Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

G20 Liderler Bildirgesinde ‘Ukrayna’ tartışması

Yayınlanma

Liderler arasındaki çarpıcı ikili diyaloglarla öne çıkan G20 (20’ler Grubu) Zirvesi sona erdi.

Endonezya’nın Bali adasında 15-16 Kasım’da “birlikte toparlanma, daha güçlü toparlanma” ana temasıyla 17.’si düzenlenen G20 Zirvesinde, Rusya-Ukrayna savaşı, enerji ve enflasyon krizi, tahıl koridoru, gıda güvenliği ve küresel sağlık sistemlerinin güçlendirilmesine yönelik başlıklar öne çıktı.

Xi – Biden buluşması

Dünyanın önde gelen 20 ekonomisinden oluşan Grubun liderlerinin ikili görüşmeler gerçekleştirdiği zirvede, en dikkat çeken toplantılardan biri Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve ABD Başkanı Joe Biden arasında oldu. Biden, göreve başladığından bu yana Xi ile ilk kez yüz yüze görüşmüş oldu.

Tayvan gerginliğinin gölgesinde başlayan görüşme sonrası iki liderin ilişkileri ‘iyileştirme’ yönündeki olumlu mesajları dikkat çekti.

Erdoğan’ın diplomasi trafiği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da zirvede yoğun diplomasi trafiği yürüttü.

Erdoğan ilk gün, zirveye ev sahipliği yapan Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo ile bir araya geldi. Ülkeler arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması hayata geçirildi.

Erdoğan, ABD Başkanı Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Almanya Başbakanı Scholz, İtalya Başbakanı Meloni ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman ile de ikili görüşmeler yaptı.

Erdoğan’ın katılımıyla Bali’de ayrıca “MIKTA Liderler Zirvesi” gerçekleştirildi. Zirveye, Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Avustralya liderleri de katıldı.

Zirvenin ardından yayımlanan ortak açıklamada, MIKTA’nın “küresel arenada yapıcı rol oynamaya ve herkesi etkileyen konularda fikir birliği oluşturma çabalarına katkıda bulunmaya devam edeceği” kaydedildi.

Xi’den Trudeau’ya ‘sızdırma’ tepkisi

Zirvenin en çok gündem olan ve sosyal medyaya yansıyan diyaloğu ise Xi Jinping ile Kanada Başbakanı Justin Trudeau arasında geçti.

Basına yansıyan görüntülerde ayaküstü bir araya gelen ikilinin ilginç bir diyaloğa girdiği görülüyor. Xi’nin sert bir tavırla Tradeau’yu uyardığı görüntülerde, Tradeau sessiz bir şekilde Çin devlet başkanını dinliyor.

Xi ile Trudeau arasındaki özel görüşmenin basına sızdırılması, Çin Devlet Başkanının tepkisine yol açtı.

Xi’nin, “Konuştuğumuz her şey basına sızdırıldı ve bu bence uygun değil” tepkisine karşı Trudeau, “Kanada’da özgür, açık ve samimi diyaloğa inanıyoruz ve sahip olmaya devam edeceğiz. Birlikte yapıcı bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz, ancak aynı fikirde olmadığımız şeyler de olacak” diyerek yanıt verdi.

Trudeau’nun sözünü kesen Xi’nin “Önce koşulları oluşturalım” ifadelerini kullandığı, ardından mevkidaşının elini sıktıktan sonra iki liderin farklı yönlere gittiği görüldü.

Sonuç bildirgesinde ‘farklı değerlendirmeler’

Zirve, G20 Sonuç Bildirgesi’nin açıklanmasıyla tamamlandı.

Ancak kapanış açıklamalarında dünya liderlerinin Ukrayna’daki savaş konusunda farklı değerlendirmeleri olduğu görülürken, Rusya konusundaki ayrışma öne çıktı.

Yetkililer yine de ortak bir “liderler deklarasyonu” üzerinde anlaşabildiler. Buna göre, “üyelerin çoğu, Ukrayna’daki savaşı şiddetle kınadı” ifadelerinin yer aldığı bildirgede, “durum ve yaptırımlar hakkında başka görüşler ve farklı değerlendirmeler olduğu” kaydedildi.

Ukrayna’daki savaşa ilişkin kullanılan “farklı değerlendirmeler” ifadesi özellikle dikkat çekti.

Bildirgede, “çoğu üye” kavramının kullanımı, “başka görüşler ve farklı değerlendirmeler olduğuna” işaret ederken, G20’nin “güvenlik sorunlarını çözecek forum olmadığı” ve bölünmelerin belirleyici olduğu yönünde yorumlar da yapıldı.

Çatışmaların barış yoluyla çözümüne vurgu yapılan bildiride, nükleer silahların kullanımının  ise ‘kabul edilemez’ olduğu kaydedildi.

Bu yılki zirvenin başkanı olan Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo, gazetecilere verdiği demeçte savaşla ilgili paragrafı “en çok tartışılan” paragraf olarak nitelendirdi.

Widodo, “Gece yarısına kadar bunu konuştuk ve sonunda Bali deklarasyonunda uzlaşmaya varıldı” ifadelerini kullandı.

Bu arada, zirveye Vladimir Putin’in katılmamasına ve Rusya dışişleri bakanı Sergey Lavrov’un iki günlük zirvenin bitiminden önce Salı günü Bali’den ayrılmasına rağmen, Rusya’dan bir temsilcinin toplantı boyunca hazır bulunduğu belirtildi.

Tahıl Koridoru vurgusu

Bildiride ayrıca, küresel gıda güvenliğine yönelik endişeler dile getirilirken, özellikle kırılgan ülkelere yönelik acil önlemler alınacağı ifade edildi.

Bildiride, Türkiye’nin öncülüğünde hayata geçirilen Karadeniz Tahıl Koridoru Girişiminden ve İstanbul Anlaşmasından duyulan memnuniyet dile getirildi. İlgili tarafların, anlaşmayı tam, zamanında ve devam edecek şekilde uygulamasına vurgu yapıldı.

Zirve sonunda Hindistan, G20 Dönem Başkanlığı’nı Endonezya’dan devraldı.

DİPLOMASİ

Amerikalı ekonomist Stephen Roach: ABD kendi temellerine saldırıyor

Yayınlanma

Önde gelen Amerikalı ekonomist Stephen Roach, ABD’nin kendi temellerine ve uluslararası kurumlara saldırmaya geçerek “yolunu kaybettiğini” söyledi.

Yale Üniversitesi öğretim üyesi ve Morgan Stanley Asya’nın eski başkanı Stephen Roach, “Bir zamanlar özgür dünyanın şampiyonu, gururlu lideri olan biz, hukukun üstünlüğü açısından kendimize içeriden meydan okuma ve dünyaya meydan okuma sürecindeyiz” dedi.

Roach bahsettiği süreci şöyle özetledi: “Sadece gümrük tarifeleri ve bugünden itibaren bir hafta içinde geniş tabanlı bir karşılıklı eylem yoluyla değil, aynı zamanda ittifaklarımızı parçalayarak, Avrupa’da aramızı açarak, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ABD’de hiç görmediğimiz türden bölgesel hırsları ifade ederek.”

Çarşamba günü Çin’in güneyindeki ada eyaleti Hainan’da düzenlenen Boao Asya Forumu’ndaki bir panelde endişelerini dile getiren Roach, ABD’nin mevcut gidişatını “kültürel devrimin” ilk aşamaları olarak nitelendirdi.

Roach, etkileri 1960’lar ve 1970’lerde çoğunlukla ülke sınırları içinde hissedilen Çin’deki Kültür Devrimi’nden farklı olarak, ABD’deki benzer olayın dünyanın geri kalanı üzerinde “derin bir etki” yaratabileceğini ve “küreselleşme için büyük bir olay” haline gelebileceğini söyledi.

Jeffrey Sachs, ABD’nin Çin’e yönelik ‘kapasite fazlası’ iddialarını reddetti: ‘kesinlikle yanlış’

Roach’un açıklamaları, ABD Başkanı Donald Trump tarafından “kurtuluş günü” olarak adlandırılan ve Washington’un tüm ticaret ortaklarını hedef alan karşılıklı gümrük tarifelerinin yürürlüğe girmesinin beklendiği 2 Nisan’dan kısa bir süre önce geldi.

Yeni gümrük vergilerinin ayrıntıları henüz açıklanmadı ancak Trump çarşamba günü yaptığı açıklamada ABD’den ithal edilen tüm araçlara yönelik yüzde 25’lik ek gümrük vergisinin 3 Nisan’da yürürlüğe gireceğini söyledi.

Trump’ın otomobil tarifeleri Japonya ve Güney Kore’yi alarma geçirdi

Bu, bu hafta Washington’dan gelen ikinci yeni gümrük vergisi duyurusu oldu. Pazartesi günü Trump, Venezuela’dan petrol ithal eden tüm ülkelere yüzde 25’e kadar gümrük vergisi uygulanmasına izin veren bir kararname imzaladı.

Trump aynı gün bir kabine toplantısında kereste ve bilgisayar çiplerine yönelik ek gümrük vergilerinin de gündemde olduğunu söyledi.

Tırmanan gerilimle ilgili konuşan Roach, son yıllarda dünya ticaretinin büyük bölümünü belirleyen küreselleşmenin, ekonomik etkileşimi yöneten “uygulanabilir bir paradigma” olarak “avucumuzun içinden daha da uzaklaşıyor” olabileceği uyarısında bulundu.

Ünlü ekonomist, “Bugünden bir hafta sonra, ‘kurtuluş günü’ mü? Yoksa yeni bir küresel ticaret savaşı için sıfır noktası mı?” diye sordu.

Brezilya lideri Lula, Japonya ziyaretinde Trump’ın vergileriyle mücadele sözü verdi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Gözaltına alınan Gagavuzya lideri Gutsul, Putin ve Erdoğan’dan yardım istedi

Yayınlanma

26 Mart’ta Moldova’da gözaltına alınan Gagavuzya Başkanı Yevgeniya Gutsul, serbest bırakılması için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıda bulundu. Gutsul, gözaltına alınmasının Kişinev’in Gagavuz Özerkliği’ni hedef alan kampanyasının bir parçası olduğunu belirtirken, Kremlin olayı kınadı. Gutsul’un daha önce Şor Partisi’nin finansmanıyla ilgili usulsüzlüklerle suçlandığı belirtildi.

26 Mart’ta gözaltına alınan Gagavuzya Özerk Cumhuriyeti Başkanı Yevgeniya Gutsul, serbest bırakılması için Moldova makamlarına baskı yapması talebiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e başvurdu.

Gutsul, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, gözaltına alınmasının Moldova makamlarının, anayasayla güvence altına alınan Gagavuz Özerkliği’nin özel hukuki statüsünü “yok etme” kampanyasının bir parçası olduğunu belirtti.

Gutsul, ülke hükümetinin eylemlerinin Gagavuz halkının hak ve özgürlüklerine yönelik bir saldırı olduğuna işaret etti.

Gutsul, Gagavuz halkı adına Putin’i, “siyasi baskıları durdurmak” amacıyla Moldova makamlarına baskı yapmak için tüm diplomatik, siyasi ve hukuki mekanizmaları kullanmaya çağırdı.

Ayrıca Rusya liderinden Gagavuz Özerkliği’nin özel statüsüne destek vermesini talep eden Gutsul, “Umut ve inançla Rusya’ya bakıyoruz; dostlarına asla ihanet etmeyen ve hakikat ile yasal hakları için mücadele edenlere her zaman yardım eli uzatan bir ülke,” ifadelerini kullandı.

Gutsul, ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da destek istedi.

Açıklamasında Gagavuzya Başkanı, tutuklanmasının, Kişinev’in 30 yıl önce Türkiye’nin ve bizzat eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in doğrudan arabuluculuğuyla Gagavuz halkının Moldova ile yaptığı toplumsal sözleşmeyi yıkmaya yönelik politikasının devamı olduğunu anımsattı.

Gutsul, Gagavuzya’nın, Ankara’nın yıllar önce “barış ve adaleti korumaya” yardımcı olduğu gibi şimdi de Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olduğunu ifade etti.

Gutsul, “‘Bugün, Gagavuz halkının yasal haklarını korumak için yeniden sizin müdahalenize güveniyoruz,’ diye yazdı.

Özerk bölge başkanı, Moldova makamlarının Gagavuz halkını siyasi ve ideolojik baskıya maruz bıraktığına ve Türkiye, Rusya ve diğer stratejik ortaklarla dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini savunanları takip ettiğine emin olduğunu söyledi.

Gutsul’u ziyaret eden muhalif Şor Partisi (Moldova Anayasa Mahkemesi tarafından Haziran 2023’te yasa dışı ilan edildi) milletvekili Vadim Fotescu, TASS‘a yaptığı açıklamada, Gagavuzya Başkanı’nın kendisini ziyaret eden Moldova parlamentosu milletvekilleri aracılığıyla özerk bölgenin yönetimine ilişkin talimatlar ilettiğini bildirdi.

Fotescu ayrıca, Gutsul’un kendisine yöneltilen suçlamalarla hiçbir ilgisi olmadığını belirterek masumiyetine olan inancını dile getirdiğini ve avukatlarıyla birlikte en kısa sürede serbest bırakılmasını sağlamaya niyetli olduğunu aktardı.

Fotescu, savcılık makamının Gagavuzya Başkanı’nın ifadesini almayı planladığını da sözlerine ekledi.

Moldova Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Merkezi, Gutsul’u 26 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda 72 saatliğine gözaltına aldı.

Gagavuzya Başkanı’nın danışmanı Yuriy Kuznetsov’un bildirdiğine göre, Gutsul, Küresel Gazeteciler Konseyi’nin daveti üzerine İstanbul’a uçmayı planlıyordu ve Türkiye’de özerklik için önemli konuları görüşmeyi hedefliyordu.

Moldova Başsavcılığı daha sonra yaptığı açıklamada, sınır kontrolü sırasında yapılan “rutin kontrol” esnasında Gutsul’un bilgi sistemlerinde ülkeden çıkış yasağı statüsüyle kayıtlı olduğunun ortaya çıktığını belirtti.

Gutsul daha önce Moldova’da Şor Partisi’nin finansmanında usulsüzlük yapmakla suçlanmıştı.

Savcılığın iddiasına göre, Gagavuzya Başkanı seçim kampanyasının finansmanı için organize suç örgütünden para aldı.

Mayıs 2023’te Gagavuzya başkanlık seçimlerini kazanan Gutsul, Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini savunuyor.

Gutsul, Mart 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştü.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 26 Mart’taki basın toplantısında Kremlin’in Gutsul’un gözaltına alınmasını kınadığını bildirdi.

Peskov, Moldova’daki mevcut yönetimin, Cumhurbaşkanı Maya Sandu’ya rakip olan siyasetçilere karşı açık baskı yöntemleri kullandığını belirtti.

Peskov, Kişinev makamlarının demokratik normların dışına çıktığını ve büyük ölçüde komşu Romanya’daki meslektaşlarının “davranış biçimini kopyaladığını” ekleyerek, cumhurbaşkanlığı yarışının ilk turunu kazanan Călin Georgescu’nun gözaltına alınması olayına atıfta bulundu.

Gagavuzya lideri: Moldova, Romanya ile birleşirse kendi kaderimizi tayin hakkımızı kullanırız

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Panama, ABD yaptırımları nedeniyle 128 geminin kaydını siliyor

Yayınlanma

Panama, ABD yaptırımlarına maruz kalan ve çoğu Rus petrolü taşıyan 128 geminin kaydını silme kararı aldı. Panama Denizcilik İdaresi yetkilisi Ramón Franco, 70 tankerin sicilden çıkarıldığını belirtirken, bu adımın ülkenin yaptırımlara uyma politikası ve hızlandırılmış sicil silme prosedürleriyle ilgili olduğunu söyledi.

Bloomberg‘in Panama Denizcilik İdaresi Ticaret Filosu Başkanı Ramón Franco’nun açıklamasına dayandırdığı haberine göre Panama makamları, ABD yaptırımlarına maruz kalmalarının ardından ülke bayrağı taşıyan 128 geminin kaydını silmeyi planlıyor.

Franco, en az 70 tankerin şimdiden sicilden çıkarıldığını ve yakın gelecekte onlarca geminin daha silineceğini ifade etti.

Şubat ayı itibarıyla kara listeye alınan Rus tankerlerinin toplam sayısı 270’i geçti.

S&P Global verilerine göre yaptırımlar, Rusya’nın deniz yoluyla petrol ihracatının yarısını taşıyan gemileri kapsıyor.

Bu miktar günde 1,5 milyon varile tekabül ediyor ve bunun yaklaşık 1 milyon varili Çin’e, 500 bin varili ise Hindistan’a taşınıyordu.

Eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, görev süresinin bitiminden önce Rus petrolü taşıyan 183 tankere, onlarca ticari şirkete ve sigorta firmasına yaptırım getirmişti.

Panama’nın bu kararı sadece siyasi duruşuyla değil, aynı zamanda Ekim 2023’te kabul edilen ve gemilerin sicilden çıkarılma prosedürünü önemli ölçüde hızlandıran reformlarla da ilgili.

Daha önce altı aya kadar sürebilen bu işlem, yeni düzenlemeyle bir aya indirildi.

Yaptırım uygulanan gemilerin kaydının silinmesi, Panama için 2 milyon dolara varan gelir kaybına neden olacak.

Fakat ülke, yaptırımlara uyma konusundaki kararlılığını sergiliyor.

Panama sicilinde 8 binden fazla gemi kayıtlı bulunuyor ve ülke, uzun yıllardır gemi bayrağı almak için tercih edilen başlıca merkezlerden biriydi.

Ancak Rusya ve İran’ın enerji sektörlerine yönelik yaptırımların sıkılaştırılmasıyla birlikte, bu ülkelerle bağlantılı gemilere olan dikkat arttı.

Söz konusu gemilerin bir kısmı daha esnek kurallara sahip ülkelere kaydını taşırken, bazıları ise tamamen bayraksız olarak seyrüsefer yapıyor.

Geçtiğimiz hafta Almanya’nın, Panama bayrağı altında seyreden ve Rus petrolü taşıyan Eventin isimli tankere el koyduğu bilgisi paylaşıldı.

Der Spiegel dergisinin kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Almanya gemideki 100 bin ton petrole el koydu.

Eventin tankeri, ocak ayı ortasında Baltık Denizi’nde kontrolünü kaybetmiş ve üç Alman gemisi tarafından limana çekilmişti.

Gemi, Şubat sonunda ise Rusya’nın “gölge filosunun” parçası olduğu gerekçesiyle Avrupa Birliği (AB) tarafından yaptırım listesine eklenmişti.

BlackRock, Çinli Hutchinson’dan Panama Kanalı’nda iki liman satın alıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English