Diplomasi
Gözaltına alınan Gagavuzya lideri Gutsul, Putin ve Erdoğan’dan yardım istedi

26 Mart’ta Moldova’da gözaltına alınan Gagavuzya Başkanı Yevgeniya Gutsul, serbest bırakılması için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıda bulundu. Gutsul, gözaltına alınmasının Kişinev’in Gagavuz Özerkliği’ni hedef alan kampanyasının bir parçası olduğunu belirtirken, Kremlin olayı kınadı. Gutsul’un daha önce Şor Partisi’nin finansmanıyla ilgili usulsüzlüklerle suçlandığı belirtildi.
26 Mart’ta gözaltına alınan Gagavuzya Özerk Cumhuriyeti Başkanı Yevgeniya Gutsul, serbest bırakılması için Moldova makamlarına baskı yapması talebiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e başvurdu.
Gutsul, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, gözaltına alınmasının Moldova makamlarının, anayasayla güvence altına alınan Gagavuz Özerkliği’nin özel hukuki statüsünü “yok etme” kampanyasının bir parçası olduğunu belirtti.
Gutsul, ülke hükümetinin eylemlerinin Gagavuz halkının hak ve özgürlüklerine yönelik bir saldırı olduğuna işaret etti.
Gutsul, Gagavuz halkı adına Putin’i, “siyasi baskıları durdurmak” amacıyla Moldova makamlarına baskı yapmak için tüm diplomatik, siyasi ve hukuki mekanizmaları kullanmaya çağırdı.
Ayrıca Rusya liderinden Gagavuz Özerkliği’nin özel statüsüne destek vermesini talep eden Gutsul, “Umut ve inançla Rusya’ya bakıyoruz; dostlarına asla ihanet etmeyen ve hakikat ile yasal hakları için mücadele edenlere her zaman yardım eli uzatan bir ülke,” ifadelerini kullandı.
Gutsul, ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da destek istedi.
Açıklamasında Gagavuzya Başkanı, tutuklanmasının, Kişinev’in 30 yıl önce Türkiye’nin ve bizzat eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in doğrudan arabuluculuğuyla Gagavuz halkının Moldova ile yaptığı toplumsal sözleşmeyi yıkmaya yönelik politikasının devamı olduğunu anımsattı.
Gutsul, Gagavuzya’nın, Ankara’nın yıllar önce “barış ve adaleti korumaya” yardımcı olduğu gibi şimdi de Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olduğunu ifade etti.
Gutsul, “‘Bugün, Gagavuz halkının yasal haklarını korumak için yeniden sizin müdahalenize güveniyoruz,’ diye yazdı.
Özerk bölge başkanı, Moldova makamlarının Gagavuz halkını siyasi ve ideolojik baskıya maruz bıraktığına ve Türkiye, Rusya ve diğer stratejik ortaklarla dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerini savunanları takip ettiğine emin olduğunu söyledi.
Gutsul’u ziyaret eden muhalif Şor Partisi (Moldova Anayasa Mahkemesi tarafından Haziran 2023’te yasa dışı ilan edildi) milletvekili Vadim Fotescu, TASS‘a yaptığı açıklamada, Gagavuzya Başkanı’nın kendisini ziyaret eden Moldova parlamentosu milletvekilleri aracılığıyla özerk bölgenin yönetimine ilişkin talimatlar ilettiğini bildirdi.
Fotescu ayrıca, Gutsul’un kendisine yöneltilen suçlamalarla hiçbir ilgisi olmadığını belirterek masumiyetine olan inancını dile getirdiğini ve avukatlarıyla birlikte en kısa sürede serbest bırakılmasını sağlamaya niyetli olduğunu aktardı.
Fotescu, savcılık makamının Gagavuzya Başkanı’nın ifadesini almayı planladığını da sözlerine ekledi.
Moldova Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Merkezi, Gutsul’u 26 Mart’ta Kişinev Havalimanı’nda 72 saatliğine gözaltına aldı.
Gagavuzya Başkanı’nın danışmanı Yuriy Kuznetsov’un bildirdiğine göre, Gutsul, Küresel Gazeteciler Konseyi’nin daveti üzerine İstanbul’a uçmayı planlıyordu ve Türkiye’de özerklik için önemli konuları görüşmeyi hedefliyordu.
Moldova Başsavcılığı daha sonra yaptığı açıklamada, sınır kontrolü sırasında yapılan “rutin kontrol” esnasında Gutsul’un bilgi sistemlerinde ülkeden çıkış yasağı statüsüyle kayıtlı olduğunun ortaya çıktığını belirtti.
Gutsul daha önce Moldova’da Şor Partisi’nin finansmanında usulsüzlük yapmakla suçlanmıştı.
Savcılığın iddiasına göre, Gagavuzya Başkanı seçim kampanyasının finansmanı için organize suç örgütünden para aldı.
Mayıs 2023’te Gagavuzya başkanlık seçimlerini kazanan Gutsul, Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini savunuyor.
Gutsul, Mart 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştü.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 26 Mart’taki basın toplantısında Kremlin’in Gutsul’un gözaltına alınmasını kınadığını bildirdi.
Peskov, Moldova’daki mevcut yönetimin, Cumhurbaşkanı Maya Sandu’ya rakip olan siyasetçilere karşı açık baskı yöntemleri kullandığını belirtti.
Peskov, Kişinev makamlarının demokratik normların dışına çıktığını ve büyük ölçüde komşu Romanya’daki meslektaşlarının “davranış biçimini kopyaladığını” ekleyerek, cumhurbaşkanlığı yarışının ilk turunu kazanan Călin Georgescu’nun gözaltına alınması olayına atıfta bulundu.
Gagavuzya lideri: Moldova, Romanya ile birleşirse kendi kaderimizi tayin hakkımızı kullanırız
Diplomasi
Danimarka, Grönland casusluk haberi nedeniyle ABD’ye tepki gösterdi

Danimarka, Washington’un Grönland ve Kopenhag’daki politikacılara yönelik casusluk faaliyetlerini artırdığına dair bir haber üzerine ABD büyükelçisini çağırdı.
Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen çarşamba günü yaptığı açıklamada, Wall Street Journal’da yer alan haberi “derin endişeyle” okuduğunu, “dostlara” casusluk yapılmayacağını ve Kopenhag’ın casusluk faaliyetlerine ilişkin endişelerini iletmek için ABD büyükelçisiyle temasa geçtiğini söyledi.
Bu olay, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu yılın başlarında Danimarka krallığının yarı özerk bölgesi olan Grönland’ı Washington’un kontrolü altına almak istediğini yinelemesinden bu yana iki NATO müttefiki arasında yaşanan son gerginlik.
Grönland milletvekili Pipaluk Lynge, Arktik adasının liderleri ve Danimarka’nın liderlerinin, bölgenin başkenti Nuuk’taki ABD konsolosluğunun kapatılmasını düşünmesi gerektiğini söyledi.
WSJ’nin haberine göre, geçen hafta ABD istihbarat kurumlarına gizli bir mesaj gönderilerek, Trump’ın jeopolitik açıdan önemli ada üzerinde kontrolü ele geçirme hedefini destekleyen Grönland ve Danimarka’daki kişilerin tespit edilmesi istendi.
Haberde, istihbarat kurumlarının başkanlarına Grönland’ın bağımsızlık hareketi ve Amerikan şirketlerinin maden çıkarma faaliyetlerine yönelik tutumu hakkında daha fazla bilgi edinmeleri talimatı verildiği de belirtildi.
Ulusal istihbarat direktörü Tulsi Gabbard, haberi yalanlamadı ama gazeteyi “gizli bilgileri siyasete alet etmek ve sızdırmak”la eleştirdi.
Danimarka Güvenlik ve İstihbarat Servisi Çarşamba günü geç saatlerde, ABD’nin ilgisi nedeniyle “Danimarka ve Grönland’a yönelik casusluk ve yabancı devletlerin nüfuz etme tehdidinin arttığını” açıkladı.
Financial Times’ın haberine göre, Trump’ın ocak ayında Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile yaptığı telefon görüşmesinde 57.000 nüfuslu adanın kontrolünü ele geçireceğini ısrarla belirtmesi üzerine Kopenhag ile Washington arasında Grönland konusunda gerginlik tırmandı.
Danimarka, Başkan Yardımcısı JD Vance’in mart ayında Grönland’daki bir ABD askeri üssüne davetsiz bir ziyaret gerçekleştirerek Kopenhag’ı bu bölgeyi ihmal ettiği için sert bir şekilde eleştirmesinin ardından ABD’ye yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdı.
Danimarkalı yetkililer, Vance’in İskandinav ülkesinin Afganistan’da ABD’nin yanında savaşmasına ve nüfusuna oranla Amerika kadar asker kaybetmesine rağmen iyi bir müttefik olmadığını söylemesinden de “dehşete düştü.”
Grönland parlamentosunun güvenlik komitesi başkanı Lynge, adanın politikacılarının ABD’ye karşı ciddi adımlar atmayı düşünmesi gerektiğini söyledi.
Danimarka televizyon kanalı DR’ye verdiği demeçte, “Trump yönetimini olduğu gibi konuşmak zorundasınız. Bu, kuzu kılığına girmiş bir kurt. NATO eskisi gibi mi? Birbirinizi gözetlediğinizde öyle olduğunu düşünmüyorum,” dedi.
Diplomasi
Ukrayna, ABD’yi grivnayla vurmaya karar verdi

Ukrayna Merkez Bankası, grivnanın baz para birimi olarak dolardan avroya geçişini değerlendiriyor. Bu adımın AB ile işbirliğini güçlendireceği belirtilirken, uzmanlar kararın siyasi olduğunu ve ABD’ye karşı bir mesaj taşıyabileceğini ifade ediyor.
Ukrayna, ulusal para birimi grivnanın baz döviz kurunu dolardan avroya kaydırmayı değerlendiriyor.
Ukrayna Merkez Bankası Başkanı Andrey Pışnıy, önceki gün Reuters‘a yaptığı açıklamada, bu adımın ülkenin parçalanmış dünya ticareti karşısında ayakta kalmasına yardımcı olacağını ve Avrupa Birliği (AB) ile işbirliğini güçlendireceğini belirtti.
Pışnıy, Kiev’in şu anda “Avrupa Birliği’nin Ukrayna’nın savunma kabiliyetini sağlamadaki rolünün güçlendiğini” hissettiğini kaydetti.
Doların hâlâ ülkenin döviz piyasasının tüm segmentlerinde hakim olmasına rağmen, avro cinsinden yapılan işlemlerin payının “ılımlı” bir şekilde artmaya devam ettiğini ifade eden Pışnıy, bu reformun “nitelikli ve kapsamlı bir hazırlık gerektirdiğini” vurguladı.
Merkez Bankası Başkanı ayrıca, gelecekte ülkenin çatışma sonrası yeniden yapılanmasının da Avrupa ile daha yakın bağlar gerektireceğini öngördü.
Pışnıy’ın tahminlerine göre, AB ile yatırım ve tüketici faaliyetlerinin yoğunlaşması, Ukrayna’nın ekonomik büyümesini önümüzdeki iki yıl içinde yüzde 3,7 ila 3,9’a kadar hızlandıracak.
Ukrayna Merkez Bankası yetkililerinin dolardan vazgeçip avroya geçme planlarını ilk kez dile getirmediği dikkat çekiyor.
Ocak ayında kurumun başkan yardımcısı Katerina Rojkova, AB pazarlarına yakınlığı artırmak için bu kararın gerekliliğine işaret etmişti.
Fakat Ukrayna, açıklanan planların uygulanması için kesin bir takvim vermedi. Bu tür açıklamaların, Donald Trump’ın doların dünya rezerv para birimi statüsünün korunmasının önemi hakkındaki beyanlarının ardından yapılması dikkat çekiyor.
Trump, başkanlığının en başında BRICS ülkelerini yeni bir para birimi oluşturma girişimleri nedeniyle yüzde 100 gümrük vergisiyle tehdit etmişti.
Uzmanlar, Kiev’in dolardan vazgeçme konusunu kasıtlı olarak Trump’ı provoke etmek için kullandığını belirtiyor.
Uzmanlara göre Ukrayna, AB ile maksimum düzeyde yakınlaşarak ABD’nin mevcut dış politikasından duyduğu memnuniyetsizliği göstermeye çalışıyor. Fakat bu tür eylemler, özellikle yakın zamanda imzalanan kaynak anlaşması bağlamında Vladimir Zelenskiy yönetimi için olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Ekonomist İvan Lizan, Vzglyad gazetesine verdiği demeçte “Merkez Bankası’nın niyetleri tamamen siyasi görünüyor. Gerçekte, grivnanın avroya bağlanması Ukrayna’daki ekonomik durumu hiçbir şekilde değiştirmeyecektir. Sonuçta, ülkenin para birimi bugün inanılmaz derecede dalgalı. Ayrıca, ülkede ödemeler dengesiyle ilgili devasa sorunlar var,” dedi.
Lizan, “Pışnıy’ın açıklamaları uluslararası arenadaki keskin değişikliklerden kaynaklanıyor. Son zamanlarda Kiev ve Washington arasındaki diyalog önemli ölçüde soğudu. Buna karşı, daha az çatışmacı bir ortak olan Avrupa Birliği’ne yeniden yönelmek mantıklı. Ukrayna’nın birlik ile genel olarak çok daha yakın ticari ilişkileri var,” diye ekledi.
Uzman, “Ayrıca, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’in Kiev’in AB alanına entegrasyonu konusunda daha aktif çalışması gerektiğini belirtti. Belki de Zelenskiy yönetimi bu şekilde Eski Dünya’ya bu girişime olan yatkınlığını göstermek istiyor,” değerlendirmesinde bulundu.
Diğer yandan Lizan, “Genel olarak Ukrayna son zamanlarda Avrupa’ya yakınlık yanılsaması yaratması gereken pek çok yasa kabul ediyor. Örneğin, ülkede trafik ışıklarındaki oklar daha koyu yeşile ‘boyanıyor’ ve benzin, AB gerekliliklerine göre gerekli norma kadar alkolle seyreltilmeye çalışılıyor,” dedi.
Uzman, “Yani, Kiev’i sözde Brüksel’e yaklaştırmayı amaçlayan bir başka aptalca yasadan bahsediyoruz. Bu bağlamda, dolardan potansiyel bir vazgeçişin ABD-Ukrayna ilişkilerini kökten değiştirebileceğini düşünmüyorum. Bu ülkeler arasında bu ‘kozmetik’ reformdan çok daha fazla sorun var,” ifadelerini kullandı.
Lizan, “Ayrıca, Kiev’in bu değişiklikleri gerçekten uygulayabileceğinden emin değiliz. Ülkenin ekonomisi can çekişiyor. Grivnayı destekleyen başka bir para birimine ani bir geçiş, mevcut olumsuz eğilimleri daha da kötüleştirebilir. Ve bu planın uygulanması için önemli siyasi çabalar gerekiyor,” diye hatırlattı.
Ayrıca Lizan, “Ek olarak, yerli halkta zaten bir ‘dolar zihniyeti’ oluşmuş durumda. Örneğin, tüm gayrimenkul fiyatları yalnızca ABD para birimi cinsinden belirtiliyor. Ödemeler de grivna ile yapılmıyor. Bunu değiştirmek, dolarlarla çalışmaya alışkın olan ‘gri piyasa dövizcileri’ ile başa çıkmak kadar zor olacak,” diye ekledi.
Ukraina.ru portalının köşe yazarı siyaset bilimci Vladimir Skaçko ise, Kiev’in Trump’ı hassas noktalarına basarak provoke etmeye çalıştığını belirtiyor.
Skaçko, “Onun, dünya rezerv para birimine sahip olma ayrıcalığına sahip ülke statüsüne ne kadar hassas yaklaştığını biliyorlar ve Rusya’ya yönelik politikasını düzeltmesi için onu kızdırmak istiyorlar. Boğanın suratına kırmızı örtü sallar gibi ABD’nin önünde avroyu sallıyorlar,” dedi.
Skaçko, “Ancak Zelenskiy yönetimi çok riskli hareket ediyor. Sonuçta Trump deneyimli bir iş adamı ve aldatmacayı bir mil öteden sezer. Muhtemelen bu tür açıklamalar onu Kiev’i hizaya getirme yöntemleri hakkında düşündürecektir. Özellikle de ülkeler yakın zamanda bir kaynak anlaşması imzaladığı için,” diye hatırlattı.
Uzman, “Ve bu anlaşma Beyaz Saray’ın elinde bir koz olabilir. Washington muhtemelen belirli hükümleri kendi lehine yorumlayarak Ukrayna’dan maksimum düzeyde faydalanmaya çalışacaktır. Bu nedenle Zelenskiy’in bir başka siyasi manevra yapma girişiminde ABD’yi kızdırmaması gerekiyor,” yorumunu yaptı.
Skaçko, “Fakat Kiev’in açıklanan planı uygulayabileceğinden şüpheliyim. Ukrayna’da devlet kurumları çok zayıf ve bu tür dönüşümler güçlü bir otorite olmadan tamamlanamaz. Bu nedenle, büyük olasılıkla bir başka boş açıklamayla karşı karşıyayız,” diyerek sözlerini tamamladı.
Diplomasi
ABD-İngiltere ticaret anlaşması Çin’in tedarik zincirlerini baskı altına alıyor

ABD-İngiltere ticaret anlaşması imzalandı. İngiltere, Donald Trump ile imzaladığı ticaret anlaşmasında çelik ve ilaç endüstrileri için ABD’nin katı güvenlik “şartlarını” kabul etti. Diplomatlar bu anlaşmayı, Washington’un diğer ortaklarını Çin’i stratejik tedarik zincirlerinden çıkarmaya zorlamak için bir şablon olarak görüyor.
Perşembe günü imzalanan ABD-İngiltere ticaret anlaşması, her iki sektöre de gümrük vergisi indirimi sağladı, ancak bunun için İngiltere’nin tedarik zinciri güvenliği ve “ilgili üretim tesislerinin mülkiyeti” konusunda “ABD’nin şartlarını derhal yerine getirmesi” şartı konuldu.
İngiliz yetkililer, bu hükmün tüm üçüncü ülkelere uygulandığını söylediler, ancak Trump’ın asıl hedefinin Çin olduğunu kabul ettiler.
Sektör grupları, tedarik zinciri güvenliği ve mülkiyetine ilişkin ABD’nin taleplerinin niteliğini netleştirmeye çalışırken, ticaret uzmanları anlaşmanın Trump yönetiminin stratejik öneme sahip mallara Çin’in girişini kısıtlama yönündeki uzun süredir devam eden taleplerini yoğunlaştırdığını gösterdiğini savundu.
Eski İngiltere ticaret bakanlığı yetkilisi Allie Renison, “Washington, İngiltere ve diğer ülkelerin hesaplarını açmasını ve nihayetinde Çin’in ticaret ve yatırımlarından, özellikle çelik gibi hassas alanlardan uzaklaşmasını istiyor” dedi.
Trump’ın 2 Nisan’da küresel ithalat vergilerini açıklamasının ardından yedi hafta içinde aceleyle hazırlanan beş sayfalık ABD-İngiltere anlaşmasının metninde, İngiliz ürünlerine yönelik gümrük vergisi indiriminin, belirli ithalatların ABD’nin ulusal güvenliğini etkileyip etkilemediğini ve nasıl etkilediğini belirlemek için yapılan soruşturmalar olan “Bölüm 232” soruşturmalarına bağlı olacağı belirtiliyor.
Anlaşma metninde, ABD’nin İngiltere’ye yönelik gümrük vergilerini azaltma planlarının “ortak ulusal güvenlik öncelikleri” ve ülkelerin “dengeli ticaret ilişkileri”ne dayandığı da belirtiliyor.
Danışmanlık şirketi Flint Global’in ticaret sorumlusu Sam Lowe, “benzer koşulların diğer anlaşmalarda, özellikle Vietnam ve Kamboçya gibi Güneydoğu Asya’daki ihracat merkezlerinde de tekrarlanmasını” beklediğini söyledi.
Ancak üst düzey AB ticaret yetkilileri, Çin’e ilişkin koşulların, bloğun Washington ile kendi anlaşmasını imzalamaya yönelik çabaları için potansiyel olarak ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirtti.
Trump yönetimi ile müzakerelerde yer alan iki yetkili, Financial Times‘a, bloğun ABD-İngiltere ticaret anlaşmasının bu tür ekonomik güvenlik unsurlarını kopyalamakta zorlanacağını söyledi.
Yetkililerden biri, AB’nin 27 üyesinin “Çin’e nasıl yaklaşılacağı konusunda bir birlik olmadığını” belirtti.
İngiltere’nin İşçi Partisi hükümeti, muhalefetteki Muhafazakar Parti’nin, İngiltere’nin alüminyumuna da gümrük vergisi indirimi öngören bu hafta imzalanan anlaşmanın Washington’a tedarik zincirleri üzerinde “veto hakkı” verdiğine yönelik suçlamalarını “tamamen saçma” olarak reddetti.
Hazine baş sekreteri Darren Jones, Times Radio’ya verdiği demeçte, “Bu ticaret anlaşmasında Çin yatırımlarına veto hakkı yok, bu ticaret anlaşmasının konusu bu değil” dedi.
Bir İngiliz yetkili, “ABD, İngiltere’nin dünyanın geri kalanından çok daha düşük gümrük vergilerine sahip olacağı göz önüne alındığında, ülkelerin veya şirketlerin İngiltere’nin ABD’ye ihracatı yoluyla kendi kurallarını atlatabileceği bir yer haline gelmesini istemiyor. Bunun ayrıntıları üzerinde çalışılacak” dedi.
Şu anda SEC Newgate danışmanlık şirketinde çalışan Renison, ABD’nin taleplerinin hızlanan bir eğilimle uyumlu olduğunu belirterek, Biden yönetiminin Trump’ın önceki çelik gümrük vergilerini kaldırmadan önce Çin’e ait bir çelik şirketi hakkında İngiltere’nin denetim raporunu görmek istediğini hatırlattı.
Renison, İngiltere’nin ABD ile yapacağı nihai anlaşma (bu anlaşma daha fazla müzakereye tabi olacak) İngiltere’yi ABD’nin Çin ile ticarete yaklaşımına daha kapsamlı bir uyum içinde olmaya zorlarsa, Pekin’in bir şekilde misilleme yapmasının muhtemel olduğunu söyledi.
İngiliz sanayi grupları, ABD’nin önerdiği gümrük vergisi indirimleri veya tedarik zinciri taleplerinin ne olacağına dair herhangi bir bilgi verilmediğinden, hükümetten daha fazla bilgi talep ettiklerini söyledi.
İngiliz ilaç endüstrisi yetkilileri, nihai şartların Nisan ayında açıklanan ilaç ithalatının ulusal güvenlik üzerindeki etkilerine ilişkin ABD soruşturmasının sonucuna bağlı olacağını söyledi.
Bir yetkili, “Açıkça görülüyor ki, ABD ve İngiltere, ilaçlarla ilgili 232. madde müzakerelerinin tamamlanmasının ardından yeni müzakerelere hazır” dedi.
Sektörün lobi grubu UK Steel, beş sayfalık metinde netlik eksikliğine dikkat çekti. Metinde gümrük vergilerinin sıfıra indirileceğine dair herhangi bir ifade bulunmaması, tedarik zinciri koşullarına ilişkin sorular ve kota uygulanacağına dair bir öneri yer alıyor.
UK Steel, “Anlaşmanın şartları, İngiltere çelik sektörünün bu anlaşmanın faydalarını görebilmesi için aşılması gereken bir dizi engeli ortaya koyuyor” dedi.
ABD-İngiltere ticaret anlaşması üzerine, “Sektörümüz üzerindeki etkisini tam olarak değerlendirebilmek için, yerine getirilmesi gereken tedarik zinciri koşullarını, kotaların nasıl belirleneceğini ve bunların ne zaman yürürlüğe gireceğini tam olarak anlamamız gerekecek” değerlendirmesini yaptı.
-
Görüş2 hafta önce
Pahalgam terör saldırısı, Hindistan ve Pakistan yine kavgalı…
-
Görüş1 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Görüş2 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ihanet etti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jeffrey Sachs: ABD’nin Asya’daki askeri üslerini kapatın
-
Dünya Basını2 hafta önce
Bender Abbas patlaması: Sabotaj mı kaza mı?
-
Rusya3 gün önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Dünya Basını1 hafta önce
The Ekonomist: Afrika’dan Göç Dünyayı Değiştirecek
-
Dünya Basını2 hafta önce
ABD’nin eski Asya çarı Kurt Campbell: Çin’le hesapsız bir çatışmaya girmekten kaçınılmalı