Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye, Rusya ve Suriye arasında üçlü bir diplomasi mekanizması kurma önerisini Moskova’da memnuniyetle karşıladı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Türkiye, Suriye ve Rusya liderlerini bir araya getirecek bir görüşme düzenlenmesi düşüncesininden Moskova’nın memnuniyet duyduğunu açıkladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan ziyareti dönüşü uçakta yaptığı açıklamada üçlü zirve önerisini gündeme getirmişti.
Rus RIA Novosti haber ajansının bildirdiğine göre Suriye’nin üçlü zirveye ilişkin pozisyonu henüz bilinmiyor. Ajans, Rusya’nın Şam’daki yetkilerle konuyla ilgili temas halinde olduğunu aktardı.
Rus Sputnik Ajansı’nın aktardığına göre Bogdanov, Şam’ın bu konuda ne düşündüğünü netleştirmeleri gerektiğini de ekledi. Bogdanov Türkiye-Suriye arasındaki diplomatik çözüm arayışlarına ilişkin “Egemen komşu ülkelerin ilişkilerinin normalleşmesi için yapılacakları her zaman memnuniyetle karşılarız” ifadelerini kullandı.
Erdoğan ne demişti?
Türkmenistan’da düzenlenen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Devlet Başkanları Zirvesi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Suriye’nin kuzeyine yapılacak operasyon ve Şam’la ilişkiler hakkında soruları yanıtlamıştı. Erdoğan, “Biz şu an itibarıyla Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” demişti.
Şam ne diyor?
Türkiye’den bir süredir Şam’a yönelik diyalog açıklamalara Suriye tarafı dolaylı yanıtlar vermekle yetindi. Temmuz ayında İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ı Şam’da kabul eden Esad, Türkiye’nin tehtid algılamalasına ilişkin “Türkiye’nin kaygılarını anlıyoruz ancak askeri bir operasyona karşıyız” demişti. Kasım ayının sonunda bir grup gazeteciye konuşan Suriye lideri, Türkiye ve Suriye arasındaki istihbarat düzeyindeki görüşmelerin ilişkileri onarmak için bilgi paylaşımı düzeyinde olduğunu söylemişti. Esad ayrıca Türkiye’nin, Suriye’nin taleplerini kabul etmekte istekli olduğunu da belirtmişti.
Aralık ayının başında ise Reuters Ajansı, Beşar Esad’ın, Türkiye ile görüşmeleri reddettiğini öne sürdü. Ajansın anonim kaynaklara dayandırdığı haberde Türkiye’den gelen diyalog çağrılarını Beşar Esad’ın “seçim gündemi” parantezinde değerlendirdiğini iddiası yer almıştı. Ancak Suriye devlet medyasında konuya ilişkin bir haber yayınlanmadı.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban katıldığı bir televizyon programında diyalog açıklamaların ötesinde Türkiye’den somut bir adım görmediklerini söylemişti. Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miktad ise Ağustos ayında Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la yaptığı ortak basın açıklamasında Türkiye’nin askeri gücünü Suriye’den çekmesi çağrısında bulunumuştu.
Orta yol nasıl bulunacak?
Suriye Türkiye’den “Suriye Milli Ordusu” gibi silahlı gruplara verdiği desteği çekmesini, bununla birlikte Türk ordusunun kontrol ettiği bölgelerin Şam’a devredilmesini istiyor. Şam’ın istihbarat düzeyindeki görüşmeleri diplomatik düzeye taşımadan önce Türkiye’den beklediği “somut adımlar”ın başında bunlar geliyor. Türkiye ise Suriye’deki ABD destekli terör tehdidini bertaraf edene kadar askeri operasyonlarını sürdüreceğini tekraren ifade ediyor. İki ülkenin terörle mücadele gündemini ortaklaştırmak adına Rusya lideri Vladimir Putin 2019 yılı Ocak ayında “Adana Mutabakatı” hatırlatması yapmıştı. İlişkilerdeki tıkanıklığı aşmak için Adana Mutabakatı’nın başlangıç noktası olabileceği değerlendiriliyor.
Suriye’de Beşar Esad Yönetimini devirip geçici yönetim kuran HTŞ’nin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Çin’in Suriye Büyükelçisi Shi Hongwei başkanlığındaki Çin Halk Cumhuriyeti heyetini kabul etti.
Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın Telegram hesabından yapılan açıklamaya göre Şeybani, görüşmede Suriye ile Çin arasındaki işbirliğinin iki ülke için de refah, kalkınma ve barış açısından büyük önem taşıdığını ifade etti.
Çin’in İsrail’in saldırılarına yönelik tutumunu memnuniyetle karşıladığını belirten Şeybani, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da pekiştirmeye hazır olduklarını dile getirdi.
Çinli Büyükelçi Shi Hongwei ise ülkesinin Suriye’nin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu vurgulayarak, geçiş sürecinde başarılı olması için destek vermeye hazır olduklarını ifade etti.
Gazze savaşı sonrası silah ihracatını artırmak isteyen İsrail hem dışa bağımlılığı azaltmayı hem de büyüyen savunma sanayisiyle küresel pazarda daha büyük bir aktör olmayı hedefliyor. Avrupa’daki artan savunma harcamaları da bu planın zeminini oluşturuyor.
Bloomberg’de yer alan habere göre İsrail’in Gazze savaşını başlatmasının ardından ABD, İngiltere ve İtalya gibi silah tedarikçileri, Netanyahu hükümetini çatışmaya diplomatik bir çözüm bulmaya itmek umuduyla ülkeye askeri ihracatı kısıtladı. Bunun sonucu olarak, İsrail’in kendi silah üretim kapasitesi büyük ölçüde arttı. Şimdi ise İsrailli üreticiler yalnızca üretimi artırmakla kalmayıp, daha fazla ihracat yaparak küresel savunma pazarında daha fazla yer edinmeyi amaçlıyor. Satış yapılması hedeflenen ülkeler arasında, daha önce İsrail’e silah ihracatını kısıtlayan devletler de yer alıyor.
İsrail’in savunma sanayiinde faaliyet gösteren birçok şirket, üretim kapasitesini önemli ölçüde artırdı. Bloomberg’e konuşan İsrailli bir kaynağa göre, Tel Aviv ve New York borsalarında işlem gören Elbit Systems Ltd., MK84 adı verilen bir tonluk havadan atılan bombalar ile daha küçük versiyonlarının üretim hatlarını kuruyor. İsrailli yetkililere göre, Elbit ile Savunma Bakanlığı arasında 2,5 milyar şekel (yaklaşık 700 milyon dolar) değerinde, silah ve mühimmat için gerekli çeşitli kimyasal bileşenlerin üretimini artırmak için anlaşmalar imzalandı. Elbit CEO’su Bezhalel Machlis, “İsrail silah üretiminde daha bağımsız hale gelmeli” dedi.
Savunma Bakanlığı, geçen yıl İsrail ordusunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için milyarlarca şekellik sözleşmelere imza attı. Mayıs 2023’te Elbit ile 2,8 milyar şekel değerinde havan topu, füze ve roket üretimi için anlaşma sağlandı. Ekim ayında ise Elbit ve devlete ait Rafael Advanced Defense Systems Ltd. ile lazer tabanlı bir füze önleme sistemi olan Iron Beam’in üretim kapasitesini artırmak için 2 milyar şekellik bir anlaşmayı onayladı. Savunma Bakanlığı Başekonomisti Zeev Zilber, Tel Aviv’de yaptığı bir konuşmada “İsrail’de sahip olmadığımız bir şeyi başka bir yerde bulamayacağımızı zor yoldan öğrendik” dedi.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın sürpriz baskınıyla başlayan, başka cephelere de sıçrayan savaş, İsrail ekonomisine ağır bir yük getirdi. 2024’te hükümet 278 milyar şekelle rekor düzeyde borçlandı, bütçe açığı GSYİH’nin %6,8’ine ulaştı ve büyüme oranı %0,9 ile son on yılların en düşük seviyesine geriledi.
İsrail, Ekim 2023’ten bu yana Gazze’nin büyük ölçüde yıkılması ve en az 50.000 Filistinlinin hayatını kaybetmesine rağmen saldırılarına devam ediyor. Yetkililer şimdi, ülkenin savaş kapasitesini artırmasının uzun vadede ekonomik ve stratejik fayda sağlayacağını savunuyor.
Resmi verilere göre Savunma Bakanlığı, savaş öncesi bütçesini iki katından fazla artırarak 154 milyar şekele çıkardı. Önümüzdeki yıllarda cephane, silah, yakıt ve diğer askeri malzemeler için toplam 220 milyar şekel harcama taahhüdünde bulundu. Bu harcamaların üçte ikisinden fazlası yurt içinde yapılacak; bu oran savaş öncesine göre dört kat artış anlamına geliyor. Bakanlık, bu yatırımın “ülkenin savunma sanayisini büyük ölçüde güçlendireceğini ve dışa bağımlılığı azaltacağını” belirtti.
İsrail, savunmaya yapılan yatırımı, uzun zamandır tüm siyasi pazarlıkların dışında tutuyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI)’ne göre, bugün İsrail dünya çapında sekizinci büyük silah ihracatçısı. 2023’te toplam 13,2 milyar dolarlık askeri ekipman ihraç eden İsrail’in, toplam ihracatının %6’sı bu sektörden geldi.
Bloomberg’e göre şimdi yeni teknolojilerle bu konum daha da güçlendirilmeye çalışılıyor. Şubat ayında, start-up’lardan büyük firmalara kadar birçok şirket, çeşitli menzillerde, hızlarda ve irtifalarda insansız hava araçlarına karşı geliştirdikleri savunma sistemlerini test etti.
Elbit, uçaklara entegre edilecek lazer tabanlı füze savunma sistemleri üzerinde çalışıyor. Ayrıca F-16 savaş uçakları ve pilotları için koruma sistemlerinin geliştirilmesi hedefleniyor. Bu teknolojilerin yurt dışına da pazarlanması planlanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel düzeni sarsan politikaları nedeniyle Avrupa’ya savunma harcamalarının artırılması yönünde baskıların arttığına dikkat çekilen haberde “Bu bağlamda İsrail’in ‘savaşta test edilmiş’ silah sistemleri büyük ilgi görüyor. İsrail Savunma Bakanlığı eski genel müdür yardımcısı Avi Dadon, ‘Her hükümet ilk olarak şunu sorar: İsrail ordusu bu sistemi kullanıyor mu? Ülkeler, İsrail’in benzersiz ürünleri ve ileri teknolojisi nedeniyle satın alım yapmaya devam ediyor’ dedi.”
Tüm bu yerli üretim hamlelerine rağmen İsrailli yetkililer, ABD desteğinin hâlâ kritik önemde olduğunu vurguluyor. Son 18 ayda İsrail’e yaklaşık 17 milyar dolarlık Amerikan askeri yardımı sağlandı ve ordudaki F-15, F-16 ve F-35 savaş uçaklarının tamamı ABD menşeli. Ancak savunma yetkililerine göre, ABD ve diğer geleneksel müttefiklerdeki siyasi belirsizlikler göz önüne alındığında, İsrail’in kendi savunma sanayisini geliştirmeye devam etmesi şart. Yeni İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, şubat ayında yaptığı açıklamada, “Bu savaş, kendi kendimize yeterli olmamız gerektiğini net biçimde gösterdi. Atıl olan üretim hatlarını canlandırdık, mevcutları genişlettik, yenilerini kurduk. Dışa bağımlılığı azaltmak güvenliğimizi, ekonomimizi ve sanayimizi güçlendiriyor” dedi.
İsrail Meclisi, yargıç atamaları üzerindeki hükümet kontrolünü büyük ölçüde artıran tartışmalı yasayı kabul etti.
The Times of Israel gazetesinin haberine göre, yüksek yargı mensuplarının atamalar üzerindeki etkisini azaltan, bu yetkiyi hükümetin kontrolüne devreden tartışmalı tasarı 67 milletvekilinin evet oyuyla kabul edildi.
Kabul edilen yasaya göre, yargıç atamalarını gerçekleştiren 9 üyeli komiteye, biri hükümet biri de muhalefet tarafından seçilen iki hukukçu seçilmesi öngörülüyor.
Siyasetin atadığı söz konusu üyelerin yargıç atamaları üzerinde veto yetkisi de bulunuyor.
Kabul edilen ve gelecek dönem yürürlüğe girecek yasaya ilişkin muhalefet tarafıyla hukukçuların eleştirileri ise yargı atamalarını siyasallaştıracağı yönünde.
İsrail muhalefeti Yüksek Mahkeme’ye başvurdu
İsrail basınına göre, yargıç atamaları üzerinde hükümet kontrolünü büyük ölçüde artıran yasanın Mecliste onaylanmasının hemen ardından ana muhalefet partisi Gelecek Var lideri Yair Lapid, İsrail barosu ve sivil toplum kuruluşları yasanın iptali için yargının en yüksek mercisi İsrail Yüksek Mahkemesi’ne başvurdu.
Muhalefet, İsrail Meclisinde görüşülen tasarıya karşı 71 bin gibi rekor sayıda itirazda bulundu. İtirazlar nedeniyle, yasanın kabul edilmesi için yapılan oturumlar, Mecliste 18 saat sürdü.
Tartışmalı yargı düzenlemesindeki kritik yasaya karşı çıkan muhalefet milletvekilleri tasarının son tur oylamasını boykot ederek, genel kurulu terk etti.
İsrail Meclisinde bir yasanın kabul edilmesi için toplam üç oturum yapılıyor ancak en kritik oylama 120 sandalyeli Mecliste en az 61 oyun sağlanması gereken birinci oylama olarak öne çıkıyor.
Tartışmalı yargı reformu
İsrail’de, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki sürpriz saldırısına kadar Netanyahu’nun iktidara geldiği 2023 boyunca bir numaralı gündem hükümetin tartışmalı yargı düzenlemesiydi.
Netanyahu hükümetinin, bir dizi yasayla Başsavcı ve Yüksek Mahkeme’nin yürütme üzerindeki yetkilerinin kısıtlanacağı, iktidarın yargıç atamalarında söz sahibi olmasının sağlanacağı tartışmalı “yargı paketi”, yıl boyunca sokak hareketleri, sivil itaatsizlik eylemleri, grevler, orduda bölünmeler, iş dünyasından itirazlar gibi büyük tepkilere neden olmuştu.
İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’ye saldırılarının başlamasının ardından tartışmalı yargı düzenlemesi ertelenmişti.
İsrail Yüksek Mahkemesi, hükümetin, mahkemenin yetkilerini kısıtladığı ve Mecliste kabul ettiği bazı yasaları Ocak 2024’te “İsrail’in anayasası niteliğindeki temel kanunlara aykırı olduğu” gerekçesiyle bozmuştu.
Netanyahu hükümeti, yakın zamanda tartışmalı yargı düzenlemesi için yeniden düğmeye basmıştı.