Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çin, Tayvan’a silah satışına karşı 5 ABD’li savunma şirketine yaptırım açıkladı

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanlığı pazar günü yaptığı açıklamada, ABD’nin Çin’in Tayvan bölgesine silah satışına ve ülkenin Çinli kuruluşlara yönelik yaptırımlarına karşı önlem olarak, Çin’in beş ABD savunma şirketine, Çin’de bulunan taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının ve diğer mülk türlerinin dondurulması ve Çin’deki kuruluşların ve bireylerin bu şirketlerle işlem, işbirliği ve diğer faaliyetlerde bulunmasının yasaklanması da dahil olmak üzere yaptırımlar uygulamaya karar verdiğini duyurdu.

Bu hamleler Çinli gözlemciler tarafından ABD’nin Tayvan sorunundaki provokatif hamlelerine karşı yükseltilmiş karşı tedbirler olarak görülüyor ve Çin’in ABD’nin Tayvan adasını silahlandırmasına gösterdiği toleransın azaldığına işaret ediyor. Uzmanlar, Çin’in bu hassas sorunda ABD’ye herhangi bir provokatif hamleye karşı güçlü önlemler alacağı yönünde bir uyarı sinyali gönderdiği görüşünde.

Reuters, Pentagon’un geçen ay yaptığı bir açıklamaya atıfta bulunarak, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Tayvan adasının taktik bilgi sistemlerinin sürdürülmesine yardımcı olacak 300 milyon dolarlık bir ekipman satışını onayladığını bildirdi.

Reuters’in haberine göre Pentagon’a bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı, satışın Tayvan adasının Komuta, Kontrol, İletişim ve Bilgisayar ya da C4 yeteneklerinin sürdürülmesine yönelik yaşam döngüsü desteği için yapıldığını doğrularken, adadaki savunma makamı satışın ortak muharebe komuta ve kontrol sistemlerinin etkinliğinin sürdürülmesine yardımcı olacağını ve böylece savaş alanı farkındalığını artıracağını iddia etti.

Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından pazar günü yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“ABD’nin tek Çin ilkesini ve başta 17 Ağustos 1982 tarihli ortak bildiri olmak üzere üç Çin-ABD ortak bildirisinin hükümlerini açıkça ihlal ederek Çin’in Tayvan bölgesine yaptığı silah satışları ve ABD’nin çeşitli sahte bahanelerle Çinli şirketlere ve bireylere uyguladığı yasadışı tek taraflı yaptırımlar Çin’in egemenliğine ve güvenlik çıkarlarına ciddi şekilde zarar vermekte, Tayvan Boğazında barış ve istikrarı baltalamakta ve Çinli şirketlerin ve bireylerin meşru ve yasal haklarını ve çıkarlarını ihlal etmektedir. Çin bu durumu şiddetle kınamakta ve buna kesin bir şekilde karşı çıkmaktadır ve ABD’ye ciddi uyarılarda bulunmuştur.”

“ABD tarafından gerçekleştirilen bu vahim yanlış eylemlere cevaben ve Çin’in Yabancı Yaptırımlarla Mücadele Yasası uyarınca Çin, BAE Systems Land and Armament, Alliant Techsystems Operation, AeroVironment, ViaSat ve Data Link Solutions olmak üzere beş ABD savunma sanayi şirketine yaptırım uygulama kararı almıştır. Karşı tedbirler, bu şirketlerin taşınır ve taşınmaz malları da dâhil olmak üzere Çin’deki mülklerinin dondurulmasını ve Çin’deki kuruluş ve bireylerin bu şirketlerle işlem yapmasının ve işbirliği yapmasının yasaklanmasını içermektedir.”

“Çin hükümetinin ulusal egemenliği, güvenliği ve toprak bütünlüğünü koruma ve Çinli şirketlerin ve vatandaşların yasal hak ve menfaatlerini koruma konusundaki kararlılığının sarsılmaz olduğunu vurgulamak isterim” diyen bakanlık sözcüsü, ABD’yi tek Çin ilkesine ve üç Çin-ABD ortak bildirisine uymaya, uluslararası hukuka ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normlara riayet etmeye, Tayvan’ı silahlandırmaya son vermeye ve Çin’i yasadışı tek taraflı yaptırımlarla hedef almaya son vermeye çağırdı. “Aksi takdirde Çin’den güçlü ve kararlı bir yanıt gelecektir” uyarısında bulunuldu.

‘Daha küçük şirketlere de yaptırım gelecektir’

Viasat’ın web sitesinde yayınlanan bir duyuruya göre, yaptırım uygulanan beş şirket arasında yer alan küresel iletişim şirketi Viasat, 2022 yılında Sichuan Havayolları ve China Satellite Communications Co’nun bir yan kuruluşu olan AeroSat Link Technology Co ile bir anlaşma yaptığını duyurdu.

Anlaşmaya göre havayolu şirketi, Airbus A320 uçak ailesine kurulum için Viasat’ın endüstri lideri Uçak İçi Bağlantı teknolojisi ve ekipmanını seçti.

Geçtiğimiz yıl Çin, ABD’nin iki büyük savunma müteahhidi Lockheed Martin Corp ve Raytheon Missiles & Defense firmalarını güvenilmez kuruluşlar listesine eklemiş ve Tayvan adasına silah satışına katıldıkları gerekçesiyle bu firmalara karşı Çin’le ilgili ticari faaliyetlerin yasaklanması ve büyük para cezaları da dahil olmak üzere çeşitli yaptırımlar uygulamıştı.

Fudan Üniversitesi Amerikan Çalışmaları Merkezi Müdür Yardımcısı Xin Qiang Global Times’a yaptığı açıklamada, ABD’nin uzun vadede Tayvan adasına silah satışını artırdığını ve Çin’in de kademeli ve sistematik olarak buna karşılık verdiğini söyledi.

Daha önce Lockheed Martin Corp ve Raytheon Missiles & Defense şirketlerine yaptırım uygulayan Çin’in, bir sonraki adımda listeyi daha az bilinen bazı savunma şirketlerini de kapsayacak şekilde genişleteceğini belirtti. Xin, bu kararın ABD savunma şirketlerine itidalli davranmaları ve [Tayvan adasına silah satışı için] aktif olarak lobi faaliyeti yürütmekten ve teşvik etmekten kaçınmaları yönünde bir uyarı niteliği taşıdığını söyledi.

DİPLOMASİ

Sosyal medyada Orbán-Zelenskiy atışması

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Macaristan Başbakanı Viktor Orbán Ukrayna’da devam eden savaşı ve olası ateşkes görüşmelerini ele aldı.

Kremlin’in Orbán’ın talebi üzerine gerçekleştiğini açıkladığı telefon görüşmesi, Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó’nun ülkesinin kendi adıyla anılan Ukrayna “barış misyonunu” sürdüreceğini açıklamasından bir gün sonra gerçekleşti.

Orbán X’te yaptığı açıklamada, “Bu sabah Başkan Putin ile bir saat süren bir telefon görüşmesi yaptım. Bunlar Rusya-Ukrayna savaşının en tehlikeli haftaları. Ateşkes ve barış görüşmeleri lehine tartışmak için mümkün olan her diplomatik adımı atıyoruz,” demişti.

Peskov: Orbán Trump’tan mesaj iletmedi

Kremlin görüşmeye ilişkin açıklamasında, “Ukrayna meseleleri hakkında kapsamlı bir görüş alışverişinde bulunuldu,” derken Putin’in, Kiev’in bir barış anlaşmasını dışlayan “yıkıcı” bir tutum benimsediğini söylediğini de ekledi.

Orbán, ocak ayında göreve geldikten birkaç saat sonra bir barış anlaşması imzalama sözü veren ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile bu hafta başında Mar-a-Lago’daki malikanesinde bir araya gelmişti.

Kremlin ayrıca, “Orbán krizin çözümü için siyasi-diplomatik yolların ortak arayışına yardımcı olmaya ilgi duyduğunu ifade etti,” dedi.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov TASS’a yaptığı açıklamada Orbán’ın Trump’tan Putin’e herhangi bir mesaj iletmediğini ve şu anda Trump ile Putin arasında herhangi bir görüşmenin planlanmadığını söyledi.

Kremlin Sözcüsü, “Şu ana kadar Trump tarafından herhangi bir girişim olmadı, en azından yemin törenine kadar bekleyeceğiz ve orada göreceğiz,” diye ekledi.

Ukrayna liderinden ‘Esad’ göndermesi

Bununla birlikte Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy’in, Noelde olası bir ateşkes talebini X üzerinden reddettiği görüldü.

Macar liderin Putin ile telefon görüşmesi yapmasına ve Suriye’nin devrik lideri Beşar Esad’a gönderme yapan Zelenskiy, “Hepimiz Orbán’ın en azından Moskova’daki Esad’ı arayıp onun saatlerce süren derslerini dinlemeyeceğini umuyoruz,” dedi.

“Gerçek barışa” ve “garantili güvenliğe” ulaşmanın ABD’nin kararlılığını, Avrupa’nın birliğini ve tüm ortakların BM Şartının Amaç ve İlkelerine sarsılmaz bağlılığını gerektirdiğinin “kesinlikle açık” olduğunu savunan Ukraynalı lider, hiç kimsenin “birlik pahasına kişisel imajını güçlendirmemesi” gerektiğini söyledi ve herkesin “ortak başarıya odaklanmasını” istedi.

Macar lider, “Noel ateşkesi için elimizden geleni yaptık” dedi

Zelenskiy, “Avrupa’da birlik her zaman bunu başarmanın anahtarı olmuştur. Ukrayna olmadan Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş tartışılamaz,” dedi.

Devlet Başkanı, Trump’a ve “gerçek barış için doğru ve güçlü çözümler bulmak üzere birlikte çalıştığı” pek çok Avrupalı lidere minnettar olduğunu da ekledi.

Bu tweeti alıntılayarak cevap veren Macar lider ise, “Macaristan’ın AB Dönem Başkanlığının sonunda barış için yeni çabalar sarf ettik. Noel ateşkesi ve geniş çaplı bir esir değişimi önerdik. Başkan Zelenskiy’in bugün bunu açıkça reddetmesi ve dışlaması üzücü. Biz elimizden geleni yaptık!” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Fico: Ukrayna, topraklarının yüzde 33’ünü kaybedecek

Yayınlanma

Slovakya Başbakanı Robert Fico, Ukrayna’nın Rusya ile süren çatışmalardan toprak kaybıyla çıkacağını ve NATO’ya katılım daveti almayacağını öngördü.

Slovakya Başbakanı Robert Fico, Ukrayna’nın Rusya ile devam eden çatışmalar sonucu topraklarının yüzde 33’ünü kaybedeceğini ancak bu süreçte ABD ve müttefiklerinin Ukrayna’yı NATO’ya davet etmeyeceğini ifade etti.

Fico, Folha de S.Paulo gazetesine verdiği mülakatta, “Bence Ukrayna topraklarının üçte birini kaybedecek ancak kendisine güvenlik garantileri sağlanacak, örneğin yabancı birliklerin varlığı gibi. Eğer bu, Ukrayna için bir başarı olarak görülürse, o zaman Ukraynalıların ihanete uğradığını düşüneceğim,” dedi.

Başbakan, Ukrayna’daki çatışmanın ancak bir ateşkes ve müzakere süreci ile çözülebileceğini belirtti.

Fico, “Ukrayna, ülke için iyi sonuçlanmayacak bir hikâyeye sürüklendi. Hem toprak kaybedecek hem de NATO’ya davet edilmeyecek,” diye ekledi.

Fico ayrıca bu çatışmanın Ukrayna’nın iç istikrarı üzerinde ciddi etkiler yaratacağını vurguladı.

Öte yandan, 8 Aralık’ta Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya’nın müzakerelere açık olduğunu ancak Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in, Rus liderliğiyle iletişimi yasaklayan kararını iptal etmesi gerektiğini söylemişti.

Peskov, barış görüşmelerinin İstanbul Anlaşmaları çerçevesinde ve sahadaki gerçeklikler göz önünde bulundurularak yeniden başlatılmasının önemli olduğunu vurgulamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise 14 Haziran’da Dışişleri Bakanlığı yöneticileriyle yaptığı toplantıda Ukrayna’daki durumun çözülebilmesi için gerekli şartları sıraladı.

Bu şartlar arasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin Donbass ve Novorusya’dan çekilmesi, Kiev’in NATO üyeliğinden vazgeçmesi ve ülkede Rusça konuşan vatandaşların haklarının güvence altına alınması yer aldı.

Ayrıca Putin, Rusya Batı’nın uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını ve Ukrayna’nın tarafsız, nükleer silahlardan arındırılmış bir statüye kavuşmasını şart koştu.

Rusya ordusu, Pokrovsk’u ele geçirmek üzere

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, Rusya’nın petrol endüstrisine ‘İran tarzı’ yaptırımlar planlıyor

Yayınlanma

ABD, petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte Rusya’nın petrol ihracatına yönelik İran yaptırımlarına benzer kısıtlamaları değerlendiriyor.

Bloomberg‘e konuşan kaynaklar, ABD’nin Rusya’nın petrol ihracatına yönelik yaptırımları sıkılaştırmayı ve daha önce İran’ın petrol sektörüne uygulanan yaptırımlara benzer önlemler almayı değerlendirdiğini bildirdi.

Kaynaklara göre Başkan Joe Biden, başkanlık seçimleri öncesinde enerji fiyatlarında keskin bir artışa neden olmaktan çekindiği için şimdiye kadar sert kısıtlamalar getirmekten kaçındı.

Fakat petrol fiyatlarının küresel arz fazlası nedeniyle düşmesiyle birlikte Beyaz Saray, daha agresif adımlar atmaya hazırlanıyor.

Biden yönetimi ayrıca, başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump’ın Ukrayna’yı “Rusya ile hızlı bir anlaşmaya” zorlayabileceğinden endişe duyuyor.

Bloomberg‘in kaynakları, planlanan yaptırımların ayrıntılarının henüz netleşmediğini belirtti. Eğer İran’a uygulanan yaptırımlarla benzer önlemler getirilirse, ABD Rus petrolü alıcılarına yaptırımlar uygulayabilir.

Ancak Çin, Hindistan ve diğer etkili ülkelerin Rusya’dan büyük miktarlarda petrol alması nedeniyle bu durum ciddi riskler barındırıyor.

Bu tür yaptırımların petrol fiyatlarını hızla yükseltmesi, küresel ekonomiyi ve ABD’nin müttefikleri ile rakipleri arasındaki ilişkileri karmaşıklaştırabilir.

Bununla birlikte, Biden yönetiminin görev süresinin sona ermesinden önce bu riskleri almaya daha istekli olduğu ifade edildi.

Brent petrol aralık ayı başında varil başına yaklaşık 72 dolardan işlem görüyordu. Bu rakam, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin başladığı ilk aylarda varil başına 120 dolara kadar çıkan fiyatların neredeyse yarısına denk geliyor.

G7 ülkeleri, Avrupa Birliği (AB), İsviçre ve Avustralya, Aralık 2022’de Rus petrolüne tavan fiyat uygulaması getirmişti. Bu kapsamda, belirlenen varil başına 60 dolar sınırını aşan fiyatlarla satılan Rus petrolüne nakliye, sigorta ve finansal hizmetler sağlanması yasaklandı.

Aynı tedbir petrol ürünleri için de geçerli oldu: Dizel yakıt için azami fiyat 100 dolar, fuel oil için ise 45 dolar olarak belirlendi.

Bunun ardından ABD, İngiltere ve AB, bu limitlerin üzerinde fiyatlarla petrol taşıdığı tespit edilen tankerlere yaptırımlar uyguladı.

AB ayrıca, Rus petrolü ve petrol ürünleri ithalatına ambargo koydu. AB’nin bu ambargodan önce Rusya’nın petrol ihracatının yüzde 33’ünü ve petrol ürünleri ihracatının yüzde 40’ını gerçekleştirdiği biliniyordu.

Rusya, bu kaybı telafi etmek için petrol tedarikini başta Hindistan ve Çin olmak üzere diğer ülkelere yönlendirdi.

Rusya ile Hindistan, tarihin en büyük petrol anlaşmasını imzaladı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English