Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail’in “güvenli bölge” katliamına tepki yağdı

Yayınlanma

İsrail ordusunun, Uluslararası Adalet Divanının (UAD) saldırıları durdurma kararı aldığı Gazze’de Refah kentinde yerinden edilen Filistinlilerin çadırlarına düzenlediği saldırıda en az 40 Filistinli hayatını kaybetti.

Filistinli görgü tanıklarının anlatımları ve sosyal medyada yayınlanan videolarda, derme çatma çadırlarda yangınlar çıktığını ve hayatta kalanların alevler arasında kalanları kurtarmak için çabaladıkları görüldü.

Filistin haber ajansı WAFA’ya göre, İsrail savaş uçakları, Refah’ın kuzeybatısında Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) depolarının bulunduğu bölgenin yakınında yaşayan yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırlarını bombaladı. Saldırıda en az 40 Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Kızılayından yapılan açıklamada da sağlık ekiplerinin aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıdaki Filistinlinin cenazesi ile yaralıyı hastanelere götürdüğü belirtildi.

Saldırıda yaralananlar ve hayatını kaybedenlerin naaşları, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Hastanesi’ne getirildi. Fotoğraf: Hani Alshaer / AA

İsrail olayı soruşturuyormuş!

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ise Refah’ın kuzey batısındaki Tel Sultan bölgesinde üst düzey Hamas yetkililerinin toplandığı bir yerleşkeyi hedef aldığını iddia etti. Yapılan açıklamada Batı Şeria’da İsrail’e karşı saldırılar düzenlemekle görevli birimin komutanı Yasin Rabia ile birimin bir diğer üst düzey üyesi Halid Neccar’ın öldüğü iddia edildi. IDF ayrıca saldırının ve yerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir kampa sıçrayan yangının siviller arasında can kaybına yol açtığına dair bilgilerden haberdar olduğunu ve olayın soruşturulduğunu iddia etti.

Görgü tanıkları, saldırıyla ilgili, “İsrail ordusunun bombardımanı kamptaki çok sayıda çadırın yıkılmasına ve yanmasına neden oldu. Bu kamp, binlerce yerinden edilmiş Filistinlinin yaşadığı Refah kentinde İsrail ordusunun boşaltılmasını istediği bölgede yer almıyor” dedi. Tanıklar, İsrail savaş uçaklarının kampa en az 8 roketle saldırı düzenlediğini belirtti.

Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı açıklamasında “Refah kentinde bu sayıda ölü ve yaralıyı barındırabilecek hastane bulunmadığından ambulans ekipleri ölü ve yaralıları taşıma konusunda güçlük çekiyor” ifadesi kullanıldı.

Refah Acil Durum Komitesinden yapılan açıklamada ise İsrail ordusunun daha önce “güvenli” dediği bölgedeki yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırlarını bombaladığı ve bu saldırının İsrail ordusunun “güvenli bir yer bulunmasına” ilişkin iddialarını çürüttüğü kaydedildi. Açıklamada, “Yerinden edilmiş sivillere yönelik katliam, İsrail’in Refah’taki cinayet ve yıkım operasyonlarını sürdürme konusundaki ısrarını, askeri saldırıların durdurulması ve sivillere saldırılmaması yönündeki tüm uluslararası talep ve kararları göz ardı ettiğini ortaya koyuyor” ifadesine yer verildi.

Başta ABD olmak üzere, uluslararası toplumun İsrail’e karşı caydırıcı önlemler alamadığı ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararlarının uygulanmadığı vurgulanan açıklamada, bu durumun “İsrail’e yüz binlerce yerinden edilmiş Filistinlinin sığındığı Refah’ta daha fazla katliam yapması için yeşil ışık yaktığı” belirtildi. UAD kararlarına uyması için İsrail’e baskı yapılması çağrısında bulunulan açıklamada, “her gecikmenin Filistinliler için daha fazla ölüm getirdiği” ifade edildi.

UAD, 24 Mayıs’ta yeni tedbir kararlarında, İsrail’in Refah’a yönelik saldırılarını derhal durdurmasına, insani yardımları engellememesine ve suçlarını araştıracak BM görevlilerinin Gazze’ye girişine izin vermesine hükmetmişti.

“Tüm sınırları aşan katliam”

Filistin Devlet Başkanlığı da saldırının “tüm sınırları aşan bir katliam” olduğunu söyledi.

Filistin Enformasyon Bakanı ve Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, yaptığı açıklamada, ” Filistin halkını hedef alan bu suçların derhal durdurulması için acil müdahaleyi gerektirmektedir” ifadelerini kullandı. Ebu Rudeyne, “İsrail işgal güçlerinin bu iğrenç katliamı gerçekleştirmesi, Uluslararası Adalet Divanı’nın, Refah’ın hedef alınmaması ve Filistin halkına koruma sağlamanın gerekliliği konusundaki açık ve net kararı başta olmak üzere uluslararası meşruiyete sahip tüm kararlara bir meydan okumadır” değerlendirmesinde bulundu.

Hamas ABD’yi sorumlu tuttu

Hamas da Refah kentine yönelik saldırıyı, UAD’nin İsrail’e yönelik saldırıları durdurma kararına karşı bir meydan okuma, sorumsuzluk ve umursamazlık olarak nitelendirdi. İsrail’in “korkunç bir savaş suçu” işlediğini belirten Hamas, saldırıdan İsrail’in Refah’ı işgaline destek olmakla suçladığı ABD yönetimi ve ABD Başkanı Joe Biden’ı sorumlu tuttu. Daha fazla masum sivilin kanının dökülmemesi için UAD kararlarının derhal uygulanmasını isteyen Hamas, Mısır başta olmak üzere tüm taraflara, İsrail ordusunun Refah sınır kapısından çekilmesi için baskı yapma, sınır kapısındaki ekiplerin çalışmalarını devam ettirebilmesinin sağlanması, yaralı ve hastaların çıkışıyla insani yardımların geçişini kolaylaştırma çağrısı yaptı.

“Yeryüzündeki cehennem”

Saldırı sonrası Birleşmiş Milletler (BM) Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansından (UNRWA) yapılan açıklamada, İsrail’in yerinden edilmiş Filistinlilerin kampını bombalamasının dehşet verici olduğu belirtildi.

Refah’taki saldırıda kadın ve çocukların da olduğu çok sayıda kişinin öldüğüne dair haberler bulunduğu aktarılan açıklamada, “Gazze yeryüzündeki cehennemidir. Dün geceye (Refah) ait görüntüler de bunun bir başka kanıtı” ifadesine yer verildi.

Gazze’de güvenli yer kalmadığına, kimsenin güvende olmadığına ve bölgedeki UNRWA çalışanlarıyla iletişim hatlarının bulunmadığına işaret edilen açıklamada, “(UNRWA çalışanlarının) Bulundukları konumu teyit edemiyoruz, onların ve bölgeye sığınan yerinden edilmiş tüm insanların iyi durumda olup olmadıkları konusunda çok endişeliyiz” ifadesi kullanıldı.

İsrail Parlamentosundaki muhalif Ortak Liste Partisi Milletvekili Ofer Cassif, X hesabından yaptığı açıklamada, “Refah’ta katliam. Gazze’nin soykırım suçluları mahkemeye” ifadelerini kullandı. Cassif, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han’ın 20 Mayıs’ta, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “yakalama kararı” başvurusuna atıfta bulunarak, sorumluların yargılanmasını talep etti.

BMGK’ye çağrı

Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada ise İsrail ordusunun söz konusu saldırılarıyla savaş zamanında sivillerin korunmasına ilişkin 1949 tarihli 4. Cenevre Sözleşmesi’ni ihlal ettiği vurgulanan açıklamada, Gazze Şeridi’nin yaşanmaz hale gelmesi amacıyla İsrail’in katliam ve yıkımın çapını sistematik olarak genişletme kapsamında savunmasız sivilleri hedef aldığı kaydedildi. İsrail’e işgalci güç olarak uluslararası hukuka bağlı kalması ve UAD’nin askeri operasyonları derhal durdurma yönündeki tedbir kararlarına uyması çağrısının yapıldığı açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve uluslararası etkin güçlere de Gazze Şeridi’ndeki savaşı derhal durdurmaları çağrısında bulunuldu.

ABD’ye gönderme: Bu suça ortaklar

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik de sosyal medya hesabından, “İsrail savaş uçaklarının Gazze’de yerlerinden edilmiş Filistinlilerin yaşadıkları çadırları bombalayarak ve masum sivilleri diri diri ateşe vererek katletmesini lanetliyoruz” dedi. Çelik, “Bu soykırım eylemleri mahkemelerde gereken cezayı alacaktır. Uluslararası toplumun bu soykırım eylemlerine son vermesini engelleyenler bu suça ortaktırlar” ifadelerini kullandı.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada uluslararası toplumdan derhal harekete geçerek İsrail’den hesap sormasını, devam eden ihlallerin önüne geçilmesini ve Gazze’deki Filistinli sivilleri korumasını istedi.

“Filistinli mültecileri diri diri yaktı”

Fransa’da muhalif siyasetçi ve milletvekilleri ise X hesaplarından paylaştıkları mesajlarla Tel Aviv hükümetine tepki gösterdi.

Fransız muhalif lider Jean-Luc Melenchon, Refah kampında yaşananları “dehşet verici” olarak nitelendirerek, “Gazze’de mülteci kamplarındaki çadırlarda yaşanan iğrenç katliam bu savaş suçlularının ordusunun katillerinin ve liderlerinin ne olduğunu özetliyor” ifadesini kullandı. Melenchon, bu “dehşetin” son bulması için İsrail’e her türlü baskının yapılması için çağrıda bulunarak, Fransa’nın İsrail hükümetiyle olan işbirliğine son vermesini, silah ihracatı konusunda ambargo uygulamasını ve Filistin devletini tanımasını istedi.

Fransız lider Melenchon, bölgede yaşananlarla ilgili Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u, “hiçbir şey yapmamakla” suçladı.

Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Partisi Milletvekili Thomas Portes, “Dünya, İsrail’in bugün yaptığını görmeli. ‘Ordusu’ Refah’taki Birleşmiş Milletler kampındaki Filistinli mültecileri diri diri yaktı. Katiller” açıklamasını yaptı. Portes, İsrail ordusunu hiçbir zaman rehinelerle ilgilenmediğini belirterek, “Tek amaçları: Filistin halkını yok etmek” ifadesini kullandı.

LFI Milletvekili Manuel Bompard, ise Fransa’nın bu katliama izin vererek kendisini “küçük düşürdüğünü” kaydetti. LFI Partisi Meclis Grup Başkanvekili Mathilde Panot, “Netanyahu’nun savaş suçlusu ordusu yeni bir eşik atladı. Bu sefer, uluslararası hukuka göre dokunulmaz olan mülteci kampı bombalandı. İnsani yardım çalışanları yok edildi” açıklamasını paylaştı. Panot, er ya da geç, Netanyahu ve savaç suçlularının hesap vereceği vaktin geleceğini vurguladı.

“Bu savaş suçlarını durdurmalıyız”

Belçika Başbakan Yardımcısı Petra de Sutter, İsrail’in Refah’ta yerinden edilmiş Filistinlilerin kampını bombalamasına “Bu savaş suçlarını tamamen durdurmalıyız” ifadesini kullanarak tepki gösterdi.

Söz konusu saldırıların uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayan De Sutter, “Ayrım gözetmeksizin sivilleri, çocukları öldürmek uluslararası hukuka aykırıdır ve Uluslararası Adalet Divanının Refah işgalini durdurma kararını ciddi şekilde ihlal etmektedir” ifadesini kullandı.

ORTADOĞU

Lübnan-Suriye arasında “ateşkes” ilan edildi

Yayınlanma

Lübnan-Suriye sınırında iki gündür devam eden ve en az 10 kişinin öldüğü, 52 kişinin yaralandığı çatışmaların ardından “ateşkes” ilan edildi.

Suriye’deki HTŞ yönetimi, üç askerin pusuya düşürülüp Lübnan’a kaçırıldığı ve infaz edildiği iddiasıyla Beka Vadisi’nin kuzeyindeki sınır kasabası Kasr ve çevresindeki köylere saldırı başlattı. Karşılıklı top ve roket atışlarının yapıldığı saldırılarda en az 10 kişinin öldü, 52 kişi yaralandı. HTŞ, askerlerin öldürülmesinden Hizbullah’ı sorumlu tutarken Hizbullah ise bu iddiayı reddetti, olaylarla hiçbir ilgilerinin olmadığını söyledi.

Çatışmalar devam ederken Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile Brüksel’de görüştü. Lübnan Dışişleri Bakanlığı, sınır hattında yaşanan olayların ele alındığını açıkladı, “Görüşmede, iki ülkenin egemenliği doğrultusunda iletişimi sürdürme ve durumun kötüye gitmesini önleme konusunda mutabık kaldı” dedi.

İlerleyen saatlerde ateşkes ilanı geldi.

HTŞ’nin liderliğindeki geçiş hükümetinin savunma bakanlığından yapılan açıklamaya göre, iki ülke arasında varılan uzlaşma “askeri koordinasyon ve işbirliği” öngörüyor.

Lübnan Savunma Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Bakan Michel Menassa’nın Suriyeli mevkidaşı Murhef Ebu Kasra ile telefonda görüştüğü belirtildi. Görüşmede iki ülke arasındaki sınır bölgelerinde yaşanan olayların ele alındığı aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Taraflar arasında ateşkes konusunda mutabakat sağlandı. İki ülke arasındaki sınırda durumun kötüye gitmemesi ve masum sivillerin kayıp vermemesi için Lübnan ve Suriye orduları istihbarat birimleri arasında iletişimin sürdürülmesi konusunda da anlaşma sağlandı.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, ABD oluruyla Gazze’de katliama yeniden başladı

Yayınlanma

Ateşkes anlaşmasına uymayan İsrail, Hamas’a kendi şartlarını kabul ettiremeyince Gazze’ye yoğun hava saldırısı başlattı. ABD’nin onayıyla sabaha karşı düzenlenen saldırılarda Gazzeli çocuklar uykuda can verdi.

İsrail ateşkesi sona erdirdiğini duyurup Gazze Şeridi’nde yoğun hava saldırıları düzenlemeye başladı. Defalarca yerlerinden edilen Filistinlilerin sığındığı çadır kampların da bombalanmasıyla yangınlar çıktı.

Saldırılar sonucu şu ana kadar aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı 400’den fazla Filistinli yaşamını yitirdi, yaralananların sayısı 300’ü geçti. Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre kurbanlardan 113’ü bölgenin güneyinde öldürüldü. Birçok aile tamamen yok olurken, çocuklar uykularında öldürüldü. Hastanelerden ölü bebeklerin görüntüleri geldi.

Gazze kentine düzenlenen saldırılar sonucu hayatını kaybeden Filistinliler, el-Ehli (Baptist) Hastanesi’ne getirildi. Foto Muhabiri: Dawoud Abo Alkas / AA

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze’deki Hamas hedeflerini vurduğunu iddia etti. Açıklamada, saldırıların gerekçesi olarak Hamas’ın “rehineleri serbest bırakmayı sürekli reddetmesi” ve “Trump’ın Orta Doğu Temsilcisi Steve Witkoff’un arabulucuların sunduğu tüm önerileri geri çevirmesi” gösterildi.

Açıklamada İsrail’in saldırılarını genişleteceğinin sinyalini verdi.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz da Hamas’ın İsrailli esirleri serbest bırakmayı reddetmesi nedeniyle saldırıları yeniden başlattıklarını öne sürdü. Katz, “Hamas esirlerin tamamını serbest bırakmazsa Gazze’de cehennemin kapıları açılacak” dedi. Katz, hedeflerine ulaşana kadar saldırıları sürdüreceklerini söyledi.

İsrail ordusu da saldırı emrinin Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Katz tarafından verildiğini açıkladı. Ordu, hava saldırılarını “gerekli olduğu sürece” sürdürmeyi ve emir verilmesi halinde sürpriz saldırıyı, hava harekatının ötesine taşımaya hazır olduğunu vurguladı.

Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir saldırıları Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ile birlikte ordu karargahından yönetiyor.

Ateşkesi bozarak Gazze’ye yönelik saldırılarla yeniden sivilleri hedef almaya başlayan İsrail’e ABD desteği gecikmedi. Beyaz Saray, saldırılar konusunda İsrail’in ABD’ye danıştığını açıkladı.

Fox News’e konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt “Kıyamet kopacak” ifadesini kullanarak, Trump’ın İsrail’e destek olmaktan korkmadığını belirtti.

Et-Tabiin Okulu’na düzenlenen saldırıda enkaz altından bir kişinin cansız bedeni çıkarıldı. Foto Muhabiri:Hasan N. H. Alzaanin / AA

Hamas’tan yapılan yazılı açıklamada, İsrail hükümetinin 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını bozarak Gazze Şeridi’ne savaş açtığı belirtildi.

Filistin halkının barbarca bir savaşın yanı sıra sistematik açlık politikalarına maruz kaldığı hatırlatılan açıklamada, “Gazze’ye ve savunmasız Filistinli halkına karşı haince saldırıların sonuçlarından suçlu Netanyahu’yu ve Siyonist Nazi işgalcilerini sorumlu tutuyoruz” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, “Netanyahu ve radikal hükümeti ateşkes anlaşmasına darbe yapma kararı alarak Gazze Şeridi’ndeki esirlerin hayatını tehlikeye atarak akıbetlerini belirsizliğe sürüklüyor. Arabuluculardan, ateşkese darbe yapan Netanyahu’yu ve Siyonist işgalciyi sorumlu tutmalarını istiyoruz” denildi.

Arap ülkeleri ve İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) sorumluluklarını yerine getirerek Filistin halkının yanında yer alarak Gazze Şeridi’ne dayatılan ablukayı kırmaları talebinde bulunulan açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) de acil toplanması çağrısında bulunuldu.

Hamas açıklamasında, BMGK’nin 2735 sayılı kararı doğrultusunda Gazze Şeridi’nde ateşkesin sürmesi ve İsrail güçlerinin geri çekilmesi talebinde bulunuldu.

Ocak ayında yürürlüğe giren İsrail ve Hamas arasındaki ateşkesin ilk aşaması, İsrailli rehinelerin bir kısmının serbest bırakılması karşılığında İsrail’in Filistinli mahkumları salıvermesini içeriyordu. İlk aşamanın tamamlanmasından sonra başlaması gereken ikinci aşamada İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi ve Hamas’ın elinde kalan diğer rehinelerin aşamalı olarak serbest bırakılması öngörülüyordu.

Ancak ikinci aşamaya geçmesi ve Gazze’den askerlerini çekmesi durumunda Netanyahu hükümetinin dağılma ihtimali bulunuyordu. Bu tehlikeyi göze almak istemeyen Netanyahu, anlaşmanın ikinci aşamasına geçmek yerine arabulucularla birlikte Hamas’a baskı yaparak ilk aşamayı uzatıp İsrailli rehineleri kurtarmayı denedi. Ancak Hamas bunu kabul etmedi, anlaşmanın eksiksiz uygulanmasını istedi.

Saldırılarda yaralanan Filistinliler, hastanelere getirildi. Foto Muhabiri: Abdallah F.s. Alattar/AA

Bu arada İsrail’in bu saldırı hamlesi, Başbakan Netanyahu’nun ülkenin müzakere ekibinden iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in başkanı Ronen Bar ve dış istihbarat servisi Mossad’ın direktörü David Barnea’yı çıkarmasının ardından geldi. Netanyahu, istihbarat yetkililerinin müzakerelerde “fazla yumuşak” davrandığını öne sürerek bu değişiklikleri yaptığını savundu.

İsrail’in güvenlik kurumları ile Netanyahu hükümeti arasında kökleri, 7 Ekim baskını öncesine dayanan bir gerilim söz konusu. 7 Ekim’den sonra artarak devam eden bu gerilim nedeniyle bir önceki Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi bu ayın başında istifa etti. Şin-Bet Direktörü Ronen Bar ise Netanyahu tarafından kovuldu. Netanyahu’nun Bar’ı kişisel gerekçelerle kovmaya kalktığına dair muhalefetten gelen tepkiler, sokak protestolarına çağrıları artırdı. Netanyahu bu saldırı hamlesiyle de yarın düzenlenmesi planlanan büyük protestoların önüne set çekmiş oldu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suudi Arabistan’da ‘ahlaka aykırı eylemlere’ karşı sert önlemler alınıyor

Yayınlanma

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talimatıyla ülkede “ahlaka aykırı eylemler”le mücadele etmek amacıyla özel bir birim kuruldu; fuhuş ve dilencilik suçlamalarıyla 50’den fazla kişi gözaltına alındı.

İçişleri Bakanlığı bünyesinde “toplumsal güvenlik ve insan kaçakçılığı” ile mücadele amacıyla kurulan birim, 11 kadını fuhuş suçlamasıyla tutukladı. Bunun yanı sıra, masaj salonlarında “ahlaka aykırı eylemlerde” bulunduğu öne sürülen ve kadınlar ile çocukları sokaklarda dilenmeye zorlayan onlarca yabancı da gözaltına alındı.

Bu adım, geçmişte Suudi Arabistan’da katı ahlaki kuralları ve cinsiyet ayrımını sert bir şekilde uygulayan “Erdemi Teşvik ve Ahlaksızlığı Önleme Komitesi” ile karşılaştırılıyor. Prens Selman, 2016’da bu dini polis teşkilatının birçok yetkisini elinden almıştı.

Veliaht Prens Selman, son yıllarda ekonomiyi çeşitlendirme politikaları çerçevesinde sosyal ve dini kısıtlamaları gevşetmeye yönelik radikal adımlar attı. Konser ve sinema yasaklarını kaldıran reformlar yaptı. 2019’da “genel ahlak yasası” duyurulmuş olsa da bu yasa sıkı bir şekilde uygulanmadı.

Analistler, Suudi yetkililerin neden şimdi böyle bir baskı sürecine döndüğünün belirsiz olduğunu ifade ediyor. Ancak yarı resmi nitelikteki Okaz gazetesinin köşe yazarlarından Halid el-Süleyman, yeni kurulan toplumsal güvenlik biriminin, sosyal medyada ahlaki ve cinsel içerikli yasadışı faaliyetlerin reklamının yapılması da dahil, “ahlaka aykırı eylemlerde önemli bir artış” gözlemlenmesi nedeniyle kurulduğunu yazdı.

Süleyman, geçen ay kaleme aldığı yazıda “İslam’ın doğduğu yer olan ülkemizin özel bir dini ve sosyal kimliği var. Hiç kimse yüksek ahlaki ve sosyal değerlerin hâkim olduğu Suudi toplumunun imajını bozmamalı” diye yazdı.

Bazı Suudi sosyal medya kullanıcıları, toplumsal güvenlik biriminin, uzun sakallı memurların yer almadığı yeni bir dini polis gücü gibi hareket ettiğini öne sürerken, kamuoyunun bir kısmı ise kararı destekledi.

Suudi Arabistan’da turizm gibi yeni ekonomik faaliyetlerin artışı, toplumsal değişimler ve daha fazla yabancı işçinin ülkeye gelişiyle birlikte, uyuşturucu kullanımı ve fuhuş gibi suçların arttığına dair iddialar var.

İçişleri Bakanlığı geçen ay yaptığı açıklamada, yeni kurulan birimin “şeriat hukuku ve Suudi Arabistan’ın yasal sisteminin garanti altına aldığı temel hak ve özgürlükleri ihlal eden veya bireylerin onurunu zedeleyen suçlarla” mücadele edeceğini duyurdu.

Bazı uzmanlar, bu girişimin insan hakları kuruluşları ve Batılı güçlerden gelebilecek eleştirileri önlemek amacıyla bireylerin haklarını koruma çabası olarak sunulmuş olabileceğini belirtiyor.

Washington merkezli New Lines Institute’ta kıdemli araştırmacı olan Sultan Alamer, “Genellikle bu tür duyurular güvenlik çerçevesinde yapılırdı, ancak burada insan hakları söylemi ön plana çıkarılıyor” dedi.

Önümüzdeki yıllarda Suudi Arabistan, 2034 FIFA Dünya Kupası gibi büyük uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, yabancı yatırımcıları çekme çabalarını da sürdürecek. Ancak ülkenin aldığı bu yeni kararlar, Suudi Arabistan’daki reform süreçlerine yönelik şüpheler uyandırabilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English