Bizi Takip Edin

RUSYA

Patruşev’in Kommersant röportajı: Montrö ihlaline göz yummayacağız

Yayınlanma

 “Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin Montrö konvansiyonunu ihlal ederek daimi donanma bulundurmasına müsamaha göstermeyeceğiz”

16 yıl boyunca Rusya Güvenlik Konseyi sekreterliği görevinde bulunan Nikolay Patruşev altı ay önce başkan yardımcılığına, kısa bir  süre sonra da Rusya deniz kolezyumu başkanlığına atandı. Doğrusu, Patruşev’in Güvenlik Konseyi’ndeki yerini eski Savunma Bakanı Şoygu’nun alması değil ama Patruşev’in genel sekreterlikten ayrılması (ama başkan yardımcısı sıfatıyla Konsey’de bulunmaya devam ediyordu) bana şaşırtıcı gelmişti, zira Patruşev, genellikle andığım gibi, “Bay Siloviki”dir — eğer bütün bir Rusya güvenlik bürokrasisini tek bir insan suretinde resmetmek gerekseydi Patruşev gibi çizilirdi. Bununla birlikte iki şey, Patruşev’in rolünün hiç de sınırlanmadığını ortaya koydu: birincisi, 2018’den beri federal hükümette tarım bakanlığı yapan oğlu Dmitriy’in başbakan yardımcılığına terfi etmesiydi; ikincisi ise, Patruşev’in deniz kolezyumunun başkanlığına atanmasıyla birlikte Rusya’nın dünya denizleri siyasetinin daha belirgin hale gelme eğilimi kazanması. Bu sonuncusunu bir çeşit donanma bakanlığı olarak tanımlamak da mümkün; ama görev tanımına bakılırsa başlıca görevi deniz kuvvetleri olmakla birlikte bundan ibaret değil.

Mülakatta bizi kuşkusuz en çok, Montrö ve Karadeniz’le ilgili tek bir cümle ilgilendiriyor. Patruşev ağustos ayından beri neredeyse aynı ifadelerle bu yaklaşımın altını sürekli çiziyor. Dolayısıyla, dikkate alınmasında fayda var.

Aşağıdaki mülakat dün (11 Kasım) Kommersant’ta yayınlandı. Çeviri, daha ziyade ayrıntı saydığım, gemi inşa sektörüyle ilgili son soru ve cevabı dışında eksiksizdir.

—————

“Deniz” meselesine girmeden önce ABD’de yapılan başkanlık seçimleriyle ilgili değerlendirmenizi sormama izin verin. Rusya açısından ABD’de yapılacak iktidar devri olumlu değişiklikler taşıyor mu?

Donald Trump seçimlerde başarılı olmak için belli güçlere dayandı ve bunlar karşısında da taahhütleri var. Sorumlu bir insan olarak bunları yerine getirmekle yükümlü.

Seçim döneminde seçmenleri kendi tarafına çekmek için pek çok beyanat verdi; bunlar da neticede mevcut ABD başkanının idaresinin yürüttüğü yıkıcı dış ve iç siyasete karşı oy kullandılar. Ama seçim kampanyası tamamlandı ve Ocak 2025’te seçilmiş başkanın somut tedbirler alma zamanı gelecek. ABD’de seçim öncesi vaatlerin sonraki eylemlerle genellikle çeliştiği de bilinir.

Bu bağlamda ABD’de bazı uzmanlar, eylemleri Amerikan elitinin, öncelikle de derin devlet denenlerin planlarıyla çelişmesin diye Trump üzerine güçlü bir etki ve baskı uygulanabileceğini ileri sürüyor. Birinci döneminde olduğu gibi. Trump’ın seçilmesi belli ki iktidar ve iş organlarının bazı temsilcilerini açıkça rahatsız ediyor; çokları da Trump’ın güvenliğinden yana endişeli.

Güncel bir meseleye temas ettiniz. Seçim kampanyası sırasında hayatına kastedilmesiyle ilgili iki olayı biliyoruz. Aslında ABD tarihi boyunca başkanların ve başkan adaylarının hayatına mütemadiyen kastedilmiştir — 20’den çok. Görevdeyken katiller tarafından dört ABD başkanı öldürüldü. Bu nedenle ABD gizli servisinin bu tür olaylara geçit vermemesi son derece önemli.

Denizlere gelelim. Batılı uzmanlar ve medya son zamanlarda giderek daha sıklıkla Ukrayna silahlı kuvvetlerinin batı silahlarının da yardımıyla Karadeniz donanmasını neredeyse mağlup ettiğini ileri sürüyorlar. Bu gerçekle örtüşüyor mu?

Ben daha yeni Karadeniz filosunu ziyaret ettim, donanma kıta ve kuvvetlerinin muharebe görevlerinin gidişatını inceledim ve savaş kabiliyetinden, denizden gelecek zorluk ve tehditlere karşı koymaya hazır olduğundan emin oldum.

Karadeniz’de donanmamızın bozgunu filan yok. Üstelik, Kiev’in bu bölgedeki saldırgan eylemlerinin NATO uzmanları tarafından koordine ediliyor olmasına rağmen bu böyle.

Batılılar, Rusya’nın Karadeniz’de dimdik durduğunu ve bu bölgedeki mevzilerimizin zayıf düşmesine izin vermeyeceğimizi akıllarına sokmalılar. Dahası, Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin Montrö konvansiyonunu ihlal ederek daimi donanma bulundurmasına da müsamaha göstermeyeceğiz.

Rusya dünyanın önde gelen donanma güçlerinden biri olma statüsünü sıkıca koruyor; donanmamız başta nükleer caydırıcılık olmak üzere verilen bütün görevlerini kendinden emin bir şekilde yerine getiriyor. Daha yakınlarda nükleer denizaltı kruvazörlerimiz “İmparator Aleksandr III” ile “Krasnoyarsk” Kuzey donanması harekat bölgesinden Pasifik donanması üs bölgelerine buzdağlarının altından ulaşma görevini tamamladılar; geçtikleri mesafe 4 bin deniz milini aştı. Bu tür operasyonlar, ülkemizin nükleer doktrininin revize edilmesi bağlamında da özel bir önem taşıyor. Hasımlarımız, Rusya’nın deniz nükleer kalkanının daima ülkemizi korumak için tetikte olduğunu bilmeli. Donanmamızın diğer bileşenleri, kuvvetleri ve araçları da gelişiyor.

Baltıklardaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO üyesi ülkelerin kimi resmi temsilcileri Baltık denizinin artık esas itibariyle bir NATO denizi olduğunu söylüyorlar. Geçenlerde Almanya’nın Rostock şehrinde NATO’un çokuluslu deniz taktik karargâhı da açıldı…

Amerikalılar ve Avrupalı müttefikleri Baltık denizini militarize etme yolunu tuttular. Gerçi bu batı için geleneksel bir siyaset. İngilizler ve Fransızlar daha Kırım savaşı  sırasında Kronştadt’ı ele geçirmeyi amaçlıyordu; Almanlar ise her iki dünya savaşında da Rusya’nın Baltık kıyısında tutunmaya çalışıyordu. Ama Baltıklı denizcilerimiz saldırganın hesaplarını daima bozguna uğrattı.

Mevcut durumda Baltık’ta güvenliğin temini son derece önemli askeri-siyasi bir görevdir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesinden beri, Kuzey Akım’ın havaya uçurulduğu da hesaba katılarak, Rusya toprak bütünlüğünü ve iktisadi egemenliğini koruyacak ek tedbirler alıyor.

Hatırladığım kadarıyla siz, boru hattının havaya uçurulmasında “Ukrayna izi” konusunda şüphelerini ifade eden ilk kişilerden birisiniz. Bu hikayeyle ilgili batılı resmi görevlilerden ve medyadan birbiriyle çelişen pek çok haber yayılıyor. Bunun arkasında Ukrayna’nın olmadığına dair görüşünüzü değiştirmediniz mi?

Kuzey Akım’a yönelik terör eylemi meselesinde gerçekten de ilginç ayrıntılar su yüzüne çıkıyor. Danimarkalı denizcilik yetkilileri bile olayın arifesinde Amerikan gemilerinin patlama bölgesinde olduğunu gizlemiyor. Kaldı ki, yabancı ülkelerin deniz kuvvetlerinin kabiliyetleriyle ilgilenen herkes, Ukrayna donanmasının derin denizlerde bir terör saldırısı gerçekleştirmek için ne ekipman ne de eğitimli uzmana sahip olduğunu bilir. Bu çapta bir sabotajı ancak NATO ülkelerinin özel kuvvetleri gerçekleştirebilir.

Bu nedenle şansölye Scholz’un sabotajdan bir takım Ukraynalıları suçlayıp güya bağımsız bir soruşturma çağrıları kulağa saçma geliyor.

ABD Almanya’yı kalkınması için çok gerekli olan Rusya enerji kaynaklarından bilinçli şekilde yoksun bırakıyor; Almanya’nın bugünkü yönetimi de aslında Alman ekonomisini yerle bir edenlerle birlikte hareket ediyor.

Aldığımız istihbarata göre Amerikalılar ve İngilizler Kuzey Akım sabotajına kendi iktisadi menfaatlerini ileri sürmenin pek çok yönteminden biri gözüyle bakıyor. Başka altyapı tesisleri, mesela bütün dünyada bağlantı sağlayan denizaltı fiber-optik kabloları da bunların saldırılarına maruz kalabilir.

Peki size göre bütün bunların arkasındaki plan nedir?

Tek bir kelimeyle ifade etmek mümkün: kaos. Batının hegemonyası sarsılmaya başladığından beri Washington enerji pazarını, deniz taşımacılığını istikrarsızlaştırmak yolu da dahil, kaotize etmeye karar verdi. Ayrıca Amerikalıların göz yummasıyla Yakındoğuda ve stratejik önem taşıyan diğer bölgelerde durum gene gerginleşiyor. Amerikan donanmasının İran körfezindeki varlığı ve bunların güya deniz seyrüseferinin güvenliğini sağlamaya yönelik eylemleri, Husilere yapılan saldırılar da dahil, bölgedeki gerilimi tırmandırma planlarını gizleyen perdeden başka bir şey değil. Ayrıca, enerji kaynaklarının tedarikine büyük ihtiyaç duyan Çin ve Hindistan’ı iteklemek için de. Aynı zamanda, enerji pazarının yeniden paylaşılmasının şartlarını yaratmak için.

Yalnız Amerikalılar tarihi unutuyor. 1980’lerde İran körfezinde tanker savaşı yaşanmıştı. O zaman küresel sigorta sektörü neredeyse çökmüş, dünya ölçeğinde bir enerji krizi başlamıştı. Reagan yönetimi bunu önlemek için muazzam kaynaklar harcamak zorunda kalmıştı.

Devasa devlet borçlarını sırtlanmış olan  bugünkü Amerika’nın bu yeni krizle başa çıkıp çıkamayacağını söylemek güç.

Vaktiyle İngiltere de denizlerin hakimiydi, ama zamanla taşıyamayacağı bir yükü sırtlandığı ortaya çıktı. Kuvvetini abartmıştı ve neticede iflas etti, denizlerdeki kudretini kaybetti, bu da birçok açıdan Britanya imparatorluğunun çökmesine katkıda bulundu. Bi zamanların kudretli Britanya donanmasının bugün nasıl göründüğüne bakın. İngiliz donanmasındaki gemilerde üçte biri bulan personel eksiği var. Donanmada görev yapmanın itibarı yok. Denizlerdeki kudretin gerilemesi bugün ABD’de gözleniyor. Kağıt üzerinde muazzam bir donanmaları var, gerçekteyse denizcilerin muharebe ruhu zayıf, kronik bir personel yetersizliği var, tersane işletmelerinde tamir kabiliyetinde ve işçi sayısında yetersizlik var.

Bütün bunlar problematik olsaydı eğer batılı medya herhalde yazardı, ama bu pek de gözlenmiyor.

Batı dünyasında kendi gözündeki çöpü görmeyip başkasının gözündeki merteği görmek adettendir. Öte yandan, ABD donanması denizcilik enstitüsü, Amerikan LCS tipi Amerikan kıyı muharebe gemileri programının tasarımındaki başarısızlık yüzünden iflas ettiğini itiraf ettiği için Beyaz Saray tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Yani Amerikalı uzmanların bile ABD’de üretilen ürünlerin kalitesinden şüphe etmelerine izin verilmez.

Sizi bu düşünceye götüren nedir?

Örneğin, üretilen havacılık araçlarında teknolojik problemler olduğunu açıklayan Boeing korporasyonu çalışanlarının esrarengiz bir şeklide ölümü, yaygın bilinen örneklerden.

Peki Rusya, denizlerdeki hasımlarına nasıl karşı koyabilir?

Dünya denizlerindeki rolümüzü artırmalı, bu bağlamda dost ülkelerle karşılıklı ilişki içinde kendi imkanlarımızı genişletmeliyiz.

BRICS ülkelerinin denizcilik alanında muazzam bir potansiyeli var. Denize çıkışı olmayan biricik BRICS ülkesi Etiyopya bile deniz ticaretine şüphe götürmez bir ilgi duyuyor.

Esasen, BRICS devletlerinin coğrafi konumu da bize, dünya denizlerinde birlikte çalışma olmaksızın edemeyeceğimizi gösteriyor. Burada mevzubahis olan istikrarın ve deniz iletişiminde güvenliğin korunması, gemi inşası, liman altyapısının geliştirilmesi alanında, deniz personelinin hazırlanmasında, yeni teknolojilerin uygulanmasında ortak çabaların yoğunlaştırılması.

Başkan Putin Kazan’daki BRICS etkinliğinde Kuzey Deniz Yolu’na, buzkıranların inşa ve kullanılmasına özel bir önem verdi. Kuzey Deniz Yolu’nun geliştirilmesi konusunu siz de geçtiğimiz günlerde Murmansk’taki toplantıda görüştünüz. Arktik’te sivil seyrüseferin geliştirilmesi hangi istikametlerde planlanıyor?

Kuzey Deniz Yolu çok büyük bir gelecek vaat ediyor. Bu yol yılın her ayında kullanılabilen milli bir deniz taşımacılık rotası haline gelmeli. Büyük Kuzey Deniz Yolu’nu Murmansk’tan Vladivostok’a kadar geliştirmek, mevcut taşımacılık altyapısıyla, iç su yollarıyla, gelişen demiryolu ağlarıyla, yeni derin deniz limanlarının inşasıyla bağlarını kurmak şart. Büyük Kuzey Deniz Yolu projesinin hayata geçmesi için de arktik gemi inşasının geliştirilmesi önem taşıyor.

Geçtiğimiz hafta dördüncü seri genel nükleer buzkıran Çukotka denize indirildi. Mevcut bulunan ve inşası devam eden buzkıran filosunun dünyada bir benzeri daha yok.

Rusya, atom yakıtı kullanan gemilerin inşasında dünyada lider durumunda ve dünyada nükleer buzkıran filosuna sahip olan tek ülke.

Mevcut güçlüklere rağmen buzkıran filomuzun imkanlarını genişletmek, bunu Rusya’da geliştirilen ve üretilen sistemleri kullanarak, yerli ekipman ve yedek parçaları kullanarak yapmak şart.

RUSYA

Rusya Merkez Bankası: Rubledeki çöküşe yaptırımlar ve petrol fiyatları neden oldu

Yayınlanma

Rusya Merkez Bankası, rublenin kasım ayında yaşadığı değer kaybının yaptırımlar, düşük petrol fiyatları ve ihracatçıların döviz satışlarındaki düşüş nedeniyle gerçekleştiğini açıkladı. Rublenin dolar karşısında yüzde 11 değer kaybettiği bu süreçte, döviz piyasasındaki oynaklık arttı. Ancak aralık ayı başında piyasa normale döndü.

Rusya Merkez Bankası, yaptırımların rublenin değer kaybına nasıl yol açtığını ve bu süreçte ihracatçıların döviz satışlarındaki düşüşün etkilerini değerlendirdi.

Kasım sonu itibarıyla resmi dolar kuru 109,58 rubleye ulaşırken, bankalar arası piyasada 112,1 ruble, forexte ise 114 rubleyi aştı.

Merkez Bankası’nın verilerine göre, kasım ayında 29 büyük ihracatçının net döviz satışları (satışlar ile alımlar arasındaki fark) yüzde 23 azalarak 8 milyar dolara düştü.

Bu rakam, Temmuz 2023’ten bu yana görülen en düşük seviyeyi temsil ediyor. Temmuz ayında net satışlar yalnızca 6,9 milyar dolardı.

Bu durum, düşük petrol fiyatları ve şirketlerin döviz tutma eğilimiyle ilişkilendirildi. O dönemde, ruble altı aydır değer kaybediyordu ve şirketler vergi ödemek için döviz satmak yerine ruble kredisi kullanmayı tercih etmişti.

Kasım ayındaki düşüş, özellikle ABD’nin Gazprombank ve 50’den fazla diğer bankaya yönelik uyguladığı yaptırımların ardından ihracat gelirlerinin geçici olarak durmasından kaynaklandı.

Merkez Bankası analistlerine göre Gazprombank, “piyasaya döviz girişi açısından kilit önemde” bir rol oynuyordu. Bu yaptırımlar, finans sektörünü ve uluslararası ödeme altyapısını etkileyerek ihracat gelirlerinin zamanlamasında aksamalara neden oldu.

Kasım ayının son on gününde ihracatçıların döviz satışları, vergi dönemi olmasına rağmen, ekim ayına kıyasla yaklaşık üç kat azaldı.

Kurum, kasım ayı sonunda rublenin zayıflamasının hızlandığını ve döviz piyasasındaki oynaklığın arttığını belirtiyor. Kasım ayında ruble, dolar karşısında yüzde 11, yuan karşısında ise yüzde 8,4 oranında değer kaybetti.

Merkez Bankası, çöküşün diğer bir nedeninin de ihracat gelirlerinin satışındaki azalma ile bazı şirketlerin döviz alımlarının çakışması olduğunu vurguladı. Özellikle büyük ihracatçıların bazıları, Rus bankalarına olan döviz kredilerini geri ödemek zorunda kaldı. Tüm bu faktörlerin birleşimi, ihracatçıların net döviz satışlarında geçici bir düşüşe neden oldu.

Merkez Bankası, bu ayın başında döviz piyasasının normale döndüğünü bildirdi. 1-7 Aralık arasında ruble, dolar karşısında yüzde 7,7 oranında değer kazandı ve yaptırımlar öncesindeki seviyeye geri döndü.

Döviz alımlarının yıl sonuna kadar askıya alınması ve ihracat gelirlerinin yeniden ülkeye dönmesi, bu toparlanmaya yardımcı oldu.

Rusya, doğalgaz ödemelerinde yeni düzenlemeler getirdi

Okumaya Devam Et

RUSYA

Narışkin: Ukrayna’daki harekât hedeflerine yaklaşıyor

Yayınlanma

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin çöküş noktasına geldiğini belirten SVR Başkanı Narışkin, Rusya’nın askeri hedeflerine yaklaştığını vurguladı. Yetkili, Batı’nın uzun süreli savaş stratejisi ve yaptırımlara rağmen Rus ekonomisinin büyüdüğünü ifade etti.

Rusya Federasyonu Dış İstihbarat Teşkilatı (SVR) Başkanı Sergey Narışkin, Ukrayna ordusunun çöküşün eşiğine geldiği bir dönemde, Rusya, özel askeri harekatının hedeflerine ulaşmaya oldukça yakın olduğunu söyledi.

Narışkin, Razvedçik dergisine verdiği mülakatta “Cephedeki durum Kiev yönetimi için iyiye gitmiyor. Stratejik inisiyatif tüm alanlarda bizim elimizde. Hedeflerimize ulaşmaya yaklaştık, Ukrayna ordusu ise çöküş noktasında. [Vladimir] Zelenskiy rejimi, meşruiyetini ve bununla birlikte anlaşma yapabilme kapasitesini tamamen kaybetti,” ifadelerini kullandı.

Narışkin, Rusya’daki istikrarı sarsmaya yönelik tüm girişimlerin başarısız olduğunu belirtti.

Yetkili, “Halkımız, Kiev cuntasına değil, kolektif Batı’ya karşı mücadele ettiğimizin ve bu çatışmanın özgürlüğümüz ile egemenliğimiz için ödediğimiz bedel olduğunun farkında,” dedi.

SVR Başkanı, Batılı ülkelerin Rusya’ya uzun süreli bir savaş dayatmaya çalışarak bir “renkli devrim” için gerekli zemini oluşturmayı ve toplumu bölmeyi hedeflediğini söyledi.

Bunun yanı sıra Narışkin, savaşın “son Ukraynalıya kadar” süreceğini ve Batı’nın Doğu Avrupa, Baltık ülkeleri ve hatta Almanya üzerindeki baskıyı artıracağını ifade etti.

Narışkin, bu gerilimin daha fazla tırmanmasının Rusya’yı tüketmek yerine Batı’nın stratejik yenilgisini hızlandıracağını vurguladı.

Aynı zamanda yetkili, yaptırımlar ve varlıkların dondurulmasına rağmen Rusya ekonomisinin büyümeye devam ettiğini, ithal ikamesi, yeni lojistik ağlar ve dost ülkelerle ekonomik bağların güçlendiğini belirtti.

Trump: Ukrayna, Rusya ile masaya oturmak istiyor

Okumaya Devam Et

RUSYA

Ukrayna savaşının üçüncü yılında Rusya’da devletleştirme rekoru

Yayınlanma

Bu yıl Rusya, 67 şirketi devletleştirerek rekor kırdı. Bu süreçte, toplam varlık değeri 544,7 milyar ruble olan şirketler, özellikle yolsuzluk ve yasa dışı özelleştirme gerekçeleriyle el kondu.

Bu yıl boyunca Rusya, toplam geliri 807,6 milyar ruble ve varlık değeri 544,7 milyar ruble olan en az 67 şirketi devletleştirdi.

2023’te devletleştirilen şirketlerin toplam varlık değeri yaklaşık 483,5 milyar ruble, 2022’de ise 280,5 milyar ruble olarak kaydedilmişti.

2024 yılında en fazla devletleştirme, gıda sektörü (19 şirket), gayrimenkul operasyonları (12 şirket) ve ticaret (6 şirket) alanlarında faaliyet gösteren firmalarda gerçekleşti.

Devletleştirilen şirketlerin çoğu, Çelyabinsk (18 şirket) ve Sahalin (8 şirket) bölgeleri ile Moskova’da (13 şirket) kayıtlı.

Devletleştirmelerin başlıca nedenleri arasında yolsuzlukla mücadele mevzuatının ihlali (29 şirket), 1990’lardaki yasa dışı özelleştirmeler (8 şirket), zararların tazmini (11 şirket) ve aşırılıkçı faaliyetler veya dernekler ile bağlantılar (5 şirket) yer alıyor.

Ayrıca, şirketlerin en az yüzde 64’ü (43 şirket) için alınan devletleştirme kararları kapalı oturumlarda kararlaştırıldı.

Bu şirketlerin listesi, mahkeme ve Başsavcılık sitelerinde yayımlanan bilgiler kullanılarak derlendi. Gelir ve varlık değerleri ise şirketlerin SPARK-Interfax verilerine dayanan muhasebe kayıtlarından tahmin edildi.

Devletleştirilen şirketlerin eski sahiplerinden 12’sinin 10’u, aşırılıkçı faaliyetler dahil olmak üzere çeşitli suçlarla itham ediliyor.

Örneğin Ukraynalı iş insanı Yevgeniy Çernyak, teröre finansman sağlamakla suçlanıyor. Çernyak, 2023 yılında Ukrayna ordusuna 90 milyon ruble değerinde malzeme sağladı. 2024’te, Ukraynalı iş insanlarının Zaporojye oblastındaki varlıkları da devletleştirildi. Buna Azmol Petrokimya ve Berdyanskiye Jatki gibi büyük şirketler dahil.

Rusya’nın devletleştirdiği en büyük varlıklar arasında Yugra Bankası’nın eski sahibi Aleksey Hotın’ın şirketleri (100 milyar ruble), otomobil satıcısı Rolf (68 milyar ruble) ve Çelyabinsk Elektrometalurji Fabrikası (CHMEK) (61 milyar ruble) bulunuyor.

Rusya’da düşük yoğunluklu devletleştirme devam ediyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English