büyük riskin “işbirliği yapmamak” ve en büyük güvenlik tehlikesinin “gelişmemek” olduğunu vurguladı.

Çin Başbakanı Alman iş dünyası ile buluştu

Li’nin Almanya gezisine Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao ve diğer üst düzey yetkililer eşlik etti.

Ziyareti sırasında Alman iş dünyasının temsilcileriyle de bir araya gelen Li, bu seminerde, risk önleme açısından işletmelerin “sürücü koltuğuna geri getirilmesi gerektiğini” ve “risk önleme ile işbirliğinin zıt olmadığını” söyledi.

Çin başbakanı, “riski azaltma” konusundaki kararların hükümetler yerine şirketler tarafından alınması gerektiğini vurguladı.

Toplantıya aralarında Siemens, Volkswagen, Mercedes-Benz, BMW, Schaeffler, BASF, Covestro, Wacker Chemie, Merck, SAP ve Allianz’ın da bulunduğu Alman şirketlerinin temsilcileri katıldı.

Li, Alman işletmeleri, özellikle yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu teknolojiler konusunda Çinli şirketlerle çalışmaya devam etmeye teşvik etti.

Tüm tarafların kendi güvenlik endişelerinin olmasının anlaşılır olduğunu belirten Li, önemli olanın risklerin makul bir şekilde tanımlanması ve bunlara karşı koruma yöntemlerinin geliştirilmesi olduğunu söyledi.

Çinli ve Alman kurumlar arasında mutabakat zaptı

Toplantı sonunda Çin ve Alman kurumların arasında imza töreni yapıldı.

Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu (NDRC) ile Alman otomobil devleri BMW ve Mercedes arasında ayrıca NDRC ile Avrupa’nın en büyük teknoloji şirketi Siemens arasında mutabakat zaptı imzalandı.

Yine Çin Eğitim Bakanlığı ile Volkswagen arasında nitelikli işgücüne dair, Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı ile Alman Dijital ve Ulaştırma Bakanlığı arasında yenilikçi motor teknolojisi altyapısına dair mutabakatlar imzalandı.

Çin Ekoloji ve Çevre Bakanlığı ile Alman Çevre Bakanlığı arasında iklim mücadelesine dair mutabakat imzalandı.

 Çin yedinci yıldır Almanya’nın en önemli ticaret ortağı

Alman girişimciler Çin ile ilişkilerde önemli rol oynuyor. Uzmanlar, Çin pazarının Alman iş dünyası için önemini vurgulayarak, iş insanlarının Çin’le karşı karşıya gelmeyi “mantıksız” olarak gördüklerini kaydetti.

Ayrıca, ABD’nin Çin’den uzaklaşmaları için üzerlerinde artan baskıya rağmen, bir dizi Alman şirketi son yıllarda Çin pazarındaki varlıklarını genişletti.

Örneğin Siemens’in İcra Kurulu Başkanı Roland Busch, Pekin’e yaptığı son gezide şirketin Çin’deki yatırımlarını genişletmek ve Çin’le işbirliğini daha da güçlendirmek istediğini söyledi.

Alman istatistik ofisinden alınan verilere göre, 2022’de Çin ile Almanya arasındaki ticaret yıllık yüzde 21 artışla 298 milyar avroya (320 milyar dolar) ulaştı ve yeni bir rekor kırdı. Çin, üst üste yedinci yıldır Almanya’nın en önemli ticaret ortağı oldu.

Diğer yandan Financial Times’ın haberine göre, Almanya’nın iç istihbarat teşkilatı Bundesamt für Verfassungsschutz salı günü yayınladığı yıllık raporunda, Çin’i “siyasi etki, casusluk ve sabotaj kapısı” olarak en son teknolojiye sahip Alman şirketlerini satın almaya çalışmakla suçladı.

Sonraki durak Fransa

Bu arada, Li’nin Berlin’e gelişi, Blinken’ın Çin ile gerilimi azaltmayı amaçlayan Pekin gezisiyle aynı zamana denk geldi. Associated Press’in bildirdiğine göre Scholz, Blinken’ın ziyaretini “ilişkilerin acilen ihtiyaç duyulan normalleşmeye kavuşması için iyi bir işaret” olarak değerlendirdi.

Scholz, Çin Komünist Partisi 20. Ulusal Kongresi’nden sonra Çin’i ziyaret eden ilk Avrupalı ​​liderdi. Almanya dışişleri bakanı Annalena Baerbock da bu nisan ayında Çin’i ziyaret etmişti.

Uzmanlar Almanya ziyaretini, “kapsamlı ve etkili bir iletişim gezisi” olarak değerlendirildi.

Mart ayında Çin başbakanı olmasından bu yana ilk yurtdışı gezisi olan 18-23 Haziran tarihleri ​​arasında devam eden Avrupa ziyareti sırasında Li, Almanya’nın ardından Fransa’ya da resmi bir ziyaret gerçekleştirecek ve Yeni Küresel Finansman Paktı Zirvesi’ne katılacak.

DİPLOMASİ

Almanya, Suriye için 300 milyon avro ek yardım sözü verdi

Yayınlanma

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock pazartesi günü (17 Mart) Brüksel’de AB öncülüğünde düzenlenen bağışçılar konferansı öncesinde yaptığı açıklamada, ülkesinin Birleşmiş Milletler ve belirli kuruluşlar aracılığıyla Suriyeliler için 300 milyon avro (326 milyon dolar) daha yardım sözü verdiğini söyledi.

Baerbock, sağlanan fonların yarısından fazlasının Suriye’deki halka fayda sağlayacağını ve bunun ülkedeki HTŞ öncülüğündeki geçiş hükümeti olmadan uygulanacağını söyledi.

Dışişleri Bakanlığına göre bu finansman gıda, sağlık hizmetleri ve acil durum barınaklarının yanı sıra özellikle hassas durumdaki kişilere yönelik koruyucu tedbirlerin sağlanması için kullanılacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Litvanya, topraklarında nükleer silah konuşlandırmak için anayasayı değiştirmeyi planlıyor

Yayınlanma

Litvanya, müttefiklerden nükleer silah konuşlandırma teklifi gelmesi hâlinde anayasasını değiştirmeyi değerlendirecek. Litvanya Savunma Bakanı Dovilė Šakalienė, henüz somut bir teklif olmadığını ancak her senaryoya hazırlıklı olunması gerektiğini belirtti. Polonya da benzer şekilde ABD’den nükleer silah talep ederken, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance bu tür bir konuşlandırmaya karşı olduklarını ifade etti.

Litvanya Savunma Bakanı Dovilė Šakalienė, müttefiklerden ülkesinde nükleer silah veya bileşenlerinin konuşlandırılması yönünde somut teklifler gelmesi durumunda anayasayı değiştirmeyi değerlendireceklerini açıkladı.

Šakalienė, 14 Mart Cuma günü yaptığı basın toplantısında, “Müttefiklerimiz Litvanya’da nükleer silah veya unsurlarının konuşlandırılması için somut planlar sunarsa, Litvanya Cumhuriyeti Anayasası’nın 137. maddesinde değişiklik yapma ve diğer yükümlülükleri gözden geçirme olasılığını değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyoruz,” dedi.

Litvanya Anayasası’nın 137. maddesi, “Litvanya topraklarında kitle imha silahları ve yabancı devletlerin askeri üsleri bulunamaz,” hükmünü içeriyor.

Šakalienė, müttefiklerden henüz somut bir teklif gelmediğini, ancak Litvanya’nın her türlü senaryoya hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı.

Bakan, “Şu anda bunlar sadece siyasi tartışmalar, somutlaşmış değiller. Ancak Savunma Bakanı olarak benim duruşum, bu konuda daha derin bir tartışmayı önceden başlatmamız gerektiği yönünde,” diye ekledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, mart ayı başlarında Avrupa’nın savunma kapasitesini güçlendirme gereğini dile getirmiş ve Fransız nükleer cephaneliğinin Rusya’ya karşı nasıl bir caydırıcı faktör olabileceği konusunda müttefiklerle görüşmeler yapma sözü vermişti.

Fransa, şu anda Avrupa Birliği’ndeki tek nükleer güç konumunda bulunuyor.

Nükleer silahların konuşlandırılması konusu Polonya’da da aktif olarak tartışılıyor. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, geçen hafta yaptığı açıklamada, ülkenin “Rusya’ya karşı korunmak için” güçlü bir caydırıcı güce ihtiyacı olduğunu ve bu aracın nükleer silah olması gerektiğini belirtti.

Duda, ABD Başkanı’nın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg ile yakın zamanda bu konuyu görüştüğünü ve Donald Trump’ı Amerikan nükleer başlıklarını Polonya’da konuşlandırma olasılığını değerlendirmeye çağırdığını söyledi.

Polonya Başbakanı Donald Tusk da daha önce “nükleer şemsiyenin” Polonya’ya yayılması gerektiğini belirtmişti.

Tusk, Rusya’ya karşı korunmak için sadece güçlü geleneksel silahlı kuvvetlere (ordu personel sayısını 500 bine çıkarma planlarından bahsetti) değil, aynı zamanda nükleer silahlara da ihtiyaç duyulduğunu kaydetmişti.

Ancak ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, kısa süre sonra bu tür eylemlerin olasılığını reddederek Washington’ın Doğu Avrupa’da nükleer silah konuşlandırılmasını desteklemediğini söyledi.

Vance, “Bu konuyu Başkan Trump ile görüşmedim, ancak nükleer silahların Avrupa’da daha doğuya yayılmasını desteklemesi beni şaşırtır,” diye vurguladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump ve Putin, yarın telefon görüşmesi yapacak

Yayınlanma

Trump
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yarın bir telefon görüşmesi yapacağını ve Ukrayna’nın Rusya ordusunun kontrolündeki bölgelerini ele alacağını açıkladı. Trump, savaşın sona erdirilmesi için iyi şansları olduğunu belirtirken, Ukrayna kaynakları mevcut temas hattının dondurulabileceğini ve söz konusu bazı bölgelerin Rusya kontrolünde kalabileceğini ifade etti.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 18 Mart’ta bir telefon görüşmesi yapacağını açıkladı.

Reuters haber ajansına göre Trump, “Hafta sonu boyunca çok iş yapıldı. Bu savaşı sona erdirebilir miyiz diye bakmak istiyoruz. Belki başarırız, belki başaramayız ama bence çok iyi şanslarımız var,” dedi.

Trump, Putin ile Ukrayna’nın Rusya ordusunun kontrolüne geçen bölgelerini ve Zaporijya Nükleer Santrali’nin geleceğini görüşmek istediğini belirtti.

Trump, “Bence bunların çoğu zaten her iki taraf, Ukrayna ve Rusya tarafından tartışılıyor. Şimdiden belirli varlıkların paylaşımını konuşuyoruz,” diye konuştu.

ABD başkanının Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff, Trump ve Putin’in bu hafta “iyi ve olumlu bir görüşme” yapabileceğini belirtmişti. Witkoff, bu açıklamadan önce Kremlin’de Rusya Devlet Başkanı ile şahsen görüşmüştü.

Witkoff’un aktardığına göre, görüşmeler üç-dört saat sürdü ve Ukrayna’daki askeri çatışmaya çözüm bulma seçeneklerine odaklandı.

Witkoff, tarafların pozisyonlarının yakınlaştığını ve birkaç hafta içinde bir ateşkes sağlanmasını beklediğini ifade etti.

Bununla beraber Trump’ın özel temsilcisi, Moskova’nın kontrolünde bulunan bölgelerin ateşkes görüşmelerinin bir parçası olacağını da sözlerine ekledi.

Diğer yandan The Independent‘ın Ukraynalı kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Kiev’de mevcut temas hattının dondurulabileceği ve Rusya’nın kontrolündeki bazı bölgelerin ateşkes kapsamında Rusya kontrolünde kalabileceği kabul edildi. Fakat ek toprakların verilmesinin kırmızı çizgi olacağı vurgulandı.

Haberdeki kaynaklardan biri, “Örneğin, Zaporijya veya Herson’un tamamen teslim edilmesini talep etmek mantıklı değil; bu bizim için tamamen saçmalık gibi geliyor,” dedi.

Kiev’deki kaynaklar, kaybedilen toprakları diplomatik yollarla geri almak için “ellerinden geleni” yapacaklarını vurguladı.

RBK-Ukrayna ve European Pravda‘nın haberlerine göre, Kiev, kırmızı çizgilerini 11 Mart’ta Cidde’de yapılan görüşmelerde ABD tarafına iletti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English