Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Ermenistan’ın AB üyelik süreci neleri getirecek?

Yayınlanma

Ermenistan parlamentosu, Avrupa Birliği’ne (AB) katılım sürecini başlatma kararını onayladı. Bu karar, Rusya’nın tepkisine yol açarken, Ermenistan’ın hem AB hem de Avrasya Ekonomi Birliği (AEB) ile ilişkilerini nasıl sürdüreceği merak konusu.

Ermenistan Ulusal Meclisi (tek kamaralı parlamento), 12 Şubat’ta hükümetin sunduğu “Ermenistan’ın Avrupa Birliği’ne (AB) Katılım Sürecinin Başlatılması Hakkında” yasa tasarısını ilk okumada kabul etti.

Parlamento basın servisinin açıklamasına göre, tasarı 107 sandalyeli mecliste 63 hükümet yanlısı milletvekili tarafından desteklenirken, eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan tarafından kurulan “Şerefime Borçluyum” partisinin altı üyesi karşı çıktı. Eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın liderliğindeki 28 sandalyeli muhalif Ermenistan İttifakı ise oylamayı boykot etti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Ermenistan parlamentosunun AB’ye katılım sürecini başlatma kararının “egemen bir hak” olduğunu belirtti. Fakat Peskov, devletlerin Avrupa Birliği’ne kabul sürecinin karmaşıklığına dikkat çekti ve “Şu an için Ermenistan’ın AEB üyeliğinden ve Avrasya ekonomik entegrasyon süreçlerinden fayda sağladığını görüyoruz ve bu faydalar son derece açık,” dedi.

Yasa tasarısı aslında, parlamentoya sunulması için gerekli olan 50 bin imzayı aşarak 60 bin imza toplayan Eurovot adlı bir sivil inisiyatif grubu tarafından hazırlanmıştı. 9 Ocak 2024’te Ermenistan hükümeti yasa tasarısını destekleyerek parlamentoya gönderdi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan daha önce ülkenin AB’ye katılım sürecini başlatma olasılığından defalarca bahsetmiş ve bu tür bir kararın referandumla onaylanması gerektiğini vurgulamıştı.

Paşinyan ayrıca, Erivan’ın AEB’de (Ermenistan’ın yanı sıra Rusya, Belarus, Kazakistan ve Kırgızistan’ın da üye olduğu) “iyi durumda” olduğunu ve İran ile işbirliğini derinleştirmekle ilgilendiğini, ancak halkın “belirli bir kesiminin” Avrupa seçimini tercih ettiğini belirtmişti.

Ocak ayının ortalarında Ermenistan Ekonomi Bakanı Gevorg Papoyan, ülkenin AEB’yi AB ile değiştirmeyeceğini, ancak bağımsızlık için çabaladığını vurgulamıştı.

Peskov da o dönemde, gümrük ve ekonomik kurallarındaki büyük farklılıklar nedeniyle Ermenistan’ın aynı anda iki örgütte birden üye olmasının mümkün olmadığını söylemişti.

Ermenistan’da AB’ye katılım yasası meclisten geçti

Verilerle Ermenistan’ın AB ve AEB işbirliği

Ermenistan İstatistik Komitesi’nin verilerine göre, 2024’ün ilk 10 ayında ülkenin AEB ile ticaret hacmi 11,2 milyar doları aştı (2023’ün aynı dönemine göre yüzde 84,9’luk bir artış). Bu miktarın yüzde 90’ından fazlasını Rusya ile yapılan ticaret oluşturuyor.

Aynı dönemde Ermenistan’ın AB ülkeleriyle dış ticaret hacmi ise 1,9 milyar doların biraz üzerinde gerçekleşti (yüzde 14,9’luk bir düşüş). Rusya’nın Ermenistan’daki ticaret temsilciliğinin tahminlerine göre, 2024 sonunda Ermenistan ve Rusya arasındaki ticaret hacmi 15 milyar doların üzerine çıktı ve bunun 4,8 milyar dolarını Ermenistan’ın ihracatı oluşturdu (2023’te bu rakam 3,2 milyar dolardı).

Ermenistan aynı zamanda ABD ile işbirliğini derinleştirmeye devam ediyor. 14 Ocak’ta Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın ABD’ye yaptığı ziyaret sırasında iki ülke arasında stratejik ortaklık anlaşması imzalandı. Sovyet sonrası ülkeler arasında şu anda Amerikalılarla benzer bir anlaşmaya sahip tek ülke Ukrayna.

Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IMEMO) Orta Asya Bölüm Başkanı Stanislav Pritçin, Vedomosti gazetesine verdiği demeçte Ermenistan’ın AB’ye tam üye olma şansı olmadığını belirtti. Öte yandan, komşu Gürcistan’ın AB’ye katılım sürecinin dondurulması (Tiflis ile AB arasındaki katılım müzakereleri Gürcistan hükümeti tarafından 2028’in sonuna kadar durduruldu) bu bağlamda Erivan için bir destek olabilir.

Pritçin, “Gürcistan’ın Kafkasya’daki bir AB kalesi olarak kaybedilmesinden sonra, Ermeni liderliği tarafından Avrupa yolunun seçilmesi, Avrupa dış politikası için Kafkasya yönünde fiilen bir kurtuluş olarak adlandırılabilir. Ancak komşusunun aksine Ermenistan’ın Avrupa ile deniz sınırı yok ve ulusal mevzuatı Avrupa normlarına uygun hâle getirilmedi. Yine de Erivan, AB’ye aday ülke statüsü bekleyebilir, ancak daha fazlasını değil,” diye açıkladı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü (MGIMO) önde gelen araştırmacılarından Nikolay Silayev de AB’nin Ermenistan’ın Avrupa alanına entegrasyonunu başlatmakla ilgilendiği, ancak sadece bu sürecin kendisi için olduğunu kabul ediyor.

Uzman, Brüksel’in Rusya’nın Kafkasya yönündeki dış politika yenilgisini göstermesinin önemli olduğunu ve Erivan’ın bu konuda yardımcı olduğunu belirtti.

Silayev, “AB’ye aday ülke statüsü almak için Avrupalılar büyük olasılıkla Ermenistan’dan Rusya karşıtı yaptırımlara katılmasını isteyeceklerdir, bu da ülkenin ihracat potansiyelini ve ekonomisini ciddi şekilde etkileyecektir,” değerlendirmesinde bulundu.

Ancak Pritçin’in belirttiği üzere, Erivan Ermenistan’ın AEB üyeliğinden elde ettiği faydaları anlıyor ve bu nedenle tüm ekonomik tercihleri ve pazarlara erişimi korumaya çalışacak. Uzman, “Yine de bu konu Avrasya Ekonomi Komisyonu’nun ve Rus liderliğinin gündeminde olacaktır. Ermenistan ateşle oynuyor ve ekonomik istikrarını sorguluyor,” dedi.

Silayev ise, Ermenistan’ın aslında AEB ile işbirliğini kademeli olarak azalttığına işaret etti.

Moskova’nın iki örgüte aynı anda üye olmanın uyumsuzluğu konusundaki uyarısından sonra bile Ermenistan parlamentosunun AB entegrasyonundan yana seçim yaptığına dikkat çeken Silayev, “Şimdi gündemde Ermenistan’ın AEB’den çıkış hızı ve bu adımın getirdiği imtiyazların ve diğer unsurların ortadan kaldırılmasının yasal olarak düzenlenmesi sorusu var,” diyerek sözlerini tamamladı.

DİPLOMASİ

Alman hükümetinden İmamoğlu açıklaması

Yayınlanma

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bugün sabah saatlerinde gözaltına alınmasının yankıları sürüyor.

DW Türkçe’nin haberine göre Alman hükümetinden yapılan açıklamada İmamoğlu’nun gözaltına alınması kınandı. Alman Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sebastian Fischer, gözaltıyı “Türkiye’deki demokrasi açısından ağır bir gerileme” diye nitelendirdi.

Son dönemde İmamoğlu üzerinde artan yargı baskısına işaret eden Fischer, “Alman hükümeti için işleyen bir demokrasinin temel koşulu, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine duyulan saygıdır,” dedi.

Berlin’deki Türk büyükelçinin dışişlerine çağrılması gibi somut adımların henüz gündemde olmadığını belirten sözcü, hem Berlin hem de Ankara’daki Türk hükümet temsilcileriyle sürekli temas halinde olduklarını, gelişmelerin bu temaslarda “münasip bir şekilde” ele alınacağına emin olduğunu kaydetti.

Fischer, “Önemli olan, Türkiye’deki seçmenin iradesine saygı duyulmasıdır. Bu tüm demokrasiler için geçerlidir. Gözaltı, Türkiye’deki demokrasi ve hukukun üstünlüğü temel ilkelerine riayet edilmesi konusunda son derece endişe verici bir gelişmedir,” değerlendirmesinde bulunarak Türkiye’nin AB üyeliğine aday ülke ve Avrupa Konseyi üyesi olarak bu temel ilkelere uymakla yükümlü olduğunu hatırlattı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB’nin 150 milyar avroluk silahlanma fonunda ABD, Britanya ve Türkiye yok

Yayınlanma

ABD, Birleşik Krallık ve Türkiye’den silah şirketleri, kendi ülkeleri Brüksel ile savunma ve güvenlik anlaşmaları imzalamadığı sürece, AB’nin 150 milyar avroluk yeni savunma fonunun dışında tutulacak.

Financial Times’ın (FT) haberine göre yetkililer çarşamba günü yaptıkları açıklamada, başkentlerin silah harcamaları için planlanan fonun yalnızca AB savunma şirketlerine ve blokla savunma anlaşmaları imzalayan üçüncü ülkelerin savunma şirketlerine açık olacağını söyledi.

Yetkililer ayrıca, üçüncü bir ülkenin “tasarım yetkisine” (yapımı ya da belirli bileşenlerin kullanımı üzerindeki kısıtlamalar) sahip olduğu ya da nihai kullanımı üzerinde kontrol sahibi olduğu gelişmiş silah sistemlerinin de bu fonun dışında tutulacağını sözlerine ekledi.

Bu durum, savunma şirketi RTX tarafından üretilen ABD Patriot hava ve füze savunma platformunu ve Washington’un nerede kullanılabilecekleri konusunda kısıtlamalara sahip olduğu diğer ABD silah sistemlerini kapsam dışı bırakacak.

Bu politika, ABD’nin bir savunma ortağı ve tedarikçisi olarak uzun vadede güvenilirliği konusunda Başkan Donald Trump’ın yol açtığı korkuların ortasında, kıtanın savunma yatırımları için “Avrupalı Satın Al” yaklaşımını talep eden Fransa ve diğer ülkeler için bir zafer olarak görülüyor.

Ürünlerin maliyetinin en az %65’inin AB, Norveç ve Ukrayna’da harcanması gerekecek. AB üyesi ülkeler bu parayı “silahın kullanımının ya da varış yerinin kontrol edilebildiği” ürünlere harcayamayacaklar.

Yetkililerden biri, ülkeler tarafından satın alınan teçhizatın üçüncü bir ülke itiraz edeceği için kullanılamamasının gerçek bir sorun olacağını söyledi. 

Birleşik Krallık, özellikle kıtanın savunma kabiliyetlerini güçlendirmeyi amaçlayan Avrupa “istekliler koalisyonu”ndaki kilit rolü göz önüne alındığında, bu girişime dahil olmak için yoğun lobi faaliyetlerinde bulunmuştu.

BAE Systems ve Babcock International gibi Birleşik Krallık savunma şirketleri, İtalya ve İsveç gibi AB ülkelerinin savunma sanayisine derinlemesine entegre olmuş durumdalar.

Yetkililer, ABD, Britanya ve Türkiye gibi üçüncü ülkelerin bu girişime katılmak istemeleri halinde, AB ile bir savunma ve güvenlik ortaklığı imzalamaları gerektiğini söyledi.

Londra ve Brüksel arasında böyle bir anlaşmaya ilişkin görüşmeler başladı ama balıkçılık hakları ve göç gibi tartışmalı konuları da içeren daha büyük bir AB-Birleşik Krallık anlaşması taleplerine takıldı. 

Britanya ve Türkiye’nin dışarıda bırakılması, bu pazarlardaki üretici ya da tedarikçilerle yakın bağları olan Avrupalı büyük savunma şirketleri için büyük sıkıntı yaratabilir.

Salı günü yeni AB fonuna ilişkin kurallar konusunda ülkesinin tutumu sorulduğunda bir İngiliz yetkili, “Avrupa savunma piyasalarındaki bölünmeyi önlemek ve üye devletlerin üçüncü ülkelerle ortaklık kurmasına imkan tanıyacak yasal yapıları oluşturmak üzere, daha geniş anlamda Avrupa güvenliğinin çıkarları doğrultusunda Avrupa savunması konusunda birlikte çalışmaya hazırız,” dedi.

Birleşik Krallık savunma sektöründen üst düzey bir yetkili bunun “önemli bir endişe” olduğunu söyledi ve “Büyük miktarda fırsat görüyoruz ve İngiltere’nin Avrupa’nın bir parçası olarak görülmesi doğru. Fakat AB ve özellikle Fransa bu konuda alışveriş hesabıyla davranacaksa, savunma ve güvenlik açısından ortak ve birleşik bir Avrupa felsefesinin altını oyar,” iddiasında bulundu.

Fransa’nın savunma harcamalarını sadece AB şirketleri için sınırlandırmaya yönelik önceki çabaları, AB dışındaki savunma üreticileriyle yakın bağları olan Almanya, İtalya, İsveç ve Hollanda gibi ülkelerin sert direnişiyle karşılaşmıştı.

Teklifin AB ülkelerinin çoğunluğu tarafından onaylanması gerekiyor. Yetkililer, planın şartlarına göre, AB ülkelerinin kredileri Norveç, Güney Kore, Japonya, Arnavutluk, Moldova, Kuzey Makedonya ve Ukrayna’dan gelen bileşenleri kullanan ürünler için harcayabileceklerini söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Kremlin: Putin ve Trump birbirine güveniyor, ilişkileri onarmak istiyor

Yayınlanma

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump’ın birbirlerini iyi anladıklarını ve karşılıklı güven duyduklarını belirtti. Peskov, iki liderin Moskova ve Washington arasındaki ilişkileri kademeli olarak düzeltme konusunda kararlı olduklarını ifade etti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump’ın birbirlerini iyi anladıklarını ve Moskova ile Washington arasındaki ilişkileri kademeli olarak onarmak istediklerini belirtti.

Peskov, bugün düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Büyük bir güvenle söyleyebilirim ki, Devlet Başkanı Putin ve Trump birbirlerini iyi anlıyor, birbirlerine güveniyor ve Rusya-ABD ilişkilerinin normalleşmesi yolunda adım adım ilerlemeye kararlılar,” dedi.

Peskov, “Elbette, Rusya ve ABD çok büyük devletler ve Moskova ile Washington arasındaki ilişkilerde önceki yönetimler sırasında çok fazla şey bozuldu. Bu nedenle, elbette, bu ilişkilerin onarılması için iki ülke devlet başkanlarının iradesiyle desteklenen zamana ve çabaya ihtiyaç duyulacak, ancak şimdilik iki devlet başkanının bu kararlı iradesi, muhtemelen herkesin bu yolda ilerleyeceğinin en iyi garantisi, yani hem Amerika’da hem de Rusya’da,” ifadelerini kullandı.

Putin ve Trump, salı akşamı Ukrayna’daki çatışmayı ele aldıkları bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Peskov’un açıklamasına göre, görüşme yaklaşık iki saat sürdü.

Sözcü, Putin ve Trump’ın Rusya ile ABD arasındaki “ekonomik işbirliğinin muazzam potansiyelini” vurguladıklarını belirtti.

Peskov, “Devlet başkanları, abartısız, ekonomi alanında bir dizi büyük ikili işbirliği projesinin hayata geçirilmesi için muazzam bir potansiyel olduğunu belirttiler,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English